Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5EYLÖL2003CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Mustafa Kemal, Büyük Zafer öncesinde Anadolu Ajansı aracıhğıyla yanlış haberler yayıyordu
'Çayziyafeti' şaşırtmacasıATİLLAORAL
Büyük zafer gününde Mustafa
Kemal Atatürk tarafindan Anka-
ra'da görevlendirilen Bolu Mebu-
su Cevat Abbas Gürer'in anısı:
"Atatürk; 26 Ağustos'ta başlaya-
cak olan taarruzu idare etmek üze-
re cepheye hareketini herkesten ve
her taraftan gizlı tuttu. Hükümet-
çe yapılacak son önlemleri aldırt-
tıktan sonra 19 Ağustos gecesi Tuz-
çölü-Konya üzennden cepheye ha-
reket edecekti. Hareketinden önce
hareketini gızleme önlemi olarak da
Anadolu Ajansı gazetelerde; "Çan-
kaya'da Atatürk'ün çayziyafeti ver-
ğj" habenni yaymakta ıdı.
Doğrusu ben de. Fuad da bu şe-
refli taarruzun başında bulunacak
olan büyük kumandanımızın em-
rinde cepheye gitmek için can atı-
yorduk. Beni, Meclis'ten beraberin-
de Çankaya'ya getiren Atatürk mev-
ki kumandanı Yarbay Fuad'ın da
Köşk'e gelmesi emrini vermişti.
Zaman akşam üzenydi. Atatürk ha-
reketinı gece yapacağı için birkaç
saathk zamanını. bazen heybetli
kaşlannı çatarak düşünmeye dal-
makla, bazen de güler sevimli bir
yüzle yaptığı ufak tefek latifelerle
geçiriyordu. Ve büyük nıhu otur-
duğu yere sığamıyordu. Bir aralık
ayağa kalktı. Köşk'ün önünden be-
raberce yürüyerek Çankaya met-
halindekı biruıcı nöbetçi kulübe-
sine kadar gıttik. Oradan Fuad Bul-
ca'tıın geldiğıni gördük ve durduk.
Kunı şekerti kahve...
Atatürk yapacağı büyük ışe bir
an önce kavuşmak isteyen ve çabuk
geçmeyen saatlere kızan bir his
ıçinde nöbetçi kulübesinin hemen
arkasmda sivnlen tabii kaya yıgı-
nını işaret ederek *Burada otura-
hm" emrini verdi.
Kendisi kayanın yüksek yerinde
oturdu, biz de dizleri dibinde yer al-
dık. Üçümüzden başka kimse yok-
tu. Fuad beni ben Fuad'ı takviye
ederiz düşüncesiyle yapacağı sa-
vaş hizmetinden büri mahrum eüne-
mesini önce ben Atatürk'tenricaet-
tim. Fuad da aynı ricada bulundu.
Atatürk gülerek: "Sizin herikinizin
de Ankara'da işi var, alamam" de-
di.
Fuad da. ben de bu, "alamam"
sözünden müteessir olmuştuk. Fa-
kat başka bir mütalaa ile ricamızı
tekrar etmeyi münasip bulmadık. Si-
garalarımıza sanlmakla üzüntümü-
ADALET CAZETESI
Cevat Abbas Güler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le birlikte bir dinlenme anında_.
zü dağıtmaya uğraşırken oturdu-
ğumuz yere yakın bulunan Fuad'ın
evinden üç kahve geldi.
Tabiatın kudret ve kuv\'etini gös-
teren bu kaya üzerinde ellerimize
gelen bu üç şekerli kahve bana mev-
hum çay zıyafetinı hahrlattı.
- Çay ziyafeti birer kunı şekerli
kahveflegeçiyor paşam, dedim.
Bir an için *
4
aİamam''dan olu-
şan üzüntülü sessizliğimiz bu söz-
lenmle bozulmuştu. Bu esnada Ata-
türk:
-İkinizindeburadaikigörevivar.
Biri Ankara'da sizin gibi yakmlan-
mın kalması; birkaç gün için hare-
ketimin gizli tutulmasına hizmet
edecektir. Her ikiniz de MecHste, şe-
hirdegörüldükçeve benden bahso-
lundukça burada olduğumu mu-
hataplannıza temin edersiniz.üi-
ğeri, pek zayıfbir olasüık ise de çok
dikkatü takip olunacakbir iştir. Ta-
arruzda behemehal başanta olaca-
ğım, ancak binde bir olasüık dahi
olsa; ordunun ileri geri hareketie-
rini burada kötüyorumlayanlar bu-
lunabilir.
Beş günde yeni bir tarih
Bana dönerek:
- Sen, MecKs'te her türlü cereya-
nı takip eder ve ona göre icabeden-
leri aydınlaürsın. Te7virata me> dan
verme, alacağın haberlere na/aran
arkadaşlan irşadedersin. Sonra da
mevki kumandanı olarak dikkatü
ve daima her hadiseye karşı hazır
bulun. Ankara efkânna sahip oL
Ve her ikımıze bırden.
- Aleyhimize göreceğiniz en ufak
hareketleri bile benimseyin. \'e şif-
re ile bana bildirin. Alacağınız em-
rime göre kesin harekete geçersi-
niz" emirlerini verdi.
Köşk'te hazırlanan sofraya sıra-
landık. Yemeğin ardından hareket
edildi. Ellerini öperek Atatürk'ü
uğurladık. 30 Ağustos"ta kesin so-
nucu alan Atatürk. tzmir'e vanşın-
da beniyanınaçağırdı. 14Eylülsa-
bahı tzmir'de gazasını tebrik ve
kurtuluşumuzun şükranlannı arz
için söze başladığım zaman sözü-
mü kesti:
"Ben görevimi yapbm. Zaten bu-
nu yapmak her Türk'e borçtu. Sen
şimdibunlanbırakda gd birer kah-
ve içeüm" emrinde bulundular. 25
gün ara ile içilen iki kahve arasın-
da Atatürk kahraman Türk ordusuy-
la beş gün zarfinda, parçalanmak
istenen Türkiye'ye tam bir hayat ver-
miş ve yeni bir tarih yaratmıştı.
Cevat Abbas Gürer
Biiyiik
taamızda
işbirlikçi
basın
Yunan Ordusu'nun himayesinde Bandırma'da
yayımlanan Adalet gazetesi, Türk ordusunun
büyük taarruza geçtiği sırada bile Mustafa
Kemal Paşa ve Ankara'ya büyük ihanetler ve
hakaretlerle yayın yapmaktaydı.Gazetenin
sahibı ve müdürü ünlü fotoğrf sanatçısı ve
Abdülhamn in yaveri ve baş fotoğrafçısı. An*
Sami, adını unvanlanyla birlikte gazetesinin
başlığının yanında yayımlamış. Büyük
taarruzun başlamasına 2 gün kala işbirlikçi
"Adalet" şunlan yazıyordu: "Hürriyetin
flanuıda muharebeler dolayısryia nuİleti mahv
ve perişan eden Talat, Cemal. Mahmut Şevket,
Enver de gitti. Hamd olsun. Millet-i İslamiye ve
Hıristryanive bu zalimlerden kurtuldu. Dansı
cani Mustafa Kemal başuıa." (24 Ağustos
1922) Adalet gazetesi 10 Nisan 1922'deki bir
nüshasında Kemalistleri şöyle tanımlıyordu:
"Ey akü ve fîldrden azade millet-i İslamiye ve
Hnistiyaniye-yi mahvedip Türkiye'yi
kökünden yıkip harab eden akılsız ve alçak ve
cani Kemanstkr! Ha_ Isterdiniz kk Adalet
gazetesi' sizi aldatan Mustafa Kemal hırsızını
memleketi kurtaracak dhe mi yazahm?"' Ali
Sami Kemalistlerden kurtulabümek için
Avrupa'dan yardım isteyen birçok yazı yazmış
ve çeşitli yerlerde milli mücadele aleyhıne
yapnğı konuşmalannı gazetesinde
yayımlamışh. Ali Sami Türk Ordusu'na ve
İcendi milleti olan Türk halkına büyük bir
ihanet içindeydi. Işgalcilerin gücüne çok
güvendigini gösteren yazılanndan biri
şöyleydi: "Ey Afrika'nın vahşilerine rahmet
okutan cani Kemalistler! tstanbul'da buhınup
icra-yı adalet eyleyen ve musawat gösteren
tngiltere orada iken adam öldürmek değil bir
sineğin bile kıhna dokunamayacağmızı
düşünün de ona göre rezaletinizi âleme flan
edin." (10 Nisan 1922) Adalet s-2. Ali Sami
işgal ordulanndan kopardığı paralarla zengin
ve rahat bir hayat yaşamak ve safa sürebilmek
için kendi milletine ikanet etmiş ve yapmış
olduğu kışkırtıcı yayınlarla birçok masum
insanın ölümüne neden olmuş, büyük
taarruzun zaferle sonuçlanmasından sonra
bile ihanetlerine devam etmişti.
5000KİŞİLİKTUGAY
Genelkurmay'ın 3 Ağustos 1950
tarihti emriyle Kore'ye gidecek
tugay, Evlül ayında iîd gemiyle
Kore'ye doğru yolculuğuna başladı.
259 subay. 22 shil ve askeri memur,
395 astsubay, 4414 er olmak üzere
5090 kişiden oluşan tugav; Ekim'de
Kore'ye vardı. Ülkeve ayak bastıktan
lasa bir süre sonra, Kasım avında
Kunuri mev^ilerine varan Türk
askerleri, burada müttefiklerinden
yeterü desteği alamaması üzerine
büyük kayıplar verecekti.
ABD 'nin isteğiyle başlayan Kore Savaşı 'na 18 ülke asker verdi. Irak 'tayaşandığı gibi. Tekfark, bugünkü birBMsavaşı değil
Dün Kore veBugün Irak: Deja vu?Prof. Dr. CENGİZ KUDAY*
-1-
1950 yazının 25 Haziran günü Kuzey Kore. Gü-
rey Kore'ye saldırdığında tüm dünyada gözler
tu bölgeye çevnlmişti. Olayın hemen ardından
harekete geçen ABD. Bırleşmiş Milletler (BM)
Örgütü'nü harekete geçirerek savaşı başlatan Ku-
2Ey Kore'nın cezalandınlması yolunda önlemler
almaya başlamış ve sonuçta BM ordusu kurul-
rıuştu. BM kendisine üye 56 devlete yaptığı Gü-
ley Kore'ye yardun çağnsına Sov\
r
et Rusya. Çe-
toslovak>'a ve Polonya dışında aralannda Tür-
hye'nin de bulunduğu 53 devletten olumlu ya-
mt almıştı. Sonunda Kore Savaşı kısa zamanda
hr BM savaşı haline gelmiş ve 18 Batılı mılle-
tn askeri Kore'de güney ordusunun yanında ye-
mi almıştı. Bugün Irak'ta yapıldığı gibi, ancak
hr farkla, bugün bir BM savaşı değil.
3yü sonra NATOüyebgi
Zamanın Dışişlen Bakanı Fuat Köprühi çağ-
rnın yapıldığı 28 Haziran günü United Press
nuhabirinin sorusuna tt
Türkiye,B\lçercev«siiçin-
t kendi hissesinedüşen bütün sorumluluklanye-
me getirmekle vükümlüdür" demektedir.
Kore Savaşı'ndan bir ay önce seçimle iktida-
n gelen DP hükümeti 18 Temmuz'da Yalova'da
hr toplantı yapmış ve 25 Temmuz'da H- ^ore'ye
4500 kişilik bir askeri tugay gönderme karannı
almıştır.
Türkiye, Amerika'dan sonra Kore'ye kara kuv-
veti göndermeye karar veren ılk devlettır ve o ta-
rihte. 1949 yılında kurulan NATO'nun üyesi de-
ğildir. Türkiye. Kore'ye asker göndermesinden
yaklaşık 3 y\\ sonra, 1952'de NATO üyesi ola-
caktır. Denizaşın bir sa\aşa asker gönderilmesi
gibi önemli bir karann, Meclis'e danışılmadan
sadece hükümet tarafindan alınmış olması mu-
395 astsubay, 4414 er olmak üzere 5090 kişiden
oluşan tugay hazırdı...
20-21 Eylül'de İskenderun'da toplanan tugay
29 Eylül'de limana gelen Amerikan gemilerine
binmeye başladı ve ılk gemi 24 Eylül'de, 2. ge-
mi 29 Eylül'de harekete geçtı. 21 günlük bir de-
nız yolculuğu sonrası gemiler 15 km. yol aşmış
ve 16Ekim günü Kore PusanLimanı'na varmış-
tı. Tugay daha sonra trenlerle Kore'nin başka bir
şehri Ta eyu'\a getirilecek ve burada ikinci bir
• Güney Kore'ye saldıran Kuzey Kore'yi cezalandırmak amacıyla. ABD'nin
önderliğinde kurulan BM ordusuna asker vermeye karar veren ilk ülke
Türkiye oldu. Demokrat Parti hükümeti, meclisteki büyük çoğunluğuna
güvenerek, muhalefetin görüşünü dikkate almamış,"Bu bir harp ilanı değildir,
hükümetin karan yeterli" diyerek, karan kısa süredeıyürürlüğe koymuştu.
halefeti rahatsız etmişti. Fakat Adnan Menderes'in
başbakanhğını yaptığı hükümet ve Meclis'te bü-
yük çoğunluğa sahip DP, muhalefetin görüşünü
dikkate almadı. Onlara göre bu bir harp ilanı de-
ğıldı ve Meclis yerine hükümetin karan yeterliy-
dı. Kısa zamanda harekete geçilmiş ve Genelkur-
may'ın 3 Ağustos 1950 tarihli emriyle Kore'ye
gidecek tugayın kurulmasına başlanmıştı. Hare-
ket günü olan 18 Eylül 1950'ye gehndiğinde eği-
tim görmüş 259 subay, 22 shil ve askeri memur,
eğitımden sonra 8 Kasım'da 25. Amerikan tüme-
nınin emrinde Munsun'dAki cephede yerini ala-
caktı. Tugayın görev devraldığı 15-19 Kasım
1950 tarihlerinde cephede dikkate alınacak cid-
di bir olay olmadı, 18 Kasım akşamı tugay ko-
mutanlığına 9. Amerikan kolordusunun ihriyatı-
nı oluşturmak üzere Kunuri bölgesine ıntikali ve
bu ıntikalin 25 Kasım da bitirilmesi emri geldi.
Tugay Komutan Yardımcısı Albay Celal Dora
komutasmdaki tugayın 22 Kasım akşamı Kunu-
ri "ye doğru hareketi, iki defa gerilla taarruzuna
uğrayacak ve iki erimiz yaralanacaktı.. 23 Kasım
günü tugayımız Kunuri mevzilerindeydi...
Köriemesine yolculuk
Ancak, 26 Kasım akşamı en az 300.000'i bu-
lan kuzey ordusu gece yürüyüşleri ile cepheye
yaklaşmış ve daha ilk hamlede 2. Güney Kore
kolordusunu paramparça ederek ilk günün sonun-
da BM kuvvetlerini yarma>T başarmıştı. Böyle
bir taarruzubeklemeyenBM ordusundapanikbaş-
lamıştı.Düşman durdurulmalıydı ve bunun için
9. Amerikan kolordusunun ihtiyatında Türk tu-
gayı ile 8. ordunun ihtiyatındaki 1. Amerikan
süvari tümeni ve 38. Ingiliz tugayından başka kuv-
vet yoktu. Hemen harekete geçebilen yalnızca Türk
tugayı olacak, 38. tngjliz ve Amerikan tümeni ise
ancak bir gün sonra harekete geçebilecekti. An-
laşılacağı üzere Türk tugayı en az 1.5 gün "tek"
başınaydı ve sel gibi akan Çin ordusunun üzeri-
ne "yalnız" yürüyecekti... Ke dost kuvvetlerin
nerede olduğunun ve ne de düşmanın ne kadar
kuvvetle nereden geldiğinin bilinmediği, yani
dostla düşmanın seçilemedigi bir kör yolculuk...
* tÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroşirürji
Anabilim Dalı
SÜRECEK
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
Hangisi Gerçek AKP?
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Danıştay Nö-
betçi Dairesi'nin "Yoksul Oğrencilere özel okul sı-
navı" yapılmasını amaçlayan karan için verdiği yü-
rütmeyi durdurma karannın siyasi olduğunu söylü-
yor.
Kısa metrajlı bırfılmi hızla geriye sararak izleyelim.
AKP iktidan özel okullarda, Millı Eğitim Bakanlığı'nın
açacağı yetenek sınavında belirii derece alan yok-
sul öğrencilerin okutulmasını bir genelge ile çözebi-
leceğini sandı ve temmuz ayında bu amaçla yola ko-
yuldu. Ancak Eğitım-Sen, yasal dayanağı olmayan
böyle bir ışleme izin verilmemesi için Danıştay'a baş-
vurdu. Danıştay, Eğitim-Sen'in açtığı dava nedeniy-
le bakanlığın açmak istediği yetenek sınavı için yü-
rütmeyi durdurma karan verdi.
Ama, bakan yılmadı! Bu kez kanunsuzluk suçla-
ması engelini partili milletvekillennin sayısal çoğun-
luğunun çıkartacağı özel bir yasa ile aşabileceği
inancı ile yola çıktı. Ancak, Cumhurbaşkanı'nın ve-
tosu, Çelik'in önünde bir "kırmızı ışık"t\ ve parla-
mento da 1 Ekim'e kadar tatile girmişti.
Dünkü Cumhunyet'te de yer aldığı gibi, bu sefer
sorunun çözümünde özel Okullar Demeği'nin ara-
cılığı ışe yarayacak sanıldı. özel okullar, "yasal dü-
zenleme yapılmcaya kadar bakanlığın kendilerine
vereceği listede isimleri bulunan öğrencileri para-
sız okutacaklan"r\\ kabul eden bir bağıtname venn-
ce sorunun çözüleceğine inanıldı.
Bakanlığın yeni girişimi de, yine Eğitim-Sen'in is-
teğı ile Danıştay Nöbetçi Dairesi'nden "Anayasa ile
Özel Öğretım Kurumlan Yasası'na aykın olduğu"
gerekçesıyle oybirliği ile durduruldu.
Sayın Doçent Dr. Hüseyin Çelik'in bu yürijtmeyi dur-
durma karan karşısındacınlerinin tepesine vurduğu-
nu anlamak için, söylediklerini okumak yeterli. Kos-
kcx» Milli Eğitim Bakanı, mahkemelerin hızlı çalış-
mış olmasına akıl erdıremiyor. Hızlı işlemeyen ada-
tetın, adalet sayılmayacağını da bilmıyor. Danıştay dos-
yayı incelemeye alıp süründürsün, özel okullar sına-
vını da istediği gibi sonuçlandınp "oldubittiyapılsın"
diye çıktığı yolda alınan karann siyasi olduğunu ile-
ri sürüyor. Dar gelirlı ailelerin çocuklarının hayalleri-
ni suya düşürdükleri için, bunu yapan insanlara, o
çocuklann ahlannın tutacağı tehdidıni savuruyor.
Yargıya kavga açan iktidar
Yürütme, yargı ile kavgayagirdi mi, o kavgayı baş-
latan gücün iflah olmayacağını bilmediği anlaşılıyor
sayın bakanın. Başka bilmedikleri de olmalı. Birana-
yasal kurum olan Danıştay'ın yargıçlan da elbette po-
litik düşüncelere sahiptir. Ama, önce kendilerine,
sonra da mesleklerine olan saygıları, o düşünceleri
mahkeme salonundan içeriye sokmayacak kadar
büyük bir engel olarak hem vicdanlanna hem de
akıllarına hükmeder. Kaldı ki, bakanın şikâyet ettiği
son yürütmeyı durdurma karannı Danıştay Nöbetçi
Dairesi'nin tüm üyeleri oybirliği ile vermişlerdir.
O halde, bu olayda siyasi olan kımdir? Elbette Da-
nıştay değildir. Sayın bakanın da üyesi olduğu hü-
kümetin öteki üyelerinin de siyaset mesleğinin birey-
leri olması, aldıkları kararların da bu yüzden politik
ağıriık taşıması ışe doğaldır.
Ancak, o politik düşüncenin dürtüsü ile harekete
geçen Millı Eğitim Bakanı ve dayandığı hükümetin,
Türk millı eğitımini belırli bir doğrultudan saptırtmak
için özel bir maharetle ve sabırla gerçekleştirmek-
ten çekinmediği marifetler, giderek ciltleri doldura-
cak ölçülere uiaşmaktadır.
Cumhurbaşkanı'nın, son yasa geri çevirme kara-
nnda da Milli Eğitim Bakanı'nın başını çektiği yan-
lışlann ıpuçlannı okuyanlar, Başbakan'ın daha dün
Italya'ya yapacağı resmi gezi öncesinde La Repub-
lica gazetesine verdiği demeçte, "Biz laik Avrupa 'ya
girmek isteriz" sözleri ile hükümetinin inatla kimi özel
okullara parasal destek sağlamak ve yine kimi ço-
cuklanmızı o tür okulların rahle-i tedrisine teslim et-
mek isteği arasında elbette bağlantı kurmakta zor-
luk çekerler.
Sadece bu mudur karşılaşılacak zortuk?
Sayın Erdoğan, Istanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olmak için yürüttüğü seçim kampanyasın-
da, "Bir insan ya laik ya da Müslüman olur. Hem la-
ikhemMüslümanolunmaz''ötyeyurttaş\ann\r)önü-
ne iki seçenek koymuştu.
Şimdi kendisinin değişim tünelinden geçtiğinin sık
sıktekrarlandığı bir sırada, Italyan gazetesine Türki-
ye'nin AB'ye giriş koşulu olarak, birtiğin anayasasın-
da "din" hanesi bulunmaması isteğini ileri sürdüğü
için, "Acaba eski söylediklerinin hata olduğunu mu
kabul ediyor? Yoksa o da, Necmetfn Erbakan'/r?
hasımlannı suçlama amacıyla icat ettiği 'patates di-
ni mensuplan'ndan mı oldu?" diye düşüneceklerdir.
Sizce hangisi?
Faks: 0212- 677 07 62 obirgit@e-kolay.net
Kıyat'tan birlik mesajları
Son söz her zaman
sivil otoritenindir
tstanbul Haber Servi-
si - Emekli Koramiral
AtüTa Kıv^t, "Asker-sKil
birbirinin bütünü, ta-
mamlavıcısıdu". Rejimin
güvencesi askerdegflhalk,
demokratik kitJe örgüt-
leriveünhersitelerohna-
odu-. Ver OVTI getiradanu,
güvencemiz asker. Yok
öyle şe\r
, heptmiz taşuı al-
tına etimizi sokmahviz"
dedi.
35. kuruluş yıldönü-
münü kutlayan Karaköy
Rotary Kulübü'nün ger-
çekleştirdiği "Perşembe
Toplantılan"nın dünkü
konuşmacısı Atılla Kı-
yat Türkiye tarihindeki
askeri müdahaleleri de-
ğerlendirdi. Kıyat "Tür-
khç'de 1960-98>TÜanara-
sında üç fnli bir tane de
postmodern darbe oldu.
1960 darbesi demokra-
tik olmamakla birlikte
demokrasi yolunda
önemli adımlar anlması-
nı sağlamıştır. 1971 ve
1980 darbeleri ise günün
koşullannda yapılması
gereken darbder obna-
larma karşm bu darbeler-
den sonrayarnlanlarmtü-
mü yanhşnr. Türkive fî-
ziki olarakbölünmese de
kafalanmızdaböJündük"
diye konuştu. thtilal dö-
nemlerinde radikal dinci-
lere prim verildiğini söy-
leyen Kıyat şöyle devam
etti:
"Önce dineprimv«rtt-
di. Ardından solun tehli-
ke olarak görüldüğü yıl-
larda ülkücüler destek-
lendi ve bu bir deviet po-
litikası halini aldı. Sonra
herikigrupdatehlikeya-
ratmava başlavınca irtica
sesleri duyulmaya baş-
landL" Kıyat, asker-sı-
vil aynmının Türkiye'nin
menfaatlerine aykın oldu-
ğunu vurgulayarak
"MGK, söyienenin aksi-
ne yalmzca Türkiye''de
yoktur. SKilstratejfler as-
keri stratejileri destekle-
melidir. MGK'ye karar
danışıhr ancakson karar
daima sivil otoritenin
olur" dedi.