17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYMV CUMHURİYET 24 EKİM 2004 PAZAI 12 PAZAR KONUGU DışişleriBakanı Abdullah Gül, üyeliksürecinde her iki tarafin da sorumlulukları olduğuna dikkatçek S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU ]eyla.tavsanoglu@ cumhuriyetcom.tr Türkiye'nin dışpolitikası hangiyolda? Özellikle AB 'yle üyelik süreci ve müzakereler başladıkîan sonra, eğer başlarsa, neler olacak? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, son Berlin ziyaretinde nasıl izlenimler aldı? Bu arada Irak ve Kürt sorunu ne olacak? ABD seçimleri sonuçlan Türkiye 'yi nasıl etkiler? Bunlar aklımda çengellenip duran sorular. Dışişleri Bakanı Gül Berlin den dönüşünün hemen ertesi sabahı îstanbul 'da benimle görüşmeyi kabul ediyor. Yanında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan da var. Onunla bir ufuk turu yapıyorum ve aklımdakipek çok soruya verdiği yanıtı dinliyorum. 'AB imzasınasadık kalmalı'- Almanya 'da Türkiye'nin tam üyeliği için ik- na temasları yaptınız. Bu temaslara Fransa ve öbürülfcelerde de devam edeceğinizibiliyoruz. Siz bu temaslardan nasıl bir izlenim edindiniz? GÜL - Almanya Dışişleri Bakanı Sayın Joshka Fischer'in resmi davetlisi olarak Almanya 'daydım. Bu ziyaretin zamanlaması öyle denk geldi id Öer- leme Raporu açıklandıktan sonra ilk defa bir AB üyesı ülkeye gıttim. Orada konuştuğumuz, Türki- ye 'nin AB üyeliği süreci ve bundan sonra nasıl de- vam edilecek, ne olacak. raporla ilgili görüşlerimiz, müzakerelere başlama, süreç gibi konulardı. Bir de şu anda Avrupa'da gördüğümüz bazı nok- talar var, bunJan konuştuk. Bizim kararlı olduğu- muz noktalan kendisine aktardık. Bu açıdan bak- tığımızda gerçekten çok faydalı oldu. Zamanı da çok denk geldi. AB ülkelen arasuıda olan istişare yön- temlerini bizimle paylaşacaklar. - YalntZf başta Fransa ve Almanya olmak üze- re orada da AB üyeliğine bazı itirazlar var. Açık açık da, 'Türkiye Müslüman bir ülkedir. Dolayı- sıyla da aramızda yeri yoktur' diyoriar. Bu sizce bir aynmcüık değil mi? GLl-ABiçınde Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili çe- şitli görüşler bulunuyor. Türkiye'nin üyeliği çok iyi, çok kötü; destekliyorum, ya da desteklemiyo- rum, dıyenler var. Ama bunlann yanında, çoğıın- luğa, liderlere baktığımızda, Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasını destekJiyorlar ve karar verdiler. Amatabıi orada. "Türkiye AB'yeginııenıeirdryen insanlar da var. Olabilir. Ama hükiimetlenn ve ço- ğunluğun tavn açıkür. Avrupa'da Türkiye aleyhta- n tavırlaryine Avrupalıdan karşılığını buluyor. Ta- bii, Almanya Türkiye'yi geleneksel olarak destek- liyor. - Ama Angela Merkel, gerçi sonradan çark et- tiysede, Türkiye 'nin üyeliğine ciddibiçimde kar- şı çıkmadı mı? GÜL - Olabiür Bakın. Avrupalılann karşısında sakın bakmak, sakın durrnak lazım. Evet, Alman- ya'da Hıristiyan Demokratlarönemli birparti, Mer- kel de onun lideridir. O, "Türidye'ye özel muame- le yapahm, özd statü verefim" gibi bir çıkış yaptı. Ama sonradan bundan vazgeçtiler. Türkiye güçlü bir ülke -KimUerinde, AB 'nin Türkiye'yekarşı ikUibir siyasetizlediğişüphesi var. Yani, 17Aralık'ta bir müzakere tarihi verilse bile müzakerelerin süreç içindeyol kazasına uğratılabileceği, belki de 10 yıldanfazlaya sürüncemedebırakdabileceği söy- len'tyor. DışişleriBakanlığı olarak sizböylebirola- sılığa karşı nasılpolitikalar üretiyorsunuz? GÜL - Avrupa pragmatık. Bazan reel politikalar o kadar çok öne geçiyor ki büyük projeleri ve bü- yiik vizyonlan gölgeleyebiliyor. Biz bunun farkuı- da olmalıyız. Dolayısıyla da işimizi sağlam tutma- hyız. Bu, karşilıkJı göriişerek, anlaşarak yapılacak bir işbirlığıdir. Kendi ışinizi tamamıyla başkasına havale edemezsiniz. Tamamıyla iyi niyet ve saflık içınde davranırsanız hiç ummadığınız sürprizlerle karşılaşırsınız. Bunun pek çok örneklerini de söy- leyebilırim. O bakımdan çok dikkath davranmaJı, bir yandan da AB'de neler oluyor, neler hissedili- yor, onlann gerçeklerini görmeniz gerekiyor. Bir ta- raftan kendı açımızdan, bir taraftan onlann açısın- dan bakıp en doğruyu, en akıllı olam yapmanız ge- rekir. Burada birşey daha sdylemek ısterim. Bız ken- dımizı küçük ülkelerle değil, büyük ülkelerle kıyas- layalım. Bu zor oluyor, diye düşünülebilır. Ama ışın içini bilenler bu gerçeği de görmeliler. Bakın, Ingiltere tam 12 yıl bekledi ve Fransa Cumhurbaş- kanı De Gaulle mgiltere'nin üyeliğinı iki kez veto ettı. Sonunda da bir referandumla Ingiltere, Irlan- da ve Danımarka üyeliğe kabul edildi. Türkiye güçlü bir ülke. Bu karan da biz verdik. Işin doğru- luğunugörme ve dırençleri anlama açısından da bu gerçekleri bir tarafta muhafaza etmemiz lazım. Öbür yandan da şunu görmeliyiz: Bu kadar muta- bakat olmuş, bu kadar imzalar atılmış, teyit edilmiş. Dolayısıyla bu, ahde vefanın temel taşlanndan bi- risıdk Yani attığımz imzaya sadık kalacaksınız. - Yani verdikleri sözden dönmezler mi? GÜL - Bunu sonuna kadar takip edenz. Burada müzakerelenn başlaması ayn bir şeydir; müzake- relerbaşladıktan sonra bunlann düzgün gitmesi ay- n bir şeydir. Teknık Raporçıktı. AB Komisyonu da- ha önce başka ülkelerde de yaptığı gibi buraya gel- di, bir röntgen çekti. Bu röntgene, yapılması gere- kenler yerine gelmış mı, gelmemiş mi diye baktı. Sonunda gördü ki yerine gelmiştir. "Ben görevinu y tir. Müzakereye başlaynT dedi. Daha hıçbir şey bitmedi. hükümet başkanlan 17 Aralık'ta toplanıp karar alacaklar. Bizim beklenti- mız, onlann aldıklan kararlara uyup müzakereleri başlatmalandır. Bundan sonraki sürecin ise saptı- nlmaması lazımdır. Bu, bir oyalama süreci olrna- malıdır. Ha, bu süreçte zoriukJar tabii ki çıkacak- tır. Bunlar da doğaldir. Büyük bir ülkeyle bu süreç zorgeçecektir. Türkiye de büyük bir ülkedir. Ama önemli olan o süreç içerisinde zorluklann aşılma- sını sağlayacak altyapınuı şimdıden yapılmasıdır. Sünnllerln IçlndeM azıntık - AB 'nin 'Türkiye 'nin Üyeliği 'nin AB 'ye Etki- lerı raporunda Aleviler ve Kürtlerden azınlık olarak sö'z ediliyor. Oysa siz bu noktaların rapor- ian çıkanldığını söylemiştiniz. Bunlar hâlâ du- ABDULLAH GÜL Kayseri, 1950 doğumlu. Yükseköğrenimini fVİktisat Fakültesi'nde tamamladıktan sonra lisans ve doktora çalışması için iki yıl Londra 'da kaldı. Türkiye 'ye dönüşünde Sakarya Üniversitesi Endüstri MühendisliğiBölümü'nün kuruluşunda çalıştı ve burada iktisat dersleri verdL 1983-91 arası Cidde'de tslam Kalkınma Bankası 'nda iktisat uzmanı olarak görev yaptu 1991 'de uluslararası iktisat dalında doçent oldu. Necmettin Erbakan başkanhğında kurulan RP- DYP koalisyon hükümetinde devlet bakanlığı ve hükümet sözcülüğü yaptu 1999 seçimlerinde FP Kayseri Milletvekili olarak TBMM'ye girdL FP'nin kapatılmasmdan sonra AKP'nin kurucuları arasında yer aldu Genel başkan yardımcısı oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP Kayseri Milletvekili seçildL 58. hükümette başbakanhk yapU. Daha sonra Tayyip Erdoğan 'ın yasaklı döneminin sona ermesiyle kurulan 59. hükümette dışişleri bakanhğmı üstlendL ruyor. Sizût bilginiz dışında bu nasılyapılabildi? GÜL-AB üç tane kâğıt çıkardı. Bize Tavsiye Ra- poru'nun örneği toplantı sırasında geldi. Bunu oku- duk. Sizın söylediğıniz Alevı meselesı yoktu. Kürt- lerle ilgili böyle bir tabır vardı. Biz hemen müda- hale ettik. Zaten Sayın Başbakan da oradaydı ve bü- tün bunlan dokümanlardan çıkarttırdık. Teknik Rapor'un birkısrnında Alevilerle ilgili *Sön- nilerin içimkki azmlık' şeklınde bir ıfade vardı. 0 da yanlıştı. Avrupa'da kendilennın alışkın oldukla- n pek çok şey var. Onlar bunlara alışkın olabilirler, ama özellikle Fransa için bu alışkanlıklar daha fark- lı. Bizim için de farklı. Dolayısıyla o da doğru de- ğil. Teknik Rapor'da bunu da kabul etmediğimizi kendilerine söyledik. "Böyle bir avnm yapdamaz" dedik. Plnler, Inançlar, mezhepler - Zaten Kürt veAlevi toplumlannm temsikiie- ri azınlık sayılmanın kendilerince kabul edile- mez olduğunu söylediler... GÜL - Bunlar zaten kabul edılemez konulardır. Bu konulardaki kararlılığımızı herkes biîir. AB Anayasası; dinler, inançlar, mezhepler, farklj kül- türlere saygı gösterilmesi gerektiğini söyler. Eh, biz de saygı gösteriyoruz. Ama şu azınlıkmış, bu çoğunJukmuş gibi siyası sonuçlarçıkartılacak şey- leri asla kabul etmemiz mümkün değildir. - Zaten bu hassas konulan kaşımamn neya- ran olabilir? GÜL -Sadece Alevi konusunda Teknik Rapor'da böyle bir ifade kalmıştır. Bunu gördük ve reddet- tık. -Lozan, BirinciDünyaSavaşısonundan buya- na bozulmamış tek uluslararası antlaşma olarak biliniyor. Alevi veKürtiere azınlıkstatüsü vermek Lozan 'ın temelruhuna ay/an olmayacakmı? Lo- zan ortadan kalkmayacak mı? GÜL - Sanıyonım, bunu demin aynnfısıyla ko- nuştuk. AB'nln yenl anayasası - Peki, AB 'nin elitleri, başta Fransa, Türki- ye 'nin tam üyeliği için referandum istiyor. Bizde ise geçen yıl yapılan bir ankette halkın yüzde 70'inden fazlasının AB üyeliğini istediği ortaya çıktı. Ama bu bir anket sonucu. AB ülkelerinde yapılacak referandumakarşı Türkiye'deneden re- ferandumagidiphalkıngerçekisteklerinin ne ol- duğunun ortaya çıkanlması düşünülmüyor? GÜL - Bu konular Avrupa'da çok tartışılıyor. Bı- Iiyorsunuz AB'nin yeni anayasası haarlandı. Bu ana- yasanın hazırlanmasında Türkiye olarak katkılar- da bulunduk. Bu anayasa, üye ülkelerde şu ya da bu biçimde kabul edilecek. - Baştaİngiltere 'de olmak üzere bu anayasaya ciddi tepkileryok mu? GÜL - Şimdi onlar kendi aralarında bunu tartışı- yorlar. Herkes kendi anayasasını uyguluyor. Biz de bu konularda kendi anayasamızı uygulayacağız. Bizim anayasamızda hangi şartlarda referanduma gidıleceği gösterilmiş. Nitekim yıllar önce, rahmet- lı Özal dönemınde siyasi yasaklann kaldınlması konusunda da bir referandum yapıldı. DolayısıyJa Türkıye'de referanduma gitmenin şartlan bellidır. Türkiye demokratık birülke olduğu için de tabii ki halkımızın eğılimlerine göre hareket edeceğiz. Es- ki Türkiye'den bahsetmıyorum. ama bugünkü Tür- kiye'de halkın "Hayır" dedığı bir şe>ı yapmak da mümkün değildır. Bugünkü Türkiye demokratik- tir, şeffaftır. Halkın ıradesi TBMM'deyansımakta- dır. Bunun çok somut örneğini Irak Savaşı 'nın baş- langıcında TBMM'de açıkça gördük. llende ne olur. bilemeyiz. Ama bugünkü süreçte halkın desteği vardır. tlende müzakereye başlanz, müzakere sü- recinde halk memnun olmaz, dünya şartlan, AVTU- pa şartlan değışır; tam üyelik günleri yaklaşırken iktidarlar buna farklı bakabılir. 0 zaman belkı ana- yasa değişikliği olur, bihniyorum. Beüa bu ışler için de referanduma gitme ımkânı çıkar. Müzakere süreci - Raporda tanmsal ve bölgeselsübvansiyonlar, serbest dolaşım gibi konularda komisyonun yeni kısıdayıa önerüergetirebileceğisöyleniyor. Siz bu sımrlamalan nasıl karşılıyorsunuz? GÜL - Müzakereler, aday ülkenin AB standart- lanna yaklaşması, uyum sağlaması için yapılıyor kı artık o ülke AB"ye tam üye olduğunda, Hak- kı'yle Iskoçya bırbırlenyle birleşeceğine göre o za- man dengesizlikler ortaya çıkmasın. Bu süreç için- de aday ülke aleyhine bir şey yapmak demek o ül- keyı zayıf tutmak ve tam üyelik olduğunda da o ül- kemn birliğe yük olmasına sebep olmaktır. Dola- yısıyla amaca aykındır. Niyetınız iyi olabilir, ama yanlış adım atabılirsiniz. Müzakere süreci. uzun vadeli sağlam yapı ortaya çıkartmayı hedefler. Biz daha müzakereye başlamadan fınans sektörüyle il- gili yapısal değişıklikler yapılmadı mı? Hâlâ da yapmıyor muyuz? Bunlar belki kısa vadeli zor olu- yor. îstedığıniz gıbı fiyat artışlannı yapamıyorsu- nuz, ıstediğiniz gibi yatınmlann önünü açamıyor- sunuz. Bunu yaparsanız uzun vadede başansız olu- yorsunuz. Ama kısa \adede günü kurtanyorsunuz, geleceğinizi mahvediyorsunuz. Biz şimdi kısa va- dede biraz daha zor yaşamayı göze alıyoruz, ama önümüz açık olsun, diyo- ruz. Bunun işaretlerini de gehşmelerle görü- yoruz. Müzakere süre- cinde deyapılacak bir- çok şeyde böyle ola- caktır. Ama biz her za- man çıkarlanmızı koru- maya devam edeceğiz. 'Tarımı sübvansiyonla ayakta tutamayız' - Ama Türkiye 'de AB üyeliğiyle birlikte Türkiye tanmı- nm öleceğipek çok kesimde tartışma konusu. AB üyeliği gerçekten Türkiye'de tarım sektörünü öldürebilir mi? GÜL - Bakın, bir sektörü belli bir sübvansiyonla ayakta tu- tamazsınız. Bunu yaparsanız o zaman da başkalanna haksız- lık yapmış olursunuz. Önemli olan yaptığınız işi sürekli ya- pabilecek sağlıklı hale getirebilmektir. Bizim şimdi hedefi- miz tanmı verimli hale getirmektir. Zaten Gümrük Birliği üye- siyiz. O zaman tanmda da yanşabileceğüniz şekdlde ne yap- mamız gerektiğine bakmamız lazımdır. Tanm politikası hü- kümetin ihmal ettiği bir politika değildir. Aksine, en önem verdiği politikalardan birisidir. Bizim, nürusumuzun büyük bir kısmını mutlu etmemiz lazım. Onlar da tanmda oldugu- na göre nasıl önem vermeyiz... Aynca hayvancılık, tanmın bir parçasıdır. - Ama hayvancılık can çekişiyor... GÜL -flciyıllık AKP hükümeti'nde hayvancılığa inanıl- maz destekler verdik. Biz öbür yatınmlardan kısıp bu sektö- re yaürdık. Ha>-vancılığa çok önem veriyoruz. Hatta 2003 büt- çesinde hayvancılığa ayırdığımız paranın tamamı kullanıla- madı. Dolayısıyla ben burada tanma verdigimiz önemi ifa de etmek isriyorum. Tanma hem kalkınma hem nü- rusumuzu daha fazla büyük şehirlere yığmama. ve oradaki nüfusumuzu refaha kavuşturma açı- sından önem venyoruz. Petrol ne kadar stra- tejikse tanm da bizim için stratejik önemi olan bir konudur. - Acaba AB, Türkiye ekonomisi nasılsa IMF 'ye emanetgözüyle bakıp 2010 sonra- sı IMFprogramının sonucunu mu bekle- yecek? GÜL-Burada AKP hükümeti'nin genel ekonomikpolitikası ve IMF ve Dünya Ban- kası politikasıyla ilgili bir açıklama yap- mak isterim. Biz şu anda IMF ve Dünya Banka- sı'yla iyi ve sağlıklı ilişkilerin devam etmesine önem veriyoruz. Ama her- kesten de bu ilişkilenn nitelığine hiç değilse dönüp bakmalannı istiyoruz. modernleşmenin öncülerinden biri - Bu ilişkiler nasıl? GÜL-Bugün Türkiye'nin IMF ve Dünya Ban- kası'yla ilişkileri AKP hükümeti öncesi dönem- den çok farklı. Biz. AKP olarak seçimlerden ön- ce iktidara geleceğimizi biliyorduk, yani tahmin ediyorduk. Bütün anket sonuçlan bunu gösteri- yordu. Dolayısıyla esas sorumluluğu alacağımı- zın bilinci içüıdeydik. Hatta o ddnemde hatırlar- sanız, gerek ben. gerek Tayyip Bey, konuşmala- nmızda. "Ateşten gömleği gHeceğiz. Onun içİD hazırlaıııyoruz,'' diyorduk. Ciddi de bir ekonomi politika programı hazırladık ve bunu seçim be- yannamemızde Türkiye ve dünyaya du>ıırduk. Seçimlerden önce Türkiye'de faizler düşmeye başladı. Seçimler öncesi Türkiye'de insanlar çok karamsardı. Bizi son ümit olarak görüyorlardı. Biz başansız olursak insanlan kahredeceğimizı bili- yorduk. Onun için büyük bir sorumluluk duygu- suyla bu programı hazırladık. Hükümet olduktan sonra IMF ve Dünya Bankası 'yla ilişkiler sağlık- lı gelışmeye başladı. Aynı galaksideki insanlar olarak konuştuk. Onlann söylediklerinin büjük çoğunluğunu da kabul etmedik. "Bunlar Türld- ye'de uyguianamaz. Doğru oimaz, iyi somıç ver- roez," dedik. Bu söylediklerimizi büvoik bir anla- yışla karşiladılar. Bizı kısa çıkarpeşinde koşan bir siyasi takım olarak görmediler. Bu ilişkiler bu çerçeve içinde devam ediyor. Bunun sonuçlan da alınmaya başlandı. Tabii İd bugün Türkiye'de her şey çok iyi değil. Ama iki yıl öncesine kıyasla epey- ce yol aldık Zaten Berlin 'de de, "Türiaye'den ni- ye koriaıyorsunuz'' diye sordum. "Tûrldye, artık ekonomisi sürekli büvüyen bir ülke. Tam üyeSk- le birükte herkesin Türkiye'den buraya hüeum edeceğini samyorsanız rüya görüyorsunuz'" de- dim. Biz hiçbirşeyi başkalanna havale etmeyiz. Na- sıl ki ekonomiyi IMF ve Dünya Bankası'na ha- vale etmedik, ama gerektiginde yardım aldıysak AB konusunda da böyle yaptık. - Peki, AB ülkelerinin kendi iç hukuk kural- lart ve iç yapüanm korumaya özen gösterdik- lerinibUiyoruz. Buna karşdık Türkiye 'den İçHiz- met Yasası ve MGK'de ciddi değişiklikler isti- yorlar. Sizce bu bir aynmcüık değil mi? GÜL -Her ülkenin kendi özelliklen olduğu gi- bi Türkiye'nin de kendi özellikleri olmaya devam edecektir. Ama bunlar demokratık, evrensel ya da AB insan haklan ve demokratik standartlanna aykın olmayacaktır. Tabii ki sivil-asker ilişkileri de bu çerçeve içinde olacaktır. Bir zamanlar bi- zim özel şartlanmız vardı. Biz bunu görmedik ya da anlayışia karşıladık. Bunlar çok söylendi. • Solcular ve sağcılar Türkiye'de bunlan ya- sadılar... GUL - Evet. Ama solcular galiba daha çok ya- şadı. Bugün aynı zihniyette değiliz. tnsan hakla- n, demokratik standartlar aynı olacak. Bu açıdan baktığımızda MGK'de bir değişiklik yapılması gerekiyordu. Dolayısıyla sivil-asker ilişkileri de birlikte olduğumuz ülkelerde neyse o olacak. Bü- tünüyle Silahlı Kuvvetler, ordumuz bunu çok an- layışla karşıladı. Yeter ki bizim farklı niyetlerimiz olmasın. Siyasi kadrolann niyetleri açık, net ve çok şeffaf olmalıdır. Zaten Silahh Kuvaetlerimiz de modernleşmenin öncülerinden birisi. Öyle de- ğil mi? Silahh Kuvvetler'in buna karşı olması bir paradoks olur. Dolayısıyla da hep birlikte bu de- ğişim, transformasyon sürecini yapmaya devam ediyoruz. Kahlre de toplantı - Barzani, Ankara ziyaretinde, Dışişleri Ba- kanlığı ile Kerkük'ün Kürt devletinin birpar- çası olması konusunda anlaşhklannı söyledL Bu doğru mu? GÜL - Kuzey Irak'ta ne yapılanma olduysa 10 yıl boyunca Türkiye'nin koruması ve şemsiyesi altında oldu. O günkü sartlar bunu mecbur kılı- yordu. Bizim için Irak vardır. Bu Irak ülkesinde bizim akrabalanmız var, aynı Bulgaristan'da, Yu- nanistan'da da olduğu gibi... Dıyarbakır'daki in- sanjnıız Irak'taki ınsanla akraba değil mi? Hatta Arap akrabalanmız da var. Biz bu akrabalanmı- zın herhangi birşekilde haksızlığa uğramasına göz yumamayız. Bu işin banş içinde hallolması bizim isteğimizdir. Savaşsız, banşçı bir yoldan çözüm bulunması için de bu ayın sonlanna doğru Kahi- re'de birtoplantıyapılacak. Bu toplantıyı yapma konusunda Barzani, Talabani ve Aflawi de fikir birliğine varmıştı. -ABD BaşkanlıkseçimlerindeKerry kazanır- sa Ortadoğu vedünya koşullannınyeniden dü- zenleneceği söyleniyor. Bush 'la devam karan alınırsa da savaş ortamımn başka ülkelere de sıçrayacağı hesap ediliyor. Türkiyehem önem- li coğrafi konumda hem de ekonomisiistikrar- lı değil Bu gerçeklerigöz önünde tutarak Tür- kiye'nin bütün olasılıklan hesaba katarakçiz- diği bir dışpolitikası var mı? GÜL-ABD'yle arada zaman farkı olduğu için televizyonlarda tartışmalan izleyemedim. Kaset- lerini getirtip izledim. Biz de ilgiyle sonucu bek- liyoruz. Ama sonuç ne olursa olsun Türkiye'nin önemini berkes biliyor, Bakın, artık Türkıye bü- tün dünyada inanılmayan bü" noktaya geldi. - Son birsoru. AKP'nin, ABD'nin onayıyla hükümet olduğu iddialan mutlaka sizin de ku- lağmıza gelmiştir. Bu konuda söylemek ıstedi- ğiniz bir şey var mı? GÜL - Bakın, AKP kurulduğunda bizimle hiç- bir temaslan olmadı. Hiçbiryakınlığımız da yok- tu. Ama ne zaman ki seçimlen kazandık o zaman ilişkiler başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle