Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14EYLUL2003PAZAR
12 PAZAR KONUGU
TürkiyeZiraatçılarDerneği Başkanı İbrahim Yetkin'/e Türkiye'nin haline nasıl çözüm bulunurarayışını konuştuk
S Ö Y L E S İ . LEYLA TAVŞANOCLU
Ieyla.twsanoghi@cumhuriyetcom.tr
Ülkemkde îarım sektörüyle ilgilenenler, üretici, çiftçi,
sektörün bitirilmekistendiğinihep söyler. Sonyıllarda da
bunun belirtilerisektörün heralamnda hissedilmeye, daha
ötesisomut olarakgörülmeye başlandı. Somut eylemlede
ve rakamlarta ortaya çıktı M birzamanlar tarım üretiminde
dünyada kendi kendineyetenyedi ülkeden birisi olan
Türkiye, artık îarım ürünleri ithalatçısı durumnna
gelmiştir. Daha da öte, tannıa dayalı sanayisi de bitmek
üzeredir. Şeker ve tütünyasalanyla birzamanlaren önemli
îarım ürünlerinin baş sıralarında gelen şeker ve tütünü
îalan ettirilmişîir. Dahafazlasına ashnda giîmeye degerek
yoktur. Bu venler iarımda gerçeklerin ne kadar acı
olduğunu anlatmayayeter. Bütün bunları ahlda îuiarak
Türkiye ZiraaîçılarDerneği Başkanı İbrahim Yeikin 'le
Ankara da bir araya geldik Artık, "Ne olacakbu
Türkiye 'nin hali? "yerinmesini çoktan aştığımız için "Bu
hale nasılçözüm bulur, bu belalardan, pisliklerden nasıl
kurtuluruz? " arayışını konuştuk
Özelleştirme değiltalan
PORTRE
İBRAHİM
YETKİN
1956 Hatay
doğumlu.
Ortaöğrenimini
Çayırova Tarım
Meslek Lisesi'nde,
yükseköğrenimini
Hacettepe
Üniversitesi Sosyal
Bilimler - Sevk tdare
Bölümü 'nde
tamamladu 1949'da
kurulan Türkiye
Ziraatçılar
Derneği'nin
1986'dan buyana
Genel Başkanı.
Aldtğı pek çok
ödülden bir kısmı;
Türkiye
Ziraat Odalan
Birliği'nin (TZOB)
Tarıma Katkı Ödülü,
Atatürkçü Düşünce
Derneği'nin (ADD)
Dayanışma Ödülü,
Türkiye Ormancılar
Derneği'nin Doğaya
Katkı Ödülü ve
Başbakanlık GAP
Idaresi
Başkanlığı 'ntn
Işbirliği Ödülü.
- Genel Başkanı olduğunuz Türkiye
ZiraatçılarDerneği'nin hedeflerinedir?
YETKİN - Isterseniz öncelikle derneği
biraz tanıtayım. 13 binden fazla üyesi olan.
kamu yaranna bir dernek. Epeyce eski bir
geçmişi ve çok ciddi deneyimleri var. Der-
neğimizin amacı demokratik, laik cumhu-
riyet ilkeleri çerçevesinde çiftçileri bilgi-
lendirmek, tanm sektörüne, kırsal kalkın-
ma projelerine ilişkin çahşmalar yapmak;
bu sorunlarla ilgili, demokratik bir çerçe-
ve içerisinde, çok yaygın bir biçimde sem-
pozyumlar, paneller düzenlemek. Devle-
tin kurumlanyla ve sivil toplum örgütle-
riyle tabana dayah ciddi araşrırmaJar ya-
pıyoruz. îlkkez birsivil toplum örgürü ola-
rak birinci ve ikinci tanm kongrelerini dü-
zenledik. Bunu Türkiye'deki bütün sivil
toplum örgütleriyle birlikte yaptık. Çok
da ses getirdi. Bir hayli de riskliydi. Ama
sonuçta başardık. Bir de Tann rahmet ey-
lesin, SaduDah Usumi adına her yıl tanm
basın ödülleri vermeye karar verdik. Sa-
dullah Usumi gerçekten yeri doldurula-
mayacak bir ağabeyimizdi. Onunla Ana-
dolu'yu kanş kanş birlikte dolaşmıştık.
-Sizce 24 Ocak kararları Türkiye'de-
ki tarım sektörünü nasıl etkiledi?
YETKİN - 24 Ocak 1980 süreci Türkı -
ye tanmının ipinin çekildiğinın başlangıç
noktasıdır.
- tyide 1950 'liyıllarda Türkiye'nin ta-
nm sektöründe etkili olmadı mı? Türki-
ye'nin bir tanm politikası var mı?
YETKİN - Tabii tanmın ipinin çekilme
süreci Marshali yardımıyla başladı. Tür-
kiye'nin hâlâ bir tanm politikası olamadı.
zaten.
Osmanh'dan Cumhuriyet'e geçtığimız za-
man Büyük ÖnderMustafa KemalAtatürk.
tanmda çok ciddı, hem tanmda çahşan, hem
üreticinin ekonomik anlamda iyileşmesin-
de devrim niteliği taşıyan bir dönüşümü baş-
latmış. Birtakım vergilenn getirilmesi, bu-
gün kapatılan Şeker Şirketi'nin o tarihler-
de kurulması, tanmsal sanayinin adımı
olan Toprak Kanunu tamamıyla o değişi-
min köşe taşlandır. Atatürk'ün yaşamı bo-
yunca, hatta '50'li yıllara kadar tanmın
desteklenmesi ilke edinilmiştir. Bu bir sü-
reç olmuştur.
Ama hepimizin bildiğı gibi Türkiye'de
rüm boyutuyla değişim süreci Marshali
yardımıyla başlar. Bu da '5O'lı yıllann ba-
şına derık düşer.
Tanmın sonu beklenlyor
- O dönemde de tanmın desteklenme-
si politikasıyok muydu?
YETKİN - Belki bunun varlığı o dö-
nemde de gözlemlenebilir. Rakamlar, bak-
tığınız zaman, onu gösterir gibi olur, ama
oradaki incelik şu:
Bizim anladığırmz, ulusal çıkarlanmıza
uygun. tabana yaygın, eşitlikçi, demokra-
tik, üretken, ürettiğini kendi arasında pay-
laşan bir bakış açısından çok, üretime yö-
nelik bir projeksiyon.
Marshali yardımıyla birlikte Türkiye'ye
bir borçlanma süreci geldi. O dönem bıt-
tikten sonra devletçi bir politikanın isten-
diğini ve özeiiikJe de 1974-75 'e kadar ta-
nma de\ Jet desteğııun azımsanmayacak
ölçüde olduğunu görüyoruz. Hatta 1980'e
kadar tanmı destekleme modeli vardı. Ta
kd 1985 sonrası dünyadala küreselleşme rüz-
gân Türkiye'yi de doğal olarak içine ala-
na dek.
Derken bu belli bir noktaya geldi ve düğ-
meye basıJmış gibi Türkiye'yi açık birpa-
zar olarak görme politikalan uygulamaya
konuldu. Yanı bu neo-liberal politikalann
damgasıru vurduğu bir süreç oldu. 24 Ocak,
1980 tarihi zaten demin de söylediğim gi-
bi son derece olumsuz bir sürecin bir baş-
langıcı olarak değerlendırilebilir. O kadar
da bilinçli yapılmıştır ki başlangıcı olarak
tanmda desteklemelenn kaldınlmasını ve
devletın tanmdan desteğini çekmesını, ta-
nma dayalı KİT'lerin zamana yayılarak
bir bir ortadan kaldınlmasını görüyoruz.
- Bütün bunlar da ozelleştirme adı al-
tında yapılmadı mı?
YETKİN - Evet. öyle oldu. Özelleştır-
me doğru mudur. değil midir tartışmasına
girmek istemiyorum. Üstelik ben bu ola-
ya siyah ya da beyaz olarak da bakrruyo-
nım. Eğer söz konusu bir kuruluş üretken-
se, zarar etmiyorsa, insanlara istihdam sağ-
lıyorsa ve ulusal çıkarlara da uygunsa ille
de özelleştirmek zorunda değiliz. Ben ola-
ya böyle bakanm. Amabuişlerbilerekya-
pılrruştır.
Özelleştirme Idaresi bilerek kurulmuş-
tur. BunlarOzelleştirme tdaresi'nebağlan-
mıştır. BunJar "ekonomiveyük" adı altın-
da ozelleştirme kapsamına alınmıştır. Ama
bunlar yok pahasına talana açılmıştır. Bu
durumu özellikle tanmda çok bilinçli gö-
rüyoruz. Tanm sektöründe kademe kade-
me gidildı ve kanser gibi bütün tanma bu
yayıldı. Şimdi Türkiye tanmırun, kanser-
li bir hastanın ölümü beklenir gibi sonu-
nun gelmesi beklenıyor.
- Peki, bundaki amaç ne olabilir?
YETKİN - Amaç çok açık. Teslim almak.
Türkiye Ortadoğu'nun en cazip pazan.
Ama bir koşul vardı. Bu pazara girmek
için Türkiye'nin bir sömürge, bir açık pa-
zar olması ve üretmemesi gerekiyordu.
Böyle bir süreç tabii ki sancılı geçti. Ta-
nm sektörü ne olursa olsun siyasi iktidar-
lann oy potansiyeli. Hep seçimlerden ön-
ce zaman zaman taban fiyatlan arttırdılar,
ne olur ne olmaz diye. Açık açık üretici-
nin ağzına bir parmak bal çaldılar.
- Hep, Türkiye tarım ürünleri üretimi
bakımından kendikendineyetenyedi ül-
keden bir tanesidir, denir. Böyle bir slo-
gan üretilip de niye tamamıyla tersi dav-
ranüıyor?
İpln çekildlğl tarlh: 2a Ocak
YETKİN - Türkiye kendi kendine yeten
bir ülke gibi. 1950'li yıllara kadar gerçek-
ten Türkiye tanm üretımı bakımından ken-
di kendine yeten ender ülkelerden birisıy-
di. Ondan sonra yine de kendi kendine ye-
ten birdurumu vardı. Ama Türkiye'nin üre-
tımden uzaklaştınldığı, üretimden vazge-
çirildiği, ashnda ipinin çekildiği tarih 24
Ocak kararlanyla olmuştur. Yani bu Tür-
kiye için milattır. Piyasa ekonomisi adı al-
tında uygulanan bir politikadır bu.
"Devtetçilikolur mu?" dediler. Ayda mı
yaşıyoruz? Artı dediler ki:
"Devletüretir mi? Devlet çalışn- mı? Dev-
let buğday satar mı? Devlet faaüvet göste-
rir mi?"
Böyle söyleye söyleye bunlar sadece bir
iktidann söylemi gibi algılandı. Ama iş
hiç öyle değildi. Bu, uluslararası sermaye-
nin Türkiye üzerinde oynadığı oyunun bir
parçasıdır.
- Peki, Türkiyepazannı elegeçirmeyi
başardılar mı?
YETKİN - Bana göre tamamıyla başar-
dılar. Türkiye şu anda üreten ve ürettiğini
kendi iç pazannda değerlendiren, ürettiği-
ni tanmsal sanayiye aktanp işleyen ve dün-
yaya açılan bir pencere değil artık. Hatta
rakam da vereyim:
Türkiye 16-17 yıldır üretimden vazge-
çirilmiştir. Şu anda çiftçi, üretici, köylü
tarlada değil, artık kahvede; ölümü bekler
gibi oturuyor.
-Peki Tariş, Çukobirlik, Fiskobirlikgi-
bi kuruluşlar neyapıyor?
YETKİN - Bakın, destekler kaldınldı;
taban fiyatlar açıklanmaz oldu. Bu söyle-
diklerinizin hepsi tanm satış kooperatifle-
ridir. Devlet bunlan desteklemekten vaz-
geçti. "Bunlar zarar edrvDr" denildi. Za-
ten bu polıtıkalarla bu kuruluşlara devre dı-
şı kalmalan için zarar ettirildi.
Dendi ki:
"Bunlar kendi ayaklan üzerinde dur-
sun."
lyi de, sen onun öz kaynağını destekle-
mezsen, ya da bir aylık çocuğu sokağa bı-
rakırsan o yaşayabilir mi? Bu kuruluşlan
borcuyla harcıyla yapayalnız bıraktılar.
Tanm satış kooperatifleri Türkiye'nin can
damarlandır. Bugün bunlar bir bir kapan-
lıyor. Yeni bir gelişme var; ibretle izliyo-
ruz. Bundan böyle tanm satış kooperatif-
leri alım yapmama noktasına geldiler. Çu-
kobirlik kapatıhna tehlikesiyle karşı kar-
şıya. Tariş'in durumu biraz daha farklı.
Ama o da artık eski güçlü Tariş değil.
Buradaki amaç pazan alma. üretmeme,
çökertme ve teslim alma. Bu amaca vanl-
dı. Bunu başarmak biraz uzun sürdü, ama
sonunda yapıldı.
ürkiye pazan cennet
- BUdiğimiz kadanyla bayağı kâreden
bir kuruluş olan Tekel sizce neden özel-
leştirilir?
YETKİN - Tekel'in özelleştirilruek is-
tenmesini hiç kimse bana apMfotnay Bu,
Merkez Bankası gibi para basan, kâr eden
bir kuruluş. Bu yapılmak isteniyor, çünkü
Türkiye'de sigara ve içki üretiminin yüz-
de 63'ünü hâlâ Tekel elinde tutuyor. Son
derece kârh bir kuruluş. Şimdi uluslarara-
sı sigara tekelleri dünyada ve kendi ülke-
lerinde satış yapamıyorlar. Ama Türkiye
pazan bir cennet. Uluslararası sigara tekel-
İeriyle yerli işbirlikçilerine kim engel? Te-
kel. O zaman Tekel'in ortadan kaldınlma-
sı lazım. Oynanan oyun bu.
- 1980'liyıüarda Thatcher dönemin-
de İngiltere'de iğneden ipliğe herşeyin
özelleştirilmesigibideğilmi?Daha son-
ra tngiltere'de ne biçim yanlışlaryapıl-
dığı ortaya çıkmış ve geri dönülmesiyo-
lunagidilmemiş miydi?
YETKİN - Bir de Türkiye'deki ozelleş-
tirmebildiğiniz ozelleştirmedeğil; talan et-
me, peşkeş çekmeye dayah. Bız bu oyu-
nu özellikle SEK'te gördük. SEK'i alan-
lardaha birinci yılda tesisleri yıknlar ve ora-
lan arsa olarak değerlendirdiler. Bakm,
bunlar bizim ulusal kavnaklanmız. Şu şe-
ker yasasuıa, tütün yasasına baknı. Tütün
yasasının, şeker yasasının altına imza atan-
lann ulusal sevgiden yoksun olduklannı dü-
şünüyorum. Birinsan Türkiye'nin ekono-
misini yönetmekle görevlendiriliyor. Bu
insan belli bir misyonla geliyor. tsim zik-
retmek istemiyorum. Bu Ahmet obnaz da
Mehmet olur. Ama ona yaptınrlar. Yaptır-
dılar da. Bu ülkede başta su. toprak, ma-
kine, mühendis, çalışan, her şey var ve si-
ze ürettirmiyorlar; kota koyuyorlar. "Şeker
pancanüretineyeceksnr dıyor. Niye? Efen-
dim, şekerpancan mahyetı çok yîiksek. O
zaman yeniden düzenle bunu, kabul. Ne-
den üretimini durduruyorsun ki? Bugün
şeker yasasında yüzde 15 pay yapay tatlan-
dıncalara ait. Bu açık biçimde işgaldir.
f Trüne destek verilsin
U -İyideyapaytatiandmcılarm insan sağ-
hğınaçokzararlı olduğu, ölümlereyolaç-
tığı, klinik bulgularla onlarca yıldır or-
taya çıkarılmıs durumda değil mi?
YETKİN - Bunu dünyaâlem biliyor. Bir
de işin ilginç yanı, Türkiye'nin mısır açı-
ğı olduğu. Biz yurtdışmdan mısır ithal edi-
yonız. Onu da tatlandıncıda kullandmyo-
ruz. Bu kadar çarpık birdüzen. Bugün ra-
kamlarlaortada. Türkiye, tanmını en azdes-
tekleyen bir ülke konumuna geldi. Bugün
ABD kendi çiftçisini destekhyor. AB ül-
keleri destekliyor.
- Peki, bunda amaç ne olabilir?
YETKİN - Çiftçiyi tarladan uzaklaştınp
ürettirmemeye yöneltmek. Eğer çiftçiye
destek vermek istiyorsanız üreten insana
ürün bazında verin. Ürüne destek verin.
Örneğin ürün başına prim ödeyin. Prim
sistemi Ege'de. Tariş'te çok güzel uygula-
nan bir modeldir. Biz tanmcılar olarak bu-
nu savunuruz. Bakın, uygulanan politika-
lann sonuçlan bir günde değil, yıllar son-
ra ortaya çıkar. Ne oldu? Türkiye kendi
kendine yetenbirülkeyken şimdi değil. Bu
yıl kuraklık oldu; tahıl üretimi 16 milyon
tona düştü. Bakar mısuuz? Tam iç tüketi-
me yönelik bir dengede duruyor. Toprak
Mahsulleri Ofısi'nin piyasayı düzenleme-
si lazım. Ama IMF, "Neip»ar?DevteCbııf-
d ^ ahr mı?" deyince onu da kenara çek-
mişiz. Bugün Türkiye'de yetecek kadar
buğday var. ama TMO'üun değil, tüccann
deposunda... Şimdi, fıyaü yükseltecekler.
Fiyaü aşağı çekecekmekanizmayı TMO dü-
zenler. Ama TMO yok.
-Peki, şimdipiyasayı düzenlemek için
neyapılacak?
YETKİN - Belki de TMO fiyatlan dü-
şürmek için çok ciddi ithalat yapmak zo-
rundakalacak. Geçen yü TMO piyasayı dü-
zenlemek için 300 bin ton buğday ithal et-
ti.
Bakın, pamuk üretiminde dünyada üçün-
cü ülkeyken Türkiye geçen yıl 500 küsur
milyon dolarlık pamuk ithal etti. Böyle bir
şey olabilir mi?
Ya fmdık?.. Aklun ahıuyor.
Hepsi yalan
- Türkiye Uluslararası Fmdık Borsa-
sı'nda birinci üretici ülke durumunda.
Ama paralar nereye gidiyor?
YETKİN - Dünyafindıküretiminin yüz-
de 71 "i Türkiye'ye ait. Ama fiyat Ham-
burg'da belirleniyor. Bu yıl kuraklık findı-
ğı vurdu. Ürün fazlası da yok. Hep, "Niye
yüksek fiyat alalım? Ürün fazlası var" de-
nir. Yalan, hepsi yalan. Dediğım gibi bu yıl
kuraklık vardı. Urün fazlalığı dıye bir şey
deyok. Olay şöyle gelişti:
Bunlar daha üretim olmadan üretimin
fazla olacağını ve dolann yükseleceğini he-
sap etmişler. O günkü kurdan ve ürün faz-
lası mantığıyla bunlar findığı zaten satmış-
lar. .Ama kuraklık olup üretim azahyor mu?
Dolar da düşünce bunlar ayazda kaldı. Alal
almayacak yöntemlerle üreticiyi baskı alhn-
da tuttular. Bunlardan ihracatçıyı kastedi-
yonım.
Fındığın pazan benim. Fiyatı ben belır-
lerim. Para kazanmanın tam zamanı değil
mi? Hayır. Hiçbir şey yapılmıyor.
- Peki, bundan kim kâr ediyor?
YETKİN - Alivre, yani hayali fıyatla sa-
tış yaparak kâr eden laıruluşlar. Uluslara-
rası kuruluşlar ve yerli işbirlikçileri Türki-
ye'nin ulusal çıkarlanna darbe \urdular. Bu
utanç verici bir dunımdur. Biz teslim alm-
mışız ve sanki bunu hissetmiyoruz.
Her şeyı ahp götürüyorlar artık.
Çlftçl namuslu Insandır
- Bu durum nereye varacak?
YETKİN - Bir ulusun egemenliği, ulusal
bağımsızlığı kendi kendine yeterlilığiyle
ölçülür. Bir ülkenin gıda güvenliği ve ye-
terlilıği yoksa siz o ülkenin bağımsızlığnı-
dan söz edemezsıniz. Başka bir ülkeden
borcu da eğer paranız varsa alırsınız. Bor-
cunuz varsa da hiç kımse size ıtibar etmez.
Bakın sözünü ertiğımiz bu politikalar hiç
kimseye hayretmedi; hiç kimseyi düzlüğe
çikarmadı. Arjantin'de, Meksika'da Mec-
lis'ı bastılar.
Bakın, biz AB'ye tam üye olmadan Güm-
rük Birliği Anlaşması'na imza atan tek ül-
ke>iz. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye'nin
bundan kaybı 72 milyar dolar. Ayıpfır, in-
sanda utanma olur.
Baska ülke cökerdi
- Sizce izlenen bupolitikalar kimiya da
fdmleri mutlu etti?
YETKİN - Halkı mutlu etmediği çok
açık. Bundan kazançlı çıkanlar bu işlerden
kâr edenler ve Türkiye'yi çökme noktası-
na getirenler.
O tarihten bugüne kadar bu politikalar
uygulana uygulana geldi. Başka bir ülke
olsa daha erken çökerdi. Ama bizim insa-
nımız üretime yatkındır. Yapabileceği baş-
ka bir şey de yok zaten.
Ama çok kötü bir noktaya doğru gitmek
üzereyiz. Görüyoruz, kırsaldan sık sık göç-
ler, sosyal patlamalar, boşanmalar, intihar-
lar. sosyal dengesizlikler, yapısal bozuk-
luklar artıyor. Böylece tükenişe doğru gi-
den bir süreci yaşıyoruz.
Aslında tablo bu ve ınsanlar bunu bih'yor-
lar. "tmkânbu kadar. DCTİetbunuyaparnH?"
deniyor. Olay bu değil kı...
Bakın, çiftçi namuslu insandır; borcuna
sadıktır. Bütün bu bitmış hale rağmen git-
tiler, borcun >Tizde 10'unu ödediler. Bir sey-
leryapmak istiyorlar. Ama görünmeyen bi-
rileri dediyorki:
"Yapmâ"
Ne yapsın bu çiftçi? Başka bir ülkeye mi
gitsin?
IMF lle antaşma
- Peki, bupolitikalar daha ne kadar sü-
rer, sizce?
YETKİN - Daha epeyce süreceğe benzer.
Bupohtikalann sünnesi sonucunda daha biz
bir yıl sıkıntı çekeceğiz. Çünkü IMF'yle
anlaşma 2005'e kadar sürecek.
- Çözüm nedir, sizce?
YETKİN - "Kendi ayaklanmm üzerinde
durmak istrvorum. Uusal çıkarianma uy-
gun tarzdayaşamak ve üretmekistiyoruın"
diyen ulusal bir blokla, "Hayır, hiç de önem-
li degiLGerekirseyıabancılardaTürkheden
toprak ahr, işgal de eder: üretir. Canım, ne
saİancası var? Üretmesek de olur. Önemli
mi?" diyenler arasında büyük bir kavga ve-
rilıyor. Mücadelemn adını böyle koymak
lazım. Bu ülke Kurtuluş Savaşı'nı veren in-
sanJann ülkesi. Bız Atatürk'ün çocuklan-
yız. Belki şimdi zayıf, kaybetmiş gibi gö-
rünebiliriz. Ama üUce sevgimizle, içtenliği-
mizle. bize öğretilenlerle, çalışma azmi-
mizle kurtuluşu gerçekleştirebileceğimize
inanıyorum.