Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2003 SALI
DtZt
Ingiliz Muhipleri Cemiyeti, İslamcılar ve Kürtlerle ilişkiye girerek kanşıklık planlan yaptı
Anadolu'da isyanprovalan
I
ngiiz Muhiplen Cemiyeti, Ana-
dou'da ayaklanmalar planlan-
man görevini de üstlenmıştır. în-
gilizlerinKaradenız Ordulan Başku-
mandanı Vlilne, ayaklanmalarda yer
alacak ascerlenn Kemalist ve Alman
yanlısı oknamalanna dikkat edılme-
sini Sadnzam Damat Fent'ten ister.
Konya channda 1919 Eylül-Ekım ay-
lan içind? gerçekleşen Bozkır ayak-
lanmalannda cemiyerin rolü olur. 27
EylüMEdm 1919da BozkntZeyne-
labidin ve cemıyet üyesi Kon\a Vali-
sı CemalBeyiertarafindan bölgede I.
Bozkır ayîkJanması ve 20 Ekim-6 Ka-
sım 19I9'da yine Zeynelabıdin'in
adamlan tarafindan II. Bozkır ayak-
Ianması çıkanlır. Isyanda Askeri Nı-
gehbanCsmiyeti'nin deetkisıvardır.
fngiliz Muhipleri Cemiyeti yönetıci-
lerinden Ali Kemarin (Dahilıye Na-
zın) Zeynelabidin ve yandaşlan ile
ilişkiye gırdiği, amacın ortalığı bu-
landırmak olduğu, 24 Ekim 1919'da
Sait Molla'nın Frov'a yazdığı mek-
tuptan anlaşılmaktadır. Sait Molla,
Frew'a yazdıgı 29-30 Ekim 1919 ta-
rihli bır başka mektubunda şu görüş-
lereyerverir:
"_. Bozkır'a gidecek adamlanmız.
tanınmıs kişiler olduklanndan, çokça
korkuyortar. Konya'dasizin adanumz
aracdıgı ile olayın kızışanJnıası için bü-
dirim yapüarak. propaganda kuruJ-
lannın bu konu üzerinde çalışmaya
çağnlmas gereğini ve zorunluluğunu
bildirir, saygüar sunanm." Sait Mol-
la, 1920 başında yine Zeynelabidin
ile birlikte "TeâB-i tslam CemiyetTni
kurup yaymaya çalışmış, isyana teş-
vik edici propaganda yapılmışsa da
girişimlerbaşansızlıkla sonuçlanmış-
tır.
Kroker Otel'de buluşma
Cemıyet üyeleri Dogu Anadolu'da
dakanşıkJıklarplanlamış, îstanbul'da
Kürt Teâlî Cemiyeti üyeleri ile ilişki-
ye gırmışlerdır. Hatta bu cemiyet üye-
lerinden bazı kişilere büyük ödenek-
ler verilerek, bunlann Doğu"ya gön-
derilip kanşık çıkarması düşünülür
Hatta Doğu Anadolu'da Sıvas Kong-
Kurtuluşa karşı bir
Yri Doç Dr. Uftode CUKUROVA - hk KANSO
lr 1920'li yıllarda Anadolu'da ayaklanma ve isyana
teşvik için çeşitli girişimlerde bulunan cemiyet üyeleri,
bir yandan îngiliz istihbaratçılarla görüşürken, Damat
Ferit ve Vahdertin ile de sık sık bir araya gelmektedir
•r Cemiyetin tstanbul'da etkinliğini kaybetmeye
başlaması, üyeleri Ingilizlerce desteklenen diğer
cemiyetlerle işbirliğine iter. Işbirliği yapan en önemli
örgüt ise, Hürriyet-ttilaf Fırkası'dır.
tstiktal Mahkemeleri, isyancılar, asker kaçaklan ve Kurtuluş Savaşı aleyhine çaüşanlan yargdamak için kurulmuştu.
resi'nin basılması girişimlerini üstle-
nen îngiliz Binbaşısı Noel ile birlikte
çalışan aşiret reısi BedirhaıTın Istan-
bul'daki akrabalan hakkında bilgi top-
lamak ve düşüncelerini öğrenmek
amacıyla Ingılızler Istanbul Polis Mü-
dürü Nurettin Bey ile yakın ilişkisı
olan Sait Molla'yı görevlendirirler.
îngiliz ıstihbarat elemanlan ile Kro-
ker Oteli'nde buluşan Sait Molla, ko-
nu ile ilgilı bilgilerini onlara aktanr.
Sait Molla'nın bu şekilde zararlı fa-
aliyetlere girmesı dolayısıyla Istan-
buî'dakı millıcıler tarafindan öldürül-
mesi düşünülür, hatta bu iş için Kar-
daşko Hasan v e bir arkadaşı görevlen-
dirilir.
Molla'nın beliıienen günde cemiyet
merkezine gelmemesi üzerine suikast
gerçekleştirilemez, daha sonra da bu
girişimden vazgeçilir.
Yenl illşkller
Sait Molla tstanbul'da etkınlik sağ-
layabilmek için, çeşitli cemıyet ve ki-
şilerle de ılişki içmdedır. Hatta bu ıliş-
kıler ve Sait Molla'nın ortalığı kanş-
tıran tavn, sarayın acz içinde kalma-
sına neden olur.
Dahıliye Vekilı Ali Kemal'i cemi-
yetin yöneticı kadrosu içine almış olan
Molla, Damat Ferit ve Vahdettin ile sık
sık görüşmektedır. Bir taraftan Topka-
pı Ermeni Hınçak Kulübü Başkanı
Çınaryan ile ilişki kurar, diğer taraf-
tan kadın efendi aracılığıyla saraydan
haber alır. Sarayla ilişkideki bir baş-
ka amaç da, Molla'nın Damat Ferid'ın
haberi olmaksızın PrensSabahattin'ı
sadrazam yaptırmak istemesidir.
Cemiyetin 1920 sonlanndan itiba-
ren özellikle I. ve II. Inönü savaşından
sonra îstanbul 'da etkinliğini kaybetme-
ye başlaması, cemıyet üyelerinı diğer
saray yanlısı ve Ingilizlerce destekle-
nen cemiyetlerle işbirliğine ıter. îngi-
liz Muhiplen Cemiyeti ile işbırliği ya-
pan en önemli cemiyet, saray yanlısı
Hürriyet-İtilaf Fırkası'dır. îngilızlerin
eüdn olduğu Hürriyet- ItilafFırkası şu-
beleri ile ilişki Muhipler Cemiyeti
üyesi devlet memurlan kanalıyla sağ-
lanmıştır.
•
Islam Enformasyon Bürosu
Ağustos 1921 'de Sehreminı Hürri-
yet-Itilaf Şubesı Başkanı HanzHalid
Bey ile, Şehremini Muhipler Cemi-
yeti Başkanı Halis Bey ve Yüzbaşı
Bafrah AB tarafindan tbrahim Çavuş
Camıi'nde toplantılar yapılarak u
Hi-
maye-i Vatan Cemiyeti'' kurulur. îngi-
liz Muhiplen Cemiyeti, tngiltere'den
de, Islam Savunma Birlıği dıye bili-
nen "İslam Enformasyon Bürosu" ta-
rafindan desteklenir. Bu teşkilatın ku-
ruculan Marmadock PitchalL M. H.
KıdvraîveMirzaH.îsfahanTdır Bü-
ro, ilk aşamada Aga Han, Haydarabad
Nizamı Bhopal Begüm'un de ıçınde bu-
lunduğu Müslüman liderlerin desteği-
ni almayı planlamıştır. Ingiltere'de ku-
rulan büronun görünüşteki amacı her
ne kadar Müslüman ve Müslüman-
lann yaşadığı gayrimüslim ülkeler-
den bilgı toplamak gibi görünmek-
teyse de, asıl hedef, merkezi Londra
olan bir Islam haberalma servısı kur-
maktır. Büro, görünüşte aynı amacı
güden fakat istihbarat teşkilatlan nı-
teliğinde olan "Îngiliz Muhipleri Ce-
miyeti", "Asya, Afrika Ülkeleri İçin
Adalet Birliği" ve "İslam Cemiyeti"nı
destekleyecektir. MissCharlton,Art-
hur Field, M. H. Kıdvvaî, Duse Mu-
hammed El-Bekrî, A. A. Mirza, Ya-
kup Hasan ve Mahi Sadreddin büro-
da görev yapmaktadır. Büro, önce
"Haftahk bülten ve îslam dünyasT,
sonra da "The Muslim Outiook" adJı
dergiyi çıkanr. Büronun kendı adını
vermeden Eylül- Ekim !919'da bas-
tığı broşürler arasında "İstanbul'da
fiıhuş", "Bulgarzulmü", "Türkheso-
runu" \e "İngiliz şerefi" sayılabılır.
Bu arada Kıdvvaî'nın -İslama karşı
çekilen lohç**ı da yayımlanmıştır.
YARIN: ANADOLU'YA GİDEN
CEMİLER İHBAR EDİLİYOR
Büyfik
Taamız'un 2.
günü Af>
r
on
Yunan
işgalinden
kurtukhı.
Haber
Ankara'va
ıılaşöğında,
rac
önünde
milletvekiileri
vehalk
toplanıp
tezahürata
başladı (solda).
Türktye'nin
işgak uğrayan
dörtbir
yanında silaha
sanlan Kırvuyı
MiUhecilerden
birgnıp
(ortada).
Büyük
Taarruz'da esir
ahnan Yunan
subaylan
Ankara'da
büüktepoz
veriyor.
Ezici bir zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı'ndan sonra Gazi Paşa, ordusuna ünlü emrini verdi:
Dk hedefiniz Akdeniz, ileıd!BARIŞDOSTER
-3-
A
tatürk. 30 Ağustos'ta ordu karargâhın-
dan aynlıp, 11. Türk Tümenı'nin yöne-
tildiğı, Çalköy'ün güneyindeki karargâ-
ha geldi. Yunanklar top ateşi altında çaresizdiler.
Bu cehennemden sadece, Kızıltaş Vadisi üzerin-
den Murat Dağı 'na kaçan Yunan askerleri kurtul-
dular. Ve sonunda, bizzat Mustafa Kemal'in ko-
muta etrigı Türk ordulan, 30 Ağustos 1922'de Dum-
lupınar'daYunan kuvvetlerinin büyük bölümünü
inıha ettiler. 26 Ağustos'ta başlayan Büyük Ta-
arruz'un hemen ardından, 30 Ağustos'ta kazanı-
lanbuzafertarihe,"BaşkunıandanJıkMe\danMu-
harebesT ya da "Dumlupınar Meydan Muhare-
besi" olarak geçti.
Zaferle, Kütahya'ya da ay yıldızlı bayrak çekilır-
ken, Aji Kemal, Kuvayı Milliyecilere yüklenme-
yi sürdürüyordu: "Anadolu'da harp ve ateş yeni-
den rutuştu. Bu miHetin v artığı ile bö\1e o>namak
en büyük si\asetsizliktir'" Falih Rıfla Atay ise 30
Ağustos Zafen 'nı tarihe şu sözlerle geçirdi: "Ne-
miz\^rsa.eğerbağırnsızbirdeAİetkurmuşsak,hür
vatandaşlar ohnuşsak. şerefti insanlar gibi dolaşı-
yorsak, yurdumuzu Bao'nın pençesinden, vicda-
nımızı ve düşüncemizi Doğu'nun pençesinden
kurtarnıı^sak. şu denizlere biziın di ye baknor, bu
topraklarda ana bağnnın sKakhğını duyuyorsak.
bdki nefes alryorsak. hepsini her şeşi 30 Ağustos
Zaferi'ne borçluyuz"
Geri çekilen Yunan ordulan, Uşak'ı yakarken,
Eskişehir veyöresindeki III. Yunan Kolordusu Bur-
sa'ya doğru çekiliyor, Musul-Revandiz'de Ingı-
üzlerle savaşan Özdemir Bey Grubu'nun, Der-
bent Zaferi'ni kazandığı haberi geliyordu.
1 Eylül'de Atatürk ünlü emrini verdi: "Ordu-
lar! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, Ueri!" Aynı gün
Uşak alındı. Ce^he gerisindeki Kuvayı Mıllıye çe-
B' izzat Mustafa
Kemal 'in komuta ettiği
Türk ordulan 30
Ağustos 1922'de j |
Dumlupınar da
Yunan kuvvetlerinin
büyük bölümünü
imha ettiler.
Yunanhlar için bu
sonun
başlangıcıydı. 30
Ağustos 'ta
kazanılan bu zafer
tarihe
'Başkomutanhk
Meydan Muharebesi
ya da "Dumlupınar
Meydan Muharebesi "
olarak geçti.
teleri ve halk, Yunan birlikleriyle çetin bir müca-
dele venrken, Ali Kemal, "Belki taarruz vinene-
ticesizdir" diye yazmıştı.
Atatürk, Nuruİc'ta, Bü>"ük Zafer öncesindeki du-
rumu, şöyle değerlendinr: "*Ba>1ar. Başkomutan
Savaşfnın sonucuna değin her gün büyük başa-
nlarla gelişen saldınmıa resmi büdirilerde çok
önemsiz savaşlarmış gibi gösteriyorduk. Amacı-
mız, durunıu, elden geldiğince dümadan gizle-
mekti. Çünkü.düşman ordusu-
nun tümünü \x>k edeceği-
mize güvenimiz \anh,
Bunu anlavıp düş-
man ordusunu yı-
kundan kurtar-
mak iste>ecek-
lerin yeni giri-
şimlerine
me\danv«r-
memeyiuy-
gun gör-
müştük-"
. 2 Ey-
lül'de Yu-
nan ordula-
nnın baş-
komutanlı-
ğına henüz
atananTriko-
pis, II. Kolor-
du Komutanı
General Digenis.
4. Tümen Komu-
tanı General Dima-
ras, I2. Tümen Ko-
mutanı Albay Kallido-
pulos ve 13. Tümen Komu-
tanı Albay Kaibalis esir alındılar.
Ama Atina, gelişmelerden habersiz olduğu için,
hanl hanl Tnkopis'e ulaşmaya çalışıyordu.
Eskişehir'in kurtulduğu saatlerde, kaçan Yunan-
lılar bu kez Aydın'ı ateşe verdiler. Atatürk Uşak'a
geldiği sıralarda, bütün Anadolu bayram yenne
dönmüştü. İstanbul'daki padişah ve çevresı ise,
Atatürk'ün etkınliğının ve saygınlığının artmasın-
dan rahatsızlardı. AJı Kemal şöyle yazıyordu: "3
seneden beri Anadolu'yu al kanlara bo\a>an bu
mücadeleden, hiçbirzaman mülken,fulen bir fa\ -
da göreceğünizden enıin değifiz"
Atatürk ün gözuyle Büyuk zafer
Mustafa Kemal ise 30 Ağustos'un önemini,
Nutuk'ta şu sözlerle anlatır: "SayınBaviar, Af\x>n-
karahisar-Dumlupmar Mev dan Savaşı ile ondan
sonra düşman ordusunu büsbütün yokeden y& da
tutsakeden vekıbç arûklannı Akdeniz'e,Marma-
ra'ya döken savaşlannuzı açıklamak ve nheiemek
için söz sö\1emevi gerekli görmem. Her eNTesi ile
düşünühnüş. hazırlanmış, vönetilmiş ve utkuyla
sonuçiandınlmış olan bu savaşlar, Türk ordusu-
nua Türk suba>1anıun ve komutanlarmm yük-
sek güçlerini ve yiğitiiklerini tarihte bir daha sap-
tavan ulu bir anıtttru. Bu sonucu yaratan bir ulîı-
sun çocuğu, bir ordunun Başkomutanı olduğum
için, sevincim ve muttuluğum sonsuzdur"
Atatürk, 3 Eylül'de bir kez daha yüceliğini gös-
terdi. Cephedeki Yunan sancağını yerden kaldır-
tan Mustafa Kemal Paşa, esir generaller Trikopis
ve Digenis'i kabul etti. A>TU gün. Türk ordusun-
dakı bırçok komutanın rütbeleri yükseltildi ve Fev-
a Paşa'ya mareşal unvanı verildi.
Türk ordusu Izmir'e doğru ilerlerken, Atatürk
4 Eylül'de Eşme'ye geldi. Ve o gün Anadolu ile
tstanbul arasındald ilerişimin tekrar kurulması-
na. sınırlann açılmasına izin verildi. Yunanistan,
5 Eylül'de umutsuzca bir hamle daha yaparak. Edir-
ne Tümeni'ni tzmir'e gönderdi. Ancak bu tü-
men, karaya çıkmayı reddedince, Yunanlılann
son umudu da tükendi Cepheye gelen îngiliz as-
keri temsilcilen, Yunan kuvetlerinin dağınık şe-
kilde kaçtığını haber verirken, Yunanistan ve dün-
ya, Başkomutan Trikopis'in esir düştüğünü, an-
cak 6 Eylül'de öğrenebilmişti.
VAREN: SİYAH ÖRTÜ KALKIYOR
SALI
ORHAN BURSALI
Ruh ve Beden Birliği
Ne zaman ki 1500 metre finali için starta gelen
atletlerin görüntülerinin altında en iyi dereceleri ve
yarı final dereceleri akmaya başladı, o zaman bir-
den farkına vardım ki Süreyya Ayhan'ın işi zor.
Birçoğu 3.58 koşmuştu. Gerçi hiçbiri Sürey-
ya'nın Zürih'teki 3.55.60'lik derecesine yaklaşama-
mıştı. Ama bu final koşusuydu, bütün finallerin at-
mosferi farklıdır; atletlerin 3.58 ve altına inemeye-
ceğini söylemek mümkün olmaz. Süreyya, Zürih
derecesini koşabilir de koşamayabilir de. Işte bun-
lar aklıma üşüşünce doğrusu soğuk terler belırdi
şakaklanmda... Süreyya çok iyi koşsa bile birinci-
likgaranti değıldi...
Birden gerçekler sökün etmişti. Halbukigünler-
ce altın madalyayı cepte keklik sanıyorduk millet-
çe. Hem Zürih'teki hem çeyrek finaldeki büyük çı-
kışları ile rakiplerine 20-30 metre fark atmış, bize
"birincilik garanti duygusu"nu vermişti. Ikincili-
ğin, gümüşün mümüşün bir anlamı yoktu. Sürey-
ya Ayhan'ın bu işı başaramaması için birengelgör-
müyorduk...
Süreyya Ayhan, koşudan sonraki sözleriyle yü-
reğimize su serpti ve "aamızı aldı"\.. Güler yüzüy-
le, sporun güzelliğinin tam da bu olduğunu söy-
ledi. Her atletin en doğru zamanı, en iyi başanm
noktası vardı ve yarış koşullannda her şey olabi-
lirdi. Yarışmanın sportif özelliğinin yanı sıra, Dün-
ya Ikinciliği'nin ve Gümüş Madalya'nın önemini
anımsattı.
Şu her bakımdan kurak ülkemizde ilk kez biz-
den biri Dünya Ikincisi oluyor ve biz beğenmiyor-
duk. Işe bak! Tam görmemişlertıyatrosu... Birta-
ne dünya birinciliği mi, yoksa bir ikincilik, bır üçün-
cülük, iki tane de beşincilik ve onunculuk mu?..
Ben ikincisini tercih ederim. Nasıl olsa ikinci se-
çenek, birinci seçeneği kaçınılmaz kılar. İkinci se-
çenek bakımından sıfır olduğumuz için, bu toprak-
larda nasıl açtığına bıle hâlâ hayret ettiğimiz birtek
Süreyya Ayhan çıkınca, 70 milyon ona sanldık...
• • •
Atletizm dünyanın en zor sporlanndan biri. Ge-
çen gün bir kanalda, serbest dalış rekortmeni Ya-
semin Dalkılıç'ın bir yarış belgeselini seyrettim.
Dalgılıç'ın yaptığının da aslında nitelik bakımın-
dan Süreyya'dan farklı olmadığını düşündüm.
Her ikisi de biyolojik kapasitelerini kimsenin ula-
şamayacağı noktalara çıkartma uğraşısı içinde.
Maratoncular, yüz metreciler, beş bin koşanlar,
bayrak yanşçılan... ve diğerleri...
Hepsine aşkolsun.
Aşkolsun Süreyya sana.
Hepsı bizler arasında çok özel kişiler.
Olağanüstü koşullann ınsanları...
Büyük çoğumuzun, belki de yüzde 99'umuzun
başaramayacağı noktalara ulaşıyorlar.
Geçen gün, bir koşucunun duygusunu anlaya-
bilmek için, günlük 7-8 km'lik hızlı yürüyüşümü, 15
km'lik hafif koşuya dönüştürme denemesinde bu-
lundum.
Bir süre sonra beynimden isyan sesleri yüksel-
meye başladı.
Atletler, Süreyya, sadece biyolojik kapasiteleri-
ni hiçbirimizin ulaşamayacağı noktalara tırman-
dırmaya çalışmıyor, aynı zamanda düşünsel-ruh-
sal olarak da bu alanda hepimizi aşıyor.
Beden ve ruh biriikteliği olmadan başanlabile-
cek iş değil bu.
Ruhumuzun koşuyu tam kabul etmesi, hatta
bedenimizi kışkırtması gerekir... Sadece bu yetmez,
bedenimiz de ruhumuza tam yanıt vermeli... Ve-
yatersi..
• • •
Süreyya Ayhan, bu ikiliğin büyük uyumunun
simgesi. Bu nedenle özel. Bu özel kişiliğiyle dün-
yayı aşıyor.
Sadece dünyayı mı? Başlangıçta, bu kişıliğini far-
k etmek ve desteklemek yerine, kendi genel ah-
laklarına uymadığı için özel yaşamını kalemlerine
dolayanlan, Süreyya'dan paparazzi çıkartmaya
çalışanlan aştı önce... Kendisini parçalamalarına
izin vermedi. özel kişiliği sayesinde... Antrenörü-
nün yetersizliği iddiası da çöpe atıldı. Nihayet, bir
antrenör de, dünyayı daha iyi izleyerek, gerekli
bütün koşullan sağlayarak kendisini geliştirebilir-
di.
Süreyya Ayhan, şimdi Atina'ya koşuyor.
Ondaki bu ruh ve beden varken, Paris koşusu-
nu çok iyi değerlendireceği ve Atina'da daha iyi
dereceler yapacağı kesin.
Benim sevincim, Süreyya rüzgânnın ülkemiz-
de, aynı ruha ve bedene sahip olan insanlarımıza
kendilerini fark etme olanağını yaratacak olma-
sında yatıyor.
Kendi gücünün ve yeteneklerinin farkında
olmak... Işte erkeklerin dinsel ve toplumsal ege-
menliklerine ve baskılanna karşı, kadınların gerçek
özgürlüğünün kaynağı...
obursali@cumhuriyetcom.tr
obursalica cumhuriyet.com.tr.
İLAN
TC FATİH 4. SULH HLIKUK
2001 466
Davacı Mehmet Şükrü Karahan vekilı Av Mustafa
Özdemir tarafindan. davalılar Mehmet Özbal vs.
aleyhlenne açılan ızaleı şü>"û davasında venlen ara
karar gereğınce,
Davalılardan Nıl Koşer, Rudı Koşer. Sılva Araksi
Helvacıyan (Papazyan), Hılde Nadıa (Uzer) Kürçi-
yan, Emel Koşer'in tüm aramalara ragman adresleri
tespit edilemediğınden, teblıgat yapılamamıştır. Da-
vaiıların duruşma günü olan 16.9.2003 günü saat
9.30'da mahkememizde hazır bulundurulmalan \eya
kendilerini bır avukat ıle temsıl ettırmeleri. aksi tak-
dirde HUMK 509-510. mad. gereğince gıyablannda
karar verileceği hususunda da\"a dılekçesı yerine kaim
olmak üzere ilanen teblığ olunur. 15.7.2003.
Basın: 41268
Nüfus cüzdanımı yıtirdım. Hükümsüzdür.
rÂXOR.4L
Hacettepe Ünı\ersıtesi kimlığimı yitirdim.
Hükümsüzdür.
DEStZ TOPRAK