20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kulturfg cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Tarihi Kentler Birliği 2003 Yılı Metin Sözen Özel Ödülü Yalvaç Belediyesi'nin Türkiye'yi'buluşturdular'• 2003 Koruma Ödülleri'nde Yalvaç, Mudurnu, Safranbolu "başan", Ürgüp, Kuşadası ve Altmdağ "özendirme" ödüllerini aldılar... Geride kalan 2003 yılı. Tarihi Kentler Bırlığı'nce (TKB) 2000'den bu yana değişik kentlerimızde sür- dürülen "buluşmalann" biranlam- da "Türkiye'yi buluşturmaya baş- ladı*ı"yıloldu... Edirne'den Kars'a ülkenin her köşesini kucaklayan TKB birlikteli- eindeki Antalya'dan Sinop'a ya da Izmir'den Mardin'e dek hemen tüm kentlerimizin tarih ve kültür dostlan, ilk kez böylesine ortak yurt sevgısi duygulanyla "tarihle gele- ceğin buluşmasına" da yine hep birlikte önderhk etmeye başladılar. Yanı sıra aynı süreçte; yerel yöne- tıcıler ile sivil kuruluşlar, kamu ku- rumlanyla hükümet dışı örgütler, mimarlar ve plancılarla siyasetçıler, arkeolog ve tanhçilerle bürokratlar, akademisyenlerle uygulamacılar, valilerle çevreciler, hatta belediye- lerle Koruma Kurullan ve yıllardır birbjlerine hep "uzaktan" bakan tümkent, çevre, yaşam ve kültür so- rumlulan, sadece ikili ya da üçlü olankdeğil, "tümü birlikte buluş- msrja" başladüar... Lstelik bu büyük buluşma, her- hangı bir sıradan bir araya geliş şek- linde değil, "bu ülkeyi yeniden kimlikli ve uygar kılacak tüm ta- rih *e çağdaşlık değerlerini" yine hep birlikte korumak ve geleceğe ta- şımak hedefi ve coşkusu etrafında gerçekleşiyor... Bunun için de aynı tarihsel buluş- ma sürecinde yine ilk kez "sağcıy- la soku" da geçmişlerine ya da şim- dikı siyasi kimliklerine ve hatta par- tilenne bakmadan, TKB yürüyüşün- de beraberler... Öncelikle "bu ülke- den sorumlu oldukları" bilinci içınde, adeta 1920'lerin o efsanevi "kurtuluşbütünleşmesini" anımsa- tır bir içtenliktekı "ulusal birükte- liği'' Türkiye'ye yeniden yaşatıyor- lar... 2003'ün armağanları Işte böylesi bir yürüyüşte ülkeye armağan edılen "başanh" ve "özendirilmesi" gereken uygula- malar ıçin her yıl düzenlenen "TKB Koruma ÖdüUeri"nde, 2003 yılı- run örnek beledıye çalışmalan da Yalvaç Belediyesi, geleneksel yaşamın tarihi mekânlarım da kent kültürüne yeniden kazandırdı (solda). Safranbolu Belediyesi, otobüs duraklarım bile "Safranbolu" kimliğiyle düzenledi (sağda). Mudurnu Belediyesi de kentin özgün konaklarını koruyarak turizmle buluşturup, ekonornik darboğazını "kültürel zenginliğine" sahip çıkarak aşabildi. belirlenmiş durumda... TKB Encümeni ve Danışma Ku- rulu'nun 18 Aralık 2003 günü ts- tanbul'dakı toplantısında. ödüllere aday olanlar arasında yapılan değer- lendırmelerin sonuçlan özetle şöy- le: Metin Sözen Ödülü: TKB Meclısf nın 27.09.2003 tari- hindeki İzmir toplantısı karanyla bu vıl ilk kez verilen "Tarihi Kent- ler Birliği - Metin Sözen Ödü- lö"ne; TKB'nın kuruluş amaçlan olan ve Sayın Prof. Dr. Metin Sö- zen 'ın yol gösterici ve yüreklendi- ricı tutumlannda önceliğinı oluştu- ran; "yaşamın tüm çevre ve kültür birikimlerine ve antik çağdan gü- nümüze tüm uygarhk değerlerine aynmsız sahip çıkmak ve sürdür- mek" ilkesıne tam bir uyum içinde- ki koruma ve yaşatma çalışmalan nedeniyle Yalvaç Belediyesi uygun görüldü "Başan Ödülleri"nin gerekçele- n ise şöyle: "Doğal ve Kültürel Değerlerin Korunması, Geliştirilmesi ve Tu- rizmin Çeşitlendirilmesi Projesi" kapsamındaki; tarih ve çevTe zen- gmlıkleriyle birlikte geleneksel mi- mari. özgün kent mekânlan ve yö- resel üretim değerlennin de bugün- kü ve gelecek kuşaklara kimlik ve- rileri olarak kazandınldığı tüm ça- lışmalanndaki özen, kararhlık ve başanh sonuçlar nedeniyle Yalvaç Belediyesi; Kentin yıllardır en önemli ekono- mik kaynak ve güvencesini oluştu- ran "tavukçuluk" sektörünün kri- ze girmesiyle yaşanan sıkıntıyı; "ta- rihi mimari mirasını" koruyarak aşmayı başaran ve "kentin kültürel kimliğini bir kalkınma ve turizm zenginliği olarak da değerlendire- bilen" proje ve uygulamalanyla Mudurnu Belediyesi; Türlaye'nin UNESCO Dünya Mi- rası lıstesindeki "tarihi kentsel yer- leşimi" olma özelhğini, kentsel öl- çekteki koruma çabalanyla güçlen- dıren ve "eski dokunun özeUikle- rini sürdüren altyapı ve kamusal düzenleme projeleriyle" tarihi kentin mnnari ve turistik çekıciliği- ni zenginleştiren Safranbolu Bele- diyesi; Yönetmelikteki 3 "başan ödülü- nü" paylaştılar. özendirme ödütlerl: Çıkarcı ve özensiz imar uygula- malannın sonucunda yaşanan "kimlik kaybının onarılması" ve buna dayalı olarak; "kentsel tahri- batın, yerel değerlere yeniden sa- hip çıkılarak aşılabilmesi" çabala- nnda, yine kentin elde kalabilen son tarihi sokaklannm kurtanlması pro- jelerine öncelık veren Kuşadası Be- lediyesi; Yakın geçmişe kadar süren ve "Kapadokyah" olmakla bağdaş- mayan, yıpratıcı ve düzensiz uygu- lamalan da gıdermeye dönük "kentsel rehabilitasyon" ve "kent kimliğini gözeten meydan düzen- leme uygulamalannı" planlama ve mimarlık çalışmalanyla başlatan Crgüp Belediyesi; "Başkentimizin tarihi kentsel nıerkezindeki" yıllardır ihmal edi- len eski ve özgün dokunun yeniden Ankara ya ve Ankaraldara kazan- dınlmasındaki "koruma ve kent- sel dönüşüm" hedefine bagh ola- rak; "Ahiler El Sanatlan tş Mer- kezi" odaklı proje ve uygulamalan sürdüren Altındağ Belediyesi; Yönetmelikteki 3 "özendirme ödülünü" aldılar. TKB aynca, 2003 yılı ödüllendir- melerine proielerini ileten Ağlasun ve Konak (İzmir) Belediyeleri ile önceki yıl ödül alan Eskişehir Bü- yükşehir Belediyesi'ne de koruma çalışmalan ve adaylıklanndan ötü- rü teşekkür belgesi verecek... Çahşmalann sergisi, kolokyum ve ödül töreni ise 21-24 Ocak 2004 günlerindeki Safranbolu buluşma- sındayapılacak... ARİF DAMAR 2003 Aralık ayında şiire yer veren edebıyat dergilerinden: Adam Sanat, Agora, Ağır 01 Bay Dûzyazı, Akatalpa, Amik, Berfuı Bahar, Budala, Dıze, E, Eski, Evrensel Kültür, Güzel Yazılar, Hayvan, Ishk, Inılâsız, Kitap-lık, Kum, Kül, Nikbınlık, Son Kişot, Şıır Ülkesi, 3 Nokta, Varhk, Yaba Edebiyat ve Yasakmeyve'deki şıirleri okudum, üıceledim. Serdar Koçak'ın E dergisinde yayımlanan "Ondan Önce" adlı şıirini Ayın Şiiri olarak değerlendirdim. Serdar Koçak'ı bundan on yıl kadar önce Dürnaz Akşit'in resim sergisinde görmüş. tanışmıştım. Ama daha yakından ilişkimiz son birkaç yıl öncesine dayanır. İlk gördüğümden sonra Serdar adamakıllı irileşmiş, değişmişti. Son yıllarda daha çok birlikte olduk, kadeh arkadaşhğı ettik. Serdar'ın "Sesini Kaybeden Şehtr" gibi sesi boğuk ve kısıktır. Konuşmakta güçlük çeker. Dinleyen de anlamakta bir hayli yorulur. Serdar Koçak'ın şıirlerini okuyor, pek anlam vîrerniyordum. Çetrefil bir dili ve bana karmakarışık gelen aalaramından dolayı bir yargıya varanııyordum. Konuşma özürlü olduğundan, bir şair için gerekli btlgı bırikimı. kültürü, bilinç düzeyinin derinliği konusunda hiçbir fıkrim oluşmuyordu. Ne zaman ki onun "Ben Napoli Radyosu" adlı anlatı kitabını ve özelLikle ressam adilsalih'in "Uvkundan Bir Portakal Düştü" kitabındaki resımler üstüne yazdığı uzun metınlen okudum, şaşırarak farkına vardım kı Serdar inanılmaz bir bilgi birikimi, kültürü kişiliğinde banndınyordu. Aynca kendine özgü bir anlatımı (üslubu) olduğu açıkça görülüyordu. Bu kitabın basımı bir yıla yaklaştığı halde maalesef dağıtımı yapılamamıştır. Bundan sonra Serdar Koçak'a, şiırine bakışım değişti. Aralık ayında Serdar'ın "Yasakmeyve" dergisinde de bir şiın var. Ben yukanda söylediğim gibi E dergisinde yer alan şiiri seçtim. Sanki eskilerine göre daha açık, daha anlaşılır bir şiir bu. Ama yine de kendini kolay ele veren bir şiir değil. Asluıda anlaşümak derken amacım anlamı açLk, tek bir yorumu olan bir şiir değil. lyi şiir sezilir, duyumsamr ve çeşit çeşit yorumlanabilir. Çağdaş şiir anlayışı bu niteliktedır. Devnmci büyük şairler. örneğin Yannis Ritsos'un çok şiin bizde yazılan toplumcu şiire hiç benzemez. P. Neruda da, Aragon vb. hep böyledir. Düşünceme göre bizim toplumcu şiirimiz (Nâzım da dahil) sürrealizmi yaşamamıştır. Oysa Avrupa ve Latin Amerika şiiri sürrealizmi özümsemiştir. Bızim toplumcu şiirimiz de Sovyetler Birliği'ndeki sosyalist realizm anlayışının etkisinin giderek artan egemenliği yüzünden estetik değeri yüksek. kalıcı şiire pek ulaşamamıştır. Bu konuyu uzattığımın farkındayım. Şunu da eklemek isterim: Bir şaır için yanılmamak istiyorsak onun düzyazılanm mutlaka görmeli, okumahyız. Serdar Koçak'ın seçtiğim şiiri okurun sevgi gücüne, şiir beğerüsinin yüksekliğine göre sevilecek cinsten. Evet cins bir şiir. Ondan Önce yazmışsındır ondan önce bir şiir yahu ben mi yazdım ne îyi yazmışım kırmızı ondan. vardır solgun ayazda bir sevgilin yırtıcı göneşlerde ilk sevdiğin yahu ben mi sevmişim ne kadar da güzel işte sevmişim. ORTRE/ SERDAR KOÇAK 15 Ağustos 1961'de Istanbul'da doğan Serdar Koçak, Kalamış tlkokulu ve Kadıköy Maarif Koleji'nde okudu. Kadıköy Maarif Koleji'ni lise birinci sınıfta siyasi nedenlerle terk etti. TYS ve PEN Yazarlar Derneği üyesi olan Koçak'ın ilk denemesi 'Rick'in Yeni Yerinden' 1986'da Şıır Atı' yayınlarından çıktı. Şiirleri Sombahar, Gösteri. Varlık, Ludingirra, Göçebe ve Şiir Oku dergilennde yayımlanan Koçak. Radikal gazetesi Kitap Eki'nde düzenli olarak şiir kitaplan üzerine yazılar yazıyor. Şizofrengi dergisindeki denemeleri ve kitaplaşan anlatılanyla dikkat çeken Koçak'ın toplu eserleri Ekim 2001 de 'Son Yaz Sokaklan' başlığıyla dokuz kitap olarak bir arada yayımlandı. Geleneksel ile deneysel yazıyı kendine özgü bir tarzda harmanlayan Koçak1 uı eserleri, hayatı gibi gerçek ile hayali iç içe banndmr. Öncüleri arasmda Sevim Burak, Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan ısimleri sayı'labilir. Şiirindeyse Turgut Uyar çizgisini sürdürür. Şiir: Pervazda (1991, 2001), Barışmalar (1996. 2001), Gemi Zamanları (2001), Kırmızı YıUar (2001), TikaLimaTu(2001), Erenköyü'nde Bahar (2001). Anlatı: Ben Napoli Radyosu (1995-2001), ZemŞehri (2001). Deneme: Gezgin Aklın Günlüğü (2000, 2001) r vardır bir fotoğrafın sözgelimi Samatya'da uçan sandallara karşı evet yahu sensin amma da gençmişsin yanındaki mavi Raşel. vardır önce savaştığm kederli kederli savaştığm elin ceketinde kalmış Sakarya caddesinde vurulduğun yahu elbette sensin işte polisteki fotoğrafının bu aynısı. vardır önce hayatın uzak bir çatıda siperdesin merdivende yelde ıssız bir yılan kahveli bir çingene kadını kadını ilk öptüğün ondan önce yasemin. SERDAR KOÇAK ODAK NOKTASI AHMET CEMAL İmece Ahlakı ve Kendini Tüketmek Üzerine... İmece, yani: Ortak bir amacın çevresinde, üre- tim amacıyla kümelenmek; ortak bir üretim süre- ci içersinde, elbet ben'liğini yadsıma noktasına gelmeksizin, ama o ben'liğe öteki katılımcıların üzerinde bir konum sağlama peşine de asla düş- meksizin yeralabilmek; o üretim süreci içersinde ben'liğinin anlamını ve varlık nedenini yalnızca ve yalnizca üretilmiş olan'dan duyulacak ortak mut- lulukta aramak. Böylesine insanca, insana yakışır ve insan de- ğerleriyle bezenmiş imeceler, kültür tarihimizin yakın dönemlerine en parlak sayfaları eklemişti. Köy Enstitüleri, o tarihte imece ahlakının neredey- se kurucusuydu. Doğu'nun ve Batı'nın engin kül- tür mirasını binbir kitapla iklimimize taşıyan 7er- cüme Bürosu, salt imece ürünüydü. Halk Evleri ve seksenli yılların Yazko'su da öyle... Ne var ki bu örneklerin sayısı, yıllann ilerleyişiy- le birlikte giderek azaldı. Görünüşteki imece top- lulukların yerini çoğunlukla ben'cilerin kavgalı or- tamları aldı. Sabahattin Eyuboğlu'nun deneme- lerinden birinde çok doğru olarak saptadığı gibi, bizim coğrafyamızda yollarına imeceyle başla- yan nice girişimler, o imeceye katılanlann sonra- dan sen-ben kavgasına tutuşmalanyla dağılıp parçalandı; bu yüzden nice partak fırsatlar, değer- lendirilemeden kaldı. Bu bağlamda ben'lerine her fırsatta geçerlilik arayanlann belki de anlamakta yetersiz kaldıkla- rı nokta, ben'in en derin anlamına asıl böyle bir imece birlikteliği içersinde kavuşabileceğidir. Çünkü böyle bir emek ortaklığında yer alan kişi, kendinden asla vazgeçmeksizin, kendini yalnız- ca bir çarkın dişlilerinden binne dönüştürmek zo- runluluğuyla karşılaşmaksızın, kişiliğinin biricikli- ğinden, eşsizliğinden kaynaklanan tüm nitelikle- rin daha bir bilincine vanr ve onlan insana yakı- şır amaçlar doğrlutusunda somut biçimde de- ğerlendirmenin onurunu yaşar; gerçek anlamda- ki bütün imecelerde emek ortaklığının sonunda hemen her zaman bir gönül ortaklığına da dönüş- müş olması, işte bundandır. Ne var ki, son yıllarda böyle bir imece bilincine giderek daha seyrek rastlar olduk. imece olarak başlayan kimi girişimler de yolun bir yerinde ime- ce bilinciyle asla bağdaştırılamaz ihanetlere dö- nüşebilmekte. Böyle bir acı deneyimi son birkaç yılda ben de Sanat Danışmanlığını üstlendiğim bir kurumda çok yakından yaşadım. Eski öğrencile- rimden oluşma bir avuç genç, birtiyatro toplulu- ğu kurmak amacıyla yola çıkmışlardı. Bu girişim, aslında bir düşün gerçekleştirilmesiydi ve o dü- şü, üstelik lise yıllarından başlayarak, hep kuran kişi de toplulukta oyun yazarı, yönetmen ve oyun- cu olarak yer alıyordu; topluluğun kurucusu, oy- du. Birden fazla kişinin aynı düşü görmelerine pek rastlanmaz; ama sonradan o düşün gerçek- leştirilme evresine katılmak, o düşü insanın ken- di kurmuş olması kadar kıvanç kaynağıdır. Gelgelelim sözünü ettiğim toplulukta böyle ol- madı. Kimileri, sözünü ettiğim düşü paylaşmak- la ve onun gerçekleşmesi uğruna çaba harca- makla yetinemediler. "Bu kurumda herkes, ken- dini varettiği ölçüde varolur" gibi, imecenin özü- ne inen bir ilkenin savunulmasına karşın, yersiz bir ben'lik savaşımına atıldılar. Sonuçta da, yeni bir tiyatro sezonunun başında kurumdan ayrıldı- lar ve bir başka çatının altına gittiler. Her şeye karşın diyelim ki, buraya kadar "ay- nlma özgüriüklerini" kullandılar. Ama onlar, bu ka- darıyla da yetinmediler. Kararlannın sorumluluğu- nu üstlenecek yerde, bu sorumluluğun kaynağı- nı eski kurumdaki imecede kalmayı sürdürenler- de aradılar. Daha da ileri giderek, eski kurumla- nna her vesileyle dil uzattılar ve karaçalmalann karşısında sessiz kaldılar. Hatta aralanndan, bü- tün bu davranışlarda bulunurken, hâlâ eski kuru- muna bağlıymış izlenimini yaratmak isteyenlere de rastlandı. Onlar, bu tutumlarla aslında belki de bir tüke- nişin yolunu tutartarken eski kurumlanna ne mi ol- du? O, neyse ki, gönül verenlerinde öldürülmesi hiç de kolay olmayan imece ruhunu hiç yitirme- di, bu yüzden de yoluna çoğalarak devam etmek- te! e-posta: ahmetcemalta superonline.com [email protected] Oyuncu Patricia Roc öldü • LOCARNO (AA) - Ingilizlerin sinema idolü, 1940 ve 50Tİ yıllann yıldızı ünlü kadm oyuncu Patricia Roc, 88 yaşında öldü. Roc'un aile dostu yazar ve eski film eleştirmeni Michael Thornton, 28 yıldır tsviçre'nin Minusio kentinde yaşayan Roc'un, bu ülkede Lucarno kentindeki bir hastanede böbrek yetmezliğinden öldüğünü söyledi. Sanat yaşamında 40 film çeviren Roc, tüm dünyada 'Millions Like Us', 'The Wicked Lady', 'The Brothers' ve 'When the Bough Breaks' gibi fihn kiasikleriyle tanındı. Gevez« Avçekirdekleri Ali Develioğlu'nun şiirleri Türkçede Yıllardır Hollanda'da yaşayan şairin şiirleri dergjlerde yayınlandı ve çeşitli etkinliklerde müzikal biçimde sunuldu. O şiirierden bir bölûmü şimdi Türkçeıle. Bir sestLr amwm benun Yıünızen bir telefon nhuttsı Ajiıllardan t-anışıru Yüiara tanp göruienüğı Ç«mb«fttw-«a,ıtxıl (0212)5182005 *>*(*** Cad AyMr* >(I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle