24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 AĞUSTOS 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H i J v U i l \_fIfjj. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Üretimlerini Anadolu'ya kaydıran hazır giyimciler, uluslararası pazarda daha fazla söz sahibi oluyor Dünyamarkaları Anadolu'dan• "îstanbul'da 5 milyon liraya fason diktirdiğim pantolonu burada 1 milyon 700 bin liraya mal ediyorum" diyen Mehmet Yantaç, fabrikasını Tokat'a taşıyarak çok şey kazandığını söylüyor. Almanya ve Hollanda'ya ihracat yapan Yantaç'ın Erbaa'da 380 kişiyi istihdam ettiği Libra Tekstil fabrikasında çalışanlar için yüzme havuzu bile var. LEYLAÇEVİK Tokat'ın Erbaa ilçesinde "ör- nek" bir hazır giyim fabrikası kuran Mehmet Yantaç, hem dar personelfiçin pek çok sos- çahşanlanmdır" diyen Yantaç. yüzme havuzundan bilardo sa- lonuna, maç keyfi yapmak iste- yenler için Lig TV yayınına ka- t üretim maliyetini düşürdüğünü hem de uluslararası pıyasalarda rekabet gücünü arttırdıgını an- latıyor. Yantaç'ın sahibi olduğu ve şu anda 380 kişiyi istihdam eden Libra Tekstil fabrikasında deyim yerindeyse yok yok. "Benim için en önemK kaynak yal imkân sağlamış. Çeyrek asırdan fazla zamanı- nı hazır giyim sektöründe geçi- ren Mehmet Yantaç, aslında ge- çen yıla kadar îstanbul'da yap- tığı üretimini kendi deyimi ile "her yönden doyTnuş" bu bölge- den çekmeye karar veriyor. Türkiye genelinde yaptığı fi- zibilite araştırmalan sonrasın- da Erbaa'da karar kılan Yantaç, büyük bir üretim tesisi kurma- dan önce yaklaşık bir yıl, kira- ladığı bir atölyede küçük çaplı üretimlerle deyim yerindeyse bir nabız yoklaması yapmış. "Bu işi vatan millet Sakarya" diyerek yapmadığının altını çi- zen Yantaç, "Istanbul'da 5 mil- yon liraya fason diktirdiğim pantolonu burada 1 milyon 700 ONDRA'DA İKİNCİ SERGİ Türk tekstilciler devleıie buluşacak E konomi Servisi - tstanbul Tekstil ve Hammaddeleri thracatçı Birliği (IT- FflB) tarafından Türk kumaş üreticile- rinin adını dünyaya duyurmak ve yeni alı- cılarla buluşmalannı sağlamak amacıyla düzenlenen Türk tekstil ürünleri sergje- rinin ikincisı Londra'da açılıyor. Sergi, 19- 20 Ağustos'ta Londra-Olympia'da gerçek- leşecek. Dünyaca ünlü tasanm firması olan Studio Commandeur tarafından ha- zırlanan trend alanlannda, önümüzdeki sezonun renkleri ve trendleri, katüımcı fir- malardan toplanan kumaşlardan ortaya çı- kanlan çarpıcı tasarımlar eşlığinde sergi- lenecek. Aralannda Türkiye'nin en seçkin kumaşçılannın ve Konfeksiyon Yan Sana- yicileri Derneği'nin bulundugu 61 fırma Londra'da Debanhams, Laura Ashley, Marks and Spencer, House of Fraser gibi devlerle bir araya gelecek. ITHÎB, gele- nekselleşen New York ve Londra sergile- rinin ardından Paris ve Uzakdoğu ile de Türk firmalanru tanıtmaya ve yeni alıcı- larla buluşturmaya devam edecek. Sarar ve Ipekyol dünya markası E konomi Servisi - Türkiye'nin önde ge- len giyim firmalan, dünya markalan arasına girme çabalanna hız kazandır- dı.Sarar, ABD'deki 14. mağazasını dün New Jersey Woodbridge Center'da tören- le açarken kadın hazır giyimin önemli markalarından Ipekyol da Avrupa'da ma- ğaza atağına hazırlanıyor. Sarar Giyim Sa- nayii'nin sahibi Cemalettin Sarar, New York'un 5. Caddesinde 17. mağazalannı açmaya hazırlandıklannı söyledi. Sarar firmasının ABD'dekilerin yanı sıra Avru- pa ülkelerinde de 15 sahş mağazası bulu- nuyor. Öte yandan, Türkiye'de 35 mağa- zası olan Ipekyol, Londra'da mağaza aç- maya hazırlanıyor. Ipekyol Yönetim Ku- rulu Başkanı Yalçın Ayaydm, "Londra ve Paris'te 3-4 tane departman store'lar ile reyon almakiçingöruşöyoruz. LondraOx- ford Caddesi'nde de mağazaarayışuidayrz, mağazayı bu yıl açmayı düşünüyoruz" de- di. Ayaydın, Ingiltere'den sonra, Fransa, Almanya ve Ispanya'da da Ipekyol mağa- zalan açmak istedıklerini bildirdi. TGSD'nin Anadolu ile kucaklaşma gezisi kapsanunda ziyaret edilen Libra Tekstil örnek bir fabrika. Almanya ve Hollanda'ya ihracat yapan şirketin 380 çahşanı ve 15 milyon Euro yılhk cirosu bulunuyor. bin liraya mal ediyorum" diye konuşuyor. Bu sayede. Türkiye ile benzer şartlara sahip rakip- leri ile rekabet edecek maliyet- leri yakaladığını belirten Yan- taç, uzun vadeli düşünmesi ge- reken sanayicilerin yapacağı en iyi işin Anadolu'ya açılmak olacağı görüşünde. Daha çok pantolon, ceket ve elbise üzerine çalışan Libra Tekstil'de üretilen her şey yurt- dışına satılıyor. Almanya ve Hollanda'ya ihracat ya- pan şirketin yıllık cirosu 15 milyon Euro. Yaz sebebiyle Avru- pa'da yaşanan genel reha- vetin ticarete de yansıdı- ğını belirten Mehmet Yantaç, eylül ayının gel- mesiyle işlerin biraz daha açılacağını söylüyor. Yantaç, 1500 kışilik ka- pasıteye sahip fabrikada şu anda 380 personel is- tihdam edildiğini ancak eylül gibi bu rakamın 600ü bulacağını dile ge- tiriyor. Yantaç aynca, Erbaa Belediye Başkanı Ahmet Yenihan ile ılçede bulu- nan Gaziosmanpaşa Üni- versitesi'ne bağlı meslek yüksekokuluda hazır gi- yim bölümünün açılma- sına öncülük etmiş. "Buradan yetişen in- sanlar, önümüzdeki yıl- larda benim orta kademe yönetkilerim olacak" di- yen Yantaç, okuldaki 5 başanlı öğrenciyi de burs vererek destekliyor. Hedef yerinde iş ve aş Sanayid teşvik istiyor G iyim sanayicileri, Anadolu'ya açılmak ve daha fazla yatırım yapmak için İcendilerine vergısel bazı muafiyetler sağlanmasını istiyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği'nin (TGSD), "Anadolu ile Kucaklaşma Gezüeri" kapsamında Sinop, Amas- ya ve Tokat illen ziyaret edildi. Türkiye'nin kurtuluşunun, yerinde aş ve iş sağlamak- tan geçtiğıni belirten TGSD Başkanı Umut Oran, "Bunu sağlamak için bölgelere göre belli vergisel mu- afiyetler sağlanmalı. Reel sektöre vergisel muafryetfcr sağlandığı zaman yaünmlar komşu Ulkelere girmeve- cek, Anadolu'ya kayacakür" dedi. Öte yandan Ordu'nun Akkuş Ilçesı Belediye Başkanı HamiÇopoğhı. ilçelerinde işsızliğin büyük olduğuna dikkat çekerek, "Akkuş'ta 8 bin metrekare 4 kath bi- namız boş duruyor. Burayı. gelecek sanayicilere 10 yıl kira abnadan vereceğim. Tek şarüm, her katta sigor- tah 100 işçi çahşürmalan" dedi. Turhal'da üretim Yetim kızlar işbaşında T okat'ın Turhal ilçesinde faaliyet gösteren Kırgözler Tekstil, yöredeki öksüz ve yetimlere hem eğitim hem de kazanç kapısı oldu. Hazır giyim sektörüne 30 yıl önce terzilik yaparak başlayan fsmail Kırgöz Istanbul 'da- ki konfeksiyon fabrikasını kapatarak yatınmını doğdu- ğu topraklara kaydırmış. Tamamı kadınlardan oluşan 175 çalışanının yansını öksüz ve yetim genç kızlar ara- sından seçtiğini belirten Ismail Kırgöz, "Bunu vapmak- taki amacun en çok ihtiyacı olana iş vermek" dıyor. ts- tanbul 'da ikisi Osmanbey'de biri de Laleli'de olmak üze- re 3 satış mağazalan bulunduğunu kaydeden Kırgöz, da- ha çok bavul ticareti yapan Ruslara hitap ettiklerini be- lirtiyor. Kırgöz, Turhal'a geri dönme sebebini "Biz fir- satçı değiliz, ama burada elektrik. su, işçilik her şey daha ucuz. Aynca doğup büyüdüğüm topraklann insanına iş oianağı sağlamak bana a>Ti biz haz veriyor" diye açık- lıyor. Yakın bır zaman içinde 1.5 milyon dolarlık yeni bir yatınm daha yapacaklarını kaydeden Kırgöz'ün, plan- lan içinde 750 metrekarelik bir showroom açmak da var. Merztfon'dan dünyaya çıtçıt Amasya'nın Merzifon ilçe- sinde faaliyet gösteren Timay Çıtçıt Sanayi Romanya'dan. Fa.c 'a Cezayir'e kadar dünya- nın pek çok ülkesine konfek- siyon aksesuarlan ıhraç edı- yor. Gap, Zara gibi dünya markalannın yanı sıra Mavi Jeans ve Şahinler Holding gi- bi iç pazann dev şirketleri ile de çalışan şirket yılda 2 mil- yon adet metal düğme ve çıt çıt üretimi yapıyor. Firmanın sahibı, Engin Çelebi de Istan- bul'dakı tesısinin kepengmi kapatıp doğdugu yerde doy- maya karar verenlerden. Yedi yıl önce Anadolu'ya açılarak hem geleceğe yönelik yeni bir vizyon oluşrurup hem de ma- liyetlerini azalttıklannın altı- nı çizen Çelebi, şirketinde 90 işçi çalıştınyor. Timay'm OT- ta Doğu. Balkanlar ve Türki- ye"deki bu alanda faaliyet gös- teren en büyük şirket olduğu- nu kaydeden Engin Çele- bi'nin, yatınm planlan arasın- da otomatik bir renklendirme sistemi kurmak bulunuyor. Engin Çelebifabrikasını Merzifon'a taşKfa. A1NKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'Yeni' Satış Manöğı Hükümet, kamu mülkiyetinde bulunan her şeyi satmaya çalışıyor. Kamu ekonomikkuruluşlanndan (KİT) geriye kalanlar; ormanlar; kıyılar; madenler; okul binaları; sosyal tesisler satış işleminin başlıca nesneleridir. TBMM, 31 Temmuz günü, yasama döneminin son saatlerinde, "Bazı Kanunlarda ve Milli Piyan- go Idaresi Genel Müdüıiüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Deği- şiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"n\ görüş- tü ve yasalaştırdı. Bu yasa ile esas olarak "özelleş- tirmenin hızlandınlması" sağlanıyor. Bu son düzenlemeye deginrneden önce, önem- li bir noktanın altı çizilmelidir. Türkiye'de özelleştir- me ile ilgili yasal düzenlemeler, yaklaşık yirmi yıl boyunca, yasa yapma yöntem ve teknikleri bakı- mından, çok yetersizdir; boşluklan ve belirsizlikle- riyle iç içe geçmiş yasal karmaşanın eşi bulunmaz örnekleridir. Şimdiye dek, öteye beriye serpiştirilen, birbiriyle ilintisiz ve ilgisiz yasa hükümleri ile özel- leştirme işleri yürütülüyordu. Bu son düzenleme de, 1984'te başlayan aynı yasal düzensizlik sürecini, onun doğrudan bir uzantısı olarak tarnamlıyor. Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan yasanın "Genel Gerekçe"si, hükümetin özelleştirme man- tığını açıklamaktadır. Gerekçe, şöyle başlıyor: "24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun, özel- leştirmeye esas işletme, vahık ve tesislerin Değer Tespit Komisyonlannca belirlenen değerinin dikka- te alınarak özelleştirilmesini esas almaktadır. De- ğer tespitleri, yaklaşık olarak hesaplanan tahmini değeherdir. Bu değeher çeşitli kritehere göre he- saplanmakta ve her bir kriter açısından değerler çok farklılık göstermektedir... Oysa, değeri, piya- sa ekonomisinde talep belirlemektedir. Talebin beliriediği gerçek fiyatın üzerinde olan tahmini fi- yatların esas alınarak değer tespitlerinin yapılma- sı ve ihalelerin iptal edilmesi kamu açısından za- man, kaynak israfına yol açmakta, yatınmcıların ihalelere girmesini ve teklif vermesini engellemek- te ve özelleştirmeye olan güveni olumsuz etkile- mektedir..." Yazım yanlışlan bir yana, buradaki özelleştirme mantığının temelini, altı çizilen, "Oysa, değeri, pi- yasa ekonomisinde talep belirlemektedir" tümce- si oluşturuyor. Böyle bir cümle, Aristo'dan bu yana ekonomi bi- limi yazınında hiç görülmedi. Bir malın satış fiyatı- nın, buradaki anlatımıyla "değerinin", yalnız alıcı tarafından belirlendiği görüşü, alım- satım işlemi- nin, satıcı tarafını yok saymaktır. Ekonomi ders ki- taplan, bir malın fiyatının "arz ve talebe" göre be- lirlendiği vurgusuyla başlar. Hükümet, bu anlayışıy- la, özelleştirmedeki satıcıyı, yani kendini; yapması gerekenleri, görev ve sorumluluklannı tamamıyla birtarafa bırakıyor. Değil bir kapitalist çiftçi, yumur- tasını, sebzesini pazara götüren sıradan bir köylü bile, alıcıya malını uzatıp "kaça alırsan a!" demez. Hükümet, özelleştirmede, fiyatın saptanmasını, tü- müyle alıcıya bırakmakla kendini sıfırlıyor. Ancak burada çok önemli bir fark var; KİT ve di- ğer kamu varlıkları, hükümetin kendi malı değildir; halkın malıdır. Hükümet halkın malvartığını, isteyen- lere, onlann saptadığı fiyattan satacaktır. Halkın ma- lıyla birilerini zengin edecektir. özelleştirme işlemlerinin en büyük sorunu, fiyat saptanmasıdır. Bu konuda geliştirilmiş pek çok fi- yatlama yöntemi vardır; hükümet bu yöntemleri kul- lanmaktan kaçıyor. Anayasal olarak, hükümetin bunu yapmaya hak- kı var mı? Kamu mallarının varlığını "tedbirlibirtüc- cargibi" koruma ve kollama görevi böyle mi yapı- lır? Bu soruları yanrtlamak, halk adına karar vere- cek olan yargıya düşer. Fiyatın, yalnızca alıcı tarafından saptanacağı bir özelleştirme, gerçekte bir satış işlemi değildir. "Ne verirseniz verin" mantığıyla kamunun elindeki var- lıklann birilerine verilmesi, gerekçede, "zaman ve kaynak israfına" bağlanıyor ve yasanın ekonomik açıdan savunması yapılmak isteniyor. Satıcı olarak kendini "hiçleştiren" bir hükümetin, bu tür gerek- çeleri sıralamasının hiçbir geçerli dayanağı bulun- muyor. Hükümet, ekonomiyi üretimden uzaklaştı- ran rant dağrtımı sürecini, fiyatı alıcının saptayaca- ğı hızlandınlmış özelleştirme ile çok daha ileri bo- yutlara taşıyor. Bu anlayışta, ne daha fazla yatınm ve istihdam kaygısı var ne de ülke ekonomisinin gelişmesi iste- ği; yapılmak istenen, halka ait variıklann, birilerine, bunların hükümete yakınlık derecelerine göre ve onlann saptayacağı bir fıyatla peşkeş çekilmesi; yağmalanmasıdır. AKP bugünlerde ikinci kuruluş yıldönümünü kut- larken, ülkede "yeni bir dönemin başladığım" ısrar- la vurguluyor. Büyük çoğunluğuyla, bu partiyi alla- yıp pullayıp destekleyen basın-yayın kuruluşlan da, yağmadan pay alacaklan umuduyla, eskinin geniş- letilmiş biçimi olan bu "yer»'"ye alkış tutmayı sür- dürüyor. yakup@metu.edu.tr DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLÜ LONDRA erginy(Str.net ABD'nin Irak macerası, Lyndon John- son'un Tonking Körfezi'ndeki, aslında ger- çekleşmeyen bir olayı bahane ederek Ku- zey Vietnam'ı bombalamaya başlaması- nı anımsatıyor: Olmayan bir kitle imha si- lahlan tehdidi, işgal, gerilla savaşı, kukla hükümet ve sayıları girtikçe artan ceset torbalan... Washington'daki Stratejik Ça- lışmalar Enstitüsü direktörü Anthony Cordesman. adını koydu bile: III. Körfez Savaşı (Financial Times, 30/07). Nitekim, geçen hafta ingiltere'de, Dr. Kelly'nin ölümüyle ilgili açılan Hutton So- ruşturması'nın ilk sonuçlannı The Guar- dian'daki köşesinde yorumlayan, ingilte- re işçi Partisi'nde, Blair'den önceki dö- nemde başkan yardımcıhğı yapmış, Roy Hattersty de "Bugün bildiklerimizi mart ayında bilseydik, parlamentodan asla bir savaş karan çıkmazdı" (13/08) diyor. Evet, bugün artık yadsınamaz gerçek şudun Bush ve Blair hükümetleri, Irak'a, hiçbir haklı gerekçe olmadan saldırdılar, topraklannı işgal ertiler, doğal kaynakları- na ve ekonomisine el koydular, bu arada binlerce insan öldürdüler. Bir kukla yöne- tim kurdular. Ancak, bu işgale karşı Irak'ta (işbirlikçi Kürt yönetimi dışında), girtikçe yaygınlaşan, derinleşen ve karmaşıklaşan bir direniş gelişti. Günde ortalama 10 sal- dınya uğrayan, BBC'ye göre bugüne ka- dar 150'den fazla kayıp veren işgalciler (Kayıplann aynntılı bir analizi, sayılan giz- leme yöntemleri üzerine: "77?e Parade ofthebody bags" Counterpunch, 9/09), şimdi, kayıplar git- tikçe artarken, Irak'a hâ- kim olamıyorlar. Savaş, ABD'ye bugüne kadar 65 milyar dolara patladı, toplam ma- liyetin 600 milyarı aşması bekleniyor (The Economist, 14/03). ABD halkı içinde Irak savaşının gerekliliğine inananlann oranı da iki ayda yüzde 64'ten yüzde 53'e geriledi (Scripps Hovvard Nevvs Service, 13/08). Kuma saplanan ABD'nin isteği üzerine Irak'a asker göndermek isteyenlerin ge- rekçe gösterdiği "komşudaki yangın" iş- te bu yangındır. Bu yangını söndürmek is- teyen, eğer ciddiye alınmak istiyorsa kun- dakçıya yardıma koşmak yerine, ilk önce, hâlâ yangına benzin dökmeye devam eden kundakçının hemen yangın yerinden uzaklaştınlmasını talep etmelidir: ABD bir an evvel Irak'tan kayıtsız şartsız çıkmalı, yarattığı enkazı tümüyle en azından BM'ye bırakmalı, savaş tazminatı ödemeyi kabul etmelidir. Bu haksız savaşı başlatanlann da Uluslararası Ceza Mahkemesi nde yargılanmalan gerekir. Ancak Cumhuri- yet'in cuma günü aktardığı gibi, Bush yö- netiminin, BM'nin Irak'taki variığına, onu, işlediği insanlık suçunu örtecek bir "incir yaprağı" gibi kullanmanın ötesinde ta- hammülü yoktur. Evet ne yazık ki, meşru- iyet / ulusal çıkar tartışmalan attına gizlen- III. Körfez Savaşı'na Asker Göndermek... meye çalışılan acı gerçek budur! Bu gerçek, Irak'a asker gönderecek olan- ları çok büyük bir tarihsel sorumluluk altına sokacaktır. Asker gönderme kararı alacak olanlar, ölen her Türk askerinden, Iraklı direnişçiden ve sivilden sorumlu olacak, tarih önünde savaş suçlusu duru- muna düşeceklerdir. Yangın hızla büyüyor Üstelik, Irak'ta hiçbir hesap çarşıya uymuyor. Saddamcı Sünnilerin, ABD'Iİ "kurtancıla- n" çiçekle karşılaması tabii ki beklenemezdi ama ya Şiilere ne oluyor. Gün geçtikçe işgale karşı sesleri daha da yükseltiyor, en ufak bir bahaneyle, geçen hafta Bas- ra'da olduğu gibi hemen sokaklara dökü- lüyoriar!.. 1918'deOsmanh'dan Irak'ı alan ingilizlerin kısa sürede gitmeyecekleri an- laşılınca Şiiler yine muhalefete başlamış, 1920'de de ayaklanmışlardı. Şımdi de benzer ama çok daha karmaşık bir süreç yaşanıyor. Birincisi, Prof. VVallerstein de dahil bir- çok analist, giderek, bugünkü gerilla sa- vaşının, Bağdat düşme- den önce planlandığı- na, Saddam'ın şimdi kısa dönemde de- ğil uzun dönemde, kendi başına var- lığını sürdürebilen birimlerin vur kaç operasyonlan, pu- su, roketli saldın, bombalama eylem- lerine dayanan bir gerilla savaşıyla iş- galci güçleri yıprat- ^,^—- ma stratejisi be- nimsediğine inanı- yorlar. Beyrut elçiliğinin bombalanması olayının gösterdiği gibi (USA To- day'a göre, bombalama El Kaide'nin değil, içeriden bir gücün işiymiş. 15/08) gerilla, hedeflerinin kapsamını da giderek genişletiyor. Buna karşılık kimi gözlemci- ler, örneğin; Hindistan'daki Güncel Konu- larda Çalışmalar Enstitüsü direktörü ve bakanlar kurulu danışmanı B. Raman, Saddam'ın iki oğlunun öldürülme süreci- ne ve, ölümlerden sonra direnişin daha da güçlenmesine bakarak ABD'nin, CIA, NSA, DIA gibi sözde dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerine rağmen, gerek teknik is- tihbarat gerekse de insan kaynaklanna dayanan istihbarat alanında çok yeter- siz kaldığını (The Asia Times, 31/07) hat- ta ne yaptığını bilmediğini (Toronto Star, 14/08) düşünüyoıiar Ikincisi, Güney Afrika gazetesi Globe and Mail'in muhabiri, Oly Halpern'in Sadr kentinden bildirdiğine göre, Şiiler her fırsatta sokağa dökülmenin yanı sıra hız- la, hem de bir ordu kurarak örgütleniyor. Bağdat'ın yoksul Şii mahallelerinde halk her akşam dini merkezlerin önünde, "Mehdi"nin ordusuna yazılmak için kuy- ruğa giriyor. Yalnızca Sadr kentinde aske- re yazılanlann sayısının 10 bini aştığı bildi- riliyor. (11/08) Üç ay önce Şii dini lider Muktada el Sadr (giderek artan sayıda Şii onun Mehdi olduğuna inanıyormuş), on binlerce Şiinin katıldığı bir açık hava top- lantısında, Irak meclisindeki Şii üyeleri Si- yonist ilan etmiş ve Şiilerden bir ordu kur- malannı istemişti. Üçüncüsü: New York Times'ın bir araştırmasına göre dünyanın heryerinden Müslüman gençler Emperyalizme, Siyo- nizm'e ve Hıristiyanlıga karşı savaşmak üzere Irak'a geliyorlar, önceden saptanmış noktalarda ilişki kurup yeraltına giriyor ve direnişe katılıyoriar. New York Times, En- sar-ı islam adlı örgütün bu yeraltı direnişi- nin işleyişinde önemli birrol oynadığını id- dia ediyor. Ama irili ufaklı başka örgütler de söz konusu. Bu üç direniş dinamiğine, yaygın birbi- çimde silahlı Irak halkının her fırsatta iş- galci askeriere karşı düzenlediği "kendi- liğinden" saldınlan da eklediğimizde çok karmaşık ve yaygın bir direniş cephesiy- le karşı karşıya kaldığımız görülür. Buna karşılık, geçen hafta bu konuya eğilen bir Stratfor yorumunda işaret edildiği gibi, cephenin ne kadar geniş olduğunu sap- tamak zor ama, işgalci güçlerin Kalkış- mayı Bastırma Operasyonlan'nın (KBO) ciddi sorunlan olduğu kesin. En önemlisi de bugünkü koşullara uygula- nacak bir KBO doktrininin olmaması (13/08). Yıne Stratfor'un dikkat çektiği gibi, tarih bize dışardan gelen güçler ta- rafından yürütülen geniş çaplı KBO'nun, (Vietnam, Afganistan ve Cezayir - E.Y) başanlı olamadığını gösteriyor. Türk askeri işte bu yangının içine, üs- telik mazlumun değil zalimin yanında savaşmaya gönderilecek. "Ya ulusal çıkarımız ne olacak" demeyin. Eğer Türkiye'nin ulusal çıkariarı, böyle biror- tamda "sömürgeciye hizmet etmek- ten" geçiyorsa elinizdeki ulusal çıkar kavramını yeniden gözden geçirmeniz gerekmez mi?.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle