28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5EYLÖL2003CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mustafa Kemal, Büyük Zafer öncesinde Anadolu Ajansı aracıhğıyla yanlış haberler yayıyordu 'Çayziyafeti' şaşırtmacasıATİLLAORAL Büyük zafer gününde Mustafa Kemal Atatürk tarafindan Anka- ra'da görevlendirilen Bolu Mebu- su Cevat Abbas Gürer'in anısı: "Atatürk; 26 Ağustos'ta başlaya- cak olan taarruzu idare etmek üze- re cepheye hareketini herkesten ve her taraftan gizlı tuttu. Hükümet- çe yapılacak son önlemleri aldırt- tıktan sonra 19 Ağustos gecesi Tuz- çölü-Konya üzennden cepheye ha- reket edecekti. Hareketinden önce hareketini gızleme önlemi olarak da Anadolu Ajansı gazetelerde; "Çan- kaya'da Atatürk'ün çayziyafeti ver- ğj" habenni yaymakta ıdı. Doğrusu ben de. Fuad da bu şe- refli taarruzun başında bulunacak olan büyük kumandanımızın em- rinde cepheye gitmek için can atı- yorduk. Beni, Meclis'ten beraberin- de Çankaya'ya getiren Atatürk mev- ki kumandanı Yarbay Fuad'ın da Köşk'e gelmesi emrini vermişti. Zaman akşam üzenydi. Atatürk ha- reketinı gece yapacağı için birkaç saathk zamanını. bazen heybetli kaşlannı çatarak düşünmeye dal- makla, bazen de güler sevimli bir yüzle yaptığı ufak tefek latifelerle geçiriyordu. Ve büyük nıhu otur- duğu yere sığamıyordu. Bir aralık ayağa kalktı. Köşk'ün önünden be- raberce yürüyerek Çankaya met- halindekı biruıcı nöbetçi kulübe- sine kadar gıttik. Oradan Fuad Bul- ca'tıın geldiğıni gördük ve durduk. Kunı şekerti kahve... Atatürk yapacağı büyük ışe bir an önce kavuşmak isteyen ve çabuk geçmeyen saatlere kızan bir his ıçinde nöbetçi kulübesinin hemen arkasmda sivnlen tabii kaya yıgı- nını işaret ederek *Burada otura- hm" emrini verdi. Kendisi kayanın yüksek yerinde oturdu, biz de dizleri dibinde yer al- dık. Üçümüzden başka kimse yok- tu. Fuad beni ben Fuad'ı takviye ederiz düşüncesiyle yapacağı sa- vaş hizmetinden büri mahrum eüne- mesini önce ben Atatürk'tenricaet- tim. Fuad da aynı ricada bulundu. Atatürk gülerek: "Sizin herikinizin de Ankara'da işi var, alamam" de- di. Fuad da. ben de bu, "alamam" sözünden müteessir olmuştuk. Fa- kat başka bir mütalaa ile ricamızı tekrar etmeyi münasip bulmadık. Si- garalarımıza sanlmakla üzüntümü- ADALET CAZETESI Cevat Abbas Güler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le birlikte bir dinlenme anında_. zü dağıtmaya uğraşırken oturdu- ğumuz yere yakın bulunan Fuad'ın evinden üç kahve geldi. Tabiatın kudret ve kuv\'etini gös- teren bu kaya üzerinde ellerimize gelen bu üç şekerli kahve bana mev- hum çay zıyafetinı hahrlattı. - Çay ziyafeti birer kunı şekerli kahveflegeçiyor paşam, dedim. Bir an için * 4 aİamam''dan olu- şan üzüntülü sessizliğimiz bu söz- lenmle bozulmuştu. Bu esnada Ata- türk: -İkinizindeburadaikigörevivar. Biri Ankara'da sizin gibi yakmlan- mın kalması; birkaç gün için hare- ketimin gizli tutulmasına hizmet edecektir. Her ikiniz de MecHste, şe- hirdegörüldükçeve benden bahso- lundukça burada olduğumu mu- hataplannıza temin edersiniz.üi- ğeri, pek zayıfbir olasüık ise de çok dikkatü takip olunacakbir iştir. Ta- arruzda behemehal başanta olaca- ğım, ancak binde bir olasüık dahi olsa; ordunun ileri geri hareketie- rini burada kötüyorumlayanlar bu- lunabilir. Beş günde yeni bir tarih Bana dönerek: - Sen, MecKs'te her türlü cereya- nı takip eder ve ona göre icabeden- leri aydınlaürsın. Te7virata me> dan verme, alacağın haberlere na/aran arkadaşlan irşadedersin. Sonra da mevki kumandanı olarak dikkatü ve daima her hadiseye karşı hazır bulun. Ankara efkânna sahip oL Ve her ikımıze bırden. - Aleyhimize göreceğiniz en ufak hareketleri bile benimseyin. \'e şif- re ile bana bildirin. Alacağınız em- rime göre kesin harekete geçersi- niz" emirlerini verdi. Köşk'te hazırlanan sofraya sıra- landık. Yemeğin ardından hareket edildi. Ellerini öperek Atatürk'ü uğurladık. 30 Ağustos"ta kesin so- nucu alan Atatürk. tzmir'e vanşın- da beniyanınaçağırdı. 14Eylülsa- bahı tzmir'de gazasını tebrik ve kurtuluşumuzun şükranlannı arz için söze başladığım zaman sözü- mü kesti: "Ben görevimi yapbm. Zaten bu- nu yapmak her Türk'e borçtu. Sen şimdibunlanbırakda gd birer kah- ve içeüm" emrinde bulundular. 25 gün ara ile içilen iki kahve arasın- da Atatürk kahraman Türk ordusuy- la beş gün zarfinda, parçalanmak istenen Türkiye'ye tam bir hayat ver- miş ve yeni bir tarih yaratmıştı. Cevat Abbas Gürer Biiyiik taamızda işbirlikçi basın Yunan Ordusu'nun himayesinde Bandırma'da yayımlanan Adalet gazetesi, Türk ordusunun büyük taarruza geçtiği sırada bile Mustafa Kemal Paşa ve Ankara'ya büyük ihanetler ve hakaretlerle yayın yapmaktaydı.Gazetenin sahibı ve müdürü ünlü fotoğrf sanatçısı ve Abdülhamn in yaveri ve baş fotoğrafçısı. An* Sami, adını unvanlanyla birlikte gazetesinin başlığının yanında yayımlamış. Büyük taarruzun başlamasına 2 gün kala işbirlikçi "Adalet" şunlan yazıyordu: "Hürriyetin flanuıda muharebeler dolayısryia nuİleti mahv ve perişan eden Talat, Cemal. Mahmut Şevket, Enver de gitti. Hamd olsun. Millet-i İslamiye ve Hıristryanive bu zalimlerden kurtuldu. Dansı cani Mustafa Kemal başuıa." (24 Ağustos 1922) Adalet gazetesi 10 Nisan 1922'deki bir nüshasında Kemalistleri şöyle tanımlıyordu: "Ey akü ve fîldrden azade millet-i İslamiye ve Hnistiyaniye-yi mahvedip Türkiye'yi kökünden yıkip harab eden akılsız ve alçak ve cani Kemanstkr! Ha_ Isterdiniz kk Adalet gazetesi' sizi aldatan Mustafa Kemal hırsızını memleketi kurtaracak dhe mi yazahm?"' Ali Sami Kemalistlerden kurtulabümek için Avrupa'dan yardım isteyen birçok yazı yazmış ve çeşitli yerlerde milli mücadele aleyhıne yapnğı konuşmalannı gazetesinde yayımlamışh. Ali Sami Türk Ordusu'na ve İcendi milleti olan Türk halkına büyük bir ihanet içindeydi. Işgalcilerin gücüne çok güvendigini gösteren yazılanndan biri şöyleydi: "Ey Afrika'nın vahşilerine rahmet okutan cani Kemalistler! tstanbul'da buhınup icra-yı adalet eyleyen ve musawat gösteren tngiltere orada iken adam öldürmek değil bir sineğin bile kıhna dokunamayacağmızı düşünün de ona göre rezaletinizi âleme flan edin." (10 Nisan 1922) Adalet s-2. Ali Sami işgal ordulanndan kopardığı paralarla zengin ve rahat bir hayat yaşamak ve safa sürebilmek için kendi milletine ikanet etmiş ve yapmış olduğu kışkırtıcı yayınlarla birçok masum insanın ölümüne neden olmuş, büyük taarruzun zaferle sonuçlanmasından sonra bile ihanetlerine devam etmişti. 5000KİŞİLİKTUGAY Genelkurmay'ın 3 Ağustos 1950 tarihti emriyle Kore'ye gidecek tugay, Evlül ayında iîd gemiyle Kore'ye doğru yolculuğuna başladı. 259 subay. 22 shil ve askeri memur, 395 astsubay, 4414 er olmak üzere 5090 kişiden oluşan tugav; Ekim'de Kore'ye vardı. Ülkeve ayak bastıktan lasa bir süre sonra, Kasım avında Kunuri mev^ilerine varan Türk askerleri, burada müttefiklerinden yeterü desteği alamaması üzerine büyük kayıplar verecekti. ABD 'nin isteğiyle başlayan Kore Savaşı 'na 18 ülke asker verdi. Irak 'tayaşandığı gibi. Tekfark, bugünkü birBMsavaşı değil Dün Kore veBugün Irak: Deja vu?Prof. Dr. CENGİZ KUDAY* -1- 1950 yazının 25 Haziran günü Kuzey Kore. Gü- rey Kore'ye saldırdığında tüm dünyada gözler tu bölgeye çevnlmişti. Olayın hemen ardından harekete geçen ABD. Bırleşmiş Milletler (BM) Örgütü'nü harekete geçirerek savaşı başlatan Ku- 2Ey Kore'nın cezalandınlması yolunda önlemler almaya başlamış ve sonuçta BM ordusu kurul- rıuştu. BM kendisine üye 56 devlete yaptığı Gü- ley Kore'ye yardun çağnsına Sov\ r et Rusya. Çe- toslovak>'a ve Polonya dışında aralannda Tür- hye'nin de bulunduğu 53 devletten olumlu ya- mt almıştı. Sonunda Kore Savaşı kısa zamanda hr BM savaşı haline gelmiş ve 18 Batılı mılle- tn askeri Kore'de güney ordusunun yanında ye- mi almıştı. Bugün Irak'ta yapıldığı gibi, ancak hr farkla, bugün bir BM savaşı değil. 3yü sonra NATOüyebgi Zamanın Dışişlen Bakanı Fuat Köprühi çağ- rnın yapıldığı 28 Haziran günü United Press nuhabirinin sorusuna tt Türkiye,B\lçercev«siiçin- t kendi hissesinedüşen bütün sorumluluklanye- me getirmekle vükümlüdür" demektedir. Kore Savaşı'ndan bir ay önce seçimle iktida- n gelen DP hükümeti 18 Temmuz'da Yalova'da hr toplantı yapmış ve 25 Temmuz'da H- ^ore'ye 4500 kişilik bir askeri tugay gönderme karannı almıştır. Türkiye, Amerika'dan sonra Kore'ye kara kuv- veti göndermeye karar veren ılk devlettır ve o ta- rihte. 1949 yılında kurulan NATO'nun üyesi de- ğildir. Türkiye. Kore'ye asker göndermesinden yaklaşık 3 y\\ sonra, 1952'de NATO üyesi ola- caktır. Denizaşın bir sa\aşa asker gönderilmesi gibi önemli bir karann, Meclis'e danışılmadan sadece hükümet tarafindan alınmış olması mu- 395 astsubay, 4414 er olmak üzere 5090 kişiden oluşan tugay hazırdı... 20-21 Eylül'de İskenderun'da toplanan tugay 29 Eylül'de limana gelen Amerikan gemilerine binmeye başladı ve ılk gemi 24 Eylül'de, 2. ge- mi 29 Eylül'de harekete geçtı. 21 günlük bir de- nız yolculuğu sonrası gemiler 15 km. yol aşmış ve 16Ekim günü Kore PusanLimanı'na varmış- tı. Tugay daha sonra trenlerle Kore'nin başka bir şehri Ta eyu'\a getirilecek ve burada ikinci bir • Güney Kore'ye saldıran Kuzey Kore'yi cezalandırmak amacıyla. ABD'nin önderliğinde kurulan BM ordusuna asker vermeye karar veren ilk ülke Türkiye oldu. Demokrat Parti hükümeti, meclisteki büyük çoğunluğuna güvenerek, muhalefetin görüşünü dikkate almamış,"Bu bir harp ilanı değildir, hükümetin karan yeterli" diyerek, karan kısa süredeıyürürlüğe koymuştu. halefeti rahatsız etmişti. Fakat Adnan Menderes'in başbakanhğını yaptığı hükümet ve Meclis'te bü- yük çoğunluğa sahip DP, muhalefetin görüşünü dikkate almadı. Onlara göre bu bir harp ilanı de- ğıldı ve Meclis yerine hükümetin karan yeterliy- dı. Kısa zamanda harekete geçilmiş ve Genelkur- may'ın 3 Ağustos 1950 tarihli emriyle Kore'ye gidecek tugayın kurulmasına başlanmıştı. Hare- ket günü olan 18 Eylül 1950'ye gehndiğinde eği- tim görmüş 259 subay, 22 shil ve askeri memur, eğitımden sonra 8 Kasım'da 25. Amerikan tüme- nınin emrinde Munsun'dAki cephede yerini ala- caktı. Tugayın görev devraldığı 15-19 Kasım 1950 tarihlerinde cephede dikkate alınacak cid- di bir olay olmadı, 18 Kasım akşamı tugay ko- mutanlığına 9. Amerikan kolordusunun ihriyatı- nı oluşturmak üzere Kunuri bölgesine ıntikali ve bu ıntikalin 25 Kasım da bitirilmesi emri geldi. Tugay Komutan Yardımcısı Albay Celal Dora komutasmdaki tugayın 22 Kasım akşamı Kunu- ri "ye doğru hareketi, iki defa gerilla taarruzuna uğrayacak ve iki erimiz yaralanacaktı.. 23 Kasım günü tugayımız Kunuri mevzilerindeydi... Köriemesine yolculuk Ancak, 26 Kasım akşamı en az 300.000'i bu- lan kuzey ordusu gece yürüyüşleri ile cepheye yaklaşmış ve daha ilk hamlede 2. Güney Kore kolordusunu paramparça ederek ilk günün sonun- da BM kuvvetlerini yarma>T başarmıştı. Böyle bir taarruzubeklemeyenBM ordusundapanikbaş- lamıştı.Düşman durdurulmalıydı ve bunun için 9. Amerikan kolordusunun ihtiyatında Türk tu- gayı ile 8. ordunun ihtiyatındaki 1. Amerikan süvari tümeni ve 38. Ingiliz tugayından başka kuv- vet yoktu. Hemen harekete geçebilen yalnızca Türk tugayı olacak, 38. tngjliz ve Amerikan tümeni ise ancak bir gün sonra harekete geçebilecekti. An- laşılacağı üzere Türk tugayı en az 1.5 gün "tek" başınaydı ve sel gibi akan Çin ordusunun üzeri- ne "yalnız" yürüyecekti... Ke dost kuvvetlerin nerede olduğunun ve ne de düşmanın ne kadar kuvvetle nereden geldiğinin bilinmediği, yani dostla düşmanın seçilemedigi bir kör yolculuk... * tÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı SÜRECEK DUZYAZI ORHAN BİRGİT Hangisi Gerçek AKP? Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Danıştay Nö- betçi Dairesi'nin "Yoksul Oğrencilere özel okul sı- navı" yapılmasını amaçlayan karan için verdiği yü- rütmeyi durdurma karannın siyasi olduğunu söylü- yor. Kısa metrajlı bırfılmi hızla geriye sararak izleyelim. AKP iktidan özel okullarda, Millı Eğitim Bakanlığı'nın açacağı yetenek sınavında belirii derece alan yok- sul öğrencilerin okutulmasını bir genelge ile çözebi- leceğini sandı ve temmuz ayında bu amaçla yola ko- yuldu. Ancak Eğitım-Sen, yasal dayanağı olmayan böyle bir ışleme izin verilmemesi için Danıştay'a baş- vurdu. Danıştay, Eğitim-Sen'in açtığı dava nedeniy- le bakanlığın açmak istediği yetenek sınavı için yü- rütmeyi durdurma karan verdi. Ama, bakan yılmadı! Bu kez kanunsuzluk suçla- ması engelini partili milletvekillennin sayısal çoğun- luğunun çıkartacağı özel bir yasa ile aşabileceği inancı ile yola çıktı. Ancak, Cumhurbaşkanı'nın ve- tosu, Çelik'in önünde bir "kırmızı ışık"t\ ve parla- mento da 1 Ekim'e kadar tatile girmişti. Dünkü Cumhunyet'te de yer aldığı gibi, bu sefer sorunun çözümünde özel Okullar Demeği'nin ara- cılığı ışe yarayacak sanıldı. özel okullar, "yasal dü- zenleme yapılmcaya kadar bakanlığın kendilerine vereceği listede isimleri bulunan öğrencileri para- sız okutacaklan"r\\ kabul eden bir bağıtname venn- ce sorunun çözüleceğine inanıldı. Bakanlığın yeni girişimi de, yine Eğitim-Sen'in is- teğı ile Danıştay Nöbetçi Dairesi'nden "Anayasa ile Özel Öğretım Kurumlan Yasası'na aykın olduğu" gerekçesıyle oybirliği ile durduruldu. Sayın Doçent Dr. Hüseyin Çelik'in bu yürijtmeyi dur- durma karan karşısındacınlerinin tepesine vurduğu- nu anlamak için, söylediklerini okumak yeterli. Kos- kcx» Milli Eğitim Bakanı, mahkemelerin hızlı çalış- mış olmasına akıl erdıremiyor. Hızlı işlemeyen ada- tetın, adalet sayılmayacağını da bilmıyor. Danıştay dos- yayı incelemeye alıp süründürsün, özel okullar sına- vını da istediği gibi sonuçlandınp "oldubittiyapılsın" diye çıktığı yolda alınan karann siyasi olduğunu ile- ri sürüyor. Dar gelirlı ailelerin çocuklarının hayalleri- ni suya düşürdükleri için, bunu yapan insanlara, o çocuklann ahlannın tutacağı tehdidıni savuruyor. Yargıya kavga açan iktidar Yürütme, yargı ile kavgayagirdi mi, o kavgayı baş- latan gücün iflah olmayacağını bilmediği anlaşılıyor sayın bakanın. Başka bilmedikleri de olmalı. Birana- yasal kurum olan Danıştay'ın yargıçlan da elbette po- litik düşüncelere sahiptir. Ama, önce kendilerine, sonra da mesleklerine olan saygıları, o düşünceleri mahkeme salonundan içeriye sokmayacak kadar büyük bir engel olarak hem vicdanlanna hem de akıllarına hükmeder. Kaldı ki, bakanın şikâyet ettiği son yürütmeyı durdurma karannı Danıştay Nöbetçi Dairesi'nin tüm üyeleri oybirliği ile vermişlerdir. O halde, bu olayda siyasi olan kımdir? Elbette Da- nıştay değildir. Sayın bakanın da üyesi olduğu hü- kümetin öteki üyelerinin de siyaset mesleğinin birey- leri olması, aldıkları kararların da bu yüzden politik ağıriık taşıması ışe doğaldır. Ancak, o politik düşüncenin dürtüsü ile harekete geçen Millı Eğitim Bakanı ve dayandığı hükümetin, Türk millı eğitımini belırli bir doğrultudan saptırtmak için özel bir maharetle ve sabırla gerçekleştirmek- ten çekinmediği marifetler, giderek ciltleri doldura- cak ölçülere uiaşmaktadır. Cumhurbaşkanı'nın, son yasa geri çevirme kara- nnda da Milli Eğitim Bakanı'nın başını çektiği yan- lışlann ıpuçlannı okuyanlar, Başbakan'ın daha dün Italya'ya yapacağı resmi gezi öncesinde La Repub- lica gazetesine verdiği demeçte, "Biz laik Avrupa 'ya girmek isteriz" sözleri ile hükümetinin inatla kimi özel okullara parasal destek sağlamak ve yine kimi ço- cuklanmızı o tür okulların rahle-i tedrisine teslim et- mek isteği arasında elbette bağlantı kurmakta zor- luk çekerler. Sadece bu mudur karşılaşılacak zortuk? Sayın Erdoğan, Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak için yürüttüğü seçim kampanyasın- da, "Bir insan ya laik ya da Müslüman olur. Hem la- ikhemMüslümanolunmaz''ötyeyurttaş\ann\r)önü- ne iki seçenek koymuştu. Şimdi kendisinin değişim tünelinden geçtiğinin sık sıktekrarlandığı bir sırada, Italyan gazetesine Türki- ye'nin AB'ye giriş koşulu olarak, birtiğin anayasasın- da "din" hanesi bulunmaması isteğini ileri sürdüğü için, "Acaba eski söylediklerinin hata olduğunu mu kabul ediyor? Yoksa o da, Necmetfn Erbakan'/r? hasımlannı suçlama amacıyla icat ettiği 'patates di- ni mensuplan'ndan mı oldu?" diye düşüneceklerdir. Sizce hangisi? Faks: 0212- 677 07 62 [email protected] Kıyat'tan birlik mesajları Son söz her zaman sivil otoritenindir tstanbul Haber Servi- si - Emekli Koramiral AtüTa Kıv^t, "Asker-sKil birbirinin bütünü, ta- mamlavıcısıdu". Rejimin güvencesi askerdegflhalk, demokratik kitJe örgüt- leriveünhersitelerohna- odu-. Ver OVTI getiradanu, güvencemiz asker. Yok öyle şe\r , heptmiz taşuı al- tına etimizi sokmahviz" dedi. 35. kuruluş yıldönü- münü kutlayan Karaköy Rotary Kulübü'nün ger- çekleştirdiği "Perşembe Toplantılan"nın dünkü konuşmacısı Atılla Kı- yat Türkiye tarihindeki askeri müdahaleleri de- ğerlendirdi. Kıyat "Tür- khç'de 1960-98>TÜanara- sında üç fnli bir tane de postmodern darbe oldu. 1960 darbesi demokra- tik olmamakla birlikte demokrasi yolunda önemli adımlar anlması- nı sağlamıştır. 1971 ve 1980 darbeleri ise günün koşullannda yapılması gereken darbder obna- larma karşm bu darbeler- den sonrayarnlanlarmtü- mü yanhşnr. Türkive fî- ziki olarakbölünmese de kafalanmızdaböJündük" diye konuştu. thtilal dö- nemlerinde radikal dinci- lere prim verildiğini söy- leyen Kıyat şöyle devam etti: "Önce dineprimv«rtt- di. Ardından solun tehli- ke olarak görüldüğü yıl- larda ülkücüler destek- lendi ve bu bir deviet po- litikası halini aldı. Sonra herikigrupdatehlikeya- ratmava başlavınca irtica sesleri duyulmaya baş- landL" Kıyat, asker-sı- vil aynmının Türkiye'nin menfaatlerine aykın oldu- ğunu vurgulayarak "MGK, söyienenin aksi- ne yalmzca Türkiye''de yoktur. SKilstratejfler as- keri stratejileri destekle- melidir. MGK'ye karar danışıhr ancakson karar daima sivil otoritenin olur" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle