17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 0 EKİM 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZÎ Iyi olursan işte köşe, kötii olursan işte maşa 1zbeli Çiftliği'nin (solda) hanımağası Sabiha İzbeli'nin dahayenigelin oiduğu sırada yaşadığı bir olay var ki dinlemeye değer: "Üç günlük gelinim. O zamanlar, bugünkü gibi herkeste otomobilyok. Beni traktöre bindirdüer. Düğüne gelenlerie biHikte çiftliğe vardık. İki kişi koşa koşa yanıma geldi, i/d koluma girip beni içeri, ocak başına adeta uçurdular. Orada kocaman bir maşayı elime verdiler. Ben şaşkın şaşkın bakarken anlattdar: '1yi olursan işte köşe, kötii olursan işte maşa~.' Ben hâlâ elimde maşa, ocak başından aynlamtyorum. Hâlâ yemek yaptyorum." Kahkahalarla gülüyor. Ebelikten hanımağalığaJŞuyöre hem tarihi, hem MJ kültürel, hem doğal hem de insan kaynaklartyla gerçek bir hazine. Hiç ummadığımz anda karşımza neler neler çıkabiliyor; ne ilginç, derinliği olan kişilerie karşılaşıyorsunuz. İzbeli Çiftliği'nin sahibi Sabiha Hamm da Kastamonu 'nun bu değerlerinden yalmzca biri T^belik ve hemşirelik eğitimi ML aldıktan sonra 25 yü süreyle ebelikyapan Sabiha Hamm 'ın bugün İzbeli Çiftliği'nde, yöreye özgü yemekler ve doğal güzellikler eşliğinde konuklanm ağıtiayan bir hanımağa. 72 yaşında olmasına rağmen hâlâ elinde 'maşa'konuklarınayemek yaptyor. ~TT" astamonu rehberamz Ferda Karakaş'la §( konuşurken onun aklına bırden bır fı- _ Z \ . kırgeliyor: "Mudaka İzbeli ÇifttiğTni görmelisüıiz. Sa- biha Teyze'yi arayayım. Bakahm, çiMkte mi?" îzbeli Çıftlıği de ne ola ki? Bilgısızhğımi ba- ğışlayın! Bu çiftlik Kastamonu'nun aşağı yukan 10 kılometre dışında.. Çıftlık, îzbeh Aılesi'ne Padişah Dördüncü ya da Avcı Mehmet tara- findan armağan edılnuş. Çıftlikte yüzyıllardır konuklarağırlanmış;buışgelenekselleşmiş... Çıftlık. 860 dönümlük arazi. Karşıda İzbe- li Ormanı var. Buranın sahıbı Sabiha izbeli tam anlamıyla bır hanımağa. Ebelık ve hemşire- lık eğıtımi aldıktan sonra 25 yıl süreyle ebe- lık yapıp yörenin çocuklannın doğumunu ger- çekleştirmiş. Gerçekliği hiç bozulmamış, eskı fotoğraf- lardan fırlayıp can kazanmışa benzeyen bu çiftlik e%inin duvarlarına asılı fotoğraflara ba- kıyoruz. Sabiha Hamm çok şık bır gıysı ıçın- debirdavette Başka bır fotoğrafta bir yılba- şı gecesı eşıyle dans edıyor. Bugün ise Sabiha Hanım kendı seçımını yapmış. Çıftlikle uğraşmaya karar \ erince yö- re kadını gıbı gıyınmeyı yeğlemiş. Yanı, ba- şında beyaz bır tülbent, üzerinde yıne yöre kadımrun giysilennden... '9O'lı yıllarda Turızmı Teşvik Yasası çıkın- ca Sabıha Hanım gınşimci ruhuyla işi ele al- mış. Nasılsa çıfthğın geleneğınde süreklı ko- nuk ağırlamak var ya, burayı bır konukevı yapmak için kollan sıvamış. Günübirlik ya kahvaltı ya da yemek sofralan ıkramı veri- yorlar. Sabiha tzbelı'yi tanıyanlar ya da tav- siyeyle çıftlikte bırkaç saat geçınp hanka ye- meklennın tadına bakmak ısteyenler telefon edip rezervasyon yaptınyorlar. Ya gece ko- naklama?.. O henüz yok. Burayı görenler, "Kalatan. Bizher şeyerazıyız" dıyorlarmış. Ama şımdılık bu çok zahmetlı \ e önemlı bır ış ol- duğu ıçın Sabiha Hanım yetennce hazırlıklı olmadan bunu göze almak ıstemıyor. Belkı ılerde... Bız ayncalıklıyız ya, rezervasyonsuz Sabi- ha Hanım'ın eşiğınde boy göstenyoruz... Bı- zı pınl pınl, güleç yüzüyle karşıhyor. 72 ya- şına karşın dımdık duruşlu. "Insanlan misa- fır etmek bir şey değiL Onlara rahat ettirmek KONAK TURİZMİYLE NEREYE KADAR? vet, nerede kalmıştık? Akşam saatlerinde Osmanlı Sarayı'na geliyoruz... Içeri giri- yoruz... Girişte yine eskı Kastamonu tah- ta eşyalan, el dokuması, işlemeli örtüler... Pence- relerde yine el dokuması perdeler... Yanda, bah- çeye açüan bir kapı var... Kendimizi bahçede buluyoruz. Masalar. çevre- lennde bahçe ıskemleleri.. Osmanlı Sarayı'run ışletmecisı Hasan Zeki Ünalbızi karşısında görün- ce önce şaşınyor, sonra gülerek bizi buyur ediyor... Az sonra mangal yakıhyor, üzerine etler dizıli- yor... Taze mısırlar da kebap olmaya hazır... Ünaria bir yandan da konuşuyoruz: "Boı bu yaşa geJdim, hâlâ buradayun. Kiın ohırsa oisun, akıi aimakisteyenİere akıl veririm. Ulkem için bir şeyter yapmakis- tiyorum. İlken için bir şeyier yapmak için de önce kendi evine, kendimahaBeae,kendikö)ime\e kendi ffinekatJodabulunman Osmanlı Sarayı'nın restorasyonu ve işletme- si valilik tarafindan kendısine 1996'da öneril- diğinde epeyce düşunmûş. Sonradan elıni ta- şınaltına koymuş, ama cepten de bir servet odemış... Konuşrukça Hasan Bey'in renkh ki- şiliği ortaya çıkıyor... Söz kaçınılmaz olarak Kastamonu nasıl kal- kınacak sorusunda düğümleniyor. Hasan Zeki Ünal'ın görüşü: a Kastamonu'nun sanayryle kaOanması diye bir şey yok. Zaten burada demiryolu oknama- a sanayiyi öküirih'or. Kastamonu'da turizm ve tarizme bağh sektörier bir arada gefiştirümelL Yoksa,eski konaklaria,tarihieserfcrie küitürta- rizminin geüştirihnea çokzor. Her şey birbiri- nebağhçünkü. 1 ' Masa çevresinde oturanlar söze kanşıyor. Osmanlı Sarayı sabahtan akşama Hasan Bey 'den akıl almaya gelenlerie dolup dolup taşryormuş. Bir anlamda herkesin akıl hocası... İŞADAMLARINDAN ŞİKÂYET Hasan Bey Kastamonulu olup da arnk bü- yük şehirlerde yaşadıklan için Kastamonu'nun adını bile ağızlanna almayan kimi işadamlarm- dan şikâyetçi. Sorguluyor. "Neden hiç kiınse onlara bir şe\ sonmryor? Sormazlar tabiL Buraya bir çhi çakmadüar ki Bakm, bir zamanlar bir şirket kurmuştuk. Bu şirfcete Cem Boyner, Şükrü Elekdağ gibi isim- leridedahflettik.Hertürlükatkıdabulunacak- brmı, ama yönetimi ahnayacaklanıu baştan söyiediler. BtziınAnadotu insanı sosyalfaaByeÖerde,dö- ğfinde, cenazede büükte oİur. Ama ekonomik : Sarayı'nın işletmesini tlenen Hasan Zeki Ünal, ' "Kastamonu'nun sanayiyle kalkınması diye bir şey yok. Kastamonu'da turizm ve turizme bağh sektörier bir arada geliştirilmeli. Yoksa, eski konaklaria küitür turizminin geliştirihnesi çok zor. Her şey birbirine bağlı çünkü" diyor. - •*• ğfliz. Bunu sagbdığınıız zaman bir şeyler yapabiMriz." Burada sözü sofra arkadaşlanmızdan Dr. İsmail Menteş alı- yor. İsmail Bey orman mühendisı. Aslen Adanalı, ama burada Kastamonu Çevre Şube Müdürü olarak görev yapıyor. "Kastamonu'da, kalkuuna deyinee ormancıhk ilk akia geten sektörlerden birist Çünkü, Kastamonu itüıin aşağı yukan \üz- de 70kadan ormanla kapk Ormancıuk sekröründe üriin çeşjt- Leyla TAVŞANOGLU Hayri ARSLAN 2 1996 yıhnda restore edilerek turizzne kazandırüan Osmanh SaravL Kastamonu El Sanatlan Merkea'nde sergilenen ahşap eserJer üfiğüıi yaratmak gerekh'or. Kastamonu, sadece tomruk üretimhie kalkmsaydı bu zama- na kadar ohırdu. Ama olmadL Zaten çe\Te bozulmalan her an odun uretimini minimize edebUir. Dolayısryla ormanın odunun dışmda birçok üriinü okJuğunu bihjvruz, ama bunu ekononû- ye katamrvDruz." Neden, pekı 1 "Mantar gibi, tali ürünler dediğimiz np alanında kullamlan, aynca besin değeri >1iksek bitkiler açısmdan burası çok zengin. Zaten Kastamonu'nun arük böigesel olarak kendi kaynaklan- nı ortaya koymasıgerekir. Dünyanm her verindebu yapıhyor. Bun- lann pazarlanıp ekonomhe katkı sağlanması lazun." İsmail Bey dış dünyayla birebir iletişıme geçmenin zorunlu- lugunu da vurguluyor: "Örneğin bizim dışımızdaki insanın tercüıleri ne aşamada? Do- ğa turizmi deyince hangj alanlara yönehnek isth'or? Sadece Kastamonukonaklanyla bu iş ounmvr. Konak. orman, kanyon, tarihi eser birçok yerde \ < ar. Kastamonu burada nere- de? Ne kadar zengüüiği var ve bunlan insanlara nasıl sunacak? Bakuı, siz burada kebap verhorsanız üısanlar gidip bunu Antalya'da da yiyebitir. Ozetiniz, özgü- nünüz ne var? Ona bakacaksınız.*" DlŞARI AÇILMAK CEREK Hasan Bey de İsmail Bey de yerlı turist sek- törüyle bir ılm, biryöremn kalkınmasının çok zor oiduğu görüşünde. Dıyorlar kı "Çünkü onlann size bırakacağı para çok suurhdır. Dı- şardan insan getirmeniz, daha doğnısu dışan açılmaruz gerekivor. Şimdi biz turizmi bu tarihi mekânlarda ya- pıyonız, ama yapnun getirdiği birtakım sakuı- calardan buralarda hizmet vermek çok zor. Modern binalan işletmek çok daha kolay." Kastamonu'da ekolojık tanm ne durumda? "Bunun üzerinde dunüması gerekir" dıyor İsmail Menteş "Tanm il müdüriüklerinin bu konuda çahşmalan var, ama ben bunun deviet- ten çok vatandaşın aile işlermecüığiyle yap- masmdan yanaynn. Çünkü devletin işin içine çok girdiği noktada insanın vararjcıhğı kay- boluyor. Bunu doğa turizmryle birieşürdiğmizde Kas- tamonu'\a gelen turistyöre ürünkrinden yarar- lanma talebini arttıracaktır." Buralann derdi bıtmez. Ama bu dertlerin sıralanması ve artık süreklı çozüm arayışlan ıçine giriknesi sevındincı. Insanlann artık hıç- bir şeyin devlet babadan beklenmemesıni öğ- rendıklerım anlıyoruz. Buralı elını taşın altına sokmayı öğrenmeye başladı anlaşılan. Ne diyelim0 Hayırhsı... BİTTİ önemli" dıyerek bu ışi ne kadar ciddiye aldı- ğım açıkça ortaya koyuyor. Sabiha Hanım bu sağlık ve dinçliğıni neye borçlu? "Ben her gün tereyagL,>-umurta, herkesin kork- tuğu bol kolesterollü yemekleri yerim. Hâlâ sağ- lıklryTm" dıyor. Sabiha Hanım geçen yıl Dünya gazetesının "Yıhn En Başanh Kadını" ödülünü almıştı Bu nasıl olmuştu 0 •'Evet, bu haberi ilk kez bana Cumhuriyet ga- zetesi dmıırdu. Ben çok şaşırdım. 'Aman, yan- lışlık olmuştur. Dağın başındayken beni kım bı- lecek?' dedim.Ama yanhşhkobnadıgıtabiiki or- taya çıkn. Bu benim için fevkalade güzel bir olaydL İnsan ömründe bir defa oisun böyle bir şeyi yaşamah.n Yan odaya gıdıp elinde koca bır dosyayla dö- nüyor. Gerçekten de o ödül töreni ve daha son- ra Sabiha Hanım'la yapıhnış söyleşilerin, hak- kmda gazete ve dergılerde çıkan yazılarm ku- pürlen \ar. Bu kadar popüler bır kadın hep köyde mi otu- ruyor? "Bazen ara ay hiç şehre girmediğim oluyor. Gitmek de içimden geuniyor, doğrusu» Bura- da akrabalar var, Üstetik yarduncımla çiftliğe tam 2 bin ağacı efimizle diktik. Bu benim en büyük zevkim. Her yere dikiyorum. Epey de başanlıyım. Doğaya hiç dokundurmam. Örneğin, yüan zarar verse bile kesinlikle öldürülmesüü istemem. Doğanın bir dengesi varthr. Ama 36 crvchin 33'ünü kuş gehp ahrsa ar- ük katti de vaciptir. O zaman ferman çıkanyo- rum. O yüzden bu ara misafîrlere köy yumur- tası çdiaramıvoruz." YÖRE YEMEKLERJ Söz, Kastamonu ve çevresinin mutfağma geliyor. Konuyu açmaz olaydım.. Gündüz gö- züyle ağzına lokma koymayanlardan ben (Ley- la Tavşanoğju), şimdı Sabiha Hanım'ın, "Şe- nfe, şu bizim höşmeümden birkaç parça kov bakalım. Bir de mis gibi tereyağh köy ekme- ğinden de getir" sözlermi duyunca yenmden zıplıyorum. Ama sözüm ona çizgismı koru- ma altında rutan Hayri Arslan'uı hiç öyle der- dı yok. Içi kaymaklı höşmelımı de tereyağlı firm ekmegini de gövdeye ındiriyor. Hanım*uktan teyzelığe terfi Sabiha Izbeh an- latıyor: "Hoşmelimi Bahkesir'in aksine biz kay- makla yapıyoruz. Borana diye bir yemeği- miz \r ar. Burada,'Yumurtayı sakman bora- nayı yıyemez' derler. Tereyağh bir yumur- ta yapüır, üzerine sanmsakh yoğurt gezdiri- yorsunuz. Kastamonu ve çevTesinde 812 çeşit yemek var. Bunduma adı verilen bir ye- mek var ki muüaka hindi etrvle yapdmah. Pişkin yııfka ufak ufak kesüır. Haş- lanmışhindi suyuna baûnlaraktepsrve döşenir. Arasma tereyağı konur. Üzerine de hindinin et- leri serpiştirÜrvor. Ağır ateşte dibi hafıf tazarn- lıyor. Ağır, ama fe\ kalade lezzeth' bir yemek." Sabiha Teyze'mn yemek tanflennı yazma- ya kalkışsak bır kıtap yayunlamamız gerekir. Onun için sizlerin agzmızı daha fazla sulan- dırmadan konuyu burada keselım ve Sabiha Teyze'ye veda edelim. OSMANLI SARAYI Akşam ohnuş... Bızım mıdeler de açlıktan gurulduyor... Hayri Arslan muzıp muzıp gü- lüyor: u Abia, takıl bana, hayatuu yaşa-. Ama unut- ma, gideceğimiz yerde ö>1eleri>İe tanışacaksm ki yazı konusu çıkarmadan geri dönmeyecek- sm_''Neivı.. Hemzıyaret. hemtıcaret desene... Hayri Arslan takıvor boynuna dıjıtal makinesini, ben çantama atıyorum teybi, kâğıt- lan... Bu arada sakın yanlış anlaşümasın. Hay- n bır yandan fotoğraf çekıyor, bır yandan da hanl harıl not tutuyor, yol boyu... Kaldığımız Kastamonu Öğretmenevi'nden tabana kuvvet yola düşüyoruz... Artık üç kılometre mi, dört kılometre mi ne yürümüşüz... Ana caddede sağa sola bakmaktan boynum tutulacak... Yol boyu yüksek buıalar... Altlarmda modern kafeler... Internet kafeler... Arada bır de koruma altına alrnmış eski Kastamonu evlen .. Burada Sarranbolunun aksine tarihi yapılar tek bir semtte, bir arada değil.. Şehır ıçine ser- pıştinlıp kalmış... Ama arka sokaklarda bir- kaçını birden brr arada görmek mümkün... Bir ara yola sapıyoruz Ilerde sol kolda görkemli tanhı bir yapı. Çok güzel koruma altına alınmış.. Üzennde Osmanlı Sarayı yazıyor Buranın işletmesini birkaç yıl önce, son- radan Istanbullu, doğma büyüme Taşköprülü avoıkat Hasan Zeki Ünal üstlenmiş... İçeri grnyoruz...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle