Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2003 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Çocukfar
EMİN ÇÖLAŞAN'4adırpatenti. Geçenlerde,
Kıbrıs'ta fıaklılığın savunucularına yüklenenle-
re kızmış, müthiş bir terim mucitliğinin ürünü
olarak hepsine birden "Karen Fogg çocukla-
rı" deyip çıkmıştı.
Bir küftfr, anlam yüküyle birlikte ancak bu
kadar nezihleştirilebilirdi.
Onlar, AB'ye bir an önce girmek için ne müm-
künse yapılmasından yanaydılar. Cumhuriye-
tin ilkeleri çiğnenmiş, kurumlarıyıpratılmış, ye-
mınli bekçileri olan askerteri zayrflatılmış, Ege'de-
ki çıkarları göz ardı edilmiş, Kıbrıs'taki varlığı
tehlikeye atılmış, Anadolu"ya azıniıkçılığın ve ay-
nlıkçılığın tohumları ekilmiş, ekonominin gele-
ceği ipotek altına sokulmuş ve Türkiye Avru-
pa'nın ortak sömürgesi olmaya yönelmiş, hiç
mi hiç umurlannda değildi. Seçkin ve geçkin
bir hatunla "mektepli aşkı" sürdürmenin geri-
sinde kendi halklanna ihanetin flörtünü yaşa-
maktaydılar.
m
Ç dönem hiç unutulmayacak.
Oyle günler boyunca halkının ve anavata-
nının haklarını korumak için hasta yatağın-
da çırpınan bir devlet adamına çullanmaktan
sıkılmayanlar, şimdi de onun ortaya koymak is-
tediği "iyi niyet" önerilerini eleştirmekle meş-
guldürler.
Sanki, üstlerine vazifeymiş, sanki bu işin pa-
ralı askerleriymiş gibi.
Son önerilerin Rum tarafınca hafife alınaca-
ğı, kabul edilmeyeceği yahut kabulün Türk ta-
rafını "hep reddeden" durumuna sokmak için
ağır koşullara bağlanacağı belliydi. Ankara'nın
Kıbns sorununa barışçı çözüm getirmek için ça-
ba harcandığını belirtmek için böyle bir öneri-
yi desteklediği de.
Rum tarafı ve AB ise, "Bırakın bunlan da, An-
nan Planı'nın müzakeresine gelin" diyecekti el-
bet.
Ama, daha onlar bir şey demeden, ortaya fır-
layıp "Bu da bir oyun; Annan Planı 'na dönme-
liyiz" demek bizimkilere mi düşerdi? Bu ne bi-
çim Karen Fogg çocukluğudurki, başkalarının
görüşlerini savunmaya çabucak ve hevesle
soyunuvermektedir?
Ama, Karen Fogg çocukluğu AB ve Kıbns
konularıyla sınırlı değil ki.
Bugünlerde "Amerika Süleymaniye olayın-
da pek de haksız değil galiba"y\ savunmak
modadır. Yakın geçmişte Irak içlerine neden gü-
venlik harekâtı düzenlendiğini, Amerika'nın en-
gellemesi üzerine nasıl sınırlı sayıda subaydan
kurulu özel timlerle yetinildiğini ve bütün bun-
lardan cesaret alan Güneydoğu terörünün ni-
çin tekrar baş gösterdiğini düşünmeden, "Ar-
tık Irak Amerika'nındır; bizim orada ne işimiz
var?" diye konuşmak ve yazıp çizmek şimdi ma-
rifet sayılıyor.
Kendi ülkesine ve insanına karşı kim ve ne
varsa hepsinin çocuğu olmak, adı ancak kü-
fürlerde bulunabilecek bir marifet olsa gerek.
Duşunduğümuz Yer...
Çeşitli i%e başkentlerini gören bir tarihçinin, İstanbul
konusundaki buruk sitemi. Bu konuda rakamsal
karşılaştırmalara girmiyorum. Çünkü sorun, sayı
çokluğundan değil, şehircilik anlayışımızdan
kaynaJdanıyor.
Prof. Dr. MAHİR AYDES
I elik Gülersov Anısı-
Çna
Kral asasını yere \ıı-
rup "Kentburadaku-
nüacak" dediği za-
man, kamu binalan orada kuru-
lurdu. Ama halk, "yosunun ağaç
gövdesini sarmasT gibi, su ke-
narlanna yerleşirdi. Dünyarun bu
türden en eski ve en güzel yerle-
şim yeri Istanbul'dur. Yılın her
mevsiminde balık sürüleri, gü-
neşi altın renginde yansıttığın-
dan, istanbul Haliç'ine "AlOn
Baynuz" da denir.
Ova dağdan, dağovadan bakın-
ca güzeldir. "Kente doğru" an-
lamındaki tstinpolis, 550 yıl ön-
ce İstanbul oldu. Dahası, eski
rnahkeme kayıtlanna, kimi za-
man tslambol olarak da geçti.
Ama bu, yalnızca o dönemin an-
layışını yansıtan bir dilekti. Doğ-
rusunu isterseniz, bu kennn Islarru
bol değil, azdı. Çünkü seçim san-
dığına, seçmene değil, iş bilen
uzmana ve sanatçıya gerek var-
dı. Insanlann etnik kökeni, dın-
sel yönü pek de önemli değildi.
Konya alındığmda Aksaray'dan.
Trabzon Maçka'dan dönemin sa-
natçılan getirtildi. Ister Rum, Er-
meni, isterse Yahudi olsun. Son-
ralan, boş alanlara yerleşimi "teş-
vik" için Teşvildye bile kuruldu.
Asıl istanbul sur içindedir. Ga-
lata, Üsküdar ve Eyüp, dışanda
kalan semtleri. Kadıköy mü? O
istanbul kadısınayillıkgelir ola-
rak venlen tanm alanıydı yalnız-
ca. Ve sizin de bildiğiniz gibi
kent, Yedi Tepe üze ine kuruluy-
du. Ama bu tepeleri, günümüz ts-
tanbul'unda yaşayan birine sor-
sak, Çamlıca'dan ba lar. Oysa
onlann hepsi sur içindeydi ve ar-
tık tepe özelliği kalmamıştır. Geç-
mişin değişik dönemlerinde, her
birinin üzerine anıtsal binalarya-
pılmıştır.
Viyana dönüşümde, Istan-
bul'un UNESCO kapsamından
çıkanlması haberi ile karşılaşın-
ca, şaşırmadım, ama üzüldüm.
Bu üzüntüm, bir "dünya kenti"
olan istanbul'u ne hale getirdiği-
mizeydi. Uçaktan bakınca, bir
"tuğla fabrikası bahçesi"ni an-
dınyor. "Dünya kenti" tanımla-
masına kızanlanmız bile çıkabi-
lir: "Düjıya kenti ne demek, o bi-
zün" gibisinden. Evet o bizim
de, durum ortada. 1900'lüyılla-
nn başında, sur dibindeld evler,
parmakla sayılacak kadar azdı.
Bugün ortada sur kalmadı ya, is-
tanbul 'u "en büyük köy" yaptık.
Ve kentin taşrası kalmadı. Cad-
debostan adının. yerleşimden
uzak ve korkulacak yer anlamı-
na, "CadıBostanı''ndangeldiğı-
ni söylesem ınanır mısınız?
Viyana'yı gezerken, aklımda
hep İstanbul vardı. Binalannın
kat sayısı, bir elin parmaklannı
geçmiyor, ortalama 100 yıllık bi-
nalann, yenisı eskisinden ayırt
edilmiyordu. Üstüne üstlük, ara-
lanndaki renk ve mimari uyum,
doyumsuz bir göz zevki veriyor-
du. Tramvay her yere ulaşırken
trafik tıkanmıyor, sürücüler çıle
çekmıyordu.
Bu değerlendırmem, birhayran-
lık değil. Çeşitli ülke başkentle-
rini gören bir tarihçinin. istanbul
konusundakı buruk sitemi. Bu
konuda rakamsal karşılaşürmala-
ra girmiyorum. Çünkü sorun, sa-
yı çokluğundan değil, şehircilik
anlayışımızdan kaynaklanıyor.
Birkaç Avrupa ülkesi kadar
nüfusu, tek bir kentte topladık.
Bu konuda kimseye "arkası pul-
ludavetiye" göndenlmedi. .Ama
politik beceriksizlığımiz yüzün-
den, Doğu ve Güneydoğu Ana-
dolu'yu adeta bu kente boşalt-
tık. Köy Enstitülerini kapatan-
ları, burada anmak istemiyo-
rum...
İstanbul - Viyana karşılaşürma-
sının ayn bir önemi var. Osman-
lı ve Avusturya imparatorlukla-
n, 300 yıl boyunca bırbiriyle kav-
ga eden, didişen iki komşu. Bir-
çok yönden birbirine koşut. Yı-
kılışlan da aynı zamanda olacak-
tır. Ortaçağ Almanyası'nın, be-
ğendigimbirözdeyişı "Kentha-
vası insanı özgüryapar" der. Av-
rupa'da bütün sıvil özgürlükler,
kentlerden çıkmıştır. Kendi ken-
dime sormadan edemiyorum:
" Yoksa biz kent yaşamını bilmi-
yor muyuz?"
Oysa istanbul bir örnekti ve
Istanbullu olmak bir ölçüt. Türk-
çenin en güzel konuşulduğu yer-
di. "İstanbul Efendja" deyimi,
bilgi ve ıncelık demekti. Ama
ıçinde Türk insanı azdı. Osman-
lı aristokrasisi, daha çok Yahudi,
Rum veya Ermenilerden oluşu-
yordu. Bu nedenle, Türkiye Cum-
huriyeti 'ni kurarken Türk köylü-
süilebaşladık...
İstanbul; kültür, incelikvegü-
zellikler kenti. Ortasından deniz
geçen. yeryüzünde başka birkent
görebiliriz. Ama iki ayn kıta üze-
rine kurulmuş, ikinci bir kent
yok. Ve kültür, yüzlerce yıllık or-
tak yaşamın, zaman süzgecinden
geçen değerleridir. Büyük devlet
adamı Mustafa Kemal Atatürk
"TürkKeCumhumeti'ninteme-
B kültürdür"" derken. bu derin-
liği vurguluyordu.
Bugün tstanbul, kendi insanı-
nı anyor. Uygulamalan "Bizim
kövde böyieydi" demeye varan
bir anlayışı değil. Durum böyle
olunca, 1.500 yıllık Ayasofya'yı
gezen Avrupalı turistler, iç geçi-
riyor sessizce. Viyana'yı gören-
lerimiz ise: "İyi ki almamışız"
yorumlan yapıyor, üzülerek. Ve
elimiz AB'nin kapısını çalıyor,
kafamız nerede?
Sanınm asıl sorun şu: "Herkes
düşündüğü yerdedir."
Tütün ve TEKEL İhaneti...
Açık arttırmaya katılmayan tüccar üreticiyi tek tek bularak binbir
emekle üretilen tütünleri düşük fiyatla kapatmaktadır. Sıkıntı ve
yeniden üretim için paraya gereksinimi olan üretici de bu korsan
alıma sesini çıkaramamaktadır. Zaten başka çaresi de yoktur.
Mustafa G A Z A L O CHP PM Üyesi, Denizli Milletvekili
Y:
SİBEL ARSLAN
&
AKIN KUMAŞ
evlendiler.
Ankara 12 Temmuz 2003
Kutlar, mutluluklar dileriz.
Karaörenler
aklaşık 3 mil-
yon kişinin ge-
çim kaynağı tü-
tün ve bu ürünün üreti-
cisini destekleyen, ka-
muya sürekli gelir geti-
ren TEKEL, ivedi ön-
lem almmazsa elden gi-
diyor. Yıllardu" yerli ve
yabancı çıkar çevrele-
rinin Türk tütüncülüğü-
nü, sigara sanayisini bal-
talayıp Türkiye pazan-
nı ele geçirmek için oy-
nadığı oyunlaramacına
ulaşmak üzere. Tütün
ülkesi Türkiye yabancı
sigara tekellerinin, TE-
KEL'i ele geçirmesiyle
son bulacak.
Yazılanlara, tütün üre-
ticisinin, TEKEL işçi-
sinin çığlıgına kulak tı-
kayanlar tarih önünde
hak ettiği değerlendir-
meyle anılacaktır. Tari-
hini, ülkesinin toprağı-
nı, insamnı bilmeyenle-
rin kimlere hizmet etti-
ğini çok yakında göre-
cegiz.
Son yı1lara kadar tü-
tün ve sigara satan Tür-
kiye, dışandan tütün ve
sigara almaya başladı.
Dünya tütün üretiminde
ve dışsatımımızdaki pa-
yımız sürekli geriledi.
İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİENSTİTÜSÜ REKTÖRLÜĞC'NDEN
Aşağıda anabılim dalı ıtıbariyle unvan ve şartlan belırtilen, Enstıtûmüz bırunlennde açık bulunan kadrolara 2547 sayılı Yükse-
köğretım Kanunu ile "Öğretim Ovelığine Yükseltılme ve Atanma Yönetmeliğı"'nın ılgılı maddeleri u>annca ögretım elemanı alına-
caktır.
1 Istenen belgeler
a) Profesör ve Doçent kadrolan daimı statûde olup, 2547 Sayılı Kanun'da belirtılen şartlan haiz adaylann dılekçe, ış talep formu,
özgeçmış, 2 adet fotoğraf. doçentlik belgesi. yavın lıstelen ile bılımsel çalışma ve yayınlarmı kapsayan dosyayı profesörler 6 nüsha,
doçentler 4 nûsha olarak hazırlayarak Rektörlük Personel Daıresı Başkanlığı'na (Gülbahçe Köyü Kampus alanı Urla-lZMÎR) mûra-
caat etmelen gerekmektedır
b) Yardımcı Doçent kadrosuna başvuracak adaylann dilekçe, iş Calep formu, özgeçmiş. 2 adet fotoğraf, doktora dıploması ile (var-
sa Merkezı Doçentlik Yabancı Dıl Sınavı Başarı Belgesi, KPDS başan belgesi ve\a ÜDS sonuç -asgan 65 puan- belgesi) bilimsel
çalışma ve yayınlannı kapsayan dosyayı 4 nüsha olarak hazırlayarak Rektörlük Personel Daıresı Başkanlığı'na (Gülbahçe Köyü
Kampus alanı Urla-tZMtR) mûracaat etmelen gerekmektedir
2. Adayların 657 sayılı Kanun'un 48. maddesindekj şartlar ile kadronun derecesı bakımından atanabılme şartlannı taşunalan ge-
rekmektedir.
3 Yabancı dilde (tngilizce) egitim-öğretim yapan Yükseköğretun Kunımlannda görev alacak öğretim elemanlan için öngörûlen
atanma şartlan ve îzmır Yüksek Teknoloji Enstıtüsü Öğretim Üyelığıne Yükseltılme \e Atanma Knterlen http://ww-w.iyte.edu.tr
sitesınden temın edılebılır.
4. Yurtdışından ahnmış dıplomalann Ünıversıtelerarası Kurul'ca denkjığmın onaylanmış olması şarttır.
5. BaşvTiru süresı ılanın yayın tanhınden itibaren 15 (onbeş) gündür Posta ile yapılan başvıırular kabul edilmeyecektir.
BİRlMt ANABtLtM DALI ÜNVAN ADET AÇIKLAMA
Mûhendısbk Fakültesı Kıınv'a Mübendıslığı Yarduncı Doçent
Mûhendıslık Fakültesı Gıda Mühendısliğı Yardnna Doçent
Mûbeııdıslık Fakültesı Makıne Mühendısliğı Yardımcı Doçent
1
Mımarlık Fakiltesı
Vtunarlık Fakîltesı
Vlımarlık Fakiltesı
Mmarlık Fakiltesı
Mıınarlık Fakiltesı
Vtınarlık Fakihesı
ılınarlık Fakiltesı
7
cu Fakültesı
FenFakültesi
feBFatüitesi
fss Fakültesı
Fsı Fakültesı
Endüstn Ürünlen Tasanmı Doçent
Endüstn Orûnlen Tasanmı Doçent
Endüstn Ürünlen Tasanmı Yardımcı Doçent
Restorasvon
Restorasvon
Doçent
Yardımcı Doçent
Şehır \e Bölge Planlama Doçent
Şehır ve Bölge Planlama Yardımcı Doçent
Fızık
Ftzık
Matematık
Matematık
Matematık
Profesör
Profesör
Profesör
Doçent
Yardımcı Doçenı
Basın: 33767
Kımva Mühendısliğı dalında doktcra derecesını almış olmak. Çok
degışken/ı sureçlenn modedenmesı. ızlenmesı ve operasvon
performansımn arttınlması konulannda çahşmalan bulunmak
Uuslararası düzeyde çalışma \e >avınlan olmak ve ılaç sanayısı
konusunda denevımı bulunmak
Gıdalarda Mıkrobıyolojık kalıte kontrol ve sensör teknolojılen alanında
çalışmalan le yavinlan buiunmak.
Uluslararası dûzeyde denejun, çalışma ve yavınlan olmak.
Lısans derecesını Makuıe Mühendısliğı. yüksek lısans ve doktora
derecelennı ise Robotık konusunda Makıne ve veya Elektnk Mühendısliğı
bölümlennden bınnde almış olmak.
Uluslararasj düzevde denevım, çalışma ve \ayınlan olmak
Endüstn Crünlen Tasanmı \e uvgulama alanında teonk çalışmalan bulunmak
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma ve yaymlan olmak
tletışım-Tasanm alanmda teonk çalışmalan bulunmak
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma ve vayınlan ounak
Endüstn Ürünlen Tasanmı alanında teonk calışmaian buiunmak.
Uluslararası düzeyde denevım. çalışma ve vayınlan olmak
Yüksek lısans ve doktora çaiışmalannı Mıman Restorasvon konusunda
yaprruş olmak.
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma ve vayınlan olmak.
Yüksek lısans \ e doktora çalışmalannı Mıman Restorasyon konusunda
yaprruş olmak.
l'luslararası düzeyde deneyım, çalışma ve yaymlan olmak.
Şehır Planlama bılım daluıda Doçentlıgını almıs olmak.
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma ve yaymlan olmak.
Şehır Planlama daiuıda: Lİaşım Planlaması. Planlama Yönetımı,
Sürdürûlebılır Gelışme Planlaması. Koruma Planlaması, Şehır Yenıleme
konulanndan bınnde doktora yapmış olmak.
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma ve yaymian olmak
Amorf ve Mıkroknstal Sılısyum Bazlı yan ıletken ınce fihn malzemelerde
elektronık ve optık transport özellıklennıa ıneelenmesı konulannda
çalışımalan bulunmak
Uluslararası düzeyde deneyım, çalışma ve yayınlan olmak
\ üksek Enerjı Fızıgı Standart Modelı ötesı modellenn \t süpersımetnk
modellenn fenomenolojısı konusunda çalışmalan bulunmaL
Lluslararası düzeyde deneyı. çalışma \e vayınlan olmak.
Uygulamalı Matematık alanında çalışmalan bulunmak
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma \e yayınlan olmak.
Ijygulamalı Matematık alanında çahşmalan bulunmak
Uİuslararası düzeyde deneyım. çailışma ve yayınlan olmak.
Geometn, Spectrum Theory ve Fonksıyonel Analjz konulannda çalışmala/ı
buiunmak
Uluslararası düzeyde deneyım. çalışma ve yayınlan olmak.
Örneğin 1998'de tütün
üretimindeki payımız
yüzde 3.77 iken yüzde
2.49'a, aynı yıllar için-
de dışsatım payımız
yüzde 22.82 'denl6.30'a
düştü.
2002 yılı verilerine
göre ülkemizde 4 bin
400 köyde 403 bin tütün
ekicisi vardır. Bu ekici-
lerin 182.05l'ı Ege'de,
11 604'ü Marmara'da,
72.299'u Karadeniz'de,
23.854'ü Doğu'da,
113.081'i Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde
bulunmaktadır.
Kamuoyunda kısaca
'Tütiin Yasası' olarak
bilinen 4733 Sayılı Ya-
sa'nın. 9 Ocak 2002 ta-
rihinde Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlü-
ğe girmesinden sonra
tütünde destekleme
alımlan kaldırıldı, bu
yıl ilk kez ülkemizde
sözleşmeli tütün üreti-
mine geçildi.
Sözleşmeli üretim,
dünyanın her yanında
tütün üretimini arttır-
mak için yapılnicen yal-
nızca ülkemizde tütün
üretimini kısıtlamak ve
üreticinin elindeki tütü-
nü ucuza kapatmak için
yapılmaktadır.
29 Nisan 2003 tari-
hinde TEKEL'le ilgili
bir konuşmaya
TBMM'de verdiği ya-
nıtta Sayın Abdüllatif
Şeoer,buyıl 161 ton tü-
tün üretimi olduğunu,
bunun 56 bin tonunu
TEKEL, 90 bin tonunu
da tüccann aldığını be-
lirtti. Üreticinin elinde
kalan 15 bin ton tütü-
nün ne olacağını tam
açıklamadı. Saym Ba-
kan, o konuşmasında
"Devlet poBtikalannın
tütün üreticisini ihmal
ettiğini, tütün kaiitesini
artürmak ve dışsatımı
için yeterti çaba harca-
madığmı da" söyledi.
Yine Sayın Bakan,
TEKEL'in kazançh ve
önemli bir kuruluş ol-
duğunu, 2002 verilerine
göre toplam 303.8 tril-
yon gelir getirdiğini,
özelleştirmenin tarihsel
sürecini anlatarak TE-
KEL'in de özelleştiril-
mesi gerektiğini, bun-
dan tütün üreticilerinin
mağdu. olmayacağını
-f-
belirtti.
Herkes biliyor ki ör-
gütsüz tütün üreticileri-
ni yabancı tekeller ve
onların temsilcilerine
karşı destekleyen TE-
KEL, özelleştirildiğin-
de, hele yabancılara sa-
tıldığında üretici orta-
da kalacak. Birçok tütün
üreticisi açlığa, göçe ve
işsizliğe düşecek. Bun-
dan büyük zarar olur
mu?
Tütün üreticileri bu
yıl yasa gereği tek yan-
lı olarak tütün füccarla-
n ve TEKEL'le sözleş-
me unzaladı. Bu sözleş-
meye göre TEKEL her
üreticiden 200 kg. tütün
aldı.
200 kilo tütün başfi-
yata yakın bir fiyatla 4
milyon liradan satılsa
bile 800 milyon lirayla
bir ailenin bütün yıl ge-
çinmesi, yeniden üreti-
me hazırlanması, çocu-
ğunu okutması olanak-
sızdır.
Sözleşme dışı fazla
tütün, üreticinin elinde
kalmıştır. Üretici eli ko-
lu bağlı beklemektedir.
17 Mart 2003 tarihlı
25.051 SayıhResmiGa-
zete'de yayımlanan
"Kataloğa Dayab Açık
Artürma Yöntemi" uy-
gulaması fıyasko ile so-
nuçlanmıştır.
Bu tebliğe göre elde
kalan tütünlerin yeni-
den değer saptamalan
yapılacak, geçici pazar-
larda açık arttırma ile
satılacaktı.
Tütün Kurulu Başka-
nı Sayın NKadAdah'nın
açıklamasına göre ma-
yıs ayı sonunda sözde
bu açık arttırma yapıl-
mış, tüccar hiçbiryerde
bu arttırmaya kaulmadı-
ğı için satış gerçekleş-
memiştir. Aslmda bu iş-
lemden, tütün üreticisi-
nin bilgisi yoktur. Her
şey kâğıt üzerinde ol-
maktadır.
Açık artürmaya katıl-
mayan tüccar üreticiyi
tek tek bularak. binbir
emekle üretilen tütün-
leri düşük fiyatla kapat-
maktadır. Sıkıntı ve ye-
niden üretim için para-
ya gereksinimi olan üre-
tici de bu korsan alıma
sesini çıkaramamakta-
dır. Zaten başka çaresi
de yoktur.
Haziran ayı başında
Denizli ilçelerinde sap-
tanan yasadışı korsan
alımı telgrafla Başba-
kan'a ve Tütün Kurulu
Başkanı'nabildirdik. 7
Haziran 2003'teBeya-
ğaç'ta üreticilerle. tütün
kooperatifleri ve tüm
partilerin temsilcileriy-
le birlikte basın açıkla-
ması yaptık. Üreticiler
ellerinde "Yenisini dik-
tikeskisiefimEdekaldr,
"TEKEL özeDeşmesin,
vabancılara saübnasm",
"Bir Htre mazota bir ki-
lo tütün"," 15 küo tütü-
ne 250gram tütün flacT,
"Tütün eknıeğimiz aşı-
mız, şimdioldu gözyaşı-
nuz", "Oy verdik hükii-
met oMunuz,ekmeğnni-
ze göz koydunuz",
"IMFye bizi ezdirme-
jin", "Sesimizi duyun,
tütünümüzü ahn" gibi
yazılar taşıdılar. Sonuç
yok.
Aynca TBMM'de tü-
tün ve TEKEL konu-
sunda araştırma öner-
gesi verildi, tütün bölge-
si 62 milletvekilinin im-
zasıyla basın toplantısı
yapıldı, gündem dışı ko-
nuşmayla gündeme ge-
tirildi. Yine 59. Hükü-
met'ten hiçbir ses çık-
madı.
Üreticinin elinde ka-
lan tütünlerle ilgili Ba-
kan'a sorduğumuz soru
önergesine 26 Haziran
2003 tarihinde Tanm ve
KöylşleriBakanıVBi-
nan' Yddmm'uı verdiği
yanıt şöyle: "TE-
KELden ahnan bügile-
re göre söz konusu 15
bin ton tütünün TEKEL
taranndan satmahnma-
sı şu aşamada düşünül-
memektedir. ÖzeDeştir-
menin esas amacı, eko-
nominin uluslararası re-
kabet gücüne ka\ııştu-
rulması \e rasyonelkşb-
rihnesi olarak göriilmek-
tedir. Bu çerçevede kâr
eden bir kuruluş olan
TEKEL'in özeUeştiril-
raesi sonrası faaih etkri-
nin daha etkinleştirflerek
kâruun, kâr ve ürünler
üzerinden alınan dolav -
ta \'ergüer voluvJa Hazi-
ne'ye ka>nak girişinin
arttınlması amaçlan-
maktadır."
AKP iktidannın an-
layışı ve tutumu bu. Tü-
tüncülüğümüzü öldürüp
TEKEL'i"babalargibi
satmakta" ısrarlı!.. Oy-
sa hâlâ tütün ve sigara
pazannın yüzde 70'ini
elinde bulunduran TE-
KEL, yabancılara satı-
larak tütün sektöründe-
ki denge ve rekabet öğe-
si olmaktan çıkanlırsa,
bu, tütüncülüğümüzün
de sigara sanayıimizin
de sonu demektir.
CUMHURÎYETTEN
OKURLARA
İBRAHLM YILDIZ
Duyarsızlık
Temmuz sıcağında Irak'ta yaşanan gelişmeler
medyada olağanüstü durum yarattı.
Askerlerimiz bir dost ve müttefik ülkenin as-
kerlerince saldırıya uğradı, kelepçelendi, esir
alındı. ABD askerlerinin tutumu toplumda şaş-
kınlığın yanı sıra büyük bir tepki yarattı.
Bugüne dek süren görüşmelerde olayın ger-
çek yanı henüz ortaya çıkmış değil. Irak'ta yaşa-
nanların perde arkasını öğrenmek ve okurlarımı-
za aktarmak için tüm meslektaşlarımız gibi biz
de çalışıyoruz.
Unutalım gitsin!
2 Temmuz belleklerimize iyice kazındı. Ülkenin
aydınları, gençleri bir otelde yakılarak katledildi.
Yüzlerce insan, alevler arasında yananları izledi.
Bu vahşeti gerçekleştirenler, tahrik edenler yargı-
lanıp suçlu bulundu.
Bugün iktidardaki AKP hükümeti, 2 Temmuz
gününden ve Madımak adından ürken bir tutum
içindedir. Ne doğru dürüst bir kınama ne de bir
açıklama. Üstelik şeriatçı gazetelerin olayı çar-
pıtmak için yaptığı yayınlar aynı 'utanmazlıkla'
sürüyor.
Konu ile ilgili kimi köşe yazıları da ilginç. Işte
üç örnek:
"Sanki bir çevre Sivas olaylannı tarihimize ye-
ni bir 'Menemen olayı' olarak geçirmeye çalışı-
yor. Tıpkı Menemen olayı gibi, Madımak Oteli
yangınını da on yıllar boyu sürecek, kuşaktan
kuşağa geçecek bir kinin, öfkenin, korkunun ve
güvensizliğin kaynağı yapmaya çalışıyor." (Gü-
lay Göktürk - llıcaklar'ın Tercümanı).
"Ben Metin Altıoku Sivas'ta yandığı için iyi
şair saymıyorum, ama ne yazık ki durum buraya
sürükleniyor. Sanki yanmasaydı adı anılmayacak
gibi..." (Doğan Hızlan - Hürriyet).
"Sivas'ın unutulmasını istiyorlar. Hatıhanması-
nı, hatırlatılmasını intikam olarak yorumluyoriar.
Bu ulusun yaşadığı en trajik olaylardan birini
unutmak mümkün mü? Türkiye'nin ve Sivas'ın
ruhlannın, zihinlerinin arınması ancak gerçekler-
le yüzleşmeleriyle, iç hesaplaşmayla olabilir.
Üstlerine düşeni yapmak istemeyenler, hatta Si-
vas'ta olanlara gizlice sevinenler insanlann acı-
lannı unutmalarını istiyorlar. Bu haksızlıktır." (Öz-
demir Ince - Hürriyet).
CHP Milletvekili A. Rıza Gülçiçek, Bakan Er-
kan Mumcu'ya soruyor: "1993'te, Solingen'de
5 Türk yurttaşın yakıldığı bina Almanya Cum-
hurbaşkanı Rau tarafından ibret müzesine çev-
rildi. Madımak Oteli'nin alt katında restoran açıl-
masına bakanlık olarak ne diyorsunuz?"
Menemen i, 2 Temmuz'u, Mumcu'yu ve Ipek-
çi'yi ve birçok aydının katledilmesini, 12 Eylül'ü
unutalım mı?
YOK'te geri adım
Geçen hafta gündemin ilk sıralarında yer alan
haber, YÖK'te yapılmak istenen değişiklikti. Yeni
yasama dönemine kalan bu gelişmeye rektörler
tepkilerini sürdürüyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Ke-
mal Gürüz, olayı net bir biçimde ortaya koydu:
"AKP'nin amacı türbana serbestlik ve imam
hatip mezunlanna üniversite kolaylığı..."
Aile fotoğrafı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Islami
terör finansörü Güibeddin Hikmetyar'ın yanın-
da diz çöktüğü fotoğraf, Uzanlar ın Star gazete-
sinde yayımlandı.
28 Mart 2003 tarihli kararnamede, Hikmetyar
terör listesine ahnmış ve Türkiye'deki mal varlık-
ları dondurulmuştu.
Hikmetyar "Taleban ve El Kaide ile ölene ka-
dar biriikteyim" diyordu. Hikmetyar'ın önünde
diz çöken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
"Aile içinde çekilmiş bir resimdir" yorumunu ya-
parak bir teröristi övmesi geçen haftanın dikkat
çeken önemli olaylarından biriydi.
İyi haftalar...
Pişmanlık Yasası
Çözüm Değil
Ptşmanhk Yasası mı?
GenelAfmı?
Yeni Tüketici Yasası
NeGeti
Yeni Avukadık Kanunu
ve Hakem Kurulu
PnH Br. Haluk Bummğtu
AvukatYaşkenEğ.
AŞC/ti
Temmuz/Ağustos
Sayısı Bayilerde
Portre:
Prof.Dr.
BiiIentTanör
DOSYA: Ceza ve Cezalandırma Politikalan
Tel: 0212 244 78 26 Faks: 244 78 27
www.gunisigihukuk.com e-posta:ınfo@gunısıgihukuk.com
Türkiye Gazeteciler Cemıyeti'nın yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke sonınlanna ilışkın raporlanyla, araştrmalanyla,
köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivıl toplumlann gazetesı.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0^12.51108 75