04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
:2i NİSAN 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASEV )ktrini: Ozelleştirmeoperasyonu• Irak'ta, bu demokratik süreç eksikliğinde asıl planlanan onanm, yeniden yapılandırma ve rehabilitasyon değil. Hırsızlık. Yardım kuruluşu kıhğına bürünenlerin yaptığı büyük bir hırsızlık. Özelleştirme. NAOMI KLEEV ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wottwvitz Birleşmiş Milletler'in Irak'ta geçici bir hükümetin kurulma- sında rol üstlenmeyeceğini 6 Nisan'da açıkladı. ABD'nin yönettiği rejim en azından altı ay görevde kalacak. Ve Irak halkı kendı hükümetini seçme şan- sına sahip olduğu zaman ülkelerinin geleceğine ilişkin kilit ekonomik karar- lar işgalcileT tarafından aluımış olacak. Wolfowitz daha ilk günden etkili bir yönetimin olması gerektiğini söyledi ve devam etti: "tnsanlann su, elektrik, gıda ve ila- ca ihtiyacı var. Buıüar da koahsyon güç- lerinin sorumluluğu dahilinde." Bu başlatılan sürece "yeniden yapı- landırma" deniliyor. Ancak, ABD'nin Irak'ın gelecekteki ekonomisine ilişkin planlan bunun çok ötesinde. Yeniden inşa etme yerine, ülke Washington'ın neo-liberallerinin ekonomik düşlerini gerçekleştirmeyı planladıklan bir boş saha olarak görülüyor: Yüzde yüz özel- leştirilmiş. yabancılann elınde ve tica- rete açık. Ümmü Kasr'daki liman için yapılan 4.8 milyon dolarhk kontrat bir ABD şirketi olan Stevedoring Servi- ces'le yapıldı bile. Havalimanlannın inşası için de buna benzer anlaşmalar yapılıyor. ABD Uluslararası Kalkın- ma Dairesi merkezi ABD'deki çokulus- lu şirketleri köprü ve yoUan yeniden yap- malan için davet etti. Özelleştlrme projesl Bu kontratlann süresi belirsiz bıra- kılmış durumda. Su ve telefon şebeke- lerinin hizmetleri, okul işletmeleri gi- bi uzun vadeli kontratlar için ne kadar bekleyecekler bakalım? Daha doğrusu "yeniden yapılandır- ma" ne zaman gizli bir özelleştirme projesine dönüşecek? Cumhuriyetçi bir kongre üyesi Darrel Issa savunma da- iresinin, ABD'li patent sahiplerini ko- rumak amacıyla savaş sonrası Irak'ta CDMA cep telefonu şebekesi kurma- sını öngören bir tasan hazırladı. CDMA Avrupa'da değil, ABD'de kullanılan bir sistem. Ve Issa'nın en önemli mali destekçi- lerinden olan Qualcomm tarafından üretildi. Sonra petrol konusu var. Bush yönetimi Irak petrollerini açık açık Shell ve ExxonMobil şirketlerine sat- maktan bahsedemeyeceğini biliyor. Bu işi Irak'ın eski petrol bakanlanndan ve Küresel Enerji Merkezi'nın müdürü FadjJ Çelebi'ye bırakıyor: "Ulkeye çok büyük miktarda para girmesine ihtiyacmıız var. Bunun tek yohı sektörü kısım lasun özeDeştirmek." Çelebi, ABD yönetimine işin Ame- Bağdat'ın düşmesinden sonra başlayan yağmalamada ihtiyacı olan şekeri bir evden ahp sırnna yükleyen yaşh adam. Ve Amerikan askerinin şüpheli göriip yere \atırdığı bir genç. Saddam Hüseyin sonrası Irak'ın iki insanLABD, özelleştirme ve ihalelerie en yüksek kazancı nasıl elde edeceğini planlarken geçim derdi içinde krvTanan iki adam. Geçmişten farkb şekilde, 'özgür'olarak™ (RELTERS) rika'dan geldiği anlaşılmadan nasıl özel- leştirme konusunda yol katedileceğine ilişkin danışmanlık yapan, sürgündeki Iraklılardan biri. Bu grup 6 Nisan'da Londra'da bir konferans düzenledi ve Irak'a savaştan sonra çokuluslu şirket- lere açık olmasını önerdi. Bush yöne- timi geçici hükümette sürgündeki Irak- lılann büyük bölümüne yetecek sayı- da makam olacağına dair söz verdi. Bazılan bu savaşın petrol için yapıl- dığını söyleyecek kadar işi basitçe özet- liyorlar. Haklılar. Konu, petrol, su, tren, telefon, yollar, uyuşturucu ve liman- lardan ibaret. Ve eğer bu sürece "dur" denilmezse "özgür Irak" yerkürenin en çok satılmış, parsellenmiş ülkesi olacak. Bu kadar çok şirketin Irak pa- zanna yönelmesi sürpriz değil. Bunun nedeni sadece 100 milyar dolar değe- rindeki yeniden yapılandırma değil. Aynı zamanda son dönemde serbest ticaretin iyi gitmemiş olması. George Bushun ilk sıradaki önceliği olan özel- leştirme Latin Amerika'da çok popü- Ierken gelişmekte olan ülkelerin çoğu özelleştirmeyi reddediyor. Bush bazı- lannın iddia ettiği gibi özelleştirme rü- yasından vazgeçmedi. Önce bombala sonra pavlas ABD Başkanı rüyasından vazgeçmek yerine bu rüya için yeni bir doktnn ge- liştirme yoluna gitti: "Önce bombala sonra paylaş." Bu doktrin tek bir şans- sız ülkenin çok ötesine uzanacak bir şey. Yatınmcılann tahmini Irak'ta özelleş- tirme yaygınlaştığında Iran, Suudi Ara- bistan ve Kuveyt'in başını çekeceği ülkelerin rekabet için petrollerini özel- leştirmek zorunda olacaklan yönünde. Şimdiye kadar basında Irak'taki ye- niden yapılandırmaya yönelik yapılan tartışma daha çok "fairplay" konusuna odaklandı. AB Diş Ilişkileri Komiseri Chris Patten, ABD'nin tüm kazançh kontratlan kendine saklamasını eleş- tirdi ve paylaşmayı ögrenmeleri gerek- tiğini savundu: Exxon Fransız TotalFi- naEIf şirketini en verimli petrol kuyu- lanna davet etmeli, Bechtel de Ingilte- re'nin Thames Water şirketini kanali- zasyon işlerine ortak yapmalı. Ama Irak'ta, Saddam Hüsevin son- rasında satışlann kime, hangi şirkete ya- pıldığı kimin umurunda? Bunun adı hırsızlık Özelleştirmenin sadece ABD tara- fından tek başına ya da Avrupa, ABD, Rusya ve Çin tarafından birlikte yapıl- dığı kimin umurunda? Bu konunun ta- mamen dışında olanlar hiç şüphesiz kim bilir belki de geride kalan birkaç mallanna sahip çıkmaya çalışan Irak hal- kı. Irak, bombalama sonrasında büyük onanm projelerine sahne olacak. An- cak, bu demokratik süreç eksikliğinde asıl planlanan onanm. yeniden yapılan- dırma ve rehabilitasyon değil. Hırsızlık. Yardım kuruluşu kıhğına girenlerin tüm dünyanın ve Irakhlann gözü önünde yaptığı büyük bir hırsız- lık. Ve özelleştirme. Ambargolar nedeniyle açlıktan ölen ve hastalanan, daha sonra savaşla mah- volan bir halk bu travmadan uyanmaya çalışıp kendine geldiğinde ülkelerinin ellerinden gıdip satıldığını fark edecek. Aynca, yeni elde ettikleri ve uğruna birçok sevdiklerinin öldüğü "özgür- hığün" de bombalar ahldıgı dönemde kapalı kapılar ardında alınan ekonomik kararlarla çok önceden prangaya vurul- muş olduğunun fariana varacaklar. Son- ra da onlara yeni liderlerini seçmeleri söylenecek ve demokrasinin mükem- mel dünyasına girecekler. (The Guardian -14 Nisan) Genişleme, halklarut kaynaşmasıyla istenen başanya ulaşır Geçen hafta. Yunanistan'ın başkenti Atina'da çağımızın en önemli belgelerinden biri im- zalandı. Avrupa'nın 25 ülke- sinin devlet başkanlan, kıtanm bütünleşmesi anlamına gelen belgeyi imzalamak için buluş- tu. Avrupa Birliği'nde 10 yeni üyenin katılımıyla yeni bir ta- rihi dönem başladı. Genişleme sayesinde yıllar- dır Batı 'da hâkim olan siyasi is- tikrar, ekonomik refah şansını doğudakı ülkeler de yakalaya- bilecek. Bu ülkelerde de siyasi isrik- rar ve ekonomik refah garanti alnna alınmış olacak. Eski kom- şular, bütünlük içindeki evin sakinlen artık. Bu evin tek bir çatıya, kurumlara ve ülkelere has egemenlik anlayışına ge- reksınimi var. Şu anki siyasi konjonktür de şunu gösteri- yor: A\Tupa sa- dece kuvvetli bir bütün ola- rak etkin olabi- lır. sesini yük- seltebilir. Gü- nümüzde, kü- reselleşme, uluslararası gü- venlikveçevre gibi konulara ilişkin sorulan bir devletin tek başına yanıtla- ması çok zor. *"' Ancak birbirine kenetlenmek ve etkin olmak için de Avru- pa'nın bir esasa gereksinimi var. Bu esas da Avrupa 'da ya- şayan halklar. Bu bütünleşme süreci Avrupa ülkelerindeki halklann kaynaşması sayesin- de başanlı olur. Bu süreç toplumlann birbi- rini karşılıklı tanımasıyla, bir- birlerini merak etmesini sağla- yarak devam ettirilmeli. Bilgi, hoşgörü ve birbirini kabullenme başan için belirle- yici noktalar. Sonuçta AB'nin genişleme- sine gerçekten hayat vermek önemli. Başka deyişle bu bü- tünleşmeyi insanlann günlük yaşamlannın parçası haline ge- tirmek, içlenne işlemesini sağ- lamak gerekli ki bu genişle- meye hayranhk duysunlar, ne anlama geldiğinin bilincinde • Genişleme süreci Avrupa ülkelerindeki halklann kaynaşması sayesinde başanlı olur. Bu süreç toplumlann birbirini karşılıklı tanımasıyla, birbirlerini merak etmesini sağlayarak devam ettirilmeli. olsunlar. Siyasiler ve medya kamuoyunu bilgilendiriyor. Okul ve üniversiteler katılan yeni üyeler hakkında bilgilen- dirmeye çahşıyor. Ama düriist olalım: Ağıriık- lı olarak siyasi şekilde sürdü- rülen tartışma belirli kesimde kalıyor ve çok nadiren yeterli geniş kitleye ulaşıyor. Kültürler yaklasmalı Daha geniş Avrupa'nın avan- tajlannı göstermek, genişle- menin yarattığı korkulan orta- dan kaldırmak için kamuoyu- nun tüm kesimlerinden daha geniş kitlelere ulaşılmalı. Bu nedenle ihtiyacımız olan şey, üye ülkelerin kültür ve ge- _ _ _ _ _ _ _ _ leneklerini ya- kınlaştuTnak. Bu sportif orga- nizasyonlar, okullararası iliş- kiler, gençlik kulüpleri, kon- serler, kiliseler- deki etkinlikler ve daha birçok etkinlikle sağla- nabilir. Polonya ve Çek Cumhu- riyeti'nin genç takımlan arasın- da düzenlene- cek turnuva ve Slovenya ve Baltık ülkeleri arasında öğren- ci değişiklikleri iyi birer örnek. Biz 2002 yılının aralık ayuı- da çokuluslu ve yönlü projele- re imza atmak üzere genişleme inisiyatifıni kurduk. Halklann da genişleme süre- cine katılmasının şart olduğu- nu düşünerek böyle bir işe kal- kıştık. Avrupa'da birlik fikri günümüzden 50 yıl önce savaş ve tahribata tanık olduktan son- ra doğdu. Banş içinde bir Avrupa fik- ri insanlann kalbini ısıttı. Şim- di de insanlann kalbinin ısın- ma zamanı. Daha büyük bir Avrupa'nın başanh bir gelece- ği olacağı konusunda... Genişleme inisiyatifi hak- kmda bilgı edinmek isteyenler "www.mehr- europa.de" ad- resine göz atabilirler. (DiefVeb-1?Nisan) Sıkı dur Tony Şam'a doğru yolumuza devam edeceğiz THE INDEPENDENT 2003'tekiBağdat 1989'dafdBerlin değU ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld Bağdat'ın düşmesini Berlin Duvan'nın yıkılmasına benzetmekle hata yaptı. 2003'te- ki Bağdat 1989'daki Berlin değil. Irak"ın başkenti bugünlerde daha çok 1945'teki Berlin'i andınyor. Ancak, Iraklılar, ABD'nin yüce gönüllülükle yenilgiye uğramış Almanlara yaptığı Marshall yar- dımuu alacağa benzemiyorlar. Berlinliler duvarlannı kendi el- leriyle yıknlar. Bağdat'ta ise işgal- cı Amerikan bırlıklen Saddam Hüseyin'ın heykelinin ve ona has diğer sembollerin yıkıhnasuıın yolunu açtı. Iraklılar sadece bu yolu takip etti. Onlann ölenlerin cenazesine kahlmak, hastaneler- de yarahlara bakmak ve yüz bin- lerce aç insanı doyurmak gibi çok daha ciddi işleri var. Dünya, yer- le bir olmuş Irak kentlerindeki yagmalama sahnelerini dehşet içinde izledi. Hastanelerde elekt- rik ve su yok. Gıda ve ilaç stok- lan da yeterli değil. Tüm bunlar karşısında insan, bu savaşa neden olarak gösterilen zebirli gazlann, nükleer silah planlannın ve öldü- rücü mikroplann nerede olduğunu merak ediyor. Amenkalılar Suri- ye'de olduğunu iddia ediyorlar. Üst düzey ABD yetkilileri, sıra- da Suriye olduğu konusunda uya- nda bulundular. Iraklılar yönetmell Dışişleri Bakanı Coün PoweD da bu ülkeyi, diplomatik ve eko- nomik ambargo uygulamakla teh- dit etti. Rumsfeld ise Suriye'nin geçen yı] ldmyasal silah konusun- da test yaptığını iddia etti. Suriye aynca, komşusu Irak'ın kimyasal ve biyolojik silahlannı ve Baas Partisi'nin üst düzey yetkililerini saklamakla da suçlanıyor. Araplar Iraklılann kendi işlerini kendilerinin yöneönesini bekhyor. Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek açık açık "Irak, Irakhlar tarann- dan yönetümeJi" dedi. Ve askeri yönetimin yaratacağı gerginliğin savaştan daha tehlikeli olacağı konusunda uyanda bulundu. (ElAhram -17-23 Itfsan saym) Yeni anayasanın oluşumunda eşitlik ilkesinin hiçe sayılması demokratikleşme çabalarına gölge düşürür Kenya'nın demokrasi sancısıKOIGIWA WAMWERE Zaman zaman her ulusun doğruluğu kanıtlanmış geleneksel bilge sözlerin rehberliğine gereksinimi vardır. Ken- ya'da bir atasözü şöyle der: "Eğer bir duvardaki çatlagı onaramazsanız du- van yılap yeniden yapmamz gerekir. Ve bilgeliğin sesini dinlemeyenler uzun va- dede bir bacaklannı kıraıiar." Insanlar uçak gibi önemli makineler yaparken, motordaki en küçük çatlağm bile gözden kaçmasının cezasınm fela- ketle sonuçlandığuu biliyoruz. Mükem- mel uçaklar ve çatılar havaya uçabili- yor. Ve büyük başanlar görünüşte kü- çük, esasında çok büyük hatalar yüzün- den sıfinn altındaki noktalara inıp ba- şansızlığa dönüşebiliyor. Çok yakında Kenyalılar en önemli uçaklannı inşa etmeye başlayacaklar. Onlan demokrasi, özgürlük, eşitlik, mutluluk ve ekonomik gelişmeye sevk edecek yeni anayasa taslağmı... On gün sonra anayasa konferansı toplandığm- da yeni bir anayasa hazırlığının çalış- malan başlamayacak. Şimdiye kadar yapılan çalışmalara devam edilecek. ProJe sabote edlldl Unutmadan Devlet Başkanı Kibaki anayasa taslağı için hiçbir şey yapma- dı. Çalışmalar Daniel Arap Moi adında bir yüksek rütbeli görevünin süpervizör- lüğünde başladı. Ve Bay Moi projeyi sa- bote etmek için elinden geleni yaptı. Sanıyorum yeni anayasa öncesinde üç şeyi anımsamamız gerekiyor. Öncelikle Bay Moi yeni anayasamı- zın oluşumunu fazlasıyla etkisi altına al- dı. Ikincisi "anayasal uçağımızda" bir çatlak bu^karak mühendisUk hatası yap- tı. Üçüncüsü eğer bu çatlağı onarmaz- sak uzay mekiğini firlatmak üzere ta- çatlaklı veya çatlaksız bundan fazla ge- cikmeye tahammülümüz olmadığını söylüyor. Ancak ben mezanmıza girmek için acele etmeden önce bu çatlağm ne olabileceğini sormamız gerektiğini dü- şünüyorum. Bana sorarsanız anayasamızm önce- likli amacı demokrasiyi sağlamak. Eşitlik üzerine kurulu temsiliyeti sağ- lamak. Ancak, Bay Moi yeni anayasa- ya eşitsizlik ilkesine bağlı temsiliyeti koy- du. Onun için yeni anayasayı sabote et- • Kenya'da hazırlanan yeni anayasa taslağmm görüşüleceği konferansa katılım konusunda nüfiısa endeksli eşitlik ilkesi hiçe sayıldı. Çok kalabalık bölgelerle, nüfiısu düşük bölgelerden eşit sayıda delege çağnlması daha oluşum aşamasında anayasada büyük bir çatlak olduğu ve demokratikleşme çabalarına gölge düşüreceği şeklinde yorumlanıyor. mamlamış olabiliriz. Ancak, kalktık- tan sonra patlar ve hepimizi öldürür. Bu şartlar altında anayasayı oluştur- ma çalışmalanna bu çatlakla mı devam etmeliyiz? Bunu elbette yapabiliriz. An- cak, aptalca olur ve intihanmız anlamı- na gelir. Birçok kişi anayasamızı oluş- turmak için zaten çok geç kaldığımız, mek kendisinin yeni bir anayasa için başını ağntanlara< ^eşekkör"dü. Ve, ye- ni anayasanın başansız obnası yeni bir anayasanın gerekli olmadığı konusun- da Kenyalılara kendisinin haklı olduğu- nu göstermenin yolu. Moi, anayasa konferansına delege se- çerken Nakuru gibi 1.1 milyonluk böl- gelerle Moyale gibi 53 bin kişilik nüfusu olan küçük bölgelere aynı sayıda oy hakkı -üçer delege- verdi. Tehlikeli çatlak Ve bu ona göre küçük ve büyük böl- geler arasmda eşitliğin sağlanması an- lamına geliyordu. Ben bunu anayasa konferansımızdaki eşitsizlik ve yeni anayasamızm oluşumundaki tehlikeli çatlak olarak görüyorum. Herhalde 1.1 milyonluk bölgedekiin- sanlar aç olduğunda da 53 bin kişilik böl- geye verdiği kadar ekmek vererek sorunu çözmeyi düşünür. Bence Bay Moi'nin eşit olmayan böl- geleri eşitleme tahribahnı bir yana bırak- malıyız. Ve insanlara bulunduklan böl- gedeki sayılarma oranla ekmek, su ve oy hakkı vermeliyiz. Eğer 28 Nisan'da anayasa konferan- sına eşitlik ilkesine aykın bir temsiliyet sistemiyle katılırsak işin hazırlanış aşamasındaki bu çatlak ebediyen bizim peşimizi bırakmayacakhr. Ve motor bir gün patlayarak tüm anayasayı yıkılan bir kale haline getirecektir. O zaman da bu anayasa için verilen tüm emeklerimiz boşa git- miş olacaknr. (Daify Nation -18 Nisan)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle