Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 EYLÜL 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
- Türkiye, Dünya Bankası'nın
ekonomi liginde 20.
sıradaymış...
"Averai takımı!"
HamamAkif Gökçe:
"Istanbul Su ve
Kanalizasyon
Idaresi'nin akıllı sayaç
uygulaması sonucu
Istanbul'un bazı devlet
okullannda sular
kesikmiş. Yoksul
öğrencileri özel
okullara
gönderemeyen
bakanlık amorti olarak
yıkanamayan çocuklan
özel hamamlara
gönderir artık!"
Mektep
Gülhan Elmas:
"Milli Eğitim
Bakanlığı'nın yeni
düzenlemesine
göre, ilköğretim
okullannda sınav yok,
devam zorunluluğu
yok. Bu gidişle Kuran
kursundaki hoca,
tembel talebelerine
kızdığında bağıracak:
Bakanlık mektebine
çevirdiniz lan burayı!"
Aziz Nesin
Nesin Vakfı'nın
internet sitesi açıldı...
Çatalca'daki vakıftan
son haberieri ve vakfın
gereksinimlerini
"www.nesinvakfi.org"
adresinden ^ ^
öğrenebilirsiniz. JHl
edıtepe Ünıversıtesi'nden Yrd. Doç. Dr.
Atilla Öner'in 1996 yılında Boğaziçi Üni-
versitesi Vakfı Genel Koordinatörü iken üni-
versiteler üzerine kaleme aldığı yazıdan
alıntılar: "M.ö. 387'de kurulan Eflatun'un 'Akade-
misi'nin temel hedefinin 'ileride kral olacak filozof-
lar için gerçeğin aranması' olduğu bilinir. Aynı dö-
nemlerde, Sofistler 'ulaşılabilir başarıyı, ulaşılama-
yan gerçeğe' tercih eder; Pitagoras taraftarian ise
matematik ve astronomi gibi konularla uğraşırdı.
Bu üç yaklaşım, üç değişik ortamı gerekli kıldiğın-
dan 'bilgi peşinde koşmak' beraberinde çelişkileri-
ni yaratıyordu. Çelişkiler, günümüze taşınmıştır.
Bugün, Oxford ile sembolleşen sistem, Beriin Üni-
versitesi ile ortaya çıkan Alman üniversite sistemi
ve Amerikan üniversite sistemi, 2300 yıl önce or-
taya çıkan çelişkilerin günümüzde kristalleşmiş ha-
lidir.
Geleneksel anlamda 'üniversite', lisans eğitimi ile
Universiteler
genel liberal eğitimi kapsıyor. 1852'de Dublin Üni-
versitesi'ni kuran Kardinal Newman'a göre 'yarar-
lı bilgi' peşinde koşmak yanlıştır; tek amaç bilimsel
ve felsefi buluş ise, o zaman öğrenciye ihtiyaç yok-
tur.
1930'larda Almanya'da ortaya çıkmaya başla-
yan 'modern üniversite' ise, lisansüstü eğitim ile
fen bilimlerini ön plana çıkarıyor. Üniversitedeki bö-
lüm ve enstitü sayısı hızla artıyor; büyük araştırma
kütüphaneleri kuruluyor. Bu özellikleri bünyesinde
banndırmayı arzulayan 'üniversite'nin kendi kendi-
siyle savaş halinde olmasını doğal ve kaçınılmaz
karşılamalıyız.
1869-1909 yıllan arasında Harvard Üniversitesi
rektöriüğünü yürüten Charies W. Eliot döneminde
seçmelı ders sistemi uygulanırken, profesyonel bö-
lümler ön plana çıkanlmış ve araştırma ile lisansüs-
tü çalışmalara ağırlık verilmiş. 1909-1934 yıllan ara-
sında aynı üniversitenin rektöriüğünü üstlenen A.
Lawrence Lowell ise tanımlanmış ders programı
uygulaması ve lisans öğretimine verdiği ağırtık ile Eli-
ot'un tam zıddı bir modeli ortaya çıkarmış. llginç olan
nokta, her iki rektörün döneminde de Harvard Üni-
versitesi'nin bir mükemmeliyet merkezi olmasıdır.
1088'de kurulan Bologna Üniversitesini öğrenci
birlikleri yönetiyormuş. Hocalann (ustaların!) maaşı-
nı kendi aralarında topladıklan parayla veririermiş.
1820'lerde Jefferson, Philadelphia Koleji'nde, öğ-
retim üyelerinin toplu istifası nedeniyle öğrencilerin
özyönetim modelini uygulayamamış.
Görüldüğü üzere, tek doğru yapı ve tek doğru
anlayış yok. Ülkemizdeki üniversitelerin, farklı ge-
lişme düzeyinde bulunmaları nedeniyle, farklı yapı
ve rollere sahip olabileceğini kabul etmeliyiz."
SESStZSEDASIZ(l)
AJZ4PÇA //£ Mİ,
AHA OÛ./AJ/Z.
/BTÂCA
ÖAJCE GZ/A/A
fç//v
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku yahoo.com
Pazar Ekonomisinden bizimkilerin anladığı;
Mehmetçik pazarlığı!
Çiftçinin kara gün dostuna son darbe
Tanm Orkam Sen Genel Başkanı
Sezai Kaya:
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin teşki-
lat yapısında yeni bir düzenlemeye gi-
dilerek 71 şube müdürlüğünün 26'ya,
232 ajans müdürlüğünün 10O'e indiril-
mesine, 2 işletme müdürlüğü ve 2 te-
sisler şube müdürlüğünün de kapatıl-
masına karar verilmiştir.
Yıllardır 'çiftçinin kâra gün dostu' di-
ye büyüyen ve hizmet veren bu önem-
li kuruluşumuz Amerika Birieşik Dev-
letleri ve Avrupa Birliği'nin dayatmala-
n uğruna feda edilmekte, geleceğimiz
emperyalistlerin çıkarlanna terk edil-
mektedir.
Çiftçiye kara toprağı gösterenler o-
nun dostunu da aldıklan bu karar ile
toprağa gömmüşlerdir.
ABD'nin Irak'ı işgali ve ülkemizin
bağımsızlığına yönelik tehditleri ari-
fesinde bu denli stratejik önemi olan
kurumun tasfiyesi karannın alınmış ol-
ması anlamlıdır.
Uygulanan neoliberal ekonomik po-
litikalar ile tanmsal üretimde kendi
kendine yeten ülkeler kategorisinde
olan ülkemiz büyük ölçüde üretimden
kopanlmış ve dış alıma bağımlı hale
getirilmiştir.
Kamuoyunu, sessiz sedasız yapılan
bu tasfiye sürecine karşı duyarlı olma-
ya davet ediyoruz.
EmperyaJizmin; ülkemizin de içeri-
sinde bulunduğu bölgenin yeniden ya-
pılandınlması planı, karşı karşıyaoldu-
ğumuztehlikenin önemini arttırmakta-
dır."
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKİNCt
Işık ülkesinde 'Işık'larla...
Meslek yaşamlannı "kazria-
nyla" bütünleştiren iki arke-
olog evlenirlerse ne olur?.. Ga-
liba sadece bu mesleğe ait "bir
başka sevda", zamanla ade-
ta "karasevdaya" dönüşüyor...
Bay ve bayan arkeoloğun öbür
ve belki de "önceHkK" aşklan,
yıllannı alıp götüren "antik
kentier" oluyor...
Hele, her ikisi de aynı antik
kentin "sırdaşr olmaya da baş-
lamışlarsa, adeta "ortak sevgi-
HerKie" sürekli kucaklaşmak
gibi. aile tarihinde belki de ilk
kez gözlenen bir "çokeşHBği*'
yaşıyorlar...
Tıpkı, birbirleriyle evli ol-
duklannı sansalar bile, aslında
artık "Patara" ile bir yasükta
kocamaya çoktan karar veren
Havva Işık ile Fahri Işık gibi...
Ne onlar bu evliliklerini Iik-
ya'nm gizem dolu "Anadolu
kentine" yeğleyebilirler; ne de
"Tersane Adas"nda yapmış,
ertesi gece ise
<
*Gemfler Ada-
a"nın (Aya Nikola) koynuna sı-
ğınmıştık...
Eylülün ilk sabahı tekneleri-
mizden Kaş'ta buluşmak üzere
aynlıp, karadan Likya'ya çık-
tık... 27 kişilik bir "mavi dene-
tfan" grubu olarak önce Kaya-
köyû'nü ziyaret ettik. Özel
Çevre Koruma Kurumu'nun
buraya SlT karanna açtığı da-
va yüzünden koruma araaçh
yapılaşma kurallannın bir yılı
aşlondır devreye giremediğıni,
bu nedenle "imar geriKminiıı''
kaçak yapılarla birhkte sürdü-
ğünügözledik...
Ardından Fethiye-Kaş yolu-
na çıkıp, "Işık UlkesTnin sa-
vunma kenti Pmara'ya uğra-
dık. En dik yamaçlarda. en bü-
yük mimari ve kent ustalıklan-
ıun nasıl gerçekleştiğine bir kez
daha tanık olduktan sonra
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakCg turk.net
ÇİZGÎLÎK KÂMtL MASARACI kamilmasaracho mynet.com
Eşen (Ksanthos) Çayı vadisinin sevdab bekçilerL.
Patara onlann ortak yüreklerin-
de bir "mum" gibi yanan kut-
sal yerini artık bir başka güze-
lebırakabilir...
Işte sadece arkeologlara has
bu gerçeğe, geçen günlerde
olanca açıklığıyla yeniden ta-
nık olduk...
Fethiye'den Kalkan'a doğru
sıralanan "LJkya" kentlerini zi-
yaretimizde bize bu kez hem en
yoğun günlerini, hem de emek
ve alınteriyle yüklü bilgilerini
armağan eden Havva ve Fahri
Işık, tarihin "duygulannı" öy-
lesine heyecanla anlatülar kı,
adeta aynı sevgiliye "şfiryazar"
gibilerdi...
Acaba bu "soyadHü" da şim-
diki Eşen Çayı olan efsanevi
Ksanthos Innağı nın Güneş ve
Gök tannlan daha o çağlardan
koymuş olmasınlardı?..
Çünkü Likya adı da tarihteki
"IşıkClkesi'' anlamına geliyor.
Bay ve Bayan Işık'lan öylesine
kendine bağlamış görünüyor
ki, binyıllardan sonra yeniden
böylesine yurtsever "kahra-
manlar" bulmanın şansını ya-
kalamış, sanki elden bırakmak
istemiyor...
Nitekim, yazın belki de en sı-
cak son günlerindeydik... 30
Ağustos 2003 Cumartesi günü
Göcek'ten bindiğimiz "Kıs-
met-3" ve "Beycan" adlı tek-
nelerimizde ilk gecelemeyi
Ksanthos ta da dostlanmızla
buluştuk.
Dûnya mirasanız
Hemen yakınmdaki Leto-
on'la birlikte, UNESCO'nun
Dünya Mirası Listesi'nde yer
alanbukentleri bize Havva Işık
tanıttı... Ünlü tngiliz tarih yağ-
macısı Ctaarles FeUows, 19.
yüzyıhn ortalannda akıl almaz
biryöntemle Ksanthos'un kaya
mezarlan kabartmalannı ve bü-
yük anıtsal lahitlerini kesip par-
çalayarak götürmüş; hâlâ Bri-
tish Museum dalar
Geride kalanlarla "avuna-
rak" oradan aynlıp Patara'ya
kavuştuğumuzda da söz sırası
arök Fahri Işık'taydı... Bu bü-
yük uygarhklann "Hden" de-
ğil, ne denli ve özbe öz "Ana-
dotu" olduğunu hemen tüm ay-
nntılanyla yeniden bilincimize
taşıdı...
Aynı akşam Kaş'ta bizi bek-
leyen teknelerimizde kurduğu-
muz "mavi sofra"nın yine Ana-
dolu'yu seslendiren ezgilerinde
de söz ve nefes üstünlüğünü
"Malatya ha\alamla" Fahri
Işıkaldı...
Ne var ki gece bizimle tekne-
de kalmadı, Havva Hanım'la
"kaaevtae" dönmeyi yeğledi...
Çünkü artık sadece birbirle-
riyle değil, Patara'yla da evli-
ler...
Oekinci ' cumhuriyet.com.tr.
HARBI SEMİH POROY
;
]
-ı
c
c
3 t
^ c
HHTin
nniMi
rrrrrrrT
rnTTF
1II! 11
1
^ \ \
rrTn
rffT
n
n
P
P
ji
= = =
®^ V
)
rrrn
rrrrn
TtTİ 1
rrrn
rrrn
nn-
TT
•—[
1
.
TTTTr
TTTTıi
ITTTTM
TTTm
-rrtn
-rrrn
TT| ,
l
semihporoy(â yahoo.com
1 r-«-*—
1 rTTTTTT7
i ' H | l ı i
TTTTT
1
I
H l l H ı
> 1 | | | | | 1
1111 n '
TTTt '
Trrrrr
HAYAT EPtK TtYATROSU MVSTAFA BILGIN
MEMURLAR, HÜKÜMETLE UZLAŞAMA-
YINCA EYIİM KARARI ALDILAR !
TARİHTE BUGÜ1V MVMTAZ AMKAH 14ErUil
JÖPRÜLÜ MEHMET MŞA,
1
16S6'DA BU6ÜN,0StHANLID£VL£T/NİN BUyÜK
YÖNEriCtLERİNOEH KDPGÜU1MEHMET P*$A
1
SADM2AMU6A GSTİ&LDİ. tJI&STİyAN A8NAVUT
f BİR AİLEDBN Dei^iHİLOİSl'SAN/LAN MEHMEr
Ş,S8AYA WZM£TL£l?İyLE &MSUN yAKIMA
' RtNOAKİ *KÖP&J*KÖnİNDE TMjSA SAHİP OLMİş\
J A&NIM O&OAAI ALMIÇTI.PÜKÜST VE ÇAUÇ&W_
' DI AMAJMPAI&TÜ&ÜJĞUN SARS/NTIU siK D£vee_
I Si OLMASI NEPeNİyLE PEVLETGÖGEVLEIZİUDE VÜK.
ı SELİŞİ İNtŞ-ÇlKI?U OLMUŞTU.SONuNM, VALIOC Jüİ
t
H*V SUL-mN,ONU, PADİ$AH & MEHMET'E, SADKA2AM
J3CMAS/ İÇ/N ÖH£I?DİSİND£,YETMİ$ YAÇIHI S£ÇMİf_
Ti. fE/eSCES/ KARA8LA&/N TARTtŞ/lMAAAASl,
. KÖTÛ SÖYLENTlLEeE KULAKASlLMAMA&l
Ö İ Ü İ İ
ıcınc.jnumtaz-arikun.com
BİLGİNVEKİŞİFUUMBOLDT
t?69'C* BU6İIM,ALMAN gİL&İN V£ KÂŞİFİ
ALBC4NDER *OV MJMBOiMTPOĞDU. M 8IK
ÖĞRENİM 6ÖKEN HUMB0LPr,ÖZ£UİKLE &O-
TANİK t/E CO&8AFYAYA OÜ$KÜN0Ü.AJlA$-
r/KMA YEKEÇtP İÇİN GtTTİĞİ£ÛN£Y AME-
RJKA'DA,AMAZON YÖRECİtiOE VE AND
P£ OOİAÇTI-8LJ AftAOA BÛYÛ/C 8İ8
BİTKİ KOLEKS/YONU OLUŞrLJKCHjDO
HÜŞÜNPE, SEZ/S/YLE it&İLİ Z9CJLT.
ÜK BİR YAPfT OR7*yA ÇJKARACAK-
Tl: \lTANIN CO&RAFyASl*
İ829'OA BAŞKA BİR SE2I'/Ç/N SİffİR.
ttYA 6İ[>EN HUM80U>r,9O y»$lN-
M ÖLENE D£SİM ÇALIŞr/.
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Almanya'dan
Şanlıurfa'ya
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son Alman-
ya gezisi sırasında kendisine, "Islam ülkelerinde dört
kadınla evlenmek Kuran'da var mı?" diye soran Al-
man kadın milletvekiline verdiği, "Erkeğin eşi yaşlıy-
sa, sakatsa, hastaysa birden fazla kadınla evlenebi-
lir.."yollu yanıtı, sürdürülen bir tartışmayı daha da hız-
landırmanın ötesinde birtakım taşlan yerierine oturt-
ması açısından da önem taşıyordu. 0 Alman millet-
vekili hiç kuşkusuz alacağı yanıtın ne olduğunu bile-
rek sormuştu sorusunu. Sayın Başbakan'dan bekle-
diği yalnızca bir "onay"dı. Yann seçim bölgesinde ya
da Federal Parlamento kürsüsünde Islam ve Hıristi-
yan kültürü arasındaki bağdaşmazlığı gerekçelendi-
rirken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanrnın sözlerini yi-
neleyecekti.
Sayın Başbakan'ın açıklamasının ardından halk ara-
sında yeni Türk fıkralan" anlatılmaya, basında yeni
"Türk karikatürieri" çizilmeye başlanmıştı. Bunlar, Türk
erkeğinden "doyumsuz hayvanlar" olarak söz eden
fıkralar, Türk kadınını da "aşın becerilmekten" erken
yaşlanmış, hasta, sakat düşmüş gösteren karikatür-
lerdi... Almanya'daki Türk toplumunun laik kesiminin
kırk yıldıryaratmaya çalıştjğı "uygar toplum imajı" Sa-
yın Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleriyle büyük ölçüde
zedelenmişti. Sayın Başbakan'ın, "Fakatben feA:eş-
liyim.." diye arkasından eklemesinin hiçbir yaran ol-
mamıştı.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, o Alman kadın mil-
letvekilinin karşısında bir Türkiye Cumhuriyeti Başba-
kanı'nın davranması gerektıği gibi değil, herhangi bir
Islam ülkesinin devlet adamı gibi davranmıştı. Alman-
lar da bu tür sorunlan Islam ülkelerinin devlet adam-
larına sormuyorlardı zaten. Avrupalılaşma ya da Ba-
tılılaşma gibi bir çaba içinde olmayan Suudi Arabis-
tan'da, Sudan'da ya da Birieşik Arap Emirtikleri'nde
Müslüman bir erkeğin kaç kadınla evlendiği, evlene-
bildiği umuriannda değildi. Onlann bir türiü içlerine sin-
diremedikleri, olmasını istemedikleri, olmadığındaçok
rahatlayacaklan "şey", nüfusunun büyük çoğunluğu-
nu Müslümanlann oluşturduğu Türkiye Cumhuriye-
ti'nın laik demokratik niteliğiydi. Türkiye'nin bu niteli-
ğinden ödün vermesi, bundan geri dönmesi için elle-
rinden geleni artlanna koymuyoriardı. Bu nedenle bir
Türk'ün ağzından kendi yargılanna denk düşen bir
sözcük duydular mı bayram ediyoriardı. Hele bu Türk
bir de laik Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıysa...
Sayın Başbakan'ın o Alman kadın milletvekiline ver-
diği yanrt televizyon ekranlanna yansıdığında biz, 13
arkadaş Güneydoğu gezimizin duraklanndan biri olan
Şanlıurfa'daydık. Hz. Ibrahim'in yaşadığı söylenen
mağarayı, Halil'ür-Rahman Camisi'ni, Gümrük Hanı
Kervansarayı'nı, "balıklı göller" diye de anılan Halilü'r-
Rahman ve Ayn-ı Zilha göllerini gördükten sonra sıra
Şanlıurfa gezilerinin "olmazsa o/maz"lanndan biri olan
"Sıra Gecesi"ne gelmişti. Kentin birçok yerinde, baş-
ta ünlü çiğ köfte olmak üzere çeşitli yöre yemekleri-
nin sunulduğu, birçok saz ve ses ustasının yer aldığt
sıra geceleri düzenleniyordu. Bu tür şölenlerde bir sü-
redir "alkol" verilmediğini, insanlann ayran, limonata
ve şeker şerbeti ile yetinmek zorunda kaldıklannı, sı-
ra gecesi için gideceğimiz bahçeli lokantanın seçimi
sırasında öğrenmiştik. Şanlıurfa'da iki otelin dışında
hiçbir lokantada, otelde, "umuma açık" hiçbir yerde
alkollü içki verilmiyordu. Bu yeriere "polis evi", "öğ-
retmen evi", "Devlet Su Işleri Tesisleri" gibi kamuya
ait konaklama mekânlan da dahildi. "Resmi" bir içki
yasağı olmamakla birlikte buralarda hiç kimse alkol-
lü içki sunmaya "cesaret" edemiyordu.
"0 zaman kalsın!" dediğimiz bahçeli lokantanın iş-
letmecisi, "Siz de başkalan gibi yapın!" dediğinde
önce ne demek istediğini anlamamış, "Nasıl yani?"
d'ryesormuştuk. "Bakırmaşrapaylagetihriz, çaktırma-
dan içersiniz, herkes öyleyapıyor.." diye yanrt vermiş-
ti adam. Birileri dayatmayla, zortamayia, sindirmeyte
ınsanlan sahtekâriığa zoriuyordu bu kentte. 0 sahte-
kârlardan olmamak, kendimizi bir bardak bira, iki ka-
deh rakı uğruna aşağılamamak, aşağılatmamak için
yemeğimizi konakladığımız otelde yemeyi yeğlemiş-
tik.
0 Alman kadın milletvekili, Türkiye'yi rakının, şara-
bın bakırmaşrapalarda "çaktırmadan" içildiği, sakal-
lı, sanklı, cüppeli erkeklerin peşinden öbek öbek "yaş-
lı", "hasta", "sakat" kadınlann sürüklendiği bir ülke
olarak görmek istiyordu. Biz ise istemiyorduk. Fakat
Sayın Başbakan ne istiyordu? Temel sorun" da her-
halde bu sorunun yanıtında yatıyordu. Sorunun doğ-
ru yanıtında...
e-posta: dkavukcuoglu asaperonliae.com
F k 0 212234 68 73~
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/ Osmanlı
devletinde
olaylan günü
gününe ya-
zan resmi gö-
revli. 2/Felse-
fede, bilgi ile
varlık arasm-
da ilişki kur-
duğu düşünü-
len kavram...
Şırnak'ın bir 9
ilçesi. 3/ Ni-
şasta, şeker ve su ka-
nşımınm pişirilerek
soğutulmasıyla ya-
pılan bir tür tatlı... 3
Yünden dövülerek 4
yapılan kalm ve ka-
ba kumaş. 4/Adçek-
me... Yabanıl hay-
van bannağı. 5/ Ka- 8
nnzan. 6/ Iran'ın 9
plaka işareti... "En özel" anlamında eski sözcük.
7/Demet dunımundaki ekinler... Işçi. 8/tşyeri...
Bez dokuma tezgâhı. 9/ Canlılann sınıflandınl-
masıyla ilgilenen bilim dalı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir çeşit telli bürümcük... Halk dilinde kırmı-
•n pul bibere verilen ad. 2/Büyük erkek kardeş...
Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 3/ Bak-
raç, kova... Dökme demir. 4/ însanın yaradılış
özelliği... Nazi partisinin askeri polis örgütü. 5/
Ürdün'de dünyadaki ilk sürekli yerleşmelerden
biri olan antik kent. 6/ Bir soru eki... Kazak baş-
kanlanna verilen ad. 7/ Tavır, davramş... Kürkü
değerli bir yaban kedisi. 8/ Sivrisinek, tatarcık gi-
bi sokup rahatsız eden küçük sineklerin genel
adı... Mikroskop camı. 9/Duyuru... Anadolu'da
• kurulmuş eskvuygarlık. ^ \