23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29MİSAN2003SALI + CUMHURİYET SAYFA DIZI Emperyalist ülkeler, endüstrileşmeyle birlikte önemi artan Ortadoğu'da paylaşım savaşına girişti Tarihlerini 'yabancüar'yazdı arasında Müslüman topraklan bu- lunmaması ve otoriter bir yöneti- me sahip olmalan padişahı rahat- latan unsurlardı. Başta Ingiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin. Müslüman uluslan imparatorluk- tan kopmalan için kışkırtan dav- raruşlan, bu devletlere duyulan düşmanlığı arttınrken Almanlara duyulan yakınlık artmaktaydı. Demlryolu Imtlyaz mücadelesl Iktisadi ve askeri alanlardayapı- lan işbirliği anlaşmalan ile impa- ratorluk topraklannda Alman nü- • Endüstrinin gelişmesi, beraberinde rekabetin ve buna bağlı olarakda ucuz hammadde gereksiniminin doğmasına yolaçtt. Ortaya çıkan yeni durum nedeniyle gözler, yeni pazarlara ve ucuz hammadde kaynaklarına çevrildi. Önasya ve Mezopoîamya topraklan kendi içine kapalı kırsal ekonomiler olması dolayısıyla hem iyi birpazar hem de başta petrol olmak üzerepamuk, kalay ve bakırgibi ucuz hammadde kaynaklanna sahip nüfuz alanlanydı. O rtadoğu için en güzel tanımı, Bi- rincı Körfez Savaşı sırasında LğurMumcuyapmıştı. **Kum ve petroMen ohışan çamur" de- mişti Ortadoğu'ya... Klasik anlamda sömürgeciliğin geçerli olduğu yıllarda Hindistan yolunun kont- rolü nedeniyle önem arzeden bu 'çamur der- yası", endüstrinin gelişmesiyle emperya- list devletler için yaşamsal bir önem ka- zandı. Endüstrinin gelişmesi, beraberinde rekabetin ve buna bağlı olarak da ucuz hammade ihtiyacının doğmasına yol açtı. Ortaya çıkan yeni durum nedeniyle göz- ler, yeni pazarlara ve ucuz hammadde kay- naklanna çevrildi. I. Dünya Savaşı 'nın çıkmasının temelin- de yatan başlıca neden. büyük Batılı ka- pitalist devletler arasındaki eşit olmayan güç dengesiydi. Buna yol açan da ABD ve Almanya'nın 19. yüzyıl sonlannda gen- den gelerek sanayi ürünleri imalatında üst iki sıraya yükselmesi ve böylece tngilte- re ve Fransa ile dünya pazarlannda reka- bete tutuşmasıydı. Emperyalist bir güç olarak tarih sahne- sine geç çıkan Almanya, hızla gelişen en- düstrisi için hammadde sorunuyla da kar- şı karşıyaydı. Bu sorunu klasik sömürge- cilik yöntemiyle çözümleyemeyeceğinin de farkındaydı. Zira sömürgeleştirilebile- cek topraklann çoğu paylaşılmıştı. Geçmi- şin büyük imparatorluklan tran, Çin ve Osmanlı ise açık sömürgeciliğe elverişli olmayan, büyük devletlerin nüfuz müca- delelerini sürdürebilecekleri ülkelerdi. An- cak bu bölgelerde de tngiltere ve Fran- sa'nın sert direnişiyle karşılaştı. Özellik- le Ingiltere. sömürmek için müthiş ihtiyaç duyduğu ve kaybetmekten çekindiği ge- niş pazarlannı kaybetmemek adına büyük kavga verdi. 'Weltpoirtlk' polltlkası Önasya ve Mezopotamya topraklan ken- di içine kapalı kırsal ekonomiler olması do- layısıyla hem iyi bir pazar hem de başta petrol olmak üzere pamuk, kalay ve baİar gibi ucuz hammadde kaynaklanna sahip nüfuz alanlanydı. Buna ek olarak Mezo- potamya topraklannda paha biçilmez ta- rihi eserler de "beyazefendileri" bekliyor- du. Kısacası gelışmış emperyalist ülkeler. toprağın hem üstünü hem de altını ayn ay- n sömünne hesabı içındeydıler. 1888 yılında ILWflhehn'in imparator ol- masıyla birlikte, Almanya'nın Osmanlı politıkasında önemli bir değişim meyda- na geldi. Başbakan Bismarck'ın uygula- dığı ihtiyath politikayı gereksiz bulan II. Wilhelm, diğer emperyalist ülkeler gibi yayılmacı bir politika izleme amacını gü- düyordu. II. VVilhelm'in "VVytpoütik" adı veri- len yayılmacı politikasında, Osmanlı tm- paratorluğu büyük önem kazanmıştı. Bis- marck, "Istanbul'dan gelen mektuplan okumaya değmez bulurken" 1889 yılında Alman Imparatoru bizzat Istanbul'a gele- rek padişahı ziyaret etmişti. Almanya'nın hammade ve pazar aradı- ğı bu dönemde, Osmanlı împaratorlu- ğu'nun içınde bulunduğu koşullar son de- rece kötüydü. Abdülhamitve yönetim kad- rosu. imparatorluğun ayakta kalabümesi için yeni bir dayanak arayışına gırmişti. İmparatorluğun giderek kabaran borç- lannı ödemek için alacakhlann temsilci- lerinden oluşan Düyun-u Umumiye imti- yazlan ve tekelleri kendi aralannda pay- laşırken, Ayastefanos ve Berlin anlaşma- lan ile toprak bütünlüğü de artık koruna- maz hale gelmişti. Abdülhamif In çıkmazı Abdülhamit'in artık tek amacı Müslü- man bölgelerini elinde tutmaktı. împara- torluğu bir ulu çınara benzeten Abdülha- mit, Balkan topraklannın imparatorluk- tan kopmasını, çürümüş dallann dökül- mesi olarak yorumluyor. ancak îslam ül- lerinın oluşturduğu gövdenin mutlaka ko- nınması gerektiğine inanıyordu. Müslüman bölgeleri hedefleyerek ana gövdeye yö- nelen Ingilizlere güvenmeyen Abdülha- mit, Jön Türklerin muhalefetini de Ingi- lizlere bağlıyordu. Abdülhamit, sadece tngiltere değıl, Fran- sa, Avusturya ve Italya gibi büyük devlet- lere de güvenmiyordu. Fransa'nın 1881 yılında Tunus'u işgal etmesi bir yana, yö- netim biçiminin cumhuriyet olması da pa- dişahı aynca ürküfüyordu. Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı toprak- lan üzerinde henüz bir talebi olmamış tek Avrupa devleti kalıyordu: Almanya. Alman împaratorluğu'nun sömürgeleri Geçmişten günümüze Kuzeylrak i Miyase İLKNUR • Giderek geıileyen Osmanlı împaratorluğu 'nun topraklan iştahları kabartırken, imparatorluğu bir ulu çınara benzeten II. Abdülhamit, Balkan topraklannın imparatorluklan kopmasını, çürümüş dallann dökülmesi olarakyorumluyor, ancak îslam ülkelerinin oluşturduğu gövdenin mutlaka korunması gerektiğine inanıyordu. Bu mücadele ve rekabette, açığa vurulmayan ana etkenlerden biri isepetroldü. ALMANYA-OSMANLI İLİŞKİLERİNDE BALAYI DÖNEMİ Sömürgeleştirme savaşlanna geç gjren Afananya'nın 'Osmanh poBtikasf nda 1988 yıhnda II. VViIhelm'in imparator olmasryia birlikte önemli bir değişim meydana geldi Başbakan Bismarck'ın uyguladığı ihtiyatlı potirikavı gereksiz bulan II. VVllhelm, diğer emperyalist ülkeler gibi yayılmacı bir politika izleme amacını güdüyor, Bismarck, "tstanbul'dan gelen mektuplan okumaya değmez bıüurken" bizzat tstanbûl'a gelerek Padişah II. Abdülhamit'i ziyaret edhordu. Abdülhamit ise, Osmanlı'dan toprak talep etaıeyen tek devlet olan Almanya'ya duyduğu yakınlığı Anadolu-Bağdat demiryollan imtiyazmı Deutsche Bank'a vererek gösterdi (Fotoğraf: CUMHURİYET ARŞIVÎ) fuzu da artıyordu. Anadolu-Bağdat demiryollan imtiyazının Deutsc- he Bank'a verilmesi, Osmanh-Al- man ilişkilerinin lokomotifi oldu. Almanya'nın Anadolu'da demir- yolu macerası 1888 yılında başla- mış, 1892'deîzmit-Ankara, 1896'da ise Eskişehir-Konya hatlannın ta- mamlanmasıyla sürdürülmüştü. Diğer emperyalist devletlerin Es- kişehir-Konya hattının yapımı sü- resince yoğunlaştırdıklan muha- lefet, Bağdat Demiryolu projesi gündeme geldiğinde iyice keskin- leşmişti. Çünkü Anadolu ve Me- zopotamya'nın pamuk, petrol, kö- mür gibi değerli hammadde kay- naklan, Bağdat Demiryolu imtıya- zıyla birlikte ele geçirilecek de- mekti. • Inglltere tek başına tmtiyazın verilişi aşamasında büyük engellemeler çıkaran diğer emperyalist devletler, imtiyazm Deutsche Bank'a verilmemesi için her yolu denediler. Sonuçta Rus- ya'ya sus payı olarak Karadeniz bölgesinde demiryollan konusun- da tekel hakkı tanındı. Fransızlar projeyi engelleyemeyeceklerini an- layınca ortak olmayı önerdiler în- gilizler ise demiryolu Basra Kör- fezi'ne doğru ilerledikçe, Hindis- tan yolunu tehdit altında hisset- meye başladılar. Üstelik tehlike bu kadarla da kalmıyor, başta petrol ve nehır ulaşımı sektörü tehlikeye giriyordu. Bu yüzden Ingiltere, Bağdat Demiryolu'na neredeyse tek başına karşı çıkıyordu. Ancak Deutsche Bank'ın imti- yazı elde ettiği dönemde Ingilte- re'nin bazı konjonktürel sorunla- n vardı. Bu yıllarda tngiltere'nin sömürgeleriyle başı dertteydi. Bo- er Savaşı'nın başlaması ve ilk ye- nilgiler, Ingilizlerin dikkatini Bağ- dat Demiryolu'ndan uzaklaştın- yordu. DUZYAZI Almanya 'nın Bağdat demiryolu çevresindeJti madenleri arama isteği tartışmayaratU Gidigündem: Kara altın Ö nasya ve Mezopotam- ya'daki bu mücadele ve rekabette, petrol, açığa vurulmayan ana etken- lerdenbiriydi. Batdıjeologlar henüz kuyu açılmamış zengin Babagurgur petrol yataklann- dan söz etmeye başladıklann- da 19. yüzyıl daha yeni sona ermişti. Osmanlı yöneticileri, aske- ri ve yönetsel kaygılarla ülke topraklannı Bağdat'a kadar boydan boya geçecek bir de- miryolu istiyordu. Abdülha- mit 'in "demiryonan askeri- mizin çabuk hareketini temin edeceğinden büyük stratejik ehemmiyeti haizdir ve bu ba- knndançok lüzumhıdur" söz- leri, olaym en çok bu bölgede olabilecek ayaklanmalan bas- tırma amacına yönelik olduğu- nu ortaya koyuyor. Farklı amaçlar Osmanlı olayı sadece aske- ri planda düşünürken empar- yalist devletlerin amacı çok geniş boyutluydu. 5 Mart 1903 tarihinde imza- lanan Bağdat Demiryolu im- tiyaz sözleşmesinde, demir- yolu şirketinın döşediği hatlann her iki yaran- da yirmişer kilometrelik bir bölgede maden arama çalışmalan yapabilmesi yönünde bir madde konulmuştu. Bu maddenin konulmasının ardında yatan gerçek; Alman şirket yöneticilerinin son yıllar- da yaptırdıklan jeolojik araştırmalar sonucun- da Alman endüstrisinin gereksinim duyduğu çok sayıda hammadde kaynaklannın bu bölgede bulunduğunu bilmeleriydi. Buna karşılık Ab- dülhamit de sözleşme metnine askeri amaçla- n yansıtmıştı. Demiryolu banşta manevralar, ayaklanmalan bastırma, savaşta ise tümüyle asken amaçlarla kullanılacaktı. 1908 yazında Osmanlı Imparatorluğu'nda yeni bir dönem başhyordu. Jön Türk direnişiyle başa çıkama- yacağını anlayan Abdülhamit, 24 Temmuzda anayasayı yeniden yürürlüğe koydu. II. Meşrutlyet'le dönen Ibre tkinci Meşrutiyetin ilanıyla birlikte, 3 Hazi- ran 1908 tarihli Bağdat Demiryolu Sözleşme- si'nin geçerliliği tartışma konusu olmuştu. Meşrutiyetin ilanından sonra Osmanlı tm- paratorluğunda ibre, Almanya'dan, îngiltere ve Fransa'ya dönmüştü. Kabul etmek gerekir ki Ittihatçılar. bu ülkelerde eğitim görmüş ve li- beral düşüncelerle donanmışlardı. Almanya'nın otoriter yönetim yapısı Abdül- hamit için önemli bir güven kaynağıydı. An- cak Abdülhamit' in Ahnanya ile olan sıcak iliş- kisi, îthhatçılann bu ülkeye çarpık bakmasına yetiyordu. Meclls'te tartı$ma 18 Ocak 1909"da Bağdat me- busu tsmail Hakkı Be\, Bağ- dat Demiryolu konusunda Meclis'e bir soru önergesi ver- di. Bağdat Demiryolu anlaşma- sını sert bir şekilde eleştiren İsmail Hakkı Bey, Abdülha- mit yönetiminin büyük bir giz- lüik içınde verdiği ve koşulla- nnı kamuoyuna açıklamadığı imny'az sözleşmesinin ulusal çı- karlara aykın hükümler taşıdı- ğını beürterek şunlan söyhıyor- du: "Şirketetanmmışobnhat- lanıı her fld yanmdanyirmişer küometreKkbir alan dahttinde maden çıkarma yetkisi, ger- çekte tsviçre'den daha büyük bir bölge için verflmiş bir ma- denciüklekebdir. (™)Kerkük taraflannda öy- le petrol madenleri varthr ki Bakû madenlerine, Ameri- ka'daki madenleremuadfldir- Bağdatchannda ö\1e cari neft ve petroDervar. (m) Bu maden- leri farzedelim Kumpanya mn- savat dairesinde, şerait-i kanu- niye dahilinde işletsin. Fakat şimendüfer kendi elinde. tstediği kadar ehven ücrederle sevkeder. („.) Maden malzemesi için gümrük resmi \-ermez. Şinıdi kim \ar ki bu da- ire dahilinde gelsin de orada maden iştetebusin, rekabet nasü mümkün ohır?' Hakkı Bey, şirkete tanınan tarihi eserleri yurt- dışına çıkarma hakkına da karşı çıkmıştır. Ta- rihi eserlerin maddi ve manevi değerlerini vur- gulayan tsmail Hakkı Bey, rükenmez bir hazi- ne olarak nitelediği Babil harabelerinin mil- yonlar değerinde olduğunu savıınmuştur. Nite- kim daha sonra tttihatçılar, Abdülhamit'in II. Wilhebn'e tanıdığı, Almanlann arkeolojik eser- leri Almanya'ya götürme hakkını kaldırmıştır. Yarın: 1. Dünya Savaşı baslıyor ORHAN BİRGİT Mehter Yürüyüşü ile Çarşambaya. . . Milli Güvenlik Kuıulu'nun Nisan toplantsı için med- yamızın bulduğu ad bıle, yannki buluşmayı olabil- diğince önemli bir konuma getiriyor. "Kritik Çar- şambaya, kurulun hükümet kanadı ne kadar ça- bagösterirsegöstersin, askerkanadının birdizi ra- por ve dosya ile dolu dolu geleceği ve Erdoğan ile arkadaşlannı eleştiri bombardımanınatutataca- ğı ortaya çıkıyor. Dedim ya, ünlü Dışişleri genelgelerinin ortaya çı- kışına 23 Nisan resepsiyon krizi de eklenince, AKP Hükümeti, en akıllıca stratejiyi seçmeye karar ver- di ve ipleri germek yerine, gerginliği ortadan kal- dırmak için, gerekirse yerinde saymak da değil, ge- ri adım atmak, ortamı olabildiğince yumuşatmak istediğini ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Gül'ün bu amaçla Çankaya ve Genelkurmay Başkanı'na yaptığı ziyaretler, kendi- sine bakarsanız istenilen amacı sağladı da. Ama yarınki toplantıda, o bir dizi rapor ve dosyanın ya- nı sıra Gül'ün ıkinci genelgesine konu olan Fethul- lah Gülen'in eğitim imparatorluğunun masayage- tirilmesinın de önlenmeyeceği anlaşılıyor. Abdullah Gül, dünkü Cumhuriyet'te karşılıklı yan- lış anlamalann giderileceğini, dahası kadrolaşma- da ölçü kaçtıysa ince ayar yapılacağı gibi bir dizi ödünü peşin olarak verme yanlısı olduklannı açık- lamakla kalmıyor; ünlü genelgelerinin bile yeniden degerlendırilebılecegini söylüyor. Dtşişleri Bakanı'na göre bu ünlü genelgelerde vurgulanan durum, salt Ermeni sorunu, PKKterörü süreçlerinde olduğu gi- bi, ulusal bütünlüğü gerektiren durumlarda Milli Gö- rüş ve benzeri kurumlardan yararlanılması imiş. Üç genelge ya da üç 'Gül' Oysa masamda söz konusu üç genelge de du- ruyor ve tekrar tekrar okuyorum. "Yurt Dışında Milli Görüş Teşkilatıyla Temas Gereği" başlığını ta- şıyan ilk genelgede. benzeri kurumlardan söz edil- miyor. Vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerde Milli Görüş Teşkilatı'nca oluşturul- muş dernek ve vakıflann bünyelerinde olabilecek aşın unsuriann faaliyetlerinin MfTçe iztendiği vege- rektiğinde haklannda Bakanlıkça kovuşturma ya- pıldığı hatırlatılıyor. Bu hatırlatmanın hemen ardın- dan da "Bu itibaria, yurt dışındaki vatandaşlan- mızın biriik ve beraberliği ve devletin tüm vatan- daşlannı kucaklamalan gerektiği" söylenerek, bun- lann genel çalışmalan için işbirliğinde bulunulabi- leceğinin altı çizilmiş oluyor. Gelelim ikinci genelgeye Büyükelçiliklerimiz, Milli Görüş Teşkilatları'nın çalışmalannda işbirliği ile görevlendirilmenin yanı sıra Gülen cemaatinin çeşitli ülkelerde açtığı üni- versite, orta öğretim kurumlan ve kurslan açısın- dan da göreve çağnlıyor. Bu çağn yapılırken, bu okullann bir tür ticari kurum olduklannı hatırtatan ikinci genelge, dış temsilciliklerimizin söz konusu kurumlan birer şirket olarak değerlendirmelerini öneriyor. öylece, bu kurumlar birer jelatin amba- lajı ile örtülmüş sayılıyor ve bunlan ziyaret etmek isteyen Bakan ya da milletvekillerine eşlik etme- leri, büyükelçilerin takdirine bırakılıyor. Genelgelerin basındayeralmasının neden oldu- ğu tepkiler üzerine, Bakanlık, bir üçüncü genelge ile durumunu ortalama gereği duymuş. Milli Gö- rüş Teşkilatı ve Gülen cemaatıyla temaslar kamu- oyundan gizli olarak yürütülemeyeceği için, orta- da gizlenecek, saklanacak bir husus olmadığını tem- silciliklere hatırlatıp arkalannı sıvazlamak istemiş. öte yandan da aynı genelgede, "Bilindiği üze- re kripto metinlehnin ve sayılarının Bakanlığımız dışındaki kışilere verilmesi, yürürlükteki mevzuatı- mıza göre suçtur" hatıriatması yapılmış. öylece, Bakanlık "Ortada saklanacak bir şey yok" diyeta- nımladığı hususlar kripto ile gönderildiği için. açı- ğa çıkartılmasının "suç" sayılması gerektiğini söy- leme gereğini de duymuş. Kısacası Dışişleri Bakanlığı, konuyu tam anlamı ile çarşafa dolamış! Yannki MGKtoplantısında, Dışişleri Bakanlığı'nın ticari kurumlar olarak yumuşatma çabasında ol- duğu oluşumun aslında bir "eğitim imparatorlu- ğu" olduğunun sergilenmesi ve Başbakan ile ba- kanlanna "Hani YOK değişikliğini askıya almıştı- nız" sorusunu yöneltmesi bekleniliyor. Ve tabii kadrolar... Abdullah Gül'ün "ölçüyü ka- çırmışsakbuna bakanz" dediği, ama hemen göz- den çıkarmaya hazır olduklannı da itiraf ettiği yı- ğınaklar. Ne var ki AKP'nin yannki ateşle imtihanı önce- sinde, Saadet Partililerin seslerinin yükseldiği, Şev- ket Kazan'ın Milli Görüş'e sahip çıkan demecinin yanı sıra SP Genel Sekreteri'nin, "Milli Görüş'ü terk edip dış güçlerin emiherini yerine getirenlerin to- puklan üzerinde nasıl döndüklen gerçeğini yaşı- yoruz" sözleri ile de ortaya çıkıyor. Mehter yürüyüşü bile AKP'nin imdadına yetişe- meyecek gibi görünüyor. Faks: 0212- 677 07 62 obirgit(S e-kolay.net Kabataş Eğitim Vakfı Genel Kuruhı • Haber Merkezi - Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı Genel Kurulu 26 Nisan tarihinde yapılan toplantısında yeni yönetim ve denetim kurullannı belirledi. Yeni üyelerin dünkü toplantısında ise görev dağılımı yapıldı. Toplantıda alınan karara göre Murat Dumanlı vakıf başkanlığına getirilirken Erol Demiröven mali konulardan sorumlu başkan yardımcılığı, Serdar Savaş idari konulardan sorumlu başkan yardımcılığı, Anuştekın Tokgöz ise genel sekreterlik görevlerine getiriîdiler. On Numara 54 milyar devretti • Haber Merkezi - On Numara Oyunu'nda kazanan numaralar, 1. 2, 6, 8, 16, 21, 26, 28, 36. 39. 44. 47. 51, 52, 63, 68, 71, 72, 73. 75, 78 ve 80 olarak belirlendi. Bu numaralardan 10'unu bilen çıkmazken 54 milyar 697 milyon 385 bin lira gelecek haftaya devretti. Çekilişte 9 bılenler 962 milyon 450'şer bin, 8 bilenler 54 milyon 550'şer bin, 7 bilenler 5 milyon 450'şer bin, 6 bilenler 750'şer bin, hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyen 188 bin 880 kişi 500er bin lira ikramiye kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle