Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 AĞUSTOS 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
H i J v U i l \_fIfjj. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
Üretimlerini Anadolu'ya kaydıran hazır giyimciler, uluslararası pazarda daha fazla söz sahibi oluyor
Dünyamarkaları Anadolu'dan• "îstanbul'da 5 milyon liraya
fason diktirdiğim pantolonu burada
1 milyon 700 bin liraya mal
ediyorum" diyen Mehmet Yantaç,
fabrikasını Tokat'a taşıyarak çok şey
kazandığını söylüyor. Almanya ve
Hollanda'ya ihracat yapan Yantaç'ın
Erbaa'da 380 kişiyi istihdam ettiği
Libra Tekstil fabrikasında çalışanlar
için yüzme havuzu bile var.
LEYLAÇEVİK
Tokat'ın Erbaa ilçesinde "ör-
nek" bir hazır giyim fabrikası
kuran Mehmet Yantaç, hem dar personelfiçin pek çok sos-
çahşanlanmdır" diyen Yantaç.
yüzme havuzundan bilardo sa-
lonuna, maç keyfi yapmak iste-
yenler için Lig TV yayınına ka-
t
üretim maliyetini düşürdüğünü
hem de uluslararası pıyasalarda
rekabet gücünü arttırdıgını an-
latıyor. Yantaç'ın sahibi olduğu
ve şu anda 380 kişiyi istihdam
eden Libra Tekstil fabrikasında
deyim yerindeyse yok yok.
"Benim için en önemK kaynak
yal imkân sağlamış.
Çeyrek asırdan fazla zamanı-
nı hazır giyim sektöründe geçi-
ren Mehmet Yantaç, aslında ge-
çen yıla kadar îstanbul'da yap-
tığı üretimini kendi deyimi ile
"her yönden doyTnuş" bu bölge-
den çekmeye karar veriyor.
Türkiye genelinde yaptığı fi-
zibilite araştırmalan sonrasın-
da Erbaa'da karar kılan Yantaç,
büyük bir üretim tesisi kurma-
dan önce yaklaşık bir yıl, kira-
ladığı bir atölyede küçük çaplı
üretimlerle deyim yerindeyse
bir nabız yoklaması yapmış.
"Bu işi vatan millet Sakarya"
diyerek yapmadığının altını çi-
zen Yantaç, "Istanbul'da 5 mil-
yon liraya fason diktirdiğim
pantolonu burada 1 milyon 700
ONDRA'DA İKİNCİ SERGİ
Türk tekstilciler
devleıie buluşacak
E
konomi Servisi - tstanbul Tekstil ve
Hammaddeleri thracatçı Birliği (IT-
FflB) tarafından Türk kumaş üreticile-
rinin adını dünyaya duyurmak ve yeni alı-
cılarla buluşmalannı sağlamak amacıyla
düzenlenen Türk tekstil ürünleri sergje-
rinin ikincisı Londra'da açılıyor. Sergi, 19-
20 Ağustos'ta Londra-Olympia'da gerçek-
leşecek. Dünyaca ünlü tasanm firması
olan Studio Commandeur tarafından ha-
zırlanan trend alanlannda, önümüzdeki
sezonun renkleri ve trendleri, katüımcı fir-
malardan toplanan kumaşlardan ortaya çı-
kanlan çarpıcı tasarımlar eşlığinde sergi-
lenecek. Aralannda Türkiye'nin en seçkin
kumaşçılannın ve Konfeksiyon Yan Sana-
yicileri Derneği'nin bulundugu 61 fırma
Londra'da Debanhams, Laura Ashley,
Marks and Spencer, House of Fraser gibi
devlerle bir araya gelecek. ITHÎB, gele-
nekselleşen New York ve Londra sergile-
rinin ardından Paris ve Uzakdoğu ile de
Türk firmalanru tanıtmaya ve yeni alıcı-
larla buluşturmaya devam edecek.
Sarar ve Ipekyol
dünya markası
E
konomi Servisi - Türkiye'nin önde ge-
len giyim firmalan, dünya markalan
arasına girme çabalanna hız kazandır-
dı.Sarar, ABD'deki 14. mağazasını dün
New Jersey Woodbridge Center'da tören-
le açarken kadın hazır giyimin önemli
markalarından Ipekyol da Avrupa'da ma-
ğaza atağına hazırlanıyor. Sarar Giyim Sa-
nayii'nin sahibi Cemalettin Sarar, New
York'un 5. Caddesinde 17. mağazalannı
açmaya hazırlandıklannı söyledi. Sarar
firmasının ABD'dekilerin yanı sıra Avru-
pa ülkelerinde de 15 sahş mağazası bulu-
nuyor. Öte yandan, Türkiye'de 35 mağa-
zası olan Ipekyol, Londra'da mağaza aç-
maya hazırlanıyor. Ipekyol Yönetim Ku-
rulu Başkanı Yalçın Ayaydm, "Londra ve
Paris'te 3-4 tane departman store'lar ile
reyon almakiçingöruşöyoruz. LondraOx-
ford Caddesi'nde de mağazaarayışuidayrz,
mağazayı bu yıl açmayı düşünüyoruz" de-
di. Ayaydın, Ingiltere'den sonra, Fransa,
Almanya ve Ispanya'da da Ipekyol mağa-
zalan açmak istedıklerini bildirdi.
TGSD'nin Anadolu ile kucaklaşma gezisi kapsanunda ziyaret edilen Libra Tekstil örnek bir fabrika.
Almanya ve Hollanda'ya ihracat yapan şirketin 380 çahşanı ve 15 milyon Euro yılhk cirosu bulunuyor.
bin liraya mal ediyorum" diye
konuşuyor. Bu sayede. Türkiye
ile benzer şartlara sahip rakip-
leri ile rekabet edecek maliyet-
leri yakaladığını belirten Yan-
taç, uzun vadeli düşünmesi ge-
reken sanayicilerin yapacağı en
iyi işin Anadolu'ya açılmak
olacağı görüşünde.
Daha çok pantolon, ceket ve
elbise üzerine çalışan Libra
Tekstil'de üretilen her şey yurt-
dışına satılıyor. Almanya ve
Hollanda'ya ihracat ya-
pan şirketin yıllık cirosu
15 milyon Euro.
Yaz sebebiyle Avru-
pa'da yaşanan genel reha-
vetin ticarete de yansıdı-
ğını belirten Mehmet
Yantaç, eylül ayının gel-
mesiyle işlerin biraz daha
açılacağını söylüyor.
Yantaç, 1500 kışilik ka-
pasıteye sahip fabrikada
şu anda 380 personel is-
tihdam edildiğini ancak
eylül gibi bu rakamın
600ü bulacağını dile ge-
tiriyor.
Yantaç aynca, Erbaa
Belediye Başkanı Ahmet
Yenihan ile ılçede bulu-
nan Gaziosmanpaşa Üni-
versitesi'ne bağlı meslek
yüksekokuluda hazır gi-
yim bölümünün açılma-
sına öncülük etmiş.
"Buradan yetişen in-
sanlar, önümüzdeki yıl-
larda benim orta kademe
yönetkilerim olacak" di-
yen Yantaç, okuldaki 5
başanlı öğrenciyi de burs
vererek destekliyor.
Hedef yerinde iş ve aş
Sanayid teşvik istiyor
G
iyim sanayicileri, Anadolu'ya açılmak ve daha
fazla yatırım yapmak için İcendilerine vergısel
bazı muafiyetler sağlanmasını istiyor. Türkiye
Giyim Sanayicileri Derneği'nin (TGSD), "Anadolu
ile Kucaklaşma Gezüeri" kapsamında Sinop, Amas-
ya ve Tokat illen ziyaret edildi.
Türkiye'nin kurtuluşunun, yerinde aş ve iş sağlamak-
tan geçtiğıni belirten TGSD Başkanı Umut Oran,
"Bunu sağlamak için bölgelere göre belli vergisel mu-
afiyetler sağlanmalı. Reel sektöre vergisel muafryetfcr
sağlandığı zaman yaünmlar komşu Ulkelere girmeve-
cek, Anadolu'ya kayacakür" dedi.
Öte yandan Ordu'nun Akkuş Ilçesı Belediye Başkanı
HamiÇopoğhı. ilçelerinde işsızliğin büyük olduğuna
dikkat çekerek, "Akkuş'ta 8 bin metrekare 4 kath bi-
namız boş duruyor. Burayı. gelecek sanayicilere 10 yıl
kira abnadan vereceğim. Tek şarüm, her katta sigor-
tah 100 işçi çahşürmalan" dedi.
Turhal'da üretim
Yetim kızlar işbaşında
T
okat'ın Turhal ilçesinde faaliyet gösteren Kırgözler
Tekstil, yöredeki öksüz ve yetimlere hem eğitim hem
de kazanç kapısı oldu. Hazır giyim sektörüne 30 yıl
önce terzilik yaparak başlayan fsmail Kırgöz Istanbul 'da-
ki konfeksiyon fabrikasını kapatarak yatınmını doğdu-
ğu topraklara kaydırmış. Tamamı kadınlardan oluşan
175 çalışanının yansını öksüz ve yetim genç kızlar ara-
sından seçtiğini belirten Ismail Kırgöz, "Bunu vapmak-
taki amacun en çok ihtiyacı olana iş vermek" dıyor. ts-
tanbul 'da ikisi Osmanbey'de biri de Laleli'de olmak üze-
re 3 satış mağazalan bulunduğunu kaydeden Kırgöz, da-
ha çok bavul ticareti yapan Ruslara hitap ettiklerini be-
lirtiyor. Kırgöz, Turhal'a geri dönme sebebini "Biz fir-
satçı değiliz, ama burada elektrik. su, işçilik her şey daha
ucuz. Aynca doğup büyüdüğüm topraklann insanına iş
oianağı sağlamak bana a>Ti biz haz veriyor" diye açık-
lıyor. Yakın bır zaman içinde 1.5 milyon dolarlık yeni bir
yatınm daha yapacaklarını kaydeden Kırgöz'ün, plan-
lan içinde 750 metrekarelik bir showroom açmak da var.
Merztfon'dan dünyaya çıtçıt
Amasya'nın Merzifon ilçe-
sinde faaliyet gösteren Timay
Çıtçıt Sanayi Romanya'dan.
Fa.c
'a Cezayir'e kadar dünya-
nın pek çok ülkesine konfek-
siyon aksesuarlan ıhraç edı-
yor. Gap, Zara gibi dünya
markalannın yanı sıra Mavi
Jeans ve Şahinler Holding gi-
bi iç pazann dev şirketleri ile
de çalışan şirket yılda 2 mil-
yon adet metal düğme ve çıt
çıt üretimi yapıyor. Firmanın
sahibı, Engin Çelebi de Istan-
bul'dakı tesısinin kepengmi
kapatıp doğdugu yerde doy-
maya karar verenlerden. Yedi
yıl önce Anadolu'ya açılarak
hem geleceğe yönelik yeni bir
vizyon oluşrurup hem de ma-
liyetlerini azalttıklannın altı-
nı çizen Çelebi, şirketinde 90
işçi çalıştınyor. Timay'm OT-
ta Doğu. Balkanlar ve Türki-
ye"deki bu alanda faaliyet gös-
teren en büyük şirket olduğu-
nu kaydeden Engin Çele-
bi'nin, yatınm planlan arasın-
da otomatik bir renklendirme
sistemi kurmak bulunuyor. Engin Çelebifabrikasını Merzifon'a taşKfa.
A1NKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
'Yeni' Satış Manöğı
Hükümet, kamu mülkiyetinde bulunan her şeyi
satmaya çalışıyor. Kamu ekonomikkuruluşlanndan
(KİT) geriye kalanlar; ormanlar; kıyılar; madenler;
okul binaları; sosyal tesisler satış işleminin başlıca
nesneleridir.
TBMM, 31 Temmuz günü, yasama döneminin
son saatlerinde, "Bazı Kanunlarda ve Milli Piyan-
go Idaresi Genel Müdüıiüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Deği-
şiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"n\ görüş-
tü ve yasalaştırdı. Bu yasa ile esas olarak "özelleş-
tirmenin hızlandınlması" sağlanıyor.
Bu son düzenlemeye deginrneden önce, önem-
li bir noktanın altı çizilmelidir. Türkiye'de özelleştir-
me ile ilgili yasal düzenlemeler, yaklaşık yirmi yıl
boyunca, yasa yapma yöntem ve teknikleri bakı-
mından, çok yetersizdir; boşluklan ve belirsizlikle-
riyle iç içe geçmiş yasal karmaşanın eşi bulunmaz
örnekleridir. Şimdiye dek, öteye beriye serpiştirilen,
birbiriyle ilintisiz ve ilgisiz yasa hükümleri ile özel-
leştirme işleri yürütülüyordu. Bu son düzenleme de,
1984'te başlayan aynı yasal düzensizlik sürecini,
onun doğrudan bir uzantısı olarak tarnamlıyor.
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan yasanın
"Genel Gerekçe"si, hükümetin özelleştirme man-
tığını açıklamaktadır. Gerekçe, şöyle başlıyor:
"24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun, özel-
leştirmeye esas işletme, vahık ve tesislerin Değer
Tespit Komisyonlannca belirlenen değerinin dikka-
te alınarak özelleştirilmesini esas almaktadır. De-
ğer tespitleri, yaklaşık olarak hesaplanan tahmini
değeherdir. Bu değeher çeşitli kritehere göre he-
saplanmakta ve her bir kriter açısından değerler
çok farklılık göstermektedir... Oysa, değeri, piya-
sa ekonomisinde talep belirlemektedir. Talebin
beliriediği gerçek fiyatın üzerinde olan tahmini fi-
yatların esas alınarak değer tespitlerinin yapılma-
sı ve ihalelerin iptal edilmesi kamu açısından za-
man, kaynak israfına yol açmakta, yatınmcıların
ihalelere girmesini ve teklif vermesini engellemek-
te ve özelleştirmeye olan güveni olumsuz etkile-
mektedir..."
Yazım yanlışlan bir yana, buradaki özelleştirme
mantığının temelini, altı çizilen, "Oysa, değeri, pi-
yasa ekonomisinde talep belirlemektedir" tümce-
si oluşturuyor.
Böyle bir cümle, Aristo'dan bu yana ekonomi bi-
limi yazınında hiç görülmedi. Bir malın satış fiyatı-
nın, buradaki anlatımıyla "değerinin", yalnız alıcı
tarafından belirlendiği görüşü, alım- satım işlemi-
nin, satıcı tarafını yok saymaktır. Ekonomi ders ki-
taplan, bir malın fiyatının "arz ve talebe" göre be-
lirlendiği vurgusuyla başlar. Hükümet, bu anlayışıy-
la, özelleştirmedeki satıcıyı, yani kendini; yapması
gerekenleri, görev ve sorumluluklannı tamamıyla
birtarafa bırakıyor. Değil bir kapitalist çiftçi, yumur-
tasını, sebzesini pazara götüren sıradan bir köylü
bile, alıcıya malını uzatıp "kaça alırsan a!" demez.
Hükümet, özelleştirmede, fiyatın saptanmasını, tü-
müyle alıcıya bırakmakla kendini sıfırlıyor.
Ancak burada çok önemli bir fark var; KİT ve di-
ğer kamu varlıkları, hükümetin kendi malı değildir;
halkın malıdır. Hükümet halkın malvartığını, isteyen-
lere, onlann saptadığı fiyattan satacaktır. Halkın ma-
lıyla birilerini zengin edecektir.
özelleştirme işlemlerinin en büyük sorunu, fiyat
saptanmasıdır. Bu konuda geliştirilmiş pek çok fi-
yatlama yöntemi vardır; hükümet bu yöntemleri kul-
lanmaktan kaçıyor.
Anayasal olarak, hükümetin bunu yapmaya hak-
kı var mı? Kamu mallarının varlığını "tedbirlibirtüc-
cargibi" koruma ve kollama görevi böyle mi yapı-
lır? Bu soruları yanrtlamak, halk adına karar vere-
cek olan yargıya düşer.
Fiyatın, yalnızca alıcı tarafından saptanacağı bir
özelleştirme, gerçekte bir satış işlemi değildir. "Ne
verirseniz verin" mantığıyla kamunun elindeki var-
lıklann birilerine verilmesi, gerekçede, "zaman ve
kaynak israfına" bağlanıyor ve yasanın ekonomik
açıdan savunması yapılmak isteniyor. Satıcı olarak
kendini "hiçleştiren" bir hükümetin, bu tür gerek-
çeleri sıralamasının hiçbir geçerli dayanağı bulun-
muyor. Hükümet, ekonomiyi üretimden uzaklaştı-
ran rant dağrtımı sürecini, fiyatı alıcının saptayaca-
ğı hızlandınlmış özelleştirme ile çok daha ileri bo-
yutlara taşıyor.
Bu anlayışta, ne daha fazla yatınm ve istihdam
kaygısı var ne de ülke ekonomisinin gelişmesi iste-
ği; yapılmak istenen, halka ait variıklann, birilerine,
bunların hükümete yakınlık derecelerine göre ve
onlann saptayacağı bir fıyatla peşkeş çekilmesi;
yağmalanmasıdır.
AKP bugünlerde ikinci kuruluş yıldönümünü kut-
larken, ülkede "yeni bir dönemin başladığım" ısrar-
la vurguluyor. Büyük çoğunluğuyla, bu partiyi alla-
yıp pullayıp destekleyen basın-yayın kuruluşlan da,
yağmadan pay alacaklan umuduyla, eskinin geniş-
letilmiş biçimi olan bu "yer»'"ye alkış tutmayı sür-
dürüyor.
yakup@metu.edu.tr
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLÜ LONDRA erginy(Str.net
ABD'nin Irak macerası, Lyndon John-
son'un Tonking Körfezi'ndeki, aslında ger-
çekleşmeyen bir olayı bahane ederek Ku-
zey Vietnam'ı bombalamaya başlaması-
nı anımsatıyor: Olmayan bir kitle imha si-
lahlan tehdidi, işgal, gerilla savaşı, kukla
hükümet ve sayıları girtikçe artan ceset
torbalan... Washington'daki Stratejik Ça-
lışmalar Enstitüsü direktörü Anthony
Cordesman. adını koydu bile: III. Körfez
Savaşı (Financial Times, 30/07).
Nitekim, geçen hafta ingiltere'de, Dr.
Kelly'nin ölümüyle ilgili açılan Hutton So-
ruşturması'nın ilk sonuçlannı The Guar-
dian'daki köşesinde yorumlayan, ingilte-
re işçi Partisi'nde, Blair'den önceki dö-
nemde başkan yardımcıhğı yapmış, Roy
Hattersty de "Bugün bildiklerimizi mart
ayında bilseydik, parlamentodan asla
bir savaş karan çıkmazdı" (13/08) diyor.
Evet, bugün artık yadsınamaz gerçek
şudun Bush ve Blair hükümetleri, Irak'a,
hiçbir haklı gerekçe olmadan saldırdılar,
topraklannı işgal ertiler, doğal kaynakları-
na ve ekonomisine el koydular, bu arada
binlerce insan öldürdüler. Bir kukla yöne-
tim kurdular. Ancak, bu işgale karşı Irak'ta
(işbirlikçi Kürt yönetimi dışında), girtikçe
yaygınlaşan, derinleşen ve karmaşıklaşan
bir direniş gelişti. Günde ortalama 10 sal-
dınya uğrayan, BBC'ye göre bugüne ka-
dar 150'den fazla kayıp veren işgalciler
(Kayıplann aynntılı bir analizi, sayılan giz-
leme yöntemleri üzerine:
"77?e Parade ofthebody
bags" Counterpunch,
9/09), şimdi, kayıplar git-
tikçe artarken, Irak'a hâ-
kim olamıyorlar. Savaş, ABD'ye bugüne
kadar 65 milyar dolara patladı, toplam ma-
liyetin 600 milyarı aşması bekleniyor (The
Economist, 14/03). ABD halkı içinde Irak
savaşının gerekliliğine inananlann oranı da
iki ayda yüzde 64'ten yüzde 53'e geriledi
(Scripps Hovvard Nevvs Service, 13/08).
Kuma saplanan ABD'nin isteği üzerine
Irak'a asker göndermek isteyenlerin ge-
rekçe gösterdiği "komşudaki yangın" iş-
te bu yangındır. Bu yangını söndürmek is-
teyen, eğer ciddiye alınmak istiyorsa kun-
dakçıya yardıma koşmak yerine, ilk önce,
hâlâ yangına benzin dökmeye devam
eden kundakçının hemen yangın yerinden
uzaklaştınlmasını talep etmelidir: ABD bir
an evvel Irak'tan kayıtsız şartsız çıkmalı,
yarattığı enkazı tümüyle en azından BM'ye
bırakmalı, savaş tazminatı ödemeyi kabul
etmelidir. Bu haksız savaşı başlatanlann
da Uluslararası Ceza Mahkemesi nde
yargılanmalan gerekir. Ancak Cumhuri-
yet'in cuma günü aktardığı gibi, Bush yö-
netiminin, BM'nin Irak'taki variığına, onu,
işlediği insanlık suçunu örtecek bir "incir
yaprağı" gibi kullanmanın ötesinde ta-
hammülü yoktur. Evet ne yazık ki, meşru-
iyet / ulusal çıkar tartışmalan attına gizlen-
III. Körfez Savaşı'na Asker Göndermek...
meye çalışılan acı gerçek budur! Bu
gerçek, Irak'a asker gönderecek olan-
ları çok büyük bir tarihsel sorumluluk
altına sokacaktır. Asker gönderme
kararı alacak olanlar, ölen her Türk
askerinden, Iraklı direnişçiden ve
sivilden sorumlu olacak, tarih
önünde savaş suçlusu duru-
muna düşeceklerdir.
Yangın hızla büyüyor
Üstelik, Irak'ta hiçbir hesap
çarşıya uymuyor. Saddamcı
Sünnilerin, ABD'Iİ "kurtancıla-
n" çiçekle karşılaması tabii ki
beklenemezdi ama ya Şiilere
ne oluyor. Gün geçtikçe işgale
karşı sesleri daha da yükseltiyor,
en ufak bir bahaneyle, geçen hafta Bas-
ra'da olduğu gibi hemen sokaklara dökü-
lüyoriar!.. 1918'deOsmanh'dan Irak'ı alan
ingilizlerin kısa sürede gitmeyecekleri an-
laşılınca Şiiler yine muhalefete başlamış,
1920'de de ayaklanmışlardı. Şımdi de
benzer ama çok daha karmaşık bir süreç
yaşanıyor.
Birincisi, Prof. VVallerstein de dahil bir-
çok analist, giderek, bugünkü gerilla sa-
vaşının, Bağdat düşme-
den önce planlandığı-
na, Saddam'ın şimdi
kısa dönemde de-
ğil uzun dönemde,
kendi başına var-
lığını sürdürebilen
birimlerin vur kaç
operasyonlan, pu-
su, roketli saldın,
bombalama eylem-
lerine dayanan bir
gerilla savaşıyla iş-
galci güçleri yıprat-
^,^—- ma stratejisi be-
nimsediğine inanı-
yorlar. Beyrut elçiliğinin
bombalanması olayının
gösterdiği gibi (USA To-
day'a göre, bombalama El
Kaide'nin değil, içeriden
bir gücün işiymiş. 15/08)
gerilla, hedeflerinin kapsamını da giderek
genişletiyor. Buna karşılık kimi gözlemci-
ler, örneğin; Hindistan'daki Güncel Konu-
larda Çalışmalar Enstitüsü direktörü ve
bakanlar kurulu danışmanı B. Raman,
Saddam'ın iki oğlunun öldürülme süreci-
ne ve, ölümlerden sonra direnişin daha da
güçlenmesine bakarak
ABD'nin, CIA, NSA, DIA
gibi sözde dünyanın en
güçlü istihbarat örgütlerine
rağmen, gerek teknik is-
tihbarat gerekse de insan kaynaklanna
dayanan istihbarat alanında çok yeter-
siz kaldığını (The Asia Times, 31/07) hat-
ta ne yaptığını bilmediğini (Toronto Star,
14/08) düşünüyoıiar
Ikincisi, Güney Afrika gazetesi Globe
and Mail'in muhabiri, Oly Halpern'in
Sadr kentinden bildirdiğine göre, Şiiler her
fırsatta sokağa dökülmenin yanı sıra hız-
la, hem de bir ordu kurarak örgütleniyor.
Bağdat'ın yoksul Şii mahallelerinde halk
her akşam dini merkezlerin önünde,
"Mehdi"nin ordusuna yazılmak için kuy-
ruğa giriyor. Yalnızca Sadr kentinde aske-
re yazılanlann sayısının 10 bini aştığı bildi-
riliyor. (11/08) Üç ay önce Şii dini lider
Muktada el Sadr (giderek artan sayıda Şii
onun Mehdi olduğuna inanıyormuş), on
binlerce Şiinin katıldığı bir açık hava top-
lantısında, Irak meclisindeki Şii üyeleri Si-
yonist ilan etmiş ve Şiilerden bir ordu kur-
malannı istemişti.
Üçüncüsü: New York Times'ın bir
araştırmasına göre dünyanın heryerinden
Müslüman gençler Emperyalizme, Siyo-
nizm'e ve Hıristiyanlıga karşı savaşmak
üzere Irak'a geliyorlar, önceden saptanmış
noktalarda ilişki kurup yeraltına giriyor ve
direnişe katılıyoriar. New York Times, En-
sar-ı islam adlı örgütün bu yeraltı direnişi-
nin işleyişinde önemli birrol oynadığını id-
dia ediyor. Ama irili ufaklı başka örgütler
de söz konusu.
Bu üç direniş dinamiğine, yaygın birbi-
çimde silahlı Irak halkının her fırsatta iş-
galci askeriere karşı düzenlediği "kendi-
liğinden" saldınlan da eklediğimizde çok
karmaşık ve yaygın bir direniş cephesiy-
le karşı karşıya kaldığımız görülür. Buna
karşılık, geçen hafta bu konuya eğilen bir
Stratfor yorumunda işaret edildiği gibi,
cephenin ne kadar geniş olduğunu sap-
tamak zor ama, işgalci güçlerin Kalkış-
mayı Bastırma Operasyonlan'nın
(KBO) ciddi sorunlan olduğu kesin. En
önemlisi de bugünkü koşullara uygula-
nacak bir KBO doktrininin olmaması
(13/08). Yıne Stratfor'un dikkat çektiği
gibi, tarih bize dışardan gelen güçler ta-
rafından yürütülen geniş çaplı KBO'nun,
(Vietnam, Afganistan ve Cezayir - E.Y)
başanlı olamadığını gösteriyor.
Türk askeri işte bu yangının içine, üs-
telik mazlumun değil zalimin yanında
savaşmaya gönderilecek. "Ya ulusal
çıkarımız ne olacak" demeyin. Eğer
Türkiye'nin ulusal çıkariarı, böyle biror-
tamda "sömürgeciye hizmet etmek-
ten" geçiyorsa elinizdeki ulusal çıkar
kavramını yeniden gözden geçirmeniz
gerekmez mi?.