Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2003 PAZAR
12 PAZAR KOMJGU
New York'ta amkatlıkyapanBarbarosKaraahmetoğlu'yla ABD'deyatırım ve işyapmanın inceliJderinikonuştuk
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU
leyla.tavsanoglu@ciunburiyet.com.tr
Türkiye 'yle ABD arasındaki ilişkiler, ayrıca da ticaret ilişkilerinin
hangiyıllara dayandığım hepimiz az çok biliyoruz. Ancak şimdiye
kadar iki ülke arasında bir ticaret ve sanayi odası kurulması
gündemegelmemişti. Sonunda New York'taki Türk Ticaret
Ataşeliği 'nin de önayak olmasıyla 19 Aralık 2002 de, iki ülke
arasındaki ticareti geliştinneyi hedefleyen Türkiye-Amerika
Ticaret ve Sanayi Odası kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak
New York 'ta kuruldu. Bu girişime önayak olan ve katkı
sağlayanlardan birisi de New York'ta avukathkyapan Barbaros
Karaahmetoğlu 'ydu. Karaahmetoğlu aynı zamanda Türkiye nin
ABD müzelerinde bulunan pek çokpaha biçilmez kültür mirasını
geri almasını sağlayan davalarda da T.C. devletinin vekilliğini
yapan hukukfırmasının avukatı olarak davalara katılmıştı.
Karaahmetoğlu 'yla Türkiye-Amerika Ticaret ve Sanayi Odası 'nin
kuruluş amaçlarını, ABD deyatırım ya da ABD 'yle iş yapmak
isteyen Türk şirketlerinin nelere dikkat etmeleri gerektiğini ve
Türkiye 'nin ABD müzelerinden kültür varhklarını nasıl geri
almayı başardığım konuştuk.
ABD'de işhepbirlikte yapılur- Türkiye-Amerika Ticaret ve Sanayi Odası ne amaç-
la kuruldu? Bu odaıtın görevltri ne olacak, nelerya-
pacak?
-BuTüıkiye-Aınerika Ticaret Odası'nın kurulması çok
gecikmiş bir olay. New York'ta seksen ülkenin zaten ti-
caret odası var. Yanılmıyorsam Jtalya, üstelik, 18801er-
de ABD'de bir ticaret odası açmış. ABD'deki ticaret ata-
şeliklerinirı öncülüğünde bu tür girişimlere ihtiyaç var.
ABD'de bugün birçok Türk derneği ver. Örneğin benim
de iki yıldîr yönetim kurulu üyesi olduğum Turkish-
American Business Forum iyi işleryapıyor. Türk-Ame-
rikan Demekleri Federasyonu'nda da başkan yardımcı-
sıyım. Ama bizim devletin de biraz el attığı resmi ya da
yan resmi sayılabilecek bir kuruluş yok. Dolayısıyla her-
İcesin "Amerika,Amerika'' diye konuştuğu, ama kimse-
nin fazla bir şey bilmediği bir dönemde New York'taki
Ticaret Ataşeliği'nin önderliğinde böyle bir şeyin yapıl-
ması çok gerekliydi; büyük ihtiyaç vardı.
- ABD 'de epeyce bir Türk nüfiısu oluştu değil mi?
- Evet. Çok güzel bir topluluğumuz oluştu. Bir yayın-
da okudum. Şövle bir deyim kullanılıyordu: "Bir Türk
dünyaya bedeL İki Türk birbirini mahveder" Bu bölge-
nin havasından rrudır, suyundan mıdır, nedir, ne yazık ki
bizde birleşme, kaynaşma, birlikte ortak hareketetme müm-
kün olmuyor. Bunun eğitimle de ilgisi yok. Görüyorum,
adam Porto Rikolu, gidiyor Porto Rikolu bakkaldan alış-
veriş ediyor. Merak edip nedenini soruyorsunuz. Ingiliz-
ce konuşamadığı için Amerikalıyla iş yapmaktan çeki-
niyor. Bizde ise tam tersi.
-NasU?
-Türkdiyorki: u
AmanbenTüı1deişyapnıayayıın.Ya-
parsam da Türkten otabildigince avantaj ekle edeyim."
Ama tabiı Amenkalıya bunu yapamıyor. Bu konuda-
ki gözlemlerim çok ilginçtir. Işte, kurduğumuz odanın
amacı iki tarafin birbirini daha iyi anlamasını sağlamak.
Ortada bir kncw-how var. Bir kere sizin oradaki işleyişi
öğrenmeniz için on sene iş yapmanız lazım. Oysa oda-
nın kurulmasıyla birlikte karşı taraf yanm saatlık bir ko-
nuşmada, "Burada işin raconu şndur" diye hemen öğre-
tiveriyor. Şimdi bız Türkiye-Aınerika Sanayi ve Ticaret
Odası üyeleri olarak Türkiye'de de temaslaryapmaya gel-
dik. Buradakı odalara, "Bkhazıroradayız.Sİztekerleği
yeniden keşfetmek yerine gelin. size imkânlanmızı açryo-
ruz. Öğrenitmesi gerekenleri bizden öğrenin. Bunun bir
parçası otun. Hep biıükte ABD'de iş vapahnT diyoruz.
Slstem defllgllc
- Odanın şu anda kaç üyesi var?
- Şu anda, orada 100'e yakın üyemiz var. Sanayi çok
önemli. Ankara Sanayi Odası'nda birpanel düzenleye-
rek odanm tanıûmını yapok. ben hem yönetim kuruluüye-
si, hem de avukat olarak ABD'de nasıl yatınm yapılabi-
leceğini, nasıl sermaye getirildiğini, nelere dikkat edil-
mesi gerektiğini kısaca yatınmcılara anlattım.
- Türkiye de başka sanayi ve ticaret odalanyla temas
kurdunuz mu?
-Evet, Izmir'de Ege Sanayi ve Ticaret Odalan'yla gö-
rüştük. Oradaki üyelere neleryaptığımızı anlattık. Amaç
iki tarafi birleştirmek. Bunun için çahşıyoruz.
Sektörler arasında meslek komiteleri kurduk.
-örneğin?
-Örneğin, taşımacılar, tekstilciler, oto parçacüan, mo-
bilyacılar, lokantacdar... îki tarafbir araya geldiği zaman
biri Türkiye'deki lokantacıhğı, öbürii oto parçacılığı vs
anlatacak. İş olanaklan yaratılacak. Ama bizimkiler çok
rekabetçi ve dediğim gibi biz kendimizle rekabet ediyo-
ruz. ABD bugün dünyanın en büyük pazan. Amerikalı-
lar aynı zamanda çok alallı. Örneğin, "Bentekstiübu yû
Türİdye'den, Hindistan'dan ya da Bangladeş'ten alaca-
ğnn. Bir sürü opsrvonum var. Bana fry-at verin" diyorlar.
Bizimkiler fiyat kırmada birbirlerini yiyorlar.
- Peki, bizimkiler neden kendi aralannda anlaşıp tek
bir sözcü çıkararak sonunda toplananparayı aralann-
dapaylaşmayı öğrenemiyorlar?
-Nedense olmuyor. Birlikte iş yap, pazarda ses getir.
Öyle değil mi? Ama bizimkiler bunu bir türlü yapmıyor-
lar. Bakın, New York'ta îtalyan mobüya haflası yapıyor-
lar. Birtakım restoranlarla mobilyacüar anlaşıyorlar. Da-
vetiye gönderiyorlar. Şu restoran hizmet verecek, şu ak-
şam standıma buyrun, deniyor. Adamlar hem mobilya-
lannın hem de yemeklerinin tanıtımını yapıyorlar, boy-
lece... Ertesi akşam öbür mobilyacı başka bir restoranla
aynı şeyi yapıyor, vb. Itaryanlarda böyle bir ortak hedef
var, ama bizde ne yazık ki bu yerleşmedi.
- ABD 'de yatınm yapmak isteyen Türk işadamları
neleryapmalı? Şirket kurmak kolay olur mu?
-Bir kere, ABD'de şirket kurmak çok kolaydır. Ençok
bir gün ahr. Sonra gerekli belgelerin toplanması filan, di-
yelim bir hafta... Ne yazık ki Türkiye'de bu iş zor. Uma-
nm, yakın bir zamanda bu değişir Yabancı yatınmın
Türkiye'ye gelmesi bizim için çok önemli. Herkes bu-
nun önemini kavramış durumda. Ama mekanizma ola-
rak da bunu kolaylaştıracaksınız ki ABD'deki kişinin de
gözü korkmasın. Ama baştan çok dikkatli olmak gere-
kir. Hangi şirket kurulur? Bazen her sektör için değişik
şirket türleri var. Şirketin yapılanması açısından Türki-
ye'deki şirket mi onun sahibi oluyor, yoksa sadece şahıs-
lar mı sahip oluyor? Aynca vergi hukuku, göçmen hu-
kuku ve birde ticaret hukuku açısından bunun aynca ana-
lizini yapmak lazım. Ama işi baştan sağlam yapmanız
çok önemli. Çünkü orada herkesin hafizası çok güçlü ve
uzun erimlidir. Her şeyin kaydı, bilgi açısından her şeye
erişebilme olanağınız var. Dolayısıyla kimin ne yaptığı-
nı çok kolay öğrenebilirsiniz. Bazıîan, "Şirket kuruyo-
ruz, tamam" diyorlar. Ondan sonra işin üzerinden iki-üç
yıl geçıp birtakım şeyleri değiştirmek istediğinde bu se-
fer yaz-boz tahtasına dönüyor.
- Bir de sizin, "Hasta olmadan doktora, hukuki so-
rununuz olmadan avukata başvurun " diye bir sözü-
nüz var...
-Evet. Işler avukata danışılmadan yapılıp kanşınca Türk
müvekkillerimizin hepsi değil, ama bazılan hemen bize
geliyor. İş bitmiş, bana "Avukat bey, gd kurtar beni" di-
yor. "Peki, niye baştan gelmedin? O zaman sana daha iyi
yardnna olabüirdinr diyorum. Yanı. bizimkiler hasta ol-
madan doktora gıtmedikleri gibi hukuki sorunlan olma-
dan da avukata başvurmuyorlar. ABD'de avukatlar da-
nışman niteliğinde. Duruşma avukatlan da var, ama ış
avukatlan da çok yaygın. Özet olarak söylemek gerekir-
se doktora gidip tepeden tırnağa check-up yaptırmak gi-
bi işleriniz için de önünüzde hukuksal sorunlar çıkma-
dan avukata başvurmalısınız. Artı. işi yaz-boz tahtasına
çevirirseniz bu kez çok daha pahalıya patlıyor. Üstelik
de şunu hiç akıldan çıkarmamak lazım. Amerikalılar her
zaman avukatlannı kullanırlar. Sonuçta avukatlan hiç
kimse sevmiyor, ama onlara karşı korkudan doğan bir say-
gırruz var. Fakat şunu dabelirtmeliyirn Amerika'daavu-
katlık meslek olarak çok zevkli. 0 da apayrı bir olay, ta-
bii. Çünkü sistem onur sistemi ve avukatlann birbirleri-
ne karşı büyük saygılan var.
- Sistem pek bizdeki gibi değil, galiba?
- Biliyorsunuz, orada avukat olabilmek çok zor bir iş.
Adam hayatı boyunca iyi a\ııkatlık yapabilmek için ça-
lıştığından ufak bir çıkar uğruna onurundan ödün ver-
miyor. Arada çürük çıkmıyor mu? Tabiı çıkıyor. Ama sis-
tem onlan hemen temizliyor. Hâkimler hangi avukatın
ne nitelikte olduğunu çok iyi biliyorlar.
- Ya göçmen hukuku açısından?
- Bu da sizin yaptığımz ışe bağlı Divelim ki ithalat-
ihracat işi yapıyorsunuz. Bunun için belli bir yatınm
yapmanız şart. Bunun da amacı kapkaççılığı örîlemek.
O yatınmı gördükten sonradır ki zaten sizin gerçekten
yatınmcı olup olmadığınıza karar venyorlar. Sız de za-
ten sizden beklenilen her şeyi hakkıyla yerıne getirdik-
ten sonra vize için başvuruyorsunuz. Ondan önce değil.
-Neden?
- Çünkü vizeyi alıp öbür işleri yapmaya söz verirsiniz,
ama yapmayabilirsiniz. O nedenle Göçmen Bürosu dı-
yorki:
"Bütün işlerini haliet. tamamla. Ondan sonra dosyanı
BARBAROS KARAAHMETOĞLU
Berlin doğumlu. Ailenin Türkiye'ye
yerleşmesiyle birlikte ilk, orta öğrenimini
Bursa 'da, yüksek öğrenimini tstanbul
Cniversitesi (t.Ü.) Hukuk Fakültesi'nde
tamamladu Bunun ardından L Ü. tşletme
tktisadı Enstitüsü 'nde işletme master'ını
yaptu Türkiye Cumhuriyeti'nin vekili olarak,
aralannda uluslararası basında "Yüzyıkn
Defînesi" olarak tanımlanan "Elmalı
Sikkeleri"nin de bulunduğu birçokpaha
biçilmez eski eserin Türkiye Cumhuriyeti'ne
geri kazandınlmasına ilişkin davalar
üzerinde çalıştu 2001 yılında New York'ta
kendi avukathk bürosunu açü. ABD'de iş
kurmak isteyen işadamları ve flrmalara
hukuki danışmanlık hizmeti veriyor.
al ve benim karşuna geL Ondan önce değil. Sana vize ve-
rip vermemeye dosyanı gördükten sonra karar veririm."
0 açıdan ve daha sonra da işi yürütmek için belli bir
sermaye gerekiyor. Aksı halde mâhkemede. "Şirketipa-
ravan olarak kullanmtştır" gibi bir karar da çıkabilir.
Türkiye'deki anlamıyla direkt olmasa bile, işi çevirme-
niz için bir sermayeye gerek var.
-Sizin birde başka biryönünüz daha var. Türkiye'den
kaçmlan paha biçilmez kültür mirasının geri alınma-
sı için Türkiye Cumhuriyeti devletinin açtığı bütün
davalarda Ankara 'nin avukatı olarak bulundunuz, Bu
davalann hepsi de kazanıldu Bu davalarda negibi so-
mut ve soyut kazammlar elde edildi?
- Hatta bazen dava olmadan bile eski eseri geri aldık.
Ben kendimi çok şanslı avukatlardan birisi olarak görü-
yorum. Saygı duyduğum pek çok avukat vardır. Ama emi-
nim benim yaptığım işten haz aldığım kadar onlar ken-
di yaptıklan işten haz almamışlardır. New York Üniver-
sitesı'nden çıktıktan hemen sonra Elmalı Hazinesi da-
vasında çahşmaya başladım. Sonra öbür davalara da gir-
dim. Bunlar acayip haz veren davalar. Üstelik ben sana-
tı çok seven bir insanım. Böylece ikisi aynı anda örtüş-
tü. Bu da^lann çok çok önemi var.
- Bu davalann önemini bir kez daha konuşalım mı?
- Tabii ki konuşalım. Bir kere, bizim ülkemiz Ameri-
kalılann deyimiyle "sanat eseri zengmi" ya da "kaynak
ülke". Bizim dışımızda bu deyimler ttalya ve Yunanis-
tan gibi ülkeler için de kullanılıyor. Çünkü bu ülkelerin
her neresinde olursa olsun yere kazmayı vurun, adeta es-
ki eser fışkınyor. Her metrekareye bir nöbetçi de koysa-
nız bu eski eserleri ülke dışına çıkarmak istedikleri za-
man ne yazık ki bir şekilde kaçınyorlar. Bunlar Avrupa
ülkelerine. ABD'ye gidiyor. Bu iş arz ve talebe dayanı-
yor. Eğer bunun pazan varsa iş zaten bitmiştir. Eh ABD,
üıgiltere gibi ülkeler depazarülkeleri olduktan sonra olay
her zaman canlıdır. Bu davalann önemi oralardaki paza-
n öldürmesidir.
Hesap soruluyor
- Peki, bu eserler kısa zamanda mı pazarlanıyor,
yoksa pazarlanmalan uzun zaman mı alıyor?
-Bu hemen olan bir şey değil. Uzun zaman alıyor. Bir
kere koleksiyonerlerin elinden geçiyor ve birisinin eline
gidiyor. Ama o birisi Türkiye'nin bu işin peşini bırak-
mayacağını bilirse sonunda hem malını. hem de ödedi-
ği dünyalar kadar parayı kaybedeceğinin ayırdına vanr.
Aynca o satın aldığı değerli parçayı insanlara göster-
mek, hatta teşhir etmek isteyecektir. Mutlaka bir şekilde
bunu yapacaktır. Ama sonunda o eseri satın alan için ka-
muoyu önünde küçük düşmek, rezil olmak da var. So-
nuçta o adamdan, "Sen çahnnuş eski eseri nasıl aarsm?"
diye hesap soruluyor.
- İyi de ben o müzelerin kuruculanya da onlarapa-
ra verenlerin çalıntı mallara bu kadar duyarlüık gös-
terdiklerini düşünmüyorum. Öyleolsa, çalıntı olduğu-
nu bile bile kimi caminin bütünüyle mihrabtnı, öbür
caminin minbeıinı teşhir ederler mi? Ya dayine cami
kapılanya da benzeri eseri?
- O da diyor ki: "Buraya bütün dünyadan üısanlar ge-
np bu eskiyaprtianseyrediyorlar. Ben senin kültürünü bü-
tün dün>a>a tanıtryorum."
Bunu yaptığı için ben ona teşekkür etmeliyim, gibi bir
yaklaşım ıçmde. Aynca şöyle bir mantık da yürütüyor'
"•Kültür mirası dünyannı mahdır. O nedenle de bu ha se-
nin müzende, ha benim müzemde teşhir edilmiş, fark et-
mez. Yeter Id bütün insanhğatanmkm. Zaten benim mü-
zem bunları senden çok daha m koruyor. Arb, bütün
dünyaya açılımı da senden daha fazla." tkiye bölünen
Herkül heykelı olayında olduğu gibi biz de şu karşı ar-
gümanı getiriyonız. "Heykelin üstüorada ata burada. Bir
heykeli görmek için ben iki ülkeye mi gkJeyim?" O du-
rumda tam tarihi nasıl yansıtabilirsın ki? Sen eski eserin
bütünlüğünü tamamıyla bozmuşsun. 0 zaman güya eği-
tici işlevin de kalmıyor.
Üstelik sen istediğin için kaçakçüık oluyor. Çünkü so-
nuçta bir arz ve talep meselesi. Dediğim gibi, Türkiye
bugüne kadar açtığı davalann hepsini kazandı. Bütün
eski eserlerin çoğu geri geldi. Bir de çoğu dava sonuç-
lanmadan karşı taraf. "Tamam, ben bunlan geri vmyo-
rum" dedi. Çünkü öbür türlü kamuoyu önünde teşhir edil-
menin rahatsızlığı çok daha derin olacaktı.
Türkiye
pazan
kapandı
- New York Metropolitan Müzesi'ndeki
Karun Hazinesi'nde olduğu gibi mi?
- Evet. Her şeyi geri verdikleri gibi hep-
sini de Türkiye'ye kendileri gönderdiler.
Türkiye, Metropolitan gibi bir müzeden
36O'ın üzerinde eserinin tümünü geri alma-
yı başaran ilk ve tek ülke. Bu da o pazara
soğuk duş etkisi yaptı. Düşünün bir. Met-
ropolitan gibi çok varlıklı, çok itibarlı bir mü-
zeden Türkiye kendisine ait oian kültür mi-
rasını söke söke aldı. Bunu gören koleksi-
yoncu kara kara düşünmeye başlıyor: "Ben
Türkheye ait bir eski eseri sannaürsambu
adamlar peşime düşer. Bunlar davalannda
o kadar inançülar."
- Bu davalar gibi Türkiye başka pek çok
olumlu olayda de dünyaya örnek olmaya
başlasa iyi olmaz mı?
- Bakmayın, bu davalar yüzünden Türki-
ye çok eleştirildi. Kendi içimizde bile eleş-
tirildik. Davalar çok fıyatlı oluyor, gibi eleş-
tiriler yöneltildi Bir de işin şu tarafi var. Bir
kere bu eski eserler geri istenmeye başladık-
tan sonra arkası çorap söküğü gibi gelebi-
lir. Bu davalar başkalanna da örnek oluştu-
rur. Bir de bu davalarla ilgili bir sürü pürüz
onaya çüayor. Örneğin dönemin sultanı çok
değerli bir eski eseri meğer o ülkenin kra-
lına armağan etmiş. Ya da başka bir çalıntı
olayında bir bakıyorsunuz, iş zamanaşımı-
na ugramış. Yine de dava açıyorsunuz. Bu
sefer mahkeme diyor ki: "İyi de neden şim-
di bunlan geri istiyorsunuz? Daha önce ak-
hnaneredeydi?''
Envanter çok önemll
- Böyle davalarda işin en zor yanı nere-
si?
-Bir müzeden çalınan eski eserler var, ki
bunlan bulmak kolay. Yani kolay dediysem,
şöyle: Bunlann envanteri var, fotoğran var,
neyin çalındığını biliyorsunuz. Bütün bilgi-
ler elinizde. Buna bakmak mı daha kolay,
yoksa köyde bulunmuş, ama elden ele do-
iaşmış hazineyi mi? Bu böyle olunca ne ol-
duğunu, sayısını bilmiyorsunuz. Fotoğran
yok. Söylenri üzerine araştırma yapıyorsu-
nuz. Öğreniyorsunuz ki bir şeyler çalınmış.
Bunu tarif etmeniz de çok zor. Böyle dava-
lardaki önemli sorunlardan bir tanesi bu.
Adam diyor ki: "Türkiye'den çahnan va-
zoyla benim efimdeki vazonun aynı oktuğo-
nu nasıl ispat edeceksimz?"
Hadi, bu sefer görgü taruklanna gidiyor-
sunuz. Bunlar, çok boyutlu zor davalar.
Ama şu ana kadar bunlan başanyla hallet-
tik. Somut bir kazanım da kredibilite, yani
inandıncılık oldu. Örneğin bir müzayede
evinmelinde. sizinle ilgili çalıntı bir eser ol-
duğunu duyuyorsunuz. Siz hepsi için baş-
vuruda bulunmadığınız. gerçek, somut is-
tekleriniz olduğu için de burada kredibilite
ediniyorsunuz. Bunu koruyabilmek de çok
önemli. O kadar ki ilgili üısanlar müzaye-
deden çekiliyor, eski eserler geri veriliyor.
Bunun gibi, dava yoluna gitmeden de pek
çok eski eseri Türkiye'ye kazandırdık. Bu-
nun sürdüriilebilirliği ve devamı da çok
önemli. Artık kimileri bize. "Türkiyepaza-
n kapandığı için başka, kendi kültür mira-
sını savunmaktan yoksun ülkelere yöneUyo-
ruz" diyor.
- Türkiye ABD'yle Cultural Property
Implementation Act (Kültür Vartıklannı
Uygulama Yasası) çerçevesinde bir anlaş-
ma imzalayabilir mi?
- Benim kanımca böyle bir anlaşma Tür-
kiye için yararlı olur. Çünkü birçok ülke
böyle anlaşmalar imzalıyor. Hatta şimdi
1990'dan sonra Irak'tan götürülen tarihi
eserler va kültür varlıklannın iadesi için
kongrede bekleyen yeni bir yasa tasansı var.
Çünkü herkes biliyor ki Irak'taki müzeler-
den yağmalanan onca eser bir şekilde Ame-
rika pazarına ulaşacak. Hele son savaşta ya-
pılanlar içler acısı. Türkiye'yle de böyle iki-
li bir çahşmanın altyapısı hazırlanıyor.
DIŞÎŞLERİ BAKANLIĞI UYARIDA BULUNDU
Rürtçe yaymı özel TVler yapsın
AYHANŞtMŞEK
ANKARA - Dışişleri Bakan-
hğı, MGK Genel Sekreterliği 'ne
atfedilen çekincelere karşın, ana-
dilde yayının özel kanallardan
yapılması önerisini destekliyor.
Türkiye'de "52 farkn dfl ve leh-
çe" konuşulduğunu kaydeden
Dışişleri kaynaklan, TRT'den
Kürtçe yayına başlanması duru-
munda, anayasadaki "eşiaikilke-
sinden" hareketle açılacak da-
valar sonucunda, tüm bu dil ve
lehçelerde yayın yapmak zorun-
da kalınacağı uyansında bulun-
dular.
MGK Genel Sekreterliği ile
Geoelkurmay'ın özel kanallardan
Kürtçe yayına karşı olduğu ha-
berleri, Dışişleri Bakanlığı kay-
naklannca yalanlandı. MGK Ge-
nel Sekreteri Orgeneral Tüncer
Kıhnç'ıngörüşlerinde "anadüde
özel kanallardan yayın yapüabil-
mesine" değil, sinema ve müzik
eserlerini denetleyen kurulda
MGK Genel Sekreterliği'nin
temsiline son verilmesine iriraz
ettiğini, bunun basına yanlış yan-
sıdığını anlatan kaynaklar, Kürt-
çe yayının özel kanallardan ya-
pılmasnıuı "pratik bir gerekli-
Kk" olduğunu savundular.
Dışişleri kaynaklan, Kürtçe
yayın konusunda şu görüşleri di-
le getirdiler: "Türkiye'debugün
52 farkn dil ve lefaçekonuşuhıyor.
TRT'den Kürtçe yayın, >apılan
düzenlemelere karşın yaşama ge-
çirflemedL Çünkü anayasadaki
eşitiik ilkesinden hareketle bir
dava açüması dunununda, TRT
bu 52 dil ve lehçedevavın vapmak
durumunda kalacak, TRT'nin
bunun üstesinden gelmesi pratik
olarak mümkün değil. AB üyesi
ülkelerin birçoğunda da vavınlar
özel kanallardan yapdıyor. Bu-
nun endişelere neden olnıaması
gerekir. Çünkü bu yayınlarbir yö-
netmeökle düzenlenecek. Yayını
yapacak özel kurumlann beUi
koşunan karşılaması istenecek.
Yavmlann kapsam ve süresi, de-
neumlerinin nasıl yapılacağı be-
Uılenecek."
TÜRKİYE'NÎN DIŞ POLİTÎKADAKÎ YERÎ PANELl
Annan planı sorunu çözemez
Sürgünün yıldönümü
Samsun Kafkas Derneği'nce. atalannın 139 vıl
önce Çarhk Rusyası döneminde yurtlanndan
sürgüne gönderilmesi nedenh le anma töreni
düzenlendi. Etkinlikte. dernek üyelerince ata-
lannın denizden gehşi temsili olarak canlandı-
nhrken Doğu Parkı sahüuıde toplanan yakia-
şık 150 kişilik gruj/ çiçeklerle onlan karşıladı.
ANKARA (CumhuriyetBüro-
su) -ÇHP İstanbul Milİetvekili,
emekli Büyükelçi OnurÖvTnen,
Kıbns sorununun, geçmiş hü-
kümetler ve KKTC yöneticile-
rini suçlayarak çözülemeyece-
ğini vurguladı.
CHP Ankara İl Başkanhğı'nca
düzenlenen "Türkrve'ninDışP»-
litikadaki Yeri, Ulûsal Egemen-
HkveDemokrasiT
' konulu panel-
de konuşan Oymen, TBMM'nin,
GHP'nin çabası ile tezkere ko-
nusunda hiçbir çevrenin etkisin-
de kalmadan doğru bir karar ver-
diğini ve tezkereyi reddettiğini
söyledi. ABD'li yetkililerin tez-
kere konusunda Türk Silahlı
Kuvvetleri'ni (TSK) suçladık-
lanna işaret eden Oymen, savaş
konusunda karan Meclis'in ve-
receğini, kimserün TSK'yi suç-
layamayacağım kaydetti.
Oymen, TSK'nin milletin de-
ğerli bir varlığı olduğuna dikkat
çekerek, "Biz Mectis olarak doğ-
ru olaıu yapök. Tezkereyi redde-
den bir Meclis'in üyesi olarak
bundan gurur duyuyorum'' de-
di. BM Genel Sekreteri Kofi An-
nan'ın Kıbns planının sorunu
çözmeye yönelik olmadığım be-
lirten Oyinen, Türk hükümetle-
rinin baskı, zorlama ve dayatma
ile Kıbns'ta bir çözümü kabul et-
mediklerine işaret etti. Oymen,
geçmiş hükümetleri ve KKTC
yöneticilerini suçlayarak da Kıb-
ns meselesinin çözülemeyeceği-
ni söyledi.
CHP Ankara Milİetvekili Gül-
sün Bilgehan da Türkiye'nin 40
yıldır süren A\Tupa yolculuğu-
nun cumhunyetm temel ılkele-
rine aykın olmadığını, reform
sürecinin devamı olduğunu söy-
ledi. Başkent Üniversitesi Hu-
kuk Fakültesi Kamu Hukuku
Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ah-
met Mumcu da Irak sa\ aşına işa-
ret ederek, ABD'nin, bundan
sonra Irak'ın her yerini altınla
kaplasa bile suçunun kefaretini
ödeyemeyeceğini söyledi.