18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
=SAYA + CUMHURİYET 1 OCAK 2004 PERŞEMBE DIZI # Protokol kurallarını çiâğnemenin dinsel inançla vesya bireysel özgürlüğü kısıtlamakla ilgisi ol madığı gibi kamusal alanla d a bağlantısı yok. Timur'dan Stalin'e, Fatih'ten Afcatürk'e kadar bütün devlet adamlarının u^duğu kuralları hCJkümetin başında bulunan bi r kimsenin hiçe sayması devlet acdamlığına yaıkışmaz. AXP; üniversiteleri, YÖK'ü, mahkemeleri inanç ve özgürlük adına zorluyor Laildikhiçe sayılıyor Türban amaç mı arac mı? C A H I T T A N Y O L G iyim kuşam üzerinde bir başka otorite de devlettir: Hangi hükümet ve devlet şekli olursa olsun, kadrosunda bulunanlar belli bir kıyafet yönetmeliğine göre giyinmeye mecburdur. Nitekim Osmanlı Devleti kuruluş aşamasında iken ilk ele aldığı sonın para ve kıyafet olmuştur. Kimse bana yeni bir devlet kuruluşunda kıyafetin sadece terzileri ilgilendirdiğini söyleyemez. Türkçede bir "başıbozuk" deyimi vardır. Bununla, yönetilen sınıf kastedilir. Birçoklan demokrasi ile başıbozukluğu birbınne kanştınyor. KlYAFET ZORUNLULUCU... Devletlerin temel simgesi olan orduya askerliğini yapmak için gelen kimse, bireysel özgürlüğünü ileri sürerek. askeri kıyafeti giymeyi reddedemez. Yargıcın, imamın belli kıyafetleri vardır. Görev başında onlan giymek zorundadır. Fakat bu. mahkemeye gelenlerin yargıç gibi giyinmelerini, namaza gelenlerin imam kıyafeti giymelerıni içermez. Elbette mahkeme gibi, cami gibi saygın yerlere uygun olmayan kıyafetlerle de gitmek yakışık almaz. Buralarda ilgililerin yapacağı kısıtlamalar hiçbır zaman bireysel özgürlüğe baskı olarak yorumlanamaz. Bunun gibi tapu veya nüfus dairesinde çalışan memurlar için de türban yasağı geçerlidir ve fakat oralara işi düşen yurttaşlar ister türbanla. ister çarşafla gelsin hiçbir görevli onlara kanşmaz. YÖNETMEUKLER. Üniversitelerımiz de kamusal alan sınıfına girer. Fakat oraya gelen öğrencilerin iş için tapu dairesine gelenlerden farklı bir ayncalığı var: Oğrenciler üniversitenin düzenlediği belli program, belli ve özel yönetmeliğe uymak zorundadır. Cnrversiteler hem öğretim, hem eğitim kurumudur. Buna dışandan herhangi bir müdahale yapılamaz. Gelişi gidişi, girişi çıkışı, kılık kıyafeti üniversitenin kendisi duzenler. Kurumlann iç örgütlenmesine kadar bir siyasi iktidar halk bizi seçti diye müdahaleye kalkarsa, halkı devletsiz bırakmamak için, buna karşı direnmek ve her vasıtaya başvurmak devleti teşkil eden örgütlerin doğal hakkıdır. Esasen hiçbir siyasi iktidar halktan devleti yıkmak için böyle bir yetld talep edemez. TÜRBAN VE KAMUSAL ALAN Türbanı kamusal alan sınırlan içinde tartışmak, bizi hukuksal çelişkilerle dolu bir çıkmaza götürür. Bir düşünceyi kilitlemek isriyorsanız onu hukukçulara havale etmek yeter. Çünkü bızde hukuk, gerçeği aramaktan çok kanunlar arasındaki formel tutarlılığa önem tanıyan bir uygulamaya itilmiştir. Yargıcın hareket serbestisi kısıtlanmışhr. Bununla hukuku suçlamıyorum. Kanunlardaki esnekliği I AKP hükümeti, on binlerce yurttaşın Cumhuriyete sahip çıkma mesajı verdiği Anıtkabir yürüyüşünde bir grubun 'Ordu Göreve' pankartı açmasını öne çıkararak rektörleri hedef almıştı. 'Cumhuriyet'e Saygı Yürüyüşü'nde, rektörler, YÖK üyeleri ve öğretim elemanlan cüppeleriyle Ankara Tandoğan Meydanı'nda yerlerini alırken yürüyüşe Atatürkçü Düşünce Derneği şubeleri, dernekler, sendikalar, gaziler ve yurttaşlar katılmıştı. değil, gevşekliği vurgulamak istiyorum. Örneğin Atatürk tarafından Cumhuriyetin temeline yerleştirilmiş bir Tevhidi Tedrisat Kanunu var. Bu kanunun amacı Tanzımat'tan beri öğretim ve eğitimdeki mektep-medrese ikiligini kaldırmaktı. Cumhuriyetten önce de zaten yeni medrese açmak şöyle dursun mevcutların yerinı de mektep alıyordu. Tevhidi Tedrisat Kanunu ortada duruyor. Medrese kökenli kız ve erkek imam hatip okullan, gelenekte olmadığı biçimde, sayısını ve gücünü arttırarak bütün fakültelerin kapılannı zorluyor, devlete egemen ohnaya çalışıyor. Osmanlı tarihinin hiçbir döneminde devlet kadrosu medreseliler tarafından işgal edilmediği gibi, medrese ne iktidar olmuş ve ne de devlete damgasını vurmuştur. Korkunç ve tehlikeli olan Osmanh devletinde olmayan bir nitehk AKP tarafından devlete kaynak yapıbnak isteniyor. Üni\ ersiteler, ayduılann da katılımı ile, bu tehlikeyi önlemek için Ankara'da muazzam bir protesto yürüyüşü yaptı. Bu nümayiş esnasuıda orduya davetiye olarak yorumlanacak bir pankartı gerekçe göstererek rektörlerin ağır ceza mahkemesinde şimdi emekli olan " 146'dan yargılanmalan istenmiş. Eğer devletin tarihsel ve geleneksel yapısını değiştirmek '146'ya giren bir suçsa, bu suçun maznunlannı, Osmanlı devleti döneminde devlete kadro yetişriren Enderun mektepleri yerine imam hatip okullannı ikame etmeye çahşanlar arasında aramak sanınm gerçeklere daha uygundur... 'DEVLETSİZ İKTİDAR'... Şu anda türbanı bir simge gibi savunanlann amacı, bizim olmayan bir şeriatla, müteveffa Tlırgut Özal'ın temellerini attığı devletsiz ikridan köklü ve sürekli hale getirmekrir. Bu nedenle AKP, devleti devlet yapan bütün kurumlarla kavgalıdır. Üniversitelen, YÖK'ü. mahkemeleri. inanç ve özgürlük adına zorlamalan boşuna değil. TÜBlTAK gibi bilimsel kurumlara kendı adamlannı yerleştirmek amacıyla Başbakana özel yetki veren ve muhaleferi sıfirlayan bir Meclis'le karşı karşıyayız. Türbanı Avrupa Birhği'nin himayesine almasım talep eden bir Dışişleri Bakanı ile karşı karşıyayız: "Avrupa Biriiği Üerleme Raporu" için daha önce 'objektıf" yorumu yapan Dışişleri Bakam Abdullah Gül Türkiye'niıı rapordaki eksi hanesinde önemH bir eksik olduğunu düşünüyor. GüL, demokrasi ve insan haklan alanındaki sorunlar üstesine türban yasağuun dahil edümemiş olmasından duyduğu rahatsızbğı dile getirdT- (Milliyet, Gül'den AB'ye türban sitemi, 12 Kasım 2003) HASDEMIR OLAYI... Hükümetin başında bulunan zat da Türkiye'nin en yüksek mahkemesini karşısına alarak, yasak olduğunu bıle bile, türbanla mahkeme salonuna giren bir avukatı yargıcın salondan çıkarmasını kınayarak ona, milletlerarası mahkemeye baş\-urmasını öneriyor: ~Başbakan türbanb Hatice Hasdemir'in duruşmadan çtkanlmasuu kınadı: "Hem kanunda. hem hukukta yeri yok. Bu ideolojik yaklaşımdır. Herhalde gerek ulusaL gerek uluslararası noktada atmalan gereken adımlan atacaklardır." Dünyada kendi devletini uluslararası mahkemeye şikâyet eden ne bir başbakan ve ne de ülkesinde Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklanan bir maddenin kaldınlması için yabancı bir kuruluştan destek isteyen bir Dışişlen Bakanı'na rastlamak mümkündür. Sadece bu olay, onlan kapatılan sabık partileri MSP'den daha vahim bir duruma iter. Kanunlann işlerliğini yıtirdığı. laçkalaştığı toplumlarda, anarşi kendisine en uygun ortamı bulmuş demekhr. Kamusal alan ka\Tamı içinde sulandınlan türbanın asıl tahribatım ve içyüzünü protokol kurallannı çiğnemekteki ısrarda ve inatta görüyoruz. Çünkü protokol kurallanm çiğnemenin ne dinsel inançla ve ne de bireysel özgürlüğü kısıtlamakla uzak yakın bir ilgisi olmadığı gibi kamusal alanla da bir bağlantısı yoktur. BOMBA ELLERİNDE PATLARSA Timur'dan Staline. Fatih Sultan Mehmet'ten Atatürk'e kadar bütün devlet adamlannın, devlet haysiyeti sayarak, riayet etrikleri protokol kurallannı, hükümetin başında bulunan bir kimse düzenli ve kasıth olarak hiçe sayarsa bunun devlet adamhğına yakışır bir yanını buhnaya imkân yoktur. Tarihte protokol kurallannm çiğnendiği olaylar yok mu? Elbette var: Patrona HaliL Kansım, Sarayda sultanlann karşılamasını istemiş. Bu küstahlığını harem ağalan ve Saray yamaklan, onu boğmakla yamtlamış. Şimdi bir de bizim Başbakanımızla onun yardımcısı Dışişleri Bakam Abdullah Gül'ün, dış ülkelere yaptıklan resmi ziyaretlerde hem protokolü, hem anayasanın değişmez laiklik maddesini hiçe sayarak, türbanlı eşleriyle Türk devletinin çehresüıı değıştirmeye çahşmalanm gözümüzün önüne getırelun... Herhalde Patrona Halil'in, eşini sarayda sultanlann karşılamasını istemesi, bunun yanında çocukça bir görgüsüzlük sayılır. Bir Patrona Halil'i, bir harem ağalannı. bir de kendi zavallı halimizi düşündüm. Düşünme neye yarar... Ya bomba ellerinde patlarsa... B İ T T I PERŞEMBE ORHAN BURSALI Okupum, Nasılsın? Perşembe, yeni yılın ilk gününe gelince, belki de kimsenin okumayacağı bir yazı yazacağım, duy- gusuna kapıldım. öyle ya, herkes yeni yıl mahmu- ru, ne yazarsam yazayım! Tabii ki bu bir düş! Tam tersine, kimsenin oku- mayacağı sanısıyla yazılan yazılann daha çok oku- nacağını varsaymak gerek! Kimsenin okumayacağı, okumaması gereken yazılar yazıp yayımlamak da nereden çıktı, diye- ceksiniz. Bir itirafta bulunayım: Bu duygu ve düşünce epey bir zaman peşimde dolaşıp duruyor... Neyse, bunu bir kenara bırakalım ve bugün si- zin, bireyin önemine değinelim. • • • Bütün ilişkilerin temelinde tek tek insaniann yat- tığını çoksık unutuyoruz. Biz, 68'liler, solculariçin "toplum önce" gelir, "toplumsalyarar" birinci de- recededir... "Herşey toplum için" düşünceleriyle kendimizi eğittik, büyüdük. Bu düşüncelere sahip olmak için solcu olmak gerekiyor mu? Bu bir tartışma konusu. Neden böyle diyorum? Insanlıktarihinde solcu olmadan da kendini topluma adamış tonlarca in- san, olay var. Onlar da "o zamanlann solculan" mıydı? Cumhuriyetin kuruluş yıllannda, toplumu yönlendirci kesime (öğretmenler, mühendislervb.) egemen olan da "toplumcu" düşünceydi (Solcu, demiyorum!)... Kimileri Mustafa Kemal'ın solcu olduğunu savunabilir. Mustafa Kemal ve Kuruluş dönemlerindeki örnek bağlamında "toplumculuk" ile "solculuk", belki de farklı şeylerdir? Biri dö- nemsel ve geçici, diğen ıse ebedi ve ezeli.. Bazı tarihsel, özeliikletoplumun bütün kurumve kuruluşlanyla yeniden ayağa kaldırılmasını gerek- tiren dönemlerde, toplumsallığa öncelik veren, "her şey toplum için" düşüncesinin egemen ol- ması doğaldır. Bireyin, bütün varlığını topluma ada- ması beklenır. Birey, bu anlamda, toplum için her zaman feda edilebilir. Ama sonra "normale" dö- nülür... "Reel sosyalizm" uygulamalan ise tamamen "sü- rekli toplumculuk" felsefesi üzerinde kuruluydu, örneğin. Birey, baktığınızda, sanki "hiçbir zaman" yok- tu! Oysa, üstyapryı ilgilendiren bütün ilişkiler ve olay- lar ise birey üzerinde dönüp duruyor. Birey hep odak- tayken bireyi yok saymak ve "toplum adına kur- ban etmek" düşüncesi ne derece sürekli ayak- ta durabilirdı? Sanınm, "herşey toplum için" "katı" düşünce- sinin, bireyin tannlara kurban edildiği ınsanlık dö- nemleriyle çok yakın bir dirsek teması var... Hat- ta, belki de "kurbanlık" döneminden günümüze uzandı. Yoo hayır, toplum yerine bireyi koymuyorum. Bu liberallerin işi. Bireyi de toplum kadar önemseyen ideal biran- layışın bütünleştiği toplumsal sistemlerin araytşı için- de dünya. Bireyi tamamen özgürleştireceksiniz, hiçbir zin- cire vurmayacaksınız; bireyin bütün alanlardaya- ratıcılığını sonuna kadar destekleyeceksiniz... Için- deki "bütüngüzelliklerin" ortaya çıkmasını sağla- yacaksınız.. Çünkü, bireyin her alanda üretimi, toplumun ya- rarınadır. Ancak bu yarar, liberallerin sandığı ve vaaz et- tiği gibi, kendiliğinden gerçekleşmez. Devlet, top- lumsal, kurumsal örgütlenmeler, bu yarann toplum- sallaşmasını; yaratıcılıkların, üretimin mümkün ol- duğunca adaletli dağılmasını sağlamak için var olmalıdır. Bireyle toplumsal yarann bütünleşmesı gerekir. • • * "Okurum, nasılsın" başlığı, bu düşünceyleya- zıya kondu. Kişinin önemini vurgulamak için. I Yeni yılını, bayramını kutladığımız... • eviilik, doğum, kişisel başan, ödül, kazanç gi- bi mutluluklarını paylaştığımız... • ölüm, kaza, felaket anlannda üzüntüierini, acı- lannı vb. paylaştığımız... • düşüncelerimızi, sohbetlerimizi, güzellikleri, duygulan, sevgiyi paylaştığımız.. hep bireylerdir. Sen önemlisin. Dünyaya bir kez geldin. Senin ya- şadıklann, yaşayacaklann, düşüncelerin, yaratıcı- lıklann, mutlulukların.. önemlidir. Anlar, diğer za- man dilimleri kadar önemlidir. Içindeki zenginlikleri alabildiğine yaşamanda, dışavurmanda ve paylaşmanda, 2004 zamanının yardımcı olmasını dilerim... obursali(S cumhuriyet.com.tr. Okurlarımıza duyuru MARMARA, İÇ ANADOLU, KARADENİZ, AKDENÎZ ve EGE bölgelerindeki okurlanmız, 2 Ocak 2004 CUMA gününden itibaren "Cumhuriyetin 8OY1I1" fasikül KLASÖRLERİ'ni "Form" kayıtlannı yaptırdıklan yerlerden alabilirler. f: Klasörlerin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de en kısa zamanda dağıtımı yapılacakhr. Türkiye Gazeteciler Cemıyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ilişkın raporianyta. araştımnalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberieriyie sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Td: 0İ1Z 51108 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle