25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-<8 HAZİRAN 2003 ÇARŞAMSA CUMHURİYET SAYFA IX. I J I i I U J \ kulturfa cumhuriyet.com.tr 15 4LLEGR0 EVİN tLYASOĞLU Dans şelale gibi akmalıZeynep Tanbay bu kez fes-tival- d e modern ve klasik baleyi b»irleş- tiıen bir gösteri sundu. Omunla gösteri öncesi bir söyleşi yaptık. - Yirminci yüzyılda m»dern dansla klasik dans birbiriı» e ko- ş.ut gelişti. Bugün önemli sahne- l«-rde ikisinin alıcısı arasında fark var mı? ZEYNEP TANBAY- Bir kere kdasık bale ıyi yapıldığı zamaaı, ör- neğın Kırov Balesi'nde ' K u ğ u Gölü' izlemek muhteşem. Ama kötü dansçılarla hepsi müsarnere- y e dönüşüyor. Moderade tafcni sı- rıırlan geliştirme olanağı daha faz- la olduğu ıçin çağdaş, avaagard, postmodern gibi çeşitlenmelerr var. - Dansta postmodernizm nedir sence? TANBAY- Modern dansırm kla- sik normlanna ve her şeye bur kar- şı çıkış. Teknik de gerekmiyoa\ bu- nu da şunu da yapabüirim. H e r şe- yi kullanmak, her yaşta dansçıyı çıkartmak serbest. Önceki türn de- ğerlere karşı çıkarak bir sınır için- de kalıp bir tarz yaratıyorsun. Tep- kisel bir durum, modernizmin de ötesine geçmeye çalışıyor. M a r t - ha Graham. sırfklasik baleye kar- şı çıkıyorum diye ortaya çıkrnadı. Isadora Duncan, çok müthiş bir kadındı, ama tamamıyla tepkisel- di ve bugün artık yok! Nedir b u ba- le pabucu, dedi, çıplak ayak dansı getirdi. Nedir bu külotlu çoraplar dedi, baldu-lan çıplak bıraktı. Ne- dir bu tütü, dedi üstüne tül geçirdi. Ama Chopin, Strauss, Schıabert müziği kullandı. Martha Graham ise yeniliği getirirken salt tepkisel değildi, uzun vadede kalıcı oldu. Bir şey eger güzelse, hitap edebi- liyorsa ille de ad konması şart de- ğil. Aslında benim de pek anlaya- bildiğim bir akım değil postmoder- nizm. Dansta postmodernizm - tlhan Mimaroğlu bu akım için "modernizmin postu kaptır- nuşı" diyor! Pina Bausch'u na- sıl buldun? TANBAY- Doğrusu Hong Kong için hazırladığı "Bir Cam Temiz- leyicisi" kadar etkili bulmadım. Genelde dans tiyatrosunu düşü- nünce onda, fikirsel yaratıcılık, müthiş bir imge genişliği vardı. ts- tanbul'dakinde Pina Bausch'un her zamanki zihinsel yaratıcıhğı yok- tu. Tiyatro çok azdı. Dansların te- ker teker sololan çok uzundu. Di- geri de üç saat sürmüştü, ama na- sıl geçtigini anlamamıştık bile. Bu kez danslarla uzamıştı süre. Ba- Dansta postmodernizmi "modern dansın klasik normlanna ve her şeye karşı çıkış" olarak niteleyen Zeynep Tanbay, sahnedeyken hissettiklerini şöyle tanımlıyor: "Seyirciyi hissediyorum ama ne düşündüğünü bilmiyorum. Benim hareketimden çıkıp izleyenin karar dünyasına uzanan noktada bir buluşma var. Seyirci karanlıktadır. Tek tek gördüğün yüzler için değil, herkes için dans edersin." usch, birebir dansçılarla çalışıyor, her bir koreografiyi kendisi ekli- yor, birbirine dikiyor sanki. Deği- şik ülkelerden topladığı bu dansçı- lan özgür bırakıyor bir yerde. On- lar da kendi tarzlannı getiriyorlar, ama somut olarak değil, havasını veriyorlar. Bu yıl örneğin Hintli dansçı olduğu gibi kendi folkloru- nu sergiledi, yama gibi kalmıştı. - On altı yüdan fazla Ameri- ka'da dans ettin. Martha Gra- ham gibi dünyanın çatısında yer aldın. Türkiye'de o süre içinde hiçbir devlet kurumundan teklif almadın mı? TANBAY- Türkiye beni yeni ye- ni tanımaya başladı. Devlete ait bir kuruma bağlı değilseniz, size yok- muş gibi davranıyorlar. Aydın Gün ilk kez beni davet etmişti Ce- mal Reşit Rey Salonu'na. Sonra Antalya Devlet Balesi'nden Meh- met Balkan çağırdı, o da yıllarca yurtdışında çalıştığı için benim ça- lışmalanmı değerlendirmek istedı. Şu günlerde, ilk kez Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü'nden al- dığun bir önen beni çok mutlu et- ti: Bodrum'da bir dans festivali başlayacağını, benim de içinde ol- mam gerektiğini söyledi. -Bir modern dansçı olarak et- kileşim alanların nedir? TANBAY - Bızım folklorumuz- dan esintiler kadar içinde yaşadı- ğım ortam da etkiliyor. Örneğin Amerika'da bir koreografime 'Nothing' adını koydum. New-age tarzı bir müzikti. Türkiye'de ise 'Kadınlarımız' gibi bir çalışma çıktı ortaya. Her biri kendi ortamı içinde esin bulmuş çalışmalar. - "Ben nasıl görünüyorum", diye izleyici göziiyle kendine ba- kıyor musun sahnedeyken? TANBAY- Seyirciyi hissediyo- rum ama ne düşündüğünü bilmiyo- rum. Benim hareketimden çıkıp, izleyenin karar dünyasına uzanan noktada bir buluşma var. Seyirci karanlıktadır. Tek tek gördüğün yüzler ıçin değil, herkes için dans edersin. Sahnedeki anlann bilinç- lıliğini bir bısiklet kazama benze- tırim: Küçükken bisikletimi çarpıp düşmüştüm. Kaktüsler vardı düş- mekte olduğum yerde. Onlann üs- tüne değil, yandaki boşluğa doğru düşmeliydim. Işte hep ağır çekim- li film gibi bu bilinci yaşanm! - Temsil öncesinin gerginliği sahneye çıkınca bitiyor mu? TANBAY- Birmese felaket olur! Gösteri öncesi aşırı yorgunluğu çok seviyorum aslmda. Bir hamle ötesini düşünmek en kötüsü. Kon- santrasyonun iyi değilse böyle an- lamlı düşünürsün. Aslında bir şe- lale gibi akıp girmelidir dans. Gös- teri öncesinde meditasyon yapmak çok işe yanyor. Makyajun, giysim, ısınmam hazır olduğunda, her şe- yin ne kadar iyi olduğunu yinele- rim kendime. Sahneye başkası ta- rafuıdan çağnlmaktan nefret ede- rim. Kendi bilincimle orada olma- lıyım. Şu anda çıkmak istiyorum, onun için çıkıyorum, başkası ça- ğırdığı için değil, diye düşünürüm. Bedenin sürekJi denetimi - Kilo almamahsın, hamilclik, hastalık, tatile çıkmak gibi lük- sün yok, kısıtlayıcı bir yaşam de- ğil mi? TANBAY- Neyse ki ben çocuk- luğumdan beri hep zayıftım. Çok enerji doluyum. Üstelik gösteriye on gün kala kilo vermeye başlıyo- rum. Anormal su içiyorsun, iştahı- nı tıkıyor. Eğer giysiler önceden dikilmişse mutlaka gösteri gecesi bol geliyor! Tatile çıkmak bütün düzeni bozar, ancak kısacık aralar verebilirsin. - 1998'de Türkiye'ye döndü- ğünde hamileydin. Bu süreç na- sıl geçti? TANBAY- Ikı ayda filan eski fi- ziğime döndüm. Hamilelik döne- mine bayıldım. Çok zevkliydi. İlk kez bedenimi böylesine şanlı gör- düm. Yolda bile bir başka yürüyor- dum, övünerek! - Daha ne kadar dans edebilir- sin? TANBAY- Herkesin kendi bün- yesine göre bir süreç bu. Merce Cunningham 80 yaşında sahneye çıkıyor, ama ben böyle şey yapmak istemem doğrusu. Örneğin, gele- cek yıldan sonra bütün organizas- yonu, koreografiyi de kendim yap- mayı, ama tek bir dansta sahneye çıkmayı düşünüyorum. - Kendine benzeyen dansçı ye- tiştiriyor musun? TANBAY- Bu çok zor. Tekniği verebilirim, ama o tutkuyu, o aşkı dansçı ancak kendi içinde bulur. evini@boun.edu.tr 17. İZMÎR MÜZÎK FESTİVALİ 'ROYAU FİLARMONİ'NlN KONSERİYLE AÇILDI Ustaca bir yorum ÖNDER KÜTAHYALI 10 Haziran akşamı Efes Büyük Tiyatro'da ilk etkinliğini sergileyen "17. l luslararası Lzmir FestivalF'nin açılış töreni epey kısaltılmıştı. Bu yaklaşımı mutlu bir yenilik olarak değerlendirmek gerek. "Izmir Kültiir Sanat ve Eğitim Vakfi" (İKSEV) Başkanı Sayın Filiz Eczacıbaşı yaptığı konuşmada. festivalin günümüze dek çeşitli mekânlardan seslendiğini, önümüzdeki yıllarda bunlara yenilerinin ekleneceğini söyledi; etkinlikleri destekleyenlere teşekkür etti ve sanatseverlere iyi dileklerini sundu. Doyumsuz bir tınıya ulaşılıyor Töreni izleyen dinletide, şef Tolga Kashif yönetimindeki ünlü "Royal" Filarmoni Orkestrası vardı. Solocu Nicola Loud, F. Mendelssohn'un Op. 64 mi minör keman konçertosunu çaldı. Loud'un iyi bir kemancı olduğu söylenebilir; tonu yumuşak, tekniğinde kusur yok, ancak birinci bölümde (Allegro Molto Appassionato), ikinci temaya yaklaşırken romantik olma kaygısıyla tempoyu iyice ağırlaştırmasını ve söz konusu temayı abartılı biçimde ağır çalmasını yadırgadım. Konçerto bir yana, R. VVagnerin "Lohengrin" operasından üçüncü perde prelüdünde ve dinletinin özü olan Kashif in "Queen Senfoni" başlıklı yapıtında "Royal" Filarmoni Orkestrası'ru dinlemek büyük mutluluktu. Bazı üfleme çalgılann kısa sololannı dikkatle inceledim. Bizim de aynı nitelikte sanatçılanmız var. Peki böylesine Tolga Kashif, festivalin ilk dintetisinde 'Royal' Filarmoni Orkestrası'nı yönetti. yüksek nitelik nereden kaynaklamyordu? Bence burada açkı sözcük "disiplin"dir. Saat duyarlığında çahyorlar. Aynntılar üzerinde titizlikle durulmuş. Başka bir etmen de çalgılann yüksek nitelikli oluşudur. Anladığım kadanyla orkestranın üyeleri en iyi çalgılarla donatılmış. Böylece yumuşak, son derece renkli ve doyumsuz bir tınıya ulaşılıyor. Orkestranın şefi Tolga Kashif'e ve "Queen Senfoni"ye gelince: Sanatçı Londra doğumlu; adını Ingilizce kurallarla yazıyor. "Krallık Müzik Akademisi" ıle Bristol Üniversitesi'nde bestecilik ve orkestra şefliği yapmış. Şef olarak hem Ingiltere'de hem de dış ülkelerde yoğun ve parlak bir kariyeri var. Mendelssohn konçertoda titizlikle gerçekleştirdiği eşlik, usta bir orkestra şefinin varlığını duyuruyordu. Geride bıraktığımız aylarda Londralı sanatseverlerin beğenisini kazanan "Queen Senfoni"yi bestecisinden bazı alıntılarla açıklamak isterdim; fakat elimizdeki metin okunacak gibi değil. Sanınm şunu söyleyebiliriz: Queen'in müziği, Kashif açısından "Popüler müziğin sınırlarını zorlayan yeni ve radikal bir dalganın parçası"dır. Çağdaş müziğin çarpıcı renkleri Dış görünüşü ne olursa olsun köken "Klasik Mûzik"tir. Bu durumda besteci, Queen parçalarını işlenmiş olarak senfoni orkestrasıyla seslendirmek yerine, onlardan esinlenerek kocaman bir uzlaşı alanını ortaya koymaktadır. Şöyle ki: Uzun senfoninin kimi bölümleri çağdaş müziğin çarpıcı renklerini yansıtıyor. 20. yüzyılın hafif müziği, 19. yüzyılın romantikliği. dahası 18. yüzyılın ilk yansrndan gelen renkler yapıtı ilginç kılmaktadır. Senfoniyi dinlerken, biraz da yakın geçmişe bakarak kendime şunu sordum: 20. yüzyılda, Debussy'den başlayarak tanık olunan yoğun arayışlardan ve "Post-Modern" denilen karşı tepkiden sonra 21. yüzyılın müziği, acaba günümüze dek gelen buluşlann uzlaştığı ortam mı olacaktır? Orkestra, yapıtı ustaca seslendirdi. Korolu bölümlere, Herry Edvvards yönetimindeki "London Voices" korosu katıldı. Piyano sololannı da John Lenehan çaldı. Böylece ilk etkinlikten mutlu aynldık. 1- Shlomo Mintz, 2 - Yair Dalal, 3 - Cihat Aşkın Çölde doğan üç kemanın hikâyesi Kültür Servisi -31. Ulusla- rarası Istanbul Müzik Festivali kapsamında bu gece saat 19.30'da Aya Irinı'de 'Üç Ke- manın Hikâyesi' izlenebilir. Bu konser kapsamında şef Or- han Şallıel yönetimindeki İs- tanbul Oda Orkestrası eşlı- ğinde Shlomo Mintz (keman), Cihat Aşkın (keman), Yair Dalal (keman ve ut), Erkan Oğur (perdesiz gitar, kopuz), Hadass-Pal-Yarden (vokal) ve Oriental Ensemble yer alacak. 2000 yıhnda Sina Çölü'nde yaptığı bir gezi esnasında bu projenin ilk temellerinin atıldı- ğını belirten Cihat Aşkın, "Ge- ce açık bir gökyüzü ve dolu- nayda bir kaya altında, yanan meşaleler ve onlann altında kemanıyla yer alan Shlomo Mintz, Johann Sebastian Bach'ın 'Keman Sonatla- rı'ndan bir bölüm seslendir- di. Daha sonra Yair Dalal kendi eserlerini seslendirdi ve en son ben Türkiye'den bir halk ezgisi seslendirerek üçü- müz ilk defa bir araya geldik. Üç gün süren gezi esnasında, gece konakladığımız bedevi çadırlarında bu programda da seslendirilecek olan bazı eserleri ilk defa kendi ara- mızda çaldık ve söyledik" açıklamasını yapıyor. Aşkın, festıval kapsamında gerçekleş- tirdikleri bu projenin, kan ve kavga halindeki Ortadoğu'ya banş getirmesi açısından bir sembol olduğunu dile getiriyor. GUZELİNARDINDA BERTAN ONARAN Bir Cumhuriyet Kızı: Mahiye Morgül 23 Nisan'da yayımlanan Şeytan Bunun Neresin- de bize yeni bir dost kazandırdı: Mahiye Morgül. Mahiye, 1950'de Rize'de doğmuş; 67'de Rize öğretmen Okulu'nu; 70'te Gazi Eğitim'in Müzik Bölümü'nü; 97'de Uludağ Üniversitesi Müzik Eği- tim Bölümü'nü bitirmiş. Anaokulundan üniversite- ye, eğitimin bütün aşamalannda çalışmış. 1985'ten başlayarak, eğitimde dramdan yararlanmayı yön- tem olarak seçip kullanmış, bir de kitabını yazmış: Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba. Luke Dunlea ile Kodaly, Ulrike Jungmeir ve Manuela VVindmer ıle Orff üzerinde çalışmış; Ko- daly yöntemiyle çalışmaya başladıktan sonra, her sınıfın birkoro olduğunu, nota bilmeyen çocuklar- la bile çoksesli müzik yapılabildiğini, çocuklann çoksesli müziği oyun oynar gibi gerçekleştirdikle- rini bulgulamış. Bu deneyimlerinden, Müzik Nasıl öğretilir'\ çıkarmış. Brezilyalı Helena Oltveira'nın önerisiyle ISME'ye (Uluslararası Müzik Eğitimcileri Derneği'ne) üye seçilmış. Doğduğu kentin yerel gazetesı Zümrüt Rize'de düzenli yazıları çıkıyor. Egemenlık Bayramı'ndaki yazının bıze getirdiği çok parlak bir armağan. Bana gönderdiği ilk iletinin sevinciyle ona: Ken- dini koruyarak bugüne taşıdığın için seni kutlanm demişim;odaköşesinde şöyledemiş: "Onaran'lar bana 'Dostluğa hoş geldin' diyoriar. Aldığım en gü- zel övgü budur bugüne kadar. Belki de bunu duy- mak için kendimi koruyarak taşıdım. Kendini korumak; kimlerden, nelerden, niçin, na- sıl, ne uğruna, ne pahasına?... Hem de bir kadın olarak. Bunlan yazmak, hayatımı yazmak olur. An- cak ilke edindiğim birkaç şeyden söz etmek iste- rim. Benimsediğim değerleri korumak, diyebilirim. Saygı duyduğum insanlarla ilişkimi korumak, inan- dığım düşünceyi korumak, tek başıma da olsa ya- ranna inandığım bir işin peşini bırakmamak, ba- ğımsız karar vermek, deneysel çalışmak, sürekli üretici olmak, ürettiklerimi paylaşmak, düşkurma- yı sürdürmek, düşlerimin peşinden giderken bunu çevremdekilerle paylaşmak, gibi. Bir gün, Yunan Mitolojisi'nde geçen: 'Ithaka'ya varamadığına üzülme, varmak için geçtiğin yolda az şey kazanmadın' sözüne rastladım. Baktım, ben buyum. Pes edip durmadım hiç, çözümsüzlüğü hiç önermedim, hiç umutsuzluğa kapılmadım. Boşa kürek çekiyorsun, böyle gelmiş böyle gider diyen- lerle yolum ilk sapakta aynldı." öğretmen Dünyas/'nın Ocak 2003 tarihli 277. sayısında Cumhuriyet Musikisi başlıklı yazısında, benim kuşağımdan insanların coşkuyla söyledik- leri "Ankara Ankara GüzelAnkara"ve "Türkçocuk- lan, gözlerileri, başlaryukan" marşlarının sözleri- ni yazan Aka Gündüz'ün dedesinin amcaoğlu ol- duğjnu belirttikten sonra, beni çok heyecaniandı- ran bu anısını aktarıyor: Sümerbank'ın Malatya bez fabrikasının kurulu- şuna emeği geçen amcası Muammer'ın yaşadığı birolaydırbu. 1937'deNazilli'deaçılan sondoku- ma fabrikasının töreninde ilk dokuma seslerine Mustafa Kemal'in sesi de karışmış. Atatürk, hasta hasta gelir açılışa; daha ilk çalış- tırmada kayış kopar. "Deneme başansızdır. Fabrikayı birsessizlik kap- lar. Ustalar, mühendisler kollan sıvar; kayış onanlır, yeniden düğmeye basılır. Gürültüyle çalışmaya başlayan makineler az sonra ritmik bir düzenle ha- reket etmeye başlar. Başanlmıştır. Trum taka tik tak, trum taka tik tak." (Gel de Nâzım'ın 'Makinalaşmakİstiyorum' şiiri- ni anımsama!) Makine sesleri arasında öbür uçtan ilk iplikler çıkmaya başlar. Tam bu sırada, Mustafa Kemal he- yecanla ayağa fırlar ve: "Işte bu, Cumhuriyet'in musikisidir!" diye haykı- rır. Cumhuriyetimizin musikisini ve marşlarını bize unutturmak isteyenlere, özelleştirmecilere, AB'ci- lere sunulur! sbonaran(S hotmail.com/yahoo.com Moby'den yeni albüm • Kültür Servisi - Moby'nin 'Dance For The Ladies' adlı single albümü 23 Haziran'da piyasada olacak. Albüm, Jason Nevins ve Fannypack üyesi Fancy'nin remix'lerini de içeriyor. Moby'nin bir diğer projesiyse yeni bir dans albümü çıkarmak ve 18 albümünün videolannı DVD olarak piyasaya sürmek. Sonbaharda çıkması planlanan DVD'de Moby'nin hayranlan için özel olarak hazırladığı çalışmalarla ilgıli bilgiler de yer alacak. BUGUN • YAPl KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda saat 18.30'da 'Karşı-laşmalar' toplantılan kapsamında Ata Ûnal'ın yönettiği 'Tiyatroyu Iş Edinmek: Amatör Tiyatro/Profesyonel Tiyatro' söyleşisinin konukları Berkun Oya, Celal Kadri Kınoğlu, Fırat Güllü.fO 212 473 04 44) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde saat 14.00 ve 18.00'de Ahmet Sönmez'in filmlerinin toplu gösterimi yapılacak. (0 212 252 35 00) • DEĞİRMEN SANATEVt'nde saat 21.00'de Ayşe Tütüncü (piyano), Yahya Dai (saksofon - flüt), Timuçin Gürer (perküsyon). (0 212 245 70 06) • İFSAK saat 19.30'da Doğa Fotoğrafçılan Grubu'nun düzenlediği 'Ağaç Projesi Toplantısı'nın konuğu Ali thsan Gökçen. (0 212 292 42 01) • NARDİS JAZZ CLUB'da saat 21.30'da Ali Perret Free'Key Trio'nun konseri izlenebilir. (0 212 244 63 27) İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN •BEYLERBEYİ SARAYI'nda saat 19.30'da Nurettin Çelik'in '19. Yüzjılda Fasıl' konseri izlenebilir. (0 212 334 07 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle