25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2003 PAZAR 8 DIZI ABD, çöken ekonomisini kurtarmak, yitirdiği pazarlan yeniden ele geçirmek istiyor Irak yalruzcaİDİrsahne"apitalizme yürekten inan- mış bir siyasetçi olduğu tartışmasız Henry Kis- singer önce teşhisi, belki "Frankeştayn'ın doktorlarmdan bi- ri", en azından bu doktorun sadık öğrencilerinden biri olduğu için, bir sosyahste parmak ısırtacak şu tahlil- le koymaktadır: "-vahşi kapitalızm, 19'uncuyüzyi- da nasıl Slarksizmin yolunu açmışsa, 1990'larm kör gözlü küreselleşmesi de finans piyasalarmın özgürlüğünü teh- Kkeye sokan bir dayatma aracı olabi- Br. Çünkü küreseüeşme, (._) dünya- daki ekonomikrejimlerie siyasal rejim- Jer arasındaki "uyuşmazlığı" görmez- den gdyor.Oysaekonomidenfarldı ob- rak shaset üzerinde yaşadığunız ge- zegeni. ulusal bınmlere böhnüştür. Si- yasetçilerin, ulusal ekonomilerineBtik- rar kazandırmak için 'halklanndaa' bir ölçüye kadar sıkuıüya kadanma- lannı istemeleri mümkündür. Ama bu. onlann. yabancüann avukadjğmı yaparak,haDdannısonsuzadek kemer sıkmaya raa edebilecekleri anlamına gelmez. Çünkü kemer sıkmaya raa etmenin teri kemer sıkmayazoriamak- ur,poitikaraçiarkulanarakdayatmak- tır. Bu da süreldi olamaz.._ serbest pa- zaria zenginkştirilmiş ve güçlendiril- mişdemokrasiler, pıyasa' admasınır- sız bir kemer sıkmayı hoş görmez; ter- sine, bir yandan bir 'güvence sepeti' oiuşturacaksosyalönlemleratarken, dî- ğer yandanpryasanm shTİMklerinitör- pülemek ister, onu plan ve program- laria yönlendirmeye çahşuiar. Ulusla- rarasıfinanssistemi ise bu tür vangm söndüriicülerden benüz yoksundur. _bu alandaki gelişme- leri kavTayıp, aıulan önkmkrin kaçmdmaz olduğunu kavrayan- brm saytsı sanılandan çok azdır." 'Biriyer blri bakar... "DıfKissinger,te- davı olarak da, cid- di bir büyüme süre- cine girilmesini, ser- mayenın çok sırurlı ellerde toplanarak kaynak sıkıntısı çe- ken toplumlann sıstem dışına ıtil- mesinın önlenmesını, yanı halk dıhy- le "biri yiyip biri bakarken layametin kopmaması için kaz geiecek yerden tavuğun esirgenmemesini" salık ver- mektedir. (Henry Kıssınger, Ulusla- rarası Para Fonu (IMF) Yarardan Zı- yade Zarar Veriyor, 15 Ekim 1998 ta- nhli Le Monde'dan çev: Erdoğan So- ral, Mülkiye, s: 133-138, sayı: 222, Ma- yıs-Haziran 2000, Ankara.) Bu manzara karşısında en çok sıkı- şan Amerika'dır. Ama Avrupa ve Ja- ponya'nın da çok iyi durumda oldu- ğu söylenemez. Amerika karşısında sağladıklan bütün pazar üstünlükle- rine rağmen, Japonya tkincı Dünya Sa- MANTIK HATASI Irak'la sorun varsa,bunu Türkiye kendi haîletmeye cahşabilinlL Bunlannda doğru yannş, birmanöğı var. Amasırf Amerika istedi,hem 'belldbiraz parada kazanınz'diye doğrudan Irak'la savaşa girmek, doğru birmanük değiL. (Fotoğraf: AP) konomik açıdan Avrupa ve Japonya'nın da ABD'ye göre çok iyi durumda olduğu söylenemez. Amerika karşısında sağladıklan bütün pazar üstünlüklerine rağmen Japonya, tkinci Dünya Savaşı sonrasında en ağır durgunluk dönemini yaşıyor. 120 milyonluk Japonya'da işsizlik oranı yüzde 5'e doğru tırmanırken ünlü "ömür boyu istihdam" modeli tarihe kanştı. 400 milyonluk Avrupa Birliği'nde ise bu oran ortalama yüzde 10 düzeyinde. vaşı sonrasında en ağır durgunluk dö- nemini yaşamakta- dır. 120 milyonluk Japonya'da işsizlik oranı yüzde 5'e doğru tırmanmaktadır, ünlü "ömür boyu istihdam" modeli tarihe kanşmış- tır. 400 milyonluk Avrupa Birliği'nde bu oran ortalama yüzde 10 düzeyin- dedir. Pazar kaygılan... Amerika'nın, IMF'deki küreselleş- me ortaklan Avrupa ve Japonya ile Irak saldınsı konusunda bu kadar ters düş- mesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Avrupa ve Japonya, Ameri- ka'nın Kosova-Balkanlar'a, Afganis- tan-Orta Asya'ya ve dolayısıyla ola- ğanüstü zengın petrol ve doğalgaz ya- taklanna yerleşmesinden rahatsızlı- ğını yatıştıramamışken bir de bunlar- dan çok daha önemli ve tarihi emel- lerinin bulundugu Ortadoğu'ya el at- masma daha da sinirlenmektedir. Almanya ve Fransa'nın Irak saldı- nsına karşı tavırlannı da, insani, ah- laki kaygılarla açıklamak mümkün değildir. Bunu adı, açıkça pazar kaygısıdır, müşteri kaygısıdır, hegemonya kay- gısıdır, nihayet, Türkiye ve benzeri ülkeler için artık modasımn geçtiği, döneminin kapandığı söylenip du- ran ulus devlet yahut ulusal çıkar kaygısıdır. Nitekim, Samuel Huntington'un, açla tok, zenginle yoksul çahşması- na giydirmeye çalıştığı "medeniyet- ler çanşmasT gömleğıni, bugün Ame- rika'nrn Irak saldınsına karşı Alman- ya-Fransa ekseninde yer alan kıdem- li sömürgeci Belçika'nın eski içişle- ri bakanlanndan Joseph Micbel de şöyle biçmek cüretini kendinde gör- mektedir: "Ronıa halkı gibi,barbariartarafin- dan istila> a uğramak tehükeshie kar- şıkar^yayız. Bu barbariar.Araplar,Fas- hlar, Yogoslav lar yıe Türklerdir. Bun- lar çok uzaldardan geliyor \e bizhn uygarlığımjzla hiçbir ortak yanlan yok." (Alpaslan Işıklı, a.g.e. s. 105) Savas arlfesi... Kissinger'ın, Sweezy'nin, Hirst ve Thompson'un, hatta Belçikalı Mic- hel'in söylediklerini, içrnde bulundu- ğumuz "savaş arifesi'' koşullannda şöyle özetlemek herhalde mümkün: Kapitalizm bir savaş çıkarmasaydı da zaten yoksullann, açlann bir ayak- lanması kaçınılmazdı; ne kı, serma- yenin pazar kavgası ve yoksullar tes- tiyi kırmadan onlan tokatlama gere- ği, onu yoksullardan daha sabtrsız ha- le getırmiştir; Irak, oyunun oynanaca- ğı sahneden ıbarettir. Pazar daralma- sına, müşteri yokluğuna yine kendi- lerinin yol açtığını biliyorlar; kumar- hane kapitalizminden vr azgeçip doğ- ru dürüst üretip kârlanndan, bir kıs- mından da fedakârlık ederek yeni müş- teriler yaratıp pazan şenlendirebilir- lerdi; ama hem bunu istemiyorlar hem de artık galiba vakıt biraz geç. İ991'de Türklye'nln tavrı 1991 "de Türkiye, Tonuntay'ın isti- fası ve Amerika'nuı bu kadar ısrarlı olmaması nedeniyle savaşa girme- miş; ama Kürt mülteci akınını, PKK'nin palazlanmasını, Kuzey Irak'ta Barzani-TaJabanikukla devle- tinin oluşmasını önleyememişti; oy- sa bugün hadisenin dışmda kalmak- tansa içinde bulunarak gelişmelere müdahale edebilecek konumda bu- lunmak, Kürt mülteci akınını başlan- gıcında kontrol altrna almak, kukla Kürt devletinin resmileşmesini en- gellemek, hatta Musul-Kerkük pet- rolüne, Türkmenlere şemsiye olmak, savaş sonrası düzenlemeleri yönlen- dirmek mümkün olabilir. Zaten PKK'nin palazlanması da çok cana mal olmuştu... Bu bir görüştür. Ama Türkiye'nin PKK ile mücadelesının kendine göre bir mantığı vardır. Irak'la sorunumuz varsa, bunu da kendimiz haîletmeye çalışabilirdik. Bunlann da, doğru yan- lış, bir mantığı vardır. Ama sırf Ame- rika ıstedi, hem belki biraz para da ka- zanrnz diye doğrudan Irak'la savaşa girmek, bir mantık değıldir. Musul-Kerkük petrolü... Musul-Kerkük petrolü bir mantık olabilirdi. Ama yukanda petrol ko- nusuna değinildi; kendi kuyulanmı- a yine Amerika'nın, tngiltere'nin ha- tınna göz göre göre kapahrken, su başlannı tutmuş bütün devlerin en önemli kaygısının Irak petrolü oldu- ğunu dünya âlem ileri sürerken, bize de pay verilebileceği düşüyle, öle öl- düre Musul'a, Kerkük'e uzanmanın mantığı da olamaz. Türkmenleri korumak, kayırmak bir mantık olabilrrdi. Ama, sırf "ba- şımı/da bunca dert var, bir de orayla mı uğraşahm" gibi akıl ahnaz bir ge- rekçeyle bunca yıl susup Saddam'ın insafına terk ettikten sonra birden bi- re o garibanlan hatırlayıvermeyi an- lamakgüç. Bağımsız, hele Amerika'dan ba- ğımsız olması mümkün, dolayısıyla onun kuklası olması kesin bu devlet, Barzani ve Talabani'ye verilmiş bir oyuncaktan başka şey değil. Ve- ril"miş''! Çünkü zaten var. Geriye bir resmi elçi ve BM'ye temsilci gön- dermesi ile elçi kabul etmesi kaldı. TSK'nin önleyeceğinin hepsi bu mu? Gerçekler acemice örtülmeye çalışılıyorW - W" Tîffiam Safır'in, Ric- M^M / hardPerle'ünağzın- y y dan, Bağdat'a Türk r V tanklan ile birlikte girmek istediğini açıklayan Amen- ka, TSK'nin kendisinden bağunsız Kuzey Irak'a girmesini istemiyor. Komutanlık konusunda ısrar ediyor. Türk tanklan Bağdat'a Suriye ya da Ürdün üzerinden mi girecek? Bizzat Dışişleri Bakanı Yaşar Ya- kış. Meclis Dışişleri Komısyonu'na "Türkrve savaşa ginnezse daha çok Amerikan askeri ötecek" dıyor. Er- doğan ve Gül'ün "Türk askeri tek kurşunatrna>acak,tekkurşunyeme- yecek" sözlen doğru ise, nasıl ola- cak da daha az Amerikan askeri öle- cek? Türk asken Kuzey Irak'a gir- meyecek, girse bile sadece konu mankeni olacaksa, nerede ölecek de daha az Amerikalının öhnesrni sağ- layacak? Bağdat varoşlannda, doğrudan Irak askeri ile savaşarak mı? Kore'yi yeniden mi yaşayacağız? Bu manzara içinde petrol parsası toplanmaz, Türkmenlerkorunmaz, kurulmuş Kürt devletinin kuruhna- sı önlenmez. Birinci Dünya Sava- şı 'nda ordulanmızı Mustafa Ke- mal'ler. tnönüler. Karabekir'lerye- rine Von Sanders'Iere, Falkenhe- Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış. (AP) in'lere, Goltz'lara teslım etmışrik. Bizim tabur tabur şebidimize rağmen ikinciler Birinci Dünya Savaşı 'nı kaybettikleri halde, birinciler Kur- tuluş Savaşı'nı kazandılar. Acemice örtülmeye çalışılan ger- çek, Türkiye'nin, hadisenin dışmda kahnayarak yönlendirmek istediği hiçbir şeye izın verihnemesi; ama li- manlannı, havaalanlannı açmasının yanında bir de çocuklarının ölmesi mi? Türkiye'nin, hadisenin dışmda kahnayarak istemediği gelişmelere müdahale etmesine askeri, siyasi, ekonomik açıdan kim manı olabilir bu koşullarda? Barzani, Talabani, Ocalan olabilir mi? Türkiye'nin bu konuda temel pohtikası, başından beri Irak'm toprak bütünlüğünün konınması, Kuzey Irak'ta da Bağ- dat otoritesinın geçerliliği olduğu- na göre, Saddam Hüseyin'in mani olmasına gerek var mı? Ama ya Amerika?... Türkiye'nin kırmızı çızgilerinı aşabilecek tek güç Amerika değıl midir? Ama Ame- rika bu çizgileri aşarsa, örneğin açık- ça Kürtleri desteklerse, Amerikah ko- mutan Türk askerine emir vermeye kalkarsa, taraflar karşılıklı birbirle- rinin bölgelerine girmemeye söz verdikleri halde Amerika, Türk böl- gesine girerse Türkiye ne yapacak- hr? Amerika kendi ağzından çıkan ve yine yaptrrrmı olmayacak 6 mil- yar dolar için bile yazılı söz verme- ye yanaşmadığına, verse bile buna tam olarak güvenmek mümkün ol- madığınagöre... Kısaca Amerika ile çatışma mı göze alındı? Böyle bir "göze alma" yani iradi bir niyet söz konusu ol- masa bile, bu ihtimalin hiç de az ol- madığını vurgulamak gerek. Yarın: İnsanlık bir köteği hak etmlş demektir'... Türkhe'nin, hadisenin dışmda kabnayarak istemediği gelişmelere müdahale etme- sine askeri, siyasi ve ekonomikaçıdan kim mani olabilir bu koşullarda? (REUTERS) PAZAR ORHAN BURSALI Niçin Mutlaka Irak, mı? Bütün dünyaya karşın, ABD'nin Irak'ı işgal et- meye neden bu kadar istekli ve kararlı olduğu ko- nusu bizde pek anlaşılamıyormuş. llter Türkmen, dünkü yazısında (Hürriyet) Türk uzmanlann katıldığı birtoplantıda bu konunun tar- tışıldığını ve kesin bir neden bulunamadığını belir- tiyor ve savaş ısrarının Bush ve arkadaşlarının "psikolojisinden kaynaklandığı" gibi, sıradan birge- rekçeye bağlıyor. Uzmanlanmızın, savaş karannda, ABD gibi kü- resel birimparatorluğunyöneticilerinin "akliduru- mu"nun etkili olduğunu düşünmesine hayret et- tim. O zaman dünyayı ve olayları anlamak ve açık- lamak, her bakımdan çok kolaylaştı demektir! • • • Acaba petrol derdi yok mu ABD'nin? Var. Pet- rol alanlan hep bir savaş meselesi oldu. Petrol için, bir - iki yıllık, hatta beş - on yıllık garantiler yeterli olamaz dünya ekonomisi için. Hele ABD gibi eko- nomik gelişme motorunu tamamen küresel eko- nomiye bağlamış bir süper için, 15-20 yıllık, hat- ta 50 yıllık enerji perspektifleri kesin göz önüne alın- mak zorundadır. Bir küresel güç, uzun vadeli he- defleri ve yönelişleri olmadan yaşayamaz ve geli- şemez. 1) ABD Enerji Bakanlığfnın hesaplanna göre, ülkenin petrol ithalatı bugün yüzde 55'ten, 2025 yılında yüzde 70'e çıkacak. 2) Petrol piyasası, Petrol Üreten Ülkeler örgütü OPEC'in denetiminde. OPEC'in esas gücü Su- udilerdir. Suudi Arabistan dünya petrol rezervleri- nin dörtte birine sahip. Üstelik petrolü silah olarak kullanmakta en büyük güce sahip: Günde 3 mil- yon ton "kapasite üstü üretim" ile piyasayı iste- diği şekilde, aşağı veya yukan etkileyebiliyor. Bir örnek: 1998'de Venezüella, OPEC'i ve kararlannı dışlayarak, petrol üretimini 3 misli arrtırmaya kal- kıştı. Suudiler derhal üretimi kıstılar ve Venezüel- la amacına ulaşamadı. Suudilerin, petrolfiyatını22 - 28 dolar aralığında tuttuğu belirtiliyor. Bu fıyat ara- lığının, alternatif enerji kaynaklannın geliştirilmesi- ni engelleyici bir özellik taşıdığına işaret ediliyor. 3) ABD ile Suudilerin arasına, özellikle 11 Eylül saldınsından sonra kara kedi girdi. Çok sayıda Amerikalı "stratejist", Suudilerin terörü arka plan- da desteklediğine inanmakta ve petrolün Suudi- lerin tekelinden kurtanlması için planlar geliştir- mekte. Bazı Amerikan planlan, Suudilerin bile "de- mokratikleştirilmesinden " bahsediyor. 4) Irak petrolleri, ikinci büyük rezervdir. Geiecek için çok önemlidir. ABD'nin kontrolüne girdiğinde, Irak petrolü, OPEC'e ve Suudilere, yani Kartel'e kar- şı, dünya ekonomisinin uzun vadeli çıkarlan doğ- rultusunda "piyasa düzenleyici" rol oynayacak- tır. Aynca Irak'ın, Orta Asya'dan Körfez'e giden pet- rol koridoru da ABD'nin denetimi altına gırecektir. Denetim, küresel güçlerin dayandığı bir numara- fı geiecek faktörüdür. Denetim, çıkarların, geliş- melere göre, ufak ayarlarla yönlendirilmesi de- mektir. • • • • ' Çok önemli bir yan etken de "serbest piya- sa"nın variığıdır. Hele Irak gibi bir petrol ülkesin- de. ABD'li şirketlerin giremedığı "kapalı alanlar", ABD'ye göre yıkılmalıdır. Oraları demokratikleş- tirilmelj ve serbest piyasanın işleyişine açılma- lıdır. ABD'nin demokrasi isteklerinin, söyleminin te- melini bu oluşturuyor. Nihayet: ABD'nin, terör tehlikesini "önceden bertaraf etme" yeni doktrini ise şöyle okunmalı- dır: "Küresel imparatortuk için gerekli her yerde ön mevzilenme." ABD'nin bu savaşta maddi kaybı sıfır olacaktır, hatta önceki Körfez Savaşı'nda olduğu gibi, sa- vaş bilançosunu artı ile kapatacaktır. Ekonomisi- ni de canlandıracaktır. Amerikalı enerji uzmanı Paul Michael Whibey "Evet, demokrasi falan iyi de en önemlisi petrol- dür. Saddam 'ın devhlmesinden sonra Irak'tan ek petroller akacak. Bu ülkenin rezervleri Suudi Ara- bistan'ı bile aşıyor" derken... Bizim uzmanlann "Acaba ABD neden Irak'a sal- dınyor" diye saatlerce kafa patlatmalanna ve bir neden bulamamalanna, ne demeli, bilemiyorum! obursali@cumhuriyet.com.tr. ' KAYSERİ1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosva \ o 2002 W5 Davacı Derva Soğancı larafından davalı Bahn Soğancı aleyhıne açılan şıddetlı geçımsızlık nedenıvle boşanma da- \asının mahkememızde vapılan açık >argılaması sırasında \enlen ara karan gereğınce. Da\alının bütun aramalara ra|- men bulunamadığmdan da\a dılekçesının ılanen leblığıne karar venlmış olup. karar gereğınce. Kavsen ılı. Melıkgazı ılçesı. Hısarcık Mahallesı. Cıit 067 02. Sa>fa 13. Sıra No.34 21'de nûfiısa kayıtlı da\acı Dena Soğancı tarafından eşı Bahn Soğancı alevhıne şıddetlı geçımsızlık nedenı>le boşanma davası açtığı. duruşmanın 25 2 2003 gunü saat 9 00 olduğu, da\aiımn duruşmava bizzat gelmesı \a da ken- dısını bir \ekille temsıl ettırmesı. aksı takdırde \argılama- nın yokluğunda yurutulerek bıtınleceğı hususu dâ\ah Bahn SoğancAa da\a dılekçesı >erıne kaım olmak uzere ılanen teblığ olünur 28 1 2003 Basm 6614 AYDINSULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo 2002917-1674 E K. Davacı Lütftj 4kdenız tarafından davalı Mustafa Gebeşçı ve arkadaşlan alevhıne açılan geçıt hakkı davasının vapılan açık yargılaması sonunda. Davanın kabulüne 27.02.2002 trh fen bılırkışının rapor ve krokısınde belırtılen 2 altematıfte ol- duğu şekilde 25 50 m2 mıktanndakı davalı Ismaıl HaKkı Çe- lık'e aıt 17 parselden davacıva aıt 18 parsel sayılı taşınmaz ıçın 36 720.000 -TL bedel karşılığında geçıt hakkı tesısıne ka- rar venlmış olup. Davalı Mustafa Gebeşçı tıım aramalara rağ- men adresı bulunamadığından mahkememızın 27 11 2002 trh. 2002 917-1674 E.K.. sayılı ılamı kendısıne teblığ edılemedı- ğuıden mahkememız karannın davalıya teblığ yenne geçerlı olmak üzere ılanen teblıS olunur Basın 6950 KUŞADASI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 2001 421 Davacı Orka Tunzm Yatınmcılığı tşlt Ltd Ştı vekılı tarafından davalı Ismet Avdınoğlu alevhıne açılan menfi tespıt davasının mahkememızde vapılan vargılaması sıra- sında da\alı lsmet Avdmoğlu'na teblıgat vapılamamış \e yapılan zabıta araştırmasında da adresı tespıt edılememış olduğundan davacı adına ılanen teblıgat vapılmasına karar venlmış olup ışbu dosyanın duruşma gunu 06 03 2003 gu- nü saat 09 00 olduğu ve belırtılen gun \e saatte davalı ıs- met Ajdınoğlu'nun duruşmava gelerek bizzat kendısını temsıl ettırmesı veva bu- vekılle tembil ettırmesı aksı takdır- de yokluğunda duruşmalara devam edılerek karar venlece- ğı ılanen teblıS olunur 05 02 2003 Basın 6952
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle