27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA lVlJ.LiJ. LJJK. kulturtacumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKEV Kumbara 75yaşmdaOsmanlı'dan günümüze kalan saat kulele- rinın 72 tanesi ülkemiz sınırlan içindedir. Ne yazık kı, 20 tanesınin yerinde yeller esiyor. Osmanlı Imparatorluğu'nun mirasj olan ama sınırlannuz dışında kalan saat kulelerinin sa- yısıda 72'dirf Iş Bankası, Ankara'nın Ulus ve Kızılay meydanlanna reklam panolan dıkmek ister. Bu amaçla, dönemin Valisi Nevzat Tando- ğan a başvuruldugunda, takvim yapraklann- da 193 ] yılı okunmaktadır. Tandoğan, üstlerine birer saat kadranının konulması şartıyla panolara izin verir. Hazır- lanan örnek, banka yöneticilen tarafindan öylesıne beğenılir kı, tek ayaklı saat panolar- dan Istanbul'un Taksim, Beyazıt ve Kadıköy meydanlarına da dikilmesıne karar verilir. Izmir. Bursa. Adana ve Erzurum kentleri de sıralannı bekJemektedir. Saatli kumbara panolan îş Bankası yönetıcilerinin meydanlara koy- mak istedıği reklam panolan, kullanıma ye- ni sunulan kumbara biçimındeydi Yani bız- ler, kent tnobilyalanna güzel bir örnek oluş- turan saatli kumbara panolannı Ankara Va- lisi Nevzat Tandoğan'a borçluyuz! Aynı yıl, kentlen yalnızca saatli panolar degil, yüzlerce bank da süsler. Dinlenmek için yaklaşanlar. bankın üstüne yazılı bir so- ruyla karşılaşırlar: "Niçin sizin de bir kum- baranız olmasın?" Türkiye'de ılk kumbarayı Iş Bankası sunar müşterilerine. 18 Eylül 1928 tanhlı Milliyet gazetesinde şu habere yer verilir: "Iş Ban- kası çok faideli bir harekete geçmiştir. Ai- leler arasında tasamıf fikrini tenmiye için bilbassa çocuklarımızı tasarrufa alıştır- mak maksadıyla banka tarafindan çok hoş bir vasıtaya nıiiracaat edilmiştir. Bu vasıta da resmini gördüğünüz zarif kutu- dur. Her halde her aile babası bu kutudan bir tane alırsa çocuğunu sevindirmiş ola- caktır. Bu kutu, içersine atılan paranın çı- karılmasına imkân olmayacak surette ya- pılmış mükemmel bir kumbaradır." Burada itiraf etmeliyım; annesının cımbı- zıyla kumbaranın delığınden rahatlıkla para çekmeyı başarmış çocuklardan biriyim! Içı para dolu bir kumbara, veznedar tarafin- dan açılmak üzere bir Iş Bankası şubesine ilk kez, Biga Mebusu Şükrii Bey'in oğlu tarafin- dan götürülür. Süha adlı bu çocuğun hesabına kaç kuruş yattı bilinmez ama.. o günden sonra kumbara. bozuk paralan yutan bir canavara dö- nüşür. Çocuklar, misafirlerin elını öpmek için, gündüz vaktı kendılerine yasak olan salona bir- kaç kuruş koparmak umuduyla kumbaralany- la girerken, annelerinın çantalanndaki bozuk- luklan da bazen hiç sormadan kumbaraya at- maya başlarlar! Kumbaradan oyuncağa Ambarlan, ıssız adalarda bulunan define sandıklannın altınlanyla doldukça ağırlaşan bırdüş gemisidir her kumbara. Deliklerinden ıçeri artık para girmez olunca, yolu tutulur bankanın. Çocuğun gönlünde oyuncakçı dükkânımn vitrinınde gördüğü bır oyuncak yatar. Ama, eve genellıkle veznedann verdi- gı küçük bır hesap cüzdanıyla dönülür. Ço- İKİKÜLTÜRE UZAKLARDANBAKIŞBÖLÜMÜNDE AlmanyaUan üç Türk Altın PortakaVda cuk, batan düş gemisinin yorgun, kırgın, tay- falan tarafindan ihanete uğramış kaptanı gi- bidir. Sahi, annelerin banka dönüşü avutmak amacıyla çocuklanna söylediği "Damlaya damlaya göl olur" atasözündeki gölde, kaç oyuncak düşü boğulmuştur? I950'li yıllarda kumbaralann şekillen değişmeye başlar. Zıraat Bankası 1952'de radyolu kumbarayı çıkanr. Bunu iki yıl sonra saatli kumbara takip eder. O yıllar- da kumbara çocuklar kadar yetişkinlerin de gözdesidir. İhap Hulusi'nın çizdiği kumbara reklamlannda "baba'Mar, hatta "dede"ler çarpar göze. Çocuklann düşlerini hapseden kumbaralar, birer oyuncağa dönüşür zaman içinde. Kum- baranın metali sanki, her bozuk parayla bı- raz daha artan çocuk düşünun sıcaldığına da- yanamamış ve eriyerek hayallerdekı oyunca- ^ ğın şeklini almıştır. Ray Bank, lokomotif şek- linde kumbara çıkanr... Halk Bankası'nın kumbaralanysa antika otomobıl şeklindedir. Dış Bank'ın sallanan atı ve otobüsü var bir de... Ve tabii, Zıraat Bankası'nın TIR kam- yonu! Pamukbank'ın fil kumbarasını da unutmamahyız. Yapı Kredi Bankası, 1 978'de "Oyun Bah- çesi" adı altında kumbaralar üretir. Fil, aslan, köpek, deve, tavşan ve leylek şeklındeki oyuncak kumbaralann en befirgın özelliği, ötekilerinin aksine kartondan oluşlanydı. Ne dersiniz, Nuh'un Gemisi de bır kumbara de- ğıl miydi? Yalnızca kaleciler memmun Kumbara var mı şiırimizde? Aklıma "Ala- cak" adlı şu şiirimden başkası gelmiyor. Yol kenarlanndaki yağmur tnazgallannı kumbara sanıp harçlığımı atardım bu yüzden en çok denizden alacakJıyım 1986 yılının Aralık ayında askerliğe başladı- ğım, Personel Yedek Subay Okulu Haliç'in kı- yısındaki Hasköy semtindeydi. Osmanlı döne- mınden kalma okul binası, donanmanın ihtıya- cı olan humbaralan üreten bır fabrikaydı. Hum- bara, günümûzde artık kullanılmayan bir silah- tır. Gülle şeklinde olan humbaranın içi metal parçacıklanyla doludur. Topla fırlatılan hum- bara, düştüğü yerde parçalanır ve etrafa birer mermı gıbi dağılan parçacıklar ınsanlann ölü- müne yol açar. Savaşlann altında ekonomik çıkarlann yat- tığını günümûzde artık çocuklar dahı bilıyor. Kumbara, bu gerçeğin habercisiydı aslında. Çünkü, içmi bozuk paralarla doldurduğumuz "kumbara" sözcüğünün kökenı. bır silah olan "humbara"dan gelmektedir. Kumbara eski parlak günlenni yitirdi, unu- tuldu çoktan... Bilgisayar, oyuncaklannı el- lerinden aldı çocuklann. 2003 yılında, bır Iş Bankası kumbarası, 15 milyon Jira ederinde bozuk para alıyor içine. Bu parayla da, yüz- lerce insanın öldürüldüğü bir bilgisayar oyu- nu satın alınamıyor! Memnun olan yok mu? Var elbet: Kaleciler. Hiç kimse gol sonrasında "Kumbara ka- leci" diye bagırmıyor! Kfiltür Servisi - 40. Antalya AJtın Portakal Film Festivali'nde. 'İki Kfiltfire L'zakJardan Bakış' başlığı altında, Almanya'da yaşayan ve orada film çeken Türk yönetmenlerden Neco Çelik'in 'Alltag', Fatih Akın'ın 'Temmuz'da' ve Yüksel Yavuz'un 'Küçük ÖzgörlükJer' filmleri ücretsiz olarak gösterilecek. Almanya doğumlu genç Türk yönetmenlerden Neco Çelik'in ilk filmi olan 'Alltag', Almanya'nın küçük Istanbul'u olarak tanımlanan Berlin'in Kreuzberg bölgesinde geçıyor. Bır Türk kızına âşık olan, -bın Alman dığerı Türk- iki gencın yaşadıkJan rekabetı anlatan filmde; Neco Çelik'in arkadaşı olan Kreuzbergli gençler rol almış. Alman külrürü yerine îetto Amerikan kültürünü beninısemiş genç Alman- ürk kuşağının, giınümüz .Imanyası'ndaki yaşamlanndan kesitler sunan 'Alltag'; aşkta yaşanan rekabeti, resizlıkten kaynaklanan mücadeleyı ve filmın kahramanlarının bir türlü terk edemedıği Kreuzberg Kavşağı'm anlatıyor. Çelik'i Spike Lee'nın gisine oturtan New York Times'a göre "Alltag bir ilk film olabilir, ancak kesinlikJe bir amatör işi degil". laryonun da Çelık'e aıt olduğu • 40. Antalya Altm Portakal Film Festivali'nde, Neco Çelik'in 'Alltag', Fatih Akın'ın 'Temmuz'da' ve Yüksel Yavuz'un 'Küçük Özgürlükler' filmleri ücretsiz olarak gösterilecek. yapımda Neco Çelik, Florian Panzner, Neelesha Bavora, Kida Ramadan ve Erhan Emre rol alıyor. Festıvalde yanşacak diğer bir yönetmen ıse bugüne kadar 2 kısa metraj, 1 belgesel ve 4 uzun metraj sınema filmıne imza atan Fatih Akın. Ilk uzun metrajlı filmi 'Kısa ve Acısız'ın ardından çektığı masalsı bır havada geçen romantik yol filmi 'Temmuz'da', Alman sinemasının son yıllarda çıkardıgı en keyiflı filmlerden biri olarak kabul görüyor. Almanya'da başlayıp Istanbul Ortaköy'de sonlanan eğlenceli bir yol filmi 'Temmuz'da'. Filmde Bleibtreu, Christiane Paul'un yanı sıra Idil Üner ve Mehmet Kurtuluş rol alıyor. 'Küçük Özgürlükler' Yüksel Yavuz'un ikinci uzun metraj filmi.İlk uzun metraj filmi 'Nisan Çocuklan'nda, gelenekleri ve çağdaş yaşamlan arasında sıkışıp kalan bir Kürt ailesini anlatan Yavuz; 'Küçük Özgürlükler'de, biri Kürt, dığeri Afrikalı ıkı gencın sıradışı dostluğunu beyazperdeye aktanyor. Hamburg'un arka sokaklannda, bir göçmen mahallesı olan Altona'da geçen filmde Çağdaş Bozkurt, Necmettin Çobanoğlu, Leroy Delmar, Sunay Girişken, Nazmi Kirik ve Susanna Rozkosny oynuyor. Tansel Atasagun'un "Şehir Hayaletleri' başlıkh sergisi yann Taksim Sanat Galerisı'nde. Şehrin ah o tanıdıkyüzleri Kültür Servisi - "Çarkla- nn arasında... Hepimiz şeh- rin keşnıekeşi içinde yaşıyo- ruz. Çoğumuzun yaşamı kendi elinde değil. Sistemin çarkları arasında sıkışmış ve onun dayarmalanyla sü- rükleniyoruz. Her gün monoton tempo içinde yaşamımızın sıradan- laşhğını. tam da bizden bek- lendiği gibi yaşama ilişkin farkındaüklannuzı yitirdiği- mizi algılayamıyoruz. At gözlüklerimiz gözümüzde sadece geçip gidiyoruz. Oysa dünya, bizim çevremizde dönmüyor. Güzel tarafları olduğu kadar rahatsızlıklan da banndmyor." Tansel Atasagun yann Taksim Sanat Merkezı'nde açacağı 'Şehir HayaletJeri' başlıkh fotoğraf sergısinin te- masını bu sözlerle anlatıyor. 29 Eylül'e dek görülebilecek sergıde Taksim Sanat Merke- zı'nde sokakJarda yaşayan ço- cukJann yaşamlanna farklı bır açıdan bakmayı deniyor. Metinler çocuklann... Sanatçının fotoğraflannda yer alan sokak çocukJan ka- rakterleri tiyatro oyunculan tarafindan canlandınldı. Tan- sef Atasagun, neden sokak ço- cuklannı tiyatroculann can- landırdıfını şöyle açıklıyor: "Çocuklann birebir malze- me olarak kuUanılmasının yanlışlığı ortadadır. Bu ça- lışma yapılırken amaç, ço- cuklann havatlanna miida- hale etmek değildir. Proje- nin sorunsalı karenin için- dekilerle değil dışındakiler- le ilgilidir ve kendi iç etiğin- den doiayı bu tip konulann üzerinde hassasiyet göster- mektedir." Sergide fotoğraf- lara eşlik eden metinler, so- kak çocuklannın yazdığı pek çok hıkâyeden oluşuyor. Bu sergiyi bir proje olarak niteleyen sanatçıya Orhan Cem Çetin ve Özgür Erkek- li danışmanlık yaph. En son Uluslararası Anafilya Fotoğ- raf Yanşmasında (Hollanda) 'Oyununa Geldim Vaşa- mın' ısimli eseri 2002 yılı bi- nncılik ödülüne değer görü- len Atasagun, çalışmalannı biryıldır îstanbul 'da sürdürü- yor. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Ankara'da Hâkimler Kr! Kimi zaman bu ülke asla düze çıkamaz, her şey kötüye gidiyor, hiç ama hiç umut yok diyerek dip- siz kuyulann en dibine çöküyorum... Kimi zaman da bir min/cik k/vılcım, bu ülkede her güçlüğü ye- necek yetenek, birikim, potansiyel ve güç var duygusunu tutuşturuyor ve didişmeye, boğuş- maya, hesaplaşmaya devam diyorum kendi ken- dime... Işte birkaç gün önce o kıvılcım, Ankara'dan gel- di. Danıştay'dan... Baştan başlıyorum: Biliyorsunuz llısu Barajı'nın tehcfit ertiği, sular altında kalacak olan Hasan- keyf'in kurtanlması için yıllardır çeşıtli sivil toplum kuruluşları olsun, bireyler olsun, çeşitli mücade- leler veriyor... ("Ama Başbakan dediydiki..." Du- run hele sıra ona da gelecek...) Insanlar içinden bir insan, sadece yakınmak, eleştirmek, karşı çıkmakla yetinmeyip çare üret- mek üzere harekete geçen bir insan, bir yurttaş, kolları sıvadı. Istanbul Barosu'na bağlı avukat Murat Cano'ydu bu. llısu Barajı projesi konusunda Isviçre şirketler topluluğuyla ımzalanan sözleşmenin iptali iste- miyle yurttaş Murat Cano, Başbakanlığa başvur- du. Başvurusu Başbakanlıkça reddedilince, yurttaş Murat Cano bu kez dava açtı. Bu süreç 1999'da başlamıştı. Diyarbakır Idare Mahkemesi, "salt vatandaş olarak bu davayı açtığı anlaşılan bu kJş/nin", söz konusu işlemle ılgili olarak "dava açmakta men- faatıolmadığr, dolayısıyla "ehliyetlnin bulunma- dığı gerekçesiyle davada ret karan verdi. Karar ta- rihi 20.11.2001. Vatandaş Murat Cano yılmadı. Danıştay'a baş- vurdu. Danıştay karan birkaç gün önce sonuçlandı ve Murat Cano'ya tebliğ edildi. Danıştay, Diyarbakır Idare Mahkemesi'nin kararını bozmuştu. Danıştay 10. Daire, "Çevre, tarihi ve kültürel değerierin korunması, imar uygulamalan gibi ka- mu yarannı yakından ilgilendiren konularda her vatanaşın dava açmakta menfaattnın bulunduğu" gerekçesiyle, Diyarbakır Idare Mahkemesi'nin verdiği ret karannı bozmuştu! "Davacının vatan- daş olarak söz konusu projenin iptalini istemekte menfaatı bulunduğu açık olup, davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen mahkeme kara- nnda hukuka uyarlık bulunmamaktadır," Hele bu gerekçeyi okuduktan sonra içimdeki u- mut daha da büyüdü. Haksız mıyım?! Murat Cano'yu kutladıktan sonra, bir süre ön- ce Başbakan'ın verdiği sözü anımsadım. Hani "Hasankeyf kurtanlacaktır" dedi diye şakşakçı medyamız alkış tutmuştu ya... Sahi siz o söze güvendiniz mi? Bu soruyu Murat Cano'ya da sordum. Başbakan'ın sözüne rağmen, halen Hasankeyf dahil, Dicle Havzası'nda yer alan 214tarihselyer- leşmenin tehdit altında olduğunu belirtiyor. Tehdit altında, çünkü llısu projesiyle konusun- da yabancı şirketler topluluğuyla imzalanan kont- rat fesh edilmemiştir. ABD, Almanya, Fransa, Avusturya ve Isviçre, konsorsiyumndan çekilme- di. Çünkü, daha önce alınan Bakanlar Kurulu Ka- ran hâlâ yürürlükte. Çünkü proje iptal edilmemiştir. "Doğrusu, her yurttaş gibi devletimi yöneten Başbakan'ın sözüne inanmak ve güvenmek iste- rim. Ne var ki belirttiğim yasal ve fiili durum kar- şısında bu sözü endişeyle karşılıyorum" diyor Mu- rat Cano. Ve şöyle ekliyor: "Güvenilir karan, Hasankeyf'in kurtulabileceği umudunu, Danıştay 10. Dairesi verdi." Evet aynen böyle. Murat Cano aynca tüm yurrtaşların çevre, tari- hi ve kültürel değerierin korunması, imar konula- rında dava açma hakkına sahip olduklarını bilme- lerini ve haklarını korumalarını istiyor. Son sözü ise "Evet, Ankara 'da hâkimler var!" (Ben de aldım başlığa koydum.) Tehdit altındaki Hasankeyf ve nice tarihsel yer- leşmeyi kurtarma süreci devam ediyor. Lafla de- ğil. Hakvehukukmücadelesiyle... Herzamankin- den biraz daha çok umutla üstelik... e-posta: zeynep »zeyneporal.com Faks:0 212 25716 50 Keira,fldnien'laaynı fflmde • Kültür Servisi - Ülkemizde de 31 Ekim'de vızyona gırecek olan 'Pirates of the Çaribbean / Karayip Korsanlan' filminin yıldızı Keira Knightley 'The Jacket' filminde ünlü aktör Adrien Brody ıle başrol oynamak için görüşmelerini sürdürüyor. Brody çekimlerine ocak ayında tngiltere'de başlanacak olan filmde cınayet suçundan hapse atılmış bir askeri canlandınyor. Akıl hastanesindeki tedavisi sırasında Brody'nin canJandırdığı karakterin zaman içinde yolculuk yaptığına inandığı ortaya çıkıyor. Bu asker zaman içinde dolaşırken küçükken âşık olduğu kadmı (Knightley) aramaya başlıyor. Keira Knightley'yi son olarak 'Bend It Like Beckham Hayatımın Çalımı Beckham'da futbol tutkunu genç bir kız rolünde izlemiştik. BUGÜN •YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONlTnda saat 16.30'da düzenlenecek olan 'Sanat Dünyamız" panelinin konusu 11 Eylül'iin Işığı Altında Sinema' Konuşmacı: Mehmet Açar, Necati Sönmez. (0 212 473 04 44) •TURKCELL BtNASI'nda saat 15.00'te düzenlenecek 'Win VVenters: Kentlerde' gösterimi çerçevesinde 'Zamanın Akışında' (1976) filmi gösterilecek. (0212 473 04 44) •SAKIP SABANCI ATLI KÖŞK'te düzenlenen 'Kahyaltıda Caz' etkınliğinin konuklan Turan Ünalp, Kerem Görsev ve Volkan Hürsever olacak. Aynca DJ olarak Atilla Dorsay katılacak. (0 216 454 15 55) •BEYOĞLL SİNEMASI'nda 'AUm Şerif Onaran' anısına düzenJenen film gösterimleri kapsamında 11.30, 14.00, 16.30, 19.00 ve 2I.30'de Adrian Lyne'ın 'Sadakatsiz' filmi gösterilecek. (0 212 251 32 40) .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle