03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2003 CUMA INCELEME Bush yönetiminin 11 Eylül bahanesiyle özgürlüklere karşı giriştiği saldın sınır tanımıyor Demokrasidennekaldı?TÜRKKAYAATAÖV Bu yazı,jet uçaklanrun dünyanın en yüksek yapılarından ikisıyle savaşla- nn yönetildiği Pentagon'un böğrüne fîize gıbı saplandığı 11 Eylül saldın- sının yalnız bır, ama çok önemli bir sonucuyla ılgilidır. Olay kuşkusuz terönst bır eylemdi. hatta tanhin en büyük terönst eylemi. Öte yandan, hemen hiç bilinmeyen bir gerçek şu: ABD yönetimi halkın gü- venlik duygusuyla oynayarak Kong- re'den yeni yasalar geçirdi, Beyaz Sa- ray yönetim emirleriyle gızli cerayan edecek askeri mahkemeler kurdu ve polis hem anayasa, hem insan hakJa- nyla temelde uyuşmayan yönlere sap- tı. Bush yönetımi bu adımJan güven- liğin ve "teröre karşı savaş"ın gereği gibi sunuyor. Bu bağlamda, ünlü Ame- rikan mizahçısıMarkTVvain'in bir sö- zünii anımsatayım: "Gerçek çizmele- rini ayağına henüz geçirmeden yalan dünyanın yansını dolaşır" Bu söz Bush'un günümüz iç ve dış siyasetine pek uyuyor. 11 Eylül olayı ABD'ye, ekonomik bunalıma bir ba- kıma çözüm getıren 1941 'in Pearl Harbor Japon akını benzen, ama on- dan da kapsamlı bulunmaz bır firsat verdi. Hedef içte 1930'larda Başkan F. D. Roosevett'in getirdiği sınırlı dev- letçi uygulamalan yok etmek. giderek 1890'lann sınırsız tekelcı sermaye yıl- Ianna geri dönmektir. 11 Eylül'den sonra yapılanlar içte kişi özgürlükle- rine en ciddi tehlikeleri oluşturuyor. Günümüz Amerikan yönetiminin özgürlüklere bu vesileyle yaptığı sal- dın daha uzun vadeli ve daha tehlike- lidir. Bush'un 29 Ocak tarihJi ünJü ko- nuşması "her bedefi ödemeye hazır" ol- duİdannı ilan ediyor. Bedelı yalnızpa- rasal olarak değil, haklar yönünden sı- radan AmeriJcah ödeyecek, kazancı da sendika örgütlenmesı dahıl, özgürlük- lerin kısıtlanması sonucu tekelci ser- maye cebıne ındırecektir. 13 milyon klşi taklpte Amerika'da 13 milyon kişi polis ta- kibinde. Ilk iki ayda gözaltına alınan ya da ruruklananlann sayısı bini aştı.. Bu birkaç bin kişınin içinde çocuklar da var, yeter ki Ortadoğulu, Müslüman, Arap ısımlı. Asyalı görünümlü olsun- lar. Okkanın altına türbanlı, uzun saç- h-sakallı Sih'ler de gitti, Afrika kö- kenli Amerikalılar ve Hispanikler de. Bunlann arasında "tanık" olması düşünülenler, sığınmacılar ve göç- menler de var. Tümü hapse konuyor. Güvenlik güçleri gereksiz yere silaha ve copa davranıyor, zincir ve elektrik aleti kullanıyor, dövüyor, işkence ya- pıyor, ırza geçme olaylanna göz yu- muyor, hatta baa kadınlan artorma yo- luyla satışa çıkanyor. Polisin kendi arasında bir "sükut yasası" var, yani 'biz gönnedik" tavn. Tek-tük yazı dı- şında medya bu gerçeklere eğilmıyor, çünkü o da Beyaz Saray ve Kongre gi- bi, aynı tekelin güdümünde. Demokrasiden payını almamış bir polis devletinde yer alacak bu olayla- nn bir bölümü hep vardı. Ancak 11 Ey- lül'ü izleyen gelişmeler, yeni yasalar ve kararlar bu gidişı daha kolaylaştır- dı. Örneğin, II Eylül 'den tam sekiz gün sonra Kongre"ye bir yasa tasan- sı sunuldu. Uzun başlığının bsası şu: "ABD \ürtsever YasasT 342 sayfa- lık bu taslak yeterince tartışılmadan, hatta okunmadan kabul edildı. Pevlet içinde devlet Bizde Adalet Bakanı'nın karşıtı olan Başsavcı J. Ashcroft "11 Eylül sakh- nsuun tekrarianması" ile korkutarak hemen geçmesini sağladı.Bu yasanın gümrük kapılannda göçmen denetimi- ni güçlendirmek ya da daha fazla sa- yıda çevirmen istihdam etmek gibi yararlan olabilir. Ancak zaran çok da- ha fazla. "Terorizm'' anlayışı öylesi- ne geniş tutulmuş kı, yönetim üstün- de "basla" kabul edilebilecekherşey sanki teronzmin ta kendisi. Bu yasa güvenlik güçleriyle casus- luk ve karşı-casusluk kuruluşlan ara- sındaki farkı ortadan kaldınyor. Bu farkın yok oluşu çok önemlidir. CIA 1947'de kurulduğundan bu yana dış bağlanhlarla ılgiliydi ve gizli yürüftü- ğü işini bazen dedikodularla sürdürü- yordu. Açık çalışan güvenlik güçle- ri ise suçlanan kişi dahil. herkesin eleş- tirebileceği bilgiyi açık mahkemele- re sunuyordu. Ancak artık CIA. FBI gibi güven- lik güçlerinin topladığı bılgiden de yararlanacak ve sanki bır mahkemejü- risiymiş gibi hareket edecek. öte yan- dan, suçladığı kışiye mahkemenın ta- nıdığı haklan tanımayacak. Böylece, nerdeyse 'devlet içinde devlet' olan ve gizli eylemlen zaten denetlenemeyen CIA'nın gücü daha da artıyor. Aynca güvenlik kuruluşlan terö- rizmle ilgili olmayan olaylarda da ge- 11Eylül olayı ABD'ye, ekonomik bunalıma bir bakıma çözüm getiren 1941 'in Pearl Harbor Japon akını benzeri, ama ondan da kapsamlı bulunmaz bir firsat verdı. Hedef içte 1930'larda Başkan F. D. Roosevelfin getirdiği sınırlı devletçi uygulamalan yok etmek, giderek 1890'lann sınırsız tekelci sermaye yıllanna geri dönmektir. A,.merika'mn tarihine damga vuran bu trajedik olaydan. Afganistan ve Irak savaşlan için yararlanan Bush yönetiminin içte bir de özgürlükleri kısması daha da uzun ve kötü sonuçlar yaratacak bir gelişmedir. Amerikan demokrasisinden geriye ne kalmışsa, onun da yitirilmesi söz konusudur. 11 Eylül, kuşkusuz terönst bir eylemdi ve niş gizli arama yetkileri kazanmakta, telefon dinleme ve bilgisayara girme gibi eylemlerde özgür kalmaktadır. 'Sahlpsizler' yandı Yasada 'Yabancı devlet ajanı" kap- samı öylesıne geniş ki bir insan hak- lan derneği üyesı bile bu tanırrun içi- ne sokulabilir. Başsavcının kişiyle il- gili "yeterince kuşkusu" varsa, kişi gözaltına alınacak, ülkesine geri gide- meyecek durumdaysa zindanda son- suza dek kalabılecektır. Bu durumda, "sahipsiz'' bınnın zindanda çürümesi işten bile değil. Suçlanan kışinin avu- kat tutma hakkı da kısıth. Amerikan tarihinde hiçbir zaman yasayla onan- mış böylesine gizlilik olmamıştı. Yeni yasa özgür toplum geleneğine ve ABD Anayasası'na aykın olan "do- layt suçu" da kabul ediyor. ABD Dı- şişleri Bakanlığı'nın kara lısteye aJdı- ğı herhangi bir örgütle, ne türlü olur- sa olsun, en ufak bir bağlantı, kişiyi "dotaybsuçlu" durumuna düşürebüır. Gene bu yasa yönetime bazı yaban- cılan ülkeye sokmama yetkısi veriyor ki bu da McCarthydönemıne bir baş- ka yoldan dönüştür. Nihayet, bu yasa daha çok bizim bölgemizle bağlantı- lı olanlara uygulanıyor. 11 Eylül 'ü gerçekJeştirenler Müslüman ve Arap olabilir ve bu saldınya karşı ciddi tep- ki degerekebılir, ama gerçek şu ki özel- likle Amerika'dakı Müslümanlar ve Araplann çoğu bu saldınyı kınamış- tır. Aynca, ne izlenen 13 milyon ne de gözaîtındaki binlerce kişi saldından ötürü suçludur. Bu arada, terorizmle bağlantılı ama Ortadoğuluya hiç ben- zemeyen bazı kışilerin ellerini kolla- nnı sallayarak dolaştıklannı da akıl- da tutmak gerekir. BeyazSaray 'emir'leri Demokrasi-karşıtı gelişmeler bu yasayla sınırlı değil. Bush, 13 Kasım' da ilan etriği "YöneticiEmri" ile yurt- taş olmayanlar için askeri mahkeme- ler kurdu. Buna göre bazı kişiler giz- lıce muhakemeedilecek, "suçlanka- ıutiannıazsa masum sayılacaklarT il- kesi çiğnenerek, haklannda idam da- hil, her türlü karar üçte iki çoğunluk- la alınabilecekrir. Bush anayasaya karsı Kuruluş belgesine göre, kanıtlar ya- sa-dışı yollardan toplanabilecek, da- vaya federal bir mahkeme yerine as- keri yargıçlar kurulu bakacak, sanık aJeyhindeld her şeyı görmeyecek, böy- lece iddialan yanıtlayamayacak, Ang- lo-Saksonsistemindeherkaranjüri oy- birlığıyle verirken burada üçte iki ço- ğunluk yeterli olacak ve temyiz hak- kı bu kişiye kapalı tutulacakur. Böy- le bir sürecin sakıncalan ortadadır. Anayasanın jüriyi emreden Altıncı Değiştirge'sini Başkan Bush kendi ka- ranyla ortadan kaldıramaz. Bu neden- le bazı Avrupa ülkeleri saldınyla bağ- lantılı olabilecek birkaç kişiyi yaka- lamış olduklannı düşünüyorlarsa da, Amerika'da kabul edilebihr hukuk öl- lur. çülerinden bu denli geri çekilme kar- şısında yollamayı reddediyorlar. Bush 13.233 numarah başka bir em- nyle de 1980'e değin geri giderek o tarihle bugün arasındaki tüm Beyaz Sa- ray belgelerini dış dünyaya kapadı. Başkan Bush'a yepyeni bir ayncalık tanımış olan bu emir, Amerikan Ana- yasası'nı,yasalanveözeUikle 1978 ta- rihli Başkanlık Belgeleri Yasası'nı çiğ- ner.25 Kasım 2002 tarihli Anayurt Güvenlik Yasası görünürde ülkeyi sa- \oınan tüm çabalan u kap$amü duru- ma getirip birleştirmek" amacını güt- mektedır. Bunun için de Anayurt Gü- venlik Bakanlığı kurmuştur. Güven- likJe ilgili birçok kuruluş böylece bu merkeze bağlanıyor ve 170.000 kişi ay- nı çafıda toplanıyor. Daha önce Beyaz Saray'ın güvenliğinden sorumlu olmuş olan eski Pennsylvania Valisi T. Rid- gebubakanJığagetirilmiştir. Ameri- kan yönetimi bilgi toplamı, karar ve uygulamayı bir odakta bir araya getir- me ve güvenlik güçleri arasındaki "çaüak" sesleri de sustunna peşinde. Seçilmiş bazı gruplann özelliUe reva görüldüMeri kötü muamele insanın nefesini kesiyor Irkçılığın intikam süred Başkan Ointon ve ondan önceki dönemlerden pek farklı olmayan ama şiddeti ve baskıyı önemli ölçüde artıran Bush yönetimi uygulamalan daha çok belirli dınsel ve etnik gruplara karşı işliyor. Bu yeni geh'şmenin aynlmaz bir parçası ABD'de gene öne çıkan ırkçılıktır. Irkçılığa karşı savaşım 1960'larda atılımlar yapmıştı. Ondan sonraki yıllarda kayda değer bir ilerleme yok. Denebilir ki Amerikan ırkçılığı, bu kez, bir "intikam sürecine'' girdi. "\urtseverfik" ve "anayurda bağhhk 1 Kendi anayasasını bile çignemekten kaçuımay an Bush yönedminin izlediği 'demokrasi karşıü' poiitikalardan en çok memnun olan da İsrail'in BaşkanıAriel Şaron oldu. gibi yüce kavTamlann yanlış kullanımının peşinde, demokratik muhalefet sınırlandıktan başka, seçilmiş bazı gruplar özel olarak kötü muamelenin hedefı oldular. Müslümanlığın bedeli ağır O denli ki "Doğulu" görünümlü diye sayılan binleri ve onbinleri bulan bazı kişilere reva görülen muamele insanın nefesini kesiyor. Hedef güya "11 Eylül terörisfleri". Ancak, Amenka'da izinle çahşıp da adres değişikliğini en geç on gün içinde resmi makamlara bildirmeyen Ortadoğulu bir Müslümanın başma çok şeyler gelebilir. Daha önemJisi, Amerika'daîd Araplann birçoğu Hıristiyan olduktan başka, Amerikan Müslümanlannın yüzde 4O'ı Afrika kökenlilerdir. Yüzde 25'i Hindistan ve Pakistan'dan gelen Müslümanlardır. Araplar, AfganJılar, Türkler ve Azeri, Özbek, Türkmen ve Tatar benzeri Türki halklar daha sonra gelir. Zenciler arasındaki Islam akımı 1930'da başlamış, ilk önderi W. D. Fard dört yıl sonra polis vahşetine kurban olmuştu. EüjahMuhammed41 yıl önderlik yapmış. "eski kuşak"tan umut kesen yeni Müslüman siyahlar Malcolm X'de karar kıhmşlardı. Bunlar bugün Amenka'da bir çeşit tt aknr önetiınw altında yaşıyorlar. Bır bölümü yurttaştır, geri kalanı yeşil kartlı ya da vizeli çahşanlar. Onlara bu konularda Göçmen Dairesi (INS) yerine artık "Ulusal Ceza Bilgi Merkea" bakıyor. Bir Amerikan yurttaşı "yannş" bir Füistinli dostuyla yemek yedi diye tutuklannabilir, askeri mahkemede ıdama mahkûm edilip öldürülebilir de. ABD dostları ABD'nin müttefıkJeri ve dostlan da bu demokrasi- karşıtı gidişten etkilendiler. Dünyanın "en eski demokrasisi'" diye bilinen Bntanya demokrasi geleneğine çoktan sırt çevirdi. 1967'den 2000 'e değin geçirdiği ve Asyalılan hedef alan birtakım yasalan, 11 Eylül'den sonra 25 Aralık 2001 tarihli yeni "anti- terör" yasası izledi. Centilmen görünümlü Ingiliz polisi de bundan böyle düedığini durdurup arayabilecek, telefonunu dinleyecek, bilgisayar notlanna el koyabilecek. 11 EylüTün yarattığı demokrasi-karşıtı tepkinın rüzgânna Âvustralya da tutuldu. Çokkültürlü bir toplum yolunda bazı mesafeler almışken, şimdi iktidarda yabancı düşmanlığıyla 10 Kasım 2001 seçimini kazanmış olan, aşın sağcı John Howard oturuyor. Gelişmelerden en memnun olan da İsrail'in Başbakanı Ariel Şaron dur. Skandallarla dolu askeri ve siyasal yaşamı olan ve Ortadoğu'da çok sayıda nüldeer başlıklı füzenin tepesinde oturan bu kişi, Filistinlilere (Amerikan silahlan ve bilgisi çerçevesinde) dilediğini yapmış, bu arada büyük-baba görünümlü "saygın bir devlet adamı" statüsüne yüceltilmiştir. "11 Eylül" Amerikan geçmişine damga vurmuş trajik bir tarihtir. Bundan Afganistan ve Irak savaşlan için yararlanan Bush yönetiminin içte de özgürlükleri kısması daha da uzun ve kötü sonuçlar yaratacak bir gelişmedir. Amerikan demokrasisinden geriye ne kalmışsa, onun da yitirilmesi söz konusudur. BIR BAKIMA SERVER TANILLI Bu Sesi lyi OkumalıL Çevre ve kentle ilgili sorunlanmız, doğaJ ve tarih- sel miras karşısındaki umursamaz tavrımız, yalnız uzun vadeli değil güncelde de etkiliyor bizi. Korkunç ve yaygın bir bilgisizlik ve egitimsizlik, neyin ne ol- duğu ve nereye götüreceği konusundaki bilinçsiz- lik egemen toplumumuzda. Buradan kalkarak, söz konusu gerçeklere aydınlık serpen eserlerle daha ya- kından ilgilenmeliyiz. Günlerdir, Ahmet Oktay'ın, Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınian'ndan çıkan Metropol ve Imgelem ad- lı krtabını okuyorum elde kalem. Yazann, her za- manki kılı kırk yaran, titiz ve nüanslı çalışmalanndan biri. Kitapta, şu fıkrin altını iki kez çizmişim: "Metro- pol uzamı, beşiğimiz ve mezanmızdır. Bu başlan- gıç ve son noktası arasında geçen, geçecek olan yaşamımızı düzenleyebilmek için iki uç arasında olup bitenleri, bu olup bitenlerin imgesel ve sim- gesel düzenlenişlerini bilmemiz, anlamamız, tahay- yül etmemiz ve yorumlamamız gerekiyor." (s. 56) Pek çarpıcı bir hatırlatma! Ona kulak verip, kitabı, örneğin belediyecilerimiz ve partililerimiz arasında kaç kişi okumuştur, merak etmez misiniz? Ama asıl önemlisi, Ahmet Oktay'ın bu güzelim eseri yazmış olması, sesi... • İçinde bulunduğumuz dönemin -belki- en başta- ki özelliği, büyük gerçeklerin altını çizen seslerin yükselişi. Onlan, yankılana yankılana bir topartanış, bir "çığlaşma" izleyecek. Belleğimizde kalmıştır ve bilinçli olarak görüp ya- şadık da: Demokrat Parti, 1950'de, sakat birseçim sisteminin sonucu olarak, abartılı bir rakamla iktida- ra geçtiğinde, Meclis'teki çoğunluğuna bakıp aklı- na ne ki geliyor yapmaya kendini mezun saymıştı. Istediklerini yaptı da: Ama arkasında hiçbir olumlu demokratik anı bırakmadan, bir tarihsel fırsatı çar- çur edip yıkıldı gitti. Şimdi sadece yalakalannca anılıyor... Dikkat ediyoruz, aynı şey tekrarlanırgibi, ya da tek- rarlanmak isteniyor: AKP, yine sakat bir seçim sis- teminin sonucu olarak geldiği iktidardan "ne kadar yararlanabilirsem, kârdır" deyip umursamaz davra- nışlar içinde. Doğaydı, çevreydi, laik mirastı... Bütün bu konulardaki sorumsuz girişimlerine kar- şı, en haklı uyanlara kulaklannı tıkar halde. Durup dü- şünmek de yok; "Biz düşündüğümüze göre doğ- rudur" anlayışıyla, "Yine de yapacağız" ısran için- de. O en haklı uyanlar da Çankaya'dan. Cumhurbaşkanı olarak, Sayın Sezer, Anayasa'ya, yasalara dayanıp, ilkesel ve hukuksal hatırlatmalar- da bulunuyor; yani dürüstçe görevini yapıyor. Başka ne yapabilir ki? Bir ilke ve hukuk yanlışına düşmemek için, aslın- da nimet söyledikleri anlayana. Ama nerede o idrak, o ihata, o izan? Üstelik yığınla çirkef kalem, saldırganlık ve ku- durganlık içinde... Çankaya'ya çatmak, bir kural olup çıkmış halde; iktidara yalakalığın ise haddi he- sabı yok... Cumhurbaşkanı'nın orman talanına vetosu, bir hukuk dersidir ve her şeyin satılık olmadığını da ha- tıriatıyor. Devlet kesesinden tarikata bağlı okullara gönderilmek istenen 10 bin yoksul öğrenci bahane- siyle çıkanlan kanunu veto ederken, laik rejimin te- meline konmaya çalışılan dinamiti açığa çıkarmış- tır. Şimdi sırada, üniversrteler için çıkanlacak yasa var. Onu başkalan izleyecek... Uzatmayalım: Birçatışmaya doğru götürülüyoruz... Iktidardakilerin "dinci sabıka"s\ bizi aynca kaygı- landınyor. Sayın Sezer, tarihsel bir misyonu da yük- lenmiş olarak sapasağlam yerindedir. CHP'nin, mu- halefet partisi olarak, fazla bir şey yapamayışı, el- bette hüzün vericidir. Şimdilik tek etkileyici ses, Cumhurbaşkanı'nın. lyi ki o var! Ancak, tek ses olarak da kalmayacak o. Halkımız ve demokrat güçler, bu sese kulak ver- meli ve iyi okumalıdırlar onu!.. Değişim programı 7 ülkeden otuz beş genç Türkiye'de tstanbul Haber Servi- a -Boğazıçı Gençlık Der- neği "UludararaaGenç- lik Değişim Programı", Ahnanya, Arnavutluk, Sırbistan ve Karadağ, Bosna-Hersek, Bulgans- tan ve Yunanistan'dan 35 gencin katılrmı ile sürü- yor. Dernek, "Uluslara- rası Gençlik Değişim Programı" ile önyargı- lardan annmayı ve genç- lerle ortakbirA\Tupakül- türü oluşturmayı hedef- hyor. "OÎrtakbir A>Tupa- hnk" kimliğini oluştur- mak için gerçekleştirilen buluşmada göçmerüerin sonınlanna çözümler de araruyor. Etkinlikler kapsamın- da Sabancı Cni\ersitesi Iletişim Merkezi'nde "Irkçıakve Yabancı Se>- mezfik" konulu bir sem- pozyum yapıldı. Proje yetkilileri Özge İskit ve uknurYenidede Anado- lu'nun yüzyıllardır köp- rü görevi yaphğım belir- terek Türkiye'nin göçten bahsetmek için ideal bir yer olduğunu söylediler. İTO Baskanı Mehmet Yıldırım: Formula 1 Türkiye için bulunmaz firsat Spor Servisi - İstan- bul'da 2005'te yapılma- sı düşünülen Formula 1 (F-l) Yanşlannı kamu- oyuna tanıtmak amacıy- la dün îstanbul Ticaret Odası'nda(ÎTO)birba- sın toplannsı düzenlendi. Toplantıda konuşan ITO Başkanı Mehmet Yıkbnm, dünya insanının Türkiye'yi halen geri kal- mış, yetersiz bir ülke ola- rak düşündüğünü belır- terek "Bu kötü ünajı si- Bpyerinetamamrviafark- h bir Türkiyeporiresi çjz- mek için yapılmaya çab- şılan taruûmda F-l yanş- lan bulunmaz bir firsat olarak önümüze gelmiş- tir" dedi. F-l "ın ülke tu- rizmine sağlayacağı ya- rann ortada olduğunu kaydeden Mehmet YıJdı- nm," 2005te Türkiye'de yapdacakvanşlara 20-30 bine yakuı turist gelmesi bekleniyor" şeklinde konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle