02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN 2003 PERŞEMB HABERLER Ozal döneminde ikinci konutlarla inşaat tarlalanna dönüşen değerler yine tehdit altmda AKP'den2. talanrüzgânSERDAR KIZIK İZVIİR-AKP'nın hazırladığı, Tur- gut Özal dönemınden sonra çevre ve tanhı kültürül değerlere yönelık en büyük talan ve yağma ginşimı, ülke- nin geleceğını tehdit edıyor. Yeryüzünün en güzel coğrafyası bır kez daha toplu taiana açılıyor. Özal döneminde yağmalanan, ikin- ci konutlarla inşaat tarlalanna dönü- şen doğal değerlenmiz ve özellikle kıyı bandımız, bu kez AKP'nin yağ- rnacı düşüncesinın tehdidi altında. Özal yağmasından kurtulabilen en- der SÎT alanlanmız, şımdı TBMM'ye getinlen yüzde 3"lük yapılaşmateh- didıyie yüz yüze. Başta çevrecıler, doğa bilimcileri, arkeologlar olmak üzere konunun BURSA BAROSU Cargill'e verilen ödüle protesto BURSA (Cumhumet) - Bursa Barosu, Iznık Gölü havzasında yapımına çok sayıda yargı karanna karşın göz yumulan ABD'Ii Cargill'e çe\Te ödülü veren Bursa Sanayici ve Işadamlan Derneği'ni (BUSlAD) protesto erti Baro Başkanı Asude ŞenoL "Çevrenin ekolojik dengesini olumsuz yönde etkiledigi mahkeme kararlanvla belirlenen ve faaliyetini hukuka avkın olarak sürdüren bir tesisin. üstelik çe\re daiında ödüllendiribnesi çok enteresan bir tavırdır" dedi. ABD'li Cargill'e ait Karapınar Mısır fşleme Tesisi'yle ilgili yıllardır sürdürülen hukuk mücadelesi işletme aleyhine çok sayıdaki mahkeme karanyla sonuçlandı. BUSİAD'a tepkl Işletmeye. yerel mahkemeler ve Danıştay tarafından defalarca yapımı ve faalıyetlennin durdurulmasma ılışkın kararlar çıkanldı. BUStAD'ın yıllar önce Bursa'dakı 46 sivil toplum örgürüyle bırlikte, tesisin İznik Gölü havzasında yapılmasının çevre sağlığı açısmdan büyük tehlike olacağına ilişkin 'Bursa Bildirgesi''ne imza koymasına karşın bu yıl işletmeye "Çevre Ödülü" vermesi dikkat çekti. Baro Başkanı Asude Şenol yaptığı açıklamada. hukuka aykın durumlann sivil toplum örgütleri tarafından desteklenmesinin, politikacıların benzer davranışlanndan daha yanlış sonuçlara neden olabileceğini belirtti. Şenol, u Hukuka meydan okumak kim tarafindan ve hangi amaçla yapıhrsa yapılsm ciddi bir tehlikedir" diye konuştu. ÇEVRE ÖDÜLÜ 'YeşilKüre'yi YeşilBanş kazandı İstanbul Haber Servisi - Özel Çevre Okullan tarafından, Dünya Çevre Günü nedeniyle verilen "Yeşil Küre ÖdüKTnün bu yılki sahibi Greenpeace (Yeşil Banş) oldu. Çevreci kişi ve kuruluşlan desteklemek amacıyla verilen Yeşil Küre Ödülü'nü kazanan Greenpeace'e ödülü, Özel İstanbul Çe\Te Okullan'nın konferans salonunda dün düzenlenen törenle verildi. Öğrenciler tarafından seçilen Greenpeace adına ödülü, örgütün Türkiye temsılcisi Erol Scott. İlköğretım Okulu Müdürü Leyla Bilgin'den aldı. "Çevre Okullan Ozel Ödülü" ise illerdeki çevre müdürlüklerince düzenlenen "Okullarda Çevre Eğitiıni ve l vgulanıa Projesi^ne (ÇEP) verildi. ÇEP Türkiye Koordinatörü İslam Sadıker ödülünü Leyla Bilgın'den alırken bu yıl ılk kez venlen "Basın Özel Ödülü" de atv'ye verildi. Ödül töreni, öğrencilerin sunduğu "Kaö Atık Defilesi" ile son buldu. • AKP kendi deyimiyle "sürpriz kaynaklann" yeni kurbanı olarak ülkenin en önemli ve değerli doğal varlıklan StT alanlannı, yağmaya açıyor. Oysa ülke yüzölçümünün yüzde birini bile bulmayan doğal SlT alanlan, gittikçe bozulan ve yapaylaşan dünyada, gelecek kuşaklara aktarabileceğimiz elde kalan son doğa parçalan. uzmanı birçok bılım adamının .AKP yağmasına karşı çıktığı bu dönemde, ülkenin gende kalan en değerli alan- lannı gelecek kuşaklara bozulma- dan, tahrip etmeden de\retme yü- kümlülüğünü hısseden yurtseverler de sıkıntılı. Bu çevreler, günü kurtar- nıa adına ülke geleceğının karartıla- cağına dikkat çekerek, "artikyeter" dıyorlar. Örneğin Doğal Hayatı Koruma Vakfı (W\VF Türkiye) ve Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneğı'ne (DHKD) ğöre AKP hükümetı, kay- nak yaratmanın yöntemini, "devle- ti vatandaşla bariştırma" kisvesi al- tında. yasadışı uygulamalan yasal- laştırma ve hukuksuzluğa prim ta- nıma yoluyla bulmaya çalışıyor; po- pülist politikaJannı, ormanlardan ve kıyı alanlanndan sonra yeni bir cep- he daha açarak genışletme çabasına giriyor. Yağmaya açılıyor AKP kendi deyimiyle "sürpriz kavnaklanrr veni kurbanı olarak ül- kerun en önemli ve değerli doğal var- lıkJan SfT alanJannı, yağmaya açı- yor. Oysa ülke yüzölçümünün yüz- de birini bile bulmayan doğal SlT alanlan, gittikçe bozulan ve yapay- laşan dünyada, gelecek kuşaklara ak- tarabileceğimiz elde kalan son doğa parçalan. Bu nedenle geleceğimizin sıgortası. Birinci derecede doğal SlT alan- lanna en küçük bir müdahale. bir kum tanesinin bir saat düzeneğine verdığı zarar gibi, sistemın sağlıklı ışlemesını engelliyor. Ulusal ve ulus- FLAMtNGOLARIN GÖSTERİSÎ - Brükserde "Yeşil Hafta"toplanolannınyapüdığı komisyon binasının önü, çeşitli gösterilere sahne oldu. Flamingo kıhgındaki çevTeciler, Ispanva hükümetinin, Ebro deltasındaki suyu başka bölgeye aktarma planlannı protesto erti. Cöstericiler AB Komiseri Margot VVallström'ün binaya girişini de kısa bir süreöğine engelkdi. (AP) Doğal kaynaklannyüzde 80 'ini en zenginyüzde 20 kullanıyor Diinya tiikeııiyor OZGURULUSOY BRÜKSEL - Bugün 6 milyar kişinin yeryüzünün doğal kaynaklannı arala- nnda paylaşmalan gerekiyor. TaJcvim 2050'yı gösterdiğinde ortakçı sayısı 9 milyan bulacak. Rakamiann bir de öbüryüzü var: Bu- gün dünya nüfusunun yüzde 20'si re- fah içınde yaşarken bir o kadar insan da mutlak yoksulluk içinde yaşıyor. Ve doğal kaynaklann yüzde 80'ini, en zen- gin yüzde 20'lik dilim tüketiyor. Ddnci yüzde 20'lik di- lımde yer alan Brük- sel'de AB Komisyo- nu'nun düzenlediği "\e- şil Hafta"da ele alınan 3 temadan birisi tüketim oldu. Sürdürülebilir Tü- ketim \ e Üretim başlığı altında düzen- lenen bir dizı toplantıda yanıtı aranan soru şuydu: Bugünkü ihtıyaçlanmızı, gelecek kuşaklann kaynaklannı çal- madan nasıl karşılayabiliriz? Yani kay- naklan nasıl çarçur ermeyebilinz? Bir de kaynaklan nasıl daha adil ve eşit bö- lüşebilınz? Avrupa Birhği Komisyonu'nun çev- reden sorumlu komiseri MargotVVallst- röm, konferans dizisinin açılışında yap- tığı konuşmada, tüketimin ulaştığı kor- kunç boyutu şu örnekle anlatıyordu: "Eğer 1.3 nüh'arnüfusuyla Çin'dekiözel araç sahiplerinin oranu ABD'deld özel araç sahiplerinin oranına eşitolsaydı bu- gün dünyada çıkanlan petrol bu kadar aracın ürerilmesine ve kullamlmasına yetmezdi" AB'nin hazırladığı bir broşürde de tü- ketimin boyutlan bir başka kavramla anlatıhyor: Gizli atıklar. Bu şu demek: Tüketirken ürettiğimiz • Avrupa Birliği'nin hazırladığı bir broşürde tüketim yapılırken oluşan başka bir tehlikeye, gizli atıklara dikkat çekiliyor. Tüketirken ürettiğimiz atık, ürünün 'ağırlığını' kat kat aşarak yaşantımıza geri dönüyor. atık, tüketilen ürünün "ağntgmı" katkat aşıyor aslında. Sözgelimi, üretimin bü- tün aşamalanndaki atıklar göz önüne alındığında bır diş fırçası gerçekte yak- laşık 1.5 kilogram gelryor. Bir cep telefonunun ağırhğı 75 kilog- ramı buluyor. Bir saat 20 kilogram ola- biliyor. Tabii diş fırçası, cep telefonu, saat mutlak yoksulluk içinde yaşayan yüzde 20'lik kesim için pek birşey ifa- de etmiyor. Dünyanın yüzde 20'sinin "tüketim alışkankğT yok. Dünyada yaklaşık bir buçuk milyon insan temiz su için, ölme- mek için mücadele ediyor. Bir Fransız günde 147 litre su tüketiyor, bir tngiliz 135 litre. Bir Alman 146 litre su tüke- tirken tsviçreli 264 litre su tüketiyor. Kalkınmakta olan ülkelerde ise kişi ba- şına su tüketim oranı ortalama 10 litre. Bir günde 10 litrelik suyun bütün ihti- yaçlar için harcandığı Afrika'da her 15 dakikada bir çocuk suyla bağlantılı bir nedenden ötürü ölüyor. Dünya nüfusu- nun yüzde 40'ınm yaşa- dığı 80'den fazla ülke su sıkıntısı çekiyor. 5 Haziran Dünya Çev- re Günü temasını su ola- rak seçen BM'ye koşut olarak Brüksel'de ele alınan ve iki dünya arasındaki uçurumu en keskin çizgiler- legösterenbirdiğerbaşlıkdasuydu. AB Komisyonu yetkilileri, suyun özelleş- tırilmesiyle ilgili birçok soruya muhatap oldu. Komisyon, kendisinin bu konuda bir tercihi olmadıgını söylese de suyu özelleştirmeye açmayı düşünen ülkelere yardıma hazır olduğunu vurguluyor. Sivil toplum örgütlennden gelen kanlım- cılann paylaştığı görüşse genelde şuy- du: "Yaşam kaynağT özel sektörün in- saflna bırakılamaz. lararası yükümlülüklerle bu değerler, Türk ulusu ve insanlık adına etkin bir biçimde korunması ve korunan alan- lann sayılannının arttınlması gere- kiyor. Oysa AKP tüccar zihniyetiy- le elde kalan son parçalan da nakite çevirmenin arayışında. Adaleti, şef- faflığı, çoğulculugu ve sivil katılım- cılığı vaat ederek ışbaşına gelenler, yaşamsal kararlar alınırken toplu- mun ilgili kesimlerinın görüş ve öne- rilerini dikkate almıyor, oldu bittile- nne bir yenisinı eklemeye çalışıyor. Gelecefllmlzt satıyorlar Günü kurtarmak adına geleceğimi- zi satanlann Türkiye'yi götürdüğü yol felaket olarak nitelendiriliyor. Ülkemizde defalarca kanıtlanan gü- nübirlik ve kolaycı yak- laşımlarla belirli kesirnle- re çıkar sağlamanın, uzun vadede aslında onlara ya- pılmış en büyük körülük olduğu da unutuluyor. Gerekçelerini 'ekono- mik' ölçülerle açıklama- ya çalışanlann gözden kaçırdığı en önemli nok- ta, bu alanlann aynı za- manda 'ekolojik' yönü- nün de olması. Ekolojik değerlerin tican meta ol- mayacağı akla gelmiyor. Doğal SlT'lerin imara açılmasıyla elde edilecek parasal getiriyi hesapla- yanlar, bu alanlann in- sanhğa sunduğu, hava, su, toprak, generik, tıbbi ve biyolojik değerlerin korunması gibi toplum- sal, kolektif ekolojik hiz- metlerin kaybından do- ğacak götürüleri düşün- müyorlar. Tehlike cok vakın Çevre Mühendıslerı Odası Yönetim Kuru- lu'nun açıklaması da ben- zerliktaşıyor. Hükümeon, doğal değerlenmızı alı- nıp satılan bir pıyasa ma- lı olarak gördüğıînü belir- tip şu değerlendirmeleri yapıyor çevre mühendis- leri: "Bfainciderecedoğal SİTalanlannı yapılaşma- va açmayı hedef alan ve haühazırda bu alanlarda- Idkaçakyapılan da vusal- laşürarak imar afn getiren bu j asa düzenlemesi, sa- dece bizlerin değil, tüm dünyanın ve gelecek ku- şaklann ortak mata olan doğal değerlerimizi özel mülkiyete açmava bazır- lanmaktadır. AKP iktidaruıca yapı- lan ve 'sürpriz kaynak' olarak nitelendirilen da- hiyane buluş, doğal SİT alanlanndan yararlan- mavıvapüaşarakrantsag- lama sonucunu doğurur. Bu kabul edilmesi miim- kün olmayan bir tutum olduğu gibi, aslında bü- yük bir kandırnıacadır. Bu yasa düzenlemesinin amacu kısa vadede tüm tophımun ortakmataolan ve dünya mirası konu- mundaki doğal değerie- rin, kişilere peşkeş çekfl- nıesi uzun vadede ise bu uygulamanın tüm doğal, kültürel ve tarihi miras konumundaki alanlara ya>ılmasHİır.n Çevre Mühendisleri Odası, AKP'nin bu giri- şiminı "büyük tehlike" diye nitelendiriyor. Yine Şehir Plancılan Odası da benzer saptamalarla teh- likeye dikkat çekiyor. Esenyurt'ta temizlikimecesi Esenyurt Belediyesi'nin "Temizlik İmecesine Sen de Kanl" slogannia başlattığı temizlik kanıpam ası kapsanunda Yusuf Aktaş >e Alünyıldız İlköğderim Okullan öğrencileri sokaklan tenıizledL Öğrencilerle birlikte çöp toplayan Esenj-urt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, "Yeşil ç«Te birinci] görevimkdir. îkinci ve asli görevinıiz ise toplumumuzu üretici ve çeıresine karşı sorumlu hale getirmektir" dedL 'Samsun'daki mobil santral halk sağlığmı tehdit ediyor' ANKARA (Cumhumet Bürosu) - Samsun'daki mobil santralın üıale ve yer seçimi süreçleriyle çevre ve insan sağlığına etkılerini araştırmak amacıyla kurulan komisyonda yerel yöneticiler dinlendi. Santralın kurulu olduğu Tekkeköy'ün Belediye Başkanı "Yüksel Ögüten. "halk sağtığınm tehdit altmda olduğunu" vurguladı. Kutlukent Belediye Başkanı Havati, Teldn, eski ANAP lideri Mesut Yümaz'ın Samsun Belediye Başkanı YusafZi>a Yıunaz'dan "Santraü buraya kurun" yazısı yazmasını istediğini ileri sürererek "\1isufZiyn Yıhnaz'ı da pi>on olarak kuUandı" dedi. Komisyon başkanı Cemal Ydmaz Demir, santralın yüzde lOkapasıteyle çalıştığını söyleyen Tekkeköy Kaymakamı Kamil Kıçıroğiu'na tepki göstedi. PERŞEMBE ORHAJV BURSALI Silahlı KuvveUer CumhuPiyeti Askeri cenah, Avrupa Birliği'ne 6. uyum paketin- deki Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesinin kal- dırılmasına, özel TV'lerde Kürtçe yayın yapılması- na ve bir de seçimlerde uluslararaa gözlemciye kar- şı çıkıyor. Ikisi demokratikleşme, üçüncüsü ise uluslararası şeffaflaşma ile ilgili. Şüphesiz büyük bir siyasal ve sosyal kesim, bel- ki de milletin yüzde 9O'ı, askeri cenahın bu itiraz- lannı paylaşmıyor. Oluşan görüntü, özellikle dışta, askerin Türkiye'nin demokratikteşmesi önündeki en- gellerden biri olduğudur. Askeri cenahın siyasal yönetime "müdahalesi", esas olarak iç ve diş güvenlik konulan üzerinde yo- ğunlaşır. Zaten Milli Güvenlik Kurulu da, asker- lerin uzmanlıklarını paylaştıkları, ortak aklın oluş- masına ve siyasal karar mekanizmasının doğruya yakın kararlar almasına katkıda bulundukları yer- dir. Ancak, askerlerin iç ve diş güvenlik çerçevesini bazen en geniş anlamda yorumladıklan bilinir. öy- le ki bazen neredeyse bütün demokratikleşme ça- balan, askeri cenahın genişlemiş güvenlik yo- rumlannın içine giriyor ve ınli ufaklı itirazlarıyla kar- şı karşıya kalıyor. Askeri bakışla her şeyden askeri sonuçlar çıkar- mak mümkün. Çıkmaz da burada başlıyor zaten. "Askeri ba- kış", olguların bütününü, siyasal, sosyal vetoplum- sal karakterini anlamakta veya bu yönleri gerekti- ğinde askeri bakışın önüne koyabilmekte zorianır. Eşyanın tabiatı gereği mi? Bu nedenle zaten ül- keleri kural olarak siyaset yönetiyor... • • • Genellikle sorunlar, daraltılmış bir "iç" ve "diş" güvenlik yorumuyla çözülür; yoksa genişletilmiş bir "güvenlik" ve "tehdit" kavramıyla değil... Genişletilmiş ve şişirilmiş güvenlik bakışı, sorun olmayacak sorunu da gerçekten büyük sorun ha- line getirebilir. Askeri bakış, bu nedenle siyasal, ekonomik ve sosyal bakışın yerine geçemez. So- runlar, ancak askeri veya güvenlik boyutuna ulaş- tıkları zaman, askere ve güvenliğe iş düşer... Sorunlan alt etmenin mekanizması, esas olarak siyasal ve toplumsal çalışır... En son, askeri veya güvenlik yöntemleri tartışma kapsamına girer. "Güvenlik sorunu çıkmasın" diye, olayın ba- şında, askeri yorumlan ve yöntemleri gündeme ge- tirmek, "önleyici" olacağı zannıyla sürekli yasak- lar koymak, demokratik ve siyasal hayatla bağ- daşmaz. Dahası, böyle yaparak toplumun sorun çözme potansiyelini, yeteneğinı köreltirsiniz. Askeri bakışı her konuda en önemli görmekle, sü- rekli statüko korunur. Halbuki, toplumlar dinamik- tir; bu dinamizm, "durumu muhafaza" ile zorunlu olarak çatışır. Halbuki ülkemizde ordunun kuruluş temellerin- de, modemleşmenin ateşleyicisi, gelişmenin yol açı- cısı olmak yatar. Ama askeri cenahın zamanla bu niteliğini yer yer yitirebildiği ve bazen Atatürkçülüğün içini bile ör- neğin Kenan Evren döneminde olduğu gibi ta- mamen boşalttığı görülmektedir. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeler dönemi, ül- kemizde gericiliğin ateşlendiği ve bugünkü sorun- ların tohumlannın önemli ölçüde ekildiği dönem- lerdir. 12 Eylül'de o zamanki askeri yöneticilerin, ABD'nin küresel politikalarının tam biraleti olduk- ları tartışma götürmez. Bugünkü "irtica tehdidi"r\\n büyüme temellerini darbeciler atmıştır. ABD'nin Yeşil Kuşak politikasının gereği olarak da ülkeyi hafif Islamlaştırma politikalannı uygulamaya sok- tular. Bugün durum değişik tabii. (Bu değişimi, pos bı- yığıyla, Pentagon, Ozal ve benzerleri gibi üst kat- larda danışmanlığı ile övünen gazeteci yazar da gö- rüyor - tabii olumsuz bir değişim olarak!) • • • Kalkınma ve gelişmişlik, şüphesiz bir bütündür. Başta ekonomiktir, ona paralel seyreden siyasal, bilimsel ve teknik, kültürel, sosyal ve toplumsaldır. Askeri bakış, en sondadır, bu nedenle bütün bu sorunlann üstesinden gelme yeteneğine sahip de- ğildir. Ortaya çıkabilecek sorunlan ıleri sürerek ve top- lumun sorun çözme yeteneğinj hiçe sayarak de- mokratikleşmenin önünde engel gibi görünmesi, as- keri cenahı eleştirilerde başrole çıkanyor. Halbuki, ülkemizin bugünkü gelişmemişliğinde, sürekli ekonomik iflaslarında, Avrupa'nın zencisi konumunda bulunmasında birinci derecede sorumlu siyasiler iken... Siyasilerin bu "ülke batırma" özellikleri göz ardı edilerek, hatta sözü bile edilmeyerek... ...askerin eleştirilerde başrole çıkanlması ve ül- kenin bugünkü durumundan esas sorumlu pozis- yonuna itilmek istenmeleri, askerlere de haksızlık- tır... Askerler, demokratikleşme adımlarını önleyici nitelikte olduklarına inansalar da zamansız itiraz- larıyla bu haksızlığı kendilerine yapmamalıdır... (Bu yazı, "Pazar" ve "Salı" yazılannın devamı niteliğindedir. Konuyu yer yer sürdüreceğim.) Düzeltme: "Sa//"yazımdaki, siyasilerin 195 mil- yar dolariık savurganlıkları ve boşa giden yatırım- lar konusunda sözü edilen araştırma, TOBB tarafın- dan yaptınlmıştı. Rapora TOBB'nin vveb sitesinden ulaşılabilir. obursali(5 cumhuriyet.com.tr Babam HAMDİ İNCl'yi çok başanlı bir göz ameliyatı ile sağlığına kavuşturan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Kliniğj'nin çok değerli öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. AYŞE YAĞCI'ya ve Sayın Uzman Dr. SAİT EĞİLMEZ ile çalışmaarkadaşlarına içten teşekkürlerederim. Prof. Dr. RAMAZAN İNCİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle