20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10ARALIK2004CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfrj cumhuriyet.com.tr 15 Zenneli, sahneli dönem fılmi Gösterimdeki parlak Hollywood mavallannın ve onlarla rekabete girişerek bir aydır gişede rekor kırmaya soyunan, bazı komik ve (bugün başlayan) ciddi yerli filmlerin gölgesinde kalmışa benzeyen, iki haftadır bir türlü sözünü edemediğimiz Ingiliz yapımı Stage BeautySahne Güzeli, 2 saatliğine tahtta Kral 2. Charles'ın oturduğu eski bir döneme, 17. yüzyılın Londra'sına götürüyor meraklısını. Dekor, kostüm ve sanat yönetimiyle tatmin edici bir dönem filmi havasında seyreden ve günümüze de çeşitli göndermelerde bulunan Sahne Güzeli, cinsellik, cınsel kimliğin belırlenmesı, bol bol sahne tozu yutturan tiyatro sevdası, oyunculuk ve sahne gerisi üstüne 'nostaljik ve ironik' takılan, tngiliz ciddiyeti ve özeniyle kotanlmış, çekıcı, düzeyli bir seyırlik. Erkekkadın olmanın hayatta, sahnede ve yataktaki anlamını sorup sorgulayarak oyunculan, tiyatroyu, sahne arkasını konu edinen filmde, Cromwell yasası gereğince, kadının tiyatro sahnesine çıkmasının yasaklandığı ve kadın rollerini kadın kılığına bürünmüş, (bizdeki zennelen hatırlatan) bazı erkek oyunculann canlandırdığı 166O'lı yıllann Londra'sındayız. Stage Beauty / Yönetmen: Richard Eyre / Senaryo: Jeffrey Hatcher, 'Complet Female Stage Beauty' adlı oyunundan ı Kamera: Andrevv Dunn Müzik: George Fenton Oyuncular: Billy Crudup, Claire Danes, Rupert Everett, Ben Chaplin, Zoe Tapper, Tom Wilkinson, Hugh Bonneville, Edvvard Fox / Ingiltere 2004 (özen Film) 17. yüzyılın ünlü bir Ingiliz zennesini anlatan 'Sahne Güzeli', dönemin sahne gerisini tüm renkleriyle yansıtıyor KEDİGOZU VECDİ SAYAR Seyirci Kalmayın! Alabildiğine yoğun günlerden geçiyoruz. önümüzdeki hafta AB ile yatıp AB ile kalkacağız. Ama, politik alanın yanı sıra sanat alanında da heyecanlı gelişmeler var. En başta, modem sanatlar müzemiz, 'Istanbul Modern' açıhyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı yöneticilerinden müzeyi 17 Aralık öncesinde açmalannı istemiş. Yıllardır, en ufak bir mesafe alınamayan bir konu, AB sayesinde bir çtrpıda halledilmış oluyor. Dileriz, sıra öteki konulara da gelir. AB'ye ginmeye niyetli bir ülke olarak onlarda olup da bize lüks bulunan başka kurum ve kavramlara da kavuşuruz yakın zamanda... Bir bakıyorsunuz, Maslak'taki Kültür Sitesi inşaatı hızlanıvermiş; yalnızca o mu, Anadolu'nun dört bir yanında yılardır sürünen kültür merkezi inşaatlannın da en kısa sürede tamamlanması talimatı verilmiş... O kadarla da kalmamış, Meclis'e 'Turkiye Sanat Kurumu' yasasını sevk etmiş hükümet; 'Sanatı siyasetin boyundurvğundan kurtaracağız, devletin tum sanat kurumlannı özerk yapılara kavuşturacağız' diye demeç vermiş Kültür Bakanı... Rüya bu ya! Bugün açılışı yapılacak olan 'Istanbul Modem', yılbaşına kadar ücretsiz gezilebiliyor. Kaçırmayın! Kaçırmayın ki, öteki rüyalanmız da bir gün gerçek olsun... Plastik sanatlar, geçen hafta içinde üstünde en çok durulan sanat alanı oldu. Lütfi Kırdar'daki 'Art Istanbul' Fuan, Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği (AICA) Türkiye Şubesi'nin Beral Madra öncülüğünde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde düzenlediğı toplantı ve Bedri Baykam'ın San Francisco Manifestosu'nun yıldönümü nedeniyle Bilgi Üniversitesi'nde düzenlediği toplantı, plastik sanatlara değgin güncel sorunların tartışılmasına neden olan etkinliklerdi. Bu alanda çok önemli bir toplantının hazırlıklan da sürüyor. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (IAAAIAP) Genel Başkan Yardımcısı ve örgütün Türkiye merkezi UPSD'nın başkanı Mehmet Güleryüz'ün girişimleri ile AIAP Avrupa Genel Kurulu'nun Haziran 2005'te Istanbul'da toplanması kararlaştınldı. Avrupa Biriiği'ne hazır olduğumuzu bildiren daha anlamlı ve etkili bir mesaj olabilir mi? Dünyaya ulaşacak bir başka etkili mesaj da Temmuz 2005'te Istanbul'da düzenlenecek Dünya Mimarlar Birliği'nin (UIA) 22. Dünya Kongresi olacak. Bu kongrenin hazırtıklannı sürdüren Mimariar Odası'nın Istanbul Şubesi, geçen hafta Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde düzenlediği 'Mimariık ve Kent Şenliği' ile sivil toplum kuruluşlan sanatçı dayanışmasının güzel bir orneğıni verdi. Sahnede yalnızca Nejat Yavaşoğullan, Derya Köroğlu, Erol Evgin, Mutlu Torun gibi mimarsanatçılar yoktu, onlann yanında Tımur Selçuk'tan Zuhaj Olcay a, Zeynep Tanbay'dan Jaklin Çarkçı'ya ve Üç Kadın'a (Sumru, Yasemin, Yeninur) güçlü bir sanatçı topluluğu yer alıyordu. Sunay Akın, gece boyunca Istanbul'un sırtannı, günahlannı paylaştı seyircilerle. Salondan çıkan herkes mimar olsun olmasın istanbul'a daha çok sahip çıkması seyirci kalmaması gerektiğinin bilincindeydi. Anadolu'da da heyecanlı etkinlikler vardı hafta boyunca. Eskişehir'in örnek Belediye Başkanı Yılmaz Büyukerşen, kente kazandırdığı kültür kurumlanna bir yenisini ekliyor, Eskişehir Operası'nı hizmete açıyordu. Diyarbakır'da bir başka çahşkan başkan, Osman Baydemir, 'Edeblyat Günleri'rim ikincisini başlatıyordu (Diyarbakır Sinema Günleri de o kadar uzak olmasa gerek). Ankara'da bir sivil toplum kuruluşu, Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf fİAKSAV), Ankara Uluslararası Tiyatro Festıvali'nın 9. yılını gerçekleştirirken kentteki en önemli etkinlik hiç kuşkusuz EğitimSen'in düzenlediği 'Demokratik Eğitim Kunıltayı' idi. Bu kurultayda tartıştığımız 'eğitimsanat ilişkisi'm bir başka yazıya bırakarak en hayati soruna dikkatinizi çekmek istiyorum. EğitimSen Başkanı Alaaddin Dinçer, bugün yeniden mahkeme karşısına çıkıyor. Gerekçe, sendika tüzüğünde 'anadilde öğretim hakkı'nm yer alması. Hani düşünce özgurlüğünün önündeki engeller kaldınlmıştı, ne oldu? Bugün, Dünya Insan Haklan Günü... Güzel şeyler oluyor ülkemizde. Aynı gün içinde bir müze, iki festival ('SinemaTahh Buluşması' ile dijital filmler festivali 'Restfest% bir müzikal (Mucizeler Komedisi) açılışı var. Ama, bir yandan da EğitimSen üyelerine biber gazı ile saldınlıyor, Kürtçe öğretimi savunmak suç sayılıyor. Ülkenin doğusu, batıdaki özgüriükleri özlüyor... Yalnızca ülkemde değil, dünyanın başka yerlerinde de insan haklannın savunulmasına ihtiyaç var hâlâ... Felluce'de katledilen binlerce masum çocuğa, Kızıltepe'de öldürülen baba oğula sahip çıkmanın, onlann özgüriüğüne, yaşama haklanna sahip çıkmanın tam zamanı... Yann ilk işimiz, Banş Girişimi'nin Istiklal Caddesi'nde oluşturacağı 'Banş Zinciri'ne katılmak olmalı. Müzelerde, galalarda da buluşuruz elbet. Ama, önce şu unuttuğumuz 'dayanışma' sözcüğünü hatırlamaya ne dersiniz? Seyirci kalmayın! [email protected] Rekabet ve başarı Özellikle Othello'nun Desdemona'sını oynamakla ünlenmiş bir aktör olan Edward Ned Kynaston'la (Billy Crudup) ona prova vermekten, ezber yaptırmaktan eksiğini gediğini tamamlamaya, söküğünü dikmeye kadar her işini gören hizmetkân ve kostümcüsü Maria (Claire Danes), iki kahramanımız. Aslında Kynaston'a körkütük tutkun olan kostümcü Maria' nın gönlünde de oyunculuk yatıyor. Eleştirmengünlük yazan Samuel Pepys (Hugh Bonneville) tarafından sanat hamisı, yeniliklere açık kral 2. Charles'a (her zamanki gibi yine harika bir Rupert Everett) ve hem feminist, hem de tiyatro tutkunu bir meraklı taze olan çokbilmiş metresine (Zoe Tapper) tanıştınhnca, tıyatroda kadını düğümüz Sahne Güzeli, her ikı cinsin de birbırlerinin yerine geçmek isteyebileceği önyargısız, sonsuz hoşgörülü bir cinsellikten dem vuruyor. Jeffrey Hatcher'in Complet Female Stage Beauty adlı kendi oyuekor, kostüm ve sanat yönetimiyle tatmin edici bir dönem fılmi nundan uyarladığı senaryosunhavasında seyreden ve günümüze de çeşitli göndermelerde bulunan Sahne dan, romancı Iris Murdoch'un Güzeli, cinsellik, cinsel kimliğin belirlenmesi, bol bol sahne tozu yutturan son dönemini aktaran, biyografik Iris filmiyle hatırladığıtiyatro sevdası, oyunculuk ve sahne gerisi üstüne 'nostaljik ve ironik' mız Ingiliz yönetmen Richard takılan, tngiliz ciddiyeti ve özeniyle kotanlmış, çekici, düzeyli bir seyirlik. Eyre'in çekip imzaladığı filmde, mizah, yergi, trajedi ve rokadın oyuncunun canlandırmasını bizzat is tarafından da terk edılen Kynaston'la ona tut mans da unutulmamış. EverettTapper ikilisi kralla metresi rollerinde fibnin komik teyen kralın yeni buyruğu doğnıltusunca laın Maria arasındaki çekişmenin duygusal öğesıni oluştururken başanlı Ingiliz oyunoyuncu olabilme fırsatını iyi değerlendıren bir güç mücadelesine dönüştüğü bu zarif cu kadrosu içinde ezilmeyen, kimyası tutMaria, ustasından öğrendikleriyle sahnede fılm, ne yazık ki fınalde, Mana'nın eşcınsel muş, genç Amerikalı çiftin (CrudupDabaşanlı bir Desdemona olarak gitgide yükseKynaston'a erkek olduğunu hatırlattığı, nes) çabalan da, dokunaklı finalinin ucuz lirken ününün doruğundaki Kynaston'un kaHollyvvood'vari mutlu bir sona bağlanarak bir mutlu sonla noktalandığı filmin artılariyeri de düşüşe geçiyor. Önceki yasağı rafa sona eriyor. nndan. Shakespeare sonrası dönemin tikaldınp kadınlara da sahne yolunu açan ıleyatro atmosferini de başanyla sergileyen ve rici kralın yürü ya kulum dediği Maria'nın re Kasvetll, dramatik flnal düzeyli görüntü, müzik, dekor kostümlerikabeti ve başansı, bütün van yoğu sahnede nin yanı sıra oyunculuğu ve anlatımıyla da kadını canlandırmak olan Kynaston'u tam Kadını sahneye salmaktan başka, Othelseyirciyi yer yer elektriklendiren, esinlenanlamıyla penşan ediyor, dahası işsiz bırakılo'nun kasvetli, dramatik finahnin daha iç diren, hatta kışkırtan, hoş bir seyirlik tadı yor. açıcı ve neşelı birhale getınlmesinı isteyen Dostu Buckingham dükü (Ben Chaplin) ilerici kralın bile cıns değiştirdiğini (!) gör bıraktı bizde bu Sahne Güzeli. D Yeni Baslayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yenl Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... 'Kalbln zamanı' Ali Özgentürk'ün yönettiği filmde Hülya Avşar, Halil Ergün, Oktay Kaynarca rol alıyor. Özgentürk'ün gerçek bir olaydan esinlenerek yazıp senaryolaştırdığı 'Kalbin Zamanı', yanm yüzyıllık bir macerayı konu alıyor. Fılm, kahramanlann yollannın kesiştiği üç ayn dönemde; 1950'ler, 1980'ler ve 2004'te geçiyor. Hikâye iki eski dedektifin şakayla kanşık keyifli sohbetinde anlatıhyor. Sohbetin konusu içlerinden birinin 20 yıl önce tanık olduğu ve bir türlü içinden çıkamadığı bir olaydır. Anlattığı hikâye ile 1950'lerde yirmili yaşlannda olan dört gencin dönemin cemiyet hayatının merkezi ve gençlerin uğrak noktası olan bir otelde başlayan maceralan ve yaşadıklan aşklann 1980'lerde, yani 50'li yaşlanna geldiklerinde yollannın yine aynı otelde kesişmesi ile canlandığını ve içlerinden birinin esrarengız bir cinayete kurban gittiğini öğreniriz. Filmin finalinde yani yaşananlann üzerinden yanm asra yakın bir zaman geçerken beklenmedik bir gelişme meydana gelip sır ortaya çıkıyor. Taxl Tim Story'nin yönettiği filmde Queen Latifah, Jimmy Fallon, Gisele Bundchen rol alıyor Belle Willıams bir hız canavandır. New York'un en hızlı taksisi olma unvanını kayapmıştır. Vanessa adındaki uzun bacaklı, soğuk güzelin liderliğındeki Brezilyalı banka hırsızlannın peşinde ise her şey daha zor olmuştur. Bu ilginç ve son derece tehlikeli hırsızlan yakalamak için Washbum, kaderin yolunu birleştirdiği Belle ile güç birliği yapar... Aslında ikisinin de başka çareleri pek yoktur. Arabasız bir polıs ve hız canavan bir taksici New York'ta alışık olunmayan bir ikilidir. Aceml Prenses: Krallyet Nlşanı / The Prlncess Dlarles 2: Royal Engagement 'Acemi Prenses'te anlatılan öykünün üzerinden beş yıl geçmiştir. Aradan geçen bu zaman diliminde Mia Thermopolis artık büyüyüp olgunlaşmış, çok güzel bir genç kadın olmuştur. Artık Genovia prensesi olmaya hazırdır. Ancak çok sevgilı büyükannesi Kraliçe Clarisse ile birlikte Kraliyet Sarayına taşındığı'nda ülkenin prensesi olarak önünde sayılı günleri kaldığını öğrenir. Tacını kaybetmek üzeredir ve bir an önce bunu geri almak zorundadır. Genovia yasalanna göre prenseslerin taç giymeden önce mutlaka evlenmiş olması gerekmektedir. Hayatının sürprizlerini yaşayan Mia, artık ülkenin kralı olmak isteyecek damat adaylan arasmdan kendi tercihini yapacaktır. Garry Marshall ın yönettiği filmde Anne Hathavvay, Julie Andrews, Heather Matarazzo rol alıyor. zanmıştır. Fakat hızlı bir taksi şoförü olmak onun hayallerinin sadece küçücük bir kısmını gerçekleştirmesine yetmektedir. O aslında bir yanş arabası sürücüsü olmayı hayal etmektedir. Ve bu konuda oldukça da iyidir... Ta ki yetenekli olduğu konuda belki de karşılaşabileceği en yeteneksiz polisle karşılaşana kadar. Andy Washburn şehrin araba kullanma konusunda en yeteneksiz polisi... Washburn'un tüm aletlere karşı olan bu beceriksizlıği, onu işinde tam bir kaybeden 7. ULUSLARARASI SJNEMATARİH BULUŞMASI FİLM FESTİVAÜ İZLEYİCİ GÖZÜYLE türsak TURKIYE SİNEMA VE AUDIOVBUEL KULTURVAKFI ERDAL ATABEK ÖTEKİ TARİH 1017 ARALIK 2004 Savaşta aşk... Aşkta savaş... "Bulutlann Üzerinde", vizyondan hak etmediği sessizlikle geçen güzel bir film. Bir aşk öyküsüyle başlayan filmde Gilda adlı genç ve güzel bir kadın, Cambridge Üniversitesi Kampusu'ndaki bir öğrencinin odasına sığınır. Bir kaçamaktan dönmektedir, görülmek istemez. Öğrenci, genç kadını tanımıştır. Uçan, delişmen bir güzeldir, çapkınlıklanyla tanınır. Işık Saçan Apollon için Yarışıyor 10 Film Belgesel yarışma filmleri: Işıklar kenti Genç öğrenci kadını korur ve efendice da\Tanır. Böyle başlayan ılişki, güvenilir bir dostlukla sürecektir. Guy, İrlandalı bir ailenin bursla okuyan oğullandır. 1930'lann Paris'i "Işıklar Kenti"dir; sanatın, güzelliklerin, özgürlüğün başkentidir. Gılda Besse fotoğrafçılıkla ilgilenmektedır, Pans'te sergısi vardır, Guy onun çağnsını alır ve gelir. Guy ona âşıktır, aşkına karşılık da görmektedir, ama Gilda çok yönlü, çok ilişkili bir kadındır, onu sevip de acı çekrnemek olanaksızdır. Bu arada Ispanya İç Savaşf ndan kaçıp Paris'e gelen Mia ile tamşırlar. Mia, Gilda ile tanıştıktan sonra onun yardımcıhğını yapar. Ispanya îç Savaşı, Guy için ciddı bir konudur. Faşistlerle Cumhuriyetçilerin savaşında Cumhuriyetçileri destekler. Ama Pans, bir aşk ken Enc Gandım'mn "Surplus" fflmınden Eve Giden Başka Bir Yol Eylül Kayıtları jdamın Mirası İmelda Kargo Son Zafer Surplus Yurttaş King Zaman Çarkı Zühre ve Manouchehr Kültür Merkezlerindeki gösterimler ücretsizdir. Majestik 1 ve 2 salonlarmdaki gösterimlerde; Öğrenci: 3 milyon TL, Tam: 4 milyon TL.dir T.C. KULTÜKVE •AKAHLIÖI MAJESTİK 1 / 2 BEYOĞLU FRANSIZ KULTUR MERKEZİ ALMAN KULTUR MERKEZİ İTALYAN KULTUR MERKEZİ TÜRSAK 10212) 244 52 51 10212) 251 67 70 102121 251 84 81 www tursak org tr FESTIVAL KURUHSAL SPONSOflU METRO Group tidir, büyüleyicidir, baş döndürücüdür. Gilda, Guy ve Mia, aralannda sarmal bir aşk yaşarlar. Gilda ile Mia arasında duyarlıklı bir aşk vardır. Guy ile Gilda arasında da yoğun bir sevda yaşanır. Bu sarmaldan çıkış, tspanya tç Savaşı'na katılmaktır, Guy da öyle yapar. Ilk kez burada birini öldürür, bir faşisti. Ama öldürdüğünün "insan" olduğmıu hiç unutmayacaktır. Guy, Ingiltere'ye döner ve îkinci Dünya Savaşı çıkmıştır. Bu kez, istihbarat görevlisi olarak Paris'e yeniden dönecektir. Fransız Direniş Örgütü ile temas kuracak, Almanlara verilecek zarann artmasına çalışacaktır. Kaçmılmaz olarak Gilda'yı yeniden arar. Gilda ile yeniden buluşacaktır, ama bu kez çok farklı durumlar yaşanacaktır. John Duigan, on yıllık ilginç dönenü kapsayan bir fılm yapmış. Ispanya îç Savaşı, îkinci Dünya Savaşı gibi konular da filmde önemli yer tutmuş. Bu zaman diliminde yaşanan coşkulu aşklar, ten tutkusunun alevlendirdiği erotizm beyazperdeye ustaca aktanlmış. Filmde oynayan sanatçılar, Gilda'yı oynayan Charlize Theron büyük bir performans sergiliyor. Oscar ödülü aldığı "Monster"dan sonra çektiği bu filmdeki güzel ve çekici kadının "Can i " filminin kahramanı olduğunu söylemeye bile olanak yok. Büyük oyunculann özelliğini de bunlar oluşturuyor. İzlemesl zevkii. anlatımı akıcı MiarolündePenelopeCnız, büyük oyunlanndan birisini gösteriyor. Guy rolünde Stuart Towsend, çok hoş, biraz acemi ve mahcup, yakışıklı delikanlıda çok başanlı. Jude Law'ı andıran fıziğine iyi bir oyunculuk katmış. îzlemesi zevkli, anlatımı akıcı, temalan renkli bir fılm. Gönİlmeye değer.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle