22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-HEKİM 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA J l i J v i ^ r i l U I V J J . ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 IşıJinyasından Kınsatağı • Lkonomi Servisi - Istnbul Sanayi Odası (f SD), temaslarda bınrunak ûzere 50 saLayiciyle birlikte gittiği KKTC'den yurda döndü. Yöıeüm Kurulu Başkanı TaııJ Küçük. KKTCnın retVandumdan sonra özelikle inşaat ve turrmde cıddi bir gelşme içerisinde oldığunu belirttı. Kuzey Kıtns'ta montaj sanayii ve tafif sanayi yapJabileceğini ifade edeı Küçük, ""Kıbns'ın önüıü açmak, ekoıorrusinin güçbnmesine katkıda bulınmak lazım. 'Kılns'ta üretim olmaz. bır şeyler verelim, Kıbns da yışamasını sürdürsün' zihnıyetini artık değijtırmek lazım. Balık tutmayı öğretelim" diye kontştu. BektPik indirimi yürüplükte • ANKARA (ANKA) - Elektriğin toptan satış fiyatında yapılan vüzde 5'lik indirim uygulamaya girdi Eneıji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun konuyla ilgıli karan, dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt AŞ(TETAŞ)taranndan uyguJanacak yüzde 5'lik indınm, 1 Ekim'den itibaren geçerli olacak. Okan Üraversitesi'nde yeni bölüm • İstanbul Haber Senisi - tmalat ve hızmet sektörlerine kaliteli eleman yetiştırmek amacıyla kurulan Okan Üniversitesi'nde Endüstri Mühendıslıği Bölümü açıldı. Matematik, temel bilımler, mühendislik ve işletme bilimleri üzerine lcurulan bölüm ile öğrencilerin altyapılannın geliştirilmesi hedeflenıyor. ÖSS sonucuna göre herhangi bir üniversiteye yerleşemeyen öğrenci adaylan da Endüstri Mühendıslığı Bölümü'nün 60 kişilik ek yerleştirme kontenjanlanna başvurabilecekler. Sermayeye serbest dolaşım hakkı tanınırken emekçiye kısıtlama getirilmesi çabası tepki çekiyor Bu da Türkiye'ninkorkusu JAŞAK SEZEN AB Ilerleme Raporu'nda atıfta bu- lunulan "İşgücünün serbest dolaşım bakkının daimi olarak kısıtlanmasr konusu iş çe\Teleri ve konunun uz- manlarıncaendişe ile karşılandı. Hak- lannkısıtlanması halinde Türkiye 'de- lci iş alanlannın daralmasından endi- şe duyduklannı dile getiren yetkililer, özellikle muhasebe, mımar-mühen- dislik gibi uzmanlık gerektiren alan- larda ciddi sonınlarla karşılaşılabileceğini dile getirdiler. Nüftısu hızla yaşlanan A B ülkeleri Türkiye'nin AB'ye girmesiyle yaşa- nabüecek işçi göçünden korktuğundan serbest dolaşım hakkının kısıt- lanması konusunda dire- tiyor. Ancak Türkiye'nin AB'ye girme isteğinin kalkınma isteğiyle doğru orantılı olduğunu belir- ten uzmanlar, bu hak ve- rilmediği takdirde AB'ye girmenin bir anlamı ol- mayacağı göriişündeler. •••"—^— Bu konuda bir rapor hazırhğında olan Türkiye Mühendis ve Mimar Odala- n Birlıği (TMMOB)yetkılileri de do- laşım hakkının kısıtlanması ihtimali ile ilgili olarak, "Türk mühendisler gidip orada çahşamazken yabancıla- n n geUp burada kolayukla iş yapabü- melerinin etkikri olumsuz olacaktır" yorumunda bulundular. AvTupa Türkiye Araştırmaları Ens- titüsü Direktörü Doç. Dr. Hanın Gümrûkçü. Türk hükümeti "evet" • AB ülkeleri, genç nüfüsundan çekindikleri Türkiye'den yoğun işgücü akınından çekinirken emekçiye serbest dolaşım hakkı verilmemesi Türkiye'de uzmanlık gerektiren mesleki alanlar için risk oluşturuyor. demeden yasal olarak böyle bir hak kısıtlaması getirilmesinin mümkün olmadığını belirtti. Haksız rekabet Böyle bir bsıtlamanın Türkiye'de var olan muhasebe-denetim mesleğini kabul etmeme anlamına geleceğini be- lirten istanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (ISMMM0) Başkanı Yahya Ankan ise bunun hak- sız rekabete yol açacağını söyledi. Tür- kiye 'nin zaten uluslara- rası denetim firmalan- nın işgali altında oldu- ğunu belirten Ankan, **Biam emeğûniz orada iş bulamazsa AB'ye gir- menin pek bir anlamı yok. AB süreci başlama- dan biter. Ozeüikle mu- hasebe açısuıdan ba- karsak şu anda bu ala- nın yüzde 80"i beş bü- yük yabancı firmanm elinde. Bir de Türk ça- hşanlanmn Avrupa üJ- kelerine gitmesi engeüe- nip Avrupahlann get- mesinin önü açıursa bu TARIM BAKANI AB KOMİSYONU'NU ELEŞTİRDÎ 'Ete ithalatyasağı sağlık endişesiyle ilgilV EBRUTOKTAR meslekTürkler açısından bitme nokta- sına geür" dedı. Türkiye'nin bu uygulamadan bü- yük zarar göreceğini belirten Türki- ye Tekstil Orme ve Giyim Sanayi Iş- çileri Sendikası (TEKSÎF) Başkanı Zeki Polat ise "AB'ye girmeden Güm- rûk BirliğTne ginnemiz bize 100 mfl- yar dolara mal oklu. Aynı şekflde bu hak elimizden alınarak AB'ye gire- ceksek yine aynı dunımla karşılaşı- nz" dedi. ANKARA - Tanm ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, müzakerelere başlamak için Türkiye'nin Gümrük Birliği (GB) Anlaşması gereği AB'den et ithalatı sınır- lamasına son vermesini isteyen AB Komisyonu'nu eleştirdi. Deli dana hastalı- ğına işaret eden Güçlü, "AB'den 2000 yıündan bu yana can- h hayvan ve et ithal etmiyoruz. Ancak bu tamamen hayvan hastalıklan ile ilgili bir tedbir. Bunu sağlık unsuru dışında , . ^ , % gerekçeyle irtibatiandırmaya çahşmalan yanhş ohır" de- *^* * * di. AB Komisyonu, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin " ' başlamasını önerdiği tavsiye belgesinde, Türkiye'nin ~~~ GB'den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmedi- ğini savunuyor. Türkiye'nin AB'den et ithalatı yapma- dığım belirten komisyon, bunun GB'nin ticaret politikasına aykın olduğunu öne süriiyor. Güçlü. .AB'ye uyum çerçevesinde tanm sektöründe yapılacak uyum çalışmalanna da değindi. Türkiye'nin tarımsal destek ve piyasa mekanizması bakımından AB 'ye gi- ren son 10 ülkeden çok daha iyi olduğunu savunan Güçlü, "AB sadece 3 alanda Tür- kiye'yi eleştiriyor. Hayvancılık. tahıl ve yağ- ü tohumlar gibi tanm ürünlerine yüksek k koruma oranlan uygulanmasuu, küçük iş- letmeierde üretim yapümasuu ve tanm alt- yapısuun yetersiz olmasını eleştiriyor. Bu alanlarda sorunlar var" dedı. Bu sorunlan gidermek için gerekli kararlılığa sahip olduk- lannı söyleyen Güçlü. "Karamsarhğa gerek yok. Elbette u\ıım sürecinde zarariı çıkacağutuz sektörler de olacak. Ama amacunız \iizde 51 avantajla AB've gjrmek" diye konuştu. ATO Başkanı Sinan Aygün, GB'nin Türkiye'ye atılan en büyük kazık olduğunu söyledi 'Müzakere değîl dayatma'OZCANOZGUR MUĞLA - Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, Türkıye'nın AB'yle ilişkilerinin "müzakere" yenne yeni bir "da- yatnuT sürecine sokulmak istendiğini öne sürdü. Muğla'da "Stratejik Açıdan Türkiye'nin Meselekri" konulu bir konferans veren Ay- gün, AB'yle geçen süreçte Türkiye'nin üni- ter yapısına zarar verici 9 uyum paketi çıktı- ğını savunarak "Müzakere diye önümüze 1856 tarihli Islahat Fermanı'nı koyacaklar. 40 yüdır > apüklan da bu. Yeni süreç müzake- re değü, dayatma sürecidir" dedi. Gümrük BirliğYnin(GB) Türbye'ye atılan en büyük "kazık" olduğunu belirten Aygün. "Türk halkınu GB'ye girersek yabancı sermaye ge- lecek, diye kandırdılar. Şimdi de AB'ye girer- sek yabancı sermaye gelecek, diyorlar" diye konuştu. CHP de Ekonomı Bülteni'nde AB Ilerleme Raporu'nu mercek altına aldı. Bül- tende, "ama'sı bol ve koşullu bir söyiemi" olan raporun "uzun \t engebeh' bir yol hari- tasuıa, tam üyelik umurJannı bdirsiziiğe er- teleyen ve Türkive'nin hak etmediği bir bel- geye dönüştüğü" kaydedildi. Serbest dolaşım sorunu Almanya'da ucuz işgücü tartışması Alman araşOrma kurumlan Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği ile iş pı> asa- sında önemH sorunlar yaşanacağuıa dikkati çekti. FRANKFLTRT (Cumhumet Bürosu) - AB Komısyonu'nun Türkiye ile tam üye- lik müzakerelerinin başlaması tavsıyesin- de bulunması, Al- manya'da farklı yo- rumlara neden olu- yor. Alman araştırma kuruluşu IFO'nun Başkanı Hans-Wer- nerSinn, Türkiye'nin AB 'ye tam üyeliğının Alman iş piyasasında önemli sonınlara yol açacağını öne sürdü. Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitü- sü(DIW) ise Türk iş- gücünün serbest do- laşım hakkına AB üyeliğiyle birlikte kı- sıtlamalar getirilme- sinin yanlış olacağı- nı, tüm AB'nin bir Türk işgücü göçün- den kârlı çıkacağını sa\ıuıdu. DIW, AB'- nin sadece nüfus ha- reketsizliğı ve do- ğumlarda genleme nedenıyle Türkiye kökenli ilave bir göç hareketine bağımlı olduğunu sa\Tindu. DÜNYA EKONOMtSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOGLU LONDRA erginy@tr.net Geçen hafta petrolün varil fiyatı 53 dolara ulaştı, dünyanın önde gelen borsaları geriledi. Ekim başında yapı- lan IMF, Dünya Bankası ve G-7 toplan- tılannda lıderler, dünya ekonomisinin ufkunun kararmakta olduğunu, petrol fiyatlarına, zengın ve yoksul ülkelerin refahı arasındaki uçuruma, yoksul ül- keleri boğan borç yüküne, ABD dış açığına gönderme yaparak vurguladı- lar. Bu ortamda, ABD başkanlık seçim- lerinı kim kazanırsa kazansın, ülkesi- nin küresel egemenliğini tehdit eden ikı sorunu acilen gündemınin başına al- mak zorunda. Birincısi, ABD'nin ener- ji gereksınimleri açısmdan Ortado- ğu'ya bağımlılığı. ikincisi doların ulus- lararası konumu üzerindeartmayade- vam eden basınç. Ancak bu sorunla- ra ılişkin olası çözümlerin hepsi, ser- best piyasa kurallarının bır kenara itil- mesini, devletin ekonomik kaynaklar Gzenndeki denetiminin yeniden güç- lendirilmesini ve emperyalizmi gerek- tıriyor. Böyle gelmiş, böyle gitmez... Uluslararası Enerji Ajansı'na (UEA) göre, dünyada günde 80 milyon varil ham petrol tüketiliyor. Bu tüketi- nın yüzde 25'i, dünya nüfusunun yüz- ce 5'inın yaşadığı ABD'de gerçekleşi- y>r. ABD, tüketımi için gerekli ham pet- nlün yarısını, büyük çoğunluğu Orta- coğu'dan olmak üzere ithal ediyor. LEA'ya göre, dünyanın toplam günlük fam petrol gereksinimi, yıidaortalama jüzde 1.7 büyüyerek (ancak geçen yıl ^üzde 2'den fazla büyüdü) 2030 yılın- ca 120 milyon varile ulaşacak. Talep- teki bu artışın yüzde 6O'ı başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişmekte <lan ülkelerden kaynaklanacak. Eğer Petrol, Dolar ve Piyasa dünya petrol üretimrnin artık zirve yapmaya başladığına ilışkin sapta- malar kısmen bıle doğruysa, ham pet- rolün arzı, talebin büyük ölçüde geri- sinde kalacak. Diğer taraftan, Coun- cil on Foreign Relations (CFR) ve Baker Institute'ün birlikte hazırladığı bir rapora göre (Strategic Energy Po- licy Challenges for the 21 st Cen- tury-2000) enerji sektöründe, kurulu kapasite hem eski hem de yetersiz. Bu yüzden "zirve yapma" sorunu bir yana, yeni yatırımlar olmadan üretimi arttırmak olanaksız. UEA, 2030'a ka- dar 4.2 trilyon dolarlık yeni yatınm ya- pılması gerektiğini düşünüyor. ABD Enerji Bakanlığı'na göre, 2020'de ABD'nin petrol üretimi, ge- reksiniminın ancak yüzde 30'unu kar- şılayabilecek. ABD gereken ham pet- rol ıthalatını gerçekleştirebilse bile, bu- gün yüzde 96 kapasiteyle çalışan ra- finerileri, artan gereksinimi karşılaya- cak düzeye getirebilmek için büyük çaplı yeni yatınmlar gerekiyor. Buna karşılık Ortadoğu'daki "Körfez ülkele- ri" dünya toplam üretimınin üçte ikisi- ni sağlıyor olacaklar. The New Yor- ker'dan John Cassidy'nin ayrıntılı bir biçımde sergılediği gibi (04/10), önü- müzdeki dönemde, ABD'nin ithal pet- role, dolayısıyla da Ortadoğu petrolle- rıne bağımlılığına son vermek hayal. Tüm bu saptamalardan ikı sonuç çı- karılabilir: Birincısi ABD, arzın gittikçe talebin gerisinde kaldığı bır ortamda, petrol ithal edebilmek için, Avrupa ül- keleriyle, Japonya'yla, başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ülkelerle rekabet etmek zorunda kalacak. Petrolün dağılımı piyasa kurallarıyla düzenlenmeye devam ettiği takdirde, fiyatlar artarken, ABD'nin petrole ulaşma şansı göre- li olarak zorlaşacak. Bu yüzden ABD ulusal enerji politikası, Prof. Michale Klare'in (Kaynak Savaşlan, 2001) Blo- od and Oil (Kan ve Petrol) adlı yeni ça- lışmasında gösterdiği gibi, 1980'den bu yana, küresel enerji kaynaklarını ve yollarını, sıyasi ve askeri olarak doğ- rudan denetlemeyi amaçlayan bir savunmadoktrininedayanıyor. Seçim- leri kim kazanırsa kazansın, bu politi- ka degişmez. İkincisi, kapasite yetersizliği soru- nuyla ilgili. Burada da serbest piyasa ve özel sektör, çözümün değil sorunun bır parçası. CFR'nın raporu, devlet enerji piyasalarından çekildikten son- ra, özel sektörün kısa dönemli bir yak- laşımla, yeni yatınm yapmak yenne ka- pasıteyi eskitene kadar kullanmayı seçtiğini; enerji stratejik, toplumsal bir ürün olduğundan devletin bu alanage- ri dönmesı gerektiğini vurguluyordu. 30 yıldır petrol sanayiinde çalışan, pet- rol mühendisi Prof. Charles Kohlha- as da ABD muhafazakârlarının dergı- si The National Interest'teki yazısın- da, 20 yıl önce, mali piyasaların kısa dönemli kazanç amacıyla, petrol şir- ketlerine, düşük verimli kuyu açma et- kinliklerini kısmalan doğruttusunda baskı yapmaya, yatırımları caydırma- ya başladığına, bugün petrol şirketle- rinin hızla artan gelirlerini yeni yatırım- lara yöneltmek yerine borsaya yatır- dıklarına dikkat çekiyor ve soruyordu: "Bize gereken petrolü kim sağlaya- cak" Kohlhaas'a göre bugün yalnızca tek bır ulusal lıder, Putin, bu durumun farkında. Putin, ülkesinın enerji piyasa- larındaki konumunu güçlendiımek için enerji şirketlerini siyasi denetim altına alıyor. Dolar riskll 1990'larda ABD borsalarındaki hızlı yükselişin yarattığı zengınliğin etkisiy- le artan tüketimin ithalatı körüklediğı, dış ticaret açığını büyüttüğü, özellikle Asya krizinden sonra bu açığın giderek daha çok yabancı sermaye girişiyle (borçlanarak) finanse edildiğı görülür. Ancak son IMF-Dünya Bankası top- lantısında da gündeme geldiği gibi, ABD'nin dış açığı (ve askeri harcama- larla körüklenen bütçe açığı) artık sür- dürülemez bir düzeye ulaştı, ABD he- gemonyasının dayanaklarından biri olan dolan aşındırmaya başladı. Dola- rın aşınma eğilimiyse yabancı yatınm- cıları dolardan uzaklaşmaya, Euro ve Yen'e geçmeye zortuyor. Bu yüzden, Samuelson gibi önde gelen iktisatçı- lar (geçen hafta aktarmıştım) kronık dış açığa bakarak serbest ticaretin yarar- larından kuşku duymaya başladılar. Petrolün fiyatındaki yükselme de doiarın uluslararası konumunu tehdit ediyor. Bu yıl OPEC ülkelerinın kasa- sında 300 mılyar dolar biriktı. Çoğu ABD'yle "kavgalı" OPEC ülkeleri, ko- runmak için bu paraları ağıriıklı olarak Avrupa bankalanndatutmaya, Euro'ya yatırmaya, harcarken de daha çok Av- rupa mallarını seçmeye özen gösteri- yorlar (The Economist 23/09). Böyle- ce ABD ile "kavgalı" ülkeler mali ola- rak güçlenirken dolardan uzaklaşma eğiiimi, doların uluslararası konumu zayrflamaya devam ediyor. 1990'larda, özellikle Asya krizinden sonra, IMF'nin baskısıyla azgelişmiş ülkelerin merkez bankalannda büyük döviz rezervleri oluştu. Petrolün fiya- tındaki yükseliş, bu ülkelerin ekono- mik dengelerini tehdit ederken dolar- daki aşınma, Centre for Economic and Policy Research'ten VVeisbrot, Rosnick, Baker imzalı bir çalışmada ("Going Down with Dollar", 20/09) vurgulandığı gibi, gelişmekte olan ül- kelerde, milli gelirlerin ortalama yüz- de 5'ine ulaşabilecek mali kayıp ola- sılıklannı gündeme getirdi. Acilen bu rezervlerin, Euro'ya, Yen'e dönüştü- rülmesi gerekiyor. Böyle bir süreç, do- lann uluslararası konumunu daha da zayıflatacaktır. Bu tehlikeli gelişimi ter- sıne çevirmek için, ABD'nin, dış tica- ret açığını azaltmaktan başka çaresi yok. Bunun için ithalatın azaltılması, ihracatın arrtırılması gerekiyor. ABD'nin rekabet gücü, bunu bugün serbest piyasa kurallanna sadık kalarak başarmasına izin verecek düzeyde değil. Geriye korumacılık- tan, dolara kaçışı siyasi olarak engel- lemekten (askeri şantaj ve petrole el koymaktan), hatta sömürgecilikten başka bir seçenek kalmıyor. İŞÇİMNEVTtENİINfDEN ŞÜKRAIV SONER Makyajı Aktı Işçi-işveren ilişkilerini, sendikal haklan, çalışan haklarını düzenleyen ilgili anayasa maddeleri, başta 2821-22 sayılı sendikal yasalar, AB'ye uyum adına hazırlanmış yeni yasa tasarılan, tü- mü için geçerli bir durum saptaması: Makyajı ak- tı. 12 Eylül hukuku ile örgütlenme, sendikaJaşma, toplu pazarlık haklarına gelmiş yasaklar, çalı- şanların haklarının önünde ağır engeller olarak hâlâ karabasan gibi duruyorlar. Yasakları kaldır- mak adına makyaj niteliğinde yapılan sayısı çok yasal düzenlemeler, işçiler, sendikalar için de- mokratik açılım yerine sonuçta yeni hak kayıp- lannı, daha da geriye gidişi getiriyorlar. 12 Eylül sonrası hemen her hükümet, Ulusla- rarası Çalışma Örgütü (ILO) haziran genel kurul- lanna yetişmek, sendikal yasaklardan yargılanı- yor olmaktan kurtulmak, AB yolunu açmak üze- re makyaj yasa değişikliği yaptılar, ancak adı üzerinde, kasıtgerçekyasaklan, haklarönünde- ki engelleri kaldırmak olmayınca, maksat dün- yayı, ILO'yu, AB'yi makyajla kandırmak olunca ortaya trajik durumlar çıkıyor Ne yazık ki " (o) günlerden bu günlere çok su- lar aktı. ILO sözleşmelerine, AB kriterlerine uyumlu Erdoğan Hükümeti'nin yeni tasanları olmakzorunda "diyemiyoruz. Bugün geldiğimiz noktada örgütlenme yolunun açılması, yasakla- nn kalkması anlamında atılan adımlar kocaman bir hiç, yalan. Sendika kurabilmeden, sendikalı olabilmeye, sendikal etkinliklere, toplu pazarlık, grev hakla- nnın kullanılmasına uzanan sistemin halkaları içine, haklan düzenleme adına gelmiş yasakla- malarla dopdolu bir sendikal düzen, yasaklı 12 Eylül hukuku kapı gibi karşımızda. Erdoğan Hükümeti'nin daha önceki ıktidarlar- la aynı kafada sendikal haklar yasaklı düzenle devam etme lüksü yok. Daha önce sürülmüş kö- tü makyajlar öylesine aktı, sistemi öylesine kir- letti, geriletti ki?.. Üstüne yeni makyaj tutmuyor. Bir de Erdoğan Hükümeti'nin AB'ye girme uğ- runa belki de anlamını, sonuçlarını bilmeden, düşünmeden yaptığı bir anayasa değişikliği, sendikal haklardan satışta elini kolunu bağlıyor. DlSK'in 8-9 Ekim tarihleri arasında Ankara'da düzenlediği "Ekonomik ve Sosyal Temel Hak- lar Kapsamında Sendikal Haklar" başlıklı sempozyumda ortaya çıkan tabloyu birkaç cümle ile anlatmaya çalışalım. önce Prof. Mesut Gülmez 2004 anayasa de- ğişikliği ile ortaya çıkan durumu özetledi. Insan haklan, örgütlenme özgürlüğü ve sendikal hak- lara ilişkin Türkiye'nin altına imza attığı tüm ulus- lararası sözleşmeler, anayasa dahil içi hukukdü- zenlemelerimizin üzerinde geçerli. Bu sözleş- melerin getirdiği haklar düzenlemelerinin orijinal metinlerindeki kavramlar, noktası virgülü ile, yo- rumlamaları da o sözleşmelerin uluslararası yar- gı, organ kararian çerçevesinde uygulanmak zo- runda. Iktidaıiar, yasa uygulayıcıları Meclis, yargı, bu uluslararası sözleşmelere, onlaria ilgili uluslara- rası geçerli yargı ve organ kararlarına aykın ka- rar alma, yorum yapma haklan, yetkileri yok. Sözün özü AKP, Erdoğan Hükümeti'nin AB uğruna 6 ay önce yaptığı bu anayasa değişikli- ğinden sonra anayasamızdaki yasakları koruya- rak, AB, ILO sözleşmelerini yok sayarak makyaj yasa düzenlemeye kalkışması yasak Erdoğan Hükümeti, başta 87-98 sendikal özgürlükleri dü- zenleyen ILO sözleşmelerine sayısız düzenleme maddesine apaçık aykın 2821 -22 yeni yasa ta- sansını Meclis'ten geçirmeye kalkışırsa hem Hü- kümet hem de Meclis anayasa suçu işlemiş ola- caklar. soner@cumhuriyet.com.tr tstanbul Valüiği önünde toplanan TÜMTİS yetküi- leri Trafık Nakfi çahşanı yaklaşık 100 işçinin işine son verilmesini protesto etti. (Fotoğraf: T.ARKAN TEMUR) Trafik çalışanından Valilik önünde eylem İstanbul Haber Servisi - Türkiye Motorlu Taşıt Işçileri Sendikası (TÜMTÎS). toplu iş sözleşmelerirün sürdüğü bir dönemde Trafik Vakfı çahşanı yaklaşık 100 işçinin işine son verilmesini protesto etti. istanbul Valiliği önünde toplanan grjup adına konuşan TÜMTÎS Genel Eğitim Sekreteri Gürel Yıhnaz. toplu iş sözleşmesi sürecinde İstanbul Trafik Vakfı yönetiminin sergilediği rutumun, vakfın amaçlan ile çeliştiğini belirtti. Türk-lş 1. Bölge Başkanı Faruk Büyükkucak da "Türkiye'de emeğe karşı sistenıli bir sakün yapdmaktadır" dedi. "Yaşasm sınıf dayamşmasr. "İşçi kıyımmason" sloganlan atan ve "Sendikal hak, anayasal hakür". "\akrf işçisiköle değüdir" pankartlan taşıyan emekçiler, basın açıklamasınm ardından olaysız dağıldılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle