28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2003 CUMA 14 fvU.I-jX U f t . [email protected] Neşet Ruacan ve arkadaşlan önümüzdeki pazar günü Sakıp Sabancı Müzesi'nde cazseverlerle buluşacak Nitelikli müziğinkoşuluuyumAYÇATEZER Cazmüziğinın duayenlerinden, TRT Istanbul Hafif Müzik ve Caz Orkest- rası'nın şefı Neşet Ruacan, 'Kahval- öda Caz' etkinliİderi kapsamında pa- zar günü saat 11.00'de Sakıp Saban- cı Müzesi'nde kardeşi Nükbet Ru- acan'la birlikte konser verecek. Ru- acan kardeşlere basta Kamil Erdem. davulda da Cem Aksel eşlik edecek. « Sanatçı, aynı etkinlik kapsamında 28 Eylül Pazar günü de yine Sakıp Sa- bancı Müzesi'nde trombonda Hakan Çimenot saksofonda Meriç Demir- kol, basta Kamıl Erdem, davulda Cem Aksel eşliğinde cazseverlerle bulu- şacak. İlk albûmû yakmda çıkacak~ - Sanınnı uzun süredir TRT Hafîf Müzikve Caz Oıtestrası'ııınşefisiııiz~ RLACAN-TRT Istanbul Hafrf Mü- zik ve Caz Orkestrası "na 1985 'te gir- dim. Orkestranın kunıcusu ve ilk şe- fi SüheylDenizci'nin emekli olmasıy- la 1987'de şef oldum. Açıkçası ben çok gönûllü değildim, Sûheyl Denizci'nin isteği üzerine bu görevi üstlendim. Çünkü çok sorumluluğu olan bir iş. Hem idari, hem sanat yönetmenliğı, hem de icraat tarafi var. Ama orkest- ranın elemanlan bana çok yardımcı oluyorlar. Mesela sanat yönetmenliğini aran- jörlerimiz Aydm Özaru Kanül Özler yapıyor. Yine repertuvar seçimiyle Kamil Özler ılgıleniyor. İdari işlerde de bana yardımcı olan arkadaşlar var. Dolayısıyla bana sadece sonrald yı- lın programını yapmak, repertuvar seçmek, onlara provalar yaptırmak ve orkestrayı yönetmek kalıyor. Biz repertuvannın yüzde 30-40'ını ken- di üreten bir orkesrrayız. Bir orkest- ranın kendi eserlerini çalıyor olması çok önemlidir. Bu bakımdan çok gu- rurluyuz. Cuma günleri 17.15'te TRT 3'te caz programırruz var. Programda kırk beş dakika boyunca caz müziği üre- tiyoruz. 0nun dışında TRTnin gös- terdiği yerlerde konserlerimiz oluyor. 20 Eylül'de Side Festivali'ne gidip orda konser vereceğiz. - Sizm hiç özel albümünüz çıkama- dı sanıyorum. RUACAN - Evet, özel albümüm yok. Fırsat olmadı. NükhetRuacanla bir albüm hazırhğımız vardı. Onda da teknik bir anza çıktı. Yeni baştan yap- mak zorundayız şimdi. Eğer Ameri- ka'da bu kadar etkin bir caz gitaristi olsaydun, şimdiye kadar oruz-kırk ta- ne albümde yer alrrdım. Caz albüm- lerinin büyük bir çoğunluğu kulüpler- de kaydı yapılıp basıhyor. Ama Tür- kiye'de bu sistem yok. - Miizikteki temel ölçürJeriniz neter? Rl'ACAN - Caz müzığinı hem mü- zisyenler arası iletişimi en doğru olan, hem de çok ciddi, akademik geliş- mesini çok hızlı tamamlamış, çok ni- telikli kitlelere ulaşmış bir müzik tü- rü olarak görüvorum. Öncelikle kalite. Üd türlü müzik var- dır: îyi müzik, körü müzik. Cok iyi bir eser, çok iyi müzisyenler tarafin- dan kötü çahnabilir. Bazen her şey yo- • "Caz müziğini hem müzisyenler arası iletişimi en doğru olan, hem de çok ciddi, akademik gelişmesini çok hızlı tamamlamış, çok nitelikli kitlelere ulaşmış bir müzik türü olarak görüyorum. Müziğin içindeki soyut kavramı hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekir. Önemli olan her zaman kaliteyi yakalamak ve müzik yapılacak ortamı sağlamaktır." lunda gitmeyebilir. Müzisyenler arası iletişim ya da akustik ya da şef ya da müzik iyi ol- mayabilir. 0 anda her şey sizden ya- na da olsa güzel müzik çıkmayabilir. Müzik yapmak, ruh çağırmak gibidir. Her şey birbirini tuttuğu zaman um- madığınız bir yerde iyi müzik çıka- bilir. Müziğin içindeki soyut kavra- mı hıçbir zaman göz ardı etmemek ge- rekir. Önemli olan her zaman kalite- yi yakalamak ve müzik yapılacak or- tamı sağlamaktır. - Eser seçiminde ne gjbi özeOikleri dikkate ahyorsunuz? RUACAN- Eser seçimi ince bir iş- tir. Yapılacak konsere göre değişir. Bazı konserlerde bız işın akademik ta- rafı ağırlıklı, cazın koyu yaşandığı yapıtlara öncelik veririz. Çünkü kon- seri izleyen kitle onu kaldıracak ka- pasitededir. Bazen daha genel halk topluluklannın önüne çıkıp program yapmamız gerekebilir. Bu sefer daha anlaşılabilir tarzda yapıtlara öncelik veririz. Böylece halkla aramızdaher zaman iyi bir ilişki olmasını sağlama- ya çalışınz. Caa gençlere sevdirmek - Türk caa dürryadaki örneklerine göre naal bir konumda sizce? RUACAN - Şu sıralarda caz müzi- ğıne en canlı ilgi gösteren ülkelerin başında Japonya gelıyor. Ardından da Ahnanya. Japonların caza bu ka- dar ilgı göstermesi çok ilginç. Onlar aynı zamanda caz müziğinın ıçınde- kı olağanüstü iletişim teknıklerınden ve protokolünden kendi bireysel ge- leneklerini yıkmada, kendi yeni dün- yaya uymadakı bireyselliklerinı yaşa- mada yararlanıyorlar. Caz müziğinın böyle biryönü de var. Almanlar ise eski kafalarından biraz vazgeçip caz müziğine ılgi göster- meye başladılar. Avrupa'da Fransa zaten çok öndeydi. Dolayısıyla Tür- kiye'ye bu açıdan baktığımızda bü- yük nüfusa ragmen ne aynlan bütçe, ne konser sayısı yeterli değil. Ama yi- ne de çok umutsuz değıl. Cazı geniş kitlelere sevdinnek bıraz da bize dü- şüyor. Büyük kentlerin dışındaki kent- lere gidip oralarda özellıkle ünıver- sitelerde konser vermek gerekiyor. Gençlerin ayaklanna gitmek şart. - Gelecekteki tasanlannız? RUACAN - Yurtdışı etkinliklerinı biraz artırmak istiyoruz. Nükhet Ru- acanTa yurtdışından çok çağnlıyo- ruz. TRT sanatçısı olduğumuz için yolculuk bazen sorun yaratabüiyor. Se- yahat özgürlüğü sağlamak amacıyla Müzik Dairesi"yle iletişime geçme- yi düşünüyorum. Küratörlüğünü Dan Cameron'un üstlendiği 'Şiirsel Adalet' başlığını taşıyan etkinliğe 42 ülkeden 85 sanatçı katılıyor 8. Istanbul Bienali'nde geri sayım...Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafindan JTI Türkiye sponsorluğunda düzenlenecek olan 8. Uluslararası Istanbul Bienali, 20 Eylül - 16 Kasım 2003 tarihleri arasında Istanbullularla buluşmaya hazırlanıyor. Küratörlüğünü Dan Cameron'un üstlendiği. 'Şürsel Adalet' başlığını taşıyan bienal. 42 ülkeden 85 sanatçıyı bir araya getiriyor. Ağustos ayı başından bu yana çalışmaların sürdüğü 8. Uluslararası Istanbul Bienali'nin ana mekâm Antrepo'da 8000 m2'ye yayılan sergi alanının tasanmında, işlenmemiş endüstriyel malzemelerin ağırlıkta olduğu göze çarpıyor. Bir anlamda mekâna müdahale etmeden, Antrepo'nun özgün işle\4 yani bir depo olduğunu izleyiciye hatırlatacak bir düzenlemeye dönüşüyor 8 Uluslararası Istanbul Bienali'nin mimari tasanmını gerçekleştiren Marcus Corrales Lantero; Antrepo'da yer alacak bazı video eserleri için alışılmış video odalan yerine tasarladığı spiral odalarla izleyiciyi farklı bir deneyime hazırlıyor. • 20 Eylül-16 Kasım 2003 tarihleri arasında yapılacak olan bienalde; ses ve video yerleştirmelerinden fotoğraf, heykel ve resme kadar uzanan farklı sanat disiplinlerinde 100'den fazla eser bir araya gelecek. 8. Uluslararası Istanbul Bienali'nde ana sergı mekânı olan Antrepo'da 60, MSÜ Tophane-i Amire Kültür \e Sanat Merkezi'nde 9, Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi'nde 1, Yerebatan Sarnıcı'nda 5 ve Ayasofya Müzesi'nde 5 sanatçuıın eserleri sergilenecek. Bienal'de: ses ve video yerleştırmelerinden fotoğraf, heykel ve resme kadar uzanan farklı sanat disiplinlerinde 100'den fazla eser bir araya gelecek. Bienal, ana mekânlardaki sergilerin yanı sıra, şehrin farklı alanlannda gerçekleştirilecek olan 'Kente Yaydan Projeler' ile güncel sanatı sokaklara taşıyor. Sekiz ayn sanatçının gerçekleştireceği bu projeler Deneme Bilım Merkezi'nden Istıklal Caddesi ve Cağaloğlu Hamamı'na kadar tstanbul'un çeşitlı noktalannda karşımıza çıkacak. 16 Kasım tarihine kadar ızlenebilecek 8. Uluslararası Istanbul Bienali'ne, bu yıl uluslararası çağdaş sanat çevrelerinden 2000'ın üzerinde konuk ve yabancı basuı mensubunun katılması bekleniyor. BERNARDO BERTOLUCCrNÎN SON FİLMÎNE SANSÜR Amerika 'da düşlere yasaklamaKültür Servisi - Italyan yönetmen BemardoBertoluc- ci'nin VenedikFflm Festivali'nde ilk gösterimi yapılan son filmi 'Dre- amers', ABD'de 'makaslanmış' ola- rak gösterime gire- cek. MichealPitt,Lo- uisGarrel, Eva Gre- en. Jean - Pierre KaJfon.AnnaKari- na.Jean-Pierre Le- aud'un başrolleri paylaşhğı film, îngiltere, Fransa ve Italya ortak ya- pımı. Iki Fransız kardeşle misafirleri olan Ameri- kalı bir öğrenci arasındaki duygusal ve tensel iliş- kiyi konu alıyor. Filmin ABD'de sansürlenmesi gündeme geldi- ğinde, Bertolucci, filmin dağıtımım üstlenen 'Fox SearchHght'ın daha önce böylesi bir yaklaşımı ol- madığı halde, sansürlenerek gösterilmesi gerekti- ği yolundaki düşüncenin ortaya çılaşını şaşırtıcı bul- duğunu söyledi. Filmde yer alan cinsellik ve çıplaklığın olduğu sahnelere sansür uygulanmasını isteyenlerden bi- ri de sinema endüstrisinin en güçlü kurumlanndan 20th Century Fox. ABD'de stüdyo ve dağıtımcı fir- malann, filmlere gösterim için şartlar getirdikle- ri ise bilinen bir gerçek. Bertolucci, Venedik Fılm Festivali'nde konuyla ilgili basına yaptığı açıkla- mada şöyle konuşru: "Bazılan, Amerikan halkının bu filmi izleyeeek kadar olgun olmadığuu düşünüyor. Bu nedenle film, Amerika'da büyük olasılıkla sizin Avrupa'da seyredeceğinizden farkhşekildegösterilecek. 1973te ' Paris te Son Tango' bile bu kadar kesümemişti. 30 yıl sonra ne oMu, neler oluyor, anlamıyorunr diye konuştu. Bertoluccı bu filminde, kamerasuıı soka- ğa değil. 68 ruhunun başka bir alandaki izdüşümü- ne. üç genç insan arasında yaşanan duygusal ve cin- sel genlime çeviriyor. Erotizm ve ensest teması Filmin kahramanlan olan gençlerin taşıdığı umut- lan ve dünyayı, yaşamı, insanlar arasındaki ihşki- leri değiştirme çabalannı beyaz perdeye taşımaya çahşıyor. îki Fransız kardeşle misafırettikleri Ame- rikalı erkek öğrenci arasrndaki yakınlaşmayı an- latan film, yoğun erotizm ve işlediği ensest tema- sı nedeniyle sansürün gazabına uğradı. Bertoluc- ci, başrolleri genç ve tanınmamış oyunculara ver- meyi tercih etmiş. Teo rolüyle 20 yaşındaki Lui Ga- rel, Isabel rolüyle 21 yaşındaki Eva Green ve Matt- hew rolüyle yine 21 yaşındaki Michael Pitt, film- de sergiledikleri oyunla eleştırmen ve seyircinin bü- yük beğenisini kazandılar. Altan Bal'ın 'Bekâr Odalan' adlı sergisi 3 Ekim'e kadar gezilebilir Bir Istanbul masalı... Kültür Servisi- Fototrek Nıkon Fotoğ- raf Galerisi. 13 Eylül'de Altan Balın 'EKr Istanbul Masalı: Bekâr Odalan' ısımlı sıyah-beyaz fotoğraf sergisıyle açılıyor. Cekimlen aşamasında Fotoğraf Vakfı Ginşimı bursu kazanan 'Bekâr Odalan' projesi, siyah-beyaz bir fotoğraf sergısı- ne dönüştü. 30 adet 30x40 fotoğrafın yer aldığı sergı 3 Ekim'e kadar gezilebilecek. 'İstanbui'ıuı taşı toprağı aJündır" cümle- siyle başlayan yüzlerce öyküden yalnız- ca bir tanesi 'Bekâr Odalan'. Anado- lu'nun farklı şehirlerinden Istanbul yol- lanna düşen her yaştan erkeğin amacı, pa- ra kazanıp ailesıne göndermektir. Fakat Istanbul'da para birıktırebüecek bir iş bulmak kolay değildir. Günlük 10 milyo- nu geçmeyen kazançlarla temel ihtiyaç- lan karşılamak bile neredev se ımkânsız- dır. Kazandıklan az parayla en az beş al- tı tanesi bir araya gelerek 10-12 metre- kare odalarda yaşarlar. Aylık kıralan 30 milyon olan, tuvalet, banyo ve mutfağın olmadığı, sağlıksız birortam sunan bu oda- lar Istanbul'un göbeğinde. Beyazıt'la Eminönü arasında yoğunlaşır. Bal. fo- toğraflanyla bu odalardaki yaşamı anlat- maya çahşıyor. (0 212 251 90 14) YAZIODASI SELMILERI Beyazperde Günleri (1) Gördüğümü kesenkes hatııiadığım ilkfilm bir Walt Disney yapımıydı. Belki Külkedisi, çizgi film. O gün öğleden sonra Beyoğlu'na çıkılmış, Sıra- selviler'deki Alman Hastanesi önünde babamla bu- luşulmuş, ailecek, Lale sinemasının bir locasında Külkedisi'nin başlaması beklenmişti. Büyük heyecan! Sinemalar... Sinemalar, filmler beni yıllarca etkile- di. Sözgelimi, bugünün Emek, dünün Melek sinema- sının övküsü epey eskiye dayanıyor. Melek, sinema- cı aile (pekçi'ler tarafindan açılmış. Görkemlı bir sa- lonmuş. Açılış gecesı hanımlar tuvalet, beylersmo- kin giymişler. Melek'in Emek adıyla yenıden işletılmesinde ben de Dünyanın En Güzel Kadını'nı izlemıştim. Dünya- nın en güzel kadını Gina Lollobrigida'nın ta kendi- siydi. Hikâyeyi hatırianm: Salaş kafeşantanlardan ye- tişmiş bir soprano. Kendisine zenginler, asiller, prens- ler âşık oluyor. Primadonna, yakışıklı bir tenora gö- nül verir. Sopranonun aşkına katlanamayan bir prens, Tosca'nın temsili sırasında, tenoru öldürtür. Tosca'dan aryalan ilk bu filmde dinleyecektim. Ve Gina Lollobrigida gerçekten dünyanın en güzel ka- dınıydı. Ona bir süre âşık olacaktım. Bunlan, Kınk Deniz Kabuklan'nda yazdım... Beyoglu sinema salonları arasında, görkem açı- sından, Saray da Emek kadar ünlüydü. Saray'ın bor- doya çalan koyu kırmızı kadife perdeleri ağır ağır iki yana açılır, beyazperde olanca büyüleyiciliğiyle be- lirirdi. Saray kapandı. 1980'lerde Afıfe Jale'yi çekiyor- duk. Müjde Ar allem etti kallem ettı, Saray'ı açtırdı: Bir tiyatro sahnesi için Saray'ın salonu ve sahnesi kullanılacak. Görünüm ıçler acısıydı, güzelim sine- ma göçüp gitmiş. Beyaz mermerierın bezediği fuayede anılara dal- mıştım. Anılararasından Jeanne Moreau'yla Muh- terem Nur çıkagelmışlerdi görüntüleriyle. Jeanne Mo- reau hem Jules ve Jim'de, hem Mata Hari'de baş kadın oyuncu. Muhterem Nur, Üç Arkadaş'ta... Üç Arkadaş'ı seyrettiğimde çocuk sayılırdım. Fransız filmlerini lisedeyken seyretmiştim. Yine Saray'da Cherbourg Şemsiyeleri. Lodoslu bir şubat günü, ilk kez suareye arkadaşlarla gidiyo- rum. Ortaokul. Çıkışta kar yağmış. Yeni Melek'te ihtilal manifestosunu Zümrüt filmi ka- leme almıştır. O günlerde Beyoğlu'ndaki salonlar, yerii filme gönül indirmeyecek kadar mağrurdu. Yer- liler, ancak, Taksim sinemasında boy gösteriyorlar. Derken Yeni Melek'teZümrüt'ün fragmanlan! Çol- pan llhan üç kollu gümüş şamdanla merdiven ba- şında görünür. Gözlerinın güzelliği eşsizdir. Zümrüt seyrettiğim ilk Türk filmi olmalı. Yeni Me- lek'te gösterilmesine borçluyum. Taksim, eski Majik'tir. Şimdi Devlet Tıyatrosu'nun Venüs salonu. Annem Majik'te Volga Mahkûmla- n'nın sessiz çevrımıni seyretmiş. Çok küçükmüş. Film, beyaz Rus'lardan bir orkestranın eşliğinde oy- natılmış. Herkes ağlıyormuş. Yine Yine Melek'e dönüyorum. Bugün kapalı, mez- belelik bir halde. Yeni Melek sinemasına cumartesi günü on dört on beş seansına gıdenler, ille çevre- deki sandviççilere, hamburgercilere uğrarlardı. At- lantik'in sosisli sandviçleri çok lezzetliydi. Tost, ha- vuç suyu, sütlü muz suyu hayatımıza yeni giriyordu. Yeni Melek'in ilahesi elbette Sarita Montiel'dir. Çi- çekçi Kız, Ave Maria, ötekiler hep burada oynatılmış- tır. Sarita -sonradan her nedense Sara oluvermiştir, Sara Montiel, tek kaşını kaldınp azıcık çarpıkça gü- lümseyişiyle gönüller yakar. Filmin son şarkısı, fuaye- de bekleyenlen heyecana boğar. Sara şarkının biri- ni bitirir, ötekine başlar zaten. Salon dolup dolup bo- şalır... Takvimde Iz Bırakan: "Günün biryerlerinde umudu vuramayacaklar/ Alın terini vuramayacaklar inanmayın onlara" Sab- ri Altnel, Zamanın Yüreği, Adam Yayınları, 1982. Betıçet Aysan Şiip Odülü • ANKARA (A.4) - Sıvas Madımak Otelı'nde katledilen şair Behçet Aysan anısına Türk Tabiplen Birlıği (TTB) tarafindan düzenlenen şiir ödülü için başvurular başladı. Ödüle 2002'nın Ocak ayından itibaren yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazn bir kitap dosyası ile aday olunabilecek. Son katılma tarihi 30 Ekim olarak belirlenen ödülü kazanan yapıt kasım ayvnda açıklanacak. Ödülün seçici kurulu, Arif Damar, j Emin Özdemir, Ahmet Tellı, Ali Cengizkan ve Ataol Behramoğlu'ndan oluşuyor. l oluşuyor./ / www.ttb.org.tr) K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle