29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 NluAN 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur® cumhuriyet.com.tr 15 <5KİMLER22 NİSAN'DA BAŞLIYOR Tarihin ilk iünya savaşı, beyazperdede CSMAiN ÇUTSAY FtANKFURT - Holry- wod'un dünyaca ünlü Aman yönetmeni Wolfgang Ptersen, 2004 yılından itaaren Türk turizmine dev br destek anlamına gelecek pDJesi için 22 Nisan'da "wamera!" demeye hzırlanıyor. tlyada dstanından hareketle "•Troya Savaşı"nın siıema filmi olarak çekimıne önümüzdekı güılerde sırasıyla Londra, Malta ve rVfeksika'da başlanıyor. Çekimler yaklaşık 5 a} sürecek. Türk edebıyatını ve özellikle de Yışar Kemal'i Almanca üzerinden dünyaya dıyuran ünlü çevırmen Cornelius BBchofTun da yakını olan Wolfgang Peersen, Hollywood klişelerine uymayan bir sioer yapım gerçekleştirileceğinı duyurdu. Peersen. "eşine az rastlamr bir tarihi firnin çekimi için gereken her koşulun yeine getirileceğini" de söyledı. 62 yajındaki ünlü yönetmen, Brad Pitt gibi bir siber stann, projenın gişe şansını tesadüfe brakmamak için şart olduğunu belirtirken ""Troy" projesinın muhtemelen "Troya Savaşı" başlığı altında vizyona gireceğini vırguladı.BOmilyondolarla 145milyon ddar arasında bir maliyetı olacağı belirtilen pojeyle ilgıli olarak Cumhuriyet'e açıklamalarda bulunan Cornelius Bischoffda çekimlerin savaş nedeniyle Fas'tan Meksika'ya kaydınlacağını söyledi. Anadolu'yu adım adım gezdl Kimi tarihçilerce u ilk dünya savaşı" olarak nitelenen "Troya Savaşlan", MÖ 1180-1200 yillannda Anadolu topraklannda büyük bir yıkıma neden olmuştu. Cornelius BischofF, bu Anadolu trajedisinin gerçeğe uygun bir biçimde verilmesi için Wolfgang Petersen'in bizzat oğlu Daniel Petersen'i görevlendirdiğini ve genç Petersen'in geçen yazın büyük bölümünde bir karavanın içinde Anadolu'yu adım adım gezerek incelemelerde bulunduğunu söyledi. Senaryosunu David BeniofTun yazdığı " Troya Savaşı". İlyada destanı üzerine kurulu.Filmde Brad Pitt'in Aşil'ı oynayacağı kesinleşirken Priamos'u Peter O'Toole, Hektor'u Eric Bana ve Odiseus'u da Sean Bean canlandıracak. Kraliçe'yi ise Julie Christie beyazperdeye taşıyacak. Türklye için önemll bir fllm' Bu arada, senarist David Benioff, iki buçuk saatlik bir filme tlyada'yı sığdırmanın mümkün olmadığını anımsatarak insani öyküyü anlatma tercihi yaptığını söyledi. Filmin tüm dünyada, lyonyalıların, Atinalı ve Ispartalılara verdiği isımle "Barbarlar" tarafindan fethedilen Troya'nın tarihsel yerine yönelik büyük bir ilgi uyandıracağına dikkat çeken Cornelius Bischoff, şunlan söyledi: "Bir Alman ve Türkiyeli olarak, bence bu film önemli. Çünkü kültürlerimizin köklerine yöneltiyor bizleri. Troya, elbette Türkiye'de de izlerini bırakmıştır; "ruhen" de kazıhp bize bıraknğı izler ortaya çıkarılmalıdır. 'Hattuşaş Yanıyor' filmini çektiğimizde. Prof. Sedat Alp'e, Hititlerin ruhsal i/lerinin çok daha öncelerde, Anadolu'da olup olmadığını sormuşrunı. O dönem Türk tnilliyetçileri Ankara'da Hitit Anıtı'nı Türk olmadıği' gerekçesiyle vıkmak istiyorlardı. Alp, beni onaylayarak geniş bir İyonyalı gülüşüyle demişti ki: Bay Cornelius, Malatya adı bile Hititçedir. Hattuşaş'taki köylüler hâlâ Hititler döneminden kalma bir plana göre evlerini yaparlar. Bakır ışlemeciliği falan zaten bilinıyor.' Bence bu film, bir Vural Öger için de özellikle çok önemli. Film tüm dünyada, İyonyalı Greklerin Atinalı ve Ispartalılara verdiği isimle 'Barbarlar' tarafindan fethedilen Troya'nın tarihsel yerine yönelik ilgiyi kışkırtacaktır." İSTANBUL HLM FtSTİVALrNDE BUGUN • EMEK SÎNEMASI'nda 10.30: 'Casuslara Karşı', 13. 30: 'Sophiiiie !', 16.00: 'Marie - Jo ve Aşla', 19.00: 'Taipei Hikâyesi' ve 21. 30: 'Auto Focus'. (0212 293 84 39) • ATLAS SİNEIVIASI'nda 10.30: 'Bir Güz Öğleden Sonrası', 13.30: 'Ben Babayım', 16 00: 'GüzBahan', 19.00: 'Patlama' ve 21.30: 'Lagaan'. (0 212 252 85 76) • SİNEPOP SEVEMASI'nda 10.30: 'PariakveOlgun'. 13.30: 'Et', 16.00: 'TehHkeli Rabıtalar', 19.00: 'Fedakârhklar' ve 21.30: 'Doğdum Ama...'. (0 212 251 11 76) • BEYOĞLU StNEMASI'nda 10.30: 'Gazze Şeridi', 13.30: 'Kör Nokta: Hitler'in Sekreteri', 16.00: 'Gözler Önünde Saklı - Ulusun Hali', 19.00: 'Kadınlar Hapishanesi' ve 21.30: 'Brezilya'nın Müziği' (0212 251 32 40) • REXX'te 10.30: Bazılan Sıcak Sever', 13.30: 'Şehvetli Bakire', 16.00: 'Kasap', 19.00: 'Ateşten Fırça Darbeleri' ve 21.30: 'Saathiya'. (0 216 336 01 02) Bizim Tıyatro'dan yeni bir oyun AIDS'le mavileşmeKültür Servisi - Bizim Tiyatro yenı oyunu 'Mavüeşme'yle tiyatroseverlerin karşısında olacak. Zafer Diper'in yönettiği, Nazan Diper, Esin Nur Görgülü ve Zafer Diper'in rol aldıklan oyun, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezinde 20, 26 ve 27 Nisan tarihlerinde izlenebilecek. 'Mavileşme'. aynmcılıgın ve dışlanmanın çeşitlı türlenyle karşı karşıya kalan AIDS'lilerden olan bir travestiyle bir terzinin, doktorlanyla birlikte geçirdikleri yaşam sürecini ele alıyor. Oyun, AIDS olgusunu, 1994 yıhnda AIDS'ten ölen ressam, sahne tasanmcısı. film yönetmeni Derek Jarman'ın yapıtlanndan ve kimi gerçek yaşamöykülerinden yola çıkarak irdeliyor. Oyunda, Jarman Sebastian'ın 'Garden', 'War Requiem', 'In the Shado» of the Sun', 'The Angelic Conversation' adlı filmlerinin yanı sıra, AIDS Savaşım Derneği Bülteni, AIDS Savaşım Derneği Kongre Kitabı ile Ulusal AIDS Komisyonu AIDS'in Önlenmesinde Insan Haklan ve Kamu Özgürlüklerinin Korunması adlı kitaplardan yararlanılmış. (0 216 418 95 49) Malia ilk albümüyle oldukça iddialı Cazın melez güzeli Kültür Servisi - Şimdi caz dünyasımn, önümüzdeki günlerde adından çokça söz ettirecek olan melez bir güzeli var; Malia. Malia, ilk albümü "YeUow Daffodils" ile caz dünyasma hızlı bir giriş yaptı; gösterişli bir repertuvar. Erik Truffaz'm bir parçada konuk edilmesi, bazı parçalarda yine Truffaz'ın grubundan gitarcı Manu Codja. basçı Marcello Giullianni ve davulcu Marc Herbertta'nın varhğı, şöhreti yerinde prodüktör Andre Manoukian ile çalışılması, Duke Ellington bestesi Billie Holiday'e ait ses samplerinin kullanılması, hep bu iddiaya ışaret ediyor. Her şey 25 yıl önce, Mozambik, Tanzanya ve Zambiya arasuıdaki Doğu Afrika cumhuriyeti olan ve Malia'nın doğumundan kısa bir süre önce Ingiltere'den bağımsızlığını alan Malawi'de başladı. Seksenli yıllann sonunda, aılesi politik nedenlerle Ingiltere'ye sürgün edilince, birden her şey değişti ve 14 yaşındaki Malia gürültü, heyecan, taşkınlıklarla dolu kendisine tamamen yabancı olan bir dünya ile tanıştı; bu dönemde müzığe sığındı. Cahşmalannın sonucu. Malia'yı şarkıcılann premier ligine taşıyan ilk albüm "Yellow Daffodils" oldu. Malia, klasik ile modern olanın bir kanşımına hayat veriyor. 'Osman Hamdi Bey'den Günümüze Sanatçı Defterleri' Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde siz görsel günlüklerKAY A ÖZSEZGtN Kımileri cebe sığabilecek küçük- lükte. kimıleri özenle seçilmiş resim defteri büyüklüğünde ya da sayfa- lan özel teknikle hazırlanmış kâğıt- lardan oluşan not ve eskiz defterle- ri, kısaca sanatçı defterleri ("car- net" ya da "artists sketchbooks"). belki de kâğıdm ıcadıyla birlikte sa- natçının dünyasına girmişti. Ancak bugün anladığımız anlam- da, sanatçının yanında taşıyıp üze- nne çizımler yaptığı. bir tür bellek bloknotu olarak unutmaması gere- ken bilgileri not ettiği, çizgi ve renk deneyunlerini aktardığı, gözlemle- nni resimsel bıçimler halinde for- mülleştirdiği defterlerin ilk örnek- len, A\Tupa Rönesansı'nın başlan- na kadargeriye gidebiliyor. Kuşku- suz, bu defterlerin anıtsal nitelikte olanı Leonardo'ya. bu bılgin-sa- natçıya aittır. Onu izleyenler arasın- da Dürer, Rembrandt ve Rodin gi- bi büyük ustalann bulunması, hele son iki yüzyılı dolduran sanatçıla- nn. defter kullanmayı yerleşik bir alışkanhk haline getirmiş olmalan, defter olgusunu neredeyse sanatçı- nın olmazsa olmaz bir bileşeni. sa- nat üretme eyleminin bir koşulu ya- pıyor. Teknik ve estetik ayrıntılar Ne var kı bu defterler, hep sanat- çının. o öldükten sonra da ailesinin ya da vârislerinin zulasında saklı tu- rulur. ortaya pek çıkanlmaz. Müze- lenn de. gerekiyorsa arşivlerinde saklanır. Ancak sanatçıyı ya da dö- nemini, belgeler ışıgında ortaya ser- mek gerektiğınde başvurulur bu defterlere. O zaman da serginin bu iş için düzenlenen vitrinlerinde gün ışığına çıkanlır. Söz konusu defter- leri görenler için sanatçının karala- için çizildiği ya da sonradan nerede kullanılacağı, kullanılmış olduğu pek de belirli olmayan bu tarihsiz görsel günlükler, gerçekte sanatçı imajının karar kıldığı sınırlan ve bu sınırlara dayanmış olan imgeselliğin boyutlannı düşündürür bize. dığı, pek de ciddiye alır görünme- diği bu "nof'lar, müze duvarlanna asılı büyük kompozisyonlar düze- yinde olmasa bile, onlann dışa vur- madığı teknik ve estetik aynntılan banndınr içlerinde. Sanatçılannüs- lup nitelikleri konusunda inceleme yapacaklar içinse, yabana atılmaya- cak belgelerdir bu çizimler. Picasso, bu defterlerinden birinin üzerine. onun kendisine ait olma- sından daha önemli saydığı bir şe- ye işaret etmek istercesuıe, benim defterim diye değil, "Ben defte- rim" dıye yazrruştı. Bu sözde, sa- natçı defterinin içerdiği "özel" an- lamı mı vurgulamak istemişti Picas- so. yoksa defterin. sanatçuıın yaşa- mında a>Ticalıklı bir yeri bulundu- ğu gerçeğini mi gündeme getirmek istemişti? Belki her ikisini de. Ama bir şey var ki o. bütün sanatçı def- terlerini kapsamına alan evTensel bir değer ölçütünü karşımıza getınr: Her sanatçının defterine olmasa bi- le aklına kaydetmek istediğı "in- tim" bir görüşü, sonradan yapıtma geçirmeyi ihmal etmeyeceği bir bulgusu mutlaka vardır ya da ol- muştur. Bir çizimden ötekine... Sanatçı Defterleri sergisı, ressam- lanmızın dünden bugüne, eskiler- den yenilere hemen tümünün bırer defter tuttuklannı. kimilerinin bir defterle yetinmeyerek daha fazlası- na ihtiyaç duyduklanru, bir çizim- den ötekine, bir gözlemden bir baş- kasına atlayarak kendilerine yeni ufuklar açtıklannı, çizip bozarak sonra yeniden çizerek bir dosya ya- pacak birikimlere ulaştıklannı gös- teriyor. Bu sergiyi oluşturan defterler, de- yim yerindeyse tadımlık; başka tür- lüsü olamazdı. Ama bu konuda, ya- şamı boyunca güneş altında yıka- nan Üsküdar sahillerinin kayalıkla- nnı, gölgeh ağaçlannı, günlük ya- şamın sıradan nesnelerini çizimle- rine rükenmez birer konu kaynağı yapmış olan Hoca Ali Rıza'nın çağdaş resmimizde bir "prototip" 'Tehlikeli Rabıtalar 'festivalin 'Ustalara Saygı' bölümünde gösteriliyor ChabroVden burjuvaû eleştirisi Kültür Servisi - Bu yıl 22.'si düzenlenen İstan- bul Film Festivali zengin içeriğiyle sinemaseverle- rin ilgisini çekmeye de- vam ediyor. Günde orta- lama 25 filmin gösterildi- ği festivalin üçüncü gü- nünde dikkati çeken film- ler arasında 'Casuslara Karşı', 'Bir Güz Öğle- den Sonrası' ve 'Tehli- keli Rabıtalar' yer alı- yor. 'Casuslara Karşı' fes- tivalin Elveda bölümün- de gösterilecek. John Frankenheimer'in yö- nettiği film 1962 yıhnda ABD Ulusal Eleştirmen- ler Birliği Ödülleri kapsa- mında 'En tyi Yardımcı Kadın Ovuncu' ve 1963 Chabrol. filminde taşra burjuvazisi, burjuva ahlakı ve suçluluğu konulannı ele alıyor. yıhnda ABD Altın Küre'de 'En tyi Yardım- cı Kadın Ovuncu' dalında iki ödüle değer görülmüştü. Filmde ordu istihbaratında gö- revli binbaşı Bennett Marco. sürekli Kore sa- vaşıyla ilgi kâbuslar görmektedir. Bu kâbus- larda eski silah arkadaşı Çavuş Raymond Shaw, iki askeri öldürmektedir. Marco, üstle- riyle bu sorununu paylaşır ve ona dinlenme izni verilir. Bu izin döneminde Marco, Shaw'ın evini ziyaret eder ve orada eskıden keşif kolunun rehberliğini yapmış Koreli hiz- metkânnın saldmsına uğrar. Gelmiş geçmiş en ıyi politik gerilim ola- rak nitelenen yapım bu- gün bile modern Ameri- kan filmlerinin en seçkin örneklennden bin sayıl- makta. Günün ikinci filmi us- ta yönetmen Yasujiro Ozu'nun imzasını taşı- yor. 'Bir Güz Öğleden Sonrası' etkinliğin 'Anı- sma' bölümünde göste- rilecek. Ozu bu son çalış- masında yaşlanma, baba - kız ilişkisi temasmı farkh açılardan ele alıyor. Festivalin geleneksel- leşen Ustalara Saygı bö- lümünde ise bu yıl Cla- ude Chabrol, Brian De Palma, Zeki Ökten ve Edward Yang'ın filmle- ri gösterilecek. Bu kapsamda bugün Chabrol'ün hem ilk renk- li filmi, hem de daha son- ralan gözde ilgi alanı ola- cak taşra burjuvazisi, burjuva ahlakı ve suçlu- luğu konulanna eğildiği ilk çalışması 'Tehlikeli Rabıtalar' izlenebi- lecek. Film üst orta smıftan bir şarap imalat- çısı olan Henri Marcaux'un nörotik karısı Therese'i, komşusu ve sevgilisi olan Leda uğ- ruda terk edip etmeme ikilemini ele alan bir gerilim filmi. oluşturduğunu, binlerce desen çize- rek kendisinden geriye bir defter külliyatı bıraktığını söylemek, ger- çeği ifade etmek olacaktır. Hoca Ali Rıza dönemı ve onu izleyenler açı- sından, ayaküstü çizilen desenler ve eskizler, doğadan oluşturulacak re- simler ıçın birer "etüt" niteliği ta- şımaktaydı. Aynı zamanda da, ger- çekliğe "doğru" bakmayı sağlayı- cı birer temrindi. Bunlann ötesinde de çizmek eyleminin hazzını sanat- çının yaşamasına olanak veren sa- natsal bir edimdı. Güpegündüz do- ğadan alınan notlann zamanla bir ölçüde geriye itildiğine, bulgusal fe- nomenleri öne çıkaracak, içsel du- \Timlan dışlaştıracak yönelişlere ağırlık verildiğine tanık oluyoruz. Artık bir bellek defteri değil, sanat- çının ruttuğu notlan içeren çizim- ler, belleğin geniş planda kurcalan- masında etkili olan saptamalardır. Sanatçının bellek kutusu Sanatçının kafasını kurcalayan bir motif, yaşamsal bir paradoks ya da herhangi bir duruşun uyandırdığı psikolojik bir çağnşım, defterin bir köşeciğinde yerini alabiliyor. Ama öyle de olsa defter. sanatçuıın bel- lek kutusu, ilerde hatırlanması gere- kenlerin not edildiği dipsiz bir ku- yudur sonuç olarak. Her şey, bu ku- yuya atılır, belki de bir daha dönü- lüp bakılmaz. Ama aynı zamanda sanatçı belleğinin bir köşesinde, kendine aynlan yeri de bulmamış değıldir. Niçin çizildiği ya da son- radan nerede kullanılacağı, kulla- nılmış olduğu pek de belirli olma- yan bu tarihsiz görsel günlükler, gerçekte sanatçı imajının karar kıl- dığı sınırlan ve bu sınırlara dayan- mış olan imgeselliğin boyutlannı düşündürür bize. Sanatçının bu çi- zimleri oluşturmakta, böyle bir amacı öngörmediğini söylemek bi- le fazla olacaktır. Ama hangi şeyin öngörüsü, bizim sandığımız kadar açıktırki.. Serginin girişinde, sanatçı defter- lerinin foto-kolajlan yer alıyor. Tu- val üzerinde nihai şeklini alan bi- çim olgusunun ne ölçüde gizli ve gızemli bir kavram olduğu hakkın- da, her sanatçı için başka ilişki sen- tezlerini düşündüren bu kolajlar, yollann ve yöntemlerin birbinnden ne kadar farkh olduğu, olabileceği gerçeğine de göndermede bulun- muş olmuyor mu? (Sergi, 26 Nisan 'a kadar görüle- bilir. Tel: 212 252 47 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle