23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 t! 3 E OpmaıasipeUıi Etektronik posta: denizsom©cumhunyetcoın.tr www.deni2s0m.com - Meclis lojmanlannın satışı mahkemeden geri dönmüş... "Evi boşalt: iktidardan aöabevim aelecek!" t GiivenmeYrd. Doç. Dr. Atilla Öner "Aynı gün içinde hem 'harcama disiplini sürdükçe faizler aşağıya inmeye devam edecek' açıklamasını yapar hem de vergiye dayalı 2 katrityon liralık yeni kaynak paketi açıklarsanız size duyulan güveni kaybedersiniz." Güç Tülay Çellek: "Güç gösterilerini savaş çıkararak kanıtiamak isteyenler, korkulannı insanlan öldürerek tatmin edenler ki bu tavırlannı keyfi tutuklamalarda da göstereceklerdir. Tabii ki haksızhklarını özür dileyerek kabul etmek yerine, üzülmekle atlatma yoluna gideceklerdir. Ya muhataplan ne yapacaklardır, ne yapmalan gerekmektedir? Ne çok soru varyanrtlanacak." Yangın JfcAkif Kökçe: "Turizm bölgeleri yanıp kül oluyor. Küttür, Turizm ve Yangın Bakanlığı kurulsun." afta ıçınde emeklı amiral Vedii Bilget'ın gö- rüşlerineyer vermiştik... Bilget, "Emperya- listişgalcilereteslimiyetinbayraktarlıgınıya- panlan... Gericiliğin ve karanlığın çıkmazın- da bocalayanlan... Somut bir yönelim olan ulusal onurumuzu, stratejik düşmanımız ABD'ye çiğneten- leri nefretle kınıyorum... Türkiye halkının bağımsızlı- ğını, yüksek çıkarlannı ve her şeyin üstünde onuru- nu düşmanlanmıza karşı koruyan Türk ordularıdır. Bu böyle biline!" diyordu. Demokratik Sol Parti'den eski Bursa Mılletvekılı Ali Rahmi Beyreli, "Bugün için bu görüşlere katılmamak elde değıldir. Son derece doğru tespitlerdır. Ancak acaba Sayın Bilget şu tespitlere de katılıyor mu?" di- ye soruyor: "Türkiye bugün gericiliğin ve karanlığın çıkmazına sürüklenmek isteniyorsa ve bu çevreler bugün yete- rince maddi ve manevi güce sahipse, bu husus 12 Eylül askeri yönetiminin ülkemizde egemen kılmaya Tartışma çalıştığı 'Türk-lslam Sentezi' politikalannın eseri de- ğil midir? Bugün yaşadıklanmız, Atatürkçülük adınaTürk Dil Kurumu'nun ve Türk Tarih Kurumu'nun kapatılması- nın, 1402'lik olup üniversitelerden atılan öğretim üye- lerinin doğurduğu boşluğun, üniversite özerkliğine darbe vuran YÖK'ün eseri değil midir? (Maaiesef bugün daha kötüsünü yapmak isteyen- lere karşı mevcut YÖK yasasını ve uygulamalannı savunmak zorunda kalıyoruz) Bugün Avrupa Birliği ve Yunanistan'la ilgili sorun- lar yaşamamızın başlıca nedeni, bir Amerikalı gene- ralin sözüne güvenerek NATO'da Yunanistan'a kar- şı vetomuzu kaldıran Kenan Evren'in eseri değil mi- dir? Pekı tüm bunlan gerçekleştirenler, geçmişte ordu- muzun başında bulunmuş insanlar değil midirler? Bugün ordumuzun variığı, laik-demokratik cum- huriyetimizin ve ulusal bağımsızlığımızın korunması- nın en büyük teminatı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Ama bugünlere nasıl geldiğimiz de unutul- mamalıdır diye düşünüyorum." Beyreli'nin saptamalan üzerine Bilget görüşlerini bildirirse bunlan da kamuoyu ile paylaşmak görevi- mizdir... Bugünlere hiç kuşkusuz sadece 12 Eylül'le değil 12 Mart'la da geldik... Ancak, bir de 27 Mayıs ve 28 Şubat vardı... 12 Mart ve 12 Eylül'deki karşı devrim süreçleri gibi 27 Mayıs ve 28 Şubat'ta da cumhuriyetin devrimci yüzünü yaşadık... Ve siyasile- ri de gördük... örneğin "umudumuz" Bülent Ecevit in 28 Şubat'a rağmen bir tarikatçı ile el ele tutuşmasını gördük... Konuyu, yerimiz elverdiğince her boyutu ile tartışa- biliriz... SESStZSEDASIZ(l) Yüksek Yerilim Hatto erdincutku..' yahoo.com Ya olduğun gibi görün ya da git estetik yaptır! Patlıcan moru perukla modernleşme! Geçen yıl üniversite eğitimine baş- lamış bir öğrenci Mustafa Çtrak .. Bu yıl üniversiteye giriş sınav sonuçları açıklanınca geçen yıl kayıt döneminde tanık olduğu olayları anımsamış... Mustafa diyorki: "Kayıt döneminin başlamasıyla tür- ban sorunuyla karşılaşacağımızdan adım gibi eminim. Çünkü geçen yıl- kı kayıt dönemimde de bu gibi du- rumlan yaşamıştım. Türbanıyla kayda gelen öğrencilere izin veril- memesiyle birlikte onlann bulduklan çözüm de gerçekten çok ilginçti: Pe- ruk. Ama işin ilginç tarafı bir öğrenci- nin taktığı peruğun rengiydi; patlıcan moru diyebileceğimiz birrenk... Bu ar- kadaşımızın bahanesine gelince bula- bildiği tek peruk buymuş... Kendi saçlannı göstermemek ve ona empoze edilen düşünceleri o taktığı şeyin altında gizleme çabaları elbette ki onu komik bir duruma düşürerek ba- şansızlıkla sonuçlandı... Bu insanlann neyi kimden saklamaya çalıştıkları apaçık ortada. Maaiesef ki ben hükümetimizin de benzer bir şekilde bir başörtüsü al- tında gizlenmeye çalıştığını düşünü- yorum. Aynı bu bahsettiğim patlıcan moru peruk gibi onlar da modernleş- me, çağdaşlaşma görünümü ile ken- di başörtülerini gizlemeyeçalışıyorlar... Fakat başlannda başörtüsü de olsa peruk da olsa insanlar neyin gizlenme- ye çalışıldığını gayet net bir şekilde gö- rüyorlar. Umanm bazı şeyler çok geç olmadan değişir." ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCİ Ahmet Yaraş ve 'Allianoi'... Trakya Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Arkeolo- ji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ahmet Ya- raş'ı önce tstanbul'da tanı- mıştım. Arkeoloji Müzesi'nde gö- rev yaparken, özellikle Su- riçi bölgesindeki Bizans ve Osmanlı dönemi kahntılan- nın yeni yapılaşma izinleriy- le tahrıp edilmemesi için elinden gelen tüm çabayı, büyük bir özveriyle sürdür- dü... Ne var ki aynı yapılaşma- ların arkasındaki "sîyasi güç" Ahmet Yaraş 'tan"kur- tuhnaya T> karar verince, ön- ce görev yapmasını engelle- yici baskılar uyguladılar... Sonra da çözümü "tstan- bul'dan uzaklaştırmada" buldular ve Bergama Müze- si'ne atadılar... ••• Ahmet Yaraş, yeni göre- vinde de sıradan bir "emir kulu" anlayışıyla değil, uz- "Yortanh Barajı, Alli- anoi'den nasıl daha degerti olabihr?.. Bfai 30 yılhk gele- cefi olan bir proje; diğeri 2000 yıhn tarih ve kültür ha- zinesi.'.. r> ••• îşte bu "gerçekçi sorgula- ma"nın giderek yükselmesi ve Ahmet Yaraş'ın aynı gö- rüşü destekleyen "yeni bul- gularla" görevıni yapması üzerine, Bergama'daki "ba- raj Jobisi" de yeniden siyasi- leri harekete geçirdiler... Müdür. "memuriuğunu" bilmehydi ve antik kenti "kurtarma" (\) kazısı dışın- da, devletin diğer projeleri hakkında ileri geri konuşma- sı doğru değildi... Devletı yönetenlerin. "kültüreJ miras" karşısında- ki bu aymazlıklan karşısın- da "emir kulu" olarak tarihe yeterince sahip çıkamayaca- ğını anlayan Ahmet Yaraş, önceki ja'dan bu yana da Trakva Universitesi'nde bi- HARBİ SEMtH POROY semihporoyfc yahoo.com HAYAT EPİK TtYATROSU MLSTAFA MLGIN TÜRKtYE, KADINLARIN EN ÇOK DAYAK YEDÎĞİ ÜLKELER .ARASINDAYMIS i (1) O KEMERL BANA VURACASINA SANA (CEMER SHCTTRA SIKTIIİA KAFAYI VURSANA.&OZU KOdOLASTCA HERIF KEDl LE\ O APTiüKi aptulKa hotmail.com BULUT BEBEK NLRAYÇİFTÇÎ Allianoi'de tarih ve emeğin buhışması... manlığıyla kamusal sorum- luluğunu bütünleştiren bir "Cnmhuriyet aydını" kimli- ğiyle devlet memurluğunu yapmayabaşladı... Böylesi bir anlayışla "kur- tarma kazılan" için kollan sıvadığı Affianoi antik kenti- ni de kısa süre içerisinde ulu- sal ve uluslararası kamuoyu ile buluşturmayı başardı. Tıpkı "Zeugma" gibi, uy- garlık tarihi bilincinden yok- sun bir baraj projesinin *gö- leti altmda" kalacağı için adına "kurtarma" denilen bu kazılan öylesine titiz ve hızlı sürdürdü ki, sonunda Allianoi'nin sadece "varh- ğj" değil, muhteşem kent kurgusu ve kültür zenginliği de gün ışığına çücartılmış ol- du... Hele. 1800 yıllık Venüs heykeli Bergama Müze- si'nde baş köşeye oturdu- ğunda, hemen tüm arkeolog- larla birlikte kamuoyu da ar- tık şu soruyu sormaya başla- mıştı: lime ve eğitime hizmet veri- yor... Kazı çalışmalannı yönetti- ği Aüianoi antik kentı için de bir kez daha diyor kı: "Çok hızh çahşmamıza karşın kentin ancak çok az kısmını gün ışığına çıkarta- bildik. Baraj yapunından vazgeçUmeli; o da olmazsa antikkentin iki \anina set ya- puarak, etrafindaki göletten korunabiür..." (Milliyet. 28.06. 2003) ••• Geçtiğimiz "Müzeler Haf- tası"nda (18 Mayıs 2003) İs- tek Vakfi bir imza kampan- yasıyla Berlin'deki "Berga- ma Sunağı''nı ülkeye getır- me çağnsı yaptı... Topkapı Sarayı'ndaki törene de ilk imzayı Kültür ve Tunzm Ba- kanı Erkan Mumcu attı... Acaba bu gibi vakıflanmız ve bakanlanmız, "eümizde- ki değerleri" ne zaman far- kedecekler dersiniz?.. Oekinci J cumhuriyet.com.tr. bulutbebekı hotmail.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL LRGENÇ TARİHTE BUGUN MÜMTAZARIKA* 20 Tenunıız tcwtcmumtaz-arikan.com BO6AZLAR SORUNU CÖZÛMLENİYÜH. BuGÜH, İSVİÇRE'UİN M0NrKEAUxQA0NT1iÖ') K£N- TİNPE İMZALAK1AU ANTLAŞMflYLA, BO&AZLA8 SORUNUNA YEHİ Bİ/t ÇÖ2ÜM GgTİBİtPİ. LOZAN ANTIAŞMASI 'NIN KO~ NUYLA İLGİLİ MAOOESİ 13 YtL yÛRÛKLÜICTE KALMIŞ ve TÜRKJYE'NİN BOĞAZLARPAKı IÇtsm.1 EGEMENUGİ, Ül££ İÇİN HOŞUUrSoZLUK KAYNA&I CKMi/fTU. BU NEP£NLE SİR KDMPEJZ4HS TDPLANhMSt İÇİN YAP77S1 ÖNE/Zt İUSİLf DEVLETIEKCEONAYLANMIÇn. TÜUdYE'NİN IIX V£ ÖHEM Ü İSTE&t, BOĞAZLA&IAI ASK£RÎL£ŞT1£/UUESiyC>İ. 8u KO~- ŞUL OLUMUI KA&$ILANINCA,ÖNCEK1 ULUSLARARASISOĞfiZ İAR KOMİSYONUHUkJ GÖGeVİ 7VGK/YE"Y£ A/CTRRILMIŞ, BU-~ RALARPAN 6ECECEK DSU/2 TKÇmARI VE SAUAfSEMLE £//WV OEUETLEUMeS/ YE StAJ/gLA/JûtR/IMASt gAZl /O5 ŞUUAOA BAĞLI OLARAK SİZ£ BIRAKfLMÇTI. Sol<ia,t>,%i$- Terı Bakgm Terfık (tüşhiAns, anHtfmayı ırmalarkefıgorûtüyor. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Dupuşma Salonundan... Lise çağlanmda Kadıköyü'nde oturduğumuz- dan soğuk kış aylannda okulu astığım kimi günler Adliye'ye gider, duruşmalan izlerdim. "Hukuk"a karşı özel bir merakım olmamakla birlikte başka insanlann hayatlarına göz atmak bana ilginç ge- lirdi. Duruşma salonlannda, günümüzde, televiz- yonlannın karşısında oturup saatlerce bıkmadan usanmadan "Biri BizJ Gözetliyor" programını izle- yen meraklı ınsanlann duyduklanna benzer bir he- yecan duyardım. Yaşanan hayatlann, yaşayanlar tarafından en çok "saklamayı", "gizlemeyi" iste- dikleri kesitleri yansırdı duruşma salonlanna. Yargıç eğer "kapalı celse" kararı vermemişse, "zina", "kızkaçırma", "ırza tecavüz" gibi davala- nn duruşmalarında duruşma salonlan tıklım tıklım dolu olurdu. Bu tür duruşmalarda "yabancılar"m kendilerini izlediğini bilen davalılarda, davacılarda daha bir çaresizleşirlerdi. Aynı çaresizlik "niçinyar- gıç önüne çıkanldığını bilemeyen", yargılandıkla- n dava kamuoyunun, basının ilgisini çeken dava- ların sanıklanndadagörülürdü. Davası büyük ola- sılıkla "6eraaf"la sonuçlanacak, ertesi gün yeni- den işlerinin başına dönecek işadamlan, görevle- rini bıraktıklan yerden sürdürecek yöneticiler du- ruşma salonunda kendisini izleyen gözlerden, ka- mera objektiflerinden sıkılırlar, utanırlar, ne yapa- caklannı, nasıl duracaklannı bilemezlerdi. Basının, kamuoyunun ilgi odağı olan davalarda "adatet dağıtacak" yargıçlann da işi pek kolay de- ğildi. • • • Osmanlı döneminden gelen bir gelenek olsa ge- rek, yargıçlar sanıklara hep "Sen!" diye konuşur- lar, ama onlann kendilerine "Siz!" demesini ister- lerdi. Çocukluğumdan beri bana "tuhaf" gelen bir "yargıç-sanık" ilişkisiydi bu... Günlük yaşamda birbirieriyle "Siz..."diye konuşan insanlann arasın- daki "saygı dengesi" duruşma salonlannda birden bozuluveriyordu. Bu denge bozukluğuna yakın ta- rihimizde görülen büyük siyasa) davalarda da ta- nık olmuştuk. Insan, yargıçlann, yargıladıkları dev- let adamlarına ikide bir "Sen! Sen!" demelerinden gizli birzevk aldıklan sanısına kapılıyordu... 17 Temmuz 2003 tarihli Hürriyet gazetesinde Esma Çakır'ın "Çapan'ın Bu Pozu HakimiKızdır- dı" başlıklı haberini okurken bir an Yassıada Du- ruşmalan canlandı belleğimde... Kendisine sürek- li olarak "Sen!" diyen Yüksek Adalet Divanı Baş- kanı Salim Başol'a Başbakan Adnan Mende- res'in "Reis Beyefendi" diyen sesi geldi kulağı- ma... Bakın<öy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen bir davada Yargıç AJi Asker Kazak, "sanık kûrsü- sünde kollannı önünde bağlayan" Esenyurt Be- lediye Başkanı Gürbüz Çapan'a "Bir de ayak ayak Cıstüne at bah. Poz mu veriyorsun be adam ? Burası mahkeme, kahve değil!" diye bağırmıştı. Gazete aynen böyle yazıyordu. Çapan da "Poz vermiyorum, efendim. Belimdenrahatsızım... "di- ye yanıt vermişti öfkeli yargıca. Kahve müşterileri "kollannı önlerinde bağlaya- rak ayakta mı dururtar" tartışması bir yana, "Be adam!" ile "Efendim..." arasındaki diyalog den- gesizliğini insan yadırgıyordu doğrusu... Bu den- gesizliğe, üye olmaya can attığımız AB ülkelerinin hiçbirinde rastlamak olası değildi, sözgelimi. Fran- sa'da, Almanya'da, Italya'da bir yargıcın, karşı- sındaki sanığa "Sen!" diye seslenmesi durumun- da, "yargılayan ileyargılanan" arasındaki eşrtsiz- liğin yargıcın karanna da yansıyabileceği gerekçe- siyleyeryerinden oynardı. Yıllar önce Almanya'da bir Türk yolcuya "Du... (Sen)..." diyen bir Alman otobüs şoförü 200 mark cezaya çarptınlmış, bu karar günlük yaşam ilişkilerinde "emsal" oluştur- muştu. Çağdaş, uygar toplumlarda kürsünün arkasın- daki yargıçlar, savcılar gibi avukatlar da, sanıklar da "süklüm püklüm" oturmak zorunda duyumsa- mıyoriardı kendilerini. O toplumlarda, duruşma sa- lonunda da olsa, ayak ayak üstüne atmak, kolla- n göğüste kavuşturmak yargıç tarafından "azar- lanma " nedeni değildi. Bu yazıyı okurken "Ey Ka- vukçuoğlu, güzel yurdumuzun neresinde denge kalmış da, duruşma salonlannda kalsın" diye dü- şünebilirsiniz, tabii... Belki de siz haklısınız... (e-posta: dkavukcuoglu " superonline.com) (Faks:0 212-234 68 73) B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Balıke- sir'in Edre- mit ilçesine bağlı, kaplı- casıyla ünlü bir belde... Hattatlann kâğıt cilala- makta kul- landıklan özel bileşim. 2/ Dağkeçi- 9 si... Bir tür halk türküsü. 3/Tav- lada "iki" sayısı... Kalay oksıt katıla- rak donuklaştınlmış ya da kemik tozu ka- tılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen ad. 4/ Daha iyi ürün elde etmek 8 I için bir ağaçtan baş- 9 | ka bir ağaca dal nakletme... Avrupa 'da bir başkent. 5/ Büyük bakraç. 6/ Aksama, aksaklık... Anlatış yolu. 7/Hafif şeylerden yapılmış temelsiz eğreti yapı... 1yi, güzel. 8/ Yapım... Antalya'nın bir pla- jı. 9/Göğüs... Dövülmüş et, bulgur ve soğanlaya- pılan ızgara köfte. YUKARIDAN AŞAĞIYA: XI Yoksul, fakir... Okyanuslann çok derin kesim- lerine \erilen ad. 2/Eski Türklerde toplumsal bö- lüşümü düzenleyen sistem ya da hukuk... tstan- bul'un bir semti. 3/Endonezya'run plaka işareti... Fınnda ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. 4/Yankı... Yoketme, giderme. 5/Dayak. 6/Keman yapımıyla ünlü bir îtalyan ailesi... Tele- fon sözü. II Özellikle mehter müziğinde kullanı- lan vurmalı bir çalgı... Utanç duyma. 8/Dinsel tö- ren... "Süreyya —": Sinema yönetmenimiz. 9/Gü- zel, hoş, latif... Karadeniz'in kuzeyindeki iç deniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle