Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17HAZİRAN2003SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Âli Paşa'dan Günümiize...
"Türioye'yi çağın düzeyine ulaş-
tırmak üzere, Amerika'nm yardı-
mıyıa enazl5en çok 25 yıllık bir
'terbıye ve irşat' sistemi kurulma-
sını istiyoruz."
Buıstek, 1919'daileri sürülmüş!
VVilson Prensipleri Cemiyeti'nde
toplanan dönemin ünlü yazariarı,
ABD'yi yardıma çağırmakta yarar
görmüşler... "Çağın düzeyine ye-
tişmek" ıçin günümüzde de böyle
yollarafayan yok mu? Mütareke yıl-
lanmn umutsuzluğu mu, Osmanlı
devtetinin çöküşünün yarattığı bez-
ginlİKmi? Şımdi de herşeyi, herça-
reyi ABD'de görenler, fırsat bulsa-
laraşağı yukan aynı öğüdü verme-
yecekler mi?
Anerikan dostluğuriLjn öncüle-
nnden bırı gazeteci Ahmet Emin
Bey'di. Uzun yıllar sonra anıların-
daaçıkçayazdı.7Haziran 1919'da
Vakit gazetesinde çıkan yazısında
şöyle diyordu:
"Biz noksanlanmızı biliriz. Ken-
di deneyimlerine göre bunlan hız-
la gidermenin yolunu bı'ze göste-
receKrehberveuzmanlan, kendi-
miz seçeriz. Rehberterimizi bizim
toprakianmızda gözü olmayan
Amerika'dan seçmekle iyi niyeti-
mizin teminatını bütün dünyaya
vermiş olurvz. Herkesçe bilinen
bu noksanlan inkâretmekten utan-
malıyız." Ahmet Emin Bey, yazısı-
nı şöyle bağlar:
"Biz Amerika'nm tecrûbe ve ih-
tisas adamlanna dayanan bir re-
form hareketiyle bütün komşulan-
mızı kısa zamanda geride bıraka-
biliriz."
O günün koşullarını göz önüne
getirn:
istanbul, ingiliz, Fransız, Italyan,
Yunan güçlerinin işgali altında. Sevr
Antlaşması'yla yurdun dört bir kö-
şesı yağma edilmiş. Ermenistan,
Kürdistan kuruldu kurulacak... Os-
manlı'yaOrta Anadolu'da birkaç il
bırakılmış!..
Ahmet Emin Bey, çareyi Ameri-
kalı uzmanlardan bekliyordu. Yal-
nız o değil? O dönemin ünlü yazar-
larının, bilim ve kültür adamlarının
pek çoğu... Ahmet_ Emin Bey
1869'da Sadrazam Âli Paşa'nın
önerisini de kendi düşüncelerine
destek olarak ileri sürüyordu:
"Kapılanmızı açmalı ve Türki-
ye 'ye seçmeyabancı göçmen ge-
tirmeye bakmalıyız. Bunlardan bi-
ze bir tehlike gelmez, ıslahata ve
gelişmeye kavuşmamıza yardım
ederier. Biz akıllıca yasalaryapar-
sak günün birinde bunlar bizimle
kaynaşır, bizden oluriar. Yabancı
göçmenler Amerika'da Amerika-
lı, Avustralya'da Avustralyalı olu-
yorlar. Bizim aramızda Avrupalı
memur, sanatkâr ve tüccardan bir
çoğu Osmanlı 'dan ziyade Osman-
lıdıriar. Biz bunu bir türtü göremi-
yonız. Bu adamlar bizim çıkarian-
mıza bizden ziyade bağlılık göste-
riyoriar."
Bu yazıyı 1919 yılında kamuoyu-
na sunan Vakit gazetesi yazan Ah-
met Emin Bey, şu yargıya varıyor-
du:A
"Âli Paşa'nın bundanfanmyüz-
yıl önce ileri sürdüğü teklif, tartı-
şılmaya layıktır. Geleceğin sorun-
lan herhalde Âli Paşa 'nınyaptığı gi-
bi soğukkanlılıkla incelenmeli, ara-
ya his kanştınlmamalıdır. Dar his-
ler bugünün gereklerine, yannın
olasılıklanna uygun bir ulusal gö-
rüş sahibi olmamıza set çekebilir."
Kendimizi yönetemiyoruz, bizi
başkaları yönetsin: Biron beş, yir-
mi yıl sonra uzmanlarca yetiştiril-
miş bir toplum oluruz! Hatta daha
ileri gidenlerde olmuştu: "Iskandi-
nav ülkelerinden damızlık erkek
getirelim, Türk ırkını ıslah edelim"
diye ciddi ciddi yazanlaıt.
Şu anda bile, kimi gazetelerin
sütunlannda, herşeyimizi ABD'nin
isteklerine göre ayartamak, Ame-
rika'nın dünya imparatoriuğu heves-
lerinın yardakçısı olmak için yazı-
lar karalayanlar yok mu?
Nemo Plus Juris
Prof. Dr. Aydin AYBAY Maltepe Üni. Hukuk Fakültesi Dekanı
T
ürk halkına kaşı oluşturulmuş,
kökü ve ideolojisi dışarda olan
tuzaklann en korkuncu "özel-
leştirme'' adı altında tekıar yü-
rürlüğe konan işlemlerdir. Bu işlemler-
le, uzunyıllarboyunca yoksul halkın akn
teri ve çabalannın ürünü olarak oluşmuş
kamuya ait ulusal varlıklar, yok pahası-
na "özel efflere" peşkeş çekilmektedir.
Özel eller dediğimiz Türkiye'de cumhu-
riyet döneminde, devlet desteği ile hal-
kın sırtından palazlanıp zenginleşmiş
yerli 'hoklingler ile onlann çoğunu gırt-
İaklanna geçirdiği halkayla tutsak edip
boyunduruğa almış yabancıanamalcısö-
mürücüfcrdir. Bu işlem sürecinın bir de
bıreysel meddahlan ya da goygoyculan
vardır Gazeteci ya da uzman-yazarkim-
liği taşıyan bu kişiler, çanaklanna kona-
cak üç-beş kuruşu hak etmek çabasıyla,
tünedikleri çeşitli medya araçlannda, bir
yandan özelleştirmenin erdemlerini sa-
yıp dökerken, öte yandan efendilerinden
alacaklan bahşişi çoğaltmak için, özel-
leştirmeye karşı çıkan yuıtseverlere sö-
vüp karalamayı görev sayarlar. Onlara gö-
re bu karşı çıkış, yanı halkın birikimle-
rinin kamunun elinde kalmasını istemek
düpedüz "komünistiik''tir; bunu yapan-
lar da"sağda solda kalmış komünist ka-
hntılanr>
dır.
Tarihten, ekonomiden, kültürden, kı-
saca neyin ne olduğundan "bihaber"
şımdıkı poiitikaesnafi da bu söyleme ka-
tılmakta: Karşı çıkışa. -artık ne kadar
komik kaçtıgının bile farkında olmadan- '
yine effi yıl öncenin komünistlik suçlama-
sı ile yanıt vermektedir. Türkiye'yı bire
üç almak hayali ile ateşe atmaya kalkı-
şan "vizyonhı" yönetim anlayışının ege-
menliği zamanında da şu komünistlik it-
hamı başka başka kılıflarda dile getiri-
lirdi. O dönemde hızını alamayıp özel-
leştinne karşıtlanna sövüp sayan bir med-
dahın, makalesini şöyle bitirdiğini anı-
mısıyorum: "Özefleştinneye karşı çık-
makflkeftiktir;gaflet ve dalafcttir, hıya-
nettir; işte o kadar!" Ne kadar aydınla-
tıcı ve etkili bir açıklama değil mi? Ay-
nı hızla özelleştirme karşıtlannı "komü-
nist arükiar" olarak niteleyen yeni dev-
k<Mnin,halen yakın dostluk üişkilerini sür-
dürdügümüz Çin Cumhuriyeti'nde özel-
leştirmeye yüz vermeyen komünist bir
devlet düzeninin egemen olduğundan
haberi olmadığını mı kabul edeceğiz?
Şimdı bütün bunlan, kimin hain, kimin
komünist, kimin gaflet ve ihanet içinde
olduğunu bir yana koyalım da özelleştir-
me konusu Türk halkının öz mah olan
kamu kuruluşlannı "babamm mah gibi
satanm" diyen yeni yetme politikacuıın
bu cüretli yaklaşımını hukuksal yönden
irdeleyelim. Sorumuz şudur: Bu sayın
zat, acaba, söz konusu satış için gerekli
"tasarrufehiyetine" sahip midır? Bunun-
la ilgili başlıktaki ilke-kûral ta Roma hu-
kukundan geliyor: "Nemophısiuristrans-
fere quam potest ipso habe." Kısaca ne-
mo phıs iure diye bilinen bu ilkeyi hu-
kuk fakültelerinde birinci sınıfı tamam-
layan her öğrenci bilir: "Bir kimsenin
bir hakkı başkasma devredebflmesi için
ya bizzat o hakkın sahibi olması ya da o
hakkı devretme yetkisine sahip olması
şartbr." Işte, devlet malını babasından
miras mal ile kanştu^n zatın açıkladığı
heves ve niyetinin, bu ilkeye uyup u>ına-
dığım öncelikle saptamak gerekir. Hemen
şunu belirtelim: Özelleştirme konusunu
düzenleyen 24.11.1994 gün ve 4046 sa-
yılı bir yasa bulunduğunu biliyoruz. Bay
bakan, yetkin var mı, sorusuna büyük
bir olasılıkla bu yasaya dayanarak olum-
lu yanıt verecektir.
Ne var ki, bu tür so>ııt bir yanıt bütün
olasılıklar için geçerli ve doğrudur de-
nilemez. Çünkü burada, önce, söz konu-
su satış ve devir işinin, bay bakanın ma-
lıki olduğu babadan kalma sıradan bir mal-
la değil, kamuya ait bir değerin devri ile
ilgili olduğu gözden kaçınlmamalıdır.
Bay bakan ve onun altındaki kişilere bu
yasayla KlT'lerin satışı için verilen yet-
kı. "ekonomide verimBKk arüsı ve kamu
gkkrlermde azahna sağiamak" amacıy-
la (yasa m. 1) sınırlı olarak verilmiş bir
çeşit temsil (vekâlet) yetkisinden ibaret-
tir. Böyle olunca, kamusal malda "ta-
sarruT' ile babadan kalan malda "tasar-
ruf "un farkı ortaya çıkar: Özelleştirme
konusu mal veya değerde, tasarruf yet-
kisi ancak ve sadece, yasanın amaç mad-
desinin kapsamındaki işlemler için ge-
çerlidir. Bu nedenle -halk deyişiyle- "ş>
kır şıkır tşle\ip, kâr eden" ve kazancını
Hazine'ye dewedenbirkuruluşu (Tekel,
Petkim, THY, vb.) baba malı gibi yok pa-
hasına satıp özel ellere de\Tetmenin hu-
kuksal dayanağı yoktur. Şunu da ekleye-
lim: Gerek Anayasa Mahkemesi'nce ip-
tal edilen Önceki (3987) özelleştirme ya-
sası hükümlerinde, gerekse Türk haikı-
na kendi parası ile özelleştirme propa-
gandası yaptırmak için Dünya Bankası
ile Türkhe Cumhuriyeti Devleti arasında
akttdilmiş, 100 milyon dolarlık Kredi An-
laşması metinlerinde, yukanda andığımız
amaç maddesi tekrarlandığı gibi. aynca
özelleştirme sayesinde, "sermayepiyasa-
sının geüştirileceği'', "kamu kesiminin fi-
nansman ihtiyacının azalacağı'' gibi ifa-
delere de yer verihniştir. Hele kredi an-
laşması hükümlenne dayanarak yapılan
"tanıtma reklanılannda" (100 milyon
dolann büyük kısmı bu reklamlan tezgâh-
layan ve yapan çoğu yurtdışı merkezli
kuruluş ve kişilerin cebine gitmiştir. Türk
halkı, o gündenbuyana sözkonusu krediyi
faiziyle birlikte taksit taksit ödemektedir),
utamnazhğın smın aşdarak, bu tasarruf-
lar sa>r
esinde devletin sanki dahaönce yok-
muşçasma güvenlik, adalet gibi "ash"
görevlerine döneceği" söylenmiştir.
Sonuç
Sonuç olarak belirtilecek husus şudur:
Türkiye, bu özelleştirme aldatmacası ile
açıkça, kökü dışarda bir ideolojinin tez-
gâhladığı süreçlerle, yeni emperyaliz-
min kucağında, güçsüz ve zavallı bir ül-
ke haüne getirilmek istenmektedir. Bunun
adı, yabancılann, boyunduruklanndaki
yerli işbirlikçilen ile birlikte yürütecek-
İeri 'yeni kapitülasyon'dur. Cumhuriyet
döneminde tohumlanıp yetiştirilmiş hal-
kın gözbebeği olan yüce çınadar böylece
birer birer yok edilmiş olacaktır. Bu ey-
lemde rol alanlann Cumhuriyet'in yetiş-
tirdiği kadrolardan gelmiş olmalan ise her-
halde, bu sürecin en hüzün verici yanı
olarak anımsanacaktır.
Atatürk'ün îsteği:
Van'da Üniversite...
Fiyatlar sabıtlendi!
Fiyatlar tırmamşa geçmeden bir Netcell Satış Noktası'na uğrayın,
Nokia cep telefonunuzu Türk Lirası üzerinden
sabit fiyat avantajıyla alın.
Son gün 30 Haziran!
www.nokia.com.tr
IMOKIA
COSNECTING PEÜPLE
NETCELLU I T İ I I M H l I M i r i l H
N«ce!l Danışma Hao; ££16345 8249
Ö216 330 04 09
Haluk BEKİROĞLU
V
an Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nın
kuruluşu, düşünülmesi ve anlaşıl-
ması gereken tarihsel bu" süreçtir.
Bugün yaşadığımız sorunlanmızın teme-
ünde belki de bü>iik önderin 'S«si>«''inin
yerine getirihnesindeki gecikmenin de
payı vardır.
MustafaKemalAtatûrk, 1927 yılında.
ülkemizin her yöresinin birlikte kalkın-
ması, eğitim, kültür ve bilimde tüm yurt-
taşlann eşit haklardan yararlanarak ül-
keye katkısınm sağlanması ve "modern
bir kültür şehri" olması amacı ile Van'da
bir üniversite kuruhnasmı istemişti. Dö-
nemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Ne-
cati'yi konuyu incelemek üzere Van'a
göndermiş, Van'da üniversite kurulma-
sınm gerekli olduğu belirtilmiştir. Daha
sonra 1928 yılında öğretmen Ferit Nuri
(Kutan)Van'a gönderilmiş ve mevcut or-
taokulu liseye dönüştürerek kurulması
düşünülen üniversitenin çekirdeğini oluş-
turması istenmiştir.
Atatürk, 1 Kasım 1937'de TBMM açış
söylevinde "Doğu bölgesi için Van Gölü
sahiDerinln en güzel yerinde, ilkokulu ve
nihayet üniversitesi ile modern bir kültür
şehri oluşturmakyohında şimdiden çahş-
malara başlanıhnahdır" demiş ve zama-
nın Milli Eğitim Bakanı Saffet Ankan'ı
arazi tespiti için Van'a göndermiştir. De-
hası ve engin öngörüsüne her gün daha
büyük hayranlıkla bakhğunız Büyük Ön-
derimiz, 1938 yılı Kasım başında da
TBMM açış söylevinde yine bu konuyu
gündeme getirmiştir.
Daha sonraki yıllar, sanınz II. Dünya
Savaşı, bu isteğin ve bizce çok önemli ama-
cın gerçekleşmesini engellemiştir.
11 Haziran 1951 tarihinde Milli Eği-
tim Bakanlığı'nca aralannda Prof. Afet
Inan'ın da bulunduğu 15 kişilik bir ku-
rul, Doğu Üniversitesi'nin yerinin belır-
lenmesi için çahşmalar yapmıştır. Gerek-
li incelemeleriyapanbukurul merkezi Van
ili olacak bir Doğu Üniversitesi'nin ku-
ruhnasmı; Elazığ, Erzurum ve Diyarba-
kır'da bazı fakülte ve enstitülerin bu üni-
versiteye yarduncı şubeler olarak açıl-
masını uygun görmüştür.
Ancak aradan geçen zaman Atatürk'ün
isteği ve yönergeleri doğrultusunda de-
ğil, tam ters yönde gelişmiştir. UIu Ön-
der'in niçin önceliği Doğu Üniversite-
si'ne verdıği ve niçin Elazığ, Erzurum ve
Diyarbakır'da değil de, Van'da, Van'ın
herhangi biryeri değil de mutlaka Van Gö-
lü kıyısında kuruuTiası gerektiğini söyle-
mesini ne yazık ki ülkenin yöneticileri,
bıhm adamlan, sanatçılan dahil, hiç kim-
se anlamamış, sorgulamamıştır. Sonuçta
Van'da 1927'lerde kurulması istenen üni-
versite ne yazık ki 1982 yılında kurulmuş
ve sanınm bir utancı önlemek amacıyla
büyük önderin doğumunun 100. yılı anı-
sma Yüzüncü YU Üniversitesi adı verile-
rek bir anlamda vasiyet yerine getiriüne-
ye çalışılmış, ancak çok geç kahnmıştır.
M. Kemal Atatürk, "Modern bir knl-
tür şehri oluşturmak.~" demişti. Ancak
dünya tarihinde kıınılduğu kenti ileriye
götüren, bilim ve sanatla orayı aydınla-
tan üniversitelerin içinde; kurulduğu ken-
ti geriye götüren tek üniversite Van Yü-
züncü Yıl Üniversitesi olmuştu. "Mo-
dern bir kültür şehrL." ile amacı belirle-
nen hedeften alabildiğine uzağa düşmüş-
tü üniversitesi ile Van.
Ama bugün umutla bakıyoruz üniver-
sitemize ve geleceğe. Sayın Prof. Dr. Yü-
cel Aşknı'm rektör olması ile başlayan
bu süreç geleceğe daha mutlu bakmamı-
zı, üniversitemizin adına yakışan bir ya-
pıya kaMişacağma inanmamızı sağlamış-
tır. "Modern bir kültürşehri" olmanın ge-
reklerinden biri de bilimle birlikte güzel
sanatlann gehşmesidir. Bu amaçla üniver-
sitemizde Güzel Sanatlar Fakültesi kurul-
muş, Eğitim Fakültesi resim ve müzik
öğreünenliğinde okuyan öğrencilere stüd-
yolan, müzik odalan, atölyeleri ile gerek-
li koşullan sağlayan bina bitirilmiştir.
Ancak çok önemli olan bir eksiklik gi-
derilememiş, bu fakültelere gitmek iste-
yen öğrencilerin öğrenim göreceği güzel
sanatlar Hsesi Van ilimizde henüz kuru-
lamamıştır.
Amaçlanan "modern bir kültür şeh-
ri"nin yaşama geçirihnesi elbette binala-
n yapmak ya da güzel sanatlar lisesini aç-
makla bitmiyor. Taşrada kurulan bilim
kentlenn (üniversitelerin) taşralaşmama-
sı, buralann bilimle, sanatla aydınlanarak
kentleşmesi elbette ki burada görev alan
biüm adamlannın istekli çalışmalanyla
olabilecektir.
Yani Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin
önderimiz M. Kemal Atatürk'ün arzula-
dığı yapıya kavuşması. ülkemizin birçok
yerinde görev alan bilim adamlanmızın
rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın'a verecek-
leri destekle olasıdır.
UŞAK 2. ASLtYE HUKUK HÂKtMLİĞİNDEN
Esas No: 2002 1270
Davacı Ibrahim Öztürk tarafmdan davalı Dilşat Öztürk aleyhine açılan boşanma
davasının yapılan yargılaması sırasında davalı tüm aramalara rağmen bulunamadığın-
dan adına dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden ılanen tebhğine karar verilmekle;
Daha önce Uşak Kurtuluş Mahallesı Çakaloz Sok. No: 27 Uşak adresınde iken bu
adresinden aynldığı ve tanınmadığı bıldinlen ve adresı tespit edılemeyen davalı Dil-
şat Öztürk'ün duruşma günü olan 10.09.2003 günü saat: 09.00'da Uşak 2. Asliye Hu-
kuk Mahkemesi duruşma salonunda bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekille
temsil ettirmesi, gelmedigi veya kendisini bir vekille temsil ettirmedığı takdirde yar-
gılamanın yokluğunda yürütülüp bitirileceği hususu açıklamalı davetiye tebliği yeri-
ne kaim olmak üzere ilanen davalı Dilşat Öztürk'e tebliğ olunur.
Basın: 28819
PENCERE
Al Birini Vur OtekineL
Enerji mi?..
Bankalar mı?..
Medya mı?..
Al birini vur ötekine!..
Enerji hem körtopal, hem kördüğüm!..
YofsuzlukJan araştıran Meclis komisyonu, eski def-
terleri açtıkça, kördüğüm daha da düğümleşecek;
neresinden tutarsan tut işin içinden çıkılamaz ha-
le gelecek; ülkeyi tümüyle ketempereye getirmiş-
ler...
Bankalar, üzerinize afıyet ayvayı yemişlen dev-
letçilikten vazgeçtiklerini dünya âleme ilan eden-
ler, devletleştirdikleri yirmi bankayı ne yapacakla-
nnı bilemiyorlar işin içinden çıkamıyoriar... Batık ge-
minin mallan sonunda yabancılara kamanço edi-
lecek...
Gazetecilik tarihinde basının bu denli kepazeleş-
tiği birdönem olmadı...
Eskiden yalan habertekzip edilirdi, şimdi doğru
haberi bulana ödül verilecek!..
'Patronun tetikçileri' tabelasının altında yeni bir
türtüredi...
*
Ya özelleştirme?..
Dünya âlemde özelleştirmeyi bizim kadar rezil-
leştiren bir başka ülke var mı?
özelleştirme sürecinin öyküleri Meclis Araştırma
Komisyonu'nda konuşan başbakanlann, bakanla-
nn, ilgili bürokratlann, işadamlannın anlattıklanyla
ortaya dökülüyor...
özelleştirme değil...
YağmalamaL
Bizim iktidariar yasaya vehukukadayalı bir özel-
leştirme yapmamışlar ve yapmıyoriar...
Sanki kırk haramiler devletin malını mülkünü pay-
laşıyorlar...
•
Enerji konusunda AKP iktidannın Genç Parti'ye
darbe vurmak amacıyla Çukurova AŞ ve Kepez
AŞ'ye el koyması bir dönüm noktasıdır.
Yalnız bu kadar mı?..
Genç Parti'nin lideri Cem Uzan ailesi birkaç gün
önce Petkim'in özelleştirilmesinde ihaleyi kazanın-
ca AKP iktidannın gazeteleri vetelevizyonlan ban-
gır bangır bağırarak açıklamışlardı:
"Petkim, Uzan'a verilemez!.."
Kavga büyük..
Derin..
Pis!..
Enerji kesiminde öyle büyük bir hukuk, yasa, yö-
netmelik, yetki, vesaire karmaşası var ki kim haklı
kim güçlü tartışmasının sonu gelmeyecektir; ama,
bu da nafile...
Siyasal açıdan tartışmasız sayılabilecek gerçek
ortadadır:
AKP, Genç Parti'yi vurdu...
Vurabildi mi?..
•
Vurgunu kimin yediği zamanla belli olur...
Şimdilik yaşanan olayın anlamı tartışmaya gerek
olmayacak kadar bellidir...
Ancak bizim medyada bu anlam örtülüyor, pat-
ronun çıkarsal konuşlanmasına şartlanmış tetikçi-
lerin ağızdan dolma yorumlan ortalığı sanyor...
Çukurova, Kepez ve Petkim üzerine savaş orta-
lığı allak bullak edecek...
AKP iktidarı yangının üzerine, su değil, körükle
gitmeyi yeğliyor...
Türkiye'de enerji kargaşasına, bankalar karma-
şasına, medyanın cadı kazanına, özelleştirme yağ-
masına bakan aklı başında biri der ki:
Allahakjllarversin!..
Cemile SONAY
ile
AUAYKOL
Evlendiler
İstanbul 17.06.2003
YEŞİL VE MAVİNİN BÜLUŞTUĞU
BODRUM-BİTEZ'de
HOTEL NATUR
* * •
Kişi Başı Y.P.: 30.000.000.- TL.
Odalarda klima, minibar, TV, saç kurutma, balkon,
sauna, masaj, fıtness, tenis, bisiklet, yüzme
havuzu, kapalı açık restaurant,
bar, snack bar, özel restaurant, engelli odası,
eğlence geceleri ve tam gün doktor.
Td: 0 252 - 363 77 74 (S Hat), Fıks: 0 252 - 363 77 83
www.naturhotel.com
ÇORLU ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2003431
Karar No: 2003/654
Hâkim: llknur Kansız, 33864
Kâtip: Dilek Bağnyanık, 1184
Davacı Volkan Yalama tarafından davalı Çorlu Nü-
fus Müdürlüğü aleyhine açılan nüfiısta soyadı tashihı
davasının mahkememizde yapılan açık yargüaması so-
nunda davanın kabulüne, Tekırdağ ılı, Muratlı ilçesi,
Balabanlı Köyü, Cılt No: 10, Hane No: 144'te nüfusa
kayıth Eşref ve Saadiye'den olma 31.01.1978 doğumlu
Volkan Yalama'nın nüfus kayıtlanndaki Yalama olan
soyadının "Özer" olarak düzeltılmesine ve nüftıs ka-
yıtlanna tesciline karar verildiği hususu ilanen tebliğ
olunur. 11.06.2003 Basın: 29219