Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4TEMMUZ2003CUMA CUMHURİYET SAYfi
17
B
2
E
mâaetsn
stm
Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Erbakan, AKP"yi evin
kumarbaz oğluna benzetmiş...
"Demek ki evde eskiden beri
kumar oynanıyormuş!"
Edebiyat
AkifKökçe:
"Milli Eğrtim
Bakanlığı
sosyal zekâsı
yüksek öğrenciler için
edebiyat lisesi
açacakmış. Siz hiç
'Uluslararası bir şirket
için dolgun ücretJe
romancılar, şairfer,
hikâyeciler ve
denemeciler aranıyor'
gibi bir ilan gördünüz
mü? Vazgeçilsin bu
edebiyat lisesi
sevdasından, onun
yerine 'korsan
yayıncılık lisesi' gibi
makul bir (ise açılsın
da hem gençlerin
kannlan doysun hem
de gelişmekte ofan bu
sektör eğitimli işgücü
kazanmış olsun."
eçen Salı, Cumhunyet'teki köşesınde Orhan
Birgft, Avrupa Birliği'nin Kadıköy Belediye-
si'ne imza/anacak bir sözleşme karşılığı 612
bin 752 euro hibe yardımı yapacağından söz
etmiş ve Güvercinevi ad/ndaki intemetsitesinden edin-
diği bilgileri aktarmıştı... Projeye göre para, KKTC'de-
ki gibi kayıtsız koşulsuz birAB lobisi yaratmak için kul-
lanılacaktı...
Kadıköy Belediye Meclisi, Çarşamba günü toplanıp
projeyi görüştü... Toplantıyı Güvercinevi'nden öğreni-
yoruz:
"DSP'li üye Nihat Köksal ve bağımsız üye Süley-
man Erbaş söz alarak söz konusu hibe sözleşmesi-
nin Türkıye'nin ulusal çıkarlan ile bağdaşmadığını, AB
ülkelerinin KKTC'de benzer bir yöntem izleyerek Ra-
uf Denktaş'a karşı bir muhalefet hareketi başlattıkla-
nnı, hibe sözleşmes/nin aslında bir kredi sözleşmesi ol-
duğu, faiziyle geriödeneceğini, ve sözleşmenin hemen
hiçbir koşulunun açıklık ve netliğe sahip olmadığını di-
AB hibesi
le getirdiler. Son olaraksöz alan Kadıköy Belediye Baş-
kanı Selami Öztürk ise Avrupa Biriiği ülkelerinden hi-
be almanın bir medeniyet ölçütü olduğunu, toplumun
Avrupa'dan yani medeniyetten yana olanlar ve mede-
niyetsiz olanlar diye ikiye ayrıldığını söyledi. Başkan
öztürk, Avrupa Topluluğu Komisyonu'nun sağladığı
bu hibesayesinde kentegelen köylü kadınların çama-
şır makinelerine nasıl çamaşır tozu koyacaklannı öğ-
renebileceklerini, bunu öğrenmenin de bir ınsan hak-
kı olduğunu savundu. Konuşmalarsonucundayapılan
oylama ile yedi üyenin muhalefetine karşın CHP'li üye-
lerin oylan ile hibe sözleşmesi kabul edildi."
Kadıköy'e gelen köylü kadınlara çamaşır makinesi-
ne nasıl çamaşır tozu konulacağını öğretmek! Ne hoş...
Fakat Güvercinevi'nin yorumu çamaşır tozuyla sınırlı
değil: 'Bu hibe sözleşmesinin genel üslubu, Afrika'nın
ilkel kabileterine 'medeniyet' götüren Avrupalı Hıristi-
yan misyonerlerinki ile aynıdır. Projenin ikinci aşama-
sında 'genel insan haklan ve demokrasi kavramıyla ile
taraştıracak olan bir genel eğitim kursuna katılacaklar-
dır' ifadesiyfe somutlasan misyoner tavn, metnin tama-
mında kendini hissettirmektedir.
örneğin sözleşmesinin 17. sayfasında gecen 'Ko-
nuşmacılar Türk veTürk gerçeğineodakîanmadan ka-
çınma ve diğer ülkelerin deneyimlerinden yararlanma
amacıyla ve görüş çeşrtliliği sağlanması için diğer ulus-
ların öğretmenleri, uzmanlan ve profesyonelleri ola-
caktır' ifadesi kabul edilemez. Avrupa Topluluğu Ko-
misyonu parasal gücünü ideolojik misyonerlik yapmak
amacıyla kullanmak istemektedir. Sosyal sorunlar ar-
kasına gizlenen asıl amaç, ulusal kültürümüz ve Cum-
huriyet ilketerimiz aleyhine muhalifordusu yaratmak ve
ülkemizi Avrupalılara jurnalleyecek muhbirler yetiştir-
mektir."
Etik
TülayÇellek:
"Eğer
yöneticiler
namussuzian
korumasalardı, onlar
da sırtlannı idarecilere
dayayıp kimseye
ahlaksızlık yapmaya
cesaret edemez ve
herkesi hayasızca
kullanamazlardı. Bu
durumda öneelikle
ahlaksızlara mı
bakmak gerekir, yoksa
onlara bu o/anaklan
tanıyanlara mı?"
SESSİZ SEDASIZ (!)
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku' yahoo.com Araziye uyduk; Biz de ABD'ye uydu olduk!
Türkiye'de 9 milyon meslek sahibi işsiz!
Bu kez tüketicileri değil üreticileri, iş-
letmecileri yerli malı kullanmaya çağı-
ran bir kampanya başlatıldı... Kam-
panyanın amacı üretimde kaliteli yer-
li mal/nı kullan ki yatınmlar çoğalsın,
işsizlik azalsın... Şöyle diyorlar:
"Ülkemizin yabancı mallar cehen- _,
nemine dönmesinden ötürü sanayide
ve iş hayatında iş bilmezlikten ya da ki-
şisel beceriksiz/ikten kaynaklanmayan
seri iflas/arla işyerleri kapanmakta ve
milyonlarca çalışanımız işsiz kalmak-
tadır. 1995-2003 yıllan arasında 1 mil-
yon 200 bin işletme kapandı. 9 milyon
meslek sahibi işsiz kaldı.
Ayakta kalmaya çalışan yerli işlet-
melerimizde, yabancı mallann tercih
edilmesinden ötürü kapanma tehli-
kesiyle karşı karşıyadır. Tüketim mal-
lar) dışalımına giden her 6 bin 500 do-
lar, Türkiye'de 1 kişiyi işsiz bırak/yor.
Son dört yıldaki 60 milyar dolarfık itha-
lat yerine Türkiye'de 9 milyon kişiye iş
sağlayabilirdik."
Türbanlı memureler işbaşında Sivas'tan bir okur: "Bir gün
kapınızı türbanlı bir memure
çalarsa sakın şaşırmayın! Sivas'ta art/k türbanlı memureler ev ev dolaşıp, sağlık ta-
raması yapıyor. Kapıyı açtığınızda karşınızda elinde evraklarla duran türbanlı kadı-
nı, bir an dinci bir partinin kadın kollan çaJışanı san/yorsunuz ama az sonra yanıldı-
ğınızı anlıyorsunuz. Çünkü kim olduğunu söylüyor Alibaba Sağlık Ocağı'ndan ge-
liyormuş. Umarız hükümet, bu 'özgürlük'ten diğer memureleri de mahrum etmez.
Paıti-Devlet Bütünleşmesi
MERtÇ VELİDEDEOĞLU
Cumhuriyet gazetesinin
çarşamba günleri okuyucusu-
na sunduğu Cumhuriyetin 80
Yılı adlı eki, 25 Haziran'da 8.
sayrya ulaştı.
fik sayısından bu yana bü-
yük bir ilgiyle karşılanan ve öz-
verili bir çalışmanın ürünü olan
bu ekleri, b/rçoklan gibi ben
de okurken 80 yıllık tarihimizin
önemli olaylarını yeniden
anımsayıp yaşıyor, aynca Hrf-
zı Veldet Velidedeoğlu nun
özyaşamöyküsünü de okuyor
gibi oluyorum. Velidedeoğlu
sağ olsaydı her sayıda yer
alan kimi olaylarla ilgili anılan-
nı dile getirirdi diye zarnan za-
man düşlüyorum.
Sözü edilen 8. sayı 1945-
46-47 yıllannı içeriyor;
1946'da çok partifi ilk genel
seçimin yapılması en önemli
olay; gerek bu seçimle gerek-
se 1947'deki ara seçimle ilgi-
li olarak Velidedeoğlu'nun ya-
şadıklannı bir başka yazıya bı-
rakarak, bu yazıda 1947 yılı
Aralık ayında Ankara Üniver-
sitesi'nin Dil, Tarih ve Coğraf-
ya Fakültesi'nde yaşananlan
kendinden aktaralım.
Velidedeoğlu'nun anlattığı-
na göre bu Fakülte'nin sol gö-
rüşlü üç öğretim üyesi Prof.
Pertev Naili Boratav, Doç.
Niyazi Berkes ve Doç. Behi-
ce Boran'a bu görüşlerinden
dolayı hiçbir işlem yapmayan
Rektör Prof. Şevket Aziz
Kansu, sağ görüşlü öğrenci-
lerin hedefi haline gelir; 27
Aralık günü Fakülte'yi basan
öğrenciler rektörün istifasını
isterler, bunun için de bir öğ-
rencinin verdiği kâğıdı başka
biröğrencinin sırtına koyarak
çekilme dilekçesini yazıp im-
zalamaya zoriariar.
O sırada Milli Eğitim Baka-
nı olan Reşat Şemsettin Si-
rer de alttan a/ta bu hareket-
lere memnun olan bir tutum
içindedir; bu öğretim üyeleri-
nin üniversite ile ilişkilerinin
kesilmesini istemektedir. Bu-
nu görüşmek için Üniversite-
lerarası Kurul'u Ankara'da
toplantıya çağınr. Her iki üni-
versttenin rektörü ve dekanla-
r gelirler, içlerinde o dönem
Hukuk Fakültesi Dekanı olan
Velidedeoğlu da vardır.
Bakan toplantıyı birgizli po-
is raporunu okuyarak açar. Bu
•aporda Fakülte'nin öğrenci-
erinin bir pazar günü bu üç
igretim üyesi ile birlikte An-
ara Bara/ı'na birgezintiye gtt-
<leri, dans ettikleri, birbirine
Rus usulü selam" verdikleri
azılıdır; ama bu selamın ne
çim bir selam olduğundan
iz edilmemiştir.
Bakan ayrıca bu öğretim
•elerinin kimi yazılanndan ör-
nekleri ve kesikleri Kurul üye-
lerine uzatarak, bunlarda ko-
münizm" propagandası ya-
pıldığını söyler.
Istanbul Üniversitesi Rektö-
rü Prof. Sıddık Sami Onar,
"Bir yazıda böyle bir propa-
ganda oiup olmadığına yargı
organı karar verebilir, ama yi-
ne de kendilerini de dinlemek
koşuluyla bir araştırma yapa-
biliriz" diye yanıt verince, is-
tediği sonucu alamayacağını
anlayan Bakan, Başbakan'ı
devreye sokar; Kurul öğleden
sonra Başbakan Hasan Sa-
ka'nın başkanlığında toplanır.
Başbakan da aynı istek için-
dedir, bu öğretim görevlileri-
nin üniversiteden çıkanlması
gerektiğini bildirir. Rektör
Onar, Bakan'a verdiği aynı ya-
nıtı verince Başbakan sertle-
şir; öyle uzun boylu tahkikata
Meclis'in tahammülü olmadı-
ğını, kaynadığını ve Meclis is-
terse üniversitenin özerkliğini
de kaldırabileceğini bir "ihtar"
tonuy/a söyler. Rektör Onar:
"Buraya, bize verilecek tali-
mata uymak için gelmedik"
deyince ortam alevlenir.
Içi içine sığmayan Velidede-
oğlu da söz alınAnkara Hukuk
Mektebi'nde hocası olan Baş-
bakan'a bunu anımsatıp, bir
hukuk profesörünün ilk iş ola-
rak öğrencilerine yasalara uy-
mayı ögrettiğini dile getirir, ar-
dından eğer aldıklan karan
Meclis beğenmezse, Mec-
lis'in üniversite özerkliğini kal-
dırmasının tarihi sorurnluluğu-
nun kendisine ait olacağını
belirtir.
Başbakan hızla toplantıdan
aynlır. Kurul, çalışmalannı sür-
dürür ve sonunda bu öğretim
üyelerinin suçsuz olduğuna
karar verir ve rapor Bakanlığa
sunulur.
Ne ver ki, ne Başbakan ne
Meclis bu sonucu içlerine sin-
diremez; üniversitenin Kadro
Yasası'na eklenen bir madde
ile bu üç öğretim üyesinin
kadroları Meclis'çe kaldırılıp
kendileri açıkta bırakılır.
Velidedeoğlu bu tutum,
Cumhuriyet Halk Partisi'nin,
"parti-devlet bütünleşmesi"
olayının üniversite ile ilgili gö-
rüntüsüdür, göstergesidir, der.
Aynı tutum Demokrat Parti ta-
rafından da benimsenip, ina-
nılmaz boyutlarda uyguiana-
caktı.
Günümüz iktidarı AKP de
aynı yolun yolcusu olduğunu
her fırsatta ortaya koymakta-
dır. KuşkusuzAKP'nin, 80 yıl-
lık laik Türkiye Cumhuriye-
ti'nin devlet felsefesine ters
düşen görüşüyle oluşturmaya
çalıştığı parti-devlet bütünleş-
mesi, 60 veya40 yıl önceki ör-
neklerden çok daha tehlike-
lidir.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicako: turk.net
BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇİ bulutbebekuı hotmail.com
HAYAT EPÎK TÎYATROSU MUSTAFA BILGÎN
TÜKODER'IN B/^yrNDT
BAKANUĞINA AÇTLĞ1 Ö
LAR SUREkKEN KÖPkÜVE
ULAN BUNlARbAKt
SAKAL Mr, MASKE M I
BELLt DEÖtL BE!..
OTOBÜSTEKtLER KEMALIRGENÇ
TARJHTE BUGÜN AfÜMTAZARIKAN 4 Temmuz tnnı: mumtaz-arikan .eom
SAHİBİNDEN SATILIK
YAZLIK
Çatalca Binkıljç Doğanyamaç sitesinde seçkin bir ortamda
ın olimpik yüzme havuzlu 500 nû bahçe içinde triplex villa
Tel: 0536 423 00 68
B/ISMM
1976'OA Bt/GÜA/, S/e /SBAft KOMAN-
DO 8İRU6I, £MTES8£(UGAA/D4') %
••' StLAHU Sl'C SASK/N
r, TEL
l\
A/e
f*4t/A
AA/ frusrrMJ
lj LıBYA'DAH YA-
G4
Ş
DA, YOLCcflAIB ACA/BŞftfĞ/MDA, 71/-
TUKLÜ SUU/A//4*/ SS İ
A//A/ SA'UVe&LMES
Pt. ıtroıes/tfl/ı/te, s/e irr
rt UII& SAUI&&
SU~
M/Ş
SfN/ S Ğ A Ş
K4Ç YOLCU, 7 KpeSAfiJ VS 2O
UGAUOA ASt&G/ ÖUAÜp~Ü,
AL4HDA SULüMAAI UGAUDA
HAI/A
İSE
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Güzellik Başka Bir Olay
Çocukluk anılanmda bebek yok, dört kız kardeşten
ikincısiyim. öğretmenlik oynuyorum kardeşlerimle,
okul ve dersierle ilgili anılarvar belleğimde. Küçük be-
bekleri karş/ma dikip okul ve aile birliğini oluşturuyo-
rum! Çok hoş resimler oluşuyor.
Bir de kraliçelik var. Güzellik kraliçesi komşulardan
kaynaklanıyor, biri Mübeccef, ötekıler Naşide Saffet
ve Keriman Halis. Yakın çevremde, yakın komşular-
da yer alan güzel kızlardan esinleniyorum. Kraliçeyi biz
seçiyoruz, ilginç öyküler üretryoruz. O günlerden bir
anıyı uzun süre silemedim belleğimden. Kraliçeyi se-
çerken yaşanan bir olaybu. Odada gaz sobası var, bir
aralık devrildi, gazlar yens döküldü, heryanı alevler sar-
dı. ödümüz koptu. Babam geldi, yangını söndürdü,
sonra şöyle dedi bize.
- Güzel kadın olmak güzel bir olay ama, güzel in-
san olmak daha önemli.
Bu söz hâlâ çınlar kulağımda Açık söyleyeyim gü-
zel olmadım, kraliçeye de özenmedim hiç ama çirkin-
likten kaçındım her zaman. Güzel olmayan olaylara,
insanlara ilgi duymadım. Güzel kadın olmaya da çok
önem vermedim galiba.
"Kim kimin dünya güzeli, kim kimin deli divanesi"
diye birdize var belleğimde. Dünya güzelini oluşturan
çizgiler hayli değişik. Çocukluk ya da ilkgençlik yılla-
nmda beyazperdenin ünlü yıldızlan, tannçaiargibi gü-
zel kadınlara da büyük ilgı duymadım. Dahası, uzak-
tan, romantik, sevgiler de yaşamadım. Sevdiğim yıl-
dızlann fotoğraflannı biriktirmeye çaba göstermedim
hiç. Gençlik aşklan arasında beyazperdeyıldızlan yok.
0 yıldızlan beyazperdede izlemek daha güzel gelirdi
bana. Elbetetkilendiğim, davranışma hayran olduğum
yıldızlarda var. Seyrederken gönlüm akıveriyor, birar-
kadaş, birdost gibi düşünüyorum onlan. Onlardan bi-
ri de Katherine Hepburn. Yüzyılı taşıyorçizgilerinde,
ancak çizgiler eskımiyor hiç. Yıllar boyunca ödüller,
Oscar'larla kanıtladı güzelliğini. Spencer Tracy ile ya-
şadığı büyük aşkı da gülümseyerek izledim herzaman.
Insan olmanın mutluluğunu hısseden birmasal kadı-
nı gibi boyverdı hayalimde. Kaç Oscar, kaç armağan
ama, kirpiklerinin ucuylagülümsüyor, basanlardan güç
almıyor, her olayın doğallığını yaşıyor. Belli sahnelen-
ni hâlâ gözüm yasararak düsünürüm, sevgiyle, say-
gıyla gülümserim. Sonra da Aşık Veysel'e bir merha-
baçakanm. "Güzelliğin onpara etmez, şubendekiaşk
olmasa" dizesiyle selamlanm büyük ozanımızı.
Yıllar boyunca uzayan birçizgi bu, giderek derinle-
şiyor.
Güzellik kavramı değişiyor giderek, dahası estetik
cerrahlık inanılmaz boyutlara vanyor. Genç kızlar, ka-
dınlar, büyük ya da küçük yıldızlar, beğenmediği çiz-
gileri ustaca değiştıriyor, yeni yüzler oluşuyor. Güzel-
lik bu mu acaba? Estetik cerrahlan, bırkaç bıçak ya
da makasla en güzel çizgileri oluşturabiliyor ama gü-
zelliğini verebiliyor mu? Zaman çabuk geçıyor, güzel-
ler çabuk eskiyor, özünü yakalamadan yeni çizgiler ge-
liyor gündeme.
Güzelliği taşımak da önemli bir sorun galiba. Kaç
gündür başkent söyleşilerinde yer alan bir konu bu.
Kimi güzeller çizgilenni derinleştirmeden siliyor, hızla
ve hoyratça. Içi boş bir baş nereye gideceğini bilmi-
yor, her dalda yer alarak gerçek yerini yitinyor. Bence
acı birolay bu. Sıradan birgüzel oluyor, sıradanlığı ça-
buk benimsıyor. Ekranda izJediğimiz güzelleri nasıl,
hangi çızgisi, davranışıyla anımsıyoruz acaba? Güzel
çizgiler derinleşmeden uçuyor belleğimizden. Güzel
birkoku, güzel biresinti. Sonra karanlığa gömülüyor-
lar. Estetik ameliyatJar çok başanlı da olsa yapaylığı
yansrtmaktan geri kalamıyor. Güzel çizgileri güzel olay-
larla yansıtmak ayn bir olay. Çizgileri dennlestirmekiçin
başka nedenler gerekiyor. Güzelliğin gizemi de bur-
dan kaynaklanryor bence. Çizgilenni güzel taşımak,
güzel bir rüzgâr oluşturmak gerekiyor. Yoksa, en gü-
zel çizgiler de gizemini yitiriyor birden.
Kaç gündür beyazperdenin pariak yıldızı Katherine
Hepbum'ü konuşuyor başkent çevreleri, Oscar'lar
alan filmleri geliyor gündeme. O ödülleri ne güzel ta-
şıdı, yeni tepeler kattı durmadan. Güzel değıl ama,
dünyanın en güzel kadınlanndan biri, neredeyse bir
tannça. Güvenle yürüyor, tahtına güzel yerleşiyor, pa-
nltısını yitirmiyor hiç. Bir yüzyıla gölgesini vurdu ama
hiç eskimedi değil mi? Babacığımın sözünü yeniden
anımsıyorum:
- Güzel kadın olmak değil, güzel insan olmak
önemli.
Katherine Hepburn güzel bir insan, güzel bir kadın,
güzel bir dost, güzel bir sanatçı olarak aynldı dünya-
mızdan. Işığı sönmedi hiç, bir yüzyılı aydınlatarak ya-
şadı. Hepimize güzel anılar bırakt/. Yasamı sona erdi
ama karanlık bir gecede pariayan yıldızlardan biri gi-
bi yerteşti dünyamıza.
Ölüm son değil!
BULMACA SEDATYAŞAYAN
SOLMNSAĞA:
1/ Kızılır-
mak'ın üç bü-
yük kolundan
biri.2/Iyihuy-
lu kimse...
Burdur ilinde
bir baraj. 3/
Osmanhlarda
sınır boylann-
da görev ya-
pan bir sınıf g
asker... Kuzu _
123
sesi. 4/Borula-
n döndürmeden ekle-
meyi saglayan bağ-
lantı parçası. 5/îskan-
dinav mitolojisinde.
"VVotan" da denilen
en büyük tann... Arap
abecesiyle yazılan bir
yazı türü. 6/Birnota...
Bir dili bir başka dile
sözlü olarak ve anında
çeviren kimse. 7/
Amerikan tatasının
kuzeybatısmdaki takunadalar... Yiğit, kahraman. 8/
Bir mal ya da paranin, emek verilmeden sagladığı ge-
lir... Saha. 9/Bir nota... Basmakaljp söz ya da göriiş.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Osmanlı devletinde Rumeli'deki büyük toprak sa-
hiplerine verilen uman. 2/Birleşik bir şeyi oîuşturan
yalınç şeylerden her biri... Bir para birimi. 3/Nepal ve
Tibet'te süah olarak kullanılan ağır pala... Arapçada
"ben". 4/Görünüşü ve davranışıyla korku veren iri-
yanadam. 5/'"Benimyârimgelişindenbellidir/—el-
leri deste deste güllüdur" (Karacaoğlan)... Köpek. 6/
Kaş kemerinin altına sıkıştınlarak kullanılan gözlük
carru... Birrenk. 7/Dci tarla arasındaki stnır... Yurdu-
muzun bir bölümüne verilen ad. 8/ Şamanizmin din
adamlanna verilenad... Toplanan süpriintüleri alıp at-
makta kullanılan saplı kap. 9/Bir yaşında keçi yavru-
su... Bir soru sözü. ^