19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SWFA -l. CUMHURİYET 24 EKİM 2004 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EYET/HAYIR OKTAY AKBAL TYS'nin 30. Onur Yılı... Türkiye YazarlarSendıkası 30 yaşında!.. Yann, sa- at19.00'da, Atatürk Kültür Merkezi'nde sendika üye- leri. yazarlar, sanatçılar, okurlarbirarayagelecek... Hem sendikanın hem de Dağlarca'nın 90. yaşı kıilanacak... TYS Genel Başkanı Cengiz Yörük, Demirtaş Ceyhun, Ataol Behramoğlu, 90. yaş- günü dolayısıyla birer konuşma yapacak. Ayrıca 'Şi- irBayrağımız Dağlarca' adına gösteriler sunulacak... Dtuz yıl!.. Yaşar Kemal'den Aziz Nesin'den, Ataol Behramoğlu ndan Cengiz Yörük'e sürüp ge- ler. dahada uzun yıllaretkısini sürdürecek bırsen- dil'a, 1989-94 arası benim de genel başkanlığını yaotığım... Sendika. adı öyle!. Sendikaya benzer hiçbir ya- nı yok. Denecek ki, hangi sendika eskisı gibi güç- lü, etkin? Gazeteciler Sendikası mı? Hatta ötekı sen- dikalarmı? Bakın Memurlar Sendikası birazdirenç gösterdi, lyi kötü sonuç aldı. Ama ne yazık ki Ga- zeteciler de Yazariar da. adı sendika olan, ama hiç- bırgücü, yetkisi kalmamış birçaba içindeler. 27 Ma- yısdevnmınin getirdiği haklareldenalınmış, herşey zergin patronların eline bırakılmış... Bizim TYS zaten sendika falan degildi, bir der- netti. Yazarları, şairleri, edebiyatlayakından ilgile- nenleri bir araya toplayan birdernek!.. Sendikanın bir/aptınm gücü, bir pazarlık gücü!.. Bızim edebi- yatçımız kıminle pazarlık edecek, kıme karşı grev yapacak? Günümüzde en değerii çalışmalan bıle kitaplaştırmakkolaydeğil... "Şukadarödemezsen kitabımı vermem" dıyebilmek kimin haddine? Ba- z\ pyasası olanlar ayrı bir konu... Ne yazık ki, ben yarınki toplantıya katılamayaca- ğım... Yirminci yılın kutlamasını anımsıyorum. Bir gün gelecek otuzuncu, ellinci yıllan da kutlayaca- ğımızı düşünürdüm. TYS'nin sonsuza kadar kuşak- tan kuşağa geçmesıni... Bir kültür bayrağı gibi el- den ele dolaşmasını, yarattığı aydınlıgın tüm yur- du sarmasını... tikemizde yazarları, sanatçıları bir araya getıren, iyi kötü haklarını aramak isteyen birçok davranış- lar olmuştur. Bızim bir avuç genç olarak kurmaya çalıştığımız, ama daha işin başında vazgeçmek zorunda bırakıldığımız "Genç Yazariar Derneği"n\ burada anmak ıstedim. O yıllar yazar mısın, şaır mi- sin, tüm kuşkulan üstündetoplardın. Işın yoksa, Em- niyet kondorlarında. kımı zaman da hücrelerde çı- leçekerek... FahirOnger, Şinasi Özdenoğlu, Ta- hir Alangu, Behçet Necatigil, Naim Tirali, Na- hit UJvi vb. arkadaşlar bir gün bir pastanede otur- muş, böyle bir dernek kurmak istemıştık. Resmı ev- rakta mı nerede bir yanlışlık yapmışız. Bir de bak- tık bızim eve, yani derneğın merkezı olarak göste- rilen yere, gece yarısı iki sivil gelip beni Emniyet'e çağırmıştı. Dava açacaklarmış!. Arkadaşlar ürktü- ler, en iyisi böyle bir ışe kalkışmamalı diye daha işin başında pes dediler... Daha sonra, ünlü ustaların, Refik Halit'lerin, Ya- şar Nabi'lerin, Fikret Adil'lerın, Haldun Taner'le- rin kurduğu Türk Edebıyatçılar Derneğı ortaya çık- tı. 12Eylülfırtınasınakadaryaşadı.Sonraoda so- luöunu kesti, ya da kestirildi. îlk kez otuz yıl yaşayan TYS olmuştur. Düşe kal- ka mahkemelerde hesap vere vere!.. 12 Eylül'de tüm dernekler kapatılmıştı, TYS günlerce Selimi- ye Kışlası'na taşındı. Sıkıyönetim mahkemelerin- de hesap verdi: Aziz Nesin'den Orhan Apay- dın a... Sevıniyoaım, TYS'nin otuz yılı geride bıraktığı- na... Bundan böyle yolu açıktır. Bu yol yalnız ede- biyatın her yönden değeriendirilmesi, tanıtılması degil, büyük biraydınlanmanın başlıcaöncüsü ol- manın da onurunu taşıyor. TYS'ye nice başarılı yıllar dilerim! Türk aydınlan- rnasının en büyük savunucusu, edebiyat değerie- rimizin en güçlü koruyucusu, yazarlık onurunun simgesi... Sessiz Çoğunluk - Kölelikten Robotluğa... Özgürlük sorumluluk getirir. İnsanlar. bunalımlanndan, sorumluluklanndan kurtulma isteğinin itici gücüyle köle olmaya razı oldular. Saplantıya dönüşen yükselme tutkusu da insanlan, bir anlamda, köle olmaya yöneltti. ALTAY GÜNDÜZ Pmf. Y. Müh. trü G eçmişte insanlar ölüm. açlık kor- kusu ve sorumluluktan kaçma is- teği yüzünden köle olmaya nza gösterdiler. Kölelik, içine düşü- lebilecek durumlann en aşağüı- ğı ve onur kıncısı olsa bıle insanlar yaşamak istediler, tutsak oldular; ama aç kalmaİc ısteme- diler, kölelığı yeğlediler. Bunun en belirgin ka- nıh, kölelikten kurtulmak için Peygamber Mu- sa"nın(c. 14-13.yüzyıl)önderliğındeMısır'dan kaçan İsrailoğullan'nın şu sözleridır: "VeMu- sa'ya dediler: Mısır'da kabiıier bulunmadığı için mi çölde ölmek üzere bizi getirdin? Bizi Mı- sır'dan çıkarmakla bize ettiğin nedir? Mısır'da sana: Bırak bizi Mısıriılara kulluk edelim. di- ye söylediğimiz söz bu dep midir? Çünkü çöl- de ölmektense, Mısıriılara kulluk etmek bizim için daha iyi olurdu." (Kıtabı Mukaddes, Eskı Ahit, Çıkjş, 14. bap, 11. ve 12. ayetler) Özgürlük sorumluluk getirir. insanlar, bu- nalımlarından, sorumluluklanndan kurtulma isteğinin iticı gücüyle köle olmaya razı oldu- lar. Saplantıya dönüşen yükselme tutkusu da insanlan, bir anlamda. köle olmaya yöneltti. Böy- lece insanlar, geçmişte, bir kral ya da şıddet yan- lısı tarafından aşağılanmaya, hor görülmeye nza gösterdiler. Kimi köleler de, çok küçük çı- karlan uğruna. soydaşlan olan kölelen kırbaç altında çalıştırdılar; kölelik kurumunun ıster is- temez güçlenmesine yol açtılar. Kölelerin et kay- nağı. savaşlarda tutsak alınan ve öldürülmeyıp koleleştirilen insanlar değildar. Doğal afetleryü- zünden başka ülkelerden göç edenler ya da sü- rülenler, toplumun yoksul ve güçsüz bireyleri köleleştirildi. Yeni bir meslek ortaya çıktı; kö- le tüccarlan. Bunlar Asya'dan ve Afrıka"nın iç- lennden topladıklan insanlan köle pazarlann- da sattılar. Köleler, bir mal gibi ışlem gördü ve sessiz bir çoğunluk oluşturdular. Şimdi 19. ve 20. yüzyıllara gelelim. Bu yüz- yıllarda kölelik söz konusu olunca ilk akla ge- lenABD oluyor. On dokuzuncu yüzyılda on mıl- yonu aşkın Airikalının köle olarak çalıştınldı- ğı; 1867-1883 yıllan arasında yaklaşık 13mil- yonu aşkın Kızılderilinin katledıldiği, giderek Kızılderili soykınmının gerçekleştirildiği, ka- lanlann köle gibi çalıştınldığı ülke. En ağır iş- lerde neredeyse boğaz tokluğuna çalıştıklan için. sendıkalı beyaz işçilerin duyduklan kın \ e nefret ıle halkın beyaz olmayan göçmenlere karşı olan önyargılan sonucu, 1862"deki eko- nomikdurgunluksırasında88Çinlınınve 1882- 1965 yıllan arasında 3445 zencının linç edıl- diği ülke. Devam edelim mi? Ikinci Dünya Sa- vaşı'nı kısa yoldan sona erdırmek ve askerle- rinin fazla zayıat vermesini önlemek için ABD Başkanı Truman, sırayla, 6 ve 9 Ağustos 1945 'te, Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atıl- masını buyurdu. tlk anda iki kentte toplam 100 bin kişi buhar olup topluca öteki dünyaya göç etti. Yaralı sayısı da 120 bini aştı. Zamanın akı- şı içinde radyasyonun etkisiyle 200 binin üs- tünde ınsan kanserden öldü. Sıvil halktı bu in- sanlar: anne karnındakı bebekler, yenı doğmuş bebekler, çocuklar, gençler, yaşhlar... Kısaca Hı- roşıma ve Nagazaki'deki tüm varlıklar bir an- da yok olup gitti. Işte bu eylemleri yapan uygar ABD'nin ('?), en yetkin dinleme ve izleme aygıtlanyla dona- tılmış New York Havaalanı'nın burnunun di- bınde, 11 Eylül 2001'de Ikiz Kuleler olayı ol- du. Bunu fırsat bılen ABD yöneticileri, bilinen nedenlerle, önce Afganistan'da bir operasyo- na ginştiler, sonra Irak'a savaş açtılar. Basra Kör- fezi'nden Irak'a çıkan bir Amenkan askerinin miğferinde kırmızı boyayla. kanlar damlayan bir yazı vardı: Kill'em All/Onlanntümünükat- let. Yazının altında da ölümün simgesi bir ku- nıkafa yer alıyordu. Güzel. Böylece, uygar ABD ulusunun uygar yöneticileri Doğulu bar- barlara uygarlıklannı ve demokrasilerini tanıt- tılar. Daha sonra Uzakdoğu"ya açılınz, san be- nizlileri hizaya getirinz. Uzaktan kumanda ede- bileceğimiz insansı-robotlardan, bir başka de- yişle, sessiz ve tepkisiz yaratıklardan oluşan bir imparatorluk kurup dünyaya egemen oluruz diye düşündüler, düşünüyorlar. Birdenbıre bir çağnşım oldu, bir devrün in- sanı olan Yevgeni Ivanoviç Zanryatin ın (1884- 1937) BizlRusça Mıy, 1920) adlı anti-ütopist romanını hatırladım. Zamyatin'in. türünün ilk örneğı (arketıp) bu romanında betımlenen to- taliter bir rejimle yönetilen toplumda, insanla- nn adlan yoktu, numaralan vardı; D-503. E- 330 gibi. Insanlar birer birey değil, birer sayıy- dı... "Böyle bir ş£>otabiBrmi" diye sordumken- dime. "'Sanınm olamaz. Halklan ve yöneticile- ri vurtsever olan dünya uluslan buna izin ver- mez" diye yanıtladım sorumu Bu bağlamda Türkiye'nin durumu polisiye romanlarda olduğu gibi çözümlenebılir ve de- ğerlendırilebilir. Kurban: Atatürk'ün kurduğu tam bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyetı. Suç: Türkiye "yi dinsel kurallarla yönetilen dı- şa bağımlı bir 'Ahmakistan Cumhuriyeti'ne dönüştürmek. Suçlu: Var olan yönetim ıle Ata- türk'ün ölümünden, özellikle 1950"den sonra gelenöncelleri. Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar: Dın ve tüm kıtle ıletışım araçlan. Suç- lunun temel amacı: Parasal çıkar. Karar: Sis- tem değişmelı. Atatürk dönemındeki tam ba- ğımsız \ e laik Türkiye Cumhunyetı yeniden ya- şama geçınlmeli. "Peki, bu karann uygulana- bilirliği var mı?" Yamt "Türkiye'de bugün bu karann gerçekleşmesine uygun ortam yok. Ka- rar. yalnızca \e yalnızca. dünyanın shâsal den- gesinin değişmesiveTürkije ü/crindekidışbas- kılann kalknıaa durumundagerçekleştirilebilnf Dido Ölmedi... Ahmet YORULMAZ D ido Sotiriyu, hem ülkesi komşu Yuna- nistan'da hem Türkıye'de çok tanınmış, savaş kar- şıtı bir yazar. 191 l'de Aydın'da dünyaya gelen bedeni, 2004 Eyül'ün- de Atma'da öldü! Ama o, barış ıçenkli, savaş karşıtı kitaplanyla dü- şün dünyasmda yaşama- sını sürdürüyor. Yanı madde olarak öldü, ama düşün ve ülküsel olarak var! Onu bize ilk kez Atil- lâ TokaÜL "Kardı Top- raJdar" romanıru "Ben- den Sdam Sö>ie Anado- lu'ya" adıyla Fransızca- sından çevirerek tanıttı. Çevirmen. romanın asıl adı yerine metinde geçen "Benden selam sövle Anadolu'ya" tümcesini hem romarun ruhuna uy- gun düştüğü hem Türk okurunda ilgi uyandıra- cağı düşüncesiyle ola- cak, kullandı, iyi de et- tı. Bu ad, bu banşçı ro- manm yurdumuzda çok okunmasına yardımcı oldu. O kadar ki. yaza- n Dido Sotiriyu adı, ro- manı çağnştırdı. roman da yazannı!.. Bu neden- le bu anısal yazının baş- lığım böyle yazmamız, yazann belleklere böy- le yerleştiğinın, kitabıy- la özdeşleştığinin en be- lirgin ifadesi oluyor. Yunanistan 'da yayım- lanmış, herhangi bir ya- zarlar ansiklopedisuıe el attığınızda, üç aşağı beş yukan şu bilgiyi bulur- sunuz: "Dido Sotiriyu, kuşa- ğının konuyia ilgisini bir tür zamana ters düşme>- le ilişkilendiri>or. Eseri- nin konusu ekseninde en sık olan şe>. önceshie son- rasıyia Küçükasya fela- keti ve giderek içsavaşa uzanösıdır. Bu malzeme kişisel deneylerinden kaynaklanır ve ona an- laümında üstünlük sağ- lar." Işte bu, soluk alıp ver- diği sürece başında be- reyle dolaşan küçümen, esmer kadın, Balkan- lar'uı kaynadığı, Osman- lı'nın zayıf düşüp, özel- likle Ege'de eşkıyaya tes- lim olduğu dönemde Ege'nin Aydın'mda dün- yaya geldi. Ünlü yapıtı- nın birinci bölümünde kullandığı başlık örnegi "Cennet Ha>aü"mn kay- bohnası, yanı 1922 Ana- dolu bozgunu üzerine, aılesıyle bırlıkte Ati- na'ya göç ettı. Atina'da Fransız edebıyatı oku- du, bu öğremmini Sor- bon'datamamladı. Sola yatkınlığı nedeniyle KKE 'ye (Yunan Komü- nist Partısı) üye oldu. Almanlann Yunanistan"ı işgalinde bir yıl süreyle yeraltı direnış basının- da çalıştı; kurtuluştan sonra parti organı "Ri- zospastis"in başyazarlı- ğına getirildi. llerici pek çok gazete ve dergide yazdı. Kadın haklan için savaşımlar verdi, bu ko- nudaki derneklere katıl- dı ya da kurucusu oldu. En sonunda da Türk-Yu- nan Dostluk Derneği ku- rucu üyelerindendi. Anadolu Bozgıınu. II. pel. Taze Fıkirler, Ostun Otorri oKShin/urn Jortlar v«- yo! bHg«soyannclon MBpA',)ra Enjoy. Gözlerinize inanın. www,venk»tfoxom Dünya Savaşı, ülkesinin Ahnanlar ve Italyanlar tarafindan işgah Dido'yu acısı olağanüstü yüksek anılar ve gözlemlerle yo- ğıırdu. Bunlar ardı ardı- na çıkan kıtaplanrun ma- yasıydı: Ölüler Bekler, Elektra, Kanlı Toprak- lar (Benden Selam Söy- le Anadolu'ya adıyla çevrildi), Yalazalar Için- de, Küçükasya Bozgunu ve Emperyaiizmin Orta- doğu Stratejisi, Buyruk, Zıyaretçiler ve Yıkıh- yoruz... Yapıtlannı lirik bir biçemle. toplumcu ve siyasal yorumlarla yazdı hep. Savaş karşıtı banşçı Dıdo'nun "Yalazalar İçinde" adlı otobiyogra- fik kitabınm Yunan di- lındeki baskısmı buldum kitaplığunda. içinde de el yazısıyla yazdığı bir mektup... Tarıh 2 Hazi- ran 1978. Kitaplan ko- nusunda genel bılgiler venyordu iki sayfa bo- yunca. Yakmda çıkacak -\alazalar tçinde" adlı romanını çevırmemi öneriyordu. O kitabının Türkiye'de yaym hakla- nnı alan yayıneviyle bir anlaşmazlığa düştük, ol- madı. Kısacası hiçbir kita- bının TürkçeleştiriLme- sinde katkım olamadı. Ne ki savaş kundakçıla- rı. bu- düşünün, etrafinı- za bakın. sadece bedenen değil, yazdıklanyla da öldüler ölüyorlar. Dido Sotiri>Tj ise be- denen öldü ama, savaş karşıtlığı ve barış dolu yapıtlarıyla hep anıla- cak, anısına şapka çıka- nlacak. 1987'de,TÜYAPKi- tap Fuarı'na geldi ve kendısiyle orada yapı- lan bir söyleşide, pir söy- ledi, güzel söyledi! "...Insanlann çocuk- luk \illan bence birer masakür.Ama masal her zaman tatiı değildir. Ba- zen cadılar da\Brtnr ma- salda; de\1cr de... Düşü- nüyorum şimdi... Ay- dın'da evimin pencere- sine oturup Türkçocuk- lannı seyrederdim ve so- rardım onlara; neden aç kaldıklannı sorardun; neden onlann biziöklür- düğünü, bizim onlan ne- den öldürdüğümüzü so- rardım. Ve aldığım ce- vaplar, bunlan bizim dı- şımızda birilerinin yap- üğuıı kavTaürdı bana_." E\et Dido öhnedi, ya- şıyor! ; PENCERE Ramazan Davulu... Tokat'ta Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nde oruç tutmayan bir öğrenciyi Yeşılırmak'a atmışlar... Kimler?.. Dinci öğrenciler!.. Aferin!.. Bizim gençler Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de dövüşecek değiller ya.. Tokat'ta kendi arkadaşla- rını Yeşilırmak'a atarak eylem yapmak Müslüman- lık göstensi olarak yeterli... • Osmanlı döneminde oruç üzerine ramazan öy- küleri anlata anlata bitmez... Ramazanda Bektaşi öğle vakti atıştınrken sof- tanın birı takılmış: - Baba Erenler ramazan geldi.. Bektaşi: - Bana ne!.. - Sen Müslüman değil mısin?. - Sana ne!.. Demek kı hoşgörünün mizahımızda fıkrası bile var; ama, Tokatlı gençler ne yazık ki softalaşmış- lar... • Softa, Bektaşi'yi uyarmış: - Baba, ramazan geldi, oruç tutacaksın!.. Bektaşi: - Ulan, demış, ben orucu geçen yıl yemiştim, bu yıl nasıl gelir?.. • Softalar ramazanın son günlerine doğru müba- rek ay bitiyor diye yakınıyoriarmış; bunlan dinleyen Bektaşi: - Erenler, demiş, madem bıtecek diye üzülüyor- sunuz bayram gelince neden şenlik yapıyorsu- nuz?.. • Bektaşi ramazanda oruç tutmaya kalkmış, üç beş gün içinde zayıflamaya başlayınca, bırakmış.. Sormuşlar: - Neden bıraktın?.. Baba Erenler: - Imanım, demiş, ramazan gider gelir; ben birgi- dersem bir daha gelemem!.. • Bizim medyanın yalancılığı artık dillere destan ol- du, gazetelerde ne yayımlansa tersi çıkıyor.. Yar- gıtay Başkanı'na ılişkin haberler bunun son örne- ği... Bektaşı'nin pek sevdığı hanımı ölmüş; Baba Erenler gazetelere ilan vermış... Umutlanıyormuş: - Ulan. diyormuş, bu gazetelerde yayımlanan her şey yalan çıkıyor. Belki bizim hanımın ölüm ila- nı da yalan çıkar!.. • Şişman mı şişman, göbekli mi göbekli bir hoca çevresindekilerı korkutuyormuş; - Cennet kapısı dardır, geçmek zordur... Bektaşi: - Ulan, demiş, sen bu göbekle nasıl geçeceksin?.. • Osman öyle sofuymuş ki her namazdan sonra 99'luktespihle Allah'ın adını 99'kezanarmış; bir gün Bektaşi seslenmiş: - Osman!.. - Efendim.. Bektaşi yine: - Osman!.. - Buyur.. - Osman!.. Patlamış Osman: - Be adam, illet mısın ne?.. Ne söyleyeceksen söyle!.. Bektaşi: - Imanım, ben üç kez Osman dedim, öfkelendin; sen günde 5 defa 99 kez hiçbir şey söylemeden Allah diyorsun; yukardaki kımbilir sana ne kadar kızıyordur... • Zenginin biri yeni kürkünü giymiş çarşıda kasım kasım kasılıyormuş; Bektaşi: - Be adam, demiş, sırtında kürk var diye şışinıp durma!.. Giydiğin kürk ilk sahibini bile hayvanlık- tan kurtaramadı; sana hıç yaran dokunmaz!.. • Geçmışınde softalığı bu kadar alaya alarak mi- zahını yapan Anadolu toplumunda, 21 'inci yüzyı- lın bu vaktinde, oruç tutmayan arkadaşlannı Yeşi- lırmak'a atan üniversite öğrencilerine ne demeli?.. "Allah akıllar versin" mi demeli?.. Cumhuriyel kitap kulübü İMZA GÜNÜ 24 Ekim Pazar Türkan Saylan 14.00 - 15.30 M. Emin Değer 16.00 - 17.30 Tiiyap 23. İstanbul Kitap Fuarı - Beylikdüzü 4. Salon Stand No: 301 LÜLEBURGAZ ASLİYT: HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas \o: 2004 244 Da\acı Celal Çetın \ekılı A\ Okan Mutlu tarafından da- valı Durmuş Alı Durmaz ale\hıne Mahkememıze açılan aıdıyetın tesbıtı da\asının yapılan açık )argılaması sırasın- da \enlen ara karan gereğınce: Da\alı Lüleburgaz E\ren- sekız Köyü'nde oturur Durmuş Mı Durmaz tüm aramalara ragmen bulunamadıgından ılanen teblıgat yapılmasına ka- rar venlmekle adı geçenın duruşma günü olan 23 11.2004 tanhınde saat 10 3O'da bulunmanız \e\a kendınızı bir \e- kılle temsıl ertırmesı aksı halde vokluğunda karar venlece- ği ılanen teblıgi olunur 14 10 2004 " Basın: 47387
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle