27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 - Türkiye, Dünya Bankası'nın ekonomi liginde 20. sıradaymış... "Averai takımı!" HamamAkif Gökçe: "Istanbul Su ve Kanalizasyon Idaresi'nin akıllı sayaç uygulaması sonucu Istanbul'un bazı devlet okullannda sular kesikmiş. Yoksul öğrencileri özel okullara gönderemeyen bakanlık amorti olarak yıkanamayan çocuklan özel hamamlara gönderir artık!" Mektep Gülhan Elmas: "Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni düzenlemesine göre, ilköğretim okullannda sınav yok, devam zorunluluğu yok. Bu gidişle Kuran kursundaki hoca, tembel talebelerine kızdığında bağıracak: Bakanlık mektebine çevirdiniz lan burayı!" Aziz Nesin Nesin Vakfı'nın internet sitesi açıldı... Çatalca'daki vakıftan son haberieri ve vakfın gereksinimlerini "www.nesinvakfi.org" adresinden ^ ^ öğrenebilirsiniz. JHl edıtepe Ünıversıtesi'nden Yrd. Doç. Dr. Atilla Öner'in 1996 yılında Boğaziçi Üni- versitesi Vakfı Genel Koordinatörü iken üni- versiteler üzerine kaleme aldığı yazıdan alıntılar: "M.ö. 387'de kurulan Eflatun'un 'Akade- misi'nin temel hedefinin 'ileride kral olacak filozof- lar için gerçeğin aranması' olduğu bilinir. Aynı dö- nemlerde, Sofistler 'ulaşılabilir başarıyı, ulaşılama- yan gerçeğe' tercih eder; Pitagoras taraftarian ise matematik ve astronomi gibi konularla uğraşırdı. Bu üç yaklaşım, üç değişik ortamı gerekli kıldiğın- dan 'bilgi peşinde koşmak' beraberinde çelişkileri- ni yaratıyordu. Çelişkiler, günümüze taşınmıştır. Bugün, Oxford ile sembolleşen sistem, Beriin Üni- versitesi ile ortaya çıkan Alman üniversite sistemi ve Amerikan üniversite sistemi, 2300 yıl önce or- taya çıkan çelişkilerin günümüzde kristalleşmiş ha- lidir. Geleneksel anlamda 'üniversite', lisans eğitimi ile Universiteler genel liberal eğitimi kapsıyor. 1852'de Dublin Üni- versitesi'ni kuran Kardinal Newman'a göre 'yarar- lı bilgi' peşinde koşmak yanlıştır; tek amaç bilimsel ve felsefi buluş ise, o zaman öğrenciye ihtiyaç yok- tur. 1930'larda Almanya'da ortaya çıkmaya başla- yan 'modern üniversite' ise, lisansüstü eğitim ile fen bilimlerini ön plana çıkarıyor. Üniversitedeki bö- lüm ve enstitü sayısı hızla artıyor; büyük araştırma kütüphaneleri kuruluyor. Bu özellikleri bünyesinde banndırmayı arzulayan 'üniversite'nin kendi kendi- siyle savaş halinde olmasını doğal ve kaçınılmaz karşılamalıyız. 1869-1909 yıllan arasında Harvard Üniversitesi rektöriüğünü yürüten Charies W. Eliot döneminde seçmelı ders sistemi uygulanırken, profesyonel bö- lümler ön plana çıkanlmış ve araştırma ile lisansüs- tü çalışmalara ağırlık verilmiş. 1909-1934 yıllan ara- sında aynı üniversitenin rektöriüğünü üstlenen A. Lawrence Lowell ise tanımlanmış ders programı uygulaması ve lisans öğretimine verdiği ağırtık ile Eli- ot'un tam zıddı bir modeli ortaya çıkarmış. llginç olan nokta, her iki rektörün döneminde de Harvard Üni- versitesi'nin bir mükemmeliyet merkezi olmasıdır. 1088'de kurulan Bologna Üniversitesini öğrenci birlikleri yönetiyormuş. Hocalann (ustaların!) maaşı- nı kendi aralarında topladıklan parayla veririermiş. 1820'lerde Jefferson, Philadelphia Koleji'nde, öğ- retim üyelerinin toplu istifası nedeniyle öğrencilerin özyönetim modelini uygulayamamış. Görüldüğü üzere, tek doğru yapı ve tek doğru anlayış yok. Ülkemizdeki üniversitelerin, farklı ge- lişme düzeyinde bulunmaları nedeniyle, farklı yapı ve rollere sahip olabileceğini kabul etmeliyiz." SESStZSEDASIZ(l) AJZ4PÇA //£ Mİ, AHA OÛ./AJ/Z. /BTÂCA ÖAJCE GZ/A/A fç//v Yüksek Yerilim Hattı erdincutku yahoo.com Pazar Ekonomisinden bizimkilerin anladığı; Mehmetçik pazarlığı! Çiftçinin kara gün dostuna son darbe Tanm Orkam Sen Genel Başkanı Sezai Kaya: Toprak Mahsulleri Ofisi'nin teşki- lat yapısında yeni bir düzenlemeye gi- dilerek 71 şube müdürlüğünün 26'ya, 232 ajans müdürlüğünün 10O'e indiril- mesine, 2 işletme müdürlüğü ve 2 te- sisler şube müdürlüğünün de kapatıl- masına karar verilmiştir. Yıllardır 'çiftçinin kâra gün dostu' di- ye büyüyen ve hizmet veren bu önem- li kuruluşumuz Amerika Birieşik Dev- letleri ve Avrupa Birliği'nin dayatmala- n uğruna feda edilmekte, geleceğimiz emperyalistlerin çıkarlanna terk edil- mektedir. Çiftçiye kara toprağı gösterenler o- nun dostunu da aldıklan bu karar ile toprağa gömmüşlerdir. ABD'nin Irak'ı işgali ve ülkemizin bağımsızlığına yönelik tehditleri ari- fesinde bu denli stratejik önemi olan kurumun tasfiyesi karannın alınmış ol- ması anlamlıdır. Uygulanan neoliberal ekonomik po- litikalar ile tanmsal üretimde kendi kendine yeten ülkeler kategorisinde olan ülkemiz büyük ölçüde üretimden kopanlmış ve dış alıma bağımlı hale getirilmiştir. Kamuoyunu, sessiz sedasız yapılan bu tasfiye sürecine karşı duyarlı olma- ya davet ediyoruz. EmperyaJizmin; ülkemizin de içeri- sinde bulunduğu bölgenin yeniden ya- pılandınlması planı, karşı karşıyaoldu- ğumuztehlikenin önemini arttırmakta- dır." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCt Işık ülkesinde 'Işık'larla... Meslek yaşamlannı "kazria- nyla" bütünleştiren iki arke- olog evlenirlerse ne olur?.. Ga- liba sadece bu mesleğe ait "bir başka sevda", zamanla ade- ta "karasevdaya" dönüşüyor... Bay ve bayan arkeoloğun öbür ve belki de "önceHkK" aşklan, yıllannı alıp götüren "antik kentier" oluyor... Hele, her ikisi de aynı antik kentin "sırdaşr olmaya da baş- lamışlarsa, adeta "ortak sevgi- HerKie" sürekli kucaklaşmak gibi. aile tarihinde belki de ilk kez gözlenen bir "çokeşHBği*' yaşıyorlar... Tıpkı, birbirleriyle evli ol- duklannı sansalar bile, aslında artık "Patara" ile bir yasükta kocamaya çoktan karar veren Havva Işık ile Fahri Işık gibi... Ne onlar bu evliliklerini Iik- ya'nm gizem dolu "Anadolu kentine" yeğleyebilirler; ne de "Tersane Adas"nda yapmış, ertesi gece ise < *Gemfler Ada- a"nın (Aya Nikola) koynuna sı- ğınmıştık... Eylülün ilk sabahı tekneleri- mizden Kaş'ta buluşmak üzere aynlıp, karadan Likya'ya çık- tık... 27 kişilik bir "mavi dene- tfan" grubu olarak önce Kaya- köyû'nü ziyaret ettik. Özel Çevre Koruma Kurumu'nun buraya SlT karanna açtığı da- va yüzünden koruma araaçh yapılaşma kurallannın bir yılı aşlondır devreye giremediğıni, bu nedenle "imar geriKminiıı'' kaçak yapılarla birhkte sürdü- ğünügözledik... Ardından Fethiye-Kaş yolu- na çıkıp, "Işık UlkesTnin sa- vunma kenti Pmara'ya uğra- dık. En dik yamaçlarda. en bü- yük mimari ve kent ustalıklan- ıun nasıl gerçekleştiğine bir kez daha tanık olduktan sonra KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakCg turk.net ÇİZGÎLÎK KÂMtL MASARACI kamilmasaracho mynet.com Eşen (Ksanthos) Çayı vadisinin sevdab bekçilerL. Patara onlann ortak yüreklerin- de bir "mum" gibi yanan kut- sal yerini artık bir başka güze- lebırakabilir... Işte sadece arkeologlara has bu gerçeğe, geçen günlerde olanca açıklığıyla yeniden ta- nık olduk... Fethiye'den Kalkan'a doğru sıralanan "LJkya" kentlerini zi- yaretimizde bize bu kez hem en yoğun günlerini, hem de emek ve alınteriyle yüklü bilgilerini armağan eden Havva ve Fahri Işık, tarihin "duygulannı" öy- lesine heyecanla anlatülar kı, adeta aynı sevgiliye "şfiryazar" gibilerdi... Acaba bu "soyadHü" da şim- diki Eşen Çayı olan efsanevi Ksanthos Innağı nın Güneş ve Gök tannlan daha o çağlardan koymuş olmasınlardı?.. Çünkü Likya adı da tarihteki "IşıkClkesi'' anlamına geliyor. Bay ve Bayan Işık'lan öylesine kendine bağlamış görünüyor ki, binyıllardan sonra yeniden böylesine yurtsever "kahra- manlar" bulmanın şansını ya- kalamış, sanki elden bırakmak istemiyor... Nitekim, yazın belki de en sı- cak son günlerindeydik... 30 Ağustos 2003 Cumartesi günü Göcek'ten bindiğimiz "Kıs- met-3" ve "Beycan" adlı tek- nelerimizde ilk gecelemeyi Ksanthos ta da dostlanmızla buluştuk. Dûnya mirasanız Hemen yakınmdaki Leto- on'la birlikte, UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde yer alanbukentleri bize Havva Işık tanıttı... Ünlü tngiliz tarih yağ- macısı Ctaarles FeUows, 19. yüzyıhn ortalannda akıl almaz biryöntemle Ksanthos'un kaya mezarlan kabartmalannı ve bü- yük anıtsal lahitlerini kesip par- çalayarak götürmüş; hâlâ Bri- tish Museum dalar Geride kalanlarla "avuna- rak" oradan aynlıp Patara'ya kavuştuğumuzda da söz sırası arök Fahri Işık'taydı... Bu bü- yük uygarhklann "Hden" de- ğil, ne denli ve özbe öz "Ana- dotu" olduğunu hemen tüm ay- nntılanyla yeniden bilincimize taşıdı... Aynı akşam Kaş'ta bizi bek- leyen teknelerimizde kurduğu- muz "mavi sofra"nın yine Ana- dolu'yu seslendiren ezgilerinde de söz ve nefes üstünlüğünü "Malatya ha\alamla" Fahri Işıkaldı... Ne var ki gece bizimle tekne- de kalmadı, Havva Hanım'la "kaaevtae" dönmeyi yeğledi... Çünkü artık sadece birbirle- riyle değil, Patara'yla da evli- ler... Oekinci ' cumhuriyet.com.tr. HARBI SEMİH POROY ; ] -ı c c 3 t ^ c HHTin nniMi rrrrrrrT rnTTF 1II! 11 1 ^ \ \ rrTn rffT n n P P ji = = = ®^ V ) rrrn rrrrn TtTİ 1 rrrn rrrn nn- TT •—[ 1 . TTTTr TTTTıi ITTTTM TTTm -rrtn -rrrn TT| , l semihporoy(â yahoo.com 1 r-«-*— 1 rTTTTTT7 i ' H | l ı i TTTTT 1 I H l l H ı > 1 | | | | | 1 1111 n ' TTTt ' Trrrrr HAYAT EPtK TtYATROSU MVSTAFA BILGIN MEMURLAR, HÜKÜMETLE UZLAŞAMA- YINCA EYIİM KARARI ALDILAR ! TARİHTE BUGÜ1V MVMTAZ AMKAH 14ErUil JÖPRÜLÜ MEHMET MŞA, 1 16S6'DA BU6ÜN,0StHANLID£VL£T/NİN BUyÜK YÖNEriCtLERİNOEH KDPGÜU1MEHMET P*$A 1 SADM2AMU6A GSTİ&LDİ. tJI&STİyAN A8NAVUT f BİR AİLEDBN Dei^iHİLOİSl'SAN/LAN MEHMEr Ş,S8AYA WZM£TL£l?İyLE &MSUN yAKIMA ' RtNOAKİ *KÖP&J*KÖnİNDE TMjSA SAHİP OLMİş\ J A&NIM O&OAAI ALMIÇTI.PÜKÜST VE ÇAUÇ&W_ ' DI AMAJMPAI&TÜ&ÜJĞUN SARS/NTIU siK D£vee_ I Si OLMASI NEPeNİyLE PEVLETGÖGEVLEIZİUDE VÜK. ı SELİŞİ İNtŞ-ÇlKI?U OLMUŞTU.SONuNM, VALIOC Jüİ t H*V SUL-mN,ONU, PADİ$AH & MEHMET'E, SADKA2AM J3CMAS/ İÇ/N ÖH£I?DİSİND£,YETMİ$ YAÇIHI S£ÇMİf_ Ti. fE/eSCES/ KARA8LA&/N TARTtŞ/lMAAAASl, . KÖTÛ SÖYLENTlLEeE KULAKASlLMAMA&l Ö İ Ü İ İ ıcınc.jnumtaz-arikun.com BİLGİNVEKİŞİFUUMBOLDT t?69'C* BU6İIM,ALMAN gİL&İN V£ KÂŞİFİ ALBC4NDER *OV MJMBOiMTPOĞDU. M 8IK ÖĞRENİM 6ÖKEN HUMB0LPr,ÖZ£UİKLE &O- TANİK t/E CO&8AFYAYA OÜ$KÜN0Ü.AJlA$- r/KMA YEKEÇtP İÇİN GtTTİĞİ£ÛN£Y AME- RJKA'DA,AMAZON YÖRECİtiOE VE AND P£ OOİAÇTI-8LJ AftAOA BÛYÛ/C 8İ8 BİTKİ KOLEKS/YONU OLUŞrLJKCHjDO HÜŞÜNPE, SEZ/S/YLE it&İLİ Z9CJLT. ÜK BİR YAPfT OR7*yA ÇJKARACAK- Tl: \lTANIN CO&RAFyASl* İ829'OA BAŞKA BİR SE2I'/Ç/N SİffİR. ttYA 6İ[>EN HUM80U>r,9O y»$lN- M ÖLENE D£SİM ÇALIŞr/. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Almanya'dan Şanlıurfa'ya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son Alman- ya gezisi sırasında kendisine, "Islam ülkelerinde dört kadınla evlenmek Kuran'da var mı?" diye soran Al- man kadın milletvekiline verdiği, "Erkeğin eşi yaşlıy- sa, sakatsa, hastaysa birden fazla kadınla evlenebi- lir.."yollu yanıtı, sürdürülen bir tartışmayı daha da hız- landırmanın ötesinde birtakım taşlan yerierine oturt- ması açısından da önem taşıyordu. 0 Alman millet- vekili hiç kuşkusuz alacağı yanıtın ne olduğunu bile- rek sormuştu sorusunu. Sayın Başbakan'dan bekle- diği yalnızca bir "onay"dı. Yann seçim bölgesinde ya da Federal Parlamento kürsüsünde Islam ve Hıristi- yan kültürü arasındaki bağdaşmazlığı gerekçelendi- rirken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanrnın sözlerini yi- neleyecekti. Sayın Başbakan'ın açıklamasının ardından halk ara- sında yeni Türk fıkralan" anlatılmaya, basında yeni "Türk karikatürieri" çizilmeye başlanmıştı. Bunlar, Türk erkeğinden "doyumsuz hayvanlar" olarak söz eden fıkralar, Türk kadınını da "aşın becerilmekten" erken yaşlanmış, hasta, sakat düşmüş gösteren karikatür- lerdi... Almanya'daki Türk toplumunun laik kesiminin kırk yıldıryaratmaya çalıştjğı "uygar toplum imajı" Sa- yın Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleriyle büyük ölçüde zedelenmişti. Sayın Başbakan'ın, "Fakatben feA:eş- liyim.." diye arkasından eklemesinin hiçbir yaran ol- mamıştı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, o Alman kadın mil- letvekilinin karşısında bir Türkiye Cumhuriyeti Başba- kanı'nın davranması gerektıği gibi değil, herhangi bir Islam ülkesinin devlet adamı gibi davranmıştı. Alman- lar da bu tür sorunlan Islam ülkelerinin devlet adam- larına sormuyorlardı zaten. Avrupalılaşma ya da Ba- tılılaşma gibi bir çaba içinde olmayan Suudi Arabis- tan'da, Sudan'da ya da Birieşik Arap Emirtikleri'nde Müslüman bir erkeğin kaç kadınla evlendiği, evlene- bildiği umuriannda değildi. Onlann bir türiü içlerine sin- diremedikleri, olmasını istemedikleri, olmadığındaçok rahatlayacaklan "şey", nüfusunun büyük çoğunluğu- nu Müslümanlann oluşturduğu Türkiye Cumhuriye- ti'nın laik demokratik niteliğiydi. Türkiye'nin bu niteli- ğinden ödün vermesi, bundan geri dönmesi için elle- rinden geleni artlanna koymuyoriardı. Bu nedenle bir Türk'ün ağzından kendi yargılanna denk düşen bir sözcük duydular mı bayram ediyoriardı. Hele bu Türk bir de laik Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıysa... Sayın Başbakan'ın o Alman kadın milletvekiline ver- diği yanrt televizyon ekranlanna yansıdığında biz, 13 arkadaş Güneydoğu gezimizin duraklanndan biri olan Şanlıurfa'daydık. Hz. Ibrahim'in yaşadığı söylenen mağarayı, Halil'ür-Rahman Camisi'ni, Gümrük Hanı Kervansarayı'nı, "balıklı göller" diye de anılan Halilü'r- Rahman ve Ayn-ı Zilha göllerini gördükten sonra sıra Şanlıurfa gezilerinin "olmazsa o/maz"lanndan biri olan "Sıra Gecesi"ne gelmişti. Kentin birçok yerinde, baş- ta ünlü çiğ köfte olmak üzere çeşitli yöre yemekleri- nin sunulduğu, birçok saz ve ses ustasının yer aldığt sıra geceleri düzenleniyordu. Bu tür şölenlerde bir sü- redir "alkol" verilmediğini, insanlann ayran, limonata ve şeker şerbeti ile yetinmek zorunda kaldıklannı, sı- ra gecesi için gideceğimiz bahçeli lokantanın seçimi sırasında öğrenmiştik. Şanlıurfa'da iki otelin dışında hiçbir lokantada, otelde, "umuma açık" hiçbir yerde alkollü içki verilmiyordu. Bu yeriere "polis evi", "öğ- retmen evi", "Devlet Su Işleri Tesisleri" gibi kamuya ait konaklama mekânlan da dahildi. "Resmi" bir içki yasağı olmamakla birlikte buralarda hiç kimse alkol- lü içki sunmaya "cesaret" edemiyordu. "0 zaman kalsın!" dediğimiz bahçeli lokantanın iş- letmecisi, "Siz de başkalan gibi yapın!" dediğinde önce ne demek istediğini anlamamış, "Nasıl yani?" d'ryesormuştuk. "Bakırmaşrapaylagetihriz, çaktırma- dan içersiniz, herkes öyleyapıyor.." diye yanrt vermiş- ti adam. Birileri dayatmayla, zortamayia, sindirmeyte ınsanlan sahtekâriığa zoriuyordu bu kentte. 0 sahte- kârlardan olmamak, kendimizi bir bardak bira, iki ka- deh rakı uğruna aşağılamamak, aşağılatmamak için yemeğimizi konakladığımız otelde yemeyi yeğlemiş- tik. 0 Alman kadın milletvekili, Türkiye'yi rakının, şara- bın bakırmaşrapalarda "çaktırmadan" içildiği, sakal- lı, sanklı, cüppeli erkeklerin peşinden öbek öbek "yaş- lı", "hasta", "sakat" kadınlann sürüklendiği bir ülke olarak görmek istiyordu. Biz ise istemiyorduk. Fakat Sayın Başbakan ne istiyordu? Temel sorun" da her- halde bu sorunun yanıtında yatıyordu. Sorunun doğ- ru yanıtında... e-posta: dkavukcuoglu asaperonliae.com F k 0 212234 68 73~ B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Osmanlı devletinde olaylan günü gününe ya- zan resmi gö- revli. 2/Felse- fede, bilgi ile varlık arasm- da ilişki kur- duğu düşünü- len kavram... Şırnak'ın bir 9 ilçesi. 3/ Ni- şasta, şeker ve su ka- nşımınm pişirilerek soğutulmasıyla ya- pılan bir tür tatlı... 3 Yünden dövülerek 4 yapılan kalm ve ka- ba kumaş. 4/Adçek- me... Yabanıl hay- van bannağı. 5/ Ka- 8 nnzan. 6/ Iran'ın 9 plaka işareti... "En özel" anlamında eski sözcük. 7/Demet dunımundaki ekinler... Işçi. 8/tşyeri... Bez dokuma tezgâhı. 9/ Canlılann sınıflandınl- masıyla ilgilenen bilim dalı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir çeşit telli bürümcük... Halk dilinde kırmı- •n pul bibere verilen ad. 2/Büyük erkek kardeş... Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 3/ Bak- raç, kova... Dökme demir. 4/ însanın yaradılış özelliği... Nazi partisinin askeri polis örgütü. 5/ Ürdün'de dünyadaki ilk sürekli yerleşmelerden biri olan antik kent. 6/ Bir soru eki... Kazak baş- kanlanna verilen ad. 7/ Tavır, davramş... Kürkü değerli bir yaban kedisi. 8/ Sivrisinek, tatarcık gi- bi sokup rahatsız eden küçük sineklerin genel adı... Mikroskop camı. 9/Duyuru... Anadolu'da • kurulmuş eskvuygarlık. ^ \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle