Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 » HAZİRAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Diizeni sorgular mı?
TBMM Yolsuzlukları Araş-
trma Komısyonu'nun çalış-
malan, herne kadar AKP üst
yönetimıne yönelen savları
unutturma amacına yöneltil-
mek istense de önemli bir iş-
levi yerine getirdi ve DSP-
IVHP-ANAP koalisyonu dö-
neminde ulusun çıkarlan ile
taban tabana zıt, hazineyi
milyariarca dolar zarara so-
kan ve unutulması olanak-
sız, unutturulmaması gere-
ken uygulamaları yeniden
gündemetaşıdı...
0 dönemde özellikle ener-
j i sektöründe yalnızca yol-
suzluk suçlamalan doruğa
tıımanmakla kalmadı, bu çok
stratejik alan ulus ötesi ener-
j i tekellerinin isteklerine uygun
yeniden yapılandınldı. örne-
ğin, Enerji Piyasası Düzenle-
me Kunjlu (EPDK) o dönem-
den bir kalıttır. SBF öğretim
görevlısi Seyhan Erdoğ-
du'nun, bugün çevresinde-
ki tartışmalar gıderek yoğun-
laşan bu kurula ilişkin belir-
lemeleri çok ilgrçekici:
"EPDK, yap-işlet-devret
ve işletme hakkı devri uygu-
lamaları kapsamında başvu-
racağı çözüm yollannı ve sek-
tördekiyeni özelleştirme stra-
tejilerini ulus ötesi danışman-
lık kuruluşlanna ihale eder-
ken yönetmeliklerin hazırlan-
masında bile yabancı uzman
istihdam etmektedir. EPDK,
Orta ve Doğu Avrupa ülke-
leri, Balkan ülkeleri, Kafkas-
ya, Orta Asya ve Rusya Ener-
ji Düzenleme kurullan ile bir-
likte Enerji Düzenleyicileri
Bölgesel Örgütü'ne üyedir.
Bu bölgesel örgüte destek
veren kuruluşlar ise ABD
Uluslararası Kalkınma Ajan-
s/ (USAID), ABD Hizmet Ku-
ruluşlan Düzenleyici Kurul
Yöneticileri Ulusal Derneği
(NARUC) ve Soros Vakfı'nın
Yerel Yönetim Gihşimi'dir."
Enerji alanındaki yolsuz-
luklar elbette araştırılmalı,
hatta sorumluları gerekirse
Yüce Divan önüne mutlaka
Çikanlmalı, ama sektörde ku-
rulan garip ve çıkarlarımıza
aykın düzen de sorgulanma-
lı. AKP iktidarı bu sorgula-
maya yanaşır mı? Hiç sanmı-
yoruz...
Diinden Bugüne
Milliyet'in Amerika'da ya-
şayan yazan Yasemin Çon-
gar, geçen haftaki bir maka-
lesinde şu saptamaya yer
verdi: "ABD yıllardır yakın
müttefiki olan, birçok yerde
omuz omuza görev yaptığı
Türk ordusunun dünyaya ba-
kışının, anti-Amehkan, anti-
Batı, anti-globalist ve üçün-
cü dünyacı tonlar kazandığı
kuşkusu içinde."
Türkiye'de Milli Güvenlik
Kurulu baskıcı 12 Mart dö-
neminde de vardı, ABD'nin
"bizim oğlanları"n\n (our
boys) 12 Eylül döneminde
de...
Ister istemez insanın aklı-
na takılryor işte: MGK'nin ge-
nel sekreterinin asker köken-
li olmasından neden o yıllar-
da rahatsızlık duyulmuyor-
du da bugün duyuluyor?
IŞIK KANSU
Yanıltılmış yanıtÇevre Bakanlığı yetkililerine, Türkiye'de
kamu denetimi olmadan maden çıkarma-
sına olanak sağlanmış bir yabancı şirke-
tin, kendi çıkanna uygun hazırladığı "Ma-
dencilik Atık Yönetmeliği" taslağının yü-
rüriüğe girmesi için kimi bürokratlarla iş-
birliği yapıp yapmadığını sormuştuk.
Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı
Hasan Sankaya dan aynı gün gelen ya-
nıtta, yazımızın gerçekleri yansıtmadığı ile-
ri sürülüyor.
Sankaya, konuyla yakından, hatta gö-
nülden ilgilenen çevre bürokratları ile ko-
nuşmadan, onlara danışmadan, daha doğ-
rusu onlara inanarak bu açıklamayı çok ive-
di yapmış olmalı...
Çünkü, Çevre Bakanlığı'nda herkes bi-
liyor ki, Türkiye'de maden çıkaran bir ya-
bancı şirketin Ankara'daki temsilcileri "Ma-
dencilikAtık Yönetmeliği"taslağı hazırla-
mışlar, kimi bakanlık bürokratlan ile görüş-
müşler ve taraflar taslağın yürürlüğe gir-
mesi için uzlaşmışlardır.
Yalnız bakanlıktakilerde değil, yukanda-
ki bilgileri Çevre Bakanlığı bürokratlarına
ileten ve onları uyaran CHP Enerji Komis-
yonu üyeleri de gelişmelere yakından ta-
nıklık etmişlerdir.
Bu durumda, ortada bütün olup biteni
tek bilmeyen bir kişi varsa eğer, o da ale-
lacele "yazınız gerçeklere aykındır" açık-
laması yapan Müsteşar Sayın Sankaya'dır.
Sayın Sarıkaya'ya bir not daha: Yanıt
yazınızda "ülkemizde kamu denetimi ol-
madan maden çıkaran hiçbiryabancı şir-
ket bulunmamaktadır" diyorsunuz. Bu sa-
vınızda da yanılıyorsunuz. örnek isterse-
niz o da hazır:
Ovacık'ta altın çıkaran Normandy şirke-
ti tarafından bundan bir süre önce köşe-
mize gönderilen biraçıklamayagöre, "ma-
dende üretilen doçe külçeler, işletme yet-
kilileri tarafından tartılarak ağırlıkları bir
tutanaöa geçihlmekte ve de üretim mik-
tarian Istanbul Altın Borsası'na raporedil-
mektedir."
Yani, Normandy şirketinin madenden
ne kadar altın çıkardığının belirlenmesi ve
madenin tartılrnası aşamasında hiçbir ka-
musal "cfenef/m"yoktur.
öyle anlaşılıyor ki, bakanlığın yabancı şir-
ketlerle işbiriiği yapan çevre bürokratlan bu
konuda da Müsteşar Sankaya'yı yanılt-
mışlar.
Adam;1990'lıyıllarda
"Dünyada hiçbir lider
sonsuza kadar yaşayacak bir
ürûn vermedi. Oysa Incil ve
Kuran hâlâ veriyor. Mustafa
Kemal'/n başına gelen de
farklı değildir. Ama kendisine
güven duyan Türkiye, Islamın
günlük yaşamındaki yerini
yeniden düşünebilmelidir.
Islama dayalı siyasi partileri
daha fazla siyasileşmeye,
partamentoya katılmaya
çekebilirsiniz, bu çok değerii
olur" demiş ve dediklerinin
birçoğu adım adım
Türkiye'de gerçekleştirilmiş.
Ajan çağırmamn bedeli
Adam, hakkında
soruşturmalar yürütüldüğü
bir süreçte Amerika'ya
kaçmış emekli vaiz Fethullah
Gülen adına VVashington'da
düzenlenen toplantılarda
konuşmuş.
Adam, Cumhuriyet düşmanı.
Adam, yıllardır Türkiye'ye
laiklik yerine "ılımlı Islam"
öneriyor. Adam, ABD'nin
emperyalist çıkarlannın
sözcüsü.
Adam, geçmişte ABD'nin
Istanbul
Başkonsolosluğu'nda
istihbaratçı olarak
çalışmış. Adam, Amerika'nın
merkezi haber alma örgütü
CIA'nın üst düzeyinde görev
yapmış.
Adam, Graham Fuller...
Bu adamı, hiçbir akademik
özelliği bulunmayan bu ajanı;
ODTU Uluslararası llişkiler
Bölüm Başkanı, hem de
Türkiye-Avrupa Vakfı yönetim
kurulu üyesi, hem de daha
birkaç ay önce "Kıbns'ta
statüko çözüm değildir. Hem
Kuzey Kıbns hem de Türkiye
halkının AB üyeliğine ilişkin
yaygın taleplerinin
karşılanması Kıbns
sorununun çözümüne
bağlıdır" içerikli bildiriye imza
atmış olan Prof. Dr. Atilla
Eralp, konferans versin diye
okuluna davet ediyor!
Aynı Atilla Eralp, ta
Amerika'lardan çağırdığı
konuğu öğrencileri tarafından
salondan kovulmuş bir
profesör olmanın ayncalığını
da yaşıyor.
PakeÜerin Gölgesinde
Prof. Dr. NECLA ARAT
3 Kasım 2002'deyapılan ge-
nel seçimlerden sonra göreve
başlayan AKP, seçim öncesin-
de halka verdiği sözleri, örne-
ğin milletvekili dokunulmazlık-
larını sınırlandırma; yolsuzluk-
lan önleme; işsizliği ve yoksul-
luğu yenme vaatlerini tutmadı.
Aradan geçen 7 ay zarfında
yoksulluk, açlık, işsizlik, ada-
letsizlik ve umutsuzluğu yen-
me konusunda hiçbir somut
adım atmadı... Ama bütün bun-
ları çözecek bir sihirli değnek
söylencesi olarak halka sunul-
maya çalışılan Avrupa Birli-
ği'ne giriş için ve güya Türk
demokrasisini ikinci sınıflıktan
kurtarmak için paket üzerine
paket hazırladı.
Başbakan Erdoğan, 20-21
Haziran'daki Avrupa Birliği'nin
Selanik zirvesine 6. Uyum Pa-
keti'nl alelacele Meclis'ten ge-
çirmiş ve 7. Uyum Paketi' nin
taslağını da hazırlamış olarak
gitti. 6. uyum paketi ile iki önem-
li uluslararası sözleşme, (Eko-
nomik, Sosyal ve Kültürel Hak-
lar Sözleşmesi ile Sivil ve Si-
yasi Haklar Sözleşmesi)
AKP'nin iktidannda Meclis'ten
geçirilerek yasalaştınldı.
Sivil ve Siyasi Haklan Sözleş-
mesi'nin 27. maddesi etnik ve
dini grup mensuplannın hakla-
nnın verilmesini öngörüyor. (Bu
maddenin Türkiye'nin özgül
koşullannda etnik ve dinsel te-
rörü teşvik edebileceği kaygı-
sını taşıyoruz.) Ayrıca her iki
sözleşmenin ilk maddelerinde
yer alan self-determinasyon il-
kesi şöyle dile getiriliyor: "Bü-
tün halklar kendi kaderlerini
tayin hakkına sahiptir. Bu hak
vasıtası ile halklar, kendi siya-
sal statülehni serbestçe tayin
edebilir ve ekonomik, sosyal ve
siyasal gelişmelerini serbest-
çe sürdürebilirier." Her ne ka-
dar Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu'nun 1970'te kabul etti-
ği 2625 sayılı Uluslararası Hu-
kuk llkeleri Bildirgesi'nn "Hü-
kümeti halkının tümünü tem-
sileden ülkelerin toprakbûtûn-
lüğü ve siyasi birliğini bozucu
hiçbir eylem yapılamaz" hük-
mü bir güvence gibi gösteril-
meye çalışılıyor ve bu iki söz-
leşmenin kendi kaderini tayin
edecek halklar olarak sömür-
geleştirilmiş ülkeleri kapsadığı
öne sürülüyorsa da Türkiye'nin
uyanık davranmasını gerektiren
önemli sorunlar var. örneğin
A\njpa Pariamentosu'nun DEP
milletvekillerinin yargılanmala-
n konusunda 15 Aralık 1994'te
aldığı kararı hiç unutmamak
gerekir. Avrupa Pariamentosu
bu karannda "Türk hükümeti-
nh ülkenin tümünü temsil et-
rmdiğini, self-determinasyon
hakkının bize karşı kullanılabi-
leceğini" kabul etmişti. Esa-
sen Avrupa Pariamentosu, yıl-
lardır yapılagelen yoğun propa-
gandalar nedeni ile Kürtleri halk
olarak kabul etmekte...
Ülkemiz, köktendinci terör-
den de etnik terörden de çok
çekti. Türk Silahlı Kuvvetleri,
yani ordumuz bu her iki tehli-
keli akım karşısında en güçlü
güvencemiz oldu ve yoğun bir
mücadele verdi. Ama şimdi 7.
uyum paketine bakıyoruz ve
Silahlı Kuvvetler'in gücünün
azaltılması girişimleri ile karşı-
laşıyoruz. Anayasal bir kuru-
luş olan Milli Güvenlik Kuru-
lu'nun sivilleştirilmesi, savun-
ma bütçesinin kısılıp denetim
altına alınması, Türk ordusunun
işlevlerinde değişiklikler yapıl-
ması isteniyor.
Dinci basının zil takıp oyna-
yarak desteklediği ve "Devlet
işleyişini sivilleştirip demokra-
tikleştirecek bir devrim" diye
nitelediği 7. uyum paketini al-
kışlayan bazı "yehi misyoner-
ler" de "Türk demokrasisini
ikinci sınıflıktan kurtarmanın
yolu, MGK sekreterliğini ve
Milli Savunma bütçesini doğ-
ru raya oturtmaktan geçer" di-
ye fetva veriyorlar. Bazıları da
Avrupa Birliği'ne uyum paket-
leriyle Türkiye'nin "evinin içini
derleyip toparladığı" görüşün-
de. Bu görüşten yana olanlar
şimdi yeni ve tehlikeli bir oyu-
nun alıştırma ve pazariaması-
na başlamış bulunuyorian "Do-
ğu ve Güneydoğu'daki dağlar-
da Ankara'dan haber bekle-
yen bir avuç genç (yani terö-
rist), düze insinmiş"; ayrıca
"Kuzey Irak'ta sayıları dört-al-
tı bin arasındaki Türkiye'den
gitmiş gruba (yani teröhstlere)
'yurda dön' çağrısı yapılsın-
mış". Onlardasilahlannı bıra-
kıp Türkiye'ye dönsünlermiş.
Zaten ya genel af ya da siyasi
afla aklanıp paklanıp ABD'nin
koruması altında bölgelerinde
güvenli yaşayıp siyaset yapa-
cakları ortam oluşturulacak-
mış. Bu arada ABD, PKK-KA-
DEK'lilere Türkiyede mevcut
haklann daha da genişletilme-
si için devrede olacaklan, ge-
rekirse bir genel affın da gün-
deme getirilebileceği" konu-
sunda sözvermiş. Buterörist-
lerin kurbanı olan onbinlerce
gencimizin acılı aileleri şimdi
şu soruları soruyor:
"Türkiye Cumhuriyeti, Av-
rupa Birliği'nin ve ABD'nin
mandası mı oldu?" "AKP te-
röristleri aklamak için mi kurul-
du ve iktidara getirildi?"
"Ulusalcılar, tüm bu çürü-
müşlüklerin ve ihanetlerin üze-
rine gitmek için gerçek ulusal-
cı çizgide ne zaman bineşecek-
siniz?"
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak <ı turk.net
ktıt
0nunA- /t/i
Çok #/
ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI
HARBÎ SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com
HAYAT EPtK TİYATROSU-Afusx4E4
ÇOLUK ÇOCUĞUM RIZKINI KAHVEUERDE ÇAYA
HARCAMAK NEYMİŞ &ÖRÜRSÜN SEN «.
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 28 Haziran ıcınc.mumtaz-arikan. com
MALATYA ASLİYE 2. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002 689
Davacı Mehpare Aksoy vekılı Av. Necatı Karabay tarafından davalı
Arif Aksoy aleyhine açmış olduğu nafaka arttınlması davasında; Bütün
aramalara rağmen tebliğe yarar açık adresi tespit edilemeyen davalı
Arif Aksoy'a dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden tebligatın ilanen
yapılmasına, duruşmanın 12.8.2003 günü saat 9.1
7
'ye bırakılmasına ka-
rar verildiğinden, HUMK'nin 509 ve 510. maddeleri gereğince ibraz et-
mek istedikleri delıllen ile birlikte duruşmaya gelmediği takdirde ayn-
ca gıyap karan tebliğ edilmeksizin duruşmamn gıyaplarında sonuçlan-
dırılacaâı dava dilekçesınin tebliği yerine eeçerli olmak üzere ilanen
du>-urulur. 20.6.2003 Basın: 31168
TEODORA'NIN ÖLÜMÛ..
SUGÜhl, ÜHLÜ B'lZAUS İMPARATOBİÇESİ
TBODOKA, İSTANBUL'PACcc
»JS:mKrnNC
PL
E} <&><J-
S22 'DE JUSTİMYBN ILS Et/LEHEAJ TEGDO&4,
SEŞ Y/L SONRA,EÇİNİN 7XHp* SEÇMESİYLE /M-
PAB/irORİÇE OLMUfTV. TA&HE, ZAYIF KA&Ak-
TE/ZJ.İ EÇİhii DENETLİYEfJ VE PERDE GEISİSİNOEN
PEVLET YÖMETEN KADIN OLA&AK GEÇEM TEO-
OORA 532 'PEJCl NİKA AYAKLANMASi'HIH B4S77-
fÜLMÂSINPA SAf eOLÛ OYHAMrfT/- TEOOOeA,
gİRÇD*: rARİHÇİYE SÖSE, YOKSUL B/£ &İZAUSU
AİLENİN AmİSrUK YAPAfJ MZIYKEN JUST/NVEN-
LE 7#AI/ÇM/Şr/.. YA2AZ ARTHUR fiOESTL&Z İSE
ONUN, J-ÜSTWYEAJ'£ SELİN GÖHDER.İLEN BİR
UA2AR. -TÜRK PRENSESİ OLDUSuHU SAVUMA-
CAKT/IS/. C'OMJÇÜHCÜ KABİLE" KİrABl..~)
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
'Sultanlarla Vals...'
Uzaklardan gelen aheste-beste tren sesleri, Boğaz
kıyılanndaki yaz düğünlerinden yankılanan havai fi-
şekler, martılar ve ezan sesleri arasında izledik "Sul-
tanlaıia Vals" konserini. Konser içinde konseryani.
Istanbul'a adanmış, eski Istanbul'u anlatan "Boğa-
ziçi Mehtaplannda Sultanlarla Vals" konserinin için-
de Istanbul'un kendi konserini de dinlemiş olduk böy-
lece. Ama etkileyici olan yalnız bu değildi.
Bir defa Arkeoloji Müzesi... Müzenin lahitler, eski
Yunan heykelleri ile çevrili bahçesi... O ne görkem
öyle? Inanın kendimi çimdiklemek istedim: "Burası
gerçek mi? Ben şimdi gerçekten burada mıyım?"
diye. Hani vardır ya. Dış atmosfer ile iç dünyanız ara-
sında birden beklemedik bir "kenetlenme", "ahenk"
oluşur. Etrafınızdaki çevre ile kendinizi tamamlanmış,
bütünlenmiş hissedersiniz. öyle. Arkeoloji Müze-
si'nin bahçesinde bunu hissettim. Mükemmel bir
"sihir" ve "büyü" anıydı.
Bu müzeye en son çocukluğumda gitmiştim. Ta-
mamen unutmuşum. Binanın neo-klasik tarzda şa-
şırtıcı bir mimari bütünlüğü, etkileyici bir anıtsal ihti-
şamı var... Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı'nın asır-
lık ağaçlan arasına gizlenmiş bir kesişme noktasın-
da karşınıza çıkıyor. Batı ve Doğu'nun bu kadar yan
yana, bu kadar iç içe geçtiği bir başka mekân yeryü-
zünde yok belki.
"İki dine hükmeden besteci..."
Araştırmacı, müzikolog, besteci Emre Aracı yöne-
timindeki "Istanbul Oda Orkestrası"; klasik müziğin
Osmanlı Sarayı'ndaki ilk örneklerini bize işte böyle bir
mekânda dinletti. SuKan Abdülaziz, Sultan V. Mu-
ratgibi Osmanlı sultanlarının bilmediğimiz besteleri-
ni; Guatelli, Donizetti gibi saraydaki "Italyan Pa-
şa "lann Istanbul'dan esinlenerek besteledikleri eser-
leri, ortak bir programda ilk kez bir araya getiren kon-
ser, müziğin derinliğinden çok Osmanlı'nın Batılılaş-
ma serüveninin kültürel arka planını sergilemek açı-
sından ilginçti.
19. yüzyılda Batı'ya yüzünü dönen yalnız Istanbul ol-
mamış bir defa. Kaçınılmaz bir "buluşma" yaşanmış.
Bunu çok net görüyorsunuz. Avrupalı sanatçıiann da
-bugünkünden çok daha büyük oranda- yüzlerini çe-
virdikleri, etkilendikleri bir mezkezmiş o yıllann Istan-
bul'u. Franz üszt gibi dönemin tanınmış müzisyenle-
ri Istanbul'dan gelip geçmiş, besteler yapmışlar.
Ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti, Sultan
Abdülmecid'e cülusu için bir askeri marş bestele-
miş. Padişah da altta kalmayarak Donizetti'yi "nişan-
ı iftiharla ödüllendirilmiş. ödülünü Osmanlı Impara-
toriuğu'nun Paris Büyükelçiliği'nde alan Italyan bes-
teci, bunun üzerine şu sözleriyle tarihe kayıt geçmiş:
"Napolyon iki asra hükmetti. Bense iki dine!"
Bu anekdotlan "şef" Emre Aracı'dan öğrendik.
Programdaki parçalann çoğunu tek tek araştırarak mü-
zik kütüphanelerinden bulup çıkaran Aracı, özenle her
parçanın takdiminı yaptı, ayn ayn öykülerini anlattı.
Konser sonunda kendisine sunulan kırmızı gülleri de
karşısında oturan Neslişah Suttan a anmağan etti.
"Istanbul'u konuşturan" festival...
Ensesinde topladığı inci rengindeki saçlannı büs-
bütün ortaya çıkaran inci küpeleri, üç sıra inci kolye-
si, lacivert pantolon takım, lacivert çanta ve kırmızı şa-
lı ile protokol sırasında bir "sfenks zarafetinde" otu-
ran Neslişah Sultan gecenin yıldızıydı. Ancaktüm göz-
leri üzerinde toplayan Neslişah Sultan, "mesafeli ve
alçakteiden" diyetanımlayabileceğimiz bir üslup için-
de, etrafını saran gazetecileri birkaç fotoğraftan son-
ra uzaklaştırdı: "Çocuklarbu kadar yeter!" Haneda-
nın sesini de -bu meyanda- ilk kez duymuş oldum...
"Boğaziçi Mehtaplannda Sultanlarla Vals" Istanbul
Festivali'nin son konserlerinden biriydi. Istanbul'un
"tılsımlı mekânlarda" -Ayasofya, Aya Irini, Arkeoloji Mü-
zesi- birbirinden hoş, birbirinden görkemli konserler
izledik. "Tokyo Yaylı ÇalgılarDörtlüsü", "LesMusici-
ensdu Louvre-Grenoble", "CeciliaBartoli", "Sultan-
larla Vals" bu yıl izleyebildiğim konserier arasında "do-
ruk" diye niteleyebileceğim bir müzik yolculuğu sun-
du. Sırada "Lorin Maazel" var. Arkadan da caz festi-
valinin "Yıldız Sarayı'ndaki" açılışı...
Festival bu haliyle artık yalnız bir müzik festivali
değil, Istanbul'u konuşturan" ve modern anlamda
"yaşatan" bir şölene dönüştü. Yurtdışına da biraz da-
ha açılabilse!
BULJVL4CA SEDATYAŞAYAN
1 2 3 4 5
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ Bir halkın
tüm dünyaya
yayılması. 2/ 2
Her yiyeceği
canı çeken...
Iskoç erkekle-
rinin giydiği
kısaeteklik.3/
Kastamo-
nu'nun Pınar-
başı ilçesinde-
ki ünlü kan-
yon... Kayak. 4/ Tür-
kiye nin batıdaki en
uç noktası olan ve
Gökçeada'da bulu-
nan burun. 5/ Edir-
ne'nin bir ilçesi...
Hollanda'nın plaka
işareti. 6/ Paramızı
simgeleyen harfler...
Olumsuzluk belirten
bir önek... Anado-
lu'da kurulmuş eski uygarlık. 7/Bağışlama... Man-
da yavrusu. 8/ Isparta'nın bir ilçesi... Bir nota. 9/
Bakımlı küçük orman... Osmanlı devletinde, taş-
radaki nüfuzlu ailelere verilen unvan.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Manisa'nın Kula ilçesi yakınındaki, dik ya-
maçh çok genç volkan konilerine verilen yerel ad...
" — gerdan üstüne bir de ben gerek"' (Karacaoğ-
lan). 2/ Yapma, etme... Yayla. 3/Birarayagetiril-
miş coğrafya haritalan derlemesi... Kadınlann
süs için gözkapaklarına sürdükleri boya. 4/Diyar-
bakır'ınbir ilçesi... Bir gösterme sıfatı. 5/Çokbil-
gili. 6/Yön göstermek için belli yerlere konulan
işaret... Bir haber ajansının kısa yazılışı... Avuç
içi. 7/Zarara uğrama tehlikesi... Yabancı. 8/Mo-
bilyacılıkta ve otömobil koltuklannın kaplanma-
sında fcullanılan döşemelik biı*|ûımaş cinsi. 9/
Boru sesi... Bir mantarla bir süyoSununun ortak
yaşamasıyla ortaya çıkan bitkileri» genel adı.