17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA İV | j I Â I UJK. [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Selçuklu ve Osmanlı'yı belgeleyen 'Cumhuriyet Mimanmız' artık kitaplığımızda Sedat Çetintaş'a kavuşmak...Derlerki Osmanlı'nın ünlü bil- gelerinden Koca Ragıp Paşa, en zor sorulannı bilen bir öğrencisi- ni "övmek" için söylemiş; "Ol- mavasın beş beldeden birinden; Darende'den, Divriği'den, Arapgir'den, Eğin'den, Gü- rün'den..."; Bu beldelere yine Osmanlı dö- neminde "Belde-i hamse-i mu- tahara" denirmış. Yani "en te- miz seçilmiş beş belde"... Bugiin de aynı yerlerde şöyle bir dolaşsanız, " Yukarı Fırat Va- disi"nden beslenen, gizli kalmış bir "uygarlık dünyası" karşısın- da saygıyla durur, hatta "tutu- lur" kalırsınız... Buralarda yetişen insanlardakı, doganın onca aşılmaz engellerine ve yaşamın onca zorluklanna rağ- men öylesi bir "ustaüğı ve zara- feti", evlerine, kentlerine, eşyala- nna, yemeklerine, her şeylerine nasıl da armağan ettıklerine şaşı- nr, anılan önünde saygıyla susar- sınız... Tıpkı, 1889'da Arapgir'de do- ğan mimar Sedat Çetintaş'ın, Cumhuriyetin o ilk yıllanndaki onca güçlüklere ve "yalnızhğı- na" rağmen tarihi ve anıtsal ya- pılanmızı akıl duracak bir özen ve aynnhh çahşmalarla nasıl da "rölöve" ettigine şaşırdığımızgi- bi... Arkeolojinin simge eserlerin- den, Selçuklu 'nun ve özellikle de "Klasik Osmanlı Dönemi"nin mimarhk şaheserlerine kadar, Cumhuriyet devrimiyle birlikte devraldığımız en görkemli kültür hazinelerimizi hem belgeleyen hem de "korunmalan" için ya- şamını adayan mımanmıza kim bilir neler borçluyuz... İTÜ'nün vefası tstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve onun çahşkan eski rek- törü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, işte bu "ulusal borcu" ödeyebil- mek için çok anlamlı ve en az o kadar da değerli bir hizmete ön- derlik ettiler. Sanat tarihi dünyamızın aynı çalışkanlık içindeki alçakgönül- Iü emektarlanndan Prof. Dr. Ay- la Ödekan'ın Sedat Çetintaş'la HEM MÎMAR HEM RESSAMDI... Sedat Çetintaş'ın Bursa çalışmalanndan Orhan Camisi Rölövesi. 1934'te yapmış (üstte). Ressamlığıyla mimarlığını birlikte kanıtladığı bir cephe rölövesi. 1914'de yapmış (solda). Edirne'de Meriç Nehri kıyısında çalışırken (ortada). ilgili tüm bilgi ve belgeleri derle- mesini hem özendirdiler, hem destek verdiler. Böylesine kapsamlı ve özenli bir belgeseli "ÎTÜ Yayınla- rı"nın üstlenmesini sağlayan Prof. Dr. Yıldız Sey ile tarihsel arşivlerini açan Mimarhk Fakül- tesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şe- ner de aynı desteğe gönüllerini kattılar. Böylece, tıpkı yine "beş beldenin" karşısında duyulan hayranlığa benzer bir duyguyla alıp inceleyebileceğiniz; "Yazı- ları ve Rölöveleri ile Sedat Çe- tintaş" kitabı, efsanevi bir mi- mara ortak vefa borcumuzun ese- ri olarak yaratılmış oldu... Bir aşkın' belgeseli Özel ve özgün bir cilt içinde. 108 rölöve paftasıyla birlikte mi- marhk ve sanat dünyamıza arma- ğan edilen kitapta, Cumhuriyetin o kuruluş yıllanndaki "kente ve mimarlığa" olan saygı da belge- lenmiş oluyor... Örneğin, Sedat Çetintaş, 1923 'te ne Istanbul'da, ne de An- kara'da... "Bursa"da belediye fen işleri dairesinin miman... Bu kentteki tarihi yapılara ait rölöve- lerinı 11 yıl sonra yeniden Bur- sa'da sergilediğinde, Türk mima- risiyle ilgili bir de konferans ve- riyor... Mimari çalışmalannı takdir e- den ve yazılarına sayfalannı açan Cumhuriyet gazetesi sahibi Yu- nus Nadi, 1932 de Atatürk'le ta- nışmasını sağlıyor. Çizimlerine hayran kalan Atamız, 1933'teki Chicago sergisı için çok sevdiği Şebzade Camisi'nin rölöveleri- ni de yapmasını istiyor. Bunun üzerine caminin yanı başında 2 odalı bir ev kiralayan Sedat Çetin- taş, gece gündüz tam 6 ay çalışa- rak ABD'deki Türkiye sergisine Şehzade'nin çizimlerini hazırlı- yor... Ayla Ödekan, bilgisayar bir ya- na, uzaktan ölçüm aletlerinin bi- le bulunmadığı ve tüm ölçüleri "elle" ve "cetvelle" alınarak çi- zilen, ama her biri bugünün en ile- ri tekniğiyle bile kotanlamayacak kadar aynntıh ve hassas olan rö- löveler için diyor ki; "Bu ancak bir aşkia olabilirdi"... Sedat Çetintaş da aynı aşkıyla sevdalandığı tarihsel mimarimi- zin ve kendi mimarlanmızın de- ğerini bilemeyen "Batıcı"lar için 1941 'de bakın neler yazıyor; "Av- rupalı mimarlar çağrüarak mo- dern mimari ile övünmek, ken- di halisüddem (saf ve soylu) ata- mızı unutup da başkasının uyuz eşeği ile yarışa çıkmamıza ben- ziyor..." Bunları da okuyunca düşün- düm... Kültür ve Turizm Bakanı Er- kan Mumcu'nun, işte bu yurtse- verliğin ve "kimlikli yaşama sevdası"nın mimarlığımızdaki kahramanıyla bizleri ve gelecek kuşaklan yeniden tanıştırdıklan için, Ayla Odekan ile yardımcıla- rına "tüm ulusumuz adına" ödül vermesi, ne kadar da anlam- lı olur... Sergidesanatçının çabşmalanndan farklıörnekleryer abyor Ergin înan Garage ofArt 'ta Kültür Senisi - Gara- ge OfArt Sanat Galerisi, 30 Ekim'e dek Ergin lnan kişisel resim sergi- sini ağırhyor. Sergi, sa- natçının son dönem ya- pıtlanndan portre çalış- malan, uzun mektuplar ve özgün baskılan içeri- yor. 'Amos Kertenkelele- ri ve Ben' (tuval üzerine yağlıboya), 'Mektuplnk 1' (duralit üzerine kolaj yağlıboya), 'Soyut Kompozisyon'. sanatçı- nın bu sergisinde yer ver- diği yapıtlanndan. lnan, varoluş-yokoluş kavram- lanna eğildıği, yaşam ile gerçeklik karşısında in- sanoğlunun tavrını ru- hunda ve beyninde şekil- lendirerek dışavurduğu gerçeküstü yapıtlannda Asya. Avrupa ve Anado- lu kültürlerinden edindi- Ğı birikimi buluşturuyor. Insan fıgürleri, böcekler, kelebekler, sürüngenler, gözyaşı damlalan, yap- raklar gibi nesneler ve yazıyla bütünleştirdiği kompozisyonlan, felsefe oluşturacak bir temel üzerinde betimleyerek, ikonografik ve kültürel imgeler arasında kurulan görsel, simgesel ve mis- tik ilişkileri yansıtıyor. Ergin înan, 1964-68 yıllannda Istanbul Dev- let Tatbiki Güzel Sanat- lar Yüksekokulu Resim Bölümü'nde sanat eğiti- mini tamamlamasının ar- dından, aynı bölümde 1968 yılında asistan ola- rak göreve başladı. 1970 yılında Federal Alman hükümerince ve- rilen 'Alman Akademik Mübadele Bursu'nu ka- zandı ve Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde çalışmalannı sürdürdü. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakülte- si'nde öğretim görevlisi oldu. Yurtdışından çeşit- li burslara hak kazanan, çalışmalannı ülkemizde ve yurtdışında sürdüren sanatçı, 1985-86 yıllann- da Berlin Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nda konuk profesör olarak ders de verdi. (0 212 351 16 04) Oskar Werner - François Truffaut Filmleri Haftası Sinemanın eskimeyen tadı Kültür Servisi - TÜRSAK Vakfı 1995 yılında başlattığı ve gelenekselleşen özel başlıklar altında düzenlediği Tüm haf- talan'nı ekim ayında da sürdü- rüyor. 'Oskar Werner - Fran- çois Truffaut Filmleri Hafta- sı'; bin oyuncu, diğeri yönet- men olarak sinemanın unutul- maz iki ismini. her ikisinin de ölümlerinden tam 20 yıl sonra beyazperdede buluşturuyor. ikl gün arayla öldüler Pek çok filmde buluşan, bu i- ki usta iki gün arayla ölmüşler- di. TÜRSAK Vakfı, Avusturya Kültür Ofisi ve Fransız Kültür Merkezi'nin işbirliğiyle 23 - 27 Ekim tarihleri arasında, iki us- tanın sinema tarihine geçmiş toplam sekiz filmini izleyiciy- le buluşturuyor. Etkinlik kap- samında filmler, Fransız Kül- tür Merkezi ve Beşiktaş Beledi- yesi Levent Sinema TÜR- SAK'ta hafla boyunca ücretsiz olarak izlenebilecek. Etkinlikte, film gösterimle- rinin yanı sıra paneller de dü- zenlenecek. 'Oskar Werner - François Truffaut'nun Dü- şündürdükJeri' başlıklı panel 23 Ekim'de, 16.00 -17.30 saat- leri arasında Fransız Kültür Merkezi'nde yapılacak. Arilla Dorsay'ın yürüteceği panele, Aslı Selçuk, Deniz Bayrakdar Sevgen, Fransadan sinema yazan Nicolas Azal- bert ile Avusturya'dan 'Oskar Werner Das Filmbuch' kita- bının yazan Raimund Fritz kahlacaklar. 18.00 -19.00 saat- leri arasmda yapılacak kokteyl- in ardından gecenin açılış filmi • 'Jules & Jim', 'Fahrenheit 451','La Femme d'a Cote / Komşu Kadın', 'Vivement Dimanche / Neşeli Pazar'. 'Ship of Fools / Çılgınlar Gemisi' 'Eroica', 'The Shoes of the Fisherman / Balıkçının Ayakkabılan', 'Le Dernier Metro / Son Metro' olarak François Truffaut'nun yönettiği ve Oscar Werner'in 1961 yapımı; Henri-Pierre Roche'un romanından uyarla- nan 1961 yapımı'JuIesA Jim' gösterilecek. Etkinlikte gösterilecek film- ler arasında yer alan 1966 tarih- li, 'Fahrenheit 451' yönetme- nin tek bilimkurgu denemesi. 1984 yılında kanserden ölen Truffaut'nun, ölümünden bir yıl önce çektiği son film 'Vive- ment Dimanche/Neşeli Pa- zar' yine bir gerilim, ama daha çok gerilim parodisi olan şen ve sürükleyici bir yapım (Marak karşımıza çıkar. Yönetmen bu filmde başrolleri Fanny Ar- dant. Jean Louis Trintignant ve Jean Pierre Kalfon'a verir. Karakter oyuncusu Avusruryah büyük oyuncu- nun filmografisinde önemli bir yer rutan ve yönetmenliğini Walter Kolm-Veltee'nin yaptı- ğı 1949 yapımı 'Eroica'da dünyaca ünlü besteci Beetho- ven'in Napolyon'un Viya- na'ya ilerlediğini duyması, bü- yük bir coşkuyla Fransız gene- ralin onuruna 'Eroica Senfoni- si'ni besteleme serüveni anlatı- lır. Yönetmenliğini Michael Anderson'ın yaptığı 'The Shoes of the Fisherman/Ba- lıkçının Ayakkabılan'da Os- kar Werner başrolü iki büyük usta oyuncu Anthony Quinn ve Laurence Olivier ile payla- şır. Filmde Lvov Başpiskopo- su Kiril Lakota'nın yirmi yıl Sibirya'da bir çalışma kampın- da kaldıktan sonra özgürlüğe kavıışması ve esir düşmüş olan Katolık başpiskoposun yerine Roma'ya gönderilmesi konu ediliyor. (0 212 244 52 51) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Eleştirmemiz Gereken Nedir?(1) Yeni tiyatro sezonunun ilk ayının sonuna yak- laşırken, basındaki tiyatro ilanlanna şöyie bir bakmak yeterli. llanlarda ağırlık ödenekli tiyat- rolarda; özel tiyatroların ilan sayısı ise üçü, dör- dü geçmiyor. Bu ilanlar, sponsor bulabilmiş ti- yatro topluluklarına ait. Ama öte yandan bu sezonla birlikte perdelerini açabilmiş özel tiyat- roların sayısının ilanlarda gözükenlerden çok daha fazla olduğunu da sanmıyorum. Bunda, devlet tarafından her yıl özel tiyatrolara yapıl- makta olan yardımın bu yıl gecikmesi de rol oy- namış olabilir. Eğer bu gerçekten böyleyse, durum daha da vahim demektir. O zaman kar- şımıza çıkan fotoğrafta özel tiyatrolar, artık ek- sik demektir. Daha da açık ifadeyle, bu ülke- de tiyatro yaşamı, kısa sayılamayacak bir sü- reden bu yana ödenekli tiyatrolar tarafından yönlendirilmektedir ve bu durum, yıldan yıla daha da yoğunlaşmaktadır. Ister Devlet Tıyat- rolan, ister Şehir Tiyatrolan olsun, ödenekli ti- yatroların ülkemizin geçmişinde her şeyden önce bir tiyatro seyirci kitlesinin yetiştirilmesi ve tiyatronun sokaktaki insan açısından -çok, çok sınırlı ölçüde olmak üzere- bir tür alışkan- lığa dönüşmesi bağlamındaki katkıları ne yad- sınabilir, ne de küçümsenebilir. En yakın örnek olarak, eğer Eskişehir Belediye Tiyatrolan, ku- ruluşunun beşinci yılında üçüncü sahnesini de açıyorsa, bu durum o kente tiyatroyu ağıriıklı olarak Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin gö- türmüş olduğundan başkaca bir anlam taşıya- maz. Bu nedenle, eğer bu ülkede bir tiyatro ya- şamımızın olmasını istiyorsak ya da böyle bir yaşamın varlığından söz ediyorsak, o zaman ödenekli tiyatrolarımızın da bu yaşamın çok önemli bir parçası olduğu gerçeğini asla göz ardı edemeyiz. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, öde- nekli tiyatrolara, bunların yönetim ve işleyiş bi- çimlerine ve üretimlerine yönelik eleştiriîeri- mizde çok, ama çok dikkatli olmamızın bir ge- reklilik olduğuna kesinlikle inanıyorum. Çünkü bu bağlamdaki eleştirilerin bu kurumlan, özel- likle de tiyatro seyretmek ile seyretmemek ara- sında henüz bocalayan kitle bakımından, hır- palayıcı, gözden düşürücü nitelik taşıması, hatta ödenekli tiyatrolara ihtiyaç olup olmadı- ğı gibi bir tartışmayı gündeme getirmesi, Tür- kiye'nin bugünkü gerçekleriyle bağdaşamaz. Bugün ödenekli tiyatroları gündemden sildiği- mizde, ülkemizde neredeyse tiyatro uygula- ması diye bir şeyin de kalmayacağını hesaba katarak, eleştirilerimizde yapıcı ve yol gösteri- ci olmamız, kesinlikle bir ihtiyaçtır. Bu söyle- nenlerden asla yapılması gereken eleştirilerin yapılmaması veya aslında çok sakıncalı bir 'hoşgörü' atmosferiyle sulandırılması gerekti- ği gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Çünkü bu- gün ülkemizdeki ödenekli tiyatrolar açısından dile getirilen eksiklerin ve yetersizliklerin büyük bir bölümü, belki de bugüne kadar eleştiri adı altında yapılmış olanların yeterince eleştiri ola- mamasından kaynaklanmadır. Eleştirinin ya- pıcılığı, ancak yapılmış olanın yetersizliğinin belirtilmesinin ardından yapılması gerekenin yolunun gösterilmesiyle, önerilmesiyle gerçek- leşebilir. Bugün ödenekli tiyatrolara yönelik ve yapıl- ması kesinlikle gerekli eleştirilerin, kural olarak kişileri bir yana bırakıp üretimlerin niteliği ve düzeyi üzerinde odaklaşmasının, ülkemizdeki tiyatro yaşamı bağlamında mutlak bir gerekli- lik olduğuna inanmaktayım. Böyle yapıldığı, yani eleştiriler üretim üzerinde odaklaştırıldı- ğında, aksaklıkların ve yetersizliklerin sorum- luları da zaten kendiliğinden ortaya çıkacaktır; ama onların ortaya çıkmalarının yanı sıra, doğ- ru olanın yolu da, hiçbir kişisel hesaplaşmanın gölgesini taşımadan gösterilmiş olacaktır. ör- nek vermek gerekirse, bugün Istanbul Beledi- yesi Şehir Tiyatroları'nın başında kimlerin bu- lunduğu, bu kişilerin kökenleri vb. gibi husus- lar beni hiç ilgilendirmiyor. Ama bu kurumun gerçekleştirdiği yapımların niteliği ve düzeyi - oyun seçimleri de dahil- çok ilgilendiriyor. De- mek istediğim o ki, bu bağlamda kişisel sorum- luluklara yapımlardan yola çıkarak gidelim; yoksa tam aksi yöndeki varsayımlarla değil! Konuyu, bu kez özel tiyatroları da dahil ede- rek, haftaya sürdüreceğiz. e-posta: ahmetcemalca superonline.com acem20(V/ hotmail.com Gramophone Ödüllerî açıklandı I LONDRA - Klasik müzik dünyasmın Grammy ile birlikte en önemli ödüllerinden sayılan 'Gramophone Ödülleri' açıklandı. Ingiltere'de 1923 yılından bu yana yayımlanmakta olan Gramophone dergisinin düzenlediği yanşmada 'Yıluı Kaydı' ödülünü Rene Jacobs yönetimindeki Concerto Köln-Ghent Collegium Vocale'nin doldurduğu Mozart'ın 'Figaro'nun Düğünü' operası aldı. Çek mezzosoprano Magdalena KozenaYılın Sanatçısı seçilirken John Williams'ın fihn müziklerinden birçok klasik kayıt ve konserlerle 101 yıldır varlığmı sürdüren Londra Senfoni Orkestrası 'Yaşam Boyu Başan' ödülüne değer görüldü. Japon sinemacıya ödül • BRÜKSEL(AFP) - Belçika 31. Gent Film Festivali'nde büyük ödül 'Nobody Knows' adlı filmiyle Japon sinemacı Kore - Eda Hirozaku'nun oldu. Fransız besteci Maurice Jarre başkanlığındaki Gent Film Festivali seçici kurulu, ABD'li oyuncu Kevin Bacon'ı da 'The Woodsman' filmindeki rölü için Özel Jüri Ödülü'yle onurlandu"dı. 'En lyi Film Müziği' ödülü, 'Machuca' filminin özgün müziğiyle Miguel Angel Miranda'nın, 'En lyi Senaryo' ödülü de Suha Arraf ve Eran Riklis'in oldu. Atiq Rahimi, festivalde, 'Earth and Ashes' adlı filmiyle 'En lyi Yönetmen'ödülünü aldı. . i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle