22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4- CUMHURİYET 13 EYLÜL 2003 CUMARTESİ SOYLEŞI CUMARTESİIstifa eden Şiriıı, AKP yönetiıııiııiıı ıııilletvekillermi 'figüran' gibi gördüğünü söyledi: Parti içindedemokrasi değil lider sultası varLEVLA TAVŞANOĞUJ Partisinden ıstifa eden AKP mil- letvekili Emin Şirin, ö>nceki gün ga- zetemizi ayaret ederek okuyacağı- nız bu zehır zemberek açıklamayı yaptı. Partınin bugüntü yönetiminin AKP'nin kuruluş felsefesi ve ilkele- riyle tamamen ters düştüğünü ifade ederek "Psrthi bugün ben temsil etfi- yorum" dedı. Emin Şirin, aynca AKP hüküme- tinin Türkıye 'yi çok kötü bir yola sü- rüklediğinı söyleyerekc suçladı. Baş- bakan RecepTayyip Endoğan'la Nec- metân Erbakan ı kıyaslarken, "Keş- ke onun nezaket ve terfoiyesinden bir şeyleralmışolsaydı'' dedi.AKPyö- neticilerinın takıyye yaptıklanna da dikkati çeken Şirin, parti içinde de- mokrasi değil, sadece lider sultası olduğu eleştirisini de getirdi. Emin Şirin'le konuşmamız soru- lu-yanıth şöyle gelişti : - AKP siziıı için "yoksulluklar ve yoisuziuklaruı üzerinc giden parti" îdi Ama şimdi AKP'den koptunuz. Neden? 'Polttbüroglbl' E\dN ŞİRİN- AK Parti ne diye kuruldu? "'Lider sultasına karşı par- ti içi demokrasi" dendi. Gülmeyin, niye gülüyorsunıız? Öcinci olarak, "YoksuDukla ve yol- suzlukla mücadele edeceğim" diye kuruldu. Ben bunlann hiçbirisinin doğru dürüst yürümediğini gördüm. Yazıyla defalarca bunlan hatırlatnm. Ama hiçbirinin yapılmadıgını, yapıl- maya nıyet olsa bile ya becerileme- diğini ya da ciddi bir niyet olmadığı- nı gördüğüm için de bu partiyle de- vam etmenin anlamsızhğını anlaya- rak aynldım. Bırakın parti içi demokrasinin ça- hştınlmasuu, partinin îist yönetimin- de bulunan ve bir "poHtbüro" gibi hareket etmeye başlayan mantalite milletvekillerinin bir kısmını ya figü- ran olarak görüyor ya da bir dert ola- rak görüyor Size şöyle bir örnek vereyim: Hiç- bir fikrimız dikkate alınmadığı gibi aşağı yukan 200 küsur milletvekiliy- le, parti yönetimi, daha doğrusu Ge- nel Başkan Erdoğan seçimden sonra hiçbir kez bile görüşme veya konuş- ma ihtiyacı hissetmedi. Partiden ayrılma... -Hicmi? ŞİRİN - Sıfir... Şaşırmayın, öyle... Bu üç konuda netice alınmayacağı- m, bu ekonomik programla doğru dü- rüst bir ekonomik katkınmanın ola- mayacağını da gördükten sonra o par- tide devam etmenin anlarru kalmamış- tı. Oy verilip seçilen AK Partinin mantalitesini ben temsil ediyorum. Bugünkü yönetim halkın oy verdiği AK Parti'yi temsil etmiyor. -Seçimlerdenönce "DemokratPar- ti ruhu yeniden canlandı" biçiminde AKPiçin bir slogan geöştirilmişti. De- mokrat Parti ruhunun canlandığı inancı içinde mi bunca insan AKP'ye oyverdi? ŞİRİN - Tabii, ben de o parçanın içindeyım. Bugünlerde gazetelerde sadece orduyu rencıde edecek biçim- de tefrika edilen 28 Şubat süreci bir askeri müdahale gibi görüldüğünden bu dönemi tek parti döneminin son günleri gibi değerlendirip 1950'ler- deki Demokrat Parti ruhu sanarak bu partiye gelen insanlann arasındayım. Nitekim, o günlerdeki söylemler de zaten oydu. Ben söylemlerde bir eksüdik bulmuyorum. Partinin prog- ramında, kuruluş felsefesinde, eylem planlarında en ufak bir eksiklik bul- muyorum. Ama bugünkü parti. o za- man oy verilen parti değil. O gün gerçekten Demokrat Par- ti'ye yöneliş gibi bir yöneliş vardı. Ama bundan sonraki seçimde halkın yine aldanıp aldanmayacağım hep birlikte göreceğiz. Lobilerden destek... -Acaba ABDyönetimi debenzer bir yanılgıya mı düştü? Onlara da gözbağ- ahk mı yapıkfa? ŞtRİN - Bu-aknı ABD'yi, her de- mokratik ülke AK Parti'nin kuruluş Erdoğan çıkıyor ve diyor ki: "Başörtüsü benim için öncelikli konu değildir." Bundaki samimiyete kim inanır? Hiç kimse inanmaz. "Şimdi zamanı değil," dediği zaman endişeler daha da artıyor. Milletin aklına hemen şu geliyor: "Demek ki kuvvetlendiği zaman uzlaşma arayacağına cebren bazı şeyleri yapmaya kalkacak." AKP üst yönetiminin, milletvekillerinin hiçbir fikrini dikkate almadığına dikkat çeken Emin Şirin şöyle konuştu: "Aşağı yukan 200 küsur milletvekiliyle, parti yönetimi, daha doğrusu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan seçimden sonra hiç bir kez bile görüşme veya konuşma ihtiyacı hissetmedi." 'Erdoğan kin tutuyof -Erbakan veErdoğan'ıbir- birhie kıyaslarsanız ortaya na- sıl bir sonuç çıkar? ŞİRİN - Bir kere Erdoğan çok daha yakışıkh, çok daha karizmatik. Erbakan Erdo- ğan'la bu konuda yanşamaz. Kendi deyimiyle Kasımpaşa kabadayısı. Yürüyüşü daha bir tumturaklı. tkincisi, espri ve zekâ bakı- mından Erbakan'ı tenzih ede- rek şahsen çok daha üstün bu- lurum. Nezaket açısından da karşılaştırmayı bile zul adde- diyorum. Sayın Erdoğan, Er- bakan'ın yanında bu kadar uzun süre kalmıştır da keşke Erbakan'ın nezaketi ve terbi- yesinden bazı şeyler almış ol- saydı. Ortak taraflanru da söy- leyeyim. tkisi de çok çalışkan, ıkisi de çok dindar. Yalnız Er- doğan eskiden yapılanlan hiç unutmuyor ve şahsi mesele haline getıriyor. Mağrurluğu daha ön plan- da. Buna karşıhk Erbakan'ın daha fazla tolerans ve nezaket sahibi ol- duğunu düşünüyorum. Irak'a asker gönderme -Sz Tiirk askerinin Irak'a ginne- sine neden karşısmız? ŞİRİN- Şartlara bağlı... .ABD'nin kontrolünde olmamak kaydı ıle ulus- lararası camianın kabu] etrığı bir plan olursa anayasal düzen başta olmak üzere, hukuki ve idari bir Irak yapılandırmasını ortaya koya- caksa ve bu planı hayata geçirmek için ABD yerine uluslararası bir Emin Şirin: Erdoğan, Erbakan'uı yanında bu kadar uzun süre kaldı da keşke Erbakan'uı nezaketi ve terbiyesinden baa şeyter almış olsaydu. güç Irak'a gidecekse böyle bir gü- cün içinde Türkiye lider olarak bu- lunur. Aksı takdirde ABD'nin ya- runa ya da yerine meçhul ve meş- kuk bir ABD planını uygulamak üzere Türk askeri oraya gidemez. - Erdoğan sizin istifanızj duyun- ca, "Çok iyi oUhı" demiş. Buna ne diyorsunuz? ŞİRİN - Çok iyi oldu da ondan ol- du, herhalde. Ya bunu bir kız- gınhkla söyledi. ki bir başba- kana yakışmaz, ya da gerçek- ten memnun oldu. O zaman da benim haklı olduğum orta- ya çıkar. Partinin ne kadar otoriter, ne kadar monolitik bir yapırun içine gırdiğıni ve Erdoğan"ın, kendisıne partinin ana sözleş- mesini, programını. meydan- da verdiği sözlen ve kendisi- ne demokrasiyi hatırlatan bir insana ne kadar tahammül ede- mediğüıi gösteriyor. . -AKP'decemaatilişkisimi, yoksa demokratik bir ilişki mi var? ŞİRİN - Partinin içinde mı? -Evet» ŞİRİN - Leyla Hanım. ben deminden beri ne anlatıyorum? - AKP hükünıetinin ekono- mi politikasL, bir önceki hükü- metten farklı mı? ŞİRİN - Bu. daha iyi icra edilen bir Kemal Deniş programı. - Yoksa Ali Babacan Derviş'in ye- tiştirnıesi mi? ŞİRİN -Ali Babacan'ın onun ye- tıştirmesi olduğunu sanmıyorum, ama Ali Babacan ve ekibi ya da bi- zim bugünkü ekonomi kurmaylan Kemal Derviş'le mutabık kalınan IMF-Dünya Bankası programını, hem tek parti hükümeti olmalan hem de TBMM'de büyük bir güce sahip olmalan nedeniyle Kemal Deniş'ten fevkalade daha sıkı ve iyi bir biçimde icra edıyorlar. Hükümetin bugün uyguladığı ekonomik politika bırebir budur. felsefesini, oradaki demokratikleş- me ve hukuk devleti arayışını mu- hakkak ki destekler. CHnton döne- mindeki ABD'nin Türkiye'ye bakı- şı ve Clinton'ın Meclis'te yaptığı ko- nuşma bence tarihı bir konuşmadır. O konuşmada Atatürk'ten üç kez söz ermıştir. Osmanlı tmparatorluğu'ndan Ata- türk'ün önderliğiyle modern bir Tür- kiye Cumhuriyeti'nin ortaya çıkışı, la- ik, demokratik, sosyal hukuk devle- rini anayasanın değişmez ilkesi hali- ne getiren ve tslam ülkeleri arasında bütün eksikliklerine rağmen hukuk devleti ve demokrasi konusunda en ilen aşamada bulunan Türkiye, Clın- ton yönetiminin refah devleti, Gü- ney-Kuzey yakınlaşması ve demok- ratikleşme konusunda desteklediği bir ülkeydi. Böyle bir çerçevede ve hele de 28 Şubat süreci sürerken AK Parti'nin söylemleriyle kurulmuş bir partinin desteklenmemesıne inıkân yoktu. Ama bugün ABD'de kimler, Türki- ye'de kimlere destek veriyor? Ona bakın. Bugün bu hükümetin desteği Clin- ton gibi düşünenlerden gelmiyor. Bu- gün bu hükümetin desteği Irak sava- şını sürdürmek ısteyen belirli bir lo- biden geliyor. 'AKP YÖNETIMI TAKıYYECI IZLENIMI VERIYOR' - Sizce AKP takıyyeci mi? ŞİRİN - Bunu yazınızda özellikle behrtmenızi istiyorum. Sızin AKP de- diğiniz partiye ben hâlâ Adalet ve Kal- kınma Partısı AK Parti diyorum. Bu, AK felsefe etrafinda toplanmak is- teyen ve ona oy veren bir tabandı. Bugünkü yönetim takıyyeci ol- masa bile maalesef takıyyeci izleni- mini veriyor. Iki somut örnek vere- ceğim. Başörtüsü konusunu alahm. Recep Tayyip Erdoğan'ın eşı Emine Hanı- mefendi başörtülü. Kızlan baş örtü- lü. Iki gelinleri de başörtülü. Kızla- n ve gelinleri başörtüsü nedeniyle Türkiye'de okuyamıyorlar; o neden- le de eğıtimlerine ABD'de devam ediyorlar. Bu yüzden, Türkiye'den uzak kaldıklan için telefonda ağla- dıklannı duyuyoruz. 'Samimiyetslzlik' , t a Erdoğan çıkıyor ve diyor ki: a Başörtüsü benim için öncehİdi ko- nudeğildir.'1 Şimdi, bundaki samimi- yete kım uıanır? Hiç kımse inanmaz. tnanmıyor da zaten. Erdoğan, "Şim- dizamanı değfl" dediği zaman endi- şeler daha da artıyor. Milletin aklına hemen şu geliyor: "*Demek bu adam daha kımetlen- diğizaman uzlaşma ara>acağma, ceb- ren bazı şe>1eri \ apnıa>a kalkacak." Erdoğan, burada yanlış yapıyor. Başörtüsü öncelikli bır konudur. Bu saklandıkça samimiyetsizlik görün- tüsünü destekler. Ve karşı taraf da bu durumu korkuyla izler. - Peld siz bu konuda bir çözüm öne- risi getiriyor musunuz? ŞİRİN - Laik kesimin korkulannı ortadan kaldumak ve onlara güven vermek görevi dindarlanndır. Once- likle iki kesimin de diyaloğa açık ol- malan gerekir. tkinci olarak, laikke- sim dindarlann arasında iyi niyetli- lere anlayışla yaklaşmalıdır. Son olarak, dindarlar arasında ta- kıyye yapmayanlar. laiklerin korku- lannın saçma olmadığını idrak ede- rek bunlan samimiyetle ortadan kal- dıracak adımlan atmalıdu"lar. YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Ege'den Notlar "Türkiye'nin aydınlık yüzüne yolculuklar"\n bi- rinden daha iyımser duygularla döndüm. Şiirle ve müzikle yolculuk bu kez Ege'nin ilçele- rineydi. Selçuk'ta, çok yıllar önceki bir Ege yolculuğun- da, Efes'i gezdikten sonra mola vermiştik. O gün- lerin küçük Ege ilçesi bugün geniş, temiz cadde- leriyte, modern bir kent görünümünde. Selçuk'un kurtuluş kutlamalan, banşçıl bir halk şölenine donüşmüş. Bunda, beldeye pek çok hiz- metler veren genç ve aydın Belediye Başkanı Ve- fa Ülgür'ün kişiliğinın etkisi belirgin. Ama Selçuk'ta beni en çok etkileyen şey, söz- cüğün gerçek anlamıyla kırk yıllık arkadaşım ve yaş- daşım Hasan Öztürk'ün adıyla özdeşleşen kültür ortamı oldu. Onunla tanışıp arkadaş olduğumuzda, Gem- lik'in bir balıkçı köyünden, liseyi henüz bitirmiş bir delikanlıydı. Anımsadığım kadanyla o sırada ede- biyatla ilişkisi, ilerici, aydın bir genç oluşundan da- ha fazla değildi. Bugün o, kimıleri ülkemizin en önemli tiyatrolannca da sahnelenmiş birçok oyu- nun yazandır. Ama bundan daha da önemlisi, yeteneğini, hal- kın içinde ve halkın hizmetine vermiş olması... On yıldır Selçuk'ta yaşamakta olan Hasan öztürk, sa- dece orada değil, başka çevre ilçelerde de bir ti- yatro ateşi yakmış. öğrenciler yetıştirmiş ve yetiş- tirmekte. Dinletimizin yapıldığı Efes Tiyatro Salo- nu'nun duvarfarı, o sırada oynanmakta olan oyun- lanndan birinin, bir çocuk oyununun fotoğraflany- la donatılmıştı. Hasan öztürk örneği, üzerinde ayrıca, önemle durulmaya değer. özellikle tiyatro yazarianmız, tiyatro üzerine dü- şünenler, yazıp çizenler, Selçuk'taki tiyatro olayını mutlaka gidip yerinde görmelıler... • • • Ikinci durağımız Kuşadası'ydı... Kuşadası'ndaki kentleşme olgusu tartışılabilir. Ama bu beldemizin sahip olduğu büyük turizm potansiyeli çok açık. Orada bulunduğumuz kısa sürede, limana, ya- bancı bandıralı, dev büyüklükte yolcu gemilerinin biri gelip biri gitti. Efes Tiyatro Salonu gibi, Kuşadası'ndaki dinle- tinin yapıldığı Ada Sanat Evi de şiir ve müzikse- verlerle dolup taşmıştı. Bunun miman da, hiç kuşkusuz, Sanat Evi'nin sempatik yönetıcileri, her şeyden önce de Kuşa- dası Eğitim Geliştirme Vakfı (KEGEV) Başkanı Ba- yan Gürsel Tonbul'dur. Çevreci bir aydın, seçeneksel tarım alanında uluslararası ödüllerin sahibi birtanmcı veyine ulus- lararası bir turizm kuruluşu olan Diana'nın sahip- lerinden Bayan Tonbul, gerçek bir aydın ve ger- çek bir yurtsever. O da, kendi kişisel yaşamını sadelikle sürdürmek- teyken, yeteneğini ve birikimlerini, yöresinin, ülke- sinin mutluluğunaadamış... • • • Bir sonraki durağımız Torbalı'da, bizi Eğitim- Sen'li öğretmen arkadaşlar karşıladı. Torbalı kurtuluş kutlamalarının yine bır halk şö- leni olarak yapıldığı Çamlık Alanı'ndaki dinletimi- zin öncesinde Eğitim-Sen Torbalı Baş Temsilcisi Mu- zaffer Yıldınmer ve derneğin başkaca yönetici ve üyeleriyle dernek lokalinde yaptığımız söyleşide, ülkemizin değişmez sorunlardenızineTorbalı öze- linde bir çırpıda dalıp çıktık... Ülke genelinden de uzak olmayan Torbalı öze- li, özetle şöyle: Geçen belediye seçimlerinde DSP adayı 4200, CHP adayı 3800 oy almış. Bu toplam 9000 oya kar- şın, DYP adayı 4400 oyla başkan olmuş. (Sayın Er- tan Önver'in sevilen, aydın bir kişi olması ayn bir konu.) öğretmen arkadaşlar, yaklaşan yerel seçimler- de "CHP çatısı altında solun ortak adayı "nın sap- tanması için, "demokratik güç biriiği" adı artında dört toplantı yapıldığını söylediler... Ortak bir aday saptanabılecek mi? Kuşkulu... "CHP çatısı altında" başlığı bana akla yatkın göründü... Ama bu CHP'ye yetecek mi? Başta CHP, ötekı sol. sosyal demokrat vb. par- ti ve kuruluşlar, "demokratik güç biriiği"nir\ sağ- lanması için gereken akıllılığı, kıvraklığı, sağduyu- yu gösterebilecekler mi? Torbalı'da da, ülke genelinde de toplumsal ya- şamımızın en yakıcı, çözümü en acil sorunu kuş- kusuz ki bu... Açık havadaki dinleti güz rüzgânyla birden so- ğuyan havada yapıldı. Buna karşın, yüzlerce izleyici arasında, kucak- lannda uyuyan çocuklarıyla dinleti sonuna kadar yerierinden kımıldamayan genç anneleri unuta- mam... Bir de, her biri çilelerden geçmiş, bilinçli, yiğit, özverili, aynı ölçüde de yalın sade, dost Eğitim-Sen'li öğretmen arkadaşlan... Ege izlenimlerim bitmedi, ama sütunumun sınır- ları burada sona eriyor... ataol b(« cumhuriyet.com.tr. Faks:(0212)513 85 95 BAKIRKÖY 9. ASLİ\T HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLAN 2001'564 Davacı Şermın Ağul vekıli tarafından davalı Necat Ağul aleyhıne mahkememize açılan boşan- ma da\-asının yapılan açık duruşması sonunda; Mahkememızin 30 4.2003 tarihli 2001 564 Esas, 2003 290 Karar sayılı karan ile davanın ka- bulüne, Istanbul ilı, Esenler ılçesı, Namık Kemal Mah. Cilt: 47, Hane 128, BSN: l'de nüfiısa kayıt- lı M. Nıhat ve Melek oğlu 1957 doğumlu Necat Ağul ile Ahmet ve Hafıze kızı 1960 doğumlu Şer- mın Ağul'un MK'nun 134 ! maddesi gereğince BOŞANMALARINA, taraflann müşterek çocuğu 1990 doğumlu Berk Ağul'un velayetinın davacı anneye venlmesine, müşterek çocuk ıle baba ara- sında her ayın 1. ve 3. haftalan cumartesi günü sa- at 10.00, ertesi günü saat 17.00 ve dinı bayramla- nn 2. ve 3 günlen a)Tiı saatler arasında müşterek çocugun davalı baba yanına verilmesı suretiyle aralannda şahsı ılışkı kurulmasına, davacı kendısı içuı tedbır ve yoksulluk nafakası ıle maddi ve ma- nevi tazminat ile müşterek çocuk için tedbir ve iş- tırak nafakası ıstemedığinden bu konuda karar ve- rilmesine yer olmadığına, karar venlmış olup ış bu hüküm adresı meçhul bulunan Necat Ağul'a ilanen teblığ olunur. Basın: 43086
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle