04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2003 PAZAR 12 PAZAR KOMJGU New York'ta amkatlıkyapanBarbarosKaraahmetoğlu'yla ABD'deyatırım ve işyapmanın inceliJderinikonuştuk S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU [email protected] Türkiye 'yle ABD arasındaki ilişkiler, ayrıca da ticaret ilişkilerinin hangiyıllara dayandığım hepimiz az çok biliyoruz. Ancak şimdiye kadar iki ülke arasında bir ticaret ve sanayi odası kurulması gündemegelmemişti. Sonunda New York'taki Türk Ticaret Ataşeliği 'nin de önayak olmasıyla 19 Aralık 2002 de, iki ülke arasındaki ticareti geliştinneyi hedefleyen Türkiye-Amerika Ticaret ve Sanayi Odası kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak New York 'ta kuruldu. Bu girişime önayak olan ve katkı sağlayanlardan birisi de New York'ta avukathkyapan Barbaros Karaahmetoğlu 'ydu. Karaahmetoğlu aynı zamanda Türkiye nin ABD müzelerinde bulunan pek çokpaha biçilmez kültür mirasını geri almasını sağlayan davalarda da T.C. devletinin vekilliğini yapan hukukfırmasının avukatı olarak davalara katılmıştı. Karaahmetoğlu 'yla Türkiye-Amerika Ticaret ve Sanayi Odası 'nin kuruluş amaçlarını, ABD deyatırım ya da ABD 'yle iş yapmak isteyen Türk şirketlerinin nelere dikkat etmeleri gerektiğini ve Türkiye 'nin ABD müzelerinden kültür varhklarını nasıl geri almayı başardığım konuştuk. ABD'de işhepbirlikte yapılur- Türkiye-Amerika Ticaret ve Sanayi Odası ne amaç- la kuruldu? Bu odaıtın görevltri ne olacak, nelerya- pacak? -BuTüıkiye-Aınerika Ticaret Odası'nın kurulması çok gecikmiş bir olay. New York'ta seksen ülkenin zaten ti- caret odası var. Yanılmıyorsam Jtalya, üstelik, 18801er- de ABD'de bir ticaret odası açmış. ABD'deki ticaret ata- şeliklerinirı öncülüğünde bu tür girişimlere ihtiyaç var. ABD'de bugün birçok Türk derneği ver. Örneğin benim de iki yıldîr yönetim kurulu üyesi olduğum Turkish- American Business Forum iyi işleryapıyor. Türk-Ame- rikan Demekleri Federasyonu'nda da başkan yardımcı- sıyım. Ama bizim devletin de biraz el attığı resmi ya da yan resmi sayılabilecek bir kuruluş yok. Dolayısıyla her- İcesin "Amerika,Amerika'' diye konuştuğu, ama kimse- nin fazla bir şey bilmediği bir dönemde New York'taki Ticaret Ataşeliği'nin önderliğinde böyle bir şeyin yapıl- ması çok gerekliydi; büyük ihtiyaç vardı. - ABD 'de epeyce bir Türk nüfiısu oluştu değil mi? - Evet. Çok güzel bir topluluğumuz oluştu. Bir yayın- da okudum. Şövle bir deyim kullanılıyordu: "Bir Türk dünyaya bedeL İki Türk birbirini mahveder" Bu bölge- nin havasından rrudır, suyundan mıdır, nedir, ne yazık ki bizde birleşme, kaynaşma, birlikte ortak hareketetme müm- kün olmuyor. Bunun eğitimle de ilgisi yok. Görüyorum, adam Porto Rikolu, gidiyor Porto Rikolu bakkaldan alış- veriş ediyor. Merak edip nedenini soruyorsunuz. Ingiliz- ce konuşamadığı için Amerikalıyla iş yapmaktan çeki- niyor. Bizde ise tam tersi. -NasU? -Türkdiyorki: u AmanbenTüı1deişyapnıayayıın.Ya- parsam da Türkten otabildigince avantaj ekle edeyim." Ama tabiı Amenkalıya bunu yapamıyor. Bu konuda- ki gözlemlerim çok ilginçtir. Işte, kurduğumuz odanın amacı iki tarafin birbirini daha iyi anlamasını sağlamak. Ortada bir kncw-how var. Bir kere sizin oradaki işleyişi öğrenmeniz için on sene iş yapmanız lazım. Oysa oda- nın kurulmasıyla birlikte karşı taraf yanm saatlık bir ko- nuşmada, "Burada işin raconu şndur" diye hemen öğre- tiveriyor. Şimdi bız Türkiye-Aınerika Sanayi ve Ticaret Odası üyeleri olarak Türkiye'de de temaslaryapmaya gel- dik. Buradakı odalara, "Bkhazıroradayız.Sİztekerleği yeniden keşfetmek yerine gelin. size imkânlanmızı açryo- ruz. Öğrenitmesi gerekenleri bizden öğrenin. Bunun bir parçası otun. Hep biıükte ABD'de iş vapahnT diyoruz. Slstem defllgllc - Odanın şu anda kaç üyesi var? - Şu anda, orada 100'e yakın üyemiz var. Sanayi çok önemli. Ankara Sanayi Odası'nda birpanel düzenleye- rek odanm tanıûmını yapok. ben hem yönetim kuruluüye- si, hem de avukat olarak ABD'de nasıl yatınm yapılabi- leceğini, nasıl sermaye getirildiğini, nelere dikkat edil- mesi gerektiğini kısaca yatınmcılara anlattım. - Türkiye de başka sanayi ve ticaret odalanyla temas kurdunuz mu? -Evet, Izmir'de Ege Sanayi ve Ticaret Odalan'yla gö- rüştük. Oradaki üyelere neleryaptığımızı anlattık. Amaç iki tarafi birleştirmek. Bunun için çahşıyoruz. Sektörler arasında meslek komiteleri kurduk. -örneğin? -Örneğin, taşımacılar, tekstilciler, oto parçacüan, mo- bilyacılar, lokantacdar... îki tarafbir araya geldiği zaman biri Türkiye'deki lokantacıhğı, öbürii oto parçacılığı vs anlatacak. İş olanaklan yaratılacak. Ama bizimkiler çok rekabetçi ve dediğim gibi biz kendimizle rekabet ediyo- ruz. ABD bugün dünyanın en büyük pazan. Amerikalı- lar aynı zamanda çok alallı. Örneğin, "Bentekstiübu yû Türİdye'den, Hindistan'dan ya da Bangladeş'ten alaca- ğnn. Bir sürü opsrvonum var. Bana fry-at verin" diyorlar. Bizimkiler fiyat kırmada birbirlerini yiyorlar. - Peki, bizimkiler neden kendi aralannda anlaşıp tek bir sözcü çıkararak sonunda toplananparayı aralann- dapaylaşmayı öğrenemiyorlar? -Nedense olmuyor. Birlikte iş yap, pazarda ses getir. Öyle değil mi? Ama bizimkiler bunu bir türlü yapmıyor- lar. Bakın, New York'ta îtalyan mobüya haflası yapıyor- lar. Birtakım restoranlarla mobilyacüar anlaşıyorlar. Da- vetiye gönderiyorlar. Şu restoran hizmet verecek, şu ak- şam standıma buyrun, deniyor. Adamlar hem mobilya- lannın hem de yemeklerinin tanıtımını yapıyorlar, boy- lece... Ertesi akşam öbür mobilyacı başka bir restoranla aynı şeyi yapıyor, vb. Itaryanlarda böyle bir ortak hedef var, ama bizde ne yazık ki bu yerleşmedi. - ABD 'de yatınm yapmak isteyen Türk işadamları neleryapmalı? Şirket kurmak kolay olur mu? -Bir kere, ABD'de şirket kurmak çok kolaydır. Ençok bir gün ahr. Sonra gerekli belgelerin toplanması filan, di- yelim bir hafta... Ne yazık ki Türkiye'de bu iş zor. Uma- nm, yakın bir zamanda bu değişir Yabancı yatınmın Türkiye'ye gelmesi bizim için çok önemli. Herkes bu- nun önemini kavramış durumda. Ama mekanizma ola- rak da bunu kolaylaştıracaksınız ki ABD'deki kişinin de gözü korkmasın. Ama baştan çok dikkatli olmak gere- kir. Hangi şirket kurulur? Bazen her sektör için değişik şirket türleri var. Şirketin yapılanması açısından Türki- ye'deki şirket mi onun sahibi oluyor, yoksa sadece şahıs- lar mı sahip oluyor? Aynca vergi hukuku, göçmen hu- kuku ve birde ticaret hukuku açısından bunun aynca ana- lizini yapmak lazım. Ama işi baştan sağlam yapmanız çok önemli. Çünkü orada herkesin hafizası çok güçlü ve uzun erimlidir. Her şeyin kaydı, bilgi açısından her şeye erişebilme olanağınız var. Dolayısıyla kimin ne yaptığı- nı çok kolay öğrenebilirsiniz. Bazıîan, "Şirket kuruyo- ruz, tamam" diyorlar. Ondan sonra işin üzerinden iki-üç yıl geçıp birtakım şeyleri değiştirmek istediğinde bu se- fer yaz-boz tahtasına dönüyor. - Bir de sizin, "Hasta olmadan doktora, hukuki so- rununuz olmadan avukata başvurun " diye bir sözü- nüz var... -Evet. Işler avukata danışılmadan yapılıp kanşınca Türk müvekkillerimizin hepsi değil, ama bazılan hemen bize geliyor. İş bitmiş, bana "Avukat bey, gd kurtar beni" di- yor. "Peki, niye baştan gelmedin? O zaman sana daha iyi yardnna olabüirdinr diyorum. Yanı. bizimkiler hasta ol- madan doktora gıtmedikleri gibi hukuki sorunlan olma- dan da avukata başvurmuyorlar. ABD'de avukatlar da- nışman niteliğinde. Duruşma avukatlan da var, ama ış avukatlan da çok yaygın. Özet olarak söylemek gerekir- se doktora gidip tepeden tırnağa check-up yaptırmak gi- bi işleriniz için de önünüzde hukuksal sorunlar çıkma- dan avukata başvurmalısınız. Artı. işi yaz-boz tahtasına çevirirseniz bu kez çok daha pahalıya patlıyor. Üstelik de şunu hiç akıldan çıkarmamak lazım. Amerikalılar her zaman avukatlannı kullanırlar. Sonuçta avukatlan hiç kimse sevmiyor, ama onlara karşı korkudan doğan bir say- gırruz var. Fakat şunu dabelirtmeliyirn Amerika'daavu- katlık meslek olarak çok zevkli. 0 da apayrı bir olay, ta- bii. Çünkü sistem onur sistemi ve avukatlann birbirleri- ne karşı büyük saygılan var. - Sistem pek bizdeki gibi değil, galiba? - Biliyorsunuz, orada avukat olabilmek çok zor bir iş. Adam hayatı boyunca iyi a\ııkatlık yapabilmek için ça- lıştığından ufak bir çıkar uğruna onurundan ödün ver- miyor. Arada çürük çıkmıyor mu? Tabiı çıkıyor. Ama sis- tem onlan hemen temizliyor. Hâkimler hangi avukatın ne nitelikte olduğunu çok iyi biliyorlar. - Ya göçmen hukuku açısından? - Bu da sizin yaptığımz ışe bağlı Divelim ki ithalat- ihracat işi yapıyorsunuz. Bunun için belli bir yatınm yapmanız şart. Bunun da amacı kapkaççılığı örîlemek. O yatınmı gördükten sonradır ki zaten sizin gerçekten yatınmcı olup olmadığınıza karar venyorlar. Sız de za- ten sizden beklenilen her şeyi hakkıyla yerıne getirdik- ten sonra vize için başvuruyorsunuz. Ondan önce değil. -Neden? - Çünkü vizeyi alıp öbür işleri yapmaya söz verirsiniz, ama yapmayabilirsiniz. O nedenle Göçmen Bürosu dı- yorki: "Bütün işlerini haliet. tamamla. Ondan sonra dosyanı BARBAROS KARAAHMETOĞLU Berlin doğumlu. Ailenin Türkiye'ye yerleşmesiyle birlikte ilk, orta öğrenimini Bursa 'da, yüksek öğrenimini tstanbul Cniversitesi (t.Ü.) Hukuk Fakültesi'nde tamamladu Bunun ardından L Ü. tşletme tktisadı Enstitüsü 'nde işletme master'ını yaptu Türkiye Cumhuriyeti'nin vekili olarak, aralannda uluslararası basında "Yüzyıkn Defînesi" olarak tanımlanan "Elmalı Sikkeleri"nin de bulunduğu birçokpaha biçilmez eski eserin Türkiye Cumhuriyeti'ne geri kazandınlmasına ilişkin davalar üzerinde çalıştu 2001 yılında New York'ta kendi avukathk bürosunu açü. ABD'de iş kurmak isteyen işadamları ve flrmalara hukuki danışmanlık hizmeti veriyor. al ve benim karşuna geL Ondan önce değil. Sana vize ve- rip vermemeye dosyanı gördükten sonra karar veririm." 0 açıdan ve daha sonra da işi yürütmek için belli bir sermaye gerekiyor. Aksı halde mâhkemede. "Şirketipa- ravan olarak kullanmtştır" gibi bir karar da çıkabilir. Türkiye'deki anlamıyla direkt olmasa bile, işi çevirme- niz için bir sermayeye gerek var. -Sizin birde başka biryönünüz daha var. Türkiye'den kaçmlan paha biçilmez kültür mirasının geri alınma- sı için Türkiye Cumhuriyeti devletinin açtığı bütün davalarda Ankara 'nin avukatı olarak bulundunuz, Bu davalann hepsi de kazanıldu Bu davalarda negibi so- mut ve soyut kazammlar elde edildi? - Hatta bazen dava olmadan bile eski eseri geri aldık. Ben kendimi çok şanslı avukatlardan birisi olarak görü- yorum. Saygı duyduğum pek çok avukat vardır. Ama emi- nim benim yaptığım işten haz aldığım kadar onlar ken- di yaptıklan işten haz almamışlardır. New York Üniver- sitesı'nden çıktıktan hemen sonra Elmalı Hazinesi da- vasında çahşmaya başladım. Sonra öbür davalara da gir- dim. Bunlar acayip haz veren davalar. Üstelik ben sana- tı çok seven bir insanım. Böylece ikisi aynı anda örtüş- tü. Bu da^lann çok çok önemi var. - Bu davalann önemini bir kez daha konuşalım mı? - Tabii ki konuşalım. Bir kere, bizim ülkemiz Ameri- kalılann deyimiyle "sanat eseri zengmi" ya da "kaynak ülke". Bizim dışımızda bu deyimler ttalya ve Yunanis- tan gibi ülkeler için de kullanılıyor. Çünkü bu ülkelerin her neresinde olursa olsun yere kazmayı vurun, adeta es- ki eser fışkınyor. Her metrekareye bir nöbetçi de koysa- nız bu eski eserleri ülke dışına çıkarmak istedikleri za- man ne yazık ki bir şekilde kaçınyorlar. Bunlar Avrupa ülkelerine. ABD'ye gidiyor. Bu iş arz ve talebe dayanı- yor. Eğer bunun pazan varsa iş zaten bitmiştir. Eh ABD, üıgiltere gibi ülkeler depazarülkeleri olduktan sonra olay her zaman canlıdır. Bu davalann önemi oralardaki paza- n öldürmesidir. Hesap soruluyor - Peki, bu eserler kısa zamanda mı pazarlanıyor, yoksa pazarlanmalan uzun zaman mı alıyor? -Bu hemen olan bir şey değil. Uzun zaman alıyor. Bir kere koleksiyonerlerin elinden geçiyor ve birisinin eline gidiyor. Ama o birisi Türkiye'nin bu işin peşini bırak- mayacağını bilirse sonunda hem malını. hem de ödedi- ği dünyalar kadar parayı kaybedeceğinin ayırdına vanr. Aynca o satın aldığı değerli parçayı insanlara göster- mek, hatta teşhir etmek isteyecektir. Mutlaka bir şekilde bunu yapacaktır. Ama sonunda o eseri satın alan için ka- muoyu önünde küçük düşmek, rezil olmak da var. So- nuçta o adamdan, "Sen çahnnuş eski eseri nasıl aarsm?" diye hesap soruluyor. - İyi de ben o müzelerin kuruculanya da onlarapa- ra verenlerin çalıntı mallara bu kadar duyarlüık gös- terdiklerini düşünmüyorum. Öyleolsa, çalıntı olduğu- nu bile bile kimi caminin bütünüyle mihrabtnı, öbür caminin minbeıinı teşhir ederler mi? Ya dayine cami kapılanya da benzeri eseri? - O da diyor ki: "Buraya bütün dünyadan üısanlar ge- np bu eskiyaprtianseyrediyorlar. Ben senin kültürünü bü- tün dün>a>a tanıtryorum." Bunu yaptığı için ben ona teşekkür etmeliyim, gibi bir yaklaşım ıçmde. Aynca şöyle bir mantık da yürütüyor' "•Kültür mirası dünyannı mahdır. O nedenle de bu ha se- nin müzende, ha benim müzemde teşhir edilmiş, fark et- mez. Yeter Id bütün insanhğatanmkm. Zaten benim mü- zem bunları senden çok daha m koruyor. Arb, bütün dünyaya açılımı da senden daha fazla." tkiye bölünen Herkül heykelı olayında olduğu gibi biz de şu karşı ar- gümanı getiriyonız. "Heykelin üstüorada ata burada. Bir heykeli görmek için ben iki ülkeye mi gkJeyim?" O du- rumda tam tarihi nasıl yansıtabilirsın ki? Sen eski eserin bütünlüğünü tamamıyla bozmuşsun. 0 zaman güya eği- tici işlevin de kalmıyor. Üstelik sen istediğin için kaçakçüık oluyor. Çünkü so- nuçta bir arz ve talep meselesi. Dediğim gibi, Türkiye bugüne kadar açtığı davalann hepsini kazandı. Bütün eski eserlerin çoğu geri geldi. Bir de çoğu dava sonuç- lanmadan karşı taraf. "Tamam, ben bunlan geri vmyo- rum" dedi. Çünkü öbür türlü kamuoyu önünde teşhir edil- menin rahatsızlığı çok daha derin olacaktı. Türkiye pazan kapandı - New York Metropolitan Müzesi'ndeki Karun Hazinesi'nde olduğu gibi mi? - Evet. Her şeyi geri verdikleri gibi hep- sini de Türkiye'ye kendileri gönderdiler. Türkiye, Metropolitan gibi bir müzeden 36O'ın üzerinde eserinin tümünü geri alma- yı başaran ilk ve tek ülke. Bu da o pazara soğuk duş etkisi yaptı. Düşünün bir. Met- ropolitan gibi çok varlıklı, çok itibarlı bir mü- zeden Türkiye kendisine ait oian kültür mi- rasını söke söke aldı. Bunu gören koleksi- yoncu kara kara düşünmeye başlıyor: "Ben Türkheye ait bir eski eseri sannaürsambu adamlar peşime düşer. Bunlar davalannda o kadar inançülar." - Bu davalar gibi Türkiye başka pek çok olumlu olayda de dünyaya örnek olmaya başlasa iyi olmaz mı? - Bakmayın, bu davalar yüzünden Türki- ye çok eleştirildi. Kendi içimizde bile eleş- tirildik. Davalar çok fıyatlı oluyor, gibi eleş- tiriler yöneltildi Bir de işin şu tarafi var. Bir kere bu eski eserler geri istenmeye başladık- tan sonra arkası çorap söküğü gibi gelebi- lir. Bu davalar başkalanna da örnek oluştu- rur. Bir de bu davalarla ilgili bir sürü pürüz onaya çüayor. Örneğin dönemin sultanı çok değerli bir eski eseri meğer o ülkenin kra- lına armağan etmiş. Ya da başka bir çalıntı olayında bir bakıyorsunuz, iş zamanaşımı- na ugramış. Yine de dava açıyorsunuz. Bu sefer mahkeme diyor ki: "İyi de neden şim- di bunlan geri istiyorsunuz? Daha önce ak- hnaneredeydi?'' Envanter çok önemll - Böyle davalarda işin en zor yanı nere- si? -Bir müzeden çalınan eski eserler var, ki bunlan bulmak kolay. Yani kolay dediysem, şöyle: Bunlann envanteri var, fotoğran var, neyin çalındığını biliyorsunuz. Bütün bilgi- ler elinizde. Buna bakmak mı daha kolay, yoksa köyde bulunmuş, ama elden ele do- iaşmış hazineyi mi? Bu böyle olunca ne ol- duğunu, sayısını bilmiyorsunuz. Fotoğran yok. Söylenri üzerine araştırma yapıyorsu- nuz. Öğreniyorsunuz ki bir şeyler çalınmış. Bunu tarif etmeniz de çok zor. Böyle dava- lardaki önemli sorunlardan bir tanesi bu. Adam diyor ki: "Türkiye'den çahnan va- zoyla benim efimdeki vazonun aynı oktuğo- nu nasıl ispat edeceksimz?" Hadi, bu sefer görgü taruklanna gidiyor- sunuz. Bunlar, çok boyutlu zor davalar. Ama şu ana kadar bunlan başanyla hallet- tik. Somut bir kazanım da kredibilite, yani inandıncılık oldu. Örneğin bir müzayede evinmelinde. sizinle ilgili çalıntı bir eser ol- duğunu duyuyorsunuz. Siz hepsi için baş- vuruda bulunmadığınız. gerçek, somut is- tekleriniz olduğu için de burada kredibilite ediniyorsunuz. Bunu koruyabilmek de çok önemli. O kadar ki ilgili üısanlar müzaye- deden çekiliyor, eski eserler geri veriliyor. Bunun gibi, dava yoluna gitmeden de pek çok eski eseri Türkiye'ye kazandırdık. Bu- nun sürdüriilebilirliği ve devamı da çok önemli. Artık kimileri bize. "Türkiyepaza- n kapandığı için başka, kendi kültür mira- sını savunmaktan yoksun ülkelere yöneUyo- ruz" diyor. - Türkiye ABD'yle Cultural Property Implementation Act (Kültür Vartıklannı Uygulama Yasası) çerçevesinde bir anlaş- ma imzalayabilir mi? - Benim kanımca böyle bir anlaşma Tür- kiye için yararlı olur. Çünkü birçok ülke böyle anlaşmalar imzalıyor. Hatta şimdi 1990'dan sonra Irak'tan götürülen tarihi eserler va kültür varlıklannın iadesi için kongrede bekleyen yeni bir yasa tasansı var. Çünkü herkes biliyor ki Irak'taki müzeler- den yağmalanan onca eser bir şekilde Ame- rika pazarına ulaşacak. Hele son savaşta ya- pılanlar içler acısı. Türkiye'yle de böyle iki- li bir çahşmanın altyapısı hazırlanıyor. DIŞÎŞLERİ BAKANLIĞI UYARIDA BULUNDU Rürtçe yaymı özel TVler yapsın AYHANŞtMŞEK ANKARA - Dışişleri Bakan- hğı, MGK Genel Sekreterliği 'ne atfedilen çekincelere karşın, ana- dilde yayının özel kanallardan yapılması önerisini destekliyor. Türkiye'de "52 farkn dfl ve leh- çe" konuşulduğunu kaydeden Dışişleri kaynaklan, TRT'den Kürtçe yayına başlanması duru- munda, anayasadaki "eşiaikilke- sinden" hareketle açılacak da- valar sonucunda, tüm bu dil ve lehçelerde yayın yapmak zorun- da kalınacağı uyansında bulun- dular. MGK Genel Sekreterliği ile Geoelkurmay'ın özel kanallardan Kürtçe yayına karşı olduğu ha- berleri, Dışişleri Bakanlığı kay- naklannca yalanlandı. MGK Ge- nel Sekreteri Orgeneral Tüncer Kıhnç'ıngörüşlerinde "anadüde özel kanallardan yayın yapüabil- mesine" değil, sinema ve müzik eserlerini denetleyen kurulda MGK Genel Sekreterliği'nin temsiline son verilmesine iriraz ettiğini, bunun basına yanlış yan- sıdığını anlatan kaynaklar, Kürt- çe yayının özel kanallardan ya- pılmasnıuı "pratik bir gerekli- Kk" olduğunu savundular. Dışişleri kaynaklan, Kürtçe yayın konusunda şu görüşleri di- le getirdiler: "Türkiye'debugün 52 farkn dil ve lefaçekonuşuhıyor. TRT'den Kürtçe yayın, >apılan düzenlemelere karşın yaşama ge- çirflemedL Çünkü anayasadaki eşitiik ilkesinden hareketle bir dava açüması dunununda, TRT bu 52 dil ve lehçedevavın vapmak durumunda kalacak, TRT'nin bunun üstesinden gelmesi pratik olarak mümkün değil. AB üyesi ülkelerin birçoğunda da vavınlar özel kanallardan yapdıyor. Bu- nun endişelere neden olnıaması gerekir. Çünkü bu yayınlarbir yö- netmeökle düzenlenecek. Yayını yapacak özel kurumlann beUi koşunan karşılaması istenecek. Yavmlann kapsam ve süresi, de- neumlerinin nasıl yapılacağı be- Uılenecek." TÜRKİYE'NÎN DIŞ POLİTÎKADAKÎ YERÎ PANELl Annan planı sorunu çözemez Sürgünün yıldönümü Samsun Kafkas Derneği'nce. atalannın 139 vıl önce Çarhk Rusyası döneminde yurtlanndan sürgüne gönderilmesi nedenh le anma töreni düzenlendi. Etkinlikte. dernek üyelerince ata- lannın denizden gehşi temsili olarak canlandı- nhrken Doğu Parkı sahüuıde toplanan yakia- şık 150 kişilik gruj/ çiçeklerle onlan karşıladı. ANKARA (CumhuriyetBüro- su) -ÇHP İstanbul Milİetvekili, emekli Büyükelçi OnurÖvTnen, Kıbns sorununun, geçmiş hü- kümetler ve KKTC yöneticile- rini suçlayarak çözülemeyece- ğini vurguladı. CHP Ankara İl Başkanhğı'nca düzenlenen "Türkrve'ninDışP»- litikadaki Yeri, Ulûsal Egemen- HkveDemokrasiT ' konulu panel- de konuşan Oymen, TBMM'nin, GHP'nin çabası ile tezkere ko- nusunda hiçbir çevrenin etkisin- de kalmadan doğru bir karar ver- diğini ve tezkereyi reddettiğini söyledi. ABD'li yetkililerin tez- kere konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) suçladık- lanna işaret eden Oymen, savaş konusunda karan Meclis'in ve- receğini, kimserün TSK'yi suç- layamayacağım kaydetti. Oymen, TSK'nin milletin de- ğerli bir varlığı olduğuna dikkat çekerek, "Biz Mectis olarak doğ- ru olaıu yapök. Tezkereyi redde- den bir Meclis'in üyesi olarak bundan gurur duyuyorum'' de- di. BM Genel Sekreteri Kofi An- nan'ın Kıbns planının sorunu çözmeye yönelik olmadığım be- lirten Oyinen, Türk hükümetle- rinin baskı, zorlama ve dayatma ile Kıbns'ta bir çözümü kabul et- mediklerine işaret etti. Oymen, geçmiş hükümetleri ve KKTC yöneticilerini suçlayarak da Kıb- ns meselesinin çözülemeyeceği- ni söyledi. CHP Ankara Milİetvekili Gül- sün Bilgehan da Türkiye'nin 40 yıldır süren A\Tupa yolculuğu- nun cumhunyetm temel ılkele- rine aykın olmadığını, reform sürecinin devamı olduğunu söy- ledi. Başkent Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ah- met Mumcu da Irak sa\ aşına işa- ret ederek, ABD'nin, bundan sonra Irak'ın her yerini altınla kaplasa bile suçunun kefaretini ödeyemeyeceğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle