Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2004 PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishab<§cumhuriyet.com.tr
İsveç'in dış
politikası ve
Türkiye
Vizontele, Amsterdam, Divriği...
Türkiye'ye resmi bir
ziyarette bulunan ılk
Isveç Başbakanı Göran
Persson oldu. BaşbakanımLZ
Recep Tayyip Erdoğan'la
çok iyi anlaştığını söyledi ve
ülkesinin, Türkiye'nin
Avrupa Birliği'ne girmesini
destekledığini de dile
getirerek gönül aldı. Ancak,
başta insan haklan konusu
olmak üzere, Türkiye'nin
AB'ye uyunı sûrecinde
yaptıklan (ve yapmadıklan)
sıkı sıkjya denetlenecekti.
Yanı, gevşemeye izin yoktu.
Persson'un en büyük hobisi
dış politikadır. Persson'un
başbakanlığı sırasında tsveç.
geleneksel "tarafsıznk"tan,
"ittifaksızhğa" geçtı. Ülke
ekonomisınde aslan payına
sahip olan savunma
sanayiüun en yağlı
müşterileri başta ABD
olmak üzere NATO
ülkeleriyken
Isveç asla
NATO'ya
girmeyecekti.
Ama askerleri,
NATO güçleriyle
ortak tatbikatlara
katılacak, BM
başkanlığında ^ ^ - ^ —
çoğu göstermelik
banş gücü katkıJanyla ülke
yurtdışında olumlu puan
kazanacaktı.
Östgöta Correspondenten
gazetesi. çarşamba günkü
başyazısını bu ziyarete
ayırdı. Bu bağımsız
muhafazakâr gazete,
Türkiye'nin AB'ye sittin
sene gırmeyeceğinı ıçeren
başyazısında, bunu,
Türkiye'nin "dünyamn en
huzursuz bölgeterinden
birinde olmasına ve
Avrupa'dan kültürel
bakundan ayn düşmesine"
bağlıyor. Ancak yazının
amacı, Türkiye'yı ırdelemek
değil, Persson'un sözlerinde
ne denli içten olup
olmadığını tartışmak. Yazıda
şu yorum yer alıyor:
"Türkrye, tsveç'in dış
politika amaçlanna gayet
retorik düzevde hizmet
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
ediyor. İsveç, Türkiye'de
Kürtlerie anlaşmazlık
sürdükçe kendisini. dış
politika, ahlak ve yargıçhk
bakınundan bir örnek olarak
göstermek için Türkiye'yi
kullandL Şimdi ise
eleştirilerin yerini sırt
sıvazlanması aünca, İsveç'in
yeniden. ama farklı bir
şeküde öne çıkanlması
amaçlaruyor. İsveç, AB'nin
büyük kısmının Türkiye'ye
hayır dediği bir ortamda.
Türkiye'nin birliğe üyeüğini
destekleyerek kendisine çok
kültürlü bir örnek profili
yaratmak istiyor. İsveç
bedavadan. Avrupa ile
Müslüman dünyası arasında
bir köprü kunıcu imajı
ediniyor. Bu şeküde poz
vermenin ödenecek bir
bedeli yok çünkü. Ne var ki,
Türkiye'nin AB üyeiiği
gerçekten ufukta görünüyor
olsaydL İsveç, oy
hakkı
bakınundan 2.
sırada yer alan
bir Türkiye'nin
dahil olduğu
AB'nin neye
benzeyeceği
^ ^ - ^ ^ konusunda
daha derin
düşünmek zorunda
kalacaktı." Gazete bu
yorumu, muhalif tavnnın bir
gereği olarak yapmış
olabilir. Ancaİc, AB'nin yeni
üyelerle genışleyeceğı 1
Mayıs yaklaşırken İsveç'in
serbest dolaşım hakkına bazı
kısıtlamalar getirmek
ıstemesı ve Persson'un
"sosyal turizm" nskinden
söz etmesi, bu yorumda bir
doğruluk payı olduğunu
göstenyor. isveç'in dış
politika oyununda, şımdıye
dek pek sevgiyle sözünü
ettiği üç Baltıİc ülkesinin
vatandaşlannın. "Onlar
olnıadan AB olmaz" dedığı
Polonyalılann, birdenbire
potansiyel "sosyal turisüer"
olarak görülebilmesı, kolay
dolduruşa gelen bazılannı
biraz düşünmeye zorlar
inşallah.
Ydmaz Erdoğan'ın "Vîzontele Tuuba"
fîlmi 12 Şubat'ta Hollanda'nın çeşıtlı
kentlerinde gösterime girdi. Türk ve
Hollandalı izleyici, filme büyük ilgi
gösterdi. Filmi teknik açıdan
değerlendirebilecek yetkinlikte değılim, ama
alışık olduğumuz karelerin dışında
görüntülere sahip ve ilk fılmden biraz
farklıydı. Daha çok mizahi bir belgesel
gibiydi de... Yalnız, espriler çok güzeldı.
Ozellikle de Amsterdam "da bu filmi izlemek
benim için çok anlamlıydı. Filmin bütün
karakterleri sanki tanıdıktı ve olaylar benim
dogup büyüdüğüm Anadolu kasabası
Divriği'de geçiyordu. Hollandalı izleyici tam
olarak ne hissetti bilemiyorum. Ashnda film,
çok fazla bize özgü. Ama bizim için çok
farklı bir anlamı var filmin.
Ozellikle benim gibi kasabada
büyümüş, 12 Eylül öncesi siyasi
kamplaşmaları, devrimcılerin
bölünmüşlüklerini görmüş, her
şeyin birbirine kanştığı. arada
geleneksel ilişkilerle farklı
anlamlar kazanan, komikleşen
olaylan, kimın kime niye ^ ~ ~ ^ ^ ~
saldırdığının artık bilinmediği bir dönemi,
okullann boykotlar ya da kavgalar yüzünden
süresız tatıl edılmelerini yaşayan biri için
çok anlamlı. Ve tabiı ki bütün bu yaşanan
acılı dönemin ağırlığı, kayıplann yaşattığı
mutsuzluğun yanı sıra olayın komik
yanlannın da anlatılabilmesi güzel. Bütün
tıpler bana göre DivTİğiliydi. Filmi izlerken
AMSTERDAM
Y4KUP
KARAHAN
herkesi tanıyor ve yanlanna
gidecek gibi oluyorum.
Erdoğan'ın bir başansı da
bugüne kadar pek yapılmayan
bir şeyi deneyip Anadolu'nun
mizahını yapıyor olması. Biz o
dönemleri haürlamak
istemiyoruz aslında. Hep içimizi
acıtan bir dönem. Gidip de
gelmeyenler, kaybolanlar, sakat kalanlar.
Insanlann üzerindeki ağır baskı. Sokağa
çıkma yasaklan, birbirini ihbar edenler,
kendinden, kendi çocuğundan korkanlar. Kin
güttüğü kişileri suçlayıp içeri tıktıranlar,
bıyık ya da saç modeline göre insanlann
daha iyi ya da kötü olarak nitelendirilmeleri.
însanlann kılık kıyafetine bakıp hangi
Rio
Karnavalı
başladı
Brezilya'nın Rio de Janeiro
kentinde düzenknen Rio Karnavalı
renkli başladı. Önceki gün açüışı
yapüan festivalde Brezilyalı
manken Gisele Bundchen,
Margueria dans okulunun
dansçüanyla sanıba yapü.
" (Fotoğraf: AP)
Tannlann besini: Çikolata!
Yalnızca coğrafi olarak değıl
evsahipliği yaptığı
uluslararası kuruluşlann genel
merkezlen açısından da
Avrupa'nın en merkezi
noktasında yer alan Belçıka,
AB'nin de siyasi ve idari merkezi.
"Belçika çikolatasT da bir ticari
marka haline gelmiş durumda.
Bu yazıda üretimi, sunumu,
ikramıyla başlı başına bir kültür
olan çikolatayı ele alacağız.
Kristof Kolomb 15. yüzyıl
sonunda yem dünyada çikolatayı
da keşfetti. Aztekler dünyada
herkesten önce çikolata içmeye
başlamışlardı. Kakao çekirdeği ve
baharatlarla oluşturulan acı bir
içecekti bu. Az bulunan bu
içeceği, sadece çok zenginler
içebiliyordu. Bu ürünün bizim
bildiğirniz çikolatayla hiçbir
benzerliği yoktu.
Kakaoyu tadan ilk
Avrupalı ise Ispanya
kralı Philip oldu.
(1544'te). Ispanyol
soylular tarafindan
formülü sır olarak
saklansa da tüm ^ ^ ^ ^
Avrupa'ya yayıldı.
Belçika'ya girişinden bu yana
çikolata hep "hediye" olarak
algılandı. 1912'deBelçikalılar
pralini yarattılar. El yapımı
çikolatalann genel adı pralin. En
kaliteli çikolatalann en önemlı
özellikleri el yapımı olmalan.
Kaliteyi korumak için kakao ve
diğer maddeler özenle seçiliyor.
Her usta kendi formülünün içine
ya biraz rom ya da toz halinde
findık katarak kendi özel
çikolatasını üretiyor. Brüksel'de
BRUKSEL
ERDLNÇUTKU
bir Kakao ve
Çikolata Müzesi bile
var. Bu müzede
sadece çikolata tarihi
anlatılmıyor, ustanın
nasıl çikolata
yaptığını görebiliyor,
çikolatayla ılgili
çeşitli maddeleri
keşfediyorsunuz. Çikolatadaki
kakao yağı ve şeker, insana
"mutiuluk" veriyor. Eski çağlarda
"Tannlann besini" olarak
adlandınlması da o yüzden.
Kakao, insanı sakinleştiriyor,
mutluluk hormonu salgılanmasım
sağlıyor. Çikolatada kalsiyum,
magnezyum, fosfor ve A, B1, B2,
C, D ve E vitaminleri bulunuyor.
Binlerce çeşit çikolatamn,
bazılannın formülü devlet sırn
gibi saklanıyor. Çikolata
konusunda AB'ye karşı savaş
veren Belçıka ve Fransa yenıldi.
AB'nin aldığı bir kararla artık
çikolata üretimınde kakao yağı
yerine, yüzde 5 oranında bitkisel
yağ kullanılabilecek. Bitkisel yağ
10 kez daha ucuz. Her alanda
sentetik, yapay bir dünyaya doğru
yol alıyoruz. Gelecekte farklı
statüde bir yiyecek olacak belki
de çikolata. Kakao ağaçlan
giderek azahyor ve bir süre sonra
gerçek kakao ve çikolata son
derece lüks ve sadece en
zenginlerin yiyebileceği bir
yiyecek olacak. Aym ilk başlarda
Azteklerde olduğu gibi!
Belki de yakında, çikolatayı
ancak Brüksel Kakao ve
Çikolata Müzesi'nde
görebileceğiz!
erdincutku a yahoo.com
görüşten olduğuna karar vermeler, yanlış
anlaşılma yüzünden kendi grubundan dayak
yemeler, lümpen, küçük burjuva
suçlamalan... Karşı cinsin ya bacı ya da kötü
kız olduğu dönemler, evlenmek isteyen
devrimcilerin düşünmeden "Bizim
bacılardan biriyle evlenecem arük" demeleri.
karşı görüşten bınyle tavnnı çok beğensen
de konuşmaya çekınmeler, bazen boğaz
boğaza geldiğin insanlarla kendıni kaybedip
kartopu oynamalar, sonra hatırlayıp
kartopunun içine taş koymalar. Abiler, her
şeyi bilen ve bilimsel terimlerle açıklayan
abiler, abilerin cenazeleri, cenazelerde
intikam yeminlen ve daha bırçok şey
yaşadık tam da ergenliğe girerken... Avrupalı
yaşıtlanmızın tam da olması gerektıği gibi
yaşadığı dönemlerde bızler çok farldı
yerlerde, çok farklı sorunlarla
meşguldük. Şimdi, belki bir Avrupa
ülkesinde bu açığı kapatmaya
çahşmakla meşgulüz ben ve benim
gibi dostlar. Vizontele Tuuba, bütün
bunlan bizlere bu kadar açık
anlatmasa da özellikJe o dönemi
benim gibi yaşamış birçok insana
bunlan anımsattı. Film,
Amsterdam'ın merkezindeki
sinemalardan birinde gösterildı.
Organizasyonu, her yıl Türk Tiyatro
Festivali'ni düzenleyen Türk-
Hollanda Tiyatro Vakfı yönericisi
Tonguç Oksal yaptı. Fihn bıttikten
sonra bir kafede oturduk. Tam
sohbete koyulmuşken kapıda diğer
oyuncu arkadaşlanyla Yılmaz
Erdoğan belırdi. Içen girip
girmemekte kararsızlar. Ben, ev
sahibı duygusuyla koşup "Ayakta
kaldınız, içeri buyursaydınız" dedim.
Yılmaz'la tanışıklığım yok, fakat
ortak dostlanmız olduğundan buna
cüret ettim. Yılmaz aç olduklannı,
nerede yemek yıyebileceklerinı
sordu. Bulunduğumuz kafenin
mutfağı kapandığından başka bir yeri
tarif etme ya da isterseniz biz gelip
gösterelim arası bir duruma girdik.
Olurdu olmazdı, ortam biraz
garipleşti ve misafirperverlik
yapmaya çalışırken gruptan bin ani
bir kararla (pek de teşekkür
içermeyen bir tarzla) "Yaaa yok be
kardeşim. gerekmez!_" gibi bir şey
söyledi. Sanınm bızleri ünlülerin
peşine takılmaya çalışan kasabalı
çocuklardan sandı. Güzellik edelim,
aman buralar yaban eller derken
öylece kalakaldık. Ben can havliyle
"Yaaaa abiii n'oolursıuıuz yaaa!.. Biz
de gelek yaaa, sevaptir be, ünlü
adamlarinan biraz da biz gezek,
ardınız sıra yürürüz valla, ses
etmejiz" dedım. Espn Yılmaz'ın çok
hoşuna gitti ve gühneye başladı,
güzel espriyi nerede ve ne durumda
olursa olsun kaçırmadı yani... Zaten
ondan başka gülen de olmadı...
karahan a wanadoo jıl
KÜLTtİK • S A H H <0212) 293 «9 7«
Kültür Sanat Yayıncılık Sunar
Gördünüz, okudunuz,
dinlediniz mi?
Radyoevinde gazeteci grevi
Claude Lanzman'ın 11 yıl suren çekımler sonunda. ! 985'te
tamamladığı 9,5 saatlik beîgesei fiimı "Shoah", Yaiiudı soykınmıntn
görûnmeyen yûzünü gorunur kılıyor Akıl aimaz gerçekler, aym adlı
kıtabtnda şiırsel bır dılle aktarılıyor.
27 Şubat 2004 Cuma 18-30 ve 28 Şubat 2004 Cumartea 16:00*da
Yapı Kredı Kültûr Merkezınde usta yönetmen Claude Lanzmann ile
gerçekieşecek söyieşıye katılabtlir, aşağıda belırttSen gün ve saatlerde
belgesel film "Shoah'ı seyredebılırsıniz.
BUZDAH HAYALLERNÖIALBINÖİ
fFiuM .,.-«:., * coı^o. fılmboard raisg-
27 ŞUBAT'TA BEYOĞLU ALKAZAR ve
KADIKÖY KADIKÖY SİNEMALARINDA
S3 14 Şubat Cumartesı 13:00 Yapı Kredı Plaza A Btok, tam gostenm 1
£2 16 Şubat Pazartesı 18:00 Yapt Kredı Ptaza A Blok. 1. bölüm
17 Şubat Salı 18:00 Yap) Kredı Raza A Blok. 2. bölüm
62 18 Şubat Çarşamba 18.00 Turkcelf Bınası, 1 böfürrt
19 Şubat Perşembe 18 OOTurkcell Bınası. 2. bolum
S2 20 Şubat Cuma 18:00 Yapt Kred» Plaza A Blok, I. bölüm
21 Şubat Cumartesı 13:00 Yapt Kredı Plaza A Kok, 2. böiûm
£1 29 Şubat Pazar 13.00 Yapı Kredı Plaza A BJok, tam gostenm
OQO KÛaÛR İANAT
YAYtNCtUK
İlanlarınız İçin
(0212) 293 89 78
perareklam@perareklam.com.fr
perareklam@superonline.com.tr
www.perareklam.com.tr
YOGUN İSTEK ÜZERİNE SON BİR HAFTA
I Beyog u CtNE MAJESTİC '2449707f V 30 1400 1630-1900 2*15
I Nışa^taşı MOV1EPLEX ^21909601 1115 1345 1 T
0 0 1915 2*30 C C tes 23 30
I KadıkO) BROADWAY 3*6 14 811 '100 '3 30 16 15 19 00 2'30
|lZMBZJ>aGotatpKLiHuiMemea t366 44 59) '6 45 19-00 2" 15
Pans'in Seine Nehn
yamaçlannda kurulu bazı yapı
ve anıtlannı tüm dünya tamr: Eyfel
kulesi, Notre-Dame kilisesi,
Lou\Te.müzesi... Turistik
Parisseverler için yine Chaillot
sarayı, St. Louis adası. Concorde
meydanı, Tuilleries bahçesi, Orsay
müzesi gibi isimler de bildik
yöreler arasında yer alır. Halbuki
Fransızlar için neredeyse tüm bu
isimler kadar değer ve önem
çağnştıran bır Radyoevi, "La
Maison Ronde / Ymariak Ev"
vardır ki, has Parisperverler pek iyi
büir. Sırtınızı Eyfel Kulesi'ne
verip başınızı yüksek ağaçlarla
korumalı nehrin sol yakasına
çevirip batıya dogru bakarsamz, üç
köprü ötede, 700 metre mesafede
görkemli tostoparlak bir bina fark
edersiniz. Ön tarafi, yani Seine
nehrine bakan yüzü 6 kat,
arka yansı 10 katlı halka
binanın ortasında 18 katlı
dev bir kule yer alır. Özgün
mimarisi kadar 10
kilometreyi bulan, yer yer
labirenrvâri koridorlan,
yüzlerce büro, atölye ve
stüdyosunu dolduran ^ _ _ _
ortalama 4 bin kişilik renkli
nüfusu ve yayın. konser, sergı,
konferans, müze, arşiv gibi
faaliyetleriyle "Maison de Radio
France / Fransa Radjüsu" (RF),
içine bir kez girenin kolay kolay
unutamayacağı bir e\Tendir. Ingiliz
BBC kurumunun -kısmen-
Fransa'daki dengi RF kısa süre
önce açılışının 40. yaşını tarilıi
grevler yaşayarak kutladı.
Radyoevini paylaşan ayn tüzel
kişiliğe sahip iki önemli kamu
radyosundan RF (France-Inter,
France-Info, France-Culture,
France-Musiques, FIP, Le Mouv',
Hector gibi 7 ihtisaslaşmış ulusal
radyo ve 42 yerel radyoyu
kapsayan Radio-Bleu ağından
oluşur) ve Fransızca hariç, Türkçe
dahıl 19 dilli Radıo France
PARİS
Internationale (RFI) bu yapımn
hem kiracısı hem sahipleridir.
Efendim, Fransızlar "nihai
anaüzde" TV
T
'yi yeğlese de radyo
dinleyen bir halktır. Hatta çağlan
sizin oralarda becerdiğinız
kıvTaklıkla (!) atlayamamış
olmalan hasebiyle, düzenli yapılan
araştırmalara göre yıllardır 3 klasik
basın-yayın orgam (yazıb basın,
tele\ izyon ve radyo) arasında en
güvenilir haber kaynağı radyoyu
(yüzde 55 güven, basın yüzde 48,
TV yüzde 47) görür. Ama Fransız,
her an değişim ve etkileşim
içersinde yaşayan, canJı, esnek ve
hızlı bir iletişim kanah olmasından
örürü taze habere en yakın olan
radyoya sık sık başvurduğu gibi
başta popüler ve kJasik müzik ve
caz, sonra da uzman kışilikler
v&veya birçok ideahst ve kaliteli
animatör aşkına
radyoyu sever,
izler ve özler.
Radyo sevgisinin
özünde büyük
oranda kamu
sektörünün ticari
ve şahsi çıkar
_ _ _ _ ^ _ ^ beklemeyen
yayıncıhk anJayışı
yatmaktadır. Tahmin
edebileceğiniz üzre bu anlayışın
maliyeti görece yüksektir. Ikridar
olan sol veya sağ liberal çevreler
durumdan rahatsızdır. Tarihi
kazanunlan bir çırpıda yok etmek
isezordur. 1964'te yeni
Radyoevi'nde dünyaya gelen
ORTF. Fransız Radyo Televizyon
Kurumu başta tüm çahşanlanna
eşit davranır. 1974'teparçalanan
bu yapıdan aynlan -taze gözde-
TV kaynlır, Radyo üvey evlattır.
1987'de bağımsızhğını kazanacak
özerkRFI, 1975'teRF'den
tümüyle kopar. Kültür Bakanlığı
vesayetindeki RF ve bütçesi
Dışişleri Bakanlığı'ndan
karşılanan RFI ile kamu TV
kanallan arasındaki çalışma
UĞLiRHÜKÜM
koşullan ve ücret eşitsizliği,
başlangıçta konmuş eşitlik ilkesine
karşın gitgide artar. Halbuki Radyo
ve TV'lerde haber ve bilgi
programlannı hazırlayanlann
çoğunluğu profesyonel gazetecidir.
Yaptıklan iş çoğu zaman aynıdır.
Fakat göriintü avantajına karşı
sözün büyüsü. yüzeyselliğe karşı
derinlemesine araştırma para
etmez. Medyatik gösteri devri
başlamıştır. 1994'tekonulan
eylemlerin ardından dönemin
hükümetınin tayin ettiği arabulucu
Guy Servat'nın adıyla amlan bir
sözleşme imzalanır. Hükümet
aradaki farkı zamana yayarak
kapatacaktır. Halbuki Servat
Antlaşmasrmn 10. yılında durum
beklendiği gibi gelişmemiştir. 27
Ocak 2004'te sendikalannın
eşlığinde sıkı bir greve giden RF
gazetecileri 25 yıldır görülmemiş
bir katıhm ve süreyle 8 radyoyu
sessizlığe, doğrusu sadece müzik
yayınına gömerler. RF'nin 650
gazetecisinin 500'den fazlası 18
gün, onlara 8 Şubat'ta katılan
RFI'nin 350 gazetecisinden 250'si
8 günlük işi durdurma kararlanna
kamuoyundan da destek alırlar.
6500 kişilik, her alanda toplum
önderlerinin katıldığı imza listesi
hükümete sunulur.
Sonuç: Tüm gazetecilere
Mart ve .\ralık 2004'te ödenecek
450 + 400 = 850 Euro'luk
bir prim ve 2004 yılı süresinde
kamu işitsel görsel sektöründe
ücret farklılıklanm inceleyecek bir
komisyon oluşturulacak.
Sonuçta muzaffer edayla
konuşabilecek bir taraf yok.
RFI YK Başkanı Jean-Paul
Ouzel'in, grevlerin bittiği
perşembe akşamı verdiği
memnuniyet demecinden
aktaracağimız bir cümle bakalım
sizlere bir şeyler hatırlatabilecek
mi? "Bir de şu grevci kamu sektörü
fanajından kurtulabilsevdikü!"
ugur.hukumaparis.com :,