19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-12 KASIM 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Daha seyredeceği çok film, dinleyeceği çok müzik, okuyacağı, yazacağı çok kitap vardı İki kitap arasında gelişendostluk•y ~rer şeyden önce bir bilim adamıydı ğ—J Serol Teber. Her şeyi sorgular, ince JL A. mizah duygusuyla tanık olduklanndan ironik sonuçlar çıkanrdı. Bir nöropsikiyatri uzmanıydı, ama ilgi alanı insana özgü her şeye uzanıyordu. Bu ilgisini mesleki disiplininin ona kazandırdıklanyla yoğuruyor ve dergi yazılanyla, 10'u aşkın kitabıyla okurlarla paylaşıyordu. ÇAĞATAY ANADOL Serol Teber'in ölüm haberini alınca ilk sözlerim "Serol niye ölsün ki?" oldu. Hiç kimse yakmlarına ölümü yakıştıra- maz elbet. Ama daha on gün önce birlik- te rakı içip hamsi yemişseniz ve müsved- desini getirdiği yeni kitabı üzerine heye- canla anlattıklarını dinlemişseniz bu mü- nasebetsiz zamanlamaya isyan etmeniz çok doğal. Hazırladığı kitabın adı 'Tutu- namayanlar'ın Politik Psikolojisi'ydi ve metin Oğuz Atay'dan bir alıntıyla baş- lıyordu, parantez içindeki iki sözcüğü de Serol ekîemişti: "Iç Hizmet Talimatnamesi'ne aykırı değilse (tarihim ve) anılarımla oyna- mama izin verir misiniz albayım?" Bir kltapla çıkıp gltti hayatımdan' Bu alıntı, bir kısmını bırlikte yaşadığı- mız Türkiye'nin son yüzyılını öyle güzel özetliyordu ki... Yakınhğımızın bize ka- zandırdığı, benzer düşünceleri ve duygu- lan zihnimizden geçirme ve adeta zihin- sel bir ıletişimle kolaylıkla anlaşma alış- kanhğımız nedeniyle başka hiçbir söze gerek kalmadan uzun uzun güldük. Müs- veddeyi biraz kanştırdıktan ve anlattıkla- rını tekrar zihnimden geçirdikten sonra, şimdi düşünüyorum da, bugüne kadar 10'dan fazla kitap yazmış olan Serol, bu kitabıyla Türkiye'nin modernleşme tarihi- ne, hiç el atılmadığını düşündüğüm öz- gün bir açıdan bakarak düşünsel hayatını taçlandıran bir iş yapmış. Yazdıklannın geniş bir okur kitlesiyle paylaşılması için bu kitabm Okuyan Us'tan yayımlanması- nı heyecanla bekleyeceğim. Serol -beylik de olsa yazacağım, içim- de büyük bir boşluk yaratarak- bir kitap- la çıkıp gitti hayatımdan. Hayatıma girişi de bır kıtapla olmuştu: Doğanın İnsanlaş- ması. 1980 darbesinin hemen ardından okuduğum bu kitap, galiba Serol'un ikin- ci kitabıydı. Sol düşünceye, Marksizme büyük bir düşmanlık fırtınasının estirildi- ği o günlerde yüreğimi serinletmiş, bana bir ilaç gibi gelmişti. Yazanyla mutlaka ta- nışmalıydım bir gün. Ama bunun için beş yıl beklemem gerekti. 1985'te Görüş der- gisini yayımlamaya başladığımda Alman- ya'dan yazılar yollamaya başladı bana. Dostluğumuz önce telefonla gelışti. Ni- hayet yüz yüze geldik. Sonra, şimdi onu kaybettiğimiz eve taşınınca da komşu ol- duk. Her şeyden önce bir bilim adamıydı Se- rol. Her şeyi sorgular. ince mizah duygu- suyla tanık olduklanndan ironik sonuçlar çıkanrdı. Bir nöropsikiyatri uzmanıydı, ama ilgi alanı insana özgü her şeye uzanı- yordu. Bu ilgisini mesleki disiplininin ona kazandırdıklanyla yoğuruyor ve Cogito, Bilim Sanat, Düşün, Görüş ve Felsefe der- gilerindeki yazılanyla, 10'u aşkın kita- bıyla okurlarla paylaşıyordu. Uzun yıllar hastanelerde çahşması insanlan yakından tanımasını sağlamıştı. Toplum hakkında, onu oluşturan tek tek insanlan gözden ka- çıran kestirme genellemeler yapılmasın- dan hoşlanmazdı. 'Hayata karşı büyük bir açlığı vardı' Bazı dostlanmız bizi düşünce derinli- ğiyle, bilgi birikımiyle ısıtır. Serol espri gücüyle ve kahkahalanyla da ısıtıyordu. Özledikçe koşup geliyordu lstanbul'a. Her seferinde bir seyyah gibi dolaşı- yordu kentin sokaklannda. Taksi şo- forleriyle, esnafla sohbet etmeye ba- yılıyordu. Sokaklarda tanık olduklan- na şaşınyor, arkadaş meclislerinde he- yecanla anlatıyordu. Yağmurlu bir gün- de ekmek fınnından çıkarken kendisi- ne zifos sıçratan şoförün ardından acıklı acıklı bakarken fınncının "Ha punlara muhatap olmaya- casun. çekecesun 14'lüyü sa- yacasun" dediğini kahka- halarla anlatmıştı bir kere- sinde. Hayata karşı büyük bir aç- lığı vardı sanki. Evine ku- cak kucak CD taşırdı, Sem- ra'yla birlikte dünyanın en önemli müzelerini büyük bır dikkatle, heyecanla adım adım gezerdi. Bir si- nema tutkunuydu, son gör- düğü filmden, Mimar Ba- bam'dan çok etkilenmişti. Daha seyredeceği çok film, dinleyeceği çok müzik, okuyacağı, yazacağı çok kitap vardı. Ne yazık. Onun sıcaklığını bundan böyle sadece yazdıklannda bulacağız. Yazann cenazesi, pazartesi günü Tabipler Odası'nda düzenlenecek törenden sonra toprağa verilecek Serol Teber*iyitirdik...Kültür Servisi - Melankoli ve edebiyat üzerine incelemeleriyle tanınan yazar, tıp doktoru, nöropsikiyatr Serol Teber çarşamba günü Bebek'teki evinde ölü bulundu. Teber'in cenazesi, yurtdışında bulunan oğlu beklendiğinden, 15 Kasım Pazartesi günü toprağa verilecek. Aynı gün Tabipler Odası'nda bir tören yapıîması kesinlik kazanırken, cenaze namazınm hangi camide kılınacağı ve cenazenin nerede toprağa verileceği ise henüz belirlenmedi. 1938 yılında îstanbul'da doğan Teber, îstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra aynı fakültede nöro- psikiyatri uzmanhğını tamamladı. 1971 'den bu yana bulunduğu Almanya'nın çeşitli psikiyatri kliniklerinde ve Düsseldorf Üniversitesi'ne bağh eğitim ve öğretim kliniği Landeklinik Viersen"de çahştı. 'Cogito', 'Biüm Sanat', 'Düşün', 'Görüş', 'Felsefe', 'Dergi' (Almanya) gibi dergilerde ve çeşitli gazetelerde yazılan yayımlandı. Teber, mayıs ayından beri Açık Radyo'da 'Didik Didik Freud' adlı programı hazırlıyordu. Yayımlanan kitaplan: 'Işçi Göçü ve Davranış Bozuklukları', 'Doğanın tnsanlaşrnası', 'Politik- Psikoloji Notları', İşkence Sonrası Yaşam', 'Toplama Kampı Sendromu', 'Ruhun Ölümû', 'Göçmenlik Yaşantısı ve Kimlik Değişimi", 'Melankoli: Normal bir Anomali', 'Davranışlarınnzın Kökeni', 'tnsanın Hiçleşme Serüvenine Giriş', 'Picasso', 'Aşiyan'daki Kâhin, Tevfik Fikret'in Melankolik Dünyasf, 'Bilimsel Bir Peri Masalı: Freud'un Aile ve Tarihsel Romanı'. İZLEYİCİ GÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Bir karakter sınavı'Motosiklet Günlüğü' Che Guevara'nın bilinen döneminden önceki gençlik yılla- nndan önemli bir kesiti anlatıyor. tki genç, birisi tıp öğrencisi olan 23 yaşındaki Er- nesto Guevara, ötekisi biyokimyacı olan 29 yaşındaki Alberto Granada, motosik- letle Güney Amerika gezisine çıkıyorlar. Böyle bir gezi genç insanlann yaşamlann- da özel bir yer tutar. Bir yandan eski bir mo- tosikletle bu geziyi göze almadaki cesaret, bir yandan merak duygulannı doyurmaya yönelik tutkulu serüvencilik, bir karakter sı- navı demektir. îki arkadaş arasındaki daya- mşma, gezinin başından sonuna kadar gös- termeleri gereken dayanıklılık, genç insan- lann kazanmalan gereken özellikler. Bir olgunlaşma sınavı Ernesto'nun ailesi de bu filmde anlatılı- yor. Buenos Aires'te yaşayan baba, anne, ağabeylerine hayran kardeşler, Che'nin dü- zen içindeki aile yapısını gösteriyor. Ama Ernesto için bunlar yeterli değildir. O bilme- diği yerleri tanımak, orada olup bitenleri gö- rüp anlamak istiyor. Gerçekten de gezi bo- yunca Ernesto Guevara'nın karakteri orta- ya çıkıyor, bir yandan da daha olgunlaşıyor. Gördüğü her şeye dikkatle bakan, her yer- de insanlann neden o durumda olduklannı anlamaya çalışan. elinden geldiğince yaşam koşullannı düzeltmeye çalışan, gittikleri her yerde turist olarak bulunmaktan çok 'ince- leyen, anlayan, karar veren, müdahale e- den' bir insan olma özelliği ortaya çıkıyor, gezi boyunca da pekişiyor. Sonradan 'bü- yük devrimci' olarak ortaya çıkan kişiliği- nin nasıl oluşruğu da filmde görülüyor. Yol arkadaşı Alberto Granada ayn bir ka- rakterdir. ayn bir kişiliktir. O başanlan için öyküler uydurmaktan çekinmez, gerçekler- den aynlmakta duraksamaz, işlerini böyle kolaylaştınr. Eğlenceyi sever, kadınlarla gö- nül eğlendirmek onun için yolculuklannın önemli bir parçasıdır. Ernesto'nun dürüst karakteri, gerçeği söylemekteki açık sözlü- lüğü zaman zaman Alberto'nun düzene koy- mak istediği işleri bozar, ama insan karak- terleri böyledir, birbirinden farklıdır. Ama Alberto da iyi bir insandır, cüzamlılar ara- sında o da elinden geleni yapar. Ernesto yaş gününü cüzam hastalan arasında geçirmek için ırmağı yüzmeye kalkrnca onun için bü- yük kaygı duymakta da haklıdır, ama Er- nesto böyledir, aklına koyduğu şeyleri bü- yük bir irade gücüyle yapmaktan geri kal- maz. Cençlere örnek olablllr 'Motosiklet Günlüğü', sadece Gueva- ra'nın yaşamı için değil, iki gencin nasıl bir yolculuğu göze aldıklannı göstermesi bakı- mından da ilginç. Gençlerin yaşamlanmn başmda dünyayı tanımak, bilmedikleri yer- leri görüp tanımadıklan insanlan tanımak için güçlükleri göze almalan bakımından da önemli bir film. 1952 yılında yapılan bu gezi, günümüz gençlerine de konforlu gezi- lerin dışında daha pek çok şeyin bulundu- ğunu anlatıyor ohnalıdır. Walter Salles yö- netiminde çekilen film görülmeye değer. Che Guevara'nın gençlik yıllarından bir kesiti beyazperdeye aktaran filmi Wal- ter Salles yönetiyor. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Ortadoğu'nun Farklı Yüzleri Bir süredir Ortadoğu ile yatıp Ortadoğu ile kalkı- yoruz. Bir yanda Ortadoğu'nun en büyük efsanele- rinden biri, Yaser Arafat'ın son günlerine, belki de son saatlerine tanık olmanın acısı, öte yanda Irak'tan gelen haberter... Felluce'de yaşanan dehşete ilişkin çok az görüntünün elimize ulaşmasına rağmen, bun- lar bile olup bitenler hakkında bir fikir vermeye yeter- li. Amerika'nın neo-con'lan polttikalanndantaviz ver- meyeceklerini ilan ediyor tüm dünyaya. Nice masum insanın yaşamı pahasına... Görünen o ki, Felluce'nin ardından sıra başka kent- lere de gelecek. Amerika, Ortadoğu'da kayıtsız şart- sız egemenliğini kabul ettirmek için sonuna kadar gitmeye kararlı... Ama, bu hiç de kolay olmayacağa benzer. Çünkü, direniş odaklan her gün biraz daha güçleniyor, çeşitleniyor. Umalım ki, Türkiye kamuoyu da bir önceki sınavın sonuçlarına yaraşır bir duyaftı- lıkla bu şiddete karşı çıksın ve Amerika'nın zoriama- sıyla karşımıza çıkabilecek olası tehlikeye, yani zali- min yanında yer alma olasılığına karşı şimdiden uya- rı görevini yapsın. Ortadoğu'da kamuoyu olup bitenler karşısında tepkili, ama hükümetler açısından aynı şeyi söylemek kolay değil. Ne yazık ki, hükümetlerin büyük kısmı onurlu bir politika yerine, ne şiş yansın ne kebap an- layışını sürdürmekte... Işin ucunda bir çıkar paylaşı- mı olmasa böyle mi olurdu? Hükümetlerini uyarmak için sokaklara dökülen halklann işi ise hiç kolay de- ğil. Demokrasiden nasibini almamış otoriter yöne- timlerin eleştiriye tahammülü ne zaman olmuş ki? Hafta başında Îstanbul'da gerçekleşen bir sem- pozyumda, Ortadoğu sorununa ilişkin çok önemli şeyler konuşuldu. 'Kültür Girişimi'nm îstanbul Kültür ve Sanat Vakfı desteği ile düzenlediği 'Genişletilmiş Ortadoğu ve KuzeyAfrika Projesi' konulu sempozyu- ma, Türkiye, Amerika, Avrupa ve Ortadoğu'dan ka- tılan konuşmacılar, kısaca GOP olarak adlandınlan projeyi enine boyuna tartıştılar. Kuşkusuz, zamanla- ma müthişti -ki, bu kadannı düzenleyicilerin öngör- mesi mümkün değildi. Eh, Amerika da, şu Felluce'ye şimdi gireyim de, Türkiye'deki sempozyum daha bir güncellik kazansın diyecek değil ya! Sempozyum ka- tılımcılannın çoğunluğu, GOP'un bölge ülkeleri açı- sından hiç de hayırlı sonuçlar getirmeyeceği nokta- sındabirleşiyordu. Emre Kongar, GOP'un kuramsal babası Huntington'ın önerilerinın seçkinci ve faşist özüne dikkat çekerken, Şakir Eczacıbaşı, yüzlerce yıl şeyhlerin, diktatörlerin buyruğu altında yaşamış toplumlara dışardan demokrasi getirmenin mümkün olamayacağını vurguluyordu. Öte yandan, tüm ko- nuşmacıların birieştiği bir başka nokta daha vardı. 0 da, artık Ortadoğu'da hiçbir şeyin eskisi gibi olama- yacağı gerçeği idi. Değişim kaçınılmazdı. Ve bu de- ğişimde dış dinamikler kadar, iç dinamikler de hesa- ba katılmalıydı. Ortadoğu'daki değişime, birkaç hafta önce kendi gözlerimle tanık oldum (Ortadoğu ile yatıp Ortadoğu ile kalkıyorum, dediysem bunun bir de özel nedeni var). Hollanda'nın iki önemli sanat vakfı, Prens Cla- us Vakfı ile Mondrian Vakfı, günümüz Ortadoğu'su- nun sanat ortamına ilişkin gözlemler yapmak üzere bir gezi düzenledi ve sekiz Hollandalı -ülkenin önde gelen sanat kurumlarının yöneticileri- ile birlikte Tür- kiye'den de kişiyi, üç Ortadoğu başkentinde, Kahire, Amman ve Beyrut'da gerçekleşen yoğun bir progra- ma davet etti. Sabancı Üniversitesi Müzesi. küratörü eski Islam Eserleri Müzesi Müdürü Nazart Ölçer, kü- ratör Beral Madra ve Izmir Ekonomi Üniversitesi Ta- sanm Fakültesi Dekanı Tevfik Balcıoğlu ile birlikte katıldığımız bu gezi sırasında Ortadoğu'nun farklı yüz- lerini tanımak şansına kavuştuk. Hollandalıların bizleri davet etmekteki amacı, böl- ge ile var olan kültürel bağlanmız nedeni ile, bu 7ce- şif gezisinde bazı olgulann kavranmasında kolaylaş- tıncı rol oynayabilme ve ortak projeler üretmede avan- tajlara sahip olmamızdı hiç kuşkusuz. Elbette, hiçbi- rimiz bölgeye yabancı değildik, hatta bazılanmız böl- ge sanatçıları ile projeler gerçekleştirmişti. Beral Mad- ra'nın Borusan Kültür Sanat Merkezi'nde düzenledi- ği 'Sfenks Sizi Yiyip Bitirecek' sergisi bu alandaki en önemli çalışmalardan biriydi. Sonuç, sanırım herkes için son derece öğretici oldu (ki bunu ayn bir yazıda değerlendirebiliriz). Ortadoğu'da var olan oligarşik yönetimlere, bölgedeki kan ve barut kokusuna rağ- men çok hızlı bir değişim yaşanıyordu. Bu değişim- de öncülüğü Amerikan şahinlerine bırakmak isteme- yen Ortadoğulu sanatçıları tanımak ilaç gibi geldi şu karanlık günlerin ortasında. [email protected] Arbaş sergiyle amlıyor • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Akademist Sanat Galerisi, çağdaş Türk resün sanatının önemli isimlerinden ve geçen yıl yitirdiğimiz Avni Arbaş'ı, dün açılan resim sergisiyle amyor. Arbaş'ın eserlerinüı yer aldığı sergi 12 Aralık 2004 tarihine değin galerinin Cumhuriyet Bulvan numara 260, Alsancak adresinde görülebilir. Sergide Arbaş' ın çeşitli dönemlere ait 32 resmi yer alıyor. Mahlep'in 9. senfonisi • Kültür Servisi - Alexander Schwinck'in yönetimindeki îstanbul De\let Senfoni Orkestrası, bugün saat 19.30'da ve yann saat 11 .OO'de îstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde 'Atatürk'ü Anma Konseri' verecek. Konserde orkestra, Gustav Mahler'in 'Senfoni No. 9, Re majör' adlı yapıtının Türkiye'deki ilk seslendirilişini gerçekleştirecek. (0 212 251 56 00) Bugün • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19 30da tDOB'den 'Bir Tenor Aranıyor' adh müzikal komedi. (0 212 251 56 00) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.30'da Gül'izar Saz Eserleri Topluluğu'ndan Musıki Saati'. (0 212 293 12 70) • ALTUNİZADE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.00'de Mehmet Erenler'in solist olarak katılacağı Türk Halk Müziği konseri. (0 216 341 05 00) • BABYLON'da 23.00'te Nil Karaibrahimgil konseri. (0 212 292 73 6Q
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle