30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2» hHAZİRAN 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER TBMM Komisyonu'nun taslak raporunda 'moral değerlere' ağırlık verilmesi istendi Yolsuzluğa 'cün' fortnülüTTREYKÖSE ANKARA - TBMM Yolsuz- luklan Araştırma Komisyo- nu'nun taslakraporunda"eğitim potitikalannda moral faktörle- re ağırlık verilmesi ve din faktö- riîniin yolsuzluklara karşı etklıı olarak kulIanılmasT önenldi. "tyi insanlara iyi yasalarve iyi yasalara iyi insanlar destek ol- madıkça yolsuzluklar devam edecektir" denilen raporda; "devletçi iilkelerde yolsuztukla- n n daha fazla, piyasa ekonomi- si uvgulayan iilkelerde daha az olduğıT görüşüne yer verildi. • TBMM Yolsuzluklan Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda 'Din faktörü yolsuzluklara karşı etkin olarak kullanılabilir' önerisi getirildi. Devletçi iilkelerde yolsuzluklann daha fazla olduğu öne sürülen raporda iktidara da kadrolaşma uyansı yapıldı. AKP iktidan bürokraside bü- yük bir kadrolaşma operasyonu sürdürürken raporda "Bürok- rasüıin shasallaşması yolsuzluk- lar için uygun ortam oluştur- maktadır. iktidara geten herpar- ti, kendi bürokratik kadrosunu oluşturma çabasına girmekte, otuşan bu bürokratik kadrolar da daha çok kendi partililerine hizmet etme eğüiminde olmak- tadır" görüşünün dile getiril- mesi dikkati çekti. Komisyon içinde oluşturulan alt komisyonlar rapor yazım ça- lışmalannı sürdürüyor. Komisyonun raporunu 4 Temmuz'da teslim etmesi bek- lenirken yolsuzluklann neden- leri ve alınacak önlemlerle il- gili alt komisyonun hazırladı- ğı taslak raporda "Türkiye'de yolsuzluğun nedenkri" başlığı altında "Devletin siyasal yapısı ve yolsuzluk iliş.kisi*\ "Toplum- sal yapı ve yolsuzluk" ve "Eko- nomik nedenler" altbaşlıkla- nyla çeşitli değerlendirmeler yer aldı. Bu bölümde yer alan bazı saptamalar şöyle: - Bürokrasinın siyasallaşma- sı yolsuzluklar için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bürok- Komisyon üyesi Ketenci çalışma sürelerinin yetersiz olduğunu söyledi: Ulaştddaımıız buzdağunn sadece görünen yüzü BARIŞDOSTER TBMM Yolsuzluklan Araştırma Ko- misyonu Üyesi. CHP tstanbul Milletve- kıli Ahmet Güryüz Ketenci, Türkiye'de yolsuzluklan gerçek boyutuyla saptama- nın kadro, zaman ve mevzuat açısmdan olanaksız olduğunu, tüm bu olumsuz- luklann yanında bir de fiili engeller bu- lunduğunu söyledi. Ketenci. "Dinledik- lerim. gördüklerim ve okuduklanmdan çıkardığun sonuç şu: Birkaç istisna dışın- da,Türkiye'deyolsuzluklaradoğnıdan ya da dolayh olarak bulaşmamış kamu ku- rumu ve özel kuruluş çok az. Bu bağlam- da Türkiye'nin çivisi çıkmış" dedi. Anadolu, Moğol Istilasına uğramış gibl Yolsuzluklan Araştırma Komisyo- nu'nun 4 ay için kurulduğunu ve bu sü- re içinde tüm yolsuzluklan ekonomik, sosyal ve siyasal boyutlanyla araştırma- nın olanaksız olduğunu anlatan Ketenci, "Ülkemizin bugün yaklaşık 250 milyar dolar iç ve dış borcu var. Ama bu para- nın bir kuruşu bile halkın cebine girme- miş" diye konuştu. Bu paramn piramidin tepesindeki 5-10 aile ile piramidin taba- nındaki yaklaşık 500 aile tarafindan bö- lüşüldüğünü ifade eden Ketenci, Türki- ye'de her taşın altından yolsuzluk çıktı- ğının altını çizdi. Yolsuzluklan Türki- ye'nin bir numarah sorunu olarak nite- leyen Ketenci, "Son 20 yıldır beürgin bi- çimde süren soyguo, son 10 yüda ağırlık kazandL 25 milyon insanunız aç, 7 mihon insanumz açhk suunnın altında. 6 milyon insammız Fakir Fukara Fonu'na başvur- muş ve nüfusun >1izde 1 l'i işsiz. Bu tab- lo dikkate ahnırsa yoksulluk ve umutsuz- luk içindeki insanLanmız daha iyi anlaşt- lır. Anadolu, Moğol ıstilasına uğramış gi- bi" dedi. Yolsuzluklarla mücadelenin bir dev- let politikası olarak ele alınmasını öne- ren Ketenci, halkın parasının hortumlan- masının, işsizliği arttırdığını, sosyal pat- lamaya neden olduğunu, üretimi düşür- düğünü. ekonomiyi de çökerttiğini anım- sattı "Devlet bütçesi, faiz bütçesi hatine gelmiş. Bütçegelirteri,borçfaiderini kar- şdamaya yetmiyor'' diyen Ketenci, bil- gi, belge ve yolsuzluk dosyası için ne MİT'e, ne MGK'ye, ne de Jandarma Is- tihbarat'a başvurduklannı amabu kurum- ların elinde çok sayıda dosya olduğunu bildiklerini söyledi. Ketenci, yolsuzluk- lann ucunda hep mafyanın karşılanna çıktığını, mafyaya ulaşmanın da kolay olmadığını anlattı ve "Mafya, siyaset, ti- caret üçgenindeki siyaset ve tkaret aya- ğı çözülemedL Susurluk sonrasında bir polisşefinin ve birkaç polis memurunun • Birkaç istisna dışında, yolsuzluklara doğrudan ya da dolaylı olarak bulaşmamış kamu kurumu ve özel kuruluşun çok az olduğunu söyleyen Yolsuzluklan Araştırma Komisyonu Üyesi Ahmet Güryüz Ketenci, "Bu bağlamda Türkiye'nin çivisi çıkmış" dedi. yargılanıp mahkûm edilmesi olayı çöz- meye yetmez. Tarihin en büyük sivil top- lum eylemlerinden olan Sürekli Aydın- lık İçin Bir Dakika Karanlık eylemi ya- pıldı ama yolsuzluklann siyasi ayağı açı- ğa çıkanlamadL Mahkemelerde çok sa- yıda dosya, kayıtiarda çok sayıda bügi bet ge var. İnsanüstü bir çabayla, nereye ka- dar ulaşabildiy sek. oraya kadar gfttik" diye konuştu. Yolsuzluklann kapsamı- nı iyi anlamak için medya, siyaset ve ka- mu ihaleleri boyutuna bakmak gerekti- ğine işaret eden Ketenci, para hare- ketleri ve bankalar- v daki yolsuzluklar konusunda el- — lennden geleni ~-'-J. yaptıklannı dile getırdi. Ketenci, "Çöz- - meyeçahşöğunızbuzda- Ijkj^ ^ ğnungörünenyüzü.'Ver- ^JV^Z-v dimse ben verdim' diyenle- re dikkatli bakmalı, Gökkafes rezalcti- nin, belediyelerin suıuiannı değiştiren- lerin hakkmdald mahkeme kararlan ortada. En büyük yolsuzluk. yolsuzhık- lannüzerineyeterineegidememek'' de- di. Ketenci, batan bankalarda yaklaşık 50 milyar dolann hortumlandığım ama bu paranın sadece 1.5 milyar dolannın tahsil edilebildiğini belirterek hızlı ve et- kin para tahsil yollannın yargı hayatına girmesi gerektiğini söyledi. Ketenci, "Son 5,10 yılda borsa ve sermaye piya- salan yönetkileri medya tarafindan hep aranan. öne çıkanlan. korunan insan- lar oldular. Bunun gerisinde de sistem- den çıkan olan çevTCİerin özel çıkan ol- sa gerek" diye konuştu. Dokunulmazlıklar sınırlandırılmalı AKP'nin, yolsuzluk önergelerini bir iki konuyla sınırlı tutmadığını, bu ne- denle bunlan araştırmanın çok güçleşti- ğini ve TBMM'nin büyük yük altına so- kulduğunu savunan Ketenci, yolsuzluk- larla mücadele konusunda önerilerini şöyle sıraladı: ^ Ciddi hukuk reformu ve yasal dü- zenlemeler gerekli. Adalet çabuklaştınl- malı, yurtdışına kaçınlan paralann, han- gi mevzuatla geri getirileceği konusun- da yasal düzenleme yapılmalı. • Yolsuzluk- larla mücadele için büyük illerde özel ihtisas mahke- meleri ve Türkiye Savcılığı ku- rulmalı. Idari yapılanmada değışıklık şart. "Işini bifcn memur" devreden çıkanlma- lı. Idari hiyerarşide bağımsız bir yolsuz- lukla mücadele birimi kunılmalı. Bunun dünyada örnekleri var. \/ TBMM'de yolsuzhıkla mücadele ko- nusunda bir ihtisas komisyonu kurulma- lı ve bu sürekli çahşmalı. • Yolsuzluk Bakanlığı kurulması yan- lış olur, bu, ülkemizin uluslararası ilişki- lerdeki görünümünü olumsuz etkiler. • Üst düzey bürokratlann siyasiler ta- rafindan korunmasının ve yargilanmala- nnın siyasilerin iznine bağh olmasının önüne geçilmeli. • Mületveldli dokunulmazlıklan sınır- landınlmalı. Bu olmadan yolsuzluklarda- ki siyasetçi ayağı çözülemez. • Siyasetçüerin yargılanma tekeli Mec- lis'in elinden alınmah. TASLAK RAPORDA SORUŞTURMALAR İÇİN ÜST KURUL OLUŞTURULMASI İSTENDİ Kamuda saydamlık sağlanmalı Taslak raporda yolsuzluklara karşı alın- ması gereken önlemler de şöyle sıralandı: • Kamu yönetıminde saydamlık sağlan- malı. • Denetimlerin etkinlıği arttınlmah. Denetim birimlen arasında eşgüdüm sağ- lanarak denetim programlanndaki uygun- suzluklar giderilmelıdir. • Yolsuzluk ve rüşvetle mücadeleyi esas alan, bu konuda her türlü çalışmayı tek el- den düzenleyen ve denetleyen, gerekli hukuki düzenlemelen yapmada danış- manlık yapabilecek, soruşfurmalar yapıp hızlı bir şekilde yargıya ıntıkal ettırebıle- cek özerk ve bağımsız, üstün yetkilerle do- natılmış, siyasi yapılanmadan uzak, taraf- sız, dürüst ve topluma örnek ve önder olabilecek çapta kişilerden oluşan bir üst kurul kuruhnalıdır. Türkiye'de birçok de- netim kurumu ve birimi olmasına rağ- men, doğrudan yolsuzluklarla mücade- leyi amaçlayan bir kamu örgütü yoktur. • Kamu görevlileri için mesleki ahlak ilkelen belirlenmelidir. • Yolsuzluk yapanlara uygulanacak ce- zalar arttınlmalıdır. TCK'nin ilgili mad- deleri değiştinlmelidır. • Her ne kadar, 1990 yılında Mal Bil- dirirrunde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuz- luklarla Mücadele Kanunu çıkartılmışsa da bu kanun gerek içerik, gerek usul ve gerekse uygulama açısından yetersizdir. Yeni bir kanun hazırlanmalıdır. • Yolsuzlukla mücadeleye engel olan CMUK'taki bazı maddeler değiştirilme- li, özellikle bu konuyla ilgili zamanaşımı süreleri arttınlmalıdır. • Kamu gücünü kullanan memurlann yasal kamu zırhına bürünmeden daha hız- lı bir şekilde yargılanmalannı sağlaya- cak, çağımıza uygun yenı bir kanun çıkar- tılmalıdır. • Yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için ihtisas mahkemeleri kunılmalı, bu mah- kemelerde görev alacak hâkim ve sa\- cılar özel olarak seçilmelidir. • Kamu görev lilerinin mali dunımlan iyileştirilmeli ve ücretlerde adalet sağ- lanmalıdır. Kendısine yetecek kadar üc- ret alamayan kamu görevlileri, sürekli olarak geçim sıkıntısından kurtulmamn yolunu aramaktadır. Bazı kamu göre%- lileri için bunun çözüm yolu yolsuzluk yap- mak şeklinde olabilir. rasinin merkeziyetçiliği ve tek tıp kontrolün varlığı rüşvetın kurumsallaşmasını kolaylaştı- nr, düzenliliğini arttınr. Her ye- nı iktidar kamu personeli ata- ma ve değerlendirmesınde ye- tenek ve becerileri temel alan "yeterlilik" sistemınıbırkena- ra ıtmekte ve siyasal kayırma- cılığa dayanan "ganimet siste- mi"ni uygulamaya koymakta- dır. Böylece siyasal iktidar per- sonel atamalannda, yer değiş- tirmelerde ve yükseltmelerin- de kendi yandaşlanna olanak- lar hazırlamaktadır. Değişık- likler müsteşar, genel müdür ve daire başkanhklanndan uz- man personele ve hatta odacı- lara dek uzanmaktadır. - Kamu yönetiminde vatan- daşla kamu görevüsi ikincil iliş- kilere dayanarak karşı karşıya geürlerve kamu görevttsinin her- kese eşit muamelesi gerekir. Ancak bütün azgelişmiş üh\e- lerle birlikte ülkemizde de kamu görevtisinin aile, akraba ya da hemşerilerine yardım etmesini, bürokratik kurallardan daha eskive köklü olan toplumsal ku- rallar biçimlendirmektedir. KapKalizm etlkten yoksun - Bugün geldiğimiz noktada, kapitalist ekonomilerin savu- nulduğu kadar başanh olmadı- ğı, kapitalizmin etik temellerden yoksun olmasının bu başansız- lıkta önemli rol oynadığı anla- şılmıştır. -Yolsuzluklann önünü alabil- mek için memurlann dürüst kimseler arasından seçilmesi esastır. İşinin ehli olma yolsuz- lukyapmaya mâni birdurum de- ğildir. Hükümederin egitim po- litikalannda moral faktörlere ağırlık vermesi gerekir. Din fak- törü yolsuzluklara karşı etkin olarak kullanılabilir. - Ülkemizde yaygın bir yol- suzluk olgusu da hızlı nüfus ar- tışı ile ortaya çıkan işsızlere is- tihdam sağlanması aşamasında ortaya çıkmaktadır. Kamu kesi- minde yapay olarak istihdam oluşturulmasına rağmen bütün işsizlere iş imkânı sağlanama- maktadır. Resml ve gayriresmi ahlak çellşkisl - Toplumun örfve âdederi. de- ğer yargüan ve normlanndan kaynaklanan ve resmen kabul edilen, yasalarla zorunlu kılı- nan, eğitim ve toplumsallaşma yolu ile empoze edilen resmi ah- lak ve hızla değişen ekonomik toplumsal şartlarla aynı hızla ilerleyen resmi olmayan ahlak. Resmi ahlak ile gayriresmi ah- lak arasındaki bu çelişki ahlaki yozlaşnıanın varlığını göster- mektedir. İştebu süreç deVBISUZ- luklar için uygun bir yapıya dö- nüşmektedir. - De\letin ekonomiye müda- halelerinın daha fazla olduğu ülkelerde bürokrası yaygın ve kırtasiyecılik de doğal olarak yaygın bir hastahk. Bürokrasi en- geline takılan vatandaşlar, ister istemez rüşvet ve yolsuzlukla işlerini yapmaya çalışıyorlar. Bürokratik formalitelerin faz- lalığı kamu görevlileri için rüş- vet piyasası ortaya çıkanyor. Dünya ülkelerinde yapılan araş- tırmalar da devletçi ülkelerde yolsuzluklann fazla, piyasa eko- nomisi uygulayan ülkelerde ise daha az olduğu görüşünü doğ- rulamaktadır. Yolsuzluk devletten besleniyor - Devletçi politikalann ege- men olduğu ülkemizde potansi- yel yolsuzluk alanlan: müteah- hitlere büyük kazançlar sağlaya- cak büyük çaph de\îet ihaleleri, elektrik, akaryakıt ve gaz gibi fıyadaruı ve kâr oranlaruun hü- kümet tarafindan belirlenmesi, bazı hanunaddelerini tahsisinde hükümetin söz sahibi olmasu büyük nüktarda vergi ahnması ve sonuçta rüşvet karşüığı tak- diredilecekvergi miktannuı kü- çük tutulmasını sağlama giri- şimleri. hükümetin çeşitli alan- lardan sağladıgı kredi ve teşvik- lerden yaraıianma imkânı elde etme girişimleridir. İyi ki Dokunulmazlık Var! TBMM de geçen hafta, CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in dokunulmazlıklarla ilgili araştırma önergesi görüşüldü. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın avukatlığından milletvekilliğine, oradan da grup başkanvekilliğine yükselen Haluk Ipek'in dokunulmazlık zırhını "cansiperane" savunusu TBMM tutanaklanna da geçti. Ipek'in sözlerinden "zırh" kalkarsa milletvekillerinin "nasıl korunmasız, nasıl acz içinde(!)" kalacağını öğrendik: "Ceza sorvşturmalarının başlangıcı için belli şartlann varlığı yeterti olmaktadır. örneğin, milletvekillerinden herhangi biri hakkında, kendisinin suç işlediği yolunda, yazılı veya görsel herhangi bir medya organında çıkan haber üzerine, savcıiık, derhal harekete geçmek zorunda kalacak ve polis marifetiyle milletvekilini alıp ifadesine başvuracaktır. Burada, milletvekilini alıp, ifadeye götüren polisin dokunulmazlığı vardır, memurun yargılanmasıyla ilgili hükümlere göre. Dokunulmazlığın kaldınlması halinde, sabah erkenden kalkan milletvekili, gazete büfesine koşarak acaba hangi gazetede benimle ilgili bir suç isnadı var korkusuyla yaşayacaktır. Böyle bir baskıyla yaşayan milletvekilinin ve parlamentonun, yapmış olduğu çalışmalarda tam bağımsızlıkla hareket etmesi mümkün değildir." Zırh kalkarsa, milletvekilleri sadece her sabah korkuyla gazete büfelerine koşmakla kalmayacak, bunun memleket meselelerine de büyük zaran dokunacakmış! Ipek, bu konuda bir örnek de verdi: "Kritik bir anayasa oylamasına gelmek için Istanbul'dan hareket eden 8-10 milletvekili, yolda aşın hız yaptı veya herhangi bir iddiayla, trafik polisleri tarafindan sulh ceza mahkemesine çıkanlabilir. Kendilerinin orada 3-4 saat alıkonulmalan halinde anayasa oylamasının neticesinin değişebileceğini de varsayarsak, bu dokunulmazlığın ne kadar önemli olduğunu hepimiz, kendi vicdanımızda çok daha iyi değerlendiririz." AB üyesinin 'özgül ağırlığı' Uyum Yasasfnın en çok tartışılan bölümü, son anda paketten düşürülen "seçimlerde yabancı gözlemcinin" yasal hüküm haline getirilmesiydi. Adalet Komisyonu'nda AKP Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu siyasi deneyimine dayanarak bu hükmü savundu: "Seçim bölgemde 1 köyde sandıktan hep full ANAP çıkardı. 1 seçim değil, her seçim... Saat 17.00 sandık kapanır, hemen 5 dakika sonra ilan edilirANAP full... Deniyorki 'ben gözlemciyi Diyarbakır'ın şurasından sokmam.' O zaman ne oluyor, dağa hâkim olan güç seçime hâkim oluyor, şehre hâkim olan güç seçime hâkim oluyor. Türkiye'nin her tarafında vardır bu benim gördüğüme göre..." Oysa Adalet Bakanı Cemil Çiçek o dakikaya kadar "Türkiye'nin 50 yıldan beri tartışmasız en iyi yaptığı şeyin şaibesiz seçim olduğunu" söylüyordu. CHP ise gözlemci için AGIT hükmünün yeterti olduğunu vurgulayarak bunu yasasına alan ülkelere örnek gösterilmesini istiyordu. "Başka ülkelerde bu düzenleme yok ama, hiçbir ülkede bizdeki gibi itiraz da yok" diyen Adalet Bakanı dosyasını kanştırdı, ancak yalnız Hollanda'yı örnek verebildi. CHP'liler "Hollanda ile biz bir miyiz, Hollanda bizde bir şehir nüfusu kadar bile değil" dedi ama Bakan'ın yanıtı hazırdı: "özgül ağıhığına bakın... Onlar30 bin dolartık vatandaş, biz 2 bin dolarlık..." Dostluk grubu küstürdü Geçmiş dönemlerde pek de önemsenmeyen dostluk gruplan, bu dönem milletvekillerinin gözdesi oldu. Gruplar, dış ilişkilerde parlamentolar arasında dostluğu amaçlarken iç ilişkileri bozdu. Milletvekilleri arasında grup başkanı ya da yönetim kurulu üyesi olmak için kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Türkiye- ABD Pariamentolararası Dostluk Grubu'na başkan olmak isteyen AKP'li Egemen Bağış, başkanlığı CHP'Iİ Abdülkadir Ateş'e kaptırdı. Bağış, "başkanlık için heryol mubahtır" anlayışında olacak ki, seçimleri iptal ettirmek için her türlü yolu denedi. TBMM Başkanı Bülent Annç'a kadar gitti. Bu girişimlerinden bir sonuç alamayınca "korsan" bir toplantı düzenlemeye bile kalktı. Ateş, bu girişime karşı hemen önlemini aldı, grup üyesi milletvekillerini uyardı: "Kimin tarafindan yazıldığı bilinmeyen ancak tüm üyelehmize gönderilen biryazıyla dostluk grubumuz 24 Haziran günü olağanüstü toplantıya çağnlmak istenmektedir. Yasal olmayan, TBMM Başkanlığı'nın da uygun görmediği bu toplantıya itibar etmemesini rica ederim." ABD'den sonra AKP ve CHP Israil Dostluk Grubu için çekişti. AKP Samsun tgemen Bağış Milletvekili Suat Kılıç bu grubun başkanlığını çok istemesine karşın ilk genel kurulda ancak 28 AKP'liyi salona toplayabildi. Oysa gruba üye olan AKP'lilerin sayısı 107 idi. Fiüstin Dostluk Grubu'nun başkanlığını alan AKP'liler, Israil için o kadar da istekli değildi. Böyle olunca seçim ıkinci toplantıya kaldı. Ancak bu arada "AKP Israil dostluğu için yanşıyor" gibi haberler milletvekillerini daha da rahatsız etti ve genel kurula AKP'den yalnız iki milletvekili geldi. Böyle olunca CHP'li Gökhan Durgun'un israil Dostluk Grubu'nun yönetimini oybirliği ile alması zor olmadı. Sanıktı, gözlemci oldu... AKP Şanhurfa Milletvekili Atilla Maraş, TBMM insan Haktannı Inceleme Komisyonu'nda oluşturulan Düşünce ve İfade özgüriüğü Alt Komisyonu'nun başkanlığını yapıyor. Alt komisyon, alınan karar uyannca bazı davalan gözlemci olarak izliyor. Maraş ve bazı att komisyon üyeleri, geçen günlerde istanbul'a giderek Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde "Düşünceye Özgûhük 2000" kitabı nedeniyle 15 kişi hakkında açılan davayı gözlemci olarak izledi. Işin ilginç yanı, Maraş'ın da sanıklar arasında yer almasıydı. Maraş, milletvekili olması nedeniyle sanık sandalyesi yerine gözlemci bölümünde yerini aldı. Duruşma sırasında Maraş'ın avukatı, müvekkilinin milletvekili olması nedeniyle dosyasının ayrılmasını istedi. Mahkeme başkanı, sanıklann oturduğu bölüme doğru dönerek "Atilla Maraş burada mı?" diye sordu. Salondaki gözler, Maraş'ı sanık sandalyesinde aradı, ancak seyirci bölümünde olan Maraş, ayağa kalkarak "Buradayım" dedi. Maraş, milletvekili olduğunu söyteyince, mahkeme başkanı, Maraş'ın milletvekili olup olmadığının TBMM Başkanlığfna sorulmasına karar verdi... Türey Köse, Emine Kaplan, Bülent Sanoğlu, Sertaç £ş tbmmcumıa ttnetnettr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle