Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2003 SALI
• • ••
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Ya Bunca Şehit,
Bunca GaziL
Kimıleri var, "ulus yok" diyor, "vatan" diye bir
değeryok, "devlet" o da yok!.. Varsa varsa, ki-
şi var, birey var, insanoğlu var.. Önemli olan bu-
dur! Gerısı bır kandırmacadır. Oysa yüzyıllargeç-
miş, hıçbırşeydeğişmemiş! Felsefeler, edebiyat-
lar, şıırfer, bılımlergeîışmış; çözüm üstüne çözüm-
ler bırbirini ızlemiş... Her yeni yüzyıl uygarlıkları
yenilemış, aşamadan aşamaya geçmişız. Sonra
bır de bakmışız, insanoğlu hep o ılkel anlayışla-
nn, kısır düşmanlıkların tutsağı...
Gazetelerde bır resim; son on beş yıldırGüney-
doğu'da çetelerle çarpışıp ağır yaralanan, sakat
kalan genç askerierin kendi aralannda destek
sopalarla futbol maçı yapması!.. Kimi kör, kimi
tek bacaklı. tek kollu. kimınin kafası sargılı! Yine
de hepsi yaşam coşkusu içinde!.. Az çok ayak-
ta durabilenler, ya ötekiler. öteki gazilerimiz? Ya
şehrtlerimiz?.. Sık sık söylerler "Otuzbin şehıt ver-
d/7c"dıye...
"Kım arar, kim sorar onlan? Kim anılannı ya-
şatır?" Anaları, babalan, kardeşleri, dostları, se-
venlerı diyeceksıniz. öyledir... Ama kişı yorulur,
kişi sürgıt acılara katlanamaz! Onlar bir yurt sa-
vunmasının gazilerı bir yanda unutulur! Ta ki bir
komutan gelsin hatıriarını sorsun! Tıpkı Kara Kuv-
vetlerı Komutanı Aytaç Yalman gibi...
Devlet yoksa, vatan yoksa, ulus yoksa hangi
amaç uğruna öldüler, yaralandılar, sakat kaldılar
bu genç ınsanlar?.. Üç beş kuruş ödenekle bır
köşeye atılmak için mi? Yıllar geçıyor bu ulusal
savaş gazıleri yaşlanıyor, karamsarlıkları artıyor,
yaşam umutları kopuyor. Bizlerse uzaktan bakı-
yoruz! Birçokakıllı geçinen, yazar, fikiradamı, si-
yasetçı geçınenlerimiz ıse "Küreselleşme, Go-
loballeşme" diye devleti, vatanı, ulusu bir kalem-
de yadsımak gafletinde!..
Hangi devlet 'Ben devlet olmaktan çıkayım'd\-
yor... Ulus olmaktan çıkayım!.. Gidip küreselleş-
menin, yani ABD emperyalizmının kapıtal gücü-
nün bir tutsağı, bir parçası olayım diyor. Görü-
yoruz, Almanı da, Fransızı da, Ingilizi de, hatta
Norveçli, Isveçli tüm oteki uluslar, "Önce ben, ön-
ce bız, önce kendi ulusumuz, önce kendi dev-
letımiz, vatanımız" diyor. Herkes günden güne aşı-
n ulusalcılığa bürünüyor, bu kişilikleriyie uygar dün-
yanın bır parçası oluyor... AB'ler, BM'ler, yeni ye-
ni oluşan küreselleşme aldatmacaları onların ni-
teliğini, kişisellığını bozmuyor. Herkes önce ben,
önce biz, sonra başkaları düşüncesinde...
Ama bazı yazarianmız, polıtıkacılarımız düşler
içinde, kandırıcı hayallerin dağınıklığıyla "vatan,
mıllet yok, olmamalı; bır gün gelecek hepsı ta-
rih olacak" havalarında! Hem kendıni hem de
başkalarını bile bile yanıltmak çabasında!..
Herkes ısterdünyanın bütünleşmesini; ırk, ulus,
vatan, din ayrımının kalkmasını! Neler yazılma-
mış kı bu konularda, ne özlemler, ne arayışlar!..
Ama değişmeyen bır şey var, o da ınsanoğlunun
içindeki "ego" şeytanının bir türlü ölmedığı...
'önce ben' 'önce bız' tutkusunun zamanla kül-
türle, bilimle, felsefeyle, şıirlerle ortadan kalkma-
dığı, nerdeyse ilkel çağın insanıyla uygar çağın
insanı arasında olumlu, yararlı bir gerçek değiş-
me, ilerlemeyaşanmadığı!..
Evet, gerçek ortada; ulus da var, vatan da var,
sınıriar da var... Son yıllann, savaş gibi çarpışma-
larında, şehit düşen binlerce insanımız, sakat ka-
lan bınlerce gencımız, bır yanda dururken, kal-
kıp da "Ulus da yok, vatan da yok" diyebilen ga-
fillere bilmem acımalı mı, kızmalı mı?
OKTAY AKBAL
Romanlar
Garipler Sokağı, 12. Baskı
Suçumuz İnsan Olmak, 12. Baskı
insan Bir Ormandır, 5. Baskı
Düş Ekmeği, 4. Baskı
Batık Bir Gemi, 2. Baskı
CAN YAYINL^RI
8.UIBSURARASI
İSTANBOl
BİENALİ
20 EYIÜI - 1 6 M S I H 2003
• • • •
YOK ve Bilimsel Olçütler
Son altı yedi yıllık zaman diliminde YÖK, üniversitelerimizi evrensel düzey-
de bilim üreten ve eğitım veren kuramlar haline getirmek amacıyla daha ön-
celeri yükseköğretimimize tamamıyla yabancı olan bazı mekanizma ve kav-
ramlan sistemımıze taşımaya başladı.
İsmaİI H a k k l D U R U Teonk Fızık Profesorü TUBA (Türkive Bihmler Akademısı) Aslı Uyesı
ünümuzde YÖK'e Cumhun-
yetımızın laık ve ünıter nıte-
lıklennden yana kararlılıkla
taraf olduğu içın saldınldığı-
nı her sağduyulu yurttaş bil-
mekte. Bugünkü YÖK'ün kamuoyunca bi-
lınmeyen yönü ıse ünıversıtelenmızın bılım-
sel nıtehklennın yükseltılmesi ıçın yaptık-
lan.
2002 yılında Türkiye uluslararası bilim-
sel yayın sıralamasında 22'ncı oldu (1) Ge-
nde bıraktığı ülkeler arasında Meksıka. Ma-
canstan ve AB üyesı Yunanistan, Avustur-
ya, Finlandiya vb. var. 1993 yılında sırala-
madakiyerımiz35'incılıkıdı Türkıyeyı ız-
leyen ılk Müslümarı halklı ulke olan Mısır'ın
yeri 38'incı sıra.. Türkıye"nın bilimsel per-
formansındakj bu hızlı yüksehş bütçeden hak
ettıkleri cıddı katkıyı alamadıklan halde
olağanüsrü ışler yapan ıkı kurumun çaba-
lan ıle olmakta. YÖK \ e TÜBİTAK. Bu ya-
zıda YÖK'ün etkısını ırdeleyeceğım.
Son altı. yedı yıllık zaman dılımınde YÖK.
ünrversıtelenmızı e\Tensel duzeyde bılım ure-
ten ve eğitım veren kurumlar haline getir-
mek amacıyla daha öncelen yüksekoğretı-
mımıze tamamıyla yabancı olan bazı me-
kanizma ve kavramlan sistemımıze taşıma-
ya başladı Bunlardan bırkaçı şöyle sırala-
nabılır:
1 - YOK "uluslararası akreditasyon" ıle
unrversıtelen tanıştırdı. Bazı üruversıtelerin
bazı bölümlen akredıtasyon aldı. Yanı bır
tür evrensel düzeyde geçerli "kaiite belge-
si" aldı. Tabıi bunun gereklenni yenne ge-
tırerek... Bır bakıma ortalıkta demokrası.
şefFaflık, Kopenhag kriterlen vs sözcuk-
len ıle dolu sloganlar atan "demokratlara"
nıspet, ünıversıtelenmızın bazı bölümlen
AB'ye gırdı
2- Hemen tüm üniversitelerde yardımcı
doçent, doçent ve profesör olmak için as-
gari bilimsel kriterler benımsendi Bunun so-
nucu olarak üç büyük kent dışındaki unı-
versıtelenmızde de. özellıkle genç insanlar
cıddı bilimsel çalışmalar yapıp sonuçlannı
uluslararası hakemlı dergılerde yayımlar ol-
dular. Bu noktada bır parantez açarak he-
men her gün gazete ve televızyonlarda boy
gösteren, "bilimseHik. katıbmcıhk, şeffaflık
vs." sözcüklennı dıllennden düşürmeyen
kimi öğretım üyelennın ve öğretım uyele-
n dernekleri mensubu profesörlenn. yeni ata-
ma yükseltme knterlen çerçevesınde hıçbır
ünıversıtede yardımcı doçent kadrosuna da-
hı başvurma yeterlılığınde olmadığını be-
hrtmelıyim. Her fırsatta globallıkten, ev-
rensellıkten bahseden bu profesorler o ka-
dar "yereDerr
kı, kendılennı Guneş sıste-
mınin dışına ışınlasanız, dunyadakı mes-
lektaşlan yoklukJannı fark etmezler.
3- Ikı yıl kadar önce ünıversitelerin araş-
tırma desteklerini dağıtan komısyonlara ye-
ni üyeler seçilmesi \e bu seçımın uluslara-
rası atıf endekslennce taranan dergilerde
yüksek sayıda makalesı yayımlanmış ve de
bu makalelere yüksek sayıda atıf almış öğ-
retım üyelen arasından yapılması uygula-
ması getınldı (2) (YÖK'ün bu ölçütlenne
uyulduğu takdırde madde 2"de sözünü ettı-
ğım YÖK eleştırmenı profesörlenn söz ko-
nusu komısyonlara gırmelen de tabıı ola-
naksız.)
4- 2002 yılından itıbaren doçentlığe mu-
racaat edecek adaylar ve doçentlikjünlerin-
de görev alabılecek profesorler ıçın de öl-
çütler konuldu. Tanhımızde ılk kez en azın-
dan temel bılım, mühendıslik v e tıp dalla-
nnda doçentlıkjunlennde göre\ alacak pro-
fesorlerde asgan uluslararası bılımsel per-
formans aranmaya başlandı. Bu uygulama-
nın da öğretim üyelen dernekleri adına ya
da bağımsız olarak gazete ve telev izyonlar-
da YOK eleştınsı yapan "demokrat" pro-
fesörlenn çok büyük bır kısmını jünler dı-
şına çıkarttığını belırtmelıyım
Sonuç olarak. Y'OK'ün zamanımızdakı
karşıtlan yukanda sadece bır bölümünü
özetlemeye çalıştığım bılımsel nıtelığı yuk-
seltme çabalanna karşı olanlar ıle Türkıye'nın
laık. unıter duzenını ortadan kaldırmaya ça-
lışanlardır Demokrası. şeffaflık, katılımcı-
lık ve benzen sozler asıl amacı saklamak için
kullanılan ıçı boş sloganlardır.
II) TÜBİTAK a bağlı ULAKBİM'den
(ww\\ ulakbım gov tr) bu bılgiler edımlebılır
t2) Kışılenn uluslararası kabul goren bılım-
sel \ a\ ınlarmı görmek ıçın (en azından te-
mel bihmler, tıp, mühendıslik veekonomı da-
lında) dünyanın hemen her ı erınde "1CS.
WEB ofScıence " makale ve atıf endeksine
bakmak veterlidır
Tarihin 'Tekerrürü' Üzerine Söyleşi...
Medyanın bır bölümü ya gafletinden ya da iktidarla işbirliği yapmak
eğiliminden, gerçekleri örtbas edip milletin hayal gücüyle
oynamaktadır.
RecepBİLGİNER
T
urkıye, Laık De-
mokraük Sosyal Bır
Hukuk Devletıdır
.Vtatürk'ün kurduğu Cum-
hunyetın temelını oluştu-
ran devnmler bır butün-
dür Egemenlık kayıtsız
şartsız milletin olduğuna
göre, bu temel ılkeyı, an-
cak. milletin bütunü de-
ğıştırebılır Seçımlerde,
milletin oyunun ^ d e şu
kadannı almış olan, böy-
lece, otekı partılere göre
daha çok mılletvekıllığı çı-
karan, herhangı bır partı
hükümet olur ama, "MD-
let benim" dıyemez: Eskı
hukümdarlann "Devktbe-
nim" dedığı gibi.
Demokrası çoğunluk re-
junıdır ama, kendıne göre
ılkelen ve ışleyışı vardır.
Cumhunyetın kuruhnası-
na kadar, ülkemız Padışah-
lık sıstemı içinde yönetılı-
yordu. Yani, tek kışı yö-
netımıydı O yönetımle,
demokrasiyle yönetildiği-
mız bugünkü dönem ara-
sında. bır karşılaştırma
yapmak gerektığrnde. tari-
hımızden. en uygun ornek
olarak Kanuni SuJtan Sü-
le>man'ın dönemını ölçü
almak ıstıyorum Kanunı,
padışah olduğunda, yani
ıktıdar koltuğuna oturdu-
ğunda yırmı altı yaşında-
dır. Ama. Manısa Valılı-
ği"nde devletın ışleyışını
öğrenmıştır.
Babası Yavnz Sultan Se-
limın ölümü sonrası tah-
ta çıktığında, ük dıvan top-
lanhsuıda, babasının Mı-
sır'dan IstanbuPa sürdüğü
ıkı yüz muhalıf aıleyı, ül-
kelen Mısır'a gönderme
karan almış, onların zarar
ve zıyanlannı da kuruşu-
na kadar devlete ödetmış-
tır. Yanı, ılk adaletii de\1et
örneğını vermıştır Böyle-
ce de Kanuni unvanını ka-
zanmıştır
Zamanla, Batıhlann
"Muhteşem Süleyman"
adını taktıklan Kanuni, sa-
vaşlarla, ülkesıne yeni top-
raklar kazandınr. Zafer sar-
hoşluğu ülkeyı sarar.
Her gun yeni bır tören,
yeni bır eğlence padışah
ailelerinden bınnin evlen-
me törenlen derken, Meh-
ter marşlannın ahengınde
coşku Istanbu'dan Anado-
lu'yayavılır. Sonuç Ogün-
lenn koşullan ıçuıde, za-
manla zaferlenn sarhoşlu-
ğu da bıter
Istanbui Küitür ve Sanat Vakfı,
8. Uluslararası İstanbul Bienaii'nin
gerçekleştirilmesinde destek sağlayan
Ses ve Görüntü Sistemieri Sponsoru Sony ye
teşekkür eder.
Mehter marşlannın
ahengı yenne, yavaş ya-
vaş sosyal bünyedekı nok-
sanlan ve sarsıntılan orta-
ya çıkanr Hatta, tahta çık-
tıgı ılk gunlerde adalet or-
neğı veren Kanuni, kendi
çocuklannı ve torunlannı
bile öldürtmekten çekın-
mez 'Nizam-ı.\lem' yanı
de\let duzenını korumak
gerekçesıyle.
Fatih Sultan Mehmetle
başlayan ve gelenek duru-
muna gelen 'taht için kar-
deş kardeşiöMürebüir' yo-
lu, zamanla,
H
e\latlar da
babalannı tahttan indirir,
gerektiğinde de öldürtür*
düzenı egemen olur
Demokrasılerde benzer
cınayetler, hasmı yok et-
me taktıklen kullanılmı-
yor mu
9
Gerekçe, hep dev-
let düzenini korumak'tır
Dayanılan güç, hep, ıkndar
gücudür
Bır ıkı örnekle, geçmiş-
le günümüz arasındaki kar-
şılaştırmaya gelelım Şu
son gunlerde, Cumhunye-
tın temellennden bın olan
adalet üzennde, açık açık,
televızyonlarda tartışma
başlaöldı BırTVkanalın-
da, ıkndara mensup bır mıl-
lerv ekılı, açık açık, Anaya-
sa Mahkemesf nın türban
konusunda aldığı karan
eleşnnrken "Bu karar jı
an-
hşür. demokrash e u\maz"
demedı mı° Bununla da
kalmayıp. bu karara uvoıl-
mayacağını açıkça ıma et-
medı mı9
Kanuni Sultan Süley-
man, padışahlığının en
guçlü donemınde. bazı kı-
şılenn ıdamına ferman bu-
yurur O dönemde, Zem-
billi AB Efendi ya da Ke-
mal Zade gıbı, bılgın Şe>-
hulıslamlann fenalan ol-
madan Padışah bile olsa,
Şerıata, yanı o zamankı
düzenin yasalanna uyma-
yan kararlar uygulanamaz-
dı. Nıtekım, Kanuni de
Şeyhühslamın "Buinsan-
lanasamazsm'" dayatma-
sma boyun eğer, ıdamdan
vazgeçer Olay 1530 yıl-
lannda olur, şımdı, 2003
vılında, demokratık düze-
nin bırmılletvekilı, sıyasal
yaünm ıçın, Anayasa Mah-
kemesı'nin kararlannı bi-
le dınlemek ıstemıyor. Ya-
nı ülkeyı adaletle değıl, sı-
yasetle yönetmek eğılımi-
nı açığa vuruyor.
Kanuni donemınde eko-
nomık ve sosyal bağlam-
da ülkenın içinde bulun-
duğu durum nedır, ülke-
mızın şımdı içinde bulun-
duğu durum nedır
0
O gör-
kemli hnparatorluk'ta. pa-
ra darlıgı başlamıştır Şım-
dı Turkıye'de de
O dönemde. sıyaset
oyunlanyla, halka zafer
uyuşturucusu aşılanmışnr
Şımdı de, sıyaset oyunla-
nyla televızyonlar. kendı-
lenne bağlı ya da çıkar ıliş-
kılenne bağlı, kımı med-
ya kuruluşlan aracılığıy-
la, durmadan. propagan-
da amaçlı dış haberler ya-
yılmaktadır Medyanın bır
bölümü ya gafletinden ya
da iktidarla ışbırlıgı yap-
mak eğılımınden, gerçek-
len örtbas edıp mılletın ha-
yal gucuyle oynamaktadır.
O dönemde, pahalılık
almış yürümüştür. Osman-
lı parasının değeryıtırme-
si karşılığında. her şe\ bır-
kaç kat pahalanmıştır
Ülkemızde de, uzun sü-
redır, pahalılık can yaka-
cakdurumagelmışnr Enf-
lasyonu belırieyen rakam-
lar, halkın hıç gereksınım
(ıhtıyaç) duymadığı mal-
lann üzennden hesaplan-
makta, böylece, enflasyon
düştü yalanıyla, hem ışçı
\ e memura aylık zamlan-
nı yapmamakta, hem de
aralannda gazete patronla-
nnın da bulunduğu hol-
dınglenn, halkın sırtından
düşük faızle kredı alması
sağlanmaktadır
Kanuni donemınden bır
mılat alalım:
Yani 1540 yıllannda, o
zamankı para bınmı olan
akçe mal \ e ürün karşılı-
ğında değer yıtırmektedır.
Para bınmıne göre, altın
% e gumuş madenlennın de-
ğenne. para da ağırlığının
değenne gore geçerhlık
kazanmaktadır O dönem-
de, ulkedekı kıymetlı ma-
denler. gızlıce, Iran'a \e
ötekı komşu ülkelere kaçı-
nlıyordu, gunümüzde de,
Türk parası yabancı para-
lara tahvıl edılerek dışan-
ya kaçınlmaktadır
Bunlara karşı, ıç v e dış
olaylann, tek yanlı ılanıy-
la halkın bılıncı örtbas edıl-
mektedır.
Eldekı belgelere göre:
Halkın bınncı derecede be-
sını (gıdası) olan buğda\
fıvatlan, kılesı uç akçe-
den, zamanla on beş ak-
çeye çıkmıştır Gunumüz-
dekı gıbı
O dönemde, kımı geçı-
cı vergıler, zamanla asıl
vergılere donüştürülüyor
Tıpkı ülkemızde bugunku
gıbı
Bu sosyal ve ekonomık
bozukluğu katmerleştıren
bır de soygun, tıcan dala-
vere gıbı, etkenler kanşı-
yor ışın ıçuıe! Pahalıhk,
para darlığı nedenıyle. çıft-
çıler çok zor duruma dü-
şüyor. Şundilık bızım gı-
bı Küçuk esnafın durumu
da öyle. Paralı kışıler, zor
durumda olanlara, \ııksek
faızle borçvenyor Bırsü-
re sonra yanı borcun vade-
sı geldığınde, bu zengınler,
çıftçının bağ ve bahçesının
tapusunu üzerlerme alıyor.
Çıftçı parasız ve ışsız ka-
lıyor îşsızlık artınca ülke-
de yer yer kavga çıkıyor'
Yanı çıftçılık yapanlar,
çiftbozan adıyla, ışsızler
ordusuna katılıyor.
Tımarlı sıpahılerle, ka-
pıkullan arasında da kav-
ga çıkıyor. Kapıkullan,
devletın ulufesıne, yanı
yardımına da\ıyor arkası-
nı. Boylece haramılık baş-
lıyor ülkede. Yanı soygun
ve hırsızlık! Günumuzun
mafyası gıbı..
Bu gıdişı, yöneümde bu-
lunanlar önleyeceğı yerde,
ya gormezlıkten gehyorlar
ya da el altından teşvık edı-
yorlar. Soygundan pay al-
mak var elbette... Ve daha
nıce örnekler venlebıur...
Gûntimûzde-
Gelelim günumüze ve
sonuca: Toplumsal denge
bozulmuştur. îşsızlık ve
açlık, koskoca Osmanlı
tmparatorlugu'nda tehli-
kelı boyutlara ulaşmıştır.
Bu karmaşada, yeni bır sı-
nıf türemıştır: Softalar
Camılerde ış bulama-
yan, medreselerde banna-
mayan bu sınıf, kendılen-
ne uygun bır ortam bulur.
Bunlara ılk başta sufte
adı venlır Zamanla, softa-
ya dönuşur adlan... Kar-
maşaya medreselıler de ka-
tılınca durum ıyıce için-
den çıkılamaz hal akr. Çün-
kü, medreselerde okuyan-
lann sayısı. ülkenın kaldı-
ramayacağı ölçüde çoğal-
mıştır Bazılan, ımaretle-
re sığınmıştır Devletten
görev beklemektedır Işte
bunlar, çeşıtlı yollarla halk-
tan yardım toplarlar ama.
sajalannın çokluğu nede-
nıyle topladıklan yetersız
kalır Öncelen küçük soy-
gunlara gınşırler. daha son-
ra da haramılığe soyunur-
lar Softalara, ışsız kalan
tımarlar. kale bekçılen de
katılır Yanı,haramılertop-
luluğu bır güç konumuna
gelır Bu güç. istanbul ve
ötekı kentler dışına, Ana-
dolu'ya da yayılarak orta-
lığı ıyıce kasıp kavururlar.
Önce homurtularla. za-
manla da seslı halde: "Pa-
dişah yaşlandı. arükçekil-
sin" bağnşlanna ve soy-
lemlere dönüşur. Halk, Ka-
nuni Süleyman yenne, oğ-
lu ŞehzadeMustafe'yı tah-
ta layık görür.
Ama. Padışah, Nızam-ı
Alemı, yanı dev let duzenı-
nı, yanı ıktıdannı korumak
ıçın oğlunu bile ölume yol-
lar1
Ister tek kışı düzenı. ıs-
ter demokratık düzen, ış-
te böylece, koltuğu koru-
mak uğruna, uyduruk ge-
rekçelerle demokrası duze-
nı kevfılıkler düzenıne
donüşüyor.
PENCERE
Ansiklopediye Geçti,
Medyaya Geçemedi
Dursun Akçam kım?..
Tanımayan var mı?..
Yok!..
Tanımayan varsa, bır ansiklopediye başvurması
yeter...
Sözgelımi "Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklo-
ped/s/"nin ılgıli maddesınde yazılanlan okuyalım:
"Akçam (Dursun), Türk yazar (Kars 1930). Cila-
vuz Köy Enstitüsü'nü bıtirerek köy öğretmenliğı-
ne başladı (1950). Gazı Eğitım Enstıtüsü Edebiyat
Bölümü'nde yükseköğrenimıni tamamladı (1958),
Millı Eğitim Bakanltğı'nca Ingiltere'ye gönderıldi
(1965). Yönetiminde görev aldığı Turkıye Oğretmen-
lerSendıkası 'nın 12 Mart sonrasında kapatılmasty-
la öğretmenlikten uzaldaştınldı veyargılandı (1971).
Ekim 1974'teyeniden görev venldı. Almanya'yayer-
leşti. Edebiyat alanına, Karacan Armağanı'nı ka-
zandığı 'Analanmız' adlı röportajıyla gırdı (1962).
Yetiştiği yörenın, Kuzey-Doğu Anadolu insanının
yaşam gerçeklerini gözlemci bır tutumla işledi.
'Haley' adlı öyküsüyle Antalya Festivali Sanat ödü-
lünü (19 75), 'Kanlı Dere 'nın Kurtlan' ıle de 'Türk Dıl
Kurumu Roman ödülü'nü kazandı (1977). Hıkâye
türünde Maral (1964), ölü Ekmeği (1966), Taş Çor-
bası (1970), Köyden Indım Şehıre (1973), Kafkas
Kızı (1978); ınceleme-röportaj türlennde de Ana-
lar ve Çocuklar (1964), Doğu'nun Çilesi (1966),
Kan Çiçekleri (1977), Altta Kalanlar (1979) adlı ki-
tapları yayımlandı."
Dursun Akçam gozlerını yaşama kapadı...
Hikmet Çetinkaya yazara ilışkın pazar günkü ya-
zısını şöyle bitıriyordu:
"Içımı acıtan, Cumhurıyet dışında hıçbır gaze-
tede Dursun Akçam 'ın ölüm habennın olmayışıy-
dı."
Akçam ansiklopediye geçti...
Medyaya geçemedi.
•
Nedır bu çelışkı?..
Yaklaşık kırk gazete çıkıyor, 37 mı, 38 mı, daha
çok mu, bilemiyomm; Istanbul'da şu sırada ulus-
lararası bır sanat şenlığı gerçekleşiyor ama, tüm de-
ğer yargılarımız olumsuzluklar uzenne kuruluyor...
Türkiye bır uçtan ırtıcaya savruluyor...
Oteki uçtan nereye?.
Bılen varsa beri gelsin!
Akçam'ın ölüm habenne yer vermeyen koskoca
medyanın ülkeyı Irak cehennemıne pazarlamak ıçın
elınden geleni ardına koymayışına şaşmak gerek-
sız!.. Her türlü etık, estetık, sanatsal, ahlâksal ölçu-
tü dışlayarak kantann topunu kaçırmış, şirazesı da-
ğılmış, gözünü para hırsı bürümüş medyamızdan
başka bir şey beklemek zaten boşuna olurdu.
•
Dursun Akçam güzel bır ınsandı..
Güzelliği bildiğinız gıbı değıl.
Neşe Erdok'un resımlenndekı ınsanlar gıbı gü-
zeldi..
Köy Enstrtülen'nı kapatıp 'öğretım Biriıği Devrı-
mı 'ni dincı okullar açarak yıkmaya çalışan gericı gü-
cün zulmünden kendıne düşen payı, başı dık bır in-
san gıbı yuklenıp göğüsledi...
Hayat nedır kı?..
Bırvarmış..
Bır yokmuş..
Adam gibi yaşasan da oleceksin..
Uşak gibi yaşasan da oleceksin..
Dursun Akçam gıbı yaşarsan, ne kadar eziyet
çeksen de, insanlığının biîıncını vicdanının dama-
ğında tatmak mutluluğunu duyumsarsın...
VEFAT
Develi eşrafından, merhume Rabia Elbaşı'nın
eşi, değerli büyüğümüz, güzel insan
MUSTAFA ELBAŞI
vefat etmiştir.
Evlatları: Ismet Elbaşı, Nimet Oral,
Fikret Elbaşı, Hikmet Arslan,
Kıymet Coşkun,
Merhum Atilla Oral, Sevinç Elbaşı,
Azmi Arslan, Atilla Coşkun, Nesrin Elbaşı
Torunlan: Kürşat-Ayça Oral, Selçuk Oral,
Deniz-Atilla Algül, Emre Elbaşı,
Başak Coşkun, Özgür Arslan,
Hande Elbaşı, Zeynep Elbaşı, Ulaş Algül
Cenazesı 23 Eylul 2003 Salı günü (Bugün) Kadıköy
Söğütlüçeşme Camıı'nde kılınacak öğle namazından
sonra Nakkaştepe Mezarlığı'nda toprağa venlecektir.
ANK4RA 2. miKUK MAHKEMESİ NDEı\
Esas No 2002 338
Davacı Hanım Durmuş \ekılı taraftndan davalı Omer
Dunnuş aleyhıne mahkememıze açılan boşanma dava-
sında. Davalı Omer Durmuş'un adresı tesbıt edıJemedı-
ğınden hüküm özetının kendısıne ılanen teblığ edılmesı-
ne karar \erılmış olmakla, Mahkememızce venlen
03 07 2003 tanh ve 2002 338 esas, 2003 521 karar sayı-
lı karan gereğınce, Da\arun kabulüne, Şanlıurfa. Sı\e-
rek. Hahlı>e Mah sı, C 4. H 1639da nurusa kavıtlı.
Mehmet \\\ ve Nacıye'den olma. 1948 doğumlu da\acı
Hanım Durnrnş ıle avT» haneden nüfusa kayıtlı Cuma \e
Halıse'den olma. 1944 doğumlu davalı Omer Dur-
muş'un M.K'nun 166 1 maddesı gereğınce şıddetlı ge-
çunsızhk nedenı ıle boşanmalanna, telep olmadığından
nafaka konusunda karar verılmesıne yer olmadığına
harç yargılama gıder taktırıne daır ışbu karar ılan tan-
hınden ıtıbaren 10 gün sonra davalı Ömer Duımuş'a
teblığ edılmış sayılacağı ilanen teblığ olunur
07 08 2003 Basın-44441