17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 £<İM2004CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZt 'Öğretim birliği' kavramıyla dinsel eğitimin yerine laik ve ulusalcı bir anlayış geldi • Cumhuriyeti frıranlar, eğitim ie içinde olmak izere, kendi toşullanmızı göz önünde tutarak bir '•Türk hikliği"ni kuruyorlardı. İlginç bir gelişme de şuydu: Eğitimle aydınlanma iİşkisi gitgide derinleşiyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilkokul öğretmen ve öğrencilerinin giysileri (solda). 1936 yılında Ankara Ticaret Lisesi'nin kız öğrencileri (sağda). umhuriyetineğitimdevrimi Nasıl Bir Eğijjj İstiyori 1 ' 9 Türkiye, pek bilinen bir gerçektir, 1918'den başlayarak büyük bir dönüşüm yaşadı: Önce, bir Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla bağımsızlığını elde etti; onu, 1940'lara değin uzanan bir köklü reformlar dizisi izledi. Söz konusu reformlar. özellilde bir Müslüman ülkesi için, bir "devrim" niteliğindeydi: Devrim, emperyalizmin saldınsından kurtanlmış bir ülkeyi. iktisadi ve sosyal bakımdan ayağa kaldınp kalkındırmak için gerekti; onun yanı sıra yeni toplum - yeni insan modelini yaratmada, yâni eğitimde de\Tİmci bir yol tutulmalıydı. Eğitime, üstelik en önemli bir araç olarak bakıldı ve saptananhedefde laik- ulusal kimlikli yeni kuşaklar yetiştirmekti; çağıru yakalamak onlarla olacaktı. Cumhuriyet. eğitime böyle yaklaştı ve modera bir sıstem ortaya koydu; Müslüman dünyada benzersizlığı de, en başta bununladır. Gelişmede, kımi aşamalardan bahsetmeliyız. Saltanattan Cumhurlyete oecerken 1918-1923 yıllannda, ölüm-kalrm mücadelesi başta geldiği için, eğitim sorunu öne çıkamazdı. Ancak, bu koşullarda bile, "Kuvayı Müfiye ruhu", bütün yurdu baştan aşağıya dolaşırken eğitim sorununu tartışmaya zaman ayırdı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilir; tarihimızm hızlanmasınm bir işaretidir de bu! Saltanattan Cumhunyete geçerken, değerli bir eğitimcimİ2İn, Profesör Necdet Sakaoğju nun eğitim düzeyimizle ilgili şu saptaması önemlidir: Kadınlarm ve kızlann yüzde 98'i ümmî olmak üzere, 12 rmlyon nüfusun sadece 1 milyonu "okuryazannr diyebilirken; 355 bin çocuk ve genç de, olanaklan, koşullan birbirinden çok farklı ama ortak adlan "mektep" olan eğitim kurumlanna devam ediyordu. Görevdeki 12 bin öğretmenin ise, -en iyimser bir tahminle- sadece 3-4 bini muallim mektebi, sultanî, idadî çıkışlı iken; ötekiler, medresede yetişmiş ya da ılkokulu bitirmışti (Osmanlı'dan Günümüze Eğitim Tarihi, s. 168). Ortada, eğitim diye, tam bir "alabulacahk"tı! Bu "alabulacalı" sistemin -belkı- asıl tehlikesi ise, "birbirlerinden kopuk. dünya ve ahiret görüşleri bağdaşmayan kuşaklar" yetiştirmesiydi; bunun temelinde de, "yapılan, havalan, programlarL öğretim kadrolan, amaçlan farklı okul ve medreseler"di; "kurumlar arasında da şiddetii mücadeleler vardL Eskiler yenilere, yeniler de eskiye duşmandT Özetle, göze ilk batan. "mektep - medrese ikiliği"ydi ve önce onu ortadan kaldınp "öğretim birliği"ni sağlamak gerekiyordu; ve hemen arkasından ya da beraberinde, ulusal, laik, halkçı, kısacası çağdaş bir eğitime geçilecekti. Ortam da uygundu ve "Oğretim Birliği DevrimTne gidildi. Öflretlm Birllgl Pevrlml Gerçekten, 3 Mart 1924 tarihinde, Meclis'e, birbiriyle ilgili üç yasa tasansı getirilir. Aynı gün, halifeliğin kaldınlmasına ilişkin 431 sayılı tasan kanunlaşırken. öteki iki tasan da Atatürk, Kayseri'de tahta önünde yeni Türk harflerini tanıtıyor. (20 Eylül 1928) Ö ğretim Birliği Yasası'nın temel amacı olarak yeni kuşaklara ortak ve ulusal bir kültür vermek isteniyordu; o kuşaklar, farklı akımların bozucu ve saptıncı etkilerinden de uzak tutulmalıydı. Bu amaçla ilk, orta ve lise düzeyinde tüm okullar Maarif Vekâleti'ne bağlandı; sadece, askeri okullar Milli Savunma'ya bırakıldı ve Darülfünûn ile yüksekokullar da yasanın kapsamının dışında tutuldu. • • Ö ğretim Birliği Yasası'nın arkasından, ilk üçyılda (1924-1927), medreseler birer birer kapatılırken liselerden Arapça ve Farsça dersleri de kaldınldı; öte yandan, azınlık ve yabancı okullarında dinsel simgeler yasaklanırken yabancı ya da azınlık dilinin yanında Türkçenin öğretilmesi de sağladı. Bu gelişmeler, 1928'teHarfDe\Tİmi'ne uygun ortamı hazırlamıştır. bir nesne olarak baktıklarından, onlan hâlâ köpürtür durur bu konular. Bır şeyi daha bilmezler: Alfabe değışiklığı, salt Cumhuriyeti kuranlann başlannın altından çıkmış değıl; dilde devrimin de kökleri Cumhuriyet öncesine uzanıyor. Ama asıl bilmedikleri, bu tür değişikliklerin, genel tarihte de örneklerinin olduğudur. Öyle anlaşıyor ki, Gazi, daha zafer günlennden başlayarak, Arap harflerinden aynlma ve alfabe bakımından Batı ile bir bağlantı kurma düşüncesindedir; girişim için, uygun anı bekleyecektir. Sorun, 1928'tekökündençözülür. Ne var ki, de\Tİm, okullann duvarlan arasında hapsedilmemeli; halka da okuma yazma ve hızla öğretilmeliydi. Bu cumhuriyetin, dev bır kampanya halinde ilk kitle eğitimi deneyine yol açtı: 12 Kasım 1928'de çıkanlan bir yönetmelikle, "Millet Mektepleri" açılarak, 15-45 yaş arasındaki kadın- erkek bütün yurttaşlara, bu okullara gitme zorunluluğu getirildı. 1929-1937 yıllan arasında 2.500.000 kişi bu okullardan geçmiştir. 1932'den sonra açılan "Halkevleri". onlann yanı sıra köylerde kurulan "Halkodalan" da. 1952 yılındaki kapanışlanna değın önemli çalışmalar yaparlar: Cumhunyetin aydınlanmacı devrimini kitlelere götürürken; "Tüm halk kesimlerinin bir arada ortak bir kültür oluşiurmalanna" hızmet eder, geleceğin özgür ve demokrat yurttaşlannı yetiştirir. 1940'larda Köy Enstitüleri, kırsala Aydınlanmayı götürecektir. Dllde devrim kabul edilir: 430 sayılı yasa ile mektep - medrese ikiliği ortadan kaldınlarak "öğretim birliği" (tevhid-i tednsat) ilkesi getiriliyor; 429 sayılı yasa ile de Şer'iye ve Evkaf Vekâleti kaldınlıyor, denetimindeki okullar Maarif Vekâleti'ne devrediliyordu. Medreselerin Şer'iye ve Evkaf Vekâleti'nce yönetildiği düşünülürse, onun kaldınlması ile medreselerin altındaki sandalye bir de bu fırsatla çekilmış oluyordu. Pin adamları İçin cözüm Öğretim Birligı Yasası'nın gerekçesi yerindeydi, gerçekçiydi: Yasanın temel amacı olarak, yeni kuşaklara ortak ve ulusal bir kültür vermek isteniyordu; o kuşaklar, farklı akımlann bozucu ve saptıncı etkilerinden de uzak tutulmalıydı. Bu amaçla okullan Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlamak doğrusu idi ve güvenceliydi. Yapılan da bu doğrultuda oldu: ilk, orta ve lise düzeyinde tüm okullar Maarif Vekâleti'ne bağlandı; sadece, askeri okullar Milli Savunma'ya bırakıldı ve Darülfünûn ile yüksekokullar da yasanın kapsamının dışında tutuldu. Öğretim Birliği Yasası, din adamlannın yetiştirilmesine de bir çözüm getirmişti: "Yüksek diyanet uzmanlarT yetiştirmek amacıyla Istanbul Üniversitesi'nde bır ilahiyat fakültesi kuruluyor ve ülkenin değişik yerlerinde, cami hizmetleri için, 26 imam hatip mektebi açılıyordu. Ne var kı, gelişmeleri olmaz: 1924'te 224 öğrenci olan ilahiyat fakültesinin öğrenci sayısı,1934'te 20'ye düşer; 1934'te yapılan üniversite reformu sırasında ilahiyat fakültesi kapanır. Imam hatip okullan, onlara karşı bir politika ve zorlamalar olmadığı halde, arka arkaya kapanırlar. Cumhuriyet yöneticileri, Öğretim Birliği Yasası'm, sadece mektep-medrese ikıliğini ortadan kaldırmak için kullanmamışlar; ondan, yabancı okullan ve cemaat okullannı denetim altına alma bakımından da yararlanmışlardır. Cumhuriyet, kendi okullannda hiç ödün vermeden uyguladığı laik ilkesini. söz konusu okullarda da uygulamış, her türlü dinsel eğitimi yasaldamış ve bu yasağı yakından izlemiştir. Özetle, tevhid-i tedrisat, "öğretim birliği'' kavramı içinde, çağdaş eğitimin temellerini atmıştır ülkemizde; yasa da bu niteliğiyle "inkılap kanunlarTndan biri olarak anayasalann güvencesi altmda korunmuştur. Dinsel eğitimin yerine laik eğitim geçiyordu; eğitim, ayru zamanda "ulusal" ıdi de... Öğretim Birliği Yasası'nın arkasından. ilk üç yılda (1924-1927), medreseler birer birer kapatılırken, liselerden Arapça ve Farsça dersleri de kaldınldı: öte yandan, azınlık ve yabancı okullannda dinsel simgeler yasaklanırken yabancı ya da azınlık dilinin yanında Türkçenin öğretilmesi de sağlandı. Bu gelişmeler, 1928'te Harf Devrimi'ne uygun ortamı hazırlamıştır. Arkasından, laik ve ulusal başka yenılikler gelir. Ancak. bir gerçeğin altını çizmelıyiz: Cumhunyeti kuranlar, eğitim de içinde olmak üzere. kendi koşullanmızı göz önünde tutarak, bir "Türk laikliğTnı kuruyorlardı. tlginç bir gelişme de şuydu: Eğitimle aydınlanma ilişkisi gitgide derinleşiyordu. Yeni Türk alfabesl Batı'da eğitim reformu, biliyoruz, önce ortaçağdan kopmakla ve aydınlanma sayesinde olmuştur: ona, sanayi devriminin açtığı ufuklar eklenmiştir. Osmanlı Imparatorluğu'nda, modern eğitim adına "aranışlar ve yeğleyişler", eskiden kesin bir kopma olmadan sürdürüldü. Bizde, kendi ortaçağımızdan köklü bir sıynlma ise Cumhuriyet aydınlanması ile gerçekleşti ve bütün bir toplumu içine alan bir kültür devrimine vardı. Bu bakımdan, "laik ve ulusal eğitim" ilk adım idıyse, "alfabe değişikliği ve dil devrimi", okulla sınırlı olmayıp doğrudan halk kitlelerine açılıyordu. Onu, başkalan izleyecektır... Tutucu, giderek gerici çevTelerin en çok bozulduklan konulardan biri de, bizdeki alfabe değişikliği ile dilde devrimdir. Yazıya da dile de bir araç olarak değıl, kutsal Alfabe değişikliği önemliydi, ancak eğitimin yaygınlaştınlması için tek başma yeterli değildı, dilin de geliştirilmesı gerekiyordu. Yeni alfabe, bu süreci hızlandırmıştır. Özellikle 1932-1935 yıllannda, dilin hızlı biçimde yalınlaştınlmasına girişilir. Atatürk, Türk harfleri ile Türk dilımn yahnlaştınlması, annması ve dilin köklerinin çağdaş kurallarla araştınlması işini hep beraber almıştır; dil hareketı, aslında harf hareketi ile aym zamanda başladı. Atatürk'e göre. ulusal dil ile ulusal duygu birbirme bağhydı. Nitekım. 2 Ocak 1930 tarihli demecinde, "Dilin milli ve zengin obnasL, milli duygunun geüşmesinde başbca müessirdir. Türk dili, dillerin en zengüuerindendir; veter ki, bu dil şuuria işlensin" der ve ekler: "İlkesini. yüksek istiklaüni korumasını bilen Türk nıilletl dilini de yabancı diller boyundunığundan kurtarmaldır." Dilin blrlesttrld görevl Bu anlatılanlara bir önderin özentileri olarak bakmamalı: Türkiye, bir uluslaşma. giderek uluslaştırma süreci içindeydı; Atatürk'ün söyledikleri, içinde yaşadığı süreç ile tutarlıdır. Atatürk, ulusu oluşturmada, dilin bir işlevin olduğunun, ülkenin kimliğıni belirlediği kadar kültürüün gelişimini yönlendirdiğinin de bilincindedır. Öte yandan, ta Fransız Devrimi"ne kadar uzanan bir gerçeği de biliyordu: Cumhuriyetin ulusal bir dıli olmalıdır; Cumhuriyetin mantığı ve özü olan "birleştirici" görevi de böyle gerçekleşirdi. Atatürk, işte bunlann bilincinde olarak, alfabe degişikliğinden sonra, kendini - büyük bir tutku ile- dil ışlenne verir. Türk Tarih Kurumu'nun yanı sıra Türk Dil Kurumu'nun doğuşu böyle olur; her ikisi de önemli çalışmalar yaparlar. Atatürk ve arkasından İnönii dönemınde, başka yenilikler de vardn-. Bir de unutulmaz kişilılder: Mustafa Necati'ler, Hasan Âli Yücel'ler, tsmail Hakla Tonguç'lar... Türk milli eğitıminin "alün >illar"ıdır o yıllar. Neler ızler o yıllan? Yarın: Bir çözülme süreci
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle