Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAVFA CUMHURİYET 13 KASIM 2004 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Koltukta Kimin Kellesi?
BUSH EFENDİ'NİN petrol
derdi yüzünden kaç cana kıyıl-
dığını, kaç ocağın söndüğünü
tam bilmiyoruz. Son iki savaş
dolayısıyia Irak'ın kayıplan, as-
ker-sivil, birkaç yüz bini çoktan
aştı.
Amerika'nın can kaybı, her iki
savaşın rakamlannı da toplasa-
nız birkaç bini geçmeyebilir. Ama
yine de deger mi? Hele bu sa-
vaş, "kitle imha silahlan" türün-
den kocaman bir yalana daya-
nılarak başlatılmışsa?
"Amerikan kuvvetlerinin büyük
çoğunluğu zonınlu hizmete çağ-
nlmış olmayan, para için aske-
re yazılanlardan oluşuyor" de-
mek, ölümlerin saçmalığını ha-
fifietmeyeyetmez. Irak dolayısıy-
ta seferberlik ilan edilmedi ya da
birkaç "sınıf" silah altına alın-
madı diye omuz silkip o canla-
nn kaybedilişini ve arkalanndan
dökülen gözyaşlarını hafife ala-
bilir misiniz? Hele orada orduya
yazılanlann çoğu ya yoksulluk-
tan ya da hizmet sonu sağlana-
cak olanaklaria okumak, ev ge-
çindirmek gibi nedenlerle "kel-
le koltukta" Irak'a gitmişse?
Haydi onlar kendi ülkelerinin
ve halklarının çıkannadırya
da Ikiz Kuleler faciasının tekra-
nnı önlemeye yarayacaktır diye
teselli bulabilirier diyelim.
Peki, ya arkalannda endişeli ai-
lelerbırakıp bayram öncesi Bağ-
dat yollanna düşen Türk kamyon
şoförleri ve ora şantiyelerinde
çalışan işçiler?.. Direksiyon ba-
şındayken ya da tezgâhta çekiç
sallarken insafsız bir "direnişçi"
satınyla kellesinin kopanlma oia-
sılığı akıllanndan çıkar mı o in-
sanlann? Bush Efendi'nin ben-
cil Irak macerasına kefle veren asıl
onlar değil midir?
Anadolu Ajansı, geçenlerde,
çalıştınlmak üzere kiralık uçağa
bindirilip Irak'a yollanan 103 iş-
çiyle ve yakınlanyla Adana Ha-
vaalanı'nda yapılmış bir röpor-
tajı yayımlamışt. Para kazanıp ev
geçindirmek için kafileyle giden
oğlunun arkasından bir ananın,
Zeliha Güngör'ün sözleri: "Oğ-
lan ya orada hastalanacak ya
da Iraklılann eline düşüp rehin
tutulacak; gözü kör olsun şu
yoksulluğun."
Türkiye böyle dramlara hep
seyirci kalabilirmi? Habur'da
"eşgüdüm merkezi" kurup teh-
likeli yollar konusunda bilgi ver-
mek, kayıp ailelerinin dertlerine
çare bulmak yeterli midir? Emek-
li Büyükelçi Nüzhet Kandemir,
Ankara'da ingilizce yayımlanan
"Turkish Daily News" gazetesi-
ne geçenlerde verdiği bir de-
meçte, Bağdat'ta da görev üst-
lenmiş ve bakanlık müsteşarlığı
yapmış olmanın verdiği dene-
yimle, şunu söylüyordu: "Türki-
ye, komşusuna ilişkin herhangi
bir toprakya da doğal kaynak id-
diası olmayan bir ülke olarak,
Irak'ta toprak bütünlüğü çerçe-
vesinde istikrar ve demokratik
hukuk düzeni sağlanıncaya ka-
dar Kuzey Irak'taki askeri varlı-
ğını sürdürmeliydi."
Bu düşüncenin, yalnız Türk
askerinin başına torba geçiril-
mesi gibi küçültücü davranışla-
n önlemek açısından değil, ga-
riban Türk insanlannın canlannı
güvence altına almak bakımın-
dan da ne kadar doğru olduğu,
gün geçtikçe daha iyi anlaşılmı-
yor mu?
Anlayan ve görev sorumlulu-
ğuyla davranan kalmışsa tabii.
Atatürkümüzü îçimizde Yaşatıyor muyuz?
Doç. Dr. Hüner TUNCER
A
tatürkümüzü
gerçekten içi-
mizdeyaşatabili-
yor muyuz?..
Keşke, bu soru-
yu göğsümü gere gere "evet"
diye yanıtlayabilseydim!
Toplum olarak yıllardır bir
yozlaşma süreci içerisindeyiz.
însanlanmız güzelleşeceğıne
çirkinleşiyor, büyükleşeceği-
neküçükleşiyor. Toplumumu-
zu yönetenkrin, gençlerimizi
eğitenkrin, gerçekten, "küçük"
birerinsanolduklannı tophım-
ca gözlemlh'onızve bu durum,
bizieri karamsarbğa ve ümiteiz-
üğe düşürüyor.
Çocuklanmızın ve gençle-
rimizin, kendilerine örnek ala-
bileceklen kişilerin sayılan gı-
derek azalmakta ülkemizde.
Ana babalar, öğretmenler ve
işyerlenndeki amirler arbk "göz
doldurmuyor".
Gerçek'bir "Atatürk tazT
olan annerru taruyan herkes ba-
na. "Ne zarif ve asfl bir kadın-
dı o" diyor ve arkasından da,
tt
arük onun gibi insanlar kal-
madı Türkiyeınizde" diye ek-
lıyorlar.( 1) Bu sözler. hem içi-
mi ısıtıyor hem de karamsarb-
ğa sürüklüyor beru. Keşke, be-
nim kuşağım ve benden sonra-
kiler de bırer "Atatürk kızT
olabilseydı, dıyorum!
"Atatürk'ün gençliği'' olan
anne ve babamın kuşağı, ger-
çekten olağanüstü ve ıdealist bir
kuşaktı. O kuşak, Batı'nın uy-
garlığıru Doğu'nun hoşgörü-
sü ve sevecenlığıyle bağdaştı-
rabılmesını başarmıştı.
Bizler ise üzülerek söyleme-
liyim ki böyle bir sentezi oluş-
turamıyoruz. Ya Batılının ego-
Geide
SEYRETME!
izmini ve sevgisizliğini alıyo-
ruz ya da Doğulunun miskin-
liğini ve "üçkâğrtçıhğrnı!
Annem ve babam. benden
daima çok çalışmamı ve bir
şeyler üretmemi isterdi. tkisi
de boşa geçen zamana çok üzü-
lürdü. Annem, genç kızlara,
öncelikle bir meslek sahıbi ol-
malannı ve ancak ondan son-
ra evlenmeyı düşünmelerinı
öğütlerdi. Kadınlann, erkekle-
nn "köteten" olmasının şiddet-
le karşısındaydı. Kadın ilk ön-
ce çalışacak, toplumuna yarar-
lı olacak ve daha sonra ısterse
evlenmeyi düşünecektı.
O kuşağın geriye gitmeye
hiç tahammülü yoktu. insanlar,
daıma ılenye doğru gitmelı,
çağdaş uygarlık düzeyıne ulaş-
mah ve hatta onun da ötesine
geçebilmeliydı, çünkü anne ve
babamın kuşağı, bu öğretıyı
Büyük Atatürk'ten mıras al-
mış ve ona sıkı sıkıya sanlmış-
tı.
Anne ve babamın kuşağımn
büyük çoğunluğu, dünyamız-
dan göçüp gıttı. Ancak, onlar
arkalannda, onlann düşünce
ve duygularını paylaşan bızle-
ri bıraktılar.
Benım ümidim, bizlerin de
onlar gibi, bizden sonraki ku-
şaklan Atatürkçü değerlerle
yetiştırmemiz ve toplumumu-
za kazandırmamızdır.
"Atatürk'ün kızlan ve oğul-
larTnın başlıca özlemı, Ata-
türk Türkiyesf nin sonsuza dek
O'nun çizgisınde sürdürülme-
si; O'nun ilkeleri doğrultusun-
da ve O'nun değerleriyle yaşa-
tılmasıydı. Bizler, bu özlemı
yaşama geçirebilirsek eğer; iş-
te, ancak o zaman Atatürkü-
müzü içimızde yaşa-
tabileceğiz!
• • •
Bugün ülkemizde,
ne yazıktır ki, Büyük
Atatürk unutturulrnak
istenmekte; O'nun il-
keleri çignenmekte ve
O'nun ileriye dönük
yüzü gösterilmek is-
tenmemektedir. Bu-
rada Türk aydınına ve
bilinçli Türk gencine
kanalturkl U R K I Y E ' N I N T E L E V I Z Y O N U
çok işler düşmektedir. Türk
halkına -tünetin ucundaki ışı-
ğı" gösterecek olan, ilericı ve
Atatürkçü Türk aydıru ve bilinç-
li Türk genci olacaktır.(2) Bu-
nun ıçındir ki, aydınlarımızın
ve gençlerimizin, hiçbir şey-
den korkmamalan, kendilerine
güven duymalan ve ileriye dö-
nük yüzlerini hiçbir zaman ge-
riye çevırmemeleri gerekmek-
tedir.
Yüreğimde çok uzun süredir
dinmek bılmeyen bir sızı var...
Bu sızı, içinde bulunduğum
yalmzlığımdan, toplumun ço-
ğunJuğuyla kendimi özdeşleş-
tiremediğimden ve Atatürkçü
düşüncelerin ve değerlenn gi-
derek yok olmasına tanık ol-
mamdan... Yüreğimi ve ufku-
mu saran bu sızıdan kendimi na-
sıl kurtarabileceğimi bılemi-
yorum. Bu sızıyı belki hafıfle-
tebilecek tek bir seçenek var:
O da, benim gibi düşünenlerin.
gıderek toplumumuzda çoğun-
luğu oluşturmalan... Tek başı-
na belki çok bir şey yapama-
yız; ancak, bir araya gelebilir-
sek. o zaman bızi durdurabıle-
cek herhangi bir güç olabılece-
ğine inanmıyorum.
Ne dersınız0
.. TüneKn ucun-
daki tşığı benimle birlikte sön-
dürmeme\e var nusınız?.. Ka-
ranlığı aydınlığa dönüştürme-
ye, toplumumuzu çağdaş bir
toplum yapmada katkıda bulun-
maya varmısıruz?..
Türkive'yi yeniden avdınb-
ğaçıkartabilecekveışüdariçin-
de yol alabilmesini sağlayacak
tek güç,Atatürkçü düşüncesis-
temidir.Atatürkçü düşüncesis-
tenüni benûnse>en ve ona kar-
şı geien her güce karşı savaşım
\ermek. Atatürkçükrûı başlt-
ca görevi obnabdır. \\ırdunu \e
ulusunu seven her Türkü, bu-
radan,bu savaşımı vvrmeye ça-
ğnryonun!-
•••
Harp Akademisi'nin mezu-
niyet törenlerinde, Büyük Ata-
türk'ün ismi okundugunda, na-
sıl genç askerler hep bir ağız-
dan *içünizde" diye bağırmak-
taysa; bizler de Atamızı içi-
mizde du>
r
umsayarak, hep bir
ağızdan, "l lkemizionuyönet-
me\'e iavıkolmavanlara bırak-
majacağK" diye haykırmalı-
yız! Yoksa, iş işten çoktan geç-
miş olabilir.
Büyük Atatürk, vatanı genç-
lere emanet etmiş ve onlardan
-gaflet (a\mazhk), dalaiet (doğ-
ru yoldan sapmak) ve hatta b>
>anet (ihanet) içinde olanlarT
uyarmalannı istemişti. Ata-
türk'ün bu uyansına kulakla-
nmızı tıkayacak mıyız? Za-
man çok fazla geçmeden, o bü-.
yük insana olan vefa borcumu-
zu yerine getirebilmek için
uyanmalı ve O'nun gösterdiği
yoldan cesaretle, azimle ve ka-
rarlılıkla ilerlemeliyiz! Çocuk-
lanmıza ve torunlanmıza, çağ-
daş ve uygar bir Türkiye'yi bı-
rakabilmek için... Bizden son-
ra geleceklere banş, huzur ve
mutluluk içinde yaşayabilecek-
leri bir toplumu, mirasımız ola-
rak bırakabilmek için... tnsan-
lanmızın, yürekten "Ne Mut-
lu Türk'üm!" diyebilmelerini
olanaklı kılabilmek için...
Benim kuşağun, Atatürk'ün
mirasuıa yeterince sahip çıka-
madL Ümidim, bizden sonra
geleceklerin, O'nun yolunda
yürüyerek, O'na layık olma-
vanbra ülkemmn yönetiminibh
rakmamalandur.
Bu nedenle de, ülkemizin
aydın Atatürkçü ınsanlan, po-
lirikayla yakından ilgilenmeli,
iç ve dış politikayı düzeysiz
politikacılara bırakmayarak,
yönetimde etkin rol üstlenme-
lıdır. Ben, ülkemin şu anda üs-
tünü örten o kapkara bulutia-
ra karşın, en vakın zamanda
yine güneşi görebilme ümidini
yitirmiyorum. Ülkemin insan-
lannın da, bu ümitlerinı yitir-
memelerini yürekten diliyo-
rum; şu anda böyle bir öngö-
rüde bulunmanın ne denli güç
olduğunun bilincinde olmama
karşın!..
(1) Annem Dr. Hadiye Tun-
cer, Türkiye Cumhuriyeti'nin
ilkkadın ziraatyüksekmühen-
dislerinden biriydi. Babam
HamBTuncerile birlikte, 1936
yılında bugünkü Ziraat Fakül-
tesi olan Yiiksek Ziraat Ensti-
tüsü 'nü bitirmişti.
(2) "Tünetin ucundakiışık",
Atatürkçü düşünce sistemidir.
'Dan Unundan Baklava...'
Ahmet ARPAD
M
eslek öğrenmemiş, öğreneme-
miş, "Ne iş ohırsa yapanm abi"
diyen isanlarm bol olduğu bir
toplumuz. Atalanmızın ne güzel sözleri
vardır. Hepsinin altında bir gerçek yatar.
Bu gerçek kimi kez acıdır! "Dan unun-
danbaktava,indrağacmdanokbva ohnaz"
sözü de, kendinden iyi iş beklenmeyen
yeteneksiz kişi için söylenmiştir.
Türkiye 54 yılda 59 hükümet gördü.
Millet, Ankara'ya yolladığı \ ekilinden ço-
ğu zaman memnun kalmadı. Bu insan-
lar yetenekli olsalardı. seçilmelerinın ar-
dından pıh pırtıyı toplarlar mıydı? Poli-
tikanın ıçınden gelen, Batı demokrasıle-
rinde gelenek olan "çekirdekten politika-
cı" ender görüldü Ankara'nın koltukla-
nnda. Ağa oğlundan mühendisine, ta-
kunyalısmdan tüccanna girdi çıktı Mec-
lis'e. Sendikacı, gazeteci, eğitimci, dip-
lomat ise pek temsil edemedı toplumu.
Bencil olmayanı, ödün vermeyen halk-
çısı, açık sözlüsü, dürüsrü, yetenekli ay-
dını hep parmakla gösterildi. iki sözcü-
ğü (kelimeyi) bir araya getiremediği için
yumruklannı konuşturanı, pahalı deri
kolruklara kayküır gibi uzanmış uyukla-
yanı, sakalhsını, bıyıklısını, sıntkanını,
oylama yapıhrken Meclis koridorlannda
iş peşinde koşturanını ise insanımız son
yanm yüzyılda yeterince yaşadı. Bu 'ge-
lenek' başımızdaki 'dinci' hükümetle de
değişmedi.
Tophımdan kopuk: Menderes'in de-
mokrasi adına başlattıklannı 'torunlan'
başanyla devam ettirdi durdu: Insanına
dönük politika yapmasını bümeyen, be-
ceremeyen 'yeteneksizler'in girişimleri
hep toplumdan uzak, toplumdan kopuk
oldu. Bilinçsiz yığınlan besleyen parlak
sözlerinin içi de boş, yavan! Yaptıklan,
söyledikleri demokrasi adına yutturma-
ca, laf ebeliği... Türkiye'de politikanın
dini imanı 1970'krden beri ne vardı, ne
de var! Dünle bugün arasmda fark sıfir!
İçleri sızlamayan politikacılar, parlak
sözlerle çoğu kez çıkarcı medyanın da yar-
drmıyla yaptıklannı başan olarak toplu-
ma yutturmaya devam ediyorlar. Hele
son iki yıldır ardı ardına yaşadıklanmız
kişiyi ürkütüyor, düşünenin tüylerini ür-
pertiyor. Seçilenler 3 Kasım 2002'den bu
yana toplumun altında ezildiği sorunla-
ra el atacaklanna, kendi ideolojileri pe-
şinde koşar adım gidiyorlar. Gözünü bu-
daktan sakınmayanlann tehlikeli oyunu-
nu oynamaya onlar da devam ediyor! Gi-
rişimleri ile toplumu bir iç gerilimin eşi-
ğine getirmek üzereler.
Sılaşü mı yüzgeri: Başbakanı "Türki-
ye nıodern bir İslam devietidu"" diyen bir
ülkede, tslami hareketin devlet yönetimi-
ni ele geçirmesi gerektiğine inanmış bir
kişi Başbakanlık Müsteşan! Tarikat va-
kıflan ile iç içe, laik cumhuriyet ile kav-
galı, iç gerilim sürekli artrıran, bildiğini
okuyan bir iktidar iki yıldır ayakta! Işi-
ne geldiğinde, sıkışt mı ya da AB'den fir-
ça\ı yedi mi toplumu germemek için gös-
termelik şöyle bir yüzgeri ediyor!
Ancak son yıllarda Batı ülkelerinde de
bu tür politikacılar daha sık karşunıza
çıkmaya başladı. Büyük lokma yemesı-
ni se\ en, ancak iş çatallaştığında, pabu-
cun pahalı olduğunun ayırdına vardığın-
da dunımu kurtarmak için tükürdüğünü
yalayan başkanlar, başbakanlar, küresel-
İeşme sürecindeki üUcelerde artık gele-
nekleşti! Fakat sıkmtılı, çelişkili bir sü-
reçten geçen Türkiye, toplum sorumlu-
luğunu ka\Tamamış insanlardan oluşmuş
bir Meclis ile nereye vanr?
Yönetenler kartelleşen medyayı da gi-
derek parmağında daha çok oynatmak-
ta. Ülkede basm özgürlüğünün sınrrlan
belirlenmeye başlandı.
Unutmayalrm, basm özgürlğünün do-
laylı da olsa kısıtlandığı toplumlarda dü-
şünce özgürlüğü de yara alrr! Seçmen
tabanının sadece yüzde 25'inin oyu ile
Meclis koltuklannın yüzde 66'sında otu-
ranlar ülkeye huzur, çoğunluğa refah ge-
tirmesini beceremiyorsa, gerektiğinde
ulusal çıkarlanmızı koruyamıyorsa bu-
nun tek bir yanıtı vardır! O da yetenek-
siz olduklandır! Yoksa sadece onlan seç-
miş olan azınlığın çıkarlannı gözetme-
lerinm başka bir nedeni mi var? Bu so-
runun yanıtını düşünmek bile iste-
mıvorum...
SİLİVRİ İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
TASFİYE TATİLİNİN İLANI
2003 1199
Müflısin adı. soyadı ve ıkâmetgâhı: Karasınan lnşaat Turizm Sanayi Ticaret Ano-
nim Şirketi Fener Köyü-Sıli\Ti.
Yukanda adı ve adresi yazılı müflisin, masaya aıt hiçbir malı bulunamadığından lc-
ra ve Iflas Kanunu'nun 217. maddesı uyannca tasfiyenın tatılıne karar verilmıştir. lş-
bu ılan tanhinden itibaren 30 gün içinde alacaklılar tarafından gıden peşın venlerek
ıflasa mütealık ışlemının devamı ıstenmedığı takdırde ıflasın kapatılacağı teblığ ve
ilan olunur. 27.08.2004 Basuı: 40227
PENCERE
Kapga Gak Dedi...
Üç beş gün önce bir kargayla tanıştım..
Nerede?..
Bir resim sergisinde..
Canım adamakıllı sıkıhyordu, Arafat ölüm dö-
şeğindeydi, Felluce'de yaşanan çatışmanın katla-
nılamaz cehenneminden yansıyan yalazlar insan
olanın yüreğini dağlıyordu; Bilge AJkor'un İş Ban-
kası Sanat Galerisi'nde açılan sergisini gezerken
rastladığım karga dile geldi:
"Karga karga gak dedi..
Bin bu dala bak dedi.."
Meğer sergideki çoğu resmin dalına, gizli ya da
açık, konmuş bu karga sanatla al takke ver külah
olmuş; Shakespeare, Schubert, Kandinsky vb.'yi
senden benden iyi tanıyor; üstelik şiıre düşkünlü-
ğüne diyecek yok!.. Bir resminin altına yazdığı iki
dize sanki içimizden kopmuş:
"Bense tüm düşlerimin sonuna gelmişim
uyuyanlar arasmda kalmadı işim."
•
Gerçekten düşlerimizin sonuna mı geldik?.. Yok-
sa mışıl mışıl uyuyanlar arasmda mıyız?..
Amerika Irak'ı işgal etmiş, Saddam'ın heykelle-
rinı yıkmıştı; "Diktatörûn heykeli" sevinç çığlıkları
arasmda alaşağı edilmişti...
Kargaya sordum:
- Sen ki Şekspir'in hamurunda Schubert'in ma-
yasını tutturup resmin tuvaline sanatın gücüyle
konmuşsun, Saddam 'ın heykeliyıkılınca ne düşün-
dün?..
önce bir 'gak' dedi karga..
Sonra konuştu:
- Heykelin günah sayıldığı ve yasak edildiği bir
kültürde, tek heykelli ülkelerdeki tek heykel, sanat-
ta biraçılım sayılır...
•
250 bin kişinin yaşadığı Felluce boşalmış, 2 bin
direnişçiyle ABD karşı karşıya...
Shakespeare'nin hangi oyununda böyle birtra-
gedyavar?..
Üstat yazsaydı da kimse inanmazdı.
Ancak sanat inanılmayacakyaratılann tinselliğin-
de dönüşen bir "rûzgârgülü" değil mi!.. Bilge Al-
kor'un kargası da ışte bu dünyada kanat çırpmak
için yaratılmış..
Yaşadığımızdünya 'sanaf dünyas/'ylabirdir; 'kü-
reselleşme' bu birlikteliği günlük hayatımıza dönüş-
türdü; bir resim sergisini gezerken bütün dünyayı
dolaşabilirsiniz...
Alkor'un kargasına sordum:
- Arafat'ı tanıyor musun?..
- Nasıl tanımam, dedi, o da benim gibidir, ka-
natlan vardır, Paris'teölürken Filistin'deyaşar, Fel-
luce'de direnişe katılır...
•
Alkor'un resim sergisinden çıkarken düşündüm
ki sanatı duyumsamakla insanlaşmak arasmda
doğru orantı var...
Karga'ya sordum:
- Homeros bugün yaşasaydıFetluce'yiyazar mıy-
dı?..
Kanat çırptı:
- Hem de nasıl!.. Felluce bugünün Troya'sıdır...
Bu karga kültürlü bir yaratık!.. Yoksa şiir, müzik,
resmin harmanında bilinmeyen bir yolculuğa kuş
suretinde çıkabilecek pusulayı kullanmasını bile-
mezdi. Çağımız insanı Shakespeare'i tanıyıp Ara-
fat'ı bilen bu karga kadar olamazsa dünyamız ka-
ranlığa daha beter gömülecektir. Turistik gezide
dolaştığı Troya'nın geçmişini okurken heyecanla-
nıp Felluce'ye ilgisiz gözlerie bakan kişi uygar sa-
yılabilir mi?..
Türk Kadını
ATA'sına minnettardır
13 Kasım 1954-13 Kasım 2004
Atatürk ve laik Cumhuriyetimiz
sayesinde kurulan derneğimizin 50.
yaşmı gururla kutlamaktayız.
Kadın haklannın olmadığı yerde,
demokrasiden bahsedilemez. Ka-
dınlar, erkeklerin malı ve kölesi de-
ğildir. Yerel yönetimlerde ve
TBMM'de daha çok kadın olmalı-
dır ki, Türkiye daha iyi ve çağdaş
yönetilebilsin...
Adre KADDi H.\KL\RTM K0RDIA DER.MĞİ
İstiklalCad. Gteel Merkez ^ öoetim kunılu
Hakp Han K>l: 7 adına Gfnel Başksn
BEVOĞLU AvGÖNÜL İŞLER
ıa\ınevlerı • Kitabevleri (02121293 89 78
Tarih: 13 Kasım Cumartesı
Saat 1 6 "
Yet Mephısto Kıtabevı
Istiklal Caddesı. 197 Beyoşlu
Tel 0212 21,9 06 87
SERVER TANILLI
Söyleşi Konusu
Nasıl bir eğitim istiyoruz?