29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Yoksul ülkelere 'programı'nı dayatan Uluslararası Para Fonu, Batılı finans çevrelerinin çıkarlanna hizmet ediyor IMF,gittiğiülkeyibatınyor• IMF programlan Batılı finans çevrelerinin çıkar ve ideolojilerine hizmet ediyor. Programın 1990'larda uygulandığı Macaristan'da insanlann gözü açıldıgında ülkelerinin ekonomisini yabancılar ele geçirmişti. Başka deyişle IMF bütiin bir ulusu soymuştu. Oyunun ne olduğunu görmemiz için bu deneyimin kaç defa daha tekrarlanması gerek? GEORGEMONBIOT Küresel ekonomiyi yönetenlere da- ha ne kadar fırsat vereceğiz? IMF (Uluslararası Para Fonu) aynı hatayı o kadar çok yaptı ki söylenecek tek şey var: Bu kurum felaket yaratıyor. IMF'nin kriz döneminde müdahale ettıği Tayland, Güney Kore, Rusya, Arjantin ve başka ülkelerde y&şanan- lar, geçmişte Dünya Bankası'nın yö- netiminde olan ekonomistlerden Joseph Stiglkz tarafindan detaylı bir şekilde ra- poredildi. Ancak, IMF'nin Dogu Av- rupa'da nasıl çahştığı konusunda bil- gi eksiğimız var. Macar ekonomist Pöngrac Nagy'nin kaleme aldığı ki- tap, IMF'nin Macaristan'ı nasıl mah- vettiğini gözler önüne seriyor. Maca- ristan 1980'lerin sonunda demokra- tikleşme sürecine girdiğinde yeni bir ekonomi sistemine gereksinim duyul- duğu kesindi. Geçiş sürecinde uygu- lamaya konulacak birkaç seçenek var- dı. Ancak bu seçeneklerden bir tane- si bile birileri tarafindan eni konu dü- şünülmeden, Macaristan'ın yeni başa geçen saf hükümeti, Batılı güçler ta- rafindan IMF dışında seçeneği olma- dığına inandınldı. Bir ülkenin ekonomi politikası IMF tarafindan onaylanmadığı takdirde o ül- kenin yabancı sermaye hakkı olmu- yor. Komünizm sonrası Macaristan'ın ise bu yabancı sermayeye korkunç de- recede büyümüş olan dış borçlan öde- mek için ihtiyacı vardı. Birçok ülke- nin yaptığı gibi borçlannı erteleme is- teminde bulunabilirdi. Ancak IMF yö- netimi bunun yabancı yannmcıları ka- çıracağını iddia etti. Sonuç olarak çı- kış yolu IMF'nin ekonomi politikala- nnı uygulamak gibi göründü. Her yerde aynı polltlka IMF'nin politikası her gittiği yerde aynı. Devlet elindeki kurumlan özel- leştirmeyi, kapılan yabancı yatınmcı- ya açmayı, bütçede kesinti yapmayı, nakit ödeme ve kredi kaynaklannın sıkı kontrol altına alınmasını öngörii- yor. Ve bu istekleri, kriz yaşanan ül- kelerin hükümetlerini yüksek enflas- yon ve borçlann kontrol altına alına- maması yüzünden sıkıntı çektiklerine ınandırarak "hakh" gösteriyor. IMF, 1990'da bir yıl öncesine oran- la fiyatlarda yüzde 17 artış gözlenen Macaristan'a da enflasyon kaynakiı Geçen yıl Ankara'da düzenlenen protesto gösterisi Türkhe'ye dayatılan ekonomik program nedeniyle yapılan yüzlerce IMF karşıtı eyiemden sadece biri. (REUTERS) bir kriz yaşadığıru söyledi. Ancak, kriz asluıda enflasyondan çok katma değer vergisinin konulması ve ek vergilerin kaldınlması gibi politika değişiklikle- rinden kaynaklanıyordu. 1990-1996 yıllan arasmda Macaris- tan Merkez Bankası, IMF'nin ısran üzerine yatırım amaçlı verdiği kredi- leri yanya indirdi. Bunun ilk sonucu faiz oranlannın yüzde 50'lere çıkma- sı ve Macaristan'daki birçok işyerinin batması oldu. Işçiler kovuldu, maaş- larda kesinti yapıldı. Tüketim azaldı. Nagy kitabında IMF'nin Macaristan'ı planlı olarak savaş sonrasında gördü- ğü en kötü duruma soktuğunu yazıyor. Kitaba göre uygulanan program enf- lasyonu indireceğine artmasına neden oldu. 1993-1996 yıllanndaülkede yüz- de 130'luk fiyat artışı yaşandı. Borç- lann ödenmesi için IMF'nin zorunlu tutması karşısında birçok kurum ucuz fiyatlara özelleştirildi. Sonuçta yabancı şirketler sektörle- ri kontrol eder hale geldi. IMF'nin söyledıği yalan hükümetin yeni eko- nomi politikalannı içerdiğini söyle- yen "niyet mektubunu" onayladığını söylemesiyle başhyor. Ancak, aslında bu mektup IMF tarafindan yazılıyor ve ilgili ülkenin hükümeti tarafindan im- zalanıyor. Bu gizli, uzun ve detaylı metin, bir ülkenin 1 -3 yıllık ekonomi ve siyasi yaşamını şekillendiriyor. 1.5 mllvon klsl Islnl kavbettl Macar halkının bu IMF mektubuna dair gördükleri tek somut şey, bir üst düzey yetkilisinin maliye bakanına yazdığı mektubun sızdınlmasıyla ol- du. Yetkilinin istekleri ve hükümetin uyguladıklan birbirlerinin tıpa tıp ay- nısıydı. Macaristan'da 1.5 milyon ki- şı işini kaybetti. Çalışanlann geliri yüzde 24, emeklilerin geliri yüzde 31 azaldı. Kamu hizmetleri bozuldu. 1989- 1998 yıllannda suç işleme oranı yüz- de 166 arttı. Unutmamahyız ki tüm bunlar "kapftatizmin zaferi" olarak ni- telendirilen bir sürecın sonucunda ol- du. 1996 yılında ise ansızın politika de- ğişti. Bankalar yeniden kredi verme- ye başladı. Ekonomideki durgunluk süreci sona erdi. Dört yılda üretim yüzde 45 arttı, maaşlar da yükseldi. Bu deneyimden daha açık bir sonuç çıkanlamaz: IMF ilacının verildiğiül- kelerin ekonomileri batıyor. IMF po- litikasına son verilince ise ekonomi iyileşmeye başhyor. Bu sava inanma- mız için yeteri kadar fazla ülkede ay- nı şeyler yaşandı. Güney Kore, Endo- nezya, Rusya ve Arjantin'de de IMF'nin ekonomik yaptınmları ve liberalleşme zorunluluğu getirmesi ekonomik krize yol açtı, kısıtlamalar kalkınca durum düzeldi. Bu ülkelerle aynı durumda olan ancak "IMF hapı"nı almayı red- deden ülkeler -Malezya, Çin ve Polon- ya- durumu iyileştirdi. Peki sonuçları biliyorsak neden IMF'nin aynı programı uygulamasına göz yumuyoruz? Nedeni bilgi ve deneyim eksüdiği olamaz. Gerçek olan, sonuçlann bu programı destekleyen- lerin işine gelmesi. Yoksul ülkelerde çalışan IMF aslında varsıllar tarafin- dan yönetiliyor. Sonuç olarak da IMF programlan Stiglitz'in de dile getirdiği gibi Batılı finans çevrelerinin çıkar ve ideolojilerine hizmet ediyor. Macaristan'da insanlann gözü açıl- dıgında ülkelennin ekonomisini yaban- cılar ele geçirmişti. Başka deyişle IMF bütün bir ulusu soymuştu. Oyunun ne olduğunu görmemiz için bu deneyimin kaç defa daha tekrarlanması gerek? (The Guardian -19 Ağustos) Şimdi de sıra medyayageldi ABDÜL MUN'EM SAİT Yazar ve düşünür Fehmi Huvey- di El-Ahram gazetesındeki kö- şesinde geçen hafta "Söylentiler ve Kaygılar" adlı makalesinde ABD'nin bölgenin haritasıyla bir- likte, Araplann algılayışını da de- ğiştirme amacıyla Arap medya- sına girişini ele aldı. Milliyetçi ay- dın yazar Selahattin Hafiz da El- Ahram'daki köşesinde "Kötü Ak- hmızın İyileştirilmesr adlı ma- kalesinde, Amerika'nın kendi çı- karlan doğrultusunda, bölgemiz- de akıl ve düşünceleri dileğince değiştirme niyetine dikkat çelcti. Siyaset ve düşün alanında ağır- lıklanyla tanınan bu iki yazar ay- nı konuyu birbirini izleyen iki günde ele alıyorsa, üzerinde özen- le düşünülmesi ve önlem alınma- sı gereken çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız demektir. tld ho- camız da Araplann algılayışının değiştirilmek istenmesine işaret ediyorsa, sevgili Mısır ve Arap • ABD, bakış açısını yaymak için Ortadoğu'da medyaya el atma hazırlığında. Mısır, Amerikan medyasının herhangi bir grubunun zemini olmayı reddetti. Ama önemli sayıda Ortadoğu ve Arap ülkesi buna izin veriyor. dünyamız kuşku götürmeyecek düzeyde bir tehlikeyle karşı kar- şıya demektir. Saflann mevcut tehlikeyi karşılamak üzere sık- j laşnnlmaması; ülkenin bütiin güç- ! ierinin gece ve gündüz bu tehdit- ' tenkaygıduymaması korkunç bir lurum olur. Hocalanmız hakhdır, \BD, kendi bakış açısını yaymak izere bölgemizde medyaya el at- * ma hazırlığındadır. Mısır, Amerikan medyasının î îerhangi bir grubunun zemini ol- : nayı reddetti. Ne yazık ki önem- : i sayıda Ortadoğu ve Arap ülke- \ n bu türden kuruluşlann kendi opraklannda bulunmasına izin • ermiştir. Bunun anlamı, Mısır'ın ia bu saldından kaçamayacağı- iır. Uydu teknolojisi, değerlerin i ve düşüncelerin sınırlan şaşırtı- n kolayhkla aşmasına olanak sun- naktadır. Tehdit altında olduğumuz açık- ır ve önlem alınması gerekir. An- :ak, tehlikenin boyutlannı bil- meksızin bunu başarmak olanak- sız. Askerlerin düşman ordulan- nı nasıl karşılayacaklannı iyi bil- meleri gibi, düşün ve siyaset in- sanlan da, karşıtlann savlannı öğrenerek bunlann kirletici etki- lerine karşı siyasi ve düşünsel araçlan hazırlamalıdır. Truva Atı'nın varlığı Yazarlar, iki önemli noktanın üzerinde durmuşlardır: ABD'nin bakış açısı, ABD'nin yüzunü iyı gösterme çabasıdır; ve Arap dün- yasında Fehmi Huveydi'nin de- yimiyle "Amerikan Partisi''nin, "Amerikanlaşnuş Araplann' 1 ya da Truva Atı'nın varlığıdır. tki konunun da önemine karşın, bu saptamalar bizi bekleyen tehli- keye karşı tavır geliştirmek için yeterli değildir. Sorun, kendi ba- şına, Amerika'nın yüzünü iyi gös- termek istemesi olsaydı, çözüm- lemek kolay olurdu. Ancak sorun bununla sınırlı değil. Beklenen saldınya düşün- sel savunma görevi, onlann han- gi değerlerle saldıracaklanndan daha çok, bizim hangı değerleri savunacağımızın bilinmesini ge- rektirir. Amerikahlann özgürlük- çü sistemlerinın serbest ekonomi- ye dayandığını söylerken bizim de ekonomik sistemimizin özgür- lükle donanmış olduğunu söyle- memiz yeterli olmaz: sistemimi- zin özgürlüğün ötesinde şeylere sahip olduğunu da söyleyebilme- miz gerekir ve adalet, eşitlik, ah- laki temeller, dahası kadının top- lumdaki yeri gibi değerlerle ilgi- li de söyleyeceklerimiz ohnahdır. Böylelikle, Amenkahlann ne dediği ve hangi uygulamayı savunduklan değil, bizim geç- mişin, tozlanmış tarihin söylemiy- le değil, günümüz dünyasının yanıtlanyla neyi sa\Tinduğumuz sorusu önem kazanır. Özellikle ulusal güvenlikte, ama genel olarak her konuda "Amerikan Partisinden" veya "Amerikalılaşınış Araplardan" olanlann, açıkça adlanyla kimler olduklannı belirtmemek doğru bir tutum değildir. Bunun ötesin- de, birçok sorunun kaynağı ve baş belası ohnuş tslami ve ırkçı düşünceyle çelişkiye düşmüş un- surlann burüara dahil edilip edil- medikleri ve bu çelişkilerin günümüzle ilgisinin olup ol- madığı, başka kıstaslann bulunup bulunmadığı da açıklanmalıydı. (ElAhram) lannm bu süre içinde Idtle imha silahlannın düğmesine basma olanağına sahip olduğuna dair iddiayı simgelrvor.) THE INDEPENDENT Irak'tan dönen kadınlann çocuklan da Ürdün tabiiyetine geçirilmeli Ciıısiyet ayrınn yapmaym Amerikan istihbaratının ilginçgafları Hindistan'ın istihbarat birimlerinın felaket bir durumda olduğu açıkça ortada. Bu ülkenin istihbaratı düzensiz. Gereğinden fazla kaynağı var ve bunlann hepsi güvenilir değil, birimlerin arasmda koordinasyon eksik ve siyasi alanda güdümlü. Ama asıl soru şu: Dünyanın herhangi bir yerinde yüzde yüz güvenilir istihbarat var mı? ABD'deki 11 Eylül saldınlan ve sonrasındaki süreç bizlere istihbarat birimlerinin bir kelimesûıe bile inanmamayı öğretti. Özellikle de konunun merkezinde Beyaz Saray veya îngiltere Başbakanı'nın ofisinin bulunduğu Downing Sokağı 10 numara varsa... Hindistan'ın istihbarat teşkilah yetkilileri kendilerini yıllarca küçümsedi, ancak gerçek olan bir şey var ki Amerikan ve tngiliz meslektaşlan da onlann önünde pek parlak örnekJer oluşturmuyorlar. Işin daha da kötüsü yapılan hatalann ABD Başkanı Bush ve îngiltere Başbakanı Blair'in siyasi gündemini belirlemek için organize edildiklerine dair kanıtlar var. 11 Eylül'ü düzenleyenlar hakkuıdaki hayari bılgıden. Saddam Hüseyin'in kitle imha silahlannın varlığına ve şimdi hak'ın devrik liderinin nerede olduğuna yönehk bilgi edinme konusuna birçok alanda Amerikan istihbaratının yalanlarla ^ _ ^ _ ^ _ _ _ ^ _ — doluve fıyasko dunımda ^ . A B D ' d e k i 11 oldugu eörülüyor. 11 T^ i •• i u i Eyiüi'den daha büyük bir Eylul saldmlan ve sonrasındaki süreç Ne mutlu bize ki sonunda Majes- teleri Kral Abdullah işe müdahale edip Irak'tan kaçan ve sınır bölge- sindeki Rüveyşid Mülteci Kamprnda dört ayı aşkın süredir yaşayan Urdün- lü anne ve çocuklann krallığa girme- lerine izin verdi. Bu karar kampta yaşayanlann en az yüzde 40'ının çektiği işkence do- lu günlerin sonu anlamına geliyor- du. Şimdi ise asıl sorun uzun süre- dir Irak'ta yaşayan Ürdünlü kadın- lann çocuklanna kendi tabiiyetleri- ni verebilip veremeyeceklerinden kaynaklanıyor. Başbakan Ali Ebul Ragıp, Irak'tan gelen Ürdün asıllı annelere de babalara sağlanan haklar sağ- lanarak, çocuklanna kendi yurttaşlık hak- lannın veriknesi yö- nündeki hukuki deği- şiklikler konusunda isteksizlıklerini da- ha önce açıklamıştı. Bunun nedenini açıklarken de Fılis- tinlilerin anavatanla- nna dönme haklan konusundaki sorun- larda yaşanan siyasi zorluklara gönderme yapmıştı. Başbaka- nın Ürdünlü kadınlann çocuklan- nın da Ürdünlü erkeklerin çocukla- n gibi direkt olarak Ürdün tabiiye- tine alınması konusundaki kaygıla- nnı gayet iyi anlıyoruz. Yurtta$lık konusunda clnslyet ayrımı yapılmaz Ancak, bununla birlikte ülke yö- neriminin fıkrinin değişeceğini umu- yonız. Şeriat kadın ve erkek eşitliği konusunda bazı kısıtlamalar getire- bilir. Ancak çocukların yurttaşlık haklan söz konusu olduğunda böy- le bir kısıtlama yok. Nasıl annesi Iraklı da olsa bir Ürdünlü babanın ço- cuğu direkt olarak Ürdün yurttaşı olarak kabul ediliyorsa, babası Irak- lı da Dubaili de olsa Ürdünlü bir ka- dının çocuğuna da aynı hak verilme- li. Aynca, kadınlara çocuklannı Ür- dünlü olarak yetiştirrne hakkmı ver- meyerek. çocuklann Ürdün'de içimiz- den biri olarak yaşama haklan olma- dığını savunarak Filistinlilerin ana- vatanlanna dönme konusundaki so- runlannı çözemeyiz. Filistin'in boyutu çok farklı ve ka- dınlara karşı cinsiyet aynmcıhğı ya- parak çözühne şansı yok. Geçen yıl ikincisi düzenlenen Arap Kadınlan Doruğu'nda Kral Ab- dullah'ın eşi Kraliçe Ranianın verdiği, Ür- dünlü kadınlara yurt- taşlık haklan söz ko- nusu olduğunda Ür- dünlü erkeklerle eşit ölçütte davranılacağı, cinsiyet aynmının ya- pılmayacağı yönünde- ki sözlerine saygı du- yulacağmı umuyoruz. Kraliçe'nin verdiği sözlerin turulmasuun tam zamanı. (Jordan Tîmes - 26 Ağustos) istihbarat gafı olabilir mi? Dünyanın en varsıl ve teknolojik açıdan en donanımlı istihbarat ağı saldırgınlann havalimanlanna gırip. uçak kaçınp bu uçaklan ülkenin simge yapılanna çarptırmalannı seyretti. Şimdi ise korkunç saldınlara yönelik bilginin saldınlar öncesinde elde edildiği ve tipik' bir şekilde dikkate alınmadığı ortaya ofİSİ varsa... çıkıyor. Sonra sırada bizlere istihbarat birimlerinin bir kelimesine bile inanmamayı öğretti. Özellikle de konunun merkezinde Beyaz Saray veya îngiltere Başbakanı'nın Nasıl annesi Irakkdaolsa bir Ürdünlü babanın çocuğu Ürdün yurttaşı oluyorsa, eşi Inüdıolan Ürdünlü kadının çocuğuna da aynıhak verümdL başka bir istihbarat harikası var. Bu da Irak'taki kitle imha silahlannın sırnndan kaynaklanıyor. George Bush Şaddam'ın korkunç silahlan konusunda o kadar çok dosya yayımladı ki Amerikahlar işgal tehlikesi veya bir saldınyla karşı karşıyaymış gibi hissettiler. Savaştan üç ay sonra Irak'ta hâlâ Amerikalı ve tngiliz askerler ölüyor. Ancak henüz tek bir silah bulunamadı. Işin ash o silahlar hiçbir zaman orada değildi. Bush da Blair de bunu büiyordu. Amerikahlann inandığı gerçeklerin, istihbarat birimleri tarafindan, BBC'nin Irak dosyası'nın hükümet tarafindan abartıldığına ilişkin haberini de anımsarsak "abarülmış" istihbarata dayandığı ortada. Amerikan istihbaratının bombalan art arda patladı. Kimyasal Ali'nın birden fazla kez ölmesi, her hafta Şaddam'ın nerede olduğuna ilişkin farklı bir bilginin yayılması bu bombalara çarpıcı birer örnek. İstihbarat birimleri siyasilerin eliyle yönlendirildigi sürece başansızhğa uğramaya mahkûmdur. Yapılan gaflar bazen kazayla olur. Ancak unutmamahyız ki çoğu kez bilginin çarpıtılması veya gözardı edihnesi gibi şeylerin yol açtığı başansızlık planlı şekilde yapıhyor. Elbette siyasiler tarafindan. (TherımesofIndiar2EyliU)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle