Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURJYET 21 KASIM 2004 PAZAR
10 P A Z A R Y4ZILARI dishab€'cumhuriyet.com.lr
Tehlikeli yanılsamalar!
G
eçen hafta gözlerimız o anı bir kez
daha gördü. Silahlı bir Amerikan
askerinin sa\aınmasız bir shîle
gözünü kırpmadan ateş ettiği o vahşet
anını... Bir camide yakaladığı yaralı
IrakJıyı viıran askerin görüntüsünün
ekranlarda ve internet üzerinde hızla
yayılmasıyla herkesin aklına Vıetnam'dan
kalan o korkunç fotoğraf geldı. Ardından,
Amenka'nın Irak'ı işgalinin ikınci
Vietnam Savaşı'na dönüştüğü tartışmalan
yapılmaya başlandı yine. Bütün bu
görüntüleri Amerika'da Amerikan
halkıyla birlikte izleyip onlann neler
düşündüklerini gözlemlemeye
çalışıyorum. Irak'ta olanlardan
etkilenenler ve kınayanlar elbette var..
fakat Amerikalılann genel olarak kendı
günlük yaşantılannı doğrudan etkilemeye
n olaylara karşı ilgisız kaldıklan da bir
sır değil. Bu nedenle, dünyanın bir diğer
ucunda yaşanan vahşet. Amerikalılann
ilgisini ancak kendi askerlerinin ölüm
haberi ulaştıkça kızgmhğa yol açıyor.
Bunun ülkenin güvenJiği için ödenmesi
gereken bir bedel olduğuna inananlar ise
azımsanmayacak sayıda. Ne yazık ki, bu
görüşün destek bulmasuıda gerçekler
değil, yanlış bilgilendirmeler ve
yönlendirmeler rol oynuyor. PIPA
(The Program on International Policy
Attitudes) ve Knovvledge
Nervvorks tarafından başkanlık
seçimi sonrasında, 12-18 Ekim
tarihleri arasında Amerikan
halkının uluslararası
meseleler hakkmdaki görüşleri
üzerine yurt çapında yapılan
bir araştırma, bu durumu
ortaya koyuyor. Dört
Amerikalıdan üçü, "Eğer Irak
kitk imha süahlanna sahip obnasaydı ya
da El Kaide örgütünü desteklemeseydi,
Amerika'nın savaşa girmenıesi
gerekü-di" diyor. Irak'ın her ikisini de
yapmadığı Amerikan Senatosu'nun
raporuyla bile açıkça belgelenmesine
karşın halk, hâlâ büyük çoğunlukJa
NEW YORK
Irak'ın kitle imha silahlan olduğuna
(yüzde 72) ve El Kaide'yi desteklediğine
(yüzde 15) ınanıyor. Ağustos ayından bu
yana savaş karannı yanlış bulanJann
oranı yalnızca küçük bir artış göstererek
yüzde49'danyüzde 5l'e çıksada, karan
doğru bulanlann oranı hâlâ ayru.
yüzde 46. Araştırmaya göre,
Amenkalılar arasında
Irak'taki durumun giderek
kötüleştığıni düşünenler
yüzde 54, iyıye gittığini
düşünenler yüzde 46.
Operasyonun, sonunda
mutlaka başanya ulaşacağına
- ^ — — inananlar yüzde 40, bu
başanya az olasılık verenler
yüzde45, yüzde 16sı ise herhangi bir
görüş belırtmemiş. Buna karşın sadece
5 ldşiden bin Amerikan güçlerinin
Irak'tan çıkması gerektiğine ınanıyor.
Üç kişiden ikisi Amerika'nın Irak'ta
kalıcı güç bulundurmaması gerektiğini
savunurken. vüzde 52'si ülkelerinin
ZULAL
KALKANDELEN
Irak'ta kalıcı bir üs kuracağını düşünüyor.
Yüzde 42 sı ise Irak'ta durum
düzeldikten sonra Amenka'nın tüm
güçlerini çekeceği inancında.
Görüldüğü gibi, onca protesto ve
skandala karşın, Bush yönetimi ve
Amerikan medyası Amerikan halkını
gerçekJerden uzaklaştınp güdüiemiş ve
kendi masallanna inandırmayı
başarmış durumda. Rakamlar, seçim
sonucuna "59 mih/on insan nasıl bu
kadar aptaJ olabiKr?" başlığıyla
tepki gösteren Ingiliz Daily Mırror
gazetesinin sorusunu yanıtlıyor.
Amerikan halkı, büyük bir yanılsama
içinde ve bu yanılsama çok tehlikeli.
O kadar ki, silahlı bir askerin
savunmasız bir yaralı sivili öldürdüğü
anı gören gözler bile akıllara söz
geçiremiyor ve o görüntüyü
"olması gereken ve beklenen"
kategorisine alıp insanı insanlığından
uzakJaştınyor. Olan biten bu işte.
kzukil@yahoo.com
Stockholm'e
ilk karyağdı
B
u satırlan perşembe günü
yazıyorum. îlk kar dün gece
yağdı. Bazı körü niyetli
arkadaşlar, "îsveç'in kanna ve
kadınına güvenmeyeceksin" derler
ama, bendeniz en azından kar
kısmında epey bilgili olduğum içın,
ilk kann bir-iki gün içinde cıvıyıp
eriyeceğini biliyorum. Yıllar önce,
bırakın gölleri, deniz donardı ve
Finlandiya turu yapan gemilere,
buzkıranlarla yol açılırdı. Kasım, en
berbat ve tatsız aylardan. Alaska'yla
ayru enlemde olan bu ülkede
Stockholm fazla Kuzey'de olmadığı
halde, uzayan gecelerden epey nasibini
alıyor. Ama daha Kuzey'de durum
epey karanlık. Yazlan gece olmadığı
ve uyuyamadıklan için kafa çeken
halk, kışlan da gün yüzü görmedikleri
için aynı şeyı yapıyorlar. Ben sigara
içmem; ama sanınm tiryakilerle tek
ortak yanım -ıçki ıçtiğim
için- mazeret bulmakta usta
olduğumuzdur. Noel
fiıryasınm hazırlıklanna
şimdiden başlandı. Noel,
arahk sonunda ama, "Noel
sofrası" geleneği, en ticari
çehresiyle gazetelerin
eğlence sayfalanna gelip
yerleşti bile. Işyerleri,
çalışanlanna böyle bir yemek ıkram
eder; Îsveç-Finlandiya ve son
zamanlarda giderek artan bir şekilde
Baltık ülkeleri arasında düzenlenen
ve her biri bir gecede Akdeniz'deki
büyücek bir tatil köyünün bir haftada
tükettiğinden daha fazla enerji
harcayan gemilere de Noel sofrası
gelip oturdu. Bizdeki bayram
yemeğiyle filan kanştırmayın.
Bu tür sofralara "oturmalar" -popüler
yerlerde, ikişer saatle sınırlanan ve
bir geceye en az üç "oturmayı"
sıkıştırmayı amaçlayan programlar
var- daha şimdiden başladı ve Noel
Gecesi'ne kadar sürecek. Tek gerçek
amaçsa katılanlann bol bol kafa
çekmelerini sağlamak. Şarkılar
söyleyip kafa şişirmeleri de için
cabası. Daha önce en az birkaç
kez yazdığım için bu sofralardaki
yemekleri tanıtmayacağım. Ancak
haşlama domuz eti ve salamura
balık çeşitlerinin ağırlıklı olduğunu
STOCKHOLM
GÜRHAN UÇKAN
belirtmek isterim. tsveç'in saygın
gazetelennden Svenska Dagbladet'te,
ülkemize sık sık gıden ve zaman
zaman sevgili gazetemize de uğrayan
kadın muhabır Bitte Hammargren'in
yeni bır röportaj dızısi başladı. O ve
fotoğrafçı arkadaşı, Beyoğlu'nda Hacı
Abdullah adlı restoranı zıyaret etmiş.
Şeker Bayramı'ndan hemen önce
gerçekleştırilen bu ziyarette, çağdaş.
gençlerden oluşan bir grup, oruç
tutanlar \e tutmayanlarla birlikte iftan
beldemekteydı. (Çağdaştan kastım,
başörrülü olmamalan.) Oruç tutmadan,
tutan arkadaşlanna eşlık etmek için
iftara katılan gençler, kendilerinin
dinsel bir kategoriye dahıl edilmesini
istemediklerini vurguluyorlar; diğerleri
de oruç tutmayı, aile bireylerini
akşam yemeklerinde bir araya getiren
güzel bir gelenek olarak gördüklerini
söylüyorlardı. Bıtte, bu kişılerle,
İsveç halkının Noel'e
ve Hıristiyanlığa genel
yaklaşımı arasında büyük
bir paralellik kurduğunu
yazıyor. Hakh da. Normal
olarak pazarlan kiliseye
gitmeyen ve hatta, devlet
ıle din kurumlannın
bırbirinden aynlmasından
sonra (yani fsveç'in laikliğe
geçmesinden sonra) kilise vergisi
ödememek için Isveç Kilısesi'nden
çıkan milyonlarca tsveçli (hoş, hepsi
topu topu 9 milyon ve onda biri de
yabancı kökenlı) Noel'in ve diğer
dini tatıllerinin kutlanmasını daha
çok bir gelenek olarak yapıyor çünkü.
Eş-dostun birbirine Noel armağanlan
alması ve üstelik bunu çoğu kez, sen
bunu bana al, ben de sana bunu
alayım diye anlaşarak yapması,
tüketıcilerin nasıl üreticilerin keyfine
bırakıldığımn bir kanıtı. Eskiden,
yalnızca çocuklar sevindirilirmiş,
aynen bizdeki bayramlarda olduğu
gibi. Şimdiyse mağazalar, yıllık
cirolannın yansını arahk ayında
yapıyor. Bu en büyük tatil, içmek
için geçerli bir bahane şekline de
dönüşünce Noel'i beklemek, kasım
karanlığına dayanmanın tek yolu
haline gelmiş. Benim gibi Godot'yu
bekleyenler için değişen bir şey
yok. Dedik ya, bahane çok...
Bebeidersuyla tamşıyor
Daha doğru dürüst yürümeyi bile beceremeyen bebekler iş yüzmeye
gelince hiç de zorlanmıyorlar. Pölonya'nın başkenti Varşova'daki
bir havuzda bir yaşını geçen bebeklere yüzme dersleri veriiiyor.
Marifetli bebekler, yüzme eğitmenlerinin gözetiminde soluklannı tutup
suya dalnîayı bile başanyorlar. (Fotoğraf: REUTERS)
Isa'nın
vatanı...
M
illetvekili Caroh/n
Parrish, 3 Kasım
sabahı yataktan
kalktığında gayet iyi
biliyordu ki yine dilini
tutamayacaktı. Hele ki kendi
deyimiyle "savaşsever"
Bush bır 4 yıl daha göreve
seçilirse... Halbuki Başbakan
PauJ Martin, son derece açık
bir şekilde kabineyi
uyarmıştı kapalı kapılar
ardında: "Kim kazanırsa
kazansın, yorumlannızı
kendinize saklayın." Yine
gayet iyi biliyordu ki bu
sözler herkesten daha çok
ona söylenmişti. Geçen yaz,
Bush'tan "geri zekâb"
diye bahseden, kimilerince
açıkça alkışlanıp kimilerince
yalancıktan kmanan, ama
görevini sürdüren o değil
miydi? Hatta o zamanın
başbakanı Chretien
tarafından alnından
öpülmediği kalmıştı;
"Hah, ağzına sağhk, benim
diyemediğuni sen de"
dercesine... Bu ülkede
özgürlük vardı, özgürce
düşündüklerini
söyleyebilmek vardı,
güneydeki komşu
ABD'nin aksıne!
Üstelik zaten o,
kendisi gibi
düşünen ve büyük
bır çoğunluğu
oluşturan
Kanadalılann
hislenni dışa
vTiruyordu bir
milletvekili olarak... Bayan
Parnsh'e göre, Bush
savaşsever bir adamdı ve onu
göreve seçen ABD halkı da
dünyayı takip edemeyen,
"geri kalnuş" bir halktı. 2
Kasım seçimlerinin ardından
işte böyle konuşacaktı Bayan
Parrish. Şimdi Parrish'i bir
tarafa bırakalım ve 2004
ABD seçimlerine dönelim.
Güney komşumuzda bir kez
daha, oturma odalannda
TV'nin karşısına geçip
dünyanın ABD'den ibaret
olduğunu düşünen, küçük,
tutucu kafalar ve onlann
korkulan kazandı. Bir kez
daha savaş kazandı. Bir kez
daha, kadına, eşcinsellere,
farklı düşünen ve yaşamak
isteyenlere aynmcılık
yapan ve bunu dini bütün
Hıristıyanlık diye pazarlayan
dar düşünce kazandı. Bir kez
daha, çe\Teyi hiçe sayan ve
dünyayı kirletmeye devam
eden endüstn babalan ve
Bush'un "Benim tabanım"
dediği. zenginin kuvvetli
eli kazandı. Bir kez daha,
gencinin eline silahı,
kulağına walkman'i verip
çocuk-yaşlı, kadın-erkek
demeden hareket eden tüm
hedefleri vurmalannı
emreden kumandan kazandı.
"Bir dört yıl daha..."
Dünyanın belli başlı
gazeteleri böyle başlık
atarken bu yanşta
"kaybeden" Amerikalılar
nasıl hissediyordu? Basıtçe
söyleyehm; dışlanmış ve
utanç dolu. Kimileri,
kendileriyle röportaj
yapan Kanadalı medya
TORONTO
1*1BERNA DEMİRYOL
kuruluşlanna böyle
diyeceklerdi; "Utanıyorum,
kendi vatandaşlanmdan
utaıuyorum" ya da
"Kendimi buraya ait
hissetmhorunı". New York
Times'ta çıkan bir habere
göre, Kanada Göçmenlik ve
Vatandaşlık Bakanlığı'nın
web sitesi, seçimin ertesi
gününde ABD'li
ziyaretçilerin akınına
uğrayarak rekor ziyaretçi
sayısına ulaştı. Kanada'da
şimdiden, "Eğer Bush karşın
ABD'Kler göçmen olarak
başvururlarsa ne yapanz"
tartışmalan bas.ladı.
Kimılerine göre, Bush
yöneriminde yaşamaktan
kaçanlara pekâlâ mülteci
muamelesi yapılabilirdi. Bir
yandan da bir çeşit kendine
güven ve kıvanç sardı
Kanadahlan. Ne de olsa
bugüne dek, ABD'li onu
"köylü" Kanadalı olarak
görmüştü; şimdiyse
kıskanılan kuzey komşu
oluverdi. Eşcinsellere
özgürlük orada, marihuana
ya özgürlük orada, Tann-
devlet işlerine gırme gereği
duymuyor,
kimse kök hücre
çalışmalannı
yahut kadının
kürtaj hakkını
yasaklamaktan
bahseöniyor.
Liberaller ıle
muhafazakârlar
yıkıcı tartışmalara
girmiyor ve muhafazakârlar
din-devlet meselesinde
nerede duracaklannı
biliyorlar. Velhasıl Kanada
bir rüya ülke oluverdi.
İnternet sitelerinde bu aralar
bir hanta dolaşıyor; Kerry'ye
oy veren kuzey ve batı
eyaletlen (yani maviler)
Kanada ile birleştirilmiş, adı
olmuş "United States of
Canada". Bush a oy
veren güney eyaletleri ise
"Jesusland" (Isa'nın Ülkesi)
diye isimlendirilmiş. ABD'yi
neredeyse tekrar ortaçağa
döndüren Jesusland'cilerle
yaşamak istemeyen Mavi
Amerikalılar, bozgunun
şokunu üstlerinden atmaya
çalışırlarken bir yandan da
Cumhuriyetçılerin
hâkimiyetıni 2008'de nasıl
yıkanz, bu döngü nasıl kınlır
tartışmasındalar. Tarihı
bir olay mı, yoksa çok
karizmatik bir lider mi bu
gidişatı tersine çevirir?
Tam bu sıralarda Türkiye'de,
kadın sanıklann kadın
doktorlar tarafından
muayenesinin genel ahlak
kurallan çerçevesinde
gerekliliği konuşuluyor.
Tesadüfe bakın ki
Türkiyemizde de halkın
en az yansı kendisini
yabancılaşmış hissediyor ve
utanıyor gündeme gelen bu
tür tarhşmalardan. Ancak
bir eksiğimiz var, o da
Türkiyemizde henüz yeşile
karşı olan renkler bırleşip
tek bir renk oluşturmuş ve
Turkiye'nin geleceğini
birlikte hayal etmeye
başlamış değil.
Abel Sanchez ve Oteki Hikâyeler'in anlattıkları
E
y Kari! Seninle benim Havva Anamız
ve Adem Babamızın, baştan çıkancı
kırmızısına aldamp tatlı, sulu elmayı
hart diye ısırmalan, bu yüzden cennetten
kovulmalan bize bırakıhnış ilk günah değildi;
biliyorsun... Asıl, onlara "Çoğahn!" emri
verilince sahip olduklan ilk çocuklan arasmda
baş gösteren çekişmenin sonunda, büyük
büyük dedemiz Kabil, gururuna ve kendini
ötekinden üstün görmek şeytanlığına
kapılıp öteki büyük büyük dedemiz Habil'i
öldürmüştü. lnsanoğlu olarak bizim, senin ve
benim DNA'lanmıza kadar sinmiş ve orada
saklı duran büyük günah o vakitler işlendi.
Kuzey Amerika Katolik Kiliseler Birliği'nin
doğrudan Yatikan'a bağlı Piskoposu Peder
Thomas GumMeton'a, "Dünya Banşı ve
Amerika'' konulu konferansı için geldiği West
Lafayette Kilisesi'nde bu ilk günahımızı
anımsatıp soruyorum. Elımdeki minik ses
alıcısına eğilip "Doğrudan ve açıkça
şprmahsuuz! Tuzak sorulara ne gerek var?"
diye yanıtlıyor. "Ev«t, Amerika'nın Irak işgaü,
öteki saldınlardan farklı değfldi. Hepsinin
temelinde, gurur ve karşısmdakine saygı
gösterme eksikliği yatiyor. İnsanoğlunun kutsal
kitaplaruıda. sadece İncil'de değil, Kuran,
Tevrat ve Zebur'da aktanlan flk günahu insanı
ezen hain gurur yine ortahkta
dolaşryor!" Piskopos GumbJeton.
Amenka'daki büyük Katolik
camiada doğrudan Papa 2. Jean
Paul'e bağlı olarak çalışan birkaç
üst yöneticiden biri. Ulusal Katolik
Banş ve Adalet Vakfı adıyla
1972'de kurubnuş bir
organizasyonda 20 yıl yöneticilik
yapmış, ardından kendisini dünya
banşına adadığmdan yollara düşmüştü. Yolu
geçenlerde Indiana'daki üniversite
kampusunda bulunan Saint Thomas Aquinas
Kilısesi'nden de geçri. Büyük bir kalabalığın
arasında, pederi dinledim. Toplantı
çıkışlannda TV'ciler hep ilk sırayı
INDIANAPOLIS
MAHMUTŞENOL
kaptıklanndan, onlann gece kapanış
haberlerinde birkaç saniye alacak kısa
görüntüleri çekmelerini doğallıkla bekleyip
pederle eskı bir gazeteci olarak konuştum.
Gumbleton, muhafazakâr Amerikan
HıristiyanJannın tepkisine karşın yıllardır
banş adına verdiği mücadeleden
yılmamıştı. Salt ABD'de yaptığı
toplantılar. konferanslar bır yana,
başka ülkelerde de çabalannı
sürdürüyor. Kosta Rika'da,
Guatemala'da. Nikaragua'daki iç
savaşlarda insanlann yanındaydı.
Haiti'dekiler onun ziyaretlerine
alışıktılar. Afganistan'a defalarca
gıtmiş, hem Taliban döneminde
hem de Amerikan işgalinde orada
bulunmuştu. Irak'a da, öteki Ortadoğu
ülkelerine de banşı sa\-unmak, oradaki
insanlara, Amerika'da Pentagon ve Beyaz
Saray'dakiler gibi düşünmeyenlerin de
olduğunu açıklamaya gitmişti. Peder yılmayan
bir konuşmacı. Kilise kürsüsünde olduğu gibi
her yerde ınsanlarla yüz yüze ilinti kuruyor,
ilişkisini gece gündüz sürdürüyor. Açıkça
Amenkan işgalini kınıyor ve işgalin sadece
nefretı yarattığını hâlâ göremeyenlere ısrarla
bunu anlatmaya çabalıyor. Konuşmasında
Gandi örneğinı verdiğinden tekrar
yınelemesini istediğimdeyse, "Gandi'nin
banşçı ve pasif direnisi. demokratik bir ülke
olarak Hindistan'ı Asya'nın karmaşasından
çıkarmıştı. Benzer şekilde Irak'ta ve öteki işgal
altındakî yerlerde. örneğin Filistin'de, banşı
kurmanın bence tek yohı bu! Silahsız bir dünya
isteniyorsa elbette..." diye yanıt alıyorum.
Gumbleton ertesi gün Haiti'ye uçtu. Oradan
sürgündeki eski Hairi lideri Aristide'yle
buluşmak üzere Afrika Gana'sma geçti, sonra
Kosta Rika'ya da uğradı. Gündeminde, Orta
Afrika'daki Katolik hemşirelere ait bir
kuruluşun ziyareti. ardından da Mandela'ya
yapacağı bir başka ziyaret yer alıyordu. Gittiği
yerlerde Kabillerin Habilleri öldürmemesi için
uğraşacaktı. Pederle vedalaşırken aklıma, bir
ara benim ülkeme de uğramasını istemek
geldi. Peder, ülkemde, kendisi gibi sağduyulu
hocaefendiler, Patrikhanenin papazlanyla,
Sinagoglanmızın hahamlannı bulurdu. Bu
isteğimi iletmeyi düşündüğüm anda, "bir
gazetecinin olaylara müdahale etmemesi
gerektiği" şeklinde Cumhuriyet'tekı
ustalanmdan, şimdı rahmetli olmuş Oktay
Kurtböke'den, Çetin Özbayrak'tan, Bülent
Dikmener'den. Selahattin Gür'den ve
Özer Oral'dan öğrendiklerim aklıma geldi;
sustum. Kilisedeki konferanstan çıktığımda,
kitaplığa uğrayıp Miguel de Unamuno'nun,
Habil ve Kabil'in dinsel öyküsünden
esinlenip insamn içine düştüğü zavallıhğı
çarpıcı olarak anlattığı kitabı aldım:
"Abel Sanchez ve Öteki Hikâyeler."
Bu kitabı sabahlan saatlerce tncil başında
zaman geçiren Başkan Bush okusa, elindeki
kutsal kitabı başka gözle yorumlar mıydı?
Peder'i ilk gördüğümde bunu sormalıyım. -