Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2004 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Devletin Eritilişi
KAMU YÖNETİMİ Temel Yasası, bu iktidann büyük
reform tasanmlanndan biriydi. Meclis ve hukuk zoriana-
rak geçen şubatta 5227 sayılı yasa olarak çıkanldı. As-
lıındaTürk hukuk sisteminde "temelyasa" diye anaya-
sayla yasalar arası bir üçüncü kategori olmadığı halde,
t>u yolla anayasayı yandan dolanıp öbür yasalara ana-
lı-k edecek bır düzenleme yapmaya kalkışmışlardı; oysa
t>u "temelyasa" aslında cumhuriyet yönetiminin temel
ilkelerine öylesine aykınydı ki Cumhurbaşkanı tam 22 nok-
tadan gen çevirdi. Meclis'in gündeminde hâlâ bekliyor.
Bizım "reformcular" boş durur mu? Şimdi, temel ya-
saylayapılamayanı perakende yasalarta yapmaya kalk-
tı lar. Ikı yasa var sırada: Biriyle Köy Hizmetleri Genel Mü-
dürlüğü kapatılıyon öbürüyle de Sosyal Sigortalar Ku-
rumu'nun hastaneleri, özelleştirilmelerine zemin hazırla-
mak amacıyla önce Sağlık Bakanlığı'na devrediliyor ki,
sonradan ll Ozel Idareleri'ne, oradan belediyelere, en so-
nunda da özel hastane işletmecilerine devredilebilsin.
Zaten onlann dilinde "reform" demek, ya kapatmak
ya da satmak demektir. Bir de özel, tüzel ve yere! birta-
kım insanlan bir araya getiren "üst kutvllar" kurmak.
Köy Hizmetleri'nin dağıtılması, devletin yerel yöne-
timlerle de işbirliği yaparak yerine getirmekte oldu-
ğu köy yolu yapımı, köy sulannın vetoprağın verimli kul-
lanımı gibi birtakım hizmetleri büsbütün yerelleştirmek
amacını güdüyor.
Sistemde aksamalar varsa bunun çaresi yerieşik bir
kurumu kapatmak mıdır, yoksa düzeltmek mı? Yapıla-
nın amacı nedir? Parti tabanındaki küçük müteahhitle-
re yeni kazanç kapılan açmak mı? Şimdiki çalışanlan iş-
siz bırakıp sonra asgari ücretle yeniden işe almak mı?
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun elindeki hastaneleri ba-
kanlığa yamamak ise çalışan kesime yapılan haksız-
lığın en büyüğü. Başbakan, "Bu sizin işiniz değil" diye-
rek çıkışmış tepkı gösteren sendikacılara. Kurumun iş-
çi ve işveren primleriyle yaşadığını bilmez mi? Onlar il-
gilenmeyecek de kim ilgilenecek?
Genel Sağlık Sigortası tasanmıyla biriikte düşünüldüğü
zaman, böyle bir adımın nereye doğru gidiş için başlan-
gıç olduğu açıkça anlaşılmakta: Sağlık da, eğitim gibi,
ticarete dönüştürülüyor. Oysa, hatırlayin: özelleştirme po-
litikalan başlarken "Devlet ekonomiden çekilecek ve
böylece elindeki kaynaklan asıl kamu görevleri için har-
cama fırsatını bulacak" denmişti. Eğitim ve sağlık asıl ka-
mu görevi değilse, yalnız jandarmalık, askerlik ve yar-
gıçlık mıdır asıl görev?
Bunlar, ilk bakışta, "sosyaldevletin sonu" diye yorum-
lanabilir. Orası doğru da, yapılanların gerisinde daha
köklü birşey var Cumhunyetin devletini şurasından bu-
rasından, şu ya da bu kurumundan ve kuralından yok-
sun kılmak, zayıflatmak ve günü gelince onun yerine
başka türlü bir devlet kurmak.
Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'na...
MUSTAFA GAZALCI CHP Deniz,
S
ayın Başbakan, Sayın Milli Eği-
tim Bakanı, Yaklaşık 20 yıldır, 24
Kasım Öğretmenler Günü nede-
niyle başbakanlar, milli eğitim ba-
kanlan ve başka yetkililer belkı de
iyi niyetlı olarak sürekli öğretmenleri övdü,
onlar için hoş ve güzel sözler söyledi. Ama
bu övgü ve hoş sözler onlann sorunlannı
çözmedı. Sizden dileğrm. öğrermenlerin yıl-
lardır binkmiş sorunlannı çözün. Çünkü.
öğretmeni sevmek, onun sorunlannı çöz-
mek, onun durumunu iyileştirmekle olur.
Izin verirseniz öğretmenlik sorunlanndan
aklıma gelenlerin birkaçını sıralayacağım.
Yuvarlak sözlere kaçmadan açık olarak söy-
leyiniz, iki yıllık iktidannız döneminde bun-
lardan hangisinı çözdünüz, hangisi için adım
attmız ya da bundan sonra ne zaman çözme-
yi düşünüyorsunuz?
Işte birikmiş sorunlanmızdan birkaçı:
1) 1984 ile 1996 tarihleri arasında Do-
ğu'da, Güneydoğu'da görev yapan öğretmen-
lerden. Insan Haklan Vakfı'nın raporuna gö-
re terör nedeniyle 152 öğretmen, 1 Ekim
1996'da Diyarbakır Hantepe köyünde dört,
Ekim 1997'de Mersin Tarsus'ta iki, 25 Ara-
lık 2003'te Ağn Doğubeyazıt'ta öğrencile-
rin sobasını yakarken yaşamım yitiren iki
öğretmen ile, yine iktidannız döneminde ül-
kenin her yerinde görev yaparken, ölen, öl-
dürülen öğretmenler ve aileleri için bugüne
kadar ne yapılmıştır?
2) 1985 yılında ana sözleşmesi değiştiri-
lerek öğretmenleri yönetiminden alınıp
MEB'nin etkisine sokulan 300 bin üyelı II-
kokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım
Sandığı (ÎLKSAN) için ne yapıyorsunuz?
Biliyorsunuz, ÎLKSAN'da mahkeme karany-
la saptanmış çeşitli yolsuzluklar oldu, en son
sizin milletv ekillerinizden biri Avukathk Ya-
sası'na bir madde ekleyerek sandığı trilyon-
larca liralık zarara soktu. Öğretmenlerin ken-
di paralanyla 1943 yılında kurduklan san-
dığın ana sözleşmesini yeniden demokratik-
leştirip öğretmenlerin yönetimıne verecek
misiniz
7
Sandığı zarara sokan mılletvekili-
niz için ne yapacaksınız? Hükümetıniz gö-
reve başladığı ilk aylarda İLKSAN ve TÖB-
li Milletvekili, TBMMMil. Eği. Kom. Üye.
DER'le ilgili aynntılı birer klasör, o zaman
görevde olan Başbakan Yardımcısı ve Dev-
let Bakanı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'a tes-
lim edihrüştir.
3) 12 Eylül 1980 'den sonra siyasi partile-
nn, sendikalann mallan geri verildiği halde,
trilyonlarca liralık mal varlığı olan Tüm Öğ-
retmenler Birleşme ve Dayanışma Derne-
ği'nın (TÖB-DER) mallan hâlâ Hazıne'de-
dir. Tüm uğraş ve çabalara karşın bu mallar
gen ahnamamaktadır. Bu konuda TBMM'de
hazır bekleyen bir yasa önerisi, Adalet ve Içış-
leri bakanhklanna verihniş birer dosya var-
dır.
4) Öğretmenlerin sağlık hizmetlerinde ya-
rarlandıklan Milli Eğitim Sağlık Merkezle-
ri, MEB ile Sağlık Bakanlığı arasında 16 Ha-
ziran 2004 tarihinde yapılan bir anlaşma ile
Sağlık Bakanlığı'na devredilecektir. Öğret-
menlerin kolayca yararlandığı bu merkezler
devredilince öğretmenlerin sağlık hizmetle-
ri eğitim işlerini de aksatmadan, zaman kay-
bına yol açmadan nasıl çözülecektir?
5) Ülkemizin de altında imzası bulunan 5
Ekim 1966 yılında UNESÇO ve ILO tara-
fından ortaklaşa kabul edilen "Oğretmenle-
rin Starü Tavsiyesi" adlı öğretmenlerin hak-
lannı belirleyen iüceler ne zaman uygulana-
caktır?
6) Girmeye çalıştığımız AB ülkelerinin
bırçoklannda bulunan öğretmenlere toplu-
sözleşmeli, grevli sendika ve siyaset yapma
hakkı ne zaman tanınacaktır?
7) 30 kişilik sınıflara göre yaklaşık 100 bin-
den fazla öğretmene gereksinim vardır. Bu
eksiğı kapatmak için dışanda öğretmenliği
hak etmiş binlerce genç ne zaman atanacak-
tır?
8) Öğretmen eksikliği nedeniyle kadro-
suz sözleşmeli olarak 250 - 300 milyon lira-
ya çahştınlan öğretmenlerin dunımu ne ola-
caktır?
9) Öğretmenlerin ders ücretleri ve aylık-
lan günün koşullanna göre ne zaman düzel-
tilecektir?
10) 2004 ders yüı başında öğretmenlere 350
milyon lıra olarak ödenen "eğitime hazırtak
ödeneğj" gelecek yıldan başlayarak en az bir
ya da iki aylık tutan olacak mıdır?
11) Öğretmenler kendi eğitim yöneticile-
rini seçmede, ders programlannın yapılma-
sında ne zaman söz sahibi olacaktır?
12) Öğretmenlerin isteği dışmda yapılan
sürgün, kıyım ve partizanca kadrolaşmaya ne
zaman son verilecektir? Bu konuda veribniş
mahkeme kararlanna ne zaman uyulacaktır?
13) Öğretmenlen velılerden ve öğrenciler-
den para toplama işinden uzaklaştırabilecek
misiniz?
14) Yasa değişikliği ile satma yetkisini al-
dığmız öğretmenevlerini ve öğretmen din-
lenme kamplannı satmayı düşünüyor mu-
sunuz?
15) Öğretmenlerin çocuklannı okutma,
konut edinme, dinlenme gibi sorunlannı na-
sıl çözeceksinız?
16) Öğretmenlerin kendilerini yetiştirme-
leri için yasalarda da öngörülen hizmet içi
eğitimi bütün öğretmenleri kapsayacak bir
biçimde vermeyi düşünüyor musunuz?
Sayın Başbakan, Sayın Milli Eğitim Ba-
kanı,
Öğretmenlerin sorunlanyla ilgili bu istek-
leri uzatmak olanaklı. Daha onlarcası sayı-
labilir. Elbette bunlann bir bölümü, sizin ik-
ndannızdan önce de sorun olarak vardı. Ama
şimdi tek başınıza siz iktidarsınız. tki yıldır
da işbaşındasınız. Her türlü yasal düzenle-
meyi anayasa ve hukuk kurallan içinde kal-
mak koşuluyla yapabilecek sayınız var. Üs-
telik kimi sorunlar için kaynak da gerekmez.
Demokrat olmak, uluslararası ölçütlere uy-
mak yeterli olacaktır.
Öğretmenler için bir şey yapacaksanız,
kuru sözlerden çok, hiç olmazsa bu sorun-
lann bir ya da birkaçını öğretmenlerle bir-
likte çözün.
Ancak iki yıldır her türlü yola başvurarak
öğretmeni oradan oraya sürmek, eğitimi la-
ik, bilimsel ve parasız niteliğinden uzaklaş-
tırarak daha çok dinselleştirmek ve özelleş-
tinnek için zamanı kullandınız. Yaptıklan-
ruzı gördükçe yukanda sıraladığım sorunla-
n öğretmenden yana çözeceğınize hiç umu-
dum yok. Siz de sizden öncekılerin birçoğu
gibi olumlu iş yapacağınıza, övücü birkaç söz
söyleyip sorunlanmızı unutacaksınız.
Saygılanmla...
Sağlık Hizmetini Engelleyen Kafa
Doç. Dr. Tonguç
M
eslekyaşamımın
yirmi yıla yakın
süresini pir aşkı-
na harcadığım meslek ör-
gütlerınde, sağlık politika-
sının ne gibi bir örgütlenme
ile yüriitülmesi gerektiği
konusunda zamanın Sağ-
lık ve Sosyal Yardım Bakan-
lığı ile uzlaşma sağlama
olanağını bulamamıştım.
Sürekli olarak "Genel
Sağlık Sigortası" kuracak-
lannı, hizmeti üretmeyip
satın alacaklarını yinele-
mekte ısrar ettiler. Gerçek-
te sağlık sigortası uygula-
masının tek bir yöntemi ol-
madığını, Ingiltere'deki hiz-
met modeli ile kıta Avru-
pa'sındaki hizmet modeli-
nin farklı olduğunu, Ame-
rika'da ise bambaşka bir si-
gorta sistemı olduğunu,
yapmayı düşündükleri si-
gorta uygulamasının Avnı-
pa'daki modele benzediği-
ni ve bu modelin Türki-
ye'ye yarar sağlamayaca-
ğını anlatmaktan yorulmuş-
tum. Değerli arkadaşım Er-
dalAtabek. bir gün, "Boşu-
nauğraşrvorsun,bizidinle-
memeleri ihanetten degfl,
ne dediğünizi anlamamak-
tan" deyivermışti. Doğru
söylemişti ama bir neden
daha vardı. Zor işi yapmak-
tan kaçınıyor. kolayını bu-
lup kahraman olmak istı-
yorlardı. Düşündükleri uy-
gulama, AKP'nin bugün
yapmak istediğine benze-
mekteydi. SSK'ye el ko-
>ııp Sağlık Bakanlığı'na
bağlamak, sonra da hasta-
neleri özel hastane benze-
ri işletip kasada toplanacak
sıgorta primleri ile ödeme
yapmaku. Ne var ki bu ko-
laycılığın yaratacağı çık-
mazlann da farkına van-
yorlardı. Çünkü ne de olsa
görgü ve deneyimleri var-
dı. Her şeyden önce SSK'ye
el koyamayacaklannı bili-
yorlardı.
Evet, SSK'ye el koya-
mazlardı. Bu, hukuka aykı-
n olurdu. AKP el koyabi-
leceğini açıkhyor. Başba-
kan. SSK vatandaşın da
Sağlık Bakanlığı hastanele-
ri vatandaşın değil mi? di-
ye soruyor.
Elbette vatandaşın. An-
cak o vatandaşlann arasın-
da SSK primi ödeyen işçi
de var. prim ödeyen işveren
de. Bakanlığın hastaneleri,
tüm vatandaşın ortak malı.
SSK hastaneleri. yalnız
prim ödeyenlerin malı. Ku-
rumun sağhk hizmet bırim-
lerinde, genel bütçenin kat-
GORKER
kısı ve payı yok. Bir çeşit
özel mülk. Özel mülklere el
koymak Osmanh'da da var-
dı. Çünkü Osmanlı toprak-
lan vatan değildi. "Mûlk-
ü OsmâaT idi. Kim neye
sahip olursa olsun mülkun
gerçek sahibi padişahn. ls-
terse el koyabüirdi. Meş-
rutiyet'ten sonra padişah da
el koyamadı. Çünkü eksik
de olsa hukuk gündeme gel-
mıştı.
AKP.MilletMechsiço-
ğunluğu ile SSK'nin sağhk
birimlerine el koyma kanu-
nunu çıkarabileceğini düşü-
nüyor olmalı. Elbette çıka-
rabilir. Kanun devletinde
bu olabılır. Ancak "hukuk
devfctinde" olmaz. Anaya-
sa Mahkemesi'nin varlık
nedeni budur. Hukuka ay-
kın kanun çıkanlırsa, Ana-
yasa Mahkemesi bunu ön-
leyebüir.
AKP'nin bu niyeti, sağ-
lık hizmetleri yönünden yü-
rütmeden sorumlu hükü-
mennkafa yapısında bir de-
ğişüdik olmadığını gösteri-
yor. Oysa hizmeri tek kuru-
luşta birleştirmenin yaran
var. Tek kuruluşta birleşti-
rip tek elden yönetmenin
ise tek formülü el koymak
değil. SSK zaten bir sigor-
ta kuruluşu. Üstelik tam ül-
kemizin gereksinimine uy-
gun bir sağlık hizmetini
amaçlıyor. Hizmetın aksa-
ması. sistemin değil yöne-
timin kusuru. Birleştirme-
nin yöntemi, SSK'nin hiz-
met alanını tüm nürusa yay-
maknr. Yürürlükteki 6023
sayılı kanun buna engel de-
ğil. Sağlık Bakanhğı'nın
hastanelerini SSK'ye bağ-
lamak ise hukuka aykın de-
ğil. SSK"nin ayn genel mü-
dürlük durumundaki sağ-
lık hizmeti bu şekilde geniş-
letilirse, hizmet yapısı ola-
rak sorun çözümlenmiş
olur. Yeni kuruluş, içinde
işçinin, memurun, emekli-
nin, Maliye ve Sosyal Gü-
venlik bakanhklannın tem-
silcilerinin de bulunduğu
özerkbirkuruluş olarak hiz-
meti yürütür.
Ancak sistemin böylece
yapısal sorununun tamam-
lanması. hizmetin de ta-
mamlanmasını sağlamaz.
Bu tek kuruluşun. hedefle-
rinin belirlenmesi ve hızla
altyapısını tamamlaması
gerekir. Hedef. zengin-yok-
sul ayırt etmeksizin tüm va-
tandaşa eşit sağlık hizme-
tini ulaştırmaksa, 70 mil-
yon nüfuslu ülkemizdeki
hasta yatağı sayısmın 350
bine yüksehnesi gerekir.
Yataklı tesisler çoğaltüır-
ken, yoksunluk yörelerine
yakın hastanelerin de oluş-
tunılması unutulmamalıdır.
En az 10 bin sağlık ocağı-
na ve her ocakta en az 3 he-
kim ve 1 diş hekimine ge-
rek vardır. Coğrafi duru-
mun özelliğine göre her 5
ila 10 sağlık ocağının, ya-
taksız bir uzmanlık hizmet
birimine bağlı olması ge-
reklidır.
Devletin bazı ilaçlan üre-
ten bir ilaç fabnkasının bu-
lunması da zorunludur. Bu
fabrika sayesinde dış piya-
sanın durumundan haberdar
olunabiür ve yakın geçmiş-
te yaşadığımız ilaç soygun-
lannın da önü alintnı.ş olur.
Bunlan yaparsanız, sağhk
hizmetinde Ingiltere mode-
lini gerçekleştırmiş olursu-
nuz. Ingütere'de sigorta pri-
mi alınmaz, ancak primin
getirmesi gereken yıllık har-
cama payı bütçeden sağhk
için aynhr. Paranın kayna-
ğı, Ingütere'nin sömürgele-
ridir. Türkiye'nin sömür-
gesi olmadığından. hizmet
için prim alınması zorunlu-
dur. Eğer hedefıniz bunlar
değilse, yapacağınızı açık-
ladığınız reform için iki ola-
sılık kalmaktadır. Birincisi
Amerikan modelidir.
ABD'nin sigortalan kamu-
sal değildir. Parayı veren
ödediği kadar sağlık hiz-
meti ahr.
Dünyanın en zengin ül-
kesi Amerika'da, hiçbir dü-
zeyde sağhk prımı ödeye-
meyen güvencesiz insan sa-
yısı 40milyon dolayında-
dır. Aynı sıstem bizde uy-
gulanırsa, 70 milyon nüfu-
sumuzun açhk ve yoksulluk
sınınndaki en az 50 mih/on
kışisi, sağlık güvencesin-
den yoksun kahr.
Yapmak istediğiniz bu
değilse ikınci olasılık,
SSK'nin tesislerini, el koy-
mak suretiyle devlet mah
yaptıktan sonra var olan
Sağhk Bakanlığı hastanele-
ri ile birlıkte özel sektöre sat-
mak ve bunlann koordinas-
yonunu yeni Kamu Yöne-
timi Kanunu ile belediyele-
re bırakmak olacaktır.
Bu uygulama ise sağhk
hizmetlerini birleştirmek
değil parçalamak anlamı-
na gelecektir. Hekimleri
devlet memuru güvencesi-
nin dışına itme hazırlıkla-
nnız hekim düşmanlığı de-
ğilse (ki öyle olduğu kanı-
suıdayım), reformdan ni-
yetinizin özelleştirme ol-
duğu izlenimini vermekte-
dir. Böyle bir gelişme, sağ-
lığın yakıızca para ile satın
ahnabüir bir hizmet türü ol-
masına yol açacaktır. Kafa
yapınızın bu olmadığını
göstererek beni mahcup et-
menizi içtenlikle dilemek-
teyim.
PENCERE
En Büyük TeröPist:
ABDL.
Peter Ustinov'un günümüzde kulaklara küpe gi-
bi takılması gereken bir sözü var:
"Yoksullann savaşına terorizm,
Varsıllann terorizmine savaş denir."
İlk duyulduğu zaman kulağa ters gelebilecek bu
özdeyiş, Ortadoğu'da yaşanan son olaylarta akla
yakın gelmeye başladı.
•
Eskiden savaş hukuku vardı; bize yıllar önce Is-
tanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeokutmuş-
lardı...
Hem birbirini öldürmenin kurallara bağlanması
yalnız savaşta değil ki!..
Düello Avrupa'da nasıl yapılıyordu?..
Filmlerde görüyoruz; şahidiyle mahidiyle, kural-
larıyla murallanyla soylu bir öldürüm!..
Peki, ya savaş?..
Hukuku oluşmuş bir alandı savaş...
Gerçi o hukuku Amerika sivillerin tepesine atom
bombasını atarak Hiroşima'da mezara gömmüş-
tü; ama yine de var sayıyorduk; Irak işgaline gelin-
ceye dek hiç olmazsa kendi kendimizi aldatıyor-
duk!..
Bu kez fena çuvalladık!..
Artık her şey açık seçik..
TV'de sergileniyor.
•
Gerçi terör sözcüğü daha çok Usame bin La-
din'e yakışıyor. New York'taki ikiz kuleleri içindeki
suçsuz insanlaria yok etmek, Hiroşima çapında
değilse bile, tarihin en büyük cinayetlerindendir, ama
bunun karşılığı Felluce'de teslim olmuş sivilleri,
çocukları, yaşlıları, hastaları, camideki yaralıları
göz göre göre öldürmek değildir...
Amerikan kendini tümüyle teröre kaptırdı..
YaArap?..
Düşünelim bakalım, yoksa savaş kurallan deği-
şiyor mu?..
Teröre karşı terör mü?..
•
Ortadoğu'da savaşın niteliği, içeriği, yöntemleri
değişiyor; belki de Müslüman Arap'ın doğasına
uygun bir içerik kazanıyor; cephesiz savaşın kent-
lerde, kuytuluklarda çeteleşmeye dönüşen birim-
lerle yürütülmesi başanlı sonuç verebilecek bir ke-
şif midir?..
Belli değil...
Belli olan ne?..
ABD'nin Felluce'deki savaşı savaş değil...
Düpedüz terorizm...
öyleyse bir vakitler Holivut ünlülerinden sayılan
-toprağı bol olsun- Ustinov yerden göğe haklı:
"Yoksullann savaşına terorizm,
Varsıllann terorizmine savaş denir."
•
ABD'nin, savaşı savaşlıktan çıkanp terör batak-
lığına dönüştürmesi teröriste hak vermesi demek-
tir...
Bugidişle bir süre sonra Amerika'nın Usame bin
Ladin'e söyleyecek lafı kalmayacak...
Diyecekler ki:
- Âl birini vur ötekine!..
Usame'nin dini Islam..
YaBush'un?..
Hıristiyan mı Bush, Protestan mı?..
Yeryüzünde kapitalizmin doruklannda yaratılan
yeni dinin adı emperyalizmdir; müritleri de Usame
kadar acımasız, Saddam kadar zalimdir. Bu iki
cephe arasındaki savaş da günden güne cephe-
sizleşip terorizme dönüşüyor...
Peki bu cephesiz savaşta haklı cephe kim?..
Sorulurmu?..
Işgalci kimse haksız odur.
ÎDAKÖY ÇÎFTLlK EVÎ
' 7\ Z R A " bebek ulemize kanldı.
Sevgili kızımız Gülay ile oğlumuz Hakan'm kızlin ' ' A Z R A " ,
Ekim'inbırind gûnûndeağlayarakbizlere "merhaba" dedı. Neneavededesi ok-
rak bızler de yaşamı boyıınca gülmesinı diüyorm. Tabıi bu dıleğımia tüm nene
ile dede dostknmız için de yureüyor, çocuklinmm. torunknmiü iyi şansk; ve
esenük diliyoruz. Küçükhnmn sevgili Suzan ileoğlumuz Deııız'm debebek bek-
liyor olması.ya^mımızda yeni bırdöneminbaşkdığını haberlemekte Bununbiz-
ler içm ankm ise daha sık ve uzun kanbul ayarederi. N'ene ve dede olmak ha-
rika bir duygu. ancak içinde biraz yaşlanmışlık banndıriğı da bir gerçek.
Sevgıyle
Sema • İskender Azatoğlu
Kitap ve yağ isteklenniz için. idaköy@idakoy.com' »TFW.idakoy.com
Td 0266-3S73402,'05326365450'0533 8117426ıkl
Mustafa Kemal Atatürk
Özel Okullar Birliği