19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17ARALIK2004CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Bir Hıristiyan Kulübü... Bahir M. ERÜRETEN Hukukçu 950Tİ yıllann başından itibaren, birkaç Avrupa ülkesi arasında "KömiirÇeük Birligi SözkşmesT adı ile başlatılıp giderek ekonomik işbirliği adı ile genişletilip kurumlaştırüan Avrupa Biriiği, son yıllarda, Avrupa'nın sosyal, kültürel ve ekonomik bütünleşmesini öncelikli hedef alan bir yapılaşma olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin, özellikle ekonomik çıkarlan gözeterek içine girmek istediği bu topluluk, bugün esas amacı, Avrupa'nın Hıristiyan ülkelerinin entegre olmaya çalıştıklan sosyokültürel amaçta, Hıristiyanlığın ön planda geldiği bir bütünsel kurum niteliğine bürünmüş bulunmaktadır. Türkiye, bu birliğe girmek için görünürde elinden geldiğini yapmaya çalışmakta, bu nedenle akıl almaz ödünler vermeye devam etmektedir. Öne sürdükleri, aslında Türkiye'yi, ulusal bütünlüğünü parçalamak yolunu açan ıstekleri, halkının büyük bölümü Islam kültürüne bağımlı Türkiye'yi, bu bütünleşmenin dışında rutmaya yönelik oyalamalardan başka bir şey değildir. Çünkü onlar, bu birlik içinde giderek Hıristıyan kültürüne ağırlık verdikçe, Müslüman Türkiye'yi bu topluluğun dışında bırakmak amacında fikir biriiği içindedirler. Devamlı olarak, yeni yeni ödünler koparmak için, bu esas amaçlannı gizlemeye çalışsalar da ortaya çıkan eylemler ve resmi belgeler bunu açıkça ortaya koymaktadır. Aşağıda özetle açıkladığım, kiliseler ile AB arasuıdaki ılişkileri anlatan ve NoeiTreanertarafindan hazırlanıp onaylanan aynntüı rapor, Avrupa Biriiği temelinde Hıristiyan kültürünün ne denli etkili olduğunun en açık kanıödır. Rapor, özetle ve aynen şunlan söylüyor: "AB temel vasasında, din ve kiliseler yer almamasına karşın, 1951'de imzalannuş Kömür ve Çelik Birfrği SözJeşmesi ile başlayan dönemdeki Avrupa topluluklan ildncfl yasası, dinsel boyutu tanıyarak bu öğeyi göz önünde bulundurmayı yeğjemiştir. Avrupa projesinin ilk aşamasuıdan başlayarak, Hıristiyan kiliseleri kendi değerlerine gö 17 Aralık'ta Mustafa Kemal BU AKŞAM, Zirve Bildirisi'nin ardından nasıl bayram edileceğini tahmin etmek zor değildir. Geçen gün çok koşullu Avrupa Pariamentosu karanndan sonrayapıldığı gibi, bu cumhuriyetin geleceğini ve ülkenin gelişmesini AB'nin öğütlerine ve çıkarlanna bırakışın teslimiyetçiliği yine zafer diye sunulacaktır. Böyle bir günde, Mustafa Kemal ı anımsamadan durabilir misiniz? arih, 6 Mart 1922. Sonbahardaki Sakarya Zaferi'nden sonra uzun ve hayli sakin bir kış geçirilmiştir. Ordunun eksikleri giderilmeye, "büyük taarruz" hazırianmaya çalışılmaktadır. Ama, eleştirenler çoktur. Kimi sabırsızdır, uzun uzadıya hazırlanmadan hücum ister, kimi erken mütarekeden yanadır. Istanbul basını ise, Avrupa'nın nasihatlerine uyarak yarım yamalak bir banşı savunur. Mustafa Kemal, TBMM'nin gızli oturumunda konuşmaktadır: "...Hepiniz bilirsinizki, Avrupa'nın en önemlidevletleri Türkiye'ninzaranyla, genlemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran en güçlü gelişmeler Türkiye 'nin zaranyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye vahığını sürdürseydi, denebilir ki Ingiltere'nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı; Turkiye, Vıyana'dan sonra Peşte ve Belgrad'da yenilmeseydi, AvusturyaMacaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, Italya, Almanya da, aynı kaynaktan beslenerek siyasetlerini geliştirmişler ve güçlenmişlerdir." "...Bir şeyin zaranyla yükselen şeyler, o şeyden zarargöreni alçaltır. Gerçekten de, Avrupa'nın bütün ileriemesine, yükselmesine ve uygariaşmasına karşılık Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. Türkiye'yiyok etmeye girişenler, ortadan kaldınlmasında çıkar ve hayat görenler, zarahı olmaktan çıkmışlar, aralannda çıkarlan paylaşarak birieşmiş ve ittifak etmişlerdir. Bunun sonucu, birçokzekâ, duygu, düşünce Türkiye 'nin yok edilmesi noktasında yoğunlaşmış ve bu yoğunlaşma yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda adeta tahrip edici birgelenek biçimine dönüşmüştür. Bu geleneğin Türkiye'nin hayatına ve variığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye'yi ıslah etmek, uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlar, böyle elverişli birzemin hazırtamak gücünü ve kudretini elde etmişlerdir." "...Oysa o güç ve kudret Türkiye'de ve Türk halkında olan gelişme cevherine zehirii ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin ve en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık, durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nin emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa, hangi istiklal vardırki, yabancılann nasihatleriyle, yabancılann planlanylayükselebilmiş olsun. Tahh böyle bir şey kaydetmemiştir." (Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları: TBMM Gizli Celse Zabıtları/yeni dilde, cilt 3) 1 T re oluşturulacak bir Avrupa topluluğunu desteklemeye gelmişierdir. 1970'te Vatikan, Avrupa topluluklan ile diplomatik itişkiler kunnuş, 1996'da Vatikan (Papahk devleti) AT'de diplomatik alanda temsil edilmeye başlamışür. Üye ülkelerin kiliseleri de oluşturduklan bürolar aracüığıyla AT'nin politika oluştunna çahşmalannı yakından iztemeye başlanuşjardır. Bu yaklaşunlar sonucunda, KatoHk, Protestan ve Ortodoks küiseleri. Vatikan ile de geliştirilen onay ile 1980 Mart ayında Avrupa Topluluklan PiskoposlanKonferansı Komis\T)nu 'COMECE'yi >aşamageçirmişlerdir.COVIECE'ninamaa,AT poiitikalannın oluşturulmasuıda ara birim görevini üsüenmek olarak bdirlenmiştir. Öbür Hıristiyan kiliseleri de bürolannı kurmuşlar, EkümenikPatriklik(İstanbulPatrikhanesi)ise, AT ile eşgüdümü gerçekleştirmeye yönelik olarak 1995'te bürosunu kurmuştur. Yukanda sayüan bürolann birlikte faaliv erJeri ile ekümenik işbirliği gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu bürolar Defacto (fiili eylemlerle) Avrupa yapılanmasında yaşamsal ortakuR görevi üstlenmiş bulunmaktadıriar. AT (A\ rupa Topluluğu) ve onun tümkunımlanndakflisenintenısüme yönelik obrakCOM£C£,14piskoposunoluşturduğukonferansm komisyonudur. Brüksd'deki aracı temsikfliğiyle de Vatikan. çauşmalannı üst düzeyde gerçekleştirimş bulunmaktadır. Görevi, geteneksel Katoiik düşünce ile Avrupa'nın, politika, ekonomi. sosyal ve kültürel alanlar aktörleri arasında açık \e entelektüel göriiş ahş\ erişi oluşturulmuş, Anısterdam anlaşmalaruun gerçetdeşmesivle de\ let başkanlan, anlaşma> a kilisenin de dahil edilmesini kabul etnüşier. Kilise, AT kuruluşlannda aktif biçimde kanhnıcı rolünü üstlenmiştir. tlişkilerin özelliğini ve kapsamını biçimlendiren üye de\ lederin tarihsel ve kültürel yapdaruun oluşturduğu b«çimler, astanda ortak Avrupa kültürünün ürünü olmaktadır. Sonuçta KiîiseAB kurumu iKşkileri agı ortaıya çıkmış bulunnıaktadırr 2000 yıhnda Türkiye'de düzenlenen ortak panelde üyelere dağıtılan ve yukanda özetini verdiğimiz rapor, AT içinde Hıristiyan sosyokültürünü belirginleştiren öğelerin birinci öncelikli olduğunu en iyi biçimde açıkça ortaya koymaktadır. Hıristiyan kilisesinin piskoposlar, papa ve ekümenik (cihanşümulevrensel yetkili) kiliselenn resmen temsil edilip siyasal, toplumsal ve ekonomik yapılanmalarda etkili olan Hıristiyan ağırhğının, gerçekte böyle kurumlan ve yetkileri özünde reddeden Islam anlayış ve kültürü ile bağdaşması olanaklı değildir. Çünkü öncelikle tslam dinL vapısında ruhban kurum ve kişilerini reddeden, dini, kul ile Tann arasında hiçbir kimsenin bulunmadığı birevsel bağlamda bir inanç anlayışına sahiptir. Yukanda özetlediğimiz Hıristiyan oluşumlannda, tslamı temsil edecek bir kişi ya da kurum da bu nedenle mevcut bulunamaz. Aynı nedenle temsil de edilemez. tslamın reddettiği bu Hıristiyan kültürünün, Islam din anlayışı ve kültürü ile bağdaşıp kaynaşması da bu nedenle olanaklı değildir. Zaten onlar da bu nedenle, yukanda sözünü ettikleri dinsel kurumlarda Islamın temsilini düsünmemektedirler. Gerçi tslamda öngörülmeyen böyle bir temsil makamını (orununu) zaman zaman üstlenmeye yeltenenler de ortaya çıkmakta ise de, bu sahte temsilci ruhbanlan, sözü edilen dinsel birlik içine alamamıştır. Fethullah Gülen. böyle bir misyonu bir ara üstlenmeye kalkmış, hatta Papalık ile bire bir temasa da geçmiş ise de kabul görmemiş, soluğu Amerika'da almakta bulmuşrur. Atatürk Türkiyesi'nin temel aldığL, aklın ve bflhnin öncülüğündeki laiklik ilkesi, dünyasal konularda çağdaslaşmayı öngördüğü kimliği ile dinsel kültürlerin temel ahndığı yapdanmalar içinde elbet olamaz. Haçlı kimliğine dönüşebilecek bir bütünlük içinde de, tarihsel olarak yer alamaz. Uluslararası ilişkilerde eşitlik ilkesiyle de örtüşmez. Türkiyemizde, olayı iyi niyetle ele alanlar, Avrupa Biriiği'ne, ekonomik yarar açısından girmeyi düşündüler ve planladılar. Şimdi açıkça görülüyor ki, laik ve demokratik kültürü kendilerinden aldığımız Avrupa, artık bugün, tüm koşullan kabul eden Türkiye'nin önüne, Hıristiyan dinsel bir kültür kimliği ile çıkmakta, gerçek niyetlerini ortaya koymuş bulunmaktadırlar. Akıl almaz, kabul edilemez, ulusal değerlerimize de ters düşen dayatmalannnı ardında yatan gerçek neden de budur. PENCERE Şükran... Sabah telefon çaldı.. Açtım.. Selma Kurdakul Şükran'ı, dedi, kaybettik.. Ülke bir büyük insanı yitirmişti, ben de sevgili bir dosttan yoksun kalmıştım... Şükran Kurdakul eşi bulunmaz bir insandı... • Şükran, Izmir Karşıyaka üsesi'nde okurken Ceza Kanunu'nun pek ünlü 142'nci maddesine aykın eylemde bulunduğu savıyla 4.5 ay tutuklu kaldığı için okuldan atıldı... üseli çocuk, Türkiye'deki düzeni yıkıp yerine komünist rejim mi kuracakt?.. Hapisten çıkan Kurdakul çeşitli işlerde çalışıp yaşamını sürdürmeye çabalarken yine tutuklandı... 1950'liyıllar.. Ülkemizdeki rejimin adı sözüm ona demokrasi idi... Bu kez iki sene yattı Şükran.. Yargılama sonucunda aklandı.. Ve bir şiir yazdı: "Gücünüz varsa sizin Sözcüğü tutuklayın. öğrenci, kitap, Türkçe En güzel kavramı dilimin özgürlüğü tutuklayın. Ben ki düşünüyorum Var olduğumdan beri Silahlar bana dönük Savaşlar sizin için Gücünüz varsa artık Usumu tutuklayın. Açtı kendini, bir bayrak gibi işte ölümün üzerinde Hasan Tahsin.. Bu silah başka silah Bu ölüm başka ölüm Gücünüz varsa sizin ölümü tutuklayın." Şükran'ın yaşamını özetlemek için hangi söz , cüklere başvunmalı?.. Şiir, edebiyat, kültür, politi > ka, yayınevi, parti, eylem, tutukluluk, zindan, da ' va, kovuşturma, basımevi, dergi, gazete, yazı, top v lumculuk, mapushane, aşk, dostluk, sevgi, eylem, düşün ve benzeri kelimeleri hayatın güzelliğinde yaşamak Kurdakul'un soyluluğuna özgü bir yaşam biçimidir... Insanlığın hakça bir düzene kavuşması yolundaki savaşımında hem alın teri döktü Kurdakul, hem beyin teri.. Ben ne mutluyum ki Şükran'ı tanıdım.. . Yıllar geçtikçe mayalanıp lezzet kazanan birdostluğunsımsıcakgüvenliğindeKurdakul'u yakından değeriendirmek talihine eriştim... Daha çocuk yaşlannda benimsediği hakça yaşam felsefesini tüm hayatında gerçekten özümse ' yen Şükran öylesine doğal, gösterişsiz, alçakgönüllü, sade, erdemli bir toplumcu şairdi ki insanı şaşırtırdı... • Toplumculuk elbette bireycilik değildir; ama, bireyin toplumculuğu, en çaresiz koşullarda bile insana umut aşılayan bir soyluluğun göstergesidir... Şükran'ın toplumculuğu sade ve gösterişsizdi; tenindeki gözenekleri gibiydi, bedenini sarmış, içine işlemiş, yüreğine aşılanmıştı... Insanın insan gibi yaşamasında herkese örnek göstermek gerekiyorsa, Kurdakul'un heykelini yapıp kentin en kalabalık meydanına dikmeli!.. Turizmde Alışılmışm Dışına Taşmak AbduUah TEKİN i i zellikle Türkiye gibi gelişf 1 me aşamasındaki ülkelerde V/ turizm, kültürel ve ekonomik gelişme için önem taşıyan araçlardan biridir. Ancak sektörün planlı bir gelişme çizgisi ve sistemli bir yaklaşımla ele alınması önkoşuldur. Görülen tabloda Antalya, Bodrum örneği belirli yerlerde turizm, sıkışma noktasına gelecek kadar yoğunlaşmış, dahası salt konaklama işletmelerine yüklenme boyutuyla karmaşaya dönüşme aşamasına gelmiştir. Bu konuda devletin ve ilgili sektör kuruluşlannın yol gösterici, düzenleyici ve olumsuzluklan önleyici bir çabasıysa henüz göze çarpmamaktadır. Turizm bu boyutuyla sanki kara paralann çitilenerek aklandığı veya kayıt dışı ekonominin kendine iyi bir ortam bulduğu görünümler içindedir. Bu ilgisizlikle bilgisizlik turizm sektöründe ucuz fıyat politikalanna neden olup onanlması güç yaralar açabilir. Tunzmi yeni ufuklara yönlendirecek stratejiler oluşturmak gerekmektedir. Altı milyon turiste ev sahipliği yapan I t a l y a , hem konaklama işletmesı yoğunlugunun kimi olumsuzluğuna hem de kitle turizminin aşındıncı yönlerine tanık olmaktadır. Bu tür bir yığılma hizmet kalitesiyle fiyat poiitikalannın da olumsuz bir ortak paydada buluşmalanna neden olabilir. Yapılması gereken turizmi yayguılaştirmak ve turistin konaklama işletmelerindeki pasif yapısını oluş BOZCAADA SULH HUKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN Esa» No 20O4 48 Karar No 2004 57 Da\acı Handan Bevdıli tarafından da\alılar Nıkola Macun, Haralanbo Macun ve Ana Macun aleyhıne mahkememızde açılan ortaklığın gıderılmesı davasının yapılan açık yargılaması sonunda venlen karann da\alılara ılanen teblığıne karar \enlmekle. Adresı tespıt edılemeyen davalılar Nıkola Macun. Haralanbo Macun \e Ana Macun'a mahkememızden \enlen davada ortaklıgın satış suretı>le gıdenlmesıne ılışkın 01.12 2004 tanh \e 200448 esas ve 2004 57 karar sayılı ılanın. bu ılanın gazetede yayımlanmasından 15 gün sonra davalılara teblığ edılmış savılacağı. karar teblığı yerıne geçerlı olmak üzere 7201 sayılı Teblıgat Kanu'nun ılgılı hükümlerı gereğınce ılan olunur. Basın 57173 Türkiye geçiş sürecindeb ekonomisini borçla ayakta tutacağına, ekonomisine canlılık kazandıturan sistemleri terk etmek, turis racak projelere yönelmelidir. Topti çevreye yayarak doğal ve kültü lantı turizmine ağırlık vermek bu rel değerlerle tanışmasım sağla yöntemlerden biri sayümabdır. Bu mak, böylelikle anı zenginliği ya bağlamda örneğin Isparta'mn ratmak olmalıdu. Diğer yandan Eğirdir ilçesi seçkin bir merkez sektörün salt kum, güneş, deniz olarak yansıyabilir. Doğal ve külyönünü değil, diğer gelir sağlayı türel zenginliği, iklimi ve coğrafık cı boyutlannı da harekete geçir konumu buna oldukça elverişlidir. mek gerekir. Örneğin uluslararası Bu tür merkezlerin yararümasıgezilerin yüzde 10'dan fazlasını na Filipinler'deki eski bir deniz üsoluşturan iş gezilerine yönelik ça sü örnek olarak verilebüir. Subic balar harcanmahdır. Unutmamak Bay adını taşıyan bu üs bir toplangerekir ki dünyada büyük bir ge tı merkezi konumuna dönüştürüllişme gösteren ve bir o kadar da ka müştür. 280 ABD şırketi, 802 kozanç sağlayan sektörlerden biri de nuk odası, 1000 kişilik toplantı ış tunzmi olarak göze çarpmakta odası ve çalışma ofisleri olan bu dır. Toplantı turizmi, iş gezileriy komplekste yer almıştır. At çiftle bağlantıh bir tatil faaliyeti ola likleri, gokart pistleri ve tropik rak tanımlanmaktadır. Toplantı tu ormanlarla donatılan bölgeye yörizmine katılanlar, tatil amaçlı ge nelmede şu temel yaklaşıma dıkzı yapanlardan iki kat daha fazla kat edilmiştir: Alışılmışm dışında harcama yapmaktadırlar. bir turizm potansiyeli yaratmak. Bonus'a 3 kat, Bonus Plıts'a 4 kat, Bonus Premium'a 5 kat bonus! 3 1 Arahk'a kadar, Bonus Card üyesi giyim mağazalarında yapacağınız 100 nıilyon TI ve üzerindeki taksirli ahşvcrişlerde. .Garanti (Becfavası en 6oC^recfi ^arttndknp" leneıerı onus card
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle