19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-~7MAy iS 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIZI Hüseyin tnan, Alpaslan Batu ya'AnkaraUa artıkyapacak bir işimizyok. Biz artık kır gerillası aşamasındayız. Kıra çıhyoruz' d Deniz Gezmişve aıfadaşlanııııı öykûsu ız lurKiye içinölümügözealdüar68'LİLER BtRLİĞİ VAKFI: Yenibir kurtuluş savaşı zamanı 2003 yılında da ayaklan Anadolu topraklanna basan, gücünü bu * ülkenin birikiminden, deneyiminden, geleneğinden ve tarihinden alan devrimciler, ulusalcı çe\Teler, ülkemizin içinde bulunduğu dunımu. 1. Dünya Savaşı dönemındekine benzeterek, yeni bir **Kurtuluş Savaşı vermek gerektiğuıe* dikkat çektiler. Ortadoğu'da bazı ülkeleri ışgal etmek için Türk topraklannı. limanlannı, havaalanlannı kullanmak isteyen ABD'ye karşı, ulusalcı, ılencı güçler ayaklandılar yine. 1968'de Dolmabahçe'de Amerikan askerlerini denize döken kuvvetler, r 2003'te, yine Dohnabahçe'de, Amerikan askerlerini karaya çıkarmamak için ayaktaydılar. Yıllar önce, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu, halka seslenirken, düşmarun zenginliğine, sayısına, imkânlanna ve dehşetine aldırmamamak, düşmana boyun eğmemek gerektiğini vurgulardı. Hakkın, yalnız ve ancak zorla alınacağını belirtirdi. Şerefsizce yaşamaktansa şerefiyle ölmenin. yalvarmaktansa zora başvurmanın, başkasına değil, kendine ve kendin gibi olana güvenmenin, nerede ve nasıl olursa olsun hainlere boyun eğmemenin önemine dikkat çekerdi. Ezilenterin tek kurtuluş yolunun, ezenlere karşı giriştikleri kutsal isyan olduğunu savunurdu. Penlz'lerln haklılıflı kanrtlandı 2003 yılına gelindiğinde, bu çağnlann muhatabı da değişmedi, doğnıluğu da. Türkiye'nin yiğit devrimcilerinin verdiği mücadelenin haklılığı, 35 yıl sonra Irak'ın işgaliyle bir kez daha kanıtlandı. Ve Irak'ın işgali bize şunlan bir kez daha anımsattı: • Mazlum halklann uluslaşmasının tek yolu, emperyalizme karşı mücadeleden ve diğer mazlum milletlerle dayanışma içinde olmaktan geçer. Emperyalizmin kuyruğuna takılıp, onun tetikçiliğine razı olarak, onun mermısı olmayı kabul ederek, komşu halklann, diğer yoksul uluslann kanı ve gözyaşı üzerinden bağımsızlık elde etmek, olanaksızdır. • Ulusçuluk, yalnız ve ancak antiemperyalist, devrimci, dayanışmacı ve aydınlanmacı olduğu sürece ve olduğu oranda olumlu bir işlev görebilir. • Bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesi, mazlumlann coğraryasında eşzamanlı yürüyebilir. Bu ikisi birbirinin iteni ya da seçeneği değil, aksine bürünleyeni, tamamlayanıdır. • Ülkelerin gelişmesindeki temel dinamik, iç dinamiklerdir. Dış dinamiklerin etkisi sınırlıdır ve bu etkiye de şüpheyle yaklaşmak gerekir. • Çağdaşlaşmak, aydınlanmak Batı sayesinde değil, Batı'ya rağmen olur. Bu değerler, Batı'yla savaşarak elde edilebilir. • Insan haklan, demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti gibi kavramlar, emekle, mücadeleyle, ahn teriyle, hak edilerek kazanılmamışsa anlamlıdır. Aksi halde emperyalizm bunlan, yoksullann tepesinde "Damokles'in kdıcı'' gibi sallandınr. Bu değerler ithal edilmez, toplumsal mücadele sonucu yaşama geçirilir ve içselleştirilirler. Doğru ve doğal yöntem de tutarlı, sağlıklı, onurlu ve kalıcı olan yol da budur. iitti 11 üseyin Inan'la Ankara'da aynı evde bir süre kalan ve onun Filistin'e gidiş gelişlerinin ve siyasi çizgisinin oluşumunun yakın tanıklanndan biri olan Alpaslan Batu, Gezmiş ve arkadaşlannın kır gerillası oluşturma fikirlerine sıcak bakmadığını belirtiyor. v4lpaslan Batu, dönemki düşüncelerini şöyle anlatıyor: "Hüseyin înan'a 'Bu yol doğru bir yol değil' diyorum ama, o bildiğini yapıyor. Biliyorum ki, bu yanlış seçimin sorumlusu o değil. Ve bu çocuklann niyetine de saygı duymamak mümkün değil." okuz Mart'ta yapıl- ası planlanan aske- darbeye karşıydık z. Bu tür oluşumla- nn içinde olmadık. 83 subayın imzaladığı bildiriye kanşmadık biz. Imza koymadık. O bıldiri yayımlan- dıktan sonra AK Kırca, Sarp Kuray ve Atilla Sarp'ın da katıldığı birtoplantı olmuş- tu. Onlar denizci ya, biz de iki kişi karacı olarak ka- tılmıştık. Şimdi Anka- ra'daki Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde Dahi- liye Profesörü olan Tabip Albay İsmail Hakkı Ko- çer de vardı. İsmail Hak- kı Koçer Tıbbiyeyi, ben de Harbiyeyi temsilen gitmiştik. Hiçbirşeyde anlaşamadık. Biz top- lanhdan çıkarken Atil- la Sarp, "Bir bikliri ya- yımlamamızlazınr de- di. "Ne bfldirisi" diye sorduk. "Biz, bir şey yapnuş olacağc ki, bir- birimia ele vermeye- fim.Müşterekbirsuçu- muz olacak ki, birbiri- mizi ele \ermeyeKm" dedi. "Anlaşamadık ki bildiri yayımlayalım. Güvenmiyorsanız za- ten yapacak bir şey yok" dedim. Akşam gazetesi ya- zan gazetecı Dhanıi Soy- saL 8 Eylül 1966 Perşem- be günü, bazı subaylar ta- rafiindan kaçınlarak dövül- müştü. Dönemin Genelkur- may Başkanı Orgeneral Cemal Tu- ral'dı. Arkadaşlanm, "Silahh Kuv- veder'in içinde subay olarak bizde bu üniforma\itaşıyoruzamaonlarakaal- | mryoruz. Silahhkuvveder'in tümü böy- le birolayı benimsemez. Git admuza özür dile" diye, beni Erzurum'dan Ankara'ya göndermiştiler. En küçük rütbeli de ben- dim. tzın almıştım. Zaten Ankara'ya gide- cektim. Hhaml Soysal'a zfvaret Ankara'ya geldim. Gesaretimi toplayıp tl- hami Soysal'ın yanına çıkabilmek için öğle vakri iki duble de rakı içtim. Sonra, "Böyle sap gibi gidilmez. Bir çiçek al" demişti Metin Öztekin adh arkadaşım. Bir dönem Ankara Radyosu'nda çalışıyordu. Bir demet çiçek yaphrdım. O gün, tlhami Soysal da hastane- den çıkmış, Akşam gazetesinin Kızılay'da bulunan Gökdelen'deki bürosuna gelmişti. Ümformalı giysiler içinde elimde çiçek sar- hoş bir halde gitmiştim, "İlhami Soysal'ı an- yorum" dedim. Gazetemn bürosunda çalışan- lar bu şekilde beni göriince ilk önce korktu- lar, inanamadılar. Hüviyetimi çıkardım, gös- terdim. Hüviyetimin fotokopisini çektiler. Neyse inandı ve gösterdiler bana Ilhami Soysal'ı. Kafası. kolu sargılar içinde bir adam oturuyor. "Erzurum Kandüü'de 6. Zırhb Tugay'dan bir grup arkadaşın adına size geçmiş olsun demeye geldim. Size yapılan olaylara kanlmıyoruz. Hesap sorula- caksa biz yanınızdayız" dedim ve götürdüğüm çi- çeği takdim ettim. "Pötis midir, nedir" "Niye gekH?" diye ilk önce ürkmüştüler. Sonra, "Çay,kahveneiçersiniz?" di- ye ikramda bulundular. Ben, "Rakı içtim. Kafam iyl Bana verilen görevi de yaptım. Tekrar rala iç- meye gidhorum'' dedim \e aynldım. TİP'tekl polls savısıi Mehmet Ali Aybar'ın TtP Genel Başkanı oldu- ğu dönem yine bir gün parti genel merkezindey- dim. Aybar'ın odasında kalabalık bir grup. 25-30 kişi rahat var. Ben de kapının kenanndaydım. TtP '/iüseyin Inan, sessiz, sakin, durgun birisiydi. Çok konuşkan birisi değildi. Once düşünüp, sonra konuşan birisiydi Hüseyin.' Genel Başkam'nın yanına gidecek kadar cesare- tim yok. O zaman parti disiphni de vardı. Birisi yek- ten. "Partide çok polis olduğu söyleniyor. Bir ön- lem almayacak mısınız" diye sordu. Aybar. güldü, "Yüzde 50'yi geçince bana haber ver" demişti. 1969'da Ankara'ya yeniden geldiğimde Hüse- yin İnan'la tamşmıştım. Tuncer Sümer tanıştır- mıştı. Hüseyin tnan'la tanıştıkdan sonra dostluğu- muz başka boyutlarda da gelişti. 1969-1970 döne- minde Ankara Harp Okulu'nda Takım Komutanı ve hoca idim. O dönem, Hüseyin Inan ve arkadaş- lannın Filistin'e şıdişleri, gelişleri gibi bazı olay- lar oldu. Hüseyin Inan, bu dönem benim Ankara'da kaldığım Yenimahalle'deki evde kahnıştı. Hüseyin Inan, Filistin'e iki kere gidip geldi. İkin- cisinde yakalandı. ilk gidip geldiğinde bizim ev- de kalmıştı. Aynca, Aşağı Ayrancı'da da bir evde kalıyordu. O ev kimindi bilmiyorum. O sırada, Adanalı, yaşlı, pos bıyıklı bir adamla tamşmıştım. O da Filistin'e gidecekti. Çok militan tavırlı biri- siydi. Hüseyin, sessiz, sakin, durgun birisiydi. Çok konuşkan birisi değildi. Önce düşünüp, sonra ko- nuşan birisiydi Hüseyin. Deniz Gezmiş ile Kor Ko- çalak'ta bu özellik yoktu. Hüseyin Inan, "insam kâ- mil" birisiydi. Genç yaşında bu sıfatı yakalamış bi- risiydi. O dönem tek bir hedefe kitlenmişiz. Başka bir şey konuştuğumuz yok. Hüseyin tnan, ne söylediğini bilen, Türkiye ta- rihini iyi bilen ve o sıra oldukça bana doğru gelen tahliller yapan birisiydi. Hüseyin Inan ile sabah- lara kadar günlerce tartışırdık. Ama, bu ilişkide ben ısrarcı olmadım.. sürdürme anlamında. Hüseyin tnan, ısrarcı oldu. Ben, Hüseyin tnan'ın kimlerle ne yaptığını, hangi faaliyetlerin içerisinde olduğu- nu bana ne kadar anlattıysa o kadannı biliyordum. En son görüştüğümüzde, Hüseyin tnan: "Biz ar- ük her şe\i tamamladık. Ankara'da arük yapacak bir işimizyok. Biz artık kır gerillası aşamasuıdayız. Kıra çüayonız" demişti. "Hüseyin, ben sizinle şe- hir gerillası e>1eminde de, kır gerillası eyleminde de yokum. Ben sizin gibi düşünmüyorum. Ama size ayak bağı da olnıam. Benden bir isteğiniz olursa ya- parun" dedim. Bir keresınde benden Kavaklıde- re'deki bir eve haber götürmemi istemişti. Ben de o eve istenilen haberi götürmüştüm. Bana, "Ko- mando tugaylan Türkiye'de nerede yerleşmiş, on- lann listcsini ver" diye sorup bilgi almaya çalışı- yorlardı. Hüseyin ile en son görüşmemizde, "Sen- den son bir şey daha istiyorum. Dağa çıkaeağız. Er- zurum Papaklanndan istiyorum" Düriye adlı tey- zeme, otuz tane mi, kırk tane mı Oltu'dan papak aldırtarak Ankara'ya getirttim. Onlan, Hüseyin tnan ve arkadaşlanna verdim. Hüseyin Inan, ben- den aynca, askeri haritalar istemişti. Erzurum'dan patlayıcı getirip Hüseyin înan'a vermiştim. Bey- lık silahımı bile vermiştim bunlara. Kuddusi Ozr taş Erzurum Ilıca'da şeker fabrikasında görevli idi. Ben, KandiUi'deyim. Ahmet Aras da, "Kovalanı- yorum,ararayorum" diyor. Ahmet'e silah verece- ğim. Kuddusi'nin evinde buluşacağız. Beylik si- lahı AhmetAras'a verdim. O silahı Ahmet Aras'tan aldıktan sonra Tuncer Sümer ile Kadir Manga'ya verdim. Sılah gitti. 13, belkide 14 yıl sonra silah yeniden bana geldi. O silahla kimse bir suç işle- memiş. Şımdi silah bende duruyor. Gevizden kab- za yaptırdım. Benden istediklerini, o zaman bir asker olarak istediklerinden fazlasını veriyorum.. amabirtaraf- tan da yapnklannın doğru olmadığuu söylüyordum. Hüseyin'e, "Bu yol doğru bir yol degJT diyorum ama, biliyorum kı, bu adam, tamam yanlış ama bu yanlış seçimin sorumlusu o değil. Bir şeyler yap- mak isteyen bir adam. Ben bir subaydım ve onla- ra, "Dört tane adam dağa çıkıp tüfek panatmakla bu iş ounaz" diyordum. Çünkü, bu işin eğitimini yapmışım, uzmanıyım. Ama demek ki ben bunu onlara yeterince anİata- mamış, ikna edememişim. O, bildiğim yapıyor ve benden aynı zamanda yardım alıyor. Ben de. yap- tığım bu yardımlardan, "zarar görürmüşüm, hap- se düşermişim" diye endişe taşımıyorum. Partinin o dönem tek kaygısı, tek endişesi, "Parti kapaü- hr" endişesiydi. Ama bu çocuklann niyetine de say- gı duymamak mümkün değildi. YARIN: Sarıkayadaki sonsuz yarım gün Düzeltnıe: Dünkü dizi yazımızda "Taner Turan rahmetli oldu" ifadesi yanlışlıkla yer ahnıştu-, Taner Turan ve okuyuculanmızdan özür dileriz 6 MAYIS 1972'DE ÎDAM EDİLEN DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN VE HÜSEYİN İNAN ANILDI Gençlik önderlerine kırmızı karanfil Ankara Karşıyaka Mezarhğı'nda düzenlenen anma töreninde avukat HaHt Çelenk de bir konuşma yapü. (Fotoğraf: SERDAR ÖZSOY) ANKARA/İZMİR/BOLU (Cumhu- riyet)-6Mayıs 1972'de idam edilen dev- rimci gençliğin önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin tnan ile Yüsuf Aslan. yakmlan, arkadaşlan, işçiler, öğrenci- ler, 68'liler ve sendikacılar taranndan Karşıyaka Mezarhğı'ndaki mezarlan başmda anıldı. 31 Mart 1971 'de Nur- hak Dağlan'nda öldürülen Alpaslan Özdoğan da tzmir Buca'daki mezan başmda amldı. Ankara'da anma törenine katılan gruplar öğle saatlerinde çeşitli slogan- lar atarak Gezmiş, tnan ve Aslan'm gömütleri başına kadar yürüdüler. Gez- miş, tnan ve Aslan'm mezarlanna lor- mızı karanfiüer. mektuplar ve filtresiz bınnci sıgaralan bırakan katılımcılar, devrim marşlan söylediler. Konuşma- lar öncesinde Gezmiş, Inan ve Aslan'ın yanı sıra Bingöl depreminde yaşamı- nı yitiren yurttaşlar için de saygı duru- şunda bulunuldu. Saygı duruşunun ardmdan avukat Hakt Çelenk. Gezmiş ve arkadaşlan- nın yaşamlan boyunca emperyalizme karşı savaştıklannı anlattı. Gezmiş, As- lan ve tnan'ın arkadaşı yazar Aydın Çubukçu, EMEP Ankara tl Başkam HaydarKaya, KESK Genel Başkanı Sa- mi Evren ile 68'liler ve 78'liler adma da konuşmalar yapıldı. 31 Mart 197 l'de Nurhak Dağlan'nda öldürülen Alpaslan Özdoğan'm Bu- ca'daki mezan başmda düzenlenen tö- rene CHP İzmir tl Başkanı Alaattin Yüksel ve bir önceki dönem İl Başka- m SeJçukAyhan'ın da aralannda bulun- duğu 68'liler katıldı. Törende bir ko- nuşma yapan 68 'liler Birliği Vakfi Yö- netim Kurulu Üyesi Tuna Akmcılar, tarihe 68 hareketi olarak geçen müca- delede pek çok yurtsever devrimci gen- cin canını verdiğini söyledi. Kenan Mak anıldı Abant tzzet Baysal Üniversitesi îk- tisat Fakültesi kantininde 3 Mayıs 1998'de faşistler tarafından katledilen Kenan Mak için de dün anma töreni dü- zenlendi. Okul kantininde oluşturulan bir bölümde Kenan Mak'ın karanfiller- le süslenmiş bir fotoğrafuun etrannda yaklaşık 100 öğrenci Kenan Mak'la birlikte Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin tnan'ı da andılar. 3. Dünya Savaşı nı başlatan zihniyet ile öğrenciler üzerinde baskı kuranla- nn bir olduğunu belirten öğrenciler, "Bu zihnryetidamlarla, zindanlarla ses- leri kesmeye çahşıyor. Kenan Mak da biMmin merkezûıde katiedildi" dediler. Okul bahçesine Kenan Mak adma fidan dikmek isteyen öğrencilere Rek- tör Yaşar Akbıyık izin vermedi. Geçen yıl olaylı geçen anma tören- lerinin ardmdan gözaltına alınarak mah- kemeye sevk edilen 9 öğrenci hakkın- daki dava dün son buldu. Öğrenciler- den 3 'ü 3 'er yıl, diğerlerine de 1 'er yıl hapis ve para cezası verildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle