04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2003 SALI • • •• OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ya Bunca Şehit, Bunca GaziL Kimıleri var, "ulus yok" diyor, "vatan" diye bir değeryok, "devlet" o da yok!.. Varsa varsa, ki- şi var, birey var, insanoğlu var.. Önemli olan bu- dur! Gerısı bır kandırmacadır. Oysa yüzyıllargeç- miş, hıçbırşeydeğişmemiş! Felsefeler, edebiyat- lar, şıırfer, bılımlergeîışmış; çözüm üstüne çözüm- ler bırbirini ızlemiş... Her yeni yüzyıl uygarlıkları yenilemış, aşamadan aşamaya geçmişız. Sonra bır de bakmışız, insanoğlu hep o ılkel anlayışla- nn, kısır düşmanlıkların tutsağı... Gazetelerde bır resim; son on beş yıldırGüney- doğu'da çetelerle çarpışıp ağır yaralanan, sakat kalan genç askerierin kendi aralannda destek sopalarla futbol maçı yapması!.. Kimi kör, kimi tek bacaklı. tek kollu. kimınin kafası sargılı! Yine de hepsi yaşam coşkusu içinde!.. Az çok ayak- ta durabilenler, ya ötekiler. öteki gazilerimiz? Ya şehrtlerimiz?.. Sık sık söylerler "Otuzbin şehıt ver- d/7c"dıye... "Kım arar, kim sorar onlan? Kim anılannı ya- şatır?" Anaları, babalan, kardeşleri, dostları, se- venlerı diyeceksıniz. öyledir... Ama kişı yorulur, kişi sürgıt acılara katlanamaz! Onlar bir yurt sa- vunmasının gazilerı bir yanda unutulur! Ta ki bir komutan gelsin hatıriarını sorsun! Tıpkı Kara Kuv- vetlerı Komutanı Aytaç Yalman gibi... Devlet yoksa, vatan yoksa, ulus yoksa hangi amaç uğruna öldüler, yaralandılar, sakat kaldılar bu genç ınsanlar?.. Üç beş kuruş ödenekle bır köşeye atılmak için mi? Yıllar geçıyor bu ulusal savaş gazıleri yaşlanıyor, karamsarlıkları artıyor, yaşam umutları kopuyor. Bizlerse uzaktan bakı- yoruz! Birçokakıllı geçinen, yazar, fikiradamı, si- yasetçı geçınenlerimiz ıse "Küreselleşme, Go- loballeşme" diye devleti, vatanı, ulusu bir kalem- de yadsımak gafletinde!.. Hangi devlet 'Ben devlet olmaktan çıkayım'd\- yor... Ulus olmaktan çıkayım!.. Gidip küreselleş- menin, yani ABD emperyalizmının kapıtal gücü- nün bir tutsağı, bir parçası olayım diyor. Görü- yoruz, Almanı da, Fransızı da, Ingilizi de, hatta Norveçli, Isveçli tüm oteki uluslar, "Önce ben, ön- ce bız, önce kendi ulusumuz, önce kendi dev- letımiz, vatanımız" diyor. Herkes günden güne aşı- n ulusalcılığa bürünüyor, bu kişilikleriyie uygar dün- yanın bır parçası oluyor... AB'ler, BM'ler, yeni ye- ni oluşan küreselleşme aldatmacaları onların ni- teliğini, kişisellığını bozmuyor. Herkes önce ben, önce biz, sonra başkaları düşüncesinde... Ama bazı yazarianmız, polıtıkacılarımız düşler içinde, kandırıcı hayallerin dağınıklığıyla "vatan, mıllet yok, olmamalı; bır gün gelecek hepsı ta- rih olacak" havalarında! Hem kendıni hem de başkalarını bile bile yanıltmak çabasında!.. Herkes ısterdünyanın bütünleşmesini; ırk, ulus, vatan, din ayrımının kalkmasını! Neler yazılma- mış kı bu konularda, ne özlemler, ne arayışlar!.. Ama değişmeyen bır şey var, o da ınsanoğlunun içindeki "ego" şeytanının bir türlü ölmedığı... 'önce ben' 'önce bız' tutkusunun zamanla kül- türle, bilimle, felsefeyle, şıirlerle ortadan kalkma- dığı, nerdeyse ilkel çağın insanıyla uygar çağın insanı arasında olumlu, yararlı bir gerçek değiş- me, ilerlemeyaşanmadığı!.. Evet, gerçek ortada; ulus da var, vatan da var, sınıriar da var... Son yıllann, savaş gibi çarpışma- larında, şehit düşen binlerce insanımız, sakat ka- lan bınlerce gencımız, bır yanda dururken, kal- kıp da "Ulus da yok, vatan da yok" diyebilen ga- fillere bilmem acımalı mı, kızmalı mı? OKTAY AKBAL Romanlar Garipler Sokağı, 12. Baskı Suçumuz İnsan Olmak, 12. Baskı insan Bir Ormandır, 5. Baskı Düş Ekmeği, 4. Baskı Batık Bir Gemi, 2. Baskı CAN YAYINL^RI 8.UIBSURARASI İSTANBOl BİENALİ 20 EYIÜI - 1 6 M S I H 2003 • • • • YOK ve Bilimsel Olçütler Son altı yedi yıllık zaman diliminde YÖK, üniversitelerimizi evrensel düzey- de bilim üreten ve eğitım veren kuramlar haline getirmek amacıyla daha ön- celeri yükseköğretimimize tamamıyla yabancı olan bazı mekanizma ve kav- ramlan sistemımıze taşımaya başladı. İsmaİI H a k k l D U R U Teonk Fızık Profesorü TUBA (Türkive Bihmler Akademısı) Aslı Uyesı ünümuzde YÖK'e Cumhun- yetımızın laık ve ünıter nıte- lıklennden yana kararlılıkla taraf olduğu içın saldınldığı- nı her sağduyulu yurttaş bil- mekte. Bugünkü YÖK'ün kamuoyunca bi- lınmeyen yönü ıse ünıversıtelenmızın bılım- sel nıtehklennın yükseltılmesi ıçın yaptık- lan. 2002 yılında Türkiye uluslararası bilim- sel yayın sıralamasında 22'ncı oldu (1) Ge- nde bıraktığı ülkeler arasında Meksıka. Ma- canstan ve AB üyesı Yunanistan, Avustur- ya, Finlandiya vb. var. 1993 yılında sırala- madakiyerımiz35'incılıkıdı Türkıyeyı ız- leyen ılk Müslümarı halklı ulke olan Mısır'ın yeri 38'incı sıra.. Türkıye"nın bilimsel per- formansındakj bu hızlı yüksehş bütçeden hak ettıkleri cıddı katkıyı alamadıklan halde olağanüsrü ışler yapan ıkı kurumun çaba- lan ıle olmakta. YÖK \ e TÜBİTAK. Bu ya- zıda YÖK'ün etkısını ırdeleyeceğım. Son altı. yedı yıllık zaman dılımınde YÖK. ünrversıtelenmızı e\Tensel duzeyde bılım ure- ten ve eğitım veren kurumlar haline getir- mek amacıyla daha öncelen yüksekoğretı- mımıze tamamıyla yabancı olan bazı me- kanizma ve kavramlan sistemımıze taşıma- ya başladı Bunlardan bırkaçı şöyle sırala- nabılır: 1 - YOK "uluslararası akreditasyon" ıle unrversıtelen tanıştırdı. Bazı üruversıtelerin bazı bölümlen akredıtasyon aldı. Yanı bır tür evrensel düzeyde geçerli "kaiite belge- si" aldı. Tabıi bunun gereklenni yenne ge- tırerek... Bır bakıma ortalıkta demokrası. şefFaflık, Kopenhag kriterlen vs sözcuk- len ıle dolu sloganlar atan "demokratlara" nıspet, ünıversıtelenmızın bazı bölümlen AB'ye gırdı 2- Hemen tüm üniversitelerde yardımcı doçent, doçent ve profesör olmak için as- gari bilimsel kriterler benımsendi Bunun so- nucu olarak üç büyük kent dışındaki unı- versıtelenmızde de. özellıkle genç insanlar cıddı bilimsel çalışmalar yapıp sonuçlannı uluslararası hakemlı dergılerde yayımlar ol- dular. Bu noktada bır parantez açarak he- men her gün gazete ve televızyonlarda boy gösteren, "bilimseHik. katıbmcıhk, şeffaflık vs." sözcüklennı dıllennden düşürmeyen kimi öğretım üyelennın ve öğretım uyele- n dernekleri mensubu profesörlenn. yeni ata- ma yükseltme knterlen çerçevesınde hıçbır ünıversıtede yardımcı doçent kadrosuna da- hı başvurma yeterlılığınde olmadığını be- hrtmelıyim. Her fırsatta globallıkten, ev- rensellıkten bahseden bu profesorler o ka- dar "yereDerr kı, kendılennı Guneş sıste- mınin dışına ışınlasanız, dunyadakı mes- lektaşlan yoklukJannı fark etmezler. 3- Ikı yıl kadar önce ünıversitelerin araş- tırma desteklerini dağıtan komısyonlara ye- ni üyeler seçilmesi \e bu seçımın uluslara- rası atıf endekslennce taranan dergilerde yüksek sayıda makalesı yayımlanmış ve de bu makalelere yüksek sayıda atıf almış öğ- retım üyelen arasından yapılması uygula- ması getınldı (2) (YÖK'ün bu ölçütlenne uyulduğu takdırde madde 2"de sözünü ettı- ğım YÖK eleştırmenı profesörlenn söz ko- nusu komısyonlara gırmelen de tabıı ola- naksız.) 4- 2002 yılından itıbaren doçentlığe mu- racaat edecek adaylar ve doçentlikjünlerin- de görev alabılecek profesorler ıçın de öl- çütler konuldu. Tanhımızde ılk kez en azın- dan temel bılım, mühendıslik v e tıp dalla- nnda doçentlıkjunlennde göre\ alacak pro- fesorlerde asgan uluslararası bılımsel per- formans aranmaya başlandı. Bu uygulama- nın da öğretim üyelen dernekleri adına ya da bağımsız olarak gazete ve telev izyonlar- da YOK eleştınsı yapan "demokrat" pro- fesörlenn çok büyük bır kısmını jünler dı- şına çıkarttığını belırtmelıyım Sonuç olarak. Y'OK'ün zamanımızdakı karşıtlan yukanda sadece bır bölümünü özetlemeye çalıştığım bılımsel nıtelığı yuk- seltme çabalanna karşı olanlar ıle Türkıye'nın laık. unıter duzenını ortadan kaldırmaya ça- lışanlardır Demokrası. şeffaflık, katılımcı- lık ve benzen sozler asıl amacı saklamak için kullanılan ıçı boş sloganlardır. II) TÜBİTAK a bağlı ULAKBİM'den (ww\\ ulakbım gov tr) bu bılgiler edımlebılır t2) Kışılenn uluslararası kabul goren bılım- sel \ a\ ınlarmı görmek ıçın (en azından te- mel bihmler, tıp, mühendıslik veekonomı da- lında) dünyanın hemen her ı erınde "1CS. WEB ofScıence " makale ve atıf endeksine bakmak veterlidır Tarihin 'Tekerrürü' Üzerine Söyleşi... Medyanın bır bölümü ya gafletinden ya da iktidarla işbirliği yapmak eğiliminden, gerçekleri örtbas edip milletin hayal gücüyle oynamaktadır. RecepBİLGİNER T urkıye, Laık De- mokraük Sosyal Bır Hukuk Devletıdır .Vtatürk'ün kurduğu Cum- hunyetın temelını oluştu- ran devnmler bır butün- dür Egemenlık kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre, bu temel ılkeyı, an- cak. milletin bütunü de- ğıştırebılır Seçımlerde, milletin oyunun ^ d e şu kadannı almış olan, böy- lece, otekı partılere göre daha çok mılletvekıllığı çı- karan, herhangı bır partı hükümet olur ama, "MD- let benim" dıyemez: Eskı hukümdarlann "Devktbe- nim" dedığı gibi. Demokrası çoğunluk re- junıdır ama, kendıne göre ılkelen ve ışleyışı vardır. Cumhunyetın kuruhnası- na kadar, ülkemız Padışah- lık sıstemı içinde yönetılı- yordu. Yani, tek kışı yö- netımıydı O yönetımle, demokrasiyle yönetildiği- mız bugünkü dönem ara- sında. bır karşılaştırma yapmak gerektığrnde. tari- hımızden. en uygun ornek olarak Kanuni SuJtan Sü- le>man'ın dönemını ölçü almak ıstıyorum Kanunı, padışah olduğunda, yani ıktıdar koltuğuna oturdu- ğunda yırmı altı yaşında- dır. Ama. Manısa Valılı- ği"nde devletın ışleyışını öğrenmıştır. Babası Yavnz Sultan Se- limın ölümü sonrası tah- ta çıktığında, ük dıvan top- lanhsuıda, babasının Mı- sır'dan IstanbuPa sürdüğü ıkı yüz muhalıf aıleyı, ül- kelen Mısır'a gönderme karan almış, onların zarar ve zıyanlannı da kuruşu- na kadar devlete ödetmış- tır. Yanı, ılk adaletii de\1et örneğını vermıştır Böyle- ce de Kanuni unvanını ka- zanmıştır Zamanla, Batıhlann "Muhteşem Süleyman" adını taktıklan Kanuni, sa- vaşlarla, ülkesıne yeni top- raklar kazandınr. Zafer sar- hoşluğu ülkeyı sarar. Her gun yeni bır tören, yeni bır eğlence padışah ailelerinden bınnin evlen- me törenlen derken, Meh- ter marşlannın ahengınde coşku Istanbu'dan Anado- lu'yayavılır. Sonuç Ogün- lenn koşullan ıçuıde, za- manla zaferlenn sarhoşlu- ğu da bıter Istanbui Küitür ve Sanat Vakfı, 8. Uluslararası İstanbul Bienaii'nin gerçekleştirilmesinde destek sağlayan Ses ve Görüntü Sistemieri Sponsoru Sony ye teşekkür eder. Mehter marşlannın ahengı yenne, yavaş ya- vaş sosyal bünyedekı nok- sanlan ve sarsıntılan orta- ya çıkanr Hatta, tahta çık- tıgı ılk gunlerde adalet or- neğı veren Kanuni, kendi çocuklannı ve torunlannı bile öldürtmekten çekın- mez 'Nizam-ı.\lem' yanı de\let duzenını korumak gerekçesıyle. Fatih Sultan Mehmetle başlayan ve gelenek duru- muna gelen 'taht için kar- deş kardeşiöMürebüir' yo- lu, zamanla, H e\latlar da babalannı tahttan indirir, gerektiğinde de öldürtür* düzenı egemen olur Demokrasılerde benzer cınayetler, hasmı yok et- me taktıklen kullanılmı- yor mu 9 Gerekçe, hep dev- let düzenini korumak'tır Dayanılan güç, hep, ıkndar gücudür Bır ıkı örnekle, geçmiş- le günümüz arasındaki kar- şılaştırmaya gelelım Şu son gunlerde, Cumhunye- tın temellennden bın olan adalet üzennde, açık açık, televızyonlarda tartışma başlaöldı BırTVkanalın- da, ıkndara mensup bır mıl- lerv ekılı, açık açık, Anaya- sa Mahkemesf nın türban konusunda aldığı karan eleşnnrken "Bu karar jı an- hşür. demokrash e u\maz" demedı mı° Bununla da kalmayıp. bu karara uvoıl- mayacağını açıkça ıma et- medı mı9 Kanuni Sultan Süley- man, padışahlığının en guçlü donemınde. bazı kı- şılenn ıdamına ferman bu- yurur O dönemde, Zem- billi AB Efendi ya da Ke- mal Zade gıbı, bılgın Şe>- hulıslamlann fenalan ol- madan Padışah bile olsa, Şerıata, yanı o zamankı düzenin yasalanna uyma- yan kararlar uygulanamaz- dı. Nıtekım, Kanuni de Şeyhühslamın "Buinsan- lanasamazsm'" dayatma- sma boyun eğer, ıdamdan vazgeçer Olay 1530 yıl- lannda olur, şımdı, 2003 vılında, demokratık düze- nin bırmılletvekilı, sıyasal yaünm ıçın, Anayasa Mah- kemesı'nin kararlannı bi- le dınlemek ıstemıyor. Ya- nı ülkeyı adaletle değıl, sı- yasetle yönetmek eğılımi- nı açığa vuruyor. Kanuni donemınde eko- nomık ve sosyal bağlam- da ülkenın içinde bulun- duğu durum nedır, ülke- mızın şımdı içinde bulun- duğu durum nedır 0 O gör- kemli hnparatorluk'ta. pa- ra darlıgı başlamıştır Şım- dı Turkıye'de de O dönemde. sıyaset oyunlanyla, halka zafer uyuşturucusu aşılanmışnr Şımdı de, sıyaset oyunla- nyla televızyonlar. kendı- lenne bağlı ya da çıkar ıliş- kılenne bağlı, kımı med- ya kuruluşlan aracılığıy- la, durmadan. propagan- da amaçlı dış haberler ya- yılmaktadır Medyanın bır bölümü ya gafletinden ya da iktidarla ışbırlıgı yap- mak eğılımınden, gerçek- len örtbas edıp mılletın ha- yal gucuyle oynamaktadır. O dönemde, pahalılık almış yürümüştür. Osman- lı parasının değeryıtırme- si karşılığında. her şe\ bır- kaç kat pahalanmıştır Ülkemızde de, uzun sü- redır, pahalılık can yaka- cakdurumagelmışnr Enf- lasyonu belırieyen rakam- lar, halkın hıç gereksınım (ıhtıyaç) duymadığı mal- lann üzennden hesaplan- makta, böylece, enflasyon düştü yalanıyla, hem ışçı \ e memura aylık zamlan- nı yapmamakta, hem de aralannda gazete patronla- nnın da bulunduğu hol- dınglenn, halkın sırtından düşük faızle kredı alması sağlanmaktadır Kanuni donemınden bır mılat alalım: Yani 1540 yıllannda, o zamankı para bınmı olan akçe mal \ e ürün karşılı- ğında değer yıtırmektedır. Para bınmıne göre, altın % e gumuş madenlennın de- ğenne. para da ağırlığının değenne gore geçerhlık kazanmaktadır O dönem- de, ulkedekı kıymetlı ma- denler. gızlıce, Iran'a \e ötekı komşu ülkelere kaçı- nlıyordu, gunümüzde de, Türk parası yabancı para- lara tahvıl edılerek dışan- ya kaçınlmaktadır Bunlara karşı, ıç v e dış olaylann, tek yanlı ılanıy- la halkın bılıncı örtbas edıl- mektedır. Eldekı belgelere göre: Halkın bınncı derecede be- sını (gıdası) olan buğda\ fıvatlan, kılesı uç akçe- den, zamanla on beş ak- çeye çıkmıştır Gunumüz- dekı gıbı O dönemde, kımı geçı- cı vergıler, zamanla asıl vergılere donüştürülüyor Tıpkı ülkemızde bugunku gıbı Bu sosyal ve ekonomık bozukluğu katmerleştıren bır de soygun, tıcan dala- vere gıbı, etkenler kanşı- yor ışın ıçuıe! Pahalıhk, para darlığı nedenıyle. çıft- çıler çok zor duruma dü- şüyor. Şundilık bızım gı- bı Küçuk esnafın durumu da öyle. Paralı kışıler, zor durumda olanlara, \ııksek faızle borçvenyor Bırsü- re sonra yanı borcun vade- sı geldığınde, bu zengınler, çıftçının bağ ve bahçesının tapusunu üzerlerme alıyor. Çıftçı parasız ve ışsız ka- lıyor îşsızlık artınca ülke- de yer yer kavga çıkıyor' Yanı çıftçılık yapanlar, çiftbozan adıyla, ışsızler ordusuna katılıyor. Tımarlı sıpahılerle, ka- pıkullan arasında da kav- ga çıkıyor. Kapıkullan, devletın ulufesıne, yanı yardımına da\ıyor arkası- nı. Boylece haramılık baş- lıyor ülkede. Yanı soygun ve hırsızlık! Günumuzun mafyası gıbı.. Bu gıdişı, yöneümde bu- lunanlar önleyeceğı yerde, ya gormezlıkten gehyorlar ya da el altından teşvık edı- yorlar. Soygundan pay al- mak var elbette... Ve daha nıce örnekler venlebıur... Gûntimûzde- Gelelim günumüze ve sonuca: Toplumsal denge bozulmuştur. îşsızlık ve açlık, koskoca Osmanlı tmparatorlugu'nda tehli- kelı boyutlara ulaşmıştır. Bu karmaşada, yeni bır sı- nıf türemıştır: Softalar Camılerde ış bulama- yan, medreselerde banna- mayan bu sınıf, kendılen- ne uygun bır ortam bulur. Bunlara ılk başta sufte adı venlır Zamanla, softa- ya dönuşur adlan... Kar- maşaya medreselıler de ka- tılınca durum ıyıce için- den çıkılamaz hal akr. Çün- kü, medreselerde okuyan- lann sayısı. ülkenın kaldı- ramayacağı ölçüde çoğal- mıştır Bazılan, ımaretle- re sığınmıştır Devletten görev beklemektedır Işte bunlar, çeşıtlı yollarla halk- tan yardım toplarlar ama. sajalannın çokluğu nede- nıyle topladıklan yetersız kalır Öncelen küçük soy- gunlara gınşırler. daha son- ra da haramılığe soyunur- lar Softalara, ışsız kalan tımarlar. kale bekçılen de katılır Yanı,haramılertop- luluğu bır güç konumuna gelır Bu güç. istanbul ve ötekı kentler dışına, Ana- dolu'ya da yayılarak orta- lığı ıyıce kasıp kavururlar. Önce homurtularla. za- manla da seslı halde: "Pa- dişah yaşlandı. arükçekil- sin" bağnşlanna ve soy- lemlere dönüşur. Halk, Ka- nuni Süleyman yenne, oğ- lu ŞehzadeMustafe'yı tah- ta layık görür. Ama. Padışah, Nızam-ı Alemı, yanı dev let duzenı- nı, yanı ıktıdannı korumak ıçın oğlunu bile ölume yol- lar1 Ister tek kışı düzenı. ıs- ter demokratık düzen, ış- te böylece, koltuğu koru- mak uğruna, uyduruk ge- rekçelerle demokrası duze- nı kevfılıkler düzenıne donüşüyor. PENCERE Ansiklopediye Geçti, Medyaya Geçemedi Dursun Akçam kım?.. Tanımayan var mı?.. Yok!.. Tanımayan varsa, bır ansiklopediye başvurması yeter... Sözgelımi "Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklo- ped/s/"nin ılgıli maddesınde yazılanlan okuyalım: "Akçam (Dursun), Türk yazar (Kars 1930). Cila- vuz Köy Enstitüsü'nü bıtirerek köy öğretmenliğı- ne başladı (1950). Gazı Eğitım Enstıtüsü Edebiyat Bölümü'nde yükseköğrenimıni tamamladı (1958), Millı Eğitim Bakanltğı'nca Ingiltere'ye gönderıldi (1965). Yönetiminde görev aldığı Turkıye Oğretmen- lerSendıkası 'nın 12 Mart sonrasında kapatılmasty- la öğretmenlikten uzaldaştınldı veyargılandı (1971). Ekim 1974'teyeniden görev venldı. Almanya'yayer- leşti. Edebiyat alanına, Karacan Armağanı'nı ka- zandığı 'Analanmız' adlı röportajıyla gırdı (1962). Yetiştiği yörenın, Kuzey-Doğu Anadolu insanının yaşam gerçeklerini gözlemci bır tutumla işledi. 'Haley' adlı öyküsüyle Antalya Festivali Sanat ödü- lünü (19 75), 'Kanlı Dere 'nın Kurtlan' ıle de 'Türk Dıl Kurumu Roman ödülü'nü kazandı (1977). Hıkâye türünde Maral (1964), ölü Ekmeği (1966), Taş Çor- bası (1970), Köyden Indım Şehıre (1973), Kafkas Kızı (1978); ınceleme-röportaj türlennde de Ana- lar ve Çocuklar (1964), Doğu'nun Çilesi (1966), Kan Çiçekleri (1977), Altta Kalanlar (1979) adlı ki- tapları yayımlandı." Dursun Akçam gozlerını yaşama kapadı... Hikmet Çetinkaya yazara ilışkın pazar günkü ya- zısını şöyle bitıriyordu: "Içımı acıtan, Cumhurıyet dışında hıçbır gaze- tede Dursun Akçam 'ın ölüm habennın olmayışıy- dı." Akçam ansiklopediye geçti... Medyaya geçemedi. • Nedır bu çelışkı?.. Yaklaşık kırk gazete çıkıyor, 37 mı, 38 mı, daha çok mu, bilemiyomm; Istanbul'da şu sırada ulus- lararası bır sanat şenlığı gerçekleşiyor ama, tüm de- ğer yargılarımız olumsuzluklar uzenne kuruluyor... Türkiye bır uçtan ırtıcaya savruluyor... Oteki uçtan nereye?. Bılen varsa beri gelsin! Akçam'ın ölüm habenne yer vermeyen koskoca medyanın ülkeyı Irak cehennemıne pazarlamak ıçın elınden geleni ardına koymayışına şaşmak gerek- sız!.. Her türlü etık, estetık, sanatsal, ahlâksal ölçu- tü dışlayarak kantann topunu kaçırmış, şirazesı da- ğılmış, gözünü para hırsı bürümüş medyamızdan başka bir şey beklemek zaten boşuna olurdu. • Dursun Akçam güzel bır ınsandı.. Güzelliği bildiğinız gıbı değıl. Neşe Erdok'un resımlenndekı ınsanlar gıbı gü- zeldi.. Köy Enstrtülen'nı kapatıp 'öğretım Biriıği Devrı- mı 'ni dincı okullar açarak yıkmaya çalışan gericı gü- cün zulmünden kendıne düşen payı, başı dık bır in- san gıbı yuklenıp göğüsledi... Hayat nedır kı?.. Bırvarmış.. Bır yokmuş.. Adam gibi yaşasan da oleceksin.. Uşak gibi yaşasan da oleceksin.. Dursun Akçam gıbı yaşarsan, ne kadar eziyet çeksen de, insanlığının biîıncını vicdanının dama- ğında tatmak mutluluğunu duyumsarsın... VEFAT Develi eşrafından, merhume Rabia Elbaşı'nın eşi, değerli büyüğümüz, güzel insan MUSTAFA ELBAŞI vefat etmiştir. Evlatları: Ismet Elbaşı, Nimet Oral, Fikret Elbaşı, Hikmet Arslan, Kıymet Coşkun, Merhum Atilla Oral, Sevinç Elbaşı, Azmi Arslan, Atilla Coşkun, Nesrin Elbaşı Torunlan: Kürşat-Ayça Oral, Selçuk Oral, Deniz-Atilla Algül, Emre Elbaşı, Başak Coşkun, Özgür Arslan, Hande Elbaşı, Zeynep Elbaşı, Ulaş Algül Cenazesı 23 Eylul 2003 Salı günü (Bugün) Kadıköy Söğütlüçeşme Camıı'nde kılınacak öğle namazından sonra Nakkaştepe Mezarlığı'nda toprağa venlecektir. ANK4RA 2. miKUK MAHKEMESİ NDEı\ Esas No 2002 338 Davacı Hanım Durmuş \ekılı taraftndan davalı Omer Dunnuş aleyhıne mahkememıze açılan boşanma dava- sında. Davalı Omer Durmuş'un adresı tesbıt edıJemedı- ğınden hüküm özetının kendısıne ılanen teblığ edılmesı- ne karar \erılmış olmakla, Mahkememızce venlen 03 07 2003 tanh ve 2002 338 esas, 2003 521 karar sayı- lı karan gereğınce, Da\arun kabulüne, Şanlıurfa. Sı\e- rek. Hahlı>e Mah sı, C 4. H 1639da nurusa kavıtlı. Mehmet \\\ ve Nacıye'den olma. 1948 doğumlu da\acı Hanım Durnrnş ıle avT» haneden nüfusa kayıtlı Cuma \e Halıse'den olma. 1944 doğumlu davalı Omer Dur- muş'un M.K'nun 166 1 maddesı gereğınce şıddetlı ge- çunsızhk nedenı ıle boşanmalanna, telep olmadığından nafaka konusunda karar verılmesıne yer olmadığına harç yargılama gıder taktırıne daır ışbu karar ılan tan- hınden ıtıbaren 10 gün sonra davalı Ömer Duımuş'a teblığ edılmış sayılacağı ilanen teblığ olunur 07 08 2003 Basın-44441
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle