Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 EKİM 2004 PA2AR CUMHURİYET SAYFA
17
AB yeşü ışık yakmış.
Hangi yeşil?
Tiirbe yeşili mi.
ı çimen yeşüi mi?
BektronJk posta: denizsomocimhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Amerikahlar Saddam'a
cinsel tacizde bulunmuş...
"Bush. ceohevi aenisJetti!"
BeklentiAlman Spiegel
dergisinin son
sayısında yayımlanan
söyieşide RTE, "Türkiye
din ile demokrasi ve
laisizmi birleştiriyor"
diyor. Izmir'den Mete
Neptun'un, Spiegel'e
gönderdiği okur
mektubu: "Din ile
demokrasi ve laisizmi
birleştireceğini sanan
Erdoğan, oyiann yüzde
34'ü ile parlamentoda
yüzde 67 çoğunluğa
ulaşsa da halkın yüzde
100'ü adına konuşamaz.
Ona oy vermeyen yûzde
64'lük bir çoğunluk,
Türkiye'de dinin devlet
işlerine kanştınlmasını
arzu etmiyor. Bu
çoğunluğun beklentisi,
'llımlı Islam' ya da
'Islam-demokrasi
sentezi' gibi
saçmalıklara kulak
vermeyen bir AB'nin,
Türkiye'yi şeriatçılara
karşı koruyanlann
yanında yer almasıdır."
İşbirlikçiler
Ayşe Meral: "AB'ye
girince cebimiz para
dolacak, diyenlerin
aslında, kendi
ceplerine giren
paradan
bahsettikleri artık
iyice anlaşıldı."
eçenlerde Istanbul'da bizi hiç ama hiç ilgilen-
dirmeyen bir konuda bilimsel birtoplantı ya-
pıldı. Jeoloji Mühendisleri Odası ve Yıldız
Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma
Merkezi tarafından düzenlenen "Kıyı ve Deniz Jeolo-
jisi Sempozyumu"nda bizi hiç ilgilendirmeyen sorun-
lar ele alındı. işte bizi hiç ilgilendirmeyen sempozyu-
mun sonuç bildirgesinden birkaç paragraf:
"Kıyılarda yapılacak köprü, baraj, tünel, boru hattı,
enerji nakil hattı, nükleersantral, doğalgaz depolama
tesisi gibi yapılar mevcut deprem yönetmeliğinin kap-
samı dışında bırakılmıştır. Bu yapılar için uluslararası
standartlarda, depremli ve depremsiz tasanm ve in-
şaat şartname ve yönetmeliğine ihtiyaç vardır."
"Kıyılarda yapılan liman, iskele, tersane ve mendi-
rek gibi önemli bayındırlık yapılan yapılırken kıyılan bi-
çimlendiren ve değiştirmeyi sürdüren dalga, akıntı,
rüzgârgibi doğal etkenler bilinmediği, yeterince araş-
tınlıp incelenmediği için, bu yapılarda yapım sırası ve
Kıyılar
sonrasında önemli sorunlar yaşanmaktadır."
"Kıyı alanlanmızda yerleşim bölgelerini ve turizm
alanlannı tehdit eden erozyona karşı, betonarme ya-
pılaşma değil gelişmiş ülkelerdeki gibi kıyının jeolojik,
jeomorfolojik, ekolojik ve dalga dinamiğine uygun do-
ğal kaynaklarla planlanan çözüm ağıriık kazanmalıdır."
"özellikle son yıllarda büyük ekonomik girdiler ya-
ratan kıyı alanlanmızdaki turizm çabalan kıyı özellikle-
ri gözetilmeden bilinçsizce gerçekleştirildiğinden kıyı-
lar ciddi bir şekikje tahrip edilmektedir."
'Türkiye'nin çok sayıda ülkeyie denizden ortak kom-
şuluk ilişkisi bulunmaktadır. Bu da başta kıta sahanlı-
ğı olmak üzere çeşitli sorunlann ortaya çıkması de-
mektir. Bu sorunlar bilinenin tersine sadece Ege De-
nizi'nde değil aynı zamanda Karadeniz ile Kıbns çev-
resindeki ülkeler arasında da vardır. Gelecekte bu böl-
gelerde aşılması gereken bilimsel sorunlaıia baş et-
menin başlıca yolu bilimsel çalışmalann desteklen-
mesidir."
"Deprem, çarpık yapılaşma, kıyılann değişimi, kir-
lenme, erozyon, tanm alanlan, doğal yaşam alanlan,
kıyılardaki kumlann talanı gibi başlıklar altında topla-
yabileceğimiz konularda kıyılanmızın önemli sorunla-
n bulunmaktadır. Bu sorunlann aşılmasında bilgi biri-
mi teknolojik donanımla da güçlendirilmelidir."
'Türkiye, jeolojik konum açısından dünyanın en yaş-
lı denizi Akdeniz, orta yaşlı denizi Karadeniz ve dün-
yanın en genç denizlerinden biri Ege ileçevrilmiştir. Bu
farklı jeolojik geçmişlerinden dolayı tüm denizlerimiz
birbirinden farklı dinamik özellikler taşımaktadır. Kıyı
ve denizlerimizin bu değişik özeJliklerini iyi bilmeden
denizleri ve kıyılan iyi kullanmak ve onlan yönetmek
sürdürülebiliıiik açısından olanaklı değildir."
Bize ne!
SESSÎZ SEDASIZ (!) Deniz otobüsündeki dört kişilik ekip!
6 Ekim Çarşamba günü Kartal'dan Ya-
lova'ya gitmek için Istanbul Büyükşehir
Belediyesi'ne bağlı Istanbul Deniz Oto-
büsleri (İDO) Işletmesi'nin Nusret deniz
otobüsüne biniyorsunuz. Deniz otobüsü
saat 12.15'te Kartal'dan hareket ederken,
kapısında yolcular için "Girilmez" yazan
kaptan köşküne dört kişinin girdiğini gö-
rüyorsunuz: Çember sakallı bir erkek ve
kara çarşaflı üç kadın.
Düşünün bakalım. Yolculara yasak oian
kaptan köşküne girebilen ve orada seya-
hat eden bu kişiler kim? Bir kere bu kişi-
lerin yolcu otmadıklan kesin... 0 halde...
Bu kişiler Ulaştırma Bakanlığı'nın de-
niz ulaştırması ile ilgili biriminde görev-
li olabilirier mi?
Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nden,
deniz otobüslerini denetime çıkmış üst
düzey yetkililer olabilir mi?
İDO Genel Müdürlüğü'nden teknedeki
seyir aletlerinin bakımını yapmaya gelen
teknik bir ekip olabilir mi?
Deniz otobüslerinde çalışan ve nö-
betten çıkan bir kaptan ve kaptanın
ailesi olabilir mi?
Deniz otobüsünü kazalardan korumak
için okuyup üfleyecek bir hoca efendi ile
hocanın muska torbasını taşımaya yar-
dım eden hatunlar olabilir mi?
Çok önemli kişi muamelesi yapılan bir
tarikat şeyhi ve haremi olabilir mi?
Nusret'teki yolcular gibi, sorunun yanı-
tını bulamıyorsunuz... Ama bir gerçek var
ki o da, aklınıza gelen yanrtlardan herhan-
gi bir doğru olabilir!
Yüksek Yerilim Hatb
Süreyya dopingsiz çıktı Bazı spor
yazarlan da karalama dopingi
kontrolünden geçirilecek mi?
erdincutkuo yahoo.com
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKtNCt
BirFoçaRüyası...
Gaüba 3 yılı geçtı Foça'ya git-
meyeli..
Geçenlerde Belediye Başkanı
Cökhan Demirağ'la karşılaştık
Tanhı Kentler Birhği'nin Kayse-
ri buluşmasında... Başkan "Ne
zaman geleceksiniz?" deyince
"En kısa zamanda
71
demiştim.
Daha da kısa bir zamanda "rii-
yamda" beraber olacağımı nere-
den bilebilirdim..
Üstelik Foça öteden beri zaten
hep "rüya" gibi gelmiştir bana...
Berrak, masmavi bir gökyüzü
altında aynı berraklıktaki hafif
serin havası; sürekli esintüi ve in-
sanı gün boyu yosun kokusuyla
karşılayan sahili; kentin altında-
ki antiİc "Phokaia" ile olan hem
sevdalı, hem de kıskançlık dolu
kucaklaşması; Ege mimarisinin
soylu ve alçakgönüllü örnekleri-
ni sergileyen eskı taş evleri; sa-
vaşlann yerine hep banşı ve sev-
giyi çağnştıran güzel kalesi ve
hemen her kapının önüne atıhnış
sandalyelerde geleni geçenı sey-
reden güleç yüzlü yaşhlanyla. di-
ğer tüm kjyı yerleşmelerimızden
çok farklıdır.
Hele o denıze açılan çiçekli. as-
malı dar sokakJan ve avnı sokak-
ederler...
Rüyamdaki üzerinde beyaz şa-
rap bulunan san örtülu masa da
işte onlardan binnindı.. Hem adı
bile belli desem, inanır mısınız?
Yıllar önce de dostlarla oturduğu-
muz "Deniz Restaurant"...
Tanımlanamaz bir yemek key-
finin ardından Foça'nın 2600 yıl-
lık kent tarihine ait tüm katman-
lan aynı yaştaki anıtsal duvarla-
nnda sergileyen "kutsal alanı" zi-
yaretimiz...
Rüyayla kulak çınlar mı bile-
mem ama NihatDirim' in eminim
kı çınlamışnT. 0nun belediye baş-
kanlığı zamanrndaki düzenle-
meyle aynı duvann önüne asılan
bilgi panosunda, 10 6. yüzyılda
"gemkileri karşılayan" bu kutsal
alanın ana tannça "Kybele'^e
adandığuu yazmışlardı
Rüyamda da yoksa Kybele'yle
beraber miydım''
• • •
Denizle kutsal alan arasındaki
yaya köprüsünden geçip, tanhi
duvarlara yaslanmış banklara
oturduğurnuzda. "güneş" öylesi-
ne "Foça" gibi ki hem parlak ve
sımsıcak. hem de yakmıyorve sa-
dece ısıtıyor. Insan böyle bir gü-
Huzur dolu sokaklar... (Fotoğraf: SDK arşivi)
lann buluştuklan meydancıklar-
daki sessız ve dingin ortamlar yok
mu? Foça bu rıitelikleriyle de ör-
neğrn ne Bodrum'un ınsana say-
gısız kargaşasını taşır, ne de Mar-
marisin betonlaşmış gurültüsü-
nü...
Bu nedenle de gerçekten rüya
gıbidir; anlatılamaz, "görmek"
gerekir...
• • •
Ben de belediye başkanırun da-
v;tine ne zaman gidebıleceğimi
hznüz düşünemeden aynı rüyayı
gDrmeyeyim mi?
Hani o karayolunun son tepeyi
ajtığı yerdeki kentin ilk göründü-
ği yerden meraklı bakışımızı bi-
k... Yıllardır büyük çabalarla
dırdurulan "uygunsuz yapılaş-
na" artık geçmişte kalmış olma-
L ki o "pitoresk" manzara hâlâ
gjzümün önünde.
Sonra, en tok insanı bile önün-
cfen geçerken "ayartan" o terte-
niz ve çekici sahil lokantalan...
lale'nın bulunduğu burnun ku-
z y tararuıdaki koyda, yani Kû-
çUtdeniz'in kenanndalar. Türki-
y'nin en taze deniz ürünlerinden
eı lezzetli mezelerini, yine Tür-
•ye'nın en özenii damak tadı uz-
Msanı aşçı ve garsonlanyla ikram
neşte "yaşamına'* sankı daha bir
sıkıca sanlıyor..
Derken, aynı güneşin battığı
yere doğru limandan bir bir ayn-
lıp giden balıkçı tekneleri... Ak-
şamrn bereketli geçmesi için
"rastgele" demek geliyor içim-
den, ama bağırsam da işitemezler
ki...
Uzaklardaki karalnlar da Pho-
kaıa'ya, dolayısıyla Foça'ya da
adlanm verdikleri söylenen fok
balıklannın sı&rndıklan efsanevi
"Siren Kaj-ahİdan" olmalı. Rü-
yamda ıshk seslerini duyamadım,
ama dalgalardan belli ki rüzgân
kayalann oyuklannda sıkışünp
hâlâçahyorlardı...
işte bütün bunlar yaşamın için-
de en az birkaç saat sürse bile rü-
yamda sanki birkaç dakikada gö-
rülüp bitiverdi... Ardından düşün-
düm. Foça'ya gerçekten en tasa
zamanda gitmeliyim ve 3 yıl ön-
cesi ile bugünkü durumu kıyasla-
malıyım...
Bakalım, belediye başkanı
kentin "gerçeklerini" gösterdi-
ğinde. bu anlattıklanmdan "ferk-
h" mı olacak: yoksa Foça hâlâ rü-
ya gibi mi?.
oekincif t cumhuriyet.com.tr
ÇİZGtLlK KÂMtL MASARACI kamilmasaracit mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoyuiyahoo.com
HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA BtLGiN hayatepik" mynet.com
AVKUPA pAŞLEMENTOŞU BAŞKANI:
"SORUN D İ N İ VA DA KÜUTÜREU DE6ÎL
TÜRKİyENİN FA
DEMÎS !..
BIŞEY bEĞİL ARAMIZDAld ASYALILAR YÜZÜNDEN
AVRUPA'YA DA ALZNM1CAZ
OTOBÜSTEKİLER KEMALVRGENÇ k_urgencayahoo.com
\>\Y var-
f \
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 10 Ekim ıcmc.mumtaz-arikan.com
PKOF. EMİN ONAT VE
OZHAH AKDA'MN &HÜN-
Cİ OIAN PROJS6Î,
UYGUtAtM SII&StN-
DA B&ÇOK OE&pK.
Ğ
Am-KABfR'İtiTEMEÜATILDL.
/944'TEBUGÜNjmaİIKK İÇİN YtPOACAk OLAN
ANir-KAB»'W TBMEÜ ATHJH.ANKAItA'NIN 6Ü-
N£YtNDEKi KASATTBPE'DE 19iPfLA4ASlNA KA-
RAK VEKİLEN MHT-KA8İH İÇİN ULUSLAK A&-
S/ 8İR PKÛJE -rtaÇUASI AÇILMIŞ, KIÜK YEDİ
MUUAR KATJLMtÇn. BİZİHd ££Çİl£N,PROF.
EMİN ON4T İL£ OGHAH ARM'NIN PROJEBOtPU-
OOtOIZ YIL &Ü8SC£İCİN$AATl
2OMİt-Y0NÜI&-
HA UAL OCACAZ77. YOL,AUW VE Ş&& SAW-
NU OLMAK ÛŞ£H£ ÛÇ BĞUJMPS YAPILACAK
ANIT-KASİK'İN HEYKBL VE KA&AeTMI-
LAMNi^BÖLİ^HADİBAeA,ZÜHTÜ MÜHİ.
PO&M l/£ fAPİ ÇAUK YONrACAK, YA2I-
LAH/NI DA HATTATEMİN
GÖRÜŞ
TURKKAYA ATAOV
Kapitalizm,
Empepyalizm ve Biz
Yalnız Bush ve Kerry değil, uğraşı siyaset olan-
ların çoğunluğu da, ister Batı Avrupalı ister Uzak-
doğulu olsunlar, günümüzü yorumlamada havan-
da su dövüyoriar. Çağımızın birinci gerçeği şu:
Dünyanın her köşesinin tekelci sermaye tarafından
açıkça ışgalini yaşıyoruz. Sonunda başanlı olup
olamayacağı ayn bir konu.
Ancak işgalcinin "özgüriük" ve "demokrasi"
sözcüklerini öne çıkarmasında şaşılacak yan yok.
Bunlardan amaç her şeyden önce, ürünü en uy-
gun koşullarda yaratma, satma ve kân alıp götür-
medir. önce önemli olan "açıkpazar"Ğ\r, demok-
rasi nasıl olsa "kendiliğinden ama sonra" gelir.
"Sermayenin küreselleşmesi" demek merkezde-
ki sendikalardan ve sınıriayıcı yasalardan kurtul-
ması demektir. Sonuçta, ürün ilişkileri genişler ve
derinleşir. Yalnız ulusal değil, bölgesel ve yerel pa-
zarlar küresel ağa güçlü düğümlerle bağlanırtar.
Inönü Üniversitesi Rektörü Prof. F. Hilmioğlu'nun
Türkiye'de yerel yönetimlerie ilgili duyarlılığının
kaynağı yersiz değildir. Doç. Ç. Erhan'ın Lozan'ın
değiştirilmesine ilişkin önerilere tepkisi de.
Şu tanımlamalarda anlaşmakta yarar var: Kapi-
talizmin siyasal yapısının "kapitalist devlet" oldu-
ğunu söylemek eksiktir. O denli ki, son tahlilde ya-
nıltıcıdır. Onun siyasal yapısı, tamamı tamamına,
"kapitalist devletlerarası düzen"dir. Bu düzene
konan kimi sınıriar temel gerçekleri değiştirmez.
Günümüzde çok açık biçimde görüldüğü gibi, iş-
galci bu sınırlan da tanımıyor. Devletin genel isten-
ci simgelediği de yanlıştır. Günümüz devletleri iç-
te daha çok büyük sermayenin denetimi altında-
dır. Pazar ekonomisine bazı kurallar getiriyorsa
da, asıl müdahalelen pazar güçlerini yaratmak için-
dir. Görevi büyük sermayenin önündeki engeileri
kaldırmaktır. "Toplum adına" deyip ulusal parkla-
n ihaleye açmaktan kaçınıyorsa, bu sınırlamalar
kapitalist düzeni toplum uğruna akılcılığa itmeye
yeterli değildir. Bu sınıriar gene kapitalist dünya
ekonomisi çemberi içindedir. Türkiye'nin çervesin-
deki bu çember de gitgide daralmaktadır.
Lenin'in oldukça bilinen bir kitabı var "Kapita-
lizmin En Yüsek Aşaması: Enmperyalizm". Bu
başlık ve ona uygun içerik eksiktir; denebilir ki, bu
nedenle, yanıltıcıdırda. Çünkü emperyalizm kapi-
talizmin yalnızca en yüksek aşaması değildir; o-
nun başından bu yana gerekli, sürekli ve aynlmaz
parçasıdır. Emperyalizmin gösterdiği, özendirdiği
ve zorla kabul ettinmek istediği "gelişme" strate-
jisi de onun kumandasındaki dünya düzeninde
ulusal toplumların "merkez-çevre" ilişkileri çerçe-
vesinde aldıklan yerdir. Türkiye'de son elli yılın ik-
tidarlan merkeze bağımlı çevrenin içinde olabilme
yanşındadıriar.
Aslında "gelişen" belirti bir dünya düzenidir, ulu-
sal toplumlar değil. Bu sonunculann "gelişme"
dedikleri şey, egemen düzen merdivenlerinde bi-
raz yukan tırmanmaktır. Ama bu tırmanış "mer-
kez'e hep gerekli olan "çevre"yi ortadan kaldıra-
cak ölçülere varamaz. Giderek, emperyalizmin be-
nimsettiği gelişme yöntemi zayıf ulusal birimleri
"çevre"de tutacak niteliktedir. "Merkezln işçisi
de "çevre"nin işçisinden kopuktur. Aynca, her iki
işçi grubunun yöneticileri genelde "merkez"e ya-
kın yaşayan, neredeyse "soylulaşmış" eski çalı-
şanlardır. Kendine "sosyalist" diyen ülkeler de ka-
pitalist dünya ekonomisinin dışında tam olarak
hiçbir zaman kalmadılar.
Sovyet etkisi altındaki eski Doğu Avrupa'ya dı-
şardan müdahalelere set çeken "Brejniyev Dokt-
rini" artık yok. Ama ABD'nin "Batı yanküresine
benden başka kimse ilişemez" diyen "Monroe
Doktrini" artık tüm dünyaya uygulanıyor. Türkiye
bu kıskacın içindedir.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLMNSAĞA:
1/ Böbrek üs-
tü bezlerinin
salgıladığı et-
kin bir mad-
de.2/Bilinç...
Çanakkale
Boğazı'nda
bir burun. 3/
Günümüzde
Hatay yöre-
sindebllâya-
pılan. eski
Türk güreşle-
rinden biri... Dürüle-
rek boru biçimi ve-
rilmiş deri ya da kâ-
ğıt.4/Eskidildesu... 3
Dokuma tezgâhında
tarağı tutan parça. 5/ 5
Kaba konuşma... 6
Dagkeçisi. 6/ As-
ya'da bir göl... Bir 8
nota. 7/Bir sıvıyı iç- 9
mekte kullanılan boru... Pişirilen yemeklerin ye-
necek kıvama gelmesi. 8/Değerli madenlerin saf-
lık derecesi... Basketbolda çemberi tutan çarpma
tahtası. 9/Mutluluk hormonu.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/Vanlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi ge-
rekli dönemlerden her biri... Bir bitki hastahğı. 2/
Eri lezzetli bir balık... Sahip, malik. 3/Iskambil-
de bir kâğıt... Bir cins yabankedisi. 4/Yiğit... Bo-
ğa güreşçisi. 5/Bircervel türü... " — yoruldu ben
yoruldum / Güzel bindiri bindiri" (Köroğhı). 6/
Sıtma mikrobunu aşılayan srvrisinek... Italya'nın
en uzun ırmağı. 7/Mikroskopta kullanılan küçük
ve ince cam parçası... At tüyünün rengi. 8/"trlan-
da Cumhuriyet Ordusu"... Bildirme yazısı. 9/Bir
meyve... Kırşehir'in bir ilçesi.
İLAN
ANTALYA ASÜYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN
2004/1348
Davacı Ali Sankaya - Levent Saraçoğlu - Necdet Şenol S.S. Deniz Tü. Koop. Tasfıye Memurlan tara-
fından davalı Tasfiye Halınde S.S. Deniz Tüketim Köoperatifı aleyhine açılan iflas taîeplı dılekçesi üze-
rine verilen tensip karan uyannca;
llan tanhrnden ıtıbaren 15 gün ıçınde borçlu davalının veya davalı şirketın dığer alacaklılannın davaya
müdahale (aslı) veya ıtıraz ederek borçlu davalının ıflasını gerektiren bır hal bulunmadığını ılen sürerek
iflas talebinin reddıni talep etmediklen takdirde mahkemece yapılacak inceleme netıcesınde borçlu da-
valının ıflasına karar verebıleceğı hususu ilan olunur. 27.09.2004.
Basın: 44817
GEREDE ASIİYE HÜKUK HÂKÎMLİĞt'NDEN
EsasNo: 2004/159
Davacı Kâzım Erdoğan tarafından davalı Dörtdivan Mal Müdürlüğu ve Kargıbay-
ramlar k ö ^ aleyhine mahkememize açılan tescil davasının yapılan açık yargılaması
sonunda; Bolu ili Dörtdivan ilçesi Kargıbayramlar köyü Köyıçi mevlainde kadastro
tespiti sırasında kadastro haricı olarak bırakılan 1012 m2 alana davacı Kâzım Erdo-
ğan 50 yıldır malik sıfatıyla ziryet olduğundan bahisle Medenı Kanun'un 713/1 mad-
desi uyannca olağanüstü zamanaşımı ile iktisap ettığinden bahisle söz konusu yenn
kendı adına tapuya kayıt ve tescil talebi ile dava açmıştır. Söz konusu davaya karşı
dava konusu yere itirazı olanlann ilan tanhinden 3 ay içensinde itiraz edebilecekleri
hususu ilanen teblig olunur. Basın: 44836