19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 2004 SA 14 KÜLTÜR [email protected] TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN SahneveışıktasanmıLluslararasıSahne Tasa- nmcılan Örgütü 0IST4T (Organisation Internatıona- le des Scenografes, Tech- niciens et Architectes de Theatre), 5-6 Kasım 2004 tarihlerınde 'Sahne Tasan- mı GiinJeri' kapsamında İs- tanbul'da toplandı. OISTAT Türkiye Merkezi Başkanı Evcimen Perçin ve Sahne Tasanmcılan Demeği'nin girişimleriyle gerçekJeşen buluşmada Kültür Bakan- lığrnın desteği ve Mirnar Sinan Güzel Sanatlar Üni- versitesi, fzmir Dokuz Ey- lül Üniversitesi ile TRT'nin işbirliği itici güçtü. Yurt- dışından gelen yırmiyi aş- kın deiegenin tiyatro dün- yamızdan tasanmcılar ve eğitimcilerle tanışmala- n/görüşmeleri dış dünyay- la kurulması gereken iliş- kiler ağının bir uzantısı kuş- kusuz. Bu tür beraberlıkler sahne sanatlannın herala- nında sıkJıkla yaşanmalı. Bu arada, Lütfi Kırdar Ser- gi Salonu'nda yine Sahne Tasanmcılan Derneği ta- rafından açılan ve 12 Ka- sım tarihine kadar sürecek olan Ulusal Sahne Tasanmı Sergisi de herhal- de görülmeli. Programın temel başlıklan bu alanda ülke- mizdeki eksiklikler göz önüne alınarak 'Tür- kiye'de ve Dünyada Sahne Tasanmı/Eğitimi' ve 'Türkhe'de ve Dünyada Işık Tasanmı/Eği- timi' olarak saptanmıştı. 'Sınırh Kaynaklarla Sahne Işüdandırması' başhklı bildiriyi sunan Kemal Yiğiteanın MSÜ'de eğitmenliğinin ya- nı sıra çeşitli tiyatro topluluklanmızla çalış- masının ve de Istanbul Kültür ve Sanat Vak- fı'ndaki konumu gereği yabancı tiyatro ve dans gruplanyla sürekli temas halinde oluşu- nun ona alanında yararlı bir kıyaslama/ deği- şim ortamı yarattığına değinmek isterim. - Sahne ışıktasaroıunın sahne-oyuncu-seyir- ci ilişkisine etkileri nelerdir? KEMAL YİĞİTCAN - Sahne ışıklandır- ması tasanmı, sadece ekipmanlan kullanma- yı bilmek değil, görme mekaniğini anlamak, göz ve zekâ, aydınlatma ve ışıklandırma ara- sındaki ilişkiyi kurabilmek demektir. Tasa- nm tek başına sanat değildir. Tasanmın sanat- sal üretıme dönüşebilmesi, biçimin sorulan- • "Sahne ışıklandırması tasanmı, sadece ekipmanlan kullanmayı bilmek değil, görme mekaniğini anlamak, göz ve zekâ, aydınlatma ve ışıklandırma arasındaki ilişkiyi kurabilmek demektir." nı ve cevaplanru araştırmakla, senteze ulaş- makla ve dünya görüşüne sahip olmakla müm- kün olabilir. Sahne ışık tasanmı, bu süreçle- rin her aşamasında sahne yapısını sorgulaya- cak, değiştirecek ve yeni bir başlangıç nokta- sı oluşturacaktır. Sorgulamak, yaratımın ilk aşa- masıdır. Üretimin her aşamasında, ışık tasa- nmcısı öneriler getirmek, bunlan uygulamak ve sorgulamak zorundadır. Yönetmenin biçi- miyle kendi planlaması arasında köprii kur- mak zorundadır. Gerektiğinde müdahaleci ol- mak durumundadır. Araştırmak ve sonuçlara varmak için donanımlannı her zaman yük- sekte rurmalıdır. Işık tasanmının ulaştığı bü- tün çözümleri denemekten çekinmemelidir. Bir tasanmcının "Buyapıhnaz!" demesi aslında, "Bunun nasıl yapılacağuu bUmiyorum" de- mesidir. Sahne sanatlan tasanmında, hiçbir ta- sanm birimi diğer bir tasanm birimini ikinci planda bırakmamalıdır. - Oyunun sahneye konuş sürecinde ışık ta- sanmcısı hangi noktada devreye girer? YİĞTTCAN-Genellikle ışık tasanmcısı sa- natsal üretim aşamasında sahneye en son ka- tılan üyedir. Çünkü, tasanmın uygulanabil- mesi için diğer tasanm birimJerinin işlerini bi- tirmiş ohnalan gerekir. Ancak, bu noktada da birmucize oluşturması beklenmemelidir. Işık tasanmcısı zaten, aslında var olmayan bir ma- teryale sahiptir. Bu yeterince bir sorumluluk- tur. Tasanmcı üretimin ilk aşamasında bütün ışıklandırmanın ana hatlannı kafasında göre- bilmeli ve kendisini sınırlandırmamalıdır... Sahne sanatlannda herkes iki işi en iyi şekil- de bilir; kendi işlerini ve ışıklandırmayı! Bu nedenle, ışık tasanmcısı, politik bir tasanm- cı olmahdır. Hem iyi bir dinleyici hem de iyi bir anlatıcı. Görsel durumlan ve olaylan son derece anlaşılır bir biçimde ifade edebilmeli- dir. - Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivaü'nin özellikle 1995 yıhndan sonra yurtdışından da- vet etâği tophüuklaıia, sahne ve özellikle sahne ışık tasanmı aianında Türk ri>atrosuna taşıdı- ğı bakıs açısını nasıl degeriendirfyorsunuz? YİĞITCAN - Tiyatro Festival'i, sahne ışık- landırması alanında da inanılmaz bir misyonu yerine getirmektedir. Sizin de belirttiğiniz gi- bi, özellikle 1995 sonrasında yurtdışından ge- len çeşitli prodüksiyonlarla bu sanat dalının değişik uygulamalan izle- nebilmiştir. Benzerşekilde, daha önce çok kısıtlı bir iz- leyiciye ulaşabihniş çeşit- li Türk oyunlan da farklı bir izleyici kitlesiyle buluşabil- miştir. Bu durum, sahne ışıklandırması konusunda bir birliktelik, bir rekabet ortamı sağlamaktadır. - Bu noktayı biraz açar nıısuıız? YİĞİTCAN - Özellikle günümüz teknolojilerinin sahne ışıklandırmasında kullanımının değişik uygu- lamalarla izlenebilmesi, Türk sahne ışık tasanmcı- lannın vizyonlannın geniş- lemesini ve daha sonrald uygulamalarda bu tip tek- nolojileri kullanmayı he- deflemeleri sonucunu do- ğurmuşrur. Aynı zamanda sahne tasanmcılan da bu tip uygulamalar sayesinde sahne ışıklandınnası konu- sunda benzertaleplerle gel- mektedirler. Aynca, yine Tiyatro Festivaü'nin dü- zenlediği ortak yapımlarla Türk ve yabancı gruplann bir arada prodüksiyon üre- tebilmeleri hem ülkemiz teknoloji ve çözümlennı yurtdışında tanıtmak- ta hem de yurtdışı tabanlı teknolojilerin ülke- miz şartlanna uyum sağlaması sonucunu doğur- maktadır. -Evet, bu abşverişin hayata geçmesi ve sürek- BBk kazanması için çok emek verikti, verüiyor da. YtĞİTCAN - Özellikle Robert VVüson, He- iner Goebbels gibi yönetmenlerin oyunlannın Türkiye'de sergılenmesi ve hazırlanması, yönet- men egemen oyunlarda sahne ışık tasanmının ne kadarönemli bir alan oluşturduğunu göster- miştir. Benzerşekilde Pina Bausch'un da üç ay- n projesi -ki bunlann sonuncusu tamamen Tür- kiye'de oluşfurulmuş ve Istanbul temellidir- modern dans alanında, sahneleme ve sahne ta- sanmına başka boyutlar katmısrır. Kanımca, Türk tiyatrosu ve Türk sahne tasanmının daha da gelişebilmesi ve yurtdışında daha iyi tanıtı- labihnesi için Tiyatro Festivali, üzerine düşen görevi başarmıştır. Ancak, maddi zorunluluk- lar iki yılda bir düzenlenmesini getirmesine rağmen ara yıllarda düzenlenen tek prodüksi- yonluk uygulamalar bu eksikliği az da olsa ka- patmaktadır. ALI ATMACA'NIN YAPITLARI Soyuttan Kültür Senisi - AB Atmaca nın otuza yakın, son dönem soyut ve figüratif çalışmasının yer aldığı sergi 4 Aralık'a dek Terakkı Vakfı Sanat Galensi'nde görülebılır. 1970- 1980arası yapıtlannda toplumcu gerçekçi akımın izini süren sanatçı 80'lere doğru, renk ve figürleriyle sürekli bir hesaplaşma içine girmişti. Ali Atmaca'nın son dönem yapıtlan 4 Arahk'a dek TVSG'de izlenimde. Yüzey, doku, renk 1980 sonrası sanat yaşamım Paris'te sürdürmeye başlayan Atmaca'nın o dönemde ürettiği yapıtlar figüratif ağırlıklıydı. AJi Atmaca 80'li yıllann sonlanna dogru soyut çalışmalara ağırlık vermeye başladı. Son yıllarda figüratif ve soyut çalışmalannı bir arada yürüten Atmaca'nın çalışmalannda yüzey, doku, renk ilişkılerinin araştınldığı ve sadelik anlayışının öne çıktığı gözlemlenmektedir. Sanat tarihçisi ve sanat eleştirmeni Nilgün Yüksel sanatçının yapıtlarmı şu sözlerle anJahyor: "AH Atmaca okuduklanyla Dante'nin Cehennem'inde, Ronıa'nın sokaklannda, Louvre'un koridoriarında gezinir. Rönesans'uı ustalarını, 20. yüzyılın dâhilerini, resim sanatımn nereden başlayıp çağlar boyunca nercye gjttiğini bilir. Bu yüzden yazılannda en çok resim vardır. Bu yüzden resimlerinde Mona Lisa soyunur, Leonardo modern resimler yapar. Osman Hamdi arük siyah lekelere dönüşmüş kapltunbağalan egirir. Kuğu kuşu olmuş Zeus, Leda'ya aşkını Atmaca'nın firçasıyla söyler." ? Atatürk'ün sevdiği şarkılan Batı müziği biçiminde yeniden düzenlediler Bizi büyüten ezgiler AYÇATEZER Çello sanatçısı NQ Mertkan ile gitar sanatçısı Cem Tuncer'den oluşan Duo Poseidon, yann saat 14.00'te Markiz Pasajı'nda ulu önder Atatürk'ün anısına bir konser verecek. Atatürk Haftası nedem'yle 29 Ekim'den bu yana izlenimde olan Azeri ressam Florans Ahmet'in 'tranh-Azeri Bir Türk Gözüyie Atatürk' adlı resim sergisini de bir süre daha uzatan Markiz Pasajı, yann her iki etkinliğe ev sahipliği yapacak. Farklı bir otuşum Ata'mızın "Sanatçı, toplumda uzun çaba ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandu-" 1 sözünden yola çıkan Duo Poseidon, Batı formunda yeniden düzenledikleri Atatürk'ün sevdiği şarkı ve türküleri yorumlayacaklar. Istanbul Devlet Konservaruvan'nda araştırma görevlisi olan Nil Mertkan böyle özel bir güne farklı bir oluşumla katkıda bulunmaktan dolayı çok mutlu olduklannı vurguJarken caz gitaristi Cem Tuncer de bu çalışmayla oluşturduklan birlikteliğin sürmesini, başka çalışmalara basamak olmasını amaçladıklannı söyledi. Bugüne kadar arşivlenmiş ve piyasada 'Atatürk'ün Sevdiği Şartalar' adı altında çıkan CD'lerden ve birtakım plak kayıtlanndan yararlandîklannı belirten Cem Tuncer, "Bu projeye başlamadan önce baa şarkıiann düzenlemesini yapnuşüm. Şu anda eümizde çok sayıda yapıt var. Fakat bu konser için çeflo ve gitara uygun olan on yapıü seslendireceğiz'' diye konuştu. Önceiilde teknik olarak iki çalgının tını olanaklanna ve bir araya gelişlerine dikkat etriğini, ardından da bu şarkılara kendi yorumlannı kattıklannı dile getiren Tuncer, "Bunu sağlamak için Mertkan (çello) ve Cem Tuncer'den (gitar) oluşan Duo Poseidon, yann saat 14.00'te Markiz Pasajı'nda Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına onun sevdiği şarkılann kendi yaptıklan çalgısal düzenlemelerini sunacaklar. şarkılara,riirkülerebirtakım ara böhımler ve başlangıç böhunleri ekledim. Vapöğmı düzenlenıelerin modern yanian da \^r, hiç eUenmemiş, olduğu gibi çahnan bölümleri de var. Bunlann iç içe girip bir bütün oluşturmasma Özen gösterdik'' diye konuştu. Toprağtnın baflrından lleride bu şarkılardan oluşan bir de albüm çıkarmayı amaçladıklanna değinen Nil Mertkan, kendi müziğimize sahip çıkmamız gerektiğinin altını çiziyor. "tnsan önce toprağuun bağnndan kopan nıüzikleri çaJar. Tabii ki Bach suit de çalarsınız, anıa hep akhnızda, kulağınızda olan, bu topraklarda sizi bü\ü(müş müzikler de \ar. Bunlan yadsrvamavTz" diye düşüncelerini açıklıyor Cem Tuncer de. Çok yönlü olmayı sevdiğini dile getiren Nil Mertkan, ikili olarak çalışmalannın dışında Trio Academia topluluğunun üyesi olduğunu, çeşitli konser ve yanşmalara katıldıklannı, hatta geçen ay Kazakistan'da bir oda müziği yanşmasında üçüncü olduklannı vurguladı. Nil Mertkan'la farklı disiplinlerden geldilderini söyleyen Cem Tuncer ise çeşitli caz kulüplerinde ve etkinhklerde yer alıyor, aynı zamanda da Yıldız Teknik Üniversitesi'nde caz-gitar dersi veriyormuş. Şu anda dört gitar için yazmış olduğu parçalar ve düzenlemelerden oluşan bir albüm çalışmasının kayıtlan da Köln'de sürüyormuş. , YAZIODASI SELİM İLERİ Handan Kendini Arıyor d Halide Edib Adıvar anı kitabı Mor Salkım Ev'öe, 1910 yıllannda uzun süren bir hastalı geçirdiğine değinir. Boğucu, yıpratıcı, adı kc nulmamış bir ruh sarsıntısı. İlk eşi Salih Zeki Bey, bir süre önce, ikinc kez evlenmeye karar vermiştir. Halide Edib böy lesi birseçimi kabullenemez; iki çocuğuyla bir likte Yanya'ya, babasının yanına gider. Dönüşte "dokuz senelik hayat arkadaşlığını sona erdirir ve "Nakiye Hanım'ın Fatih'tek evinde" geçici olarak konaklar. Artık hastalan- mıştır. Bu ev, geniş saçaklı, birçok pencerelidir. Ses- siz, hayatın durgun akıştığı bir arka sokak. Ge- çen yüzyıljn başlarındaki dingin Istanbul, bir c kadar da kederli. Romancı, üst kattaki odasından Fatih Ca- mii'nin minarelerini görebilmektedir. Uzun btrser- vinin koyu yeşil renkle bezediği bu minareleri, mavi gökyüzüne handiyse saplanmış gibi alım- lar. Görüntüye, karşıki bahçelerden birinden ge- len, bir bostan dolabının dönüşü, tekdüze, tu- haf, ilkel seslerle karışır; dolap durmaksızın dö- ner. Günün belirli saatlerindeyse, ezan, gizemci yönsemelere çağırıp durur. Fatih -sonradan Peyamî Safa'nın da Fatih-Harbiye'üe vurgu- layacağı gibi- tannsal inanç yanı ağır basan, ka- palı bir semttir. Hasta bir türlü iyileşemez. Ne var ki, yalnız kadın ve çocukları için Faz- lıpaşa'da bir kira evi tutulmuştur. Oraya taşını- lır. Halide Edib, yattığı yerden şimdi denizi, özel- likle akşamüstlerinin kızıl gölgelere, yansıma- lara bogduğu, "bir su ovası gibi uzanan" gö- rünümü izleyebilmektedir. Yatakta çalışır. Yaz- mak biraz oyalar. Gelgelelim bir uzaklık hisset- mektedir. Duygulanımlannı şöyle tanımlıyor romancı: "(...) o kadın, o üzüntülü loşlukta, bütün mad- di ve manevi acıları garip bir iç gülümseme- siyle seyreder dunırdu." Aynı yabancı kalışı Handan'ın "tahassüsle- n"nde de fark ederiz. Tahassüs, yani duygula- nış. Humma nöbetindeki Handan bütün duygu- lanışlarında siyah bir perdeye benzer ağırlıklar- la boğuşur. Sanki herşey, bütün yaşadıklan, anı- lar, izlenimler, bir ömre dağılmış, bir talihi etki- lemiş rastlantılar, birikimler, duyuşlar artık o si- yah perdeyle çevrilmiş; geçmiş gerilerde belir- sizleştikçe, gelecek için ıssızlık, bomboşluk, keskin bir ruh çoraklığı egemenlik kurmuştur. Handan da hastadır. Eşi Hüsnü Paşa, yeni metresi "Mod"\a bir- likte mutlu yaşarken, Handan'ı öncesiz sonra- sız yalnız bırakmaya karar vermiştir... Handan'ın yaşadığı yıllarda memleketin, çö- ken imparatorluğun genel görünümü içler acı- sıdır, simsiyah ve mahvoluşa öylesine yakın. Ab- dülhamid istibdadı hüküm sürmektedir. Handan romanı bu istibdattan sürekli yakı- nır. öte yandan, aynı yazar Sinekli Bakkal'ın- da Abdülhamid dönemine bir 'masal' iyimser- likleri serpmek ister. Handan'da, Abdülhamid'e karşı birleşenlerin yanı sıra; bir kesim aydın da sorunlara daha fel- sefi bir açıdan yaklasarak 'şark'ia 'garp' ara- sında yeni dengelerarar. Sonra, ihtilalci Nâzım... Bir dolu mektubun, telgrafın, raporun, duy- gu izlenimi yazılarının kotardığı bu ilginç roma- nı, yerieşik düzenle uyuşamayan bir avuç ay- dının tarihçesi diye de okuyabiliriz. Fakat söz konusu tarihçenin yanı başında, ro- man kişisi Handan'ın karmaşık ruhu, içsel fır- tınalarla darmadağınık olmuş aşk yaşamı da- ima öne çıkacaktır. 1912 tarihli Handan, ruhu ve bedeni için öz- gürlük arayan bir genç kadının portresini çok cesurca çizer. Bu cesaret bize bugün de şaşır- tıcı geliyor. Öneriler: CD/Türk Müziği Ustalan, Ney, Kalan Müzikya- pımı, 2004. (Nefis bir albüm.) Duran Duran albüm tanrtımı • Kültür Servisi - Simon LeBon (vokal), Nick Rhodes (keyboard), Jonn Taylor (bas), Andy Taylor (gitar) ve Roger Taylor'dan (davul) oluşan, 25 yıl önce müzik dünyasına giriş yapan efsane topluluk Duran Duran'ın kurucu üyeleri bir arada. Topluluk, ekim ayında yeni plak şirketleri Sony Müzik'ten yayımlanan albümleri 'Astronaut' ve bu albümden yayımlanan ilk single 'Reach Up For The Sunrise' ile halen formda olduklanm herkese ispatladı. Sony Müzik Türkiye, bu efsane grup için bir albüm tanıtım gecesi düzenleyecek. 18 Kasım Perşembe akşamı saat 21.00'de Galatasaray'daki Indigo'da gerçekleşecek olan gecede DJ'ler Murat Beşer ve Ercan Yıldız'ın katılımıyla, topluluğun yeni şarkılannın yam sn-a unutulmaz klasikleri, remiksleri, b - side'lan gibi bugüne dek yapılmış tüm çahşmalardan birçok örnek çalınacak. Gece boyunca grubun tüm videolan ve özel konser görüntüleri de izlenebilecek. (0 212 311 13 34) Yıldız Teknik'te seminer • Kültür Senisi - îstanbul Fransız Kültür Merkezi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Mütercim-Tercümanlık Anabilim Dalı işbirliğiyle 11-12 Kasım tarihleri arasında 'Okuma Sosyolojisi' başlıklı birkonferans düzenlenecek. Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryum'da, 10.00-16.00 saatleri arasında düzenlenecek etkinliğe Paris EHESS Profesörü Jacques Leenhardt konuşmacı olarak katılacak. Fransızca düzenlenecek dizi seminerlerin başlıklan; 'Okuma Eylemine Tarihsel ve Antropolojik Yaklaşım' ve 'Yazın ve Peyzaj'. (0 212 224 50 00) i-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle