Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2003 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Strateji uzmanı emekli TümamiralMustafa Özbey, NATO, ABD, AB-Türkiye ilişkilerini değerlendirdi
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU
leyla.tavsanogju@ cumhuriyetcom.tr
11 Eylül saldırısı, ardından ABD'nin önce Afganistan, sonra
da Irak operasyonlan dünyamn ve özellikle de bölgemizin
yeniden biçimleneceği, bu coğrafyamn yeniden çizileceğinin
mesajlannı verdi. Soğuk Savaş sonrasında NATO'nun
üstlendiği yeni rol AB 'nin bir türlü global oyuncu olamayışı,
olmamak için de bilerek, ya da bilmeyerek buna direnişi
yepyeni parameîrelerin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu
durumda Türkiye 'nin konumu ne oîacaktı? Hele de ABD 'yle
Kuzey Irak konusunda ters düşmesi, en son da Süleymaniye 'de
ABD askerlerinin Türk askerlerini gözaltına almalarıyla
ortaya çıkan ve gittikçe de tatsızlaşan hava nasıl
yumuşatılabilirdi? Ya da yumuşatılabilir miydi? Kafama
takılan ve canımı ciddi olarak sıkan bu sondara yanıtları
ciddi bir strateji uzmanı olan emekli Tümamiral Mustafa
Özbey le konuştum.
Pekçoktaşyerindenoynayacak- Türkiye 'nin önümüzdeki aylardakiAB gün-
demini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Türkiye" nin önünde AB" yle ilgih oldukça sı-
kışık bir gündem var. Bu ayıu zamanda AB için
de oldukça sıkışık bir gündem.
Aynı zamanda bu gündemin içine Irak hare-
kâtı gibi pek çok yönden hem AB'yi, hem Tür-
kiye'yi, hem de bölgeyi etkileyen çok özel bır kon-
jonktür değişikliği de girdi. Dolayısıyla bunlar,
pek çok taşı yerinden oynatan temel değışildık-
ler.
Bir de NATO'nun geleceğı konusu var.
- Bu bağlamda NA TO 'nun geleceği nasıl şe-
killenecek, sizce?
- Önce NATO'nun ne olduğuyla ilgih konuş-
mamız lazım. Bunu birlikte hatırlarsak şöyle di-
yebiliriz:
NATO, Ikınci Dünya Savaşı'ndan sonra kuru-
lan ve gerçekten 40 yıl içinde kendı karşıh olan
hem komünist ideolojısini, sosyalist sıstemi, hem
de Varşova Paktı dediğimiz askeri sistemi bir
yerde Soğuk Savaş yöntemleriyle ortadan kaldı-
ran. büyük bır başanya imza atmış bir örgüttür.
- Peki, NATO neleryaparak bu noktaya gel-
di?
- Bunun bir başlangjç noktası var. Bunun önem-
le üzerinde duracağım. Çünkü NATO, komüniz-
me karşı mücadeleyi yaparken çok önemli bırun-
suru öne çıkardı. Komünizme karşı olmasına
rağmen demokratik bir ülkeler sıstemi olduğu için
komünist partilerin bu ülkelerde kurulmasına ve
kendi söylemlennı ifade etmelerine izin verdi.
Ben bunun çok önemli olduğuna inanıyorum.
Çünkü karşı fıkrin savunulması, demokrasinin
Avrupa'da yerleşmesınde çok önemli bir sınav ol-
du. Dolayısıyla bugün Avrupa'da çok yerleşik
bir demokrası varsa çok kritik dönemlerde ko-
münizmin partileşmesi ve düşüncelerinı savun-
ması konusundakı demokrasi sınavını dikkate
almamız gerekir.
NATO'nun polttik boyutu
- Ya NATO'nun politik boyutu?
- Evet, NATO'nun ideoloji dışında bir politik
boyutu vardır. Bunun da üç unsuru vardır. Biri-
si, Transatlantik bağ dediğimiz, ABD'yle Avru-
pa arasında bağ oluşturan çok önemli bir politik
unsur olarak sayabiliriz.
tkinci olarak, dayanışma dediğimiz ve çok
önemsenmesi gereken bir husus. Çünkü NA-
TO'nun tüm ülkeleri tek bir hedefe kilitlenmiş-
ti. O da olası bir Sovyet ve Varşova Paktı tehdi-
dinı ortadan kaldırmaktı. Dolayısıyla da tüm üye
ülkeler arasında çok ciddi bir dayanışma vardı.
Bir üçüncüsü de çok önemle altını çiziyorum,
tehdit kavTamıdır. Tehdit kavramı bir askeri ör-
gütün varlık nedenidir. NATO o dönemde tehdıt-
le ılgıli tüm ülkelerin mutabık kaldığı bir süreci
yaşadı. Dolayısıyla çok somut bir biçimde bir as-
keri örgüt olarak varlığını sürdürdü.
ABD'yle NATO ülkeleri bır başka özel durum
yarattılar.
- Neydi o özel durum ?
-Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'ne karşı
ekonomik savaşın modeli ortaya çıktı. Burada yi-
ne altını çizmek istediğim çok önemli bir unsur
var. O da ABD'nin tkinci Dünya Savaşf nda yen-
diği Japonya, îtalya, Almanya gibi bırkaç yıl ön-
ce düşmanı olan ülkeleri Marshall Plam vasıta-
sıyla ekonomik yönden hızla ayağa kaldıracak
bir sistemi ortaya koymuş olmasıdır.
Bu sıstem ortaya konulurken liberal ve reka-
betçi ekonomilen de sisteme dahil etti. Bu eko-
nomılenn sisteme monte edilmesi ekonomik ve-
rimliliği arttırdı \ e bu ülkeler süratle ayaklannın
üzerinde durur hale geldiler.
Böylece 1945'ten sonra başlayan NATO'nun
oluşma süreci, 1987'ye gelindiğinde ortaya bir
tablo çıkardı. Ekonomik yönden kendi ayaklan
üzerinde duran bir AvTupa, çok güçlü bir Tran-
satlantik bağ, bunun sonucunda da Sovyetler Bir-
liği ve Varşova Paktı'nın hiyerarşik disipliner
sistemi içinde kararlan zor alan, ekonomisinin
o askeri gücü destekleyemediği bir yapı ve bu-
nun doğal sonucu olarak da giderekNATO'ya ve
onun ülkelerine karşı hem askeri, hem de siyasi
yönden rekabet edemeyen bir Varşova Paktı-Sov-
yetler Birliği sistemi.
1980'li yıllann sonuna gelindiğinde Mihail
Gorbaçov'un,"Ben arük bu oyunu oynamıyo-
rum" demesi dışında herhangi bir seçeneği kal-
mamıştı. Böylece NATO 40 yıldan az bir zaman
içinde Sovyetler Birliği'yle Varşova Paktı'nı çö-
kerten çok büyük bir misyonu yerine getirdi.
- Bu çerçevede AB 'nin konumu vepozisyo-
nunu nasıl tarif edebiliriz?
- AB, NATO'nun belirli bir noktasından son-
ra oluşmaya başladı; Sovyetler Birliği çöktükten
sonra da kendi gelişme sürecini başlattı.
Ancak. şu nokta çok önemli. NATO misyonu-
nu tamamladıktan sonra kendisine bazı görevler
biçihneye başlandı. Bugün de bu görevler sürü-
yor. Fakat şunu kabul etmek lazun:
Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nın büyük
tehdıdi ortadan kalkıp Varşova Paktı'nın eskı
üyelerinin AB'ye yüzlerini dönerek demokra-
tikleştikleri, liberal ekonomiye geçtikleri andan
itibaren daha önce birleştirici unsur olan tehdit
kavramı azaldığı ve sulandığı için NATO artık
bazı part-time görevlerde süreci sürdürme nok-
tasınageldi.
- Peki, bugün NATO nedir?
- Çok özet olarak şunu söyleyebiliriz:
Kabul etmemiz gerekir ki NATO'nun asli gö-
revi sona erdi. Ama bu kadar büyük görev yap-
mış, bu kadar önemli bir fonksiyon yerine getir-
mış bir NATO'yu tasfıye etmenin hiç kimsenin
çıkanna olmayacağı da bugün için bir gerçek.
Sulandmlmış da olsa Transatlantik bağı, res-
mi imzalı sürecini de hâlâ sürdürüyor. tkincisi,
NATO, her an göreve hazır bir askeri yapı için-
deyken şımdi kendisine verilecek alan dışı gö-
revleri yerine getırecek. Insani yardım gibi, bu-
na benzer, yumuşak diyebileceğimiz bazı görev-
lerle ilgili fonksiyonlan yerine getirecek bir ya-
pıya ulaştı.
Ayrıca, Soğuk Savaş döneminde NATO'nun 4.
ve 5. maddeleri hayati önemdeydi.
4. ve 5. maddelerln öneml
- Bu maddeler neden Soğuk Savaş dönemin-
de hayati önemdeydi?
- Çünkü hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için
olgusunun önemli unsuruydu. Soğuk Savaş so-
na enp Sovyetler Birliği tasfiye olduktan sonra
NATO'nun 4. ve 5. maddelen artık otomatik de-
ğil, duruma göre (case by case) bir süreç içinde
ele ahnacak.
Bunun en son örneğini Irak harekâtı srrasında
Türkıye'nin hava savunma sistemlerini talep et-
mesine karşın bunun otomarikman verilmeyip cid-
di tartışmalar sonunda biraz da kerhen verildiği
bir dönem yaşadık.
Bugün biz NATO üyesi olmamıza karşın 4. \ e
5. maddenin önümüzdekı dönemde Türkeyi'ye
otomatik güvence sağladığını düşünürsek hata et-
mış oluruz.
Öte yandan AB genişleme sürecine başladık-
tan sonra şu büyük soruyu sormak zorunda kal-
dık:
U
AB nedir? AB ne olacakör?''
Eğer AB bır konfederasyona gidiyorsa bunun
olmazsa ohnaz unsurlan içinde dış politikalan
ve güvenlik politıkalannın da çok net tanımının
yapılması ve bunu da ABD'nin desteğiyle değil
de Avrupa'nın kendisının yapması lazımdır.
Bu bence AB'nin yapılması pek kolay olma-
yan çabalanndan bir tanesi olacaktır.
- Peki, NATO bugün hangifonksiyonlan ye-
rine getiriyor?
- NATO'nun fonksiyonlannda bugün ciddi
azalmalar oldu. Daha pasif fonksiyonlar yerine
getiren bir örgüt konumuna geldi. Ama buna
rağmen inkâr edilemeyecek biçimde, özellikle es-
ki Varşova Paktı ülkelerinın doktriner eğitimle-
nnı yapan, onlann askeri standartlarda NATO'nun
standartlanna yaklaşmalannı sağlayan her sıste-
min birbiriyle çalışabilirliğı konusunda o ülke-
lere doktrin ve konsept veren bir yapıda.
Aynca NATO'nun banş için ortaklık fonksı-
yonu var.
- AB 'nin güvenlik ve savunma kimliği konu-
sunda ne düşünüyorsunuz?
- Az önce ifade ettiğim gibi AB, genişleme sü-
reciyle birlikte kendine bir savunma kimliği de
yaratmak ıstedi. AGSK (Avrupa Güvenlik ve Sa-
vunma Kimliği) dediğimiz süreç böyle başladı.
AB şu anda hâlâ o kımliğın arayışı içinde. Bu-
nu bulacağı konusunda da çok ciddi kuşkulanm
var.
- Bu ciddi kuşkularınızı bizimlepaylaşır mı-
sınız?
- Sız güvenlik kimliği yaratacaksanız NATO'da
MUSTAFA OZBEY
1967'de Deniz Harp Okulıı 'mı bitirdl
Çeşitli gemilerde görev aldı. 1992 'de
Tuğamiralliğe terfî ettL 1996'da
Tümamiral oldu. 2001 'de Gölcük'te
Donanma Kurmay Başkam iken
görevini tamamlayıp kendi isteğiyle
emekli oldu. Ağırhklı olarak
Genelkurmay Başkanlığı 'nda
Stratejik Plan ve Pilot Plan Daire
Başkanhklannda çalıştu 1996'da
yine Genelkurmay Başkanlığı'nda
Yunanistan ve Kıbrıs Daire
Başkanlığı'nı kurarak ikiyıl bunun
yönetiminde kaldu
olduğu gibi çok ciddi biçimde tehdit kavramıy-
la ilgili, kamuoylannın da kabul edeceği, bazı un-
surlan yaratmanız lazımdır. AB'nın bugün en te-
mel sıkıntısı, güvenlik politikalanyla ilgili teh-
dit kavramı konusunda tüm ülkelerin ve kamu-
oylannın kabul edeceği bir tehdit yaratamamak-
tır. Bu çok önemlidir. O nedenle de sancılar çe-
kiyor.
Yine Avrupa güvenlik mimarisi. aynı şekilde.
kolay olabilecek bir süreç değildir. Çünkü AB'yi
oluşturan her ülkenin çıkar alanıyla ilgi alanlan
aynlıyor; birbiriyle örtüşmüyor. Dolayısıyla bu
paradoks güvenlik politikalan üretmede AB'yi
zorlayan unsurlardan bir tanesıdir.
AB'nin güvenlikle ilgili başka bir sancısı da
tehdidi tanımlayamamak. Ülkelerin çıkarlannın
farklılığı nedeniyle eksen bulmakta, bir de mü-
dahale senaryolan üretmekte zorlanıyor.
Başka bir unsur da şu:
AB"nin karar mekamzmalan, herhangi birkriz
ve savaş durumunda çok süratle o knzin doğa-
sında olan kararlan verip buna müdahale ehne
imkânlan da sunuyor. Bu nedenle de altı ayda bir
toplanan bakanlarla, devlet başkanlanyla bir ger-
çek kriz sürecini bire bir yönetmek çok zor.
- Avrupa 'nin askeri gücünün yetersizliği de
önemli bir sorun değil mi?
- Olmaz olur mu? Bu yetersizlik gelecekte de
derin kuşkular yaratacak. Bunun birinci nedeni,
Avrupa ülkeleri kamuoylannın böyle büyük bir
askeri güce desteğinin görünür gelecekte fazla
ohnayacağı. Çünkü tehdide ıkna etmediğiniz ka-
muoyu yüksek askeri harcamalan kabul edebi-
lecek durumda değıldır.
Bir başka önemli nokta da şu:
Maastricht kriterleri bütçelerin belli düzeyle-
rin üzerine çıkmasını engelleyen bazı paramet-
reler içeriyor. Irak harekâtından önce ABD'nin
durumunu hatırlayalım. ABD, çok kısa sürede ina-
nılmaz bütçe açıklannı hemen kabul edebilecek
bir mekanizmayı çalıştırdı v e bu harekâtı finan-
se etti. Ama AB için Maastncht knterleri böyle
yüksek dozlu asken yapıyı oluşturabilecek büt-
çe modellerini öngören bir yapı içinde değil.
Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nın
(AGSP) iki dış unsuru oluştu.
- Neydi bu unsurlar?
- Bunlardan bir tanesi şu:
AB Soğuk Savaş bittikten sonra, kanıma göre
çok büyük bir hata yaptı. ABD'ye, mealen de ol-
sa
tt
Arük bu bölgede seningörevin sona erdTtav-
nnı takındı. Resmen olmasa bile kendi kimliği-
ni, kişiliğinı ABD'sız şekillendirmek ıstediği me-
sajrnı verdi.
tkincisi de şu:
Kanıma göre AB, Türkıye'yle ilgili de çok bü-
yük bir hata yaptı. Kendi içındeki polisiye gü-
venhğin yeterli olduğunu düşündü. Türkiye'yi bün-
yesine almakla kendisınde risk yaratacağını san-
dı. Böylece de Türkiye'yi oyalavan, dışlayan bir
süreci sürdürdü. O arada Kıbns'ı içine alıp Tür-
kiye'yi dışlamakla açık biçimde, "Benimendo-
ğuda uzanabileceğim yer Kıbns'ür. Onun dışın-
dakfier benim için fazla sıcaktır. Buralara gir-
mek istemiyorum" demıştir.
Tabıi ki bu bır tercıhtu-. Sakıncalannın ne ol-
duğunu da zaman ıçinde göreceğiz. ABD'yi,
Türkiye'yi dışlayan bir sistemin AB'ye sağlaya-
cağı unsur sadece Avrupa'daki yeterli güvenlik-
tir.
ABD'nin yapılanma süreci
- 1yi de, bu politikayla AB global bir oyuncu
konumuna gelebilir mi?
-Hayır, gelemez. Global oyuncu noktasına ge-
leceği tek eksen risklerin bulunduğu alanda ak-
tif olmaktır. Bu ise Türkıye'yle mümkün.
Önümüzdeki dönemde Türİdye ABye girecek,
ya da gümeyecek. Ama AB'nin kendı içinde tar-
tışması gereken Türkiye'nin yarattığı yüksek
maliyet değil,Türkıye'ylebirhktebubölgede glo-
bal oyuncu olma firsatını yakalamak.
ABD, bu bölgede çok ciddi bir yeniden yapı-
landırma süreci başlattı. Bu, Irakla başladı. En-
dikasyonlar o ki bu bölge sadece Irak'la değil,
bunun dışında da bazı doğnıdan. ya da dolaylı
stratejilerle petro-coğrafyayı yeniden çizmeye
ve biçimlendirmeye giden bir süreç.
ABD herhalde kendisinde ciddi tehditler gö-
rüyor. Bakın şöyle:
Bu coğrarya ABD'nin enerji gereksinimlen
için çok önemli. Burası yüzde 80'i Müslüman ül-
kelerden oluşan bir coğrarya. Bu coğrarya ayn-
ca demokratik olmayan yönetimlerin hâkim ol-
duğu bir coğrarya. Ve 11 Eylül'de de olduğu gi-
bi anti- Amerikan radikalizmin de kaynağı olan
ve bununla finansmanını üretebilen bır coğraf-
ya.
Bunlara bir önemli unsur daha eklendı. Terör
örgütlerinin, anti-Amerikan yapının eline kıtle ım-
ha silahlaruun geçebileceği bir bölge de oluşmaya
başladı. Washington'ın, bunun ABD'nin yük-
sek çıkarlanna tehdit olduğu noktasından hareket
ederek bölgede uzun süreli bır yeniden yapılan-
dırma çabası içinde olacağı anlaşılıyor.
ırak
operasyonunım
sadece askeri
boyutu bitti'
- ABD'nin Irak Harekâtı'nı kısa sürede
bitirmesinin bölgeye etkileri neler
olabilir, sizce?
- ABD, bu harekâtı kısa sürede
bitümekle aslında hem Türkiye'yle, hem
de AB'yle ilgili yaşanan sıkıntüan
aşacağı bir fırsatı yakaladı. ABD'nin
kayıplan katlanılamaz boyutta olsaydı o
zaman hem Türkiye'nin, hem de AB'nin,
ABD'nin bu bölgedeki operasyonuyla
ilgili sıkıntılannın bedelinin ödetileceği
günah keçisi olmalan ihtimali de
yüksekti.
Bunun bu şekilde atlatılmış olması, hem
Türkiye, hem AB, hem de ABD için
oldukça yararlı oldu.
tkinci olarak şunu söylemek lazım:
Operasyonun askeri boyutu bitti, ama
bölge, özellikle de Irak daha pek çok
belirsizlikler ve sancılarla dolu. Yavaş
yavaş bu bölgede tek başına olmanın ve
ben bildiğimi yapanm, diye düşünmenin
ABD için de yeterlı olmadığı ortaya
çıktı. Burada çok ciddi, siyasi, bölgesel
partnerlere ihtiyaç var.
- Siyasi partnerden kimleri
kastediyorsunuz ?
- Siyasi partner dediğimiz zaman AB,
yavaş yavaş bu bölgenin içine siyasi
ağırlığıyla sokulursa ABD'nin işi daha
kolaylaşacak gibi görünüyor.
Türkiye, hem halkının çoğunluğu
Müslüman, hem de demokratik, laik bir
ülke ve çok ciddi caydıncı bir unsur
olarak ABD'nin bölgenin
biçimlenmesinde ihtiyacı olduğunun
devam edeceği bir konumda ortaya çıktı.
20-30 yıllık süreç
- Peki, sizce burada Türkiye, konumunu
ve yaklaşımım yeniden düşünmeli mi?
-ABD'nin, bu bölgeyi yeniden
yapılandırma konusunda önümüzdeki
20-30 yılı etkileyecek bir süreç
başlattığını görüyoruz.
Bundan pek geriye döneceğini de
sanmıyorum. Şu andaki ABD Başkanı
değişse dahi bu yeniden yapılanma
politikasına angaje olmuş bir ABD'nin
bundan sonra gelecek başkanının da
yenilgiyi kabullenecek bir şekilde
ABD'yi bu bölgeden çıkartması bence
çok düşük bir olasılıktır.
Son kamuoyu yoklamalanna baktığımız
zaman tran'a karşı bazı askeri önlemlerin
de alınması konusunda ABD
kamuoyunun önemli bir destek verdiğini
de görüyoruz. Demek ki burada da
kamuoyu desteği görünür gelecekte de
sürecek.
- O zaman burada ortaya nasıl bir tablo
çıkıyor?
- Şu anda Türkiye AB'ye giriş sürecinin
son yılına yaklaşıyor. ABD bu bölgede
ciddi biçimde Türkiye ve AB'ye ihtiyaç
duyacağı bir sürecin içinde. AB global
oyuncu olacak ise Türkiye'ye karşı
oyalama politikalan değil, Türkiye'nin
olmadığı yerde global oyuncu
olamayacağının farkına vanp Türkiye'yi
bünyesine alarak çok önemli bir işbirliği
firsatı yaratabilir.
Başka bir ifadeyle, NATO'nun
Avrupa'yla ABD arasında gevşemiş olan
Transatlantik bağının Türkiye üzerinden
Transmiddleeast bir bağ haline gelmesi
firsatı olduğunu da düşünüyorum. Bunun
olup olmayacağını da AB'nin
Türkiye'yle ilgili vereceği karar
belirleyecek.
Ancak ben özellikle AB'de basın ve
medya kuruluşlannın Türkiye'nin AB'ye
yük değil, bu konuda ABD'yle birlikte
bölgenin yeniden biçimlenmesinde
işbirliği alanı olarak belirlendiği takdirde
gerçekten AB'ye de çok önemli güvenlik
fırsatlan sunacağını düşünüyorum.
- Peki, burada Türkiye sadece askeri
varlık olarak mı rol oynayacak?
-Bakın, bu nokta çok önemli. Türkiye'yi
sadece askeri güç olarak değil, aynen
ABD'nin tkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra yaptığı gibi ekonomik yönden de
demokrasisiyle de ve askeri gücüyle de
ABD"yle AB'nin çok ciddi şekilde
model olarak ortaya koyabileceği bir
ortak proje halinde görmeleri lazım.
Sadece askerinin varlığıyla değil,
Türkiye burada tümüyle
modelleştirilmelidir.
Hepimize düşen görevler olduğunu
düşünüyorum. Özellikle AB kamuoyunu
bu yönde yönlendirmek bana göre yararlı
olacaktır.