Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MART 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAY AKIN
Trenler hiç üzülmesin...
H
ans Christian Andersen'in, Do-
ğu'ya yaptığı yolculuk, o günler-
dekı gezilerin en sürükleyicisi,
en hızlısıdır: "Büyülü atınıızı
arabanın önüne bağlıyoruz ve mekân yok
oluyor; fırtınadaki bulutlar gibi uçuyor,
göçmen kuşları taklit ediyoruz! Vahşi atı-
mız hızlı hızlı soluyor, burun deliklerinden
kara dumanlar çıkıyor."
Ünlü yazann büyülü atı trenden başka bir
araç değildir. Ilk seferüıi 25 Eylül 1825'te, In-
giltere'deki Stockton ve Darlington arasında
yapan tren, o günden sonra şiir, roman, resim,
sinema gibi pek çok sanat eserinde boy gös-
termeye başlar. Öyle ki, Claude Monet, çı-
kan dumanlar iyice yükselsin, lokomotif da-
ha heybetli bir görünüm alsın diye Paris'ten
Rouen'e gidecek olan trem yanm saat bek-
letmiştir. Bekleyiş sırasında, gardaki trenler
kömürle doldurulmuş ve Monet'nin o çok bi-
linen, bulutlan andıran dumanlar arasındaki
tren resimleri ortaya çıkmıştır. Düşünüyorum
da, yeni keşfedilecek bir aracın, resmini ya-
pan ressam istedi diye, hareket saatinin gecik-
tirilmesi bir daha yaşanacak mı acaba?
Ağabeylme araba. bana tren...
Haydarpaşa 'dan Pendik 'e kalkan treni
Bir oğlan çocuğu gördü
Benzetti oyuncağına
Güldü
Ben ise Oktay Rifat'ın "Istanbul" şiirin-
deki çocuk gibi gülemedım treni ilk görü-
şümde! Beş yaşındaydım ve dedem, tıraş ol-
mak için tren istasyonundaki berbere beni de
götürmüştü. O güne kadar dumanı evlerin,
vapurlann ve Trabzon çımento fabrikasının
bacasında gören bir çocuk olarak, ürkerek
baktım trene... Sonra kapadım gözlerimi ve
trenın düdüğü gibi bağırmaya başladım, Dı-
ranas'ın Fahriye Abla'sını gelin gönderdiği
Erzincan'da.
Istanbul'a mal almaya giden babam, her se-
ferinde olduğu gibi yine oyuncaklarla dön-
müştü. Ağabeyıme mavi bir Volkswagen, ba-
na ise gri renkli bir tren almıştı. Işıklan sön-
dürüp pille çalışan arabayı ve treni seyret-
mek, o yıllardan, radyo tiyatrosundan sonra
aklımda kalan en mutlu anlardır. Oyuncakla-
nn içinde yanıp sönen ışıklar gibi rengârenk-
jjı o günler... Ama, içim çok ısınmamıştı tre-
ne. Bunun nedeni, ağabeyime verilen araba-
nın altındaki dili sayesinde masanın üstünden
düşmeyip, geri dönüyor olmasıydı. Gerçi, be-
nim trenim de duvara çarptığında yön değiş-
tiriyordu ama, ne bileyim işte masadan düş-
meyen araba daha cazipti gözümde. Hem, eve
gelen misafirlere gösteri yapmak için oyun-
caklar getirilip çahştınldığında, ağabeyimin
marifetli arabası benim trenden daha çok il-
gi çekiyordu.
Yoksul çocukların oyuncak treni
Oyuncak tren, dünyanın bir örümcek ağı
gibi demiryollanyla örüldüğü 184O'lı
yıllarda görülür. Ilk örnekleri tahtadan-
dır. Amerika'da yapılan ilk oyuncak
trenlerin gerçekleriyle hiçbir bağı
yoktu. Çünkü, yaşantılannda
hiç tren görmemiş insanla-
nn ellerinden çıkmaktaydı-
lar. 187O'li yıllardan sonra
tahta trenlerin yerini Alman, Fran-
sız ve Ingiliz yapımı teneke tren-
ler alu-. "Hornby" ve "Marklin"
üretime devam eden en eski
oyuncak tren markalandır.
Yoksul aile çocuklanmn da
oyuncak treni olmuştur. Nasıl
mı?.. O ailelerden birinin ço-
cuğundan alalım yanıtı:
"Asbna bakarsanız yok-
luk, insan içindeki o
müthiş yaratıcıhk gü-
cünü de harekete ge-
çirmiyor değil. Bu
yoklukta neler keşfet-
mezdik... Kibrit kutu-
lannı birbirine ekleye-
rek trenler mi yapmaz-
dık. Bu kutulardan, evde-
ki gazetelerden tüneller ya-
parak bu trenleri sarp ve va-
dileri çok derin olan sık or-
manların kardeşçesine yaşa-
dığı kara parçalanndan mı
geçirmezdik. Bazen muziplik
eder, treni bir yerlere toslat-
maz mıydık!?"
Kibrit kutulanndan tren yapan ço-
cuğun babası Moskova'ya davetli ola-
rak gider, 1969 yılında. Çocuk, sabır-
sızlıkla bekler babasını; oyuncak bir
tren istemiştir ondan! Dileği gerçek-
leşip, kibrit kutulannın yerini gerçek
bir tren almış mıydı?.. Dinliyoruz:
"Babamla birlikte evde treni kur-
muş, raylar üzerinde giden treni
seyretmiştik. Her zaman
olduğu gibi rrenin rayla-
rının altına kâğıtlar koy-
muş, sözüm ona treni yokuşlardan, yaptı-
ğım gazete tünellerinden geçirmiştim. Ta-
bii tren bu zorlamalara dayanamamış, kâh
yokuş yukarı çıkamamış, kâh tünellerden
geçerken kâğıtlara toslamış, ben bu duru-
ma kızdıkça. babam bir köşede usulcacık
gülmüş ve keyif almıştı."
Gülümseyen yüzüyle anımsanan babanın
kim olduğunu öğrenmek için biraz daha ku-
lak veriyoruz çocuğa: "Çocukluğumun
oyuncaklanndan bir diğeri ise, ben-
de sonsuz hayaller yaratan maka-
ralardı. Eskiden her evde hemen
hemen dikiş dikilirdi. Dikiş
ipliklerinin sarüdığı, tah-
tadan küçük, büyük maka-
raları evden, komşulardan
toplardım. Bunlarla kuleler
mi, yan yana bağlayıp çok teker-
lekli arabalar mı yapmazdım?
O arabaları yarıştırmaz mıy-
dım? Benimle oynasın diye
mızırdamrdım babama.
Koca Orhan Kemal beni
kırmayıp, çalışmasını bı-
rakıp benimle oynamaz
mıydı, dünyalar benim
olurdu."
IşıkÖğütçünün, ba-
bası Orhan Kemal'in
bu özelliğini anlatma-
suıdan sonra ilk işim,
kütaphanemden bu
"koca", koskoca
yazann bir kitabını
elime almak oldu.
Satırlar arasında
gördüm; Orhan
Kemal daktilo-
sunun başmdan kalkmış, oğluyla oynuyor-
du!..
Orhan Kemal "Benim Oğlum" adlı şiirin-
de şöyle arumsar o günleri: "Oyuncaklan o-
nun / Yırtık kutularla / Sarı hıyarlar / Ve
küçük patlıcanlardı."
Aydın Menderes'ln dflşti...
Haliç'in kıyısındaki Rahmi Koç Sanayi
Müzesi'nde, camekânlı büyük bir masanın
içinde duran elektrikli trenin yanından hiçbir
ziyaretçi kolay kolay aynlamaz. Her çocuğun
düşlerini süsler böyle bir oyuncak. Yalnızca
çocuklar mı, büyükler de hayrandır o trene.
Işık Kansu'nun, tanınmış birçok insanın ço-
cukluk dönemini anlattığı ve bu alanda büyük
bir boşluğu giderdiği "Çocukluğa Yolcu-
luk" adlı kitabında, Aydın Menderes de böy-
lesi kocaman bir oyuncak trene sahip olma
düşünün közünü kanştınr: "Çok fazla oyun-
cağa boğulmadım. Elektrikli trenim vardı.
Çok büyük olmayan büyük elektrikli tre-
nim olmasını isterdim. 100 metrekare bir
alanı işgal edecek kadar. Köprüleri, ma-
kaslan, çeşitli lokomotif ve vagonlan, istas-
yonlan olan. Ama hiçbir zaman olmadı o."
Cumhuriyefı kuranlann ulaşım politikası
olan demiryolu taşımacıhğına, ne gariptir ki,
oğluna raylarının uzunluğu metreleri bulan
bir oyuncak tren almayan Adnan Menderes
döneminde sırt çevrilir.
'Şeytan arabası. sen ona blnme...'
Aydın Menderes, babası Adnan Mende-
res'ten bisiklet ıstediğinde şu yanıtı aldığını
anımsar: "Şeytan arabası, sen ona binme."
Hannover kralı da, treni "şeytan icadı" ılan
edenlerdendir. Kralın rahatsızlığı, bir ayakka-
bıcı ya da terzinin kendi kadar hızlı seyahat
edebilmesidir. Sanatçılar, demıryoluna övgü-
ler yağdınrken ve hatta Andersen, tren hak-
kında "Bugün artık, ortaçağda yalnızca
şeytandan beklendiği kadar güçlüyüz, kes-
kin zekâmız, onu bile geride bıraktı" gibi
övgü dolu sözler sarfederken, krallar, politi-
kacılar ondan her dönem ürkmüşlerdir. Bisik-
let de, bundan payına düşeni almıştır.
Işık Öğütçü de bisiklet ister baba-
sından. Orhan Kemal bir mektubun-
da oğlunun isteğine şu karşılığı verir:
"Bisikletini mutlaka alacağım"...
Ama, bu tümcenin başında "çıkınca
sözcüğü vardır. Çünkü mektup, Sul-
tanahmet Cezaevi'nden gönderilmiş-
tir!
: P Sanat Kültür Antika dergisi sanata zaman boyutundan bakıyor
\Akrepleyelkovanın büyüsüKültür Servisi - P Sanat
Kültür Antika dergisi, se-
kiz yaşına bastığı 28. sa-
yısını, 'Zaman ve Sa-
nat'a ayırdı. Antik
çağ takvimlerinde, rö-
nesans dua saatleri ki-
taplannda, Çin resmi
ve Japon şiirinde, Is-
lam sanatlarında, Top-
kapı Sarayı saat koleksiyo-
nunda, Monet'nin Rouen
Katedrali resimlerinde,
müzikte, Borges'te ve
Tuğrul Selçuk'un hey-
kellerinde zaman!
P Sanat Kültür Anti-
ka, yeni sayısında,
'Mezopotamyalılar,
Mayalar, Aztekler, in-
sanlık tarihinin ilk tak-
vimlerini nasıl oluşturdu-
lar? Dua saatleri kitaplan, orta-
çağ ve Rönesansın best-seller'ları
mıydı? İstanbu) semalarında zaman
nasıl ölçülüyordu?, Monet, zamanın
rengini mi arıyordu?, Müzik zama-
nın sesi midir?, Borges, yalnız-
ca zamanı mı yazmıştır?'
sorulannın yanıtlannı an-
yor.
'Saatin Tarihi' adlı bir
kitabı da bulunan Alman
tarihçi Gerhard Dohrn
van Rossum, 'Yaşanan
Zaman Ölçülen Zaman'
başlıklı yazısında, yaklaşık
üç bin yıl öncesinden gü-
nümüze, insan-zaman
ilişkilerini inceliyor.
Yıldız Çoban, 'Gü-
neş Saati'nde Maya-
lar ve Aztekler'in gü-
nümüz insanım bile
şaşkınlık içinde bıra-
kan takvimlerini araştı-
nyor. Metropolitan Mü-
zesi sanat tarihçilerinden
Barbara Drake Boehm,
'Kutsanmış Zaman' başlığını
taşıyan incelemesinde, ortaçağ ve Rö-
nesans'ın elden düşmeyen dua saatle-
ri kitaplannın su-larıru ortaya çıkan-
yor.
'Çin Resminde Mevsim Değişim-
leri' yazısuıda sanat tarihçisi Teresa
McNichol, eski bir Doğu uygarlığının
zamana yaklaşımını gözler önüne se-
riyor.
Salim Aydüz ve Yavuz Unat, Islam
uygarlığı ve Osmanlı toplumunda za-
man kavramı ile zaman ölçümlerini in-
celiyor.
Ali Esad Göksel'in 'Zamane Bir
Şark Masalı'na ise, Topkapı Sarayı
Müzesi koleksiyonundaki padişah sa-
atleri ve Istanbul'un ünlü saatçisi Me-
yer'in bu saatlere ilişkin açıklamalan
eşlik ediyor. Coşkun Irmak, 'Zama-
nın Rengi' başlıklı yazısında, Mo-
net'nin Rouen Katedrali resimlerinde-
ki ışık - renk ilişkisini araştınyor. Mü-
zikolog Filiz Ali, zamanm sesini mü-
zikte anyor.
Serhan Ada'nın, 'Yollan Çatalla-
nan Anlar' başlıklı yazısı, Borges'in
zaman dolambacında küçük bir gezin-
tiye çıkarıyor okuyucuyu. Ayşegül
Hatay ise, Tuğrul Selçuk'un heykelle-
rinde zamanın düşü ve gerçeğinin pe-
şine düşüyor. Dua Saatleri Kitabı'ndan Zodyak tnsanı, Erken 15. yüzyıl.
tzmir'deki etkinliklerine dün başlayan Boğaziçi Gösteri Sanatlan Topluluğu beş ayn yapımla izleyici karşısında
Farldı oyunlar, yerel danslar, eski şarkılar
'Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın' adlı oyun sol eğilimli üç arkadaş
arasındaki ilişkiyi toplumsal olaylara gönderme yaparak anlatıyor.
Kültür Servisi - Boğaziçi Gösteri
Sanatlan Topluluğu, bünyesindeki
farklı birimlerin çalışmalanndan olu-
şan beş yapımla Izmir'de. 15 Mart'a
dek sürecek etkinlik kapsamında
BGST bünyesinde faaliyetlerini sür-
düren Tiyatro Boğaziçi'nin 'Berber
Hikâyeleri', "Yeni Bir Hayat tçin'
ve 'Pilavdan Dönenin Kaşığı Kınl-
sın' adlı oyunlan; BGST dansçılan
ve BGST Müzik Birimi Eğitim Araş-
tuma Grubu'nun ortaklaşa hazırladı-
ğı 'Gün Doğuyor' adlı dans-müzik
gösterisi ve BGST Müzik Birimi'nin
bir başka grubu olan '45'lik Şarkı-
lar'ın '45'lik Şarkılar Konseri' Iz-
mir seyircisiyle buluşacak.
Zaman zaman iç içe geçen dört
farklı hikâyenin bir berber dükkânın-
da kesişmesini anlatan 'Berber Hi-
kâyeleri'nin başlıca rollerinde Bü-
lent Seçkin, Ece Aydın, Özgür Çi-
çek rol alıyor.
'Pilavdan Dönenin Kaşığı Kınl-
sın' adlı oyun ise sol eğilimli üç ar-
kadaşuı 1980'den bugüne gelen bir-
likteliğini, aralanndaki ilişkinin ve
karakterlerin değişimini toplumsal
olaylara da gönderme yaparak anlat-
mayı amaçlıyor. Oyunun metni. aynı
zamanda sahne üstünde üç arkadaşı
canlandıran Se>11ay Saral, lluç Es-
en ve Cüneyt Yalaz taraftndan oluş-
turuldu.
Oğuz Atay'm romanından oyun-
laştınlan 'Yeni Bir Hayat İçin', sı-
kıntılı bir orta sınıf üyesi olan Selim
Özben'in, yaş gününde 35 yıllık ha-
yatının muhasebesini yapması üzeri-
ne kurulu. Bütünlüklü bir hikâyesi
olan tek kişilik oyunda Cüneyt Yalaz
rol alıyor.
'Gün Doguyor' ise Balkan ve Ana-
dolu cografyalanna ait çokdilli yerel
dans müziklerini, yakın dönem siya-
sal-toplumsal konjonktürüne değinen
bir kurgu çerçevesinde bir araya geti-
riyor. Gösterinin ana temasını 'halk-
lann kardeşliği' fikri oluşturuyor.
70"li yıllann kentli popüler müzik
ortamını yansıtan '45'lik Şarkılar'
ise bu dönemi örnekleyen parçalar-
dan oluşan konser programında yer
yer teatral anlatımı müzikle iç içe ge-
çiriyor ve dönemin siyasal ve kültü-
rel atmosferinden çeşitli ipuçlan su-
nuyor.
(Tüm gösteriler Fuar Kültür Mer-
kezi ve Ismet Inönü Sanat Merke-
zi 'nde olacak. Tel: 0 232 464 76 95)
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
'Yaşasın Savaş!'
"Gücün terörûne de, terörün gücüne de teslim
olmayı reddediyoruz." Aylar önce "Banş Girişimi"
hareketi kurulurken, bu ilkeden yola çıkılmıştı.
"Banşı, herhangi bir siyasal, stratejik, ekono-
mik, ulusal, ideolojik çıkar hesabıyla, bir ARAÇ
olarak değil, başlı başına bir AMAÇ olarak savu-
nuyoruz." Bu düşünce, bu inanç, tüm katılımcı-
ların ortak paydasıydı.
Savaşa karşı direnç, dünyada daTürkiye'de de
yaygınlaştı, güçlendi. Ülkenin her yerinde, her
gün bu direnci ortaya koyan birbirinden çok fark-
lı eylemler düzenleniyor.
Bugün gelinen noktada, polisin bunları bastır-
ma çabası bir yana, medyanın silahşor kalemle-
ri başta olmak üzere, müthiş bir karalama kam-
panyasına tanık oluyoruz.
Savaşa karşı durmaya çalışanlar için kullanılan
sıfatlar küçümsemeyle başlıyor; "duygusallık, ap-
tallık, geri zekâlılık, hayalperestlik, avanaklık" de-
nilerek aşağılamayla sürüyor. Bol bol alay edili-
yor. "Mantığınızı kullanın, Türkiye'nin çıkarianyla
vicdanın ne ilgisi var" gibi müthiş(!) denklemler
kuruluyor ve sonunda iş gelip "vatan hainliği"
suçlamasına dayanıyor.
"Tarih yazıyoruz" diyenlerin, "vatan haini" suç-
laması artık beni şaşırtmıyor. Yalan söyledikleri-
ni hepimiz biliyoruz.
Beni kahreden, "Zaten herkes savaşa karşı,
kimsesavaş istemiyor, ama.." diye başlayan söy-
lem.
O, "^/Vf/4"sözcüğünden sonra sıralanan hiçbir
gerekçe Irak'a ABD'nin yanında saldırmaya ne-
den olamaz.
Biz, "duygusallığa, mantıksızlığa, vatan hainli-
ğine" devam edecegiz. Ancak o "ama"ların ge-
risine sığınanların da ikiyüzlülüğü, yalancılığı bı-
rakıp açığa çıkmaları gerek. Yarın öbür gün, on-
lardan hesap sorulduğunda, yeniden bu kez baş-
ka "ama"ların arkasına saklanırken, tutarlı olma-
larına yol açabilir.
• • •
Hafta içinde Kenter Tıyatrosu'nda çeşitli sanat
alanlanndan savaşa karşı duran birçok sanatçı-
nın katılımıyla görkemli bir etkinliğe tanık olduk.
Ayrıntıları 27 Şubat tarihli Cumhuriyet'te okudu-
nuz. Orada Zeliha Berksoy'un Nâzım Hik-
met'ten yorumladığı "Davet" şiiri beni alıp "Ya-
şasın Savaş!" adlı oyuna götürdü.
Sanatçı sorumluluğu dediğimiz şey, yalnız söz-
le değil, yapılan işle de ortaya konulmah. Dost-
lar Tiyatrosu'nun seçimi de bu yolda. Topluluğun
sorumluluğunu, içinde yaşadığımız korkunç gün-
lerdeki duruşlannı sergiliyor. Bir süredir sunduk-
ları "Yaşasın Savaş!", Brecht'ten Aziz Nesin'e,
Euripides'ten Nâzım Hikmet'e, birçok yazardan
alıntılarla, Genco Erkal'ın kurguladığı, sahneye
uyarladığı, yönettiği, kabare türünde bir oyun.
Savaşın yıkımları, acısı, vahşeti, çözümsüzlüğü,
aynı zamanda ahlaksızlığı, müzikle, şarkılarla or-
taya konuyor.
Birçok yazar dedim. Aralannda Aydın Engin de
var. Onun yıllar önceki "Devri Süleyman" oyunu-
nu anımsayan biri olarak, yeniden tiyatro yazar-
lığına dönüşünü büyük bir sevinçle karşıladım.
"Yaşasın Savaş!" için yazdığı üç yeni skeçle ola-
yı günümüze taşıyor ve gülmecenin keyfini çıka-
rarak, neden-sonuç üzerine düşünmemize yol
açıyor.
Genco Erkal-Zeliha Berksoy ikilisinin ustalığı,
neredeyse 25 yıl öncesinin o unutulmaz "Brecht
Kabaresi"r\den damıtılmış tatlar, iki genç oyun-
cunun Erdem Akakçe ve Alpay Atalan'ın çaba-
larıyla bütünleniyor. Erdem Akakçe, oynadığı her
oyunda, kendini aşarak, oyunculuğunu geliştiri-
yor, ilettiği tiyatro tadını çoğaltıyor.
Zeynep Tanbay, iki dansıyla yine olağanüstü.
Zeliha Berksoy'un söylediği "LJIİ Marien" de du-
yariılığın uç sınırlanna ulaşan beden şiiri, "Iskem-
/e"de akıllardan asla çıkmayacak bir çıglığa dö-
nüşüyor. Işkenceye karşı, tüyler ürpertici, dehşet
bir çığlık? (Şubatta oyuna katılamamıştı, bugün-
den başlayarak yeniden oyunda)
Geçmiş savaşların izdüşümlerinden hareketle,
bugün zalimin yanında yer alırsak bizi nelerin
beklediğini gösteren birseyirlik "Yaşasın Savaş!"
Izleyebilmek için son şansınız bu ay. Nisanda
Anadolu'ya turneye çıkıyor. Elbet, savaştan, sa-
vaş trafiğinden, bizi bekleyen kaostan, yolumu-
zu gözleyen ölümlerden yol bulabilirse?
e-posta: zeynep a zeyneporal. com
Faks:(0212)257 16 50
Cemal Reşit Rey'de caz
• Kültür Servisi - Ilyas Mirzayev Jazz
Project bugün saat 20.00'de Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda cazseverlerin karşısuıda
olacak. Dr. Zaza Miminoshvüi (gitar), Ray
Kaczynski (vurmalı çalgılar) ve Zurab J.
Gagnidze'den oluşan topluluğa gecede Burhan
Öçal (perküsyon) ile Ecran Irmak (ney) eşlik
edecek. Müzisyenler çaldıklan parçalarla
izleyenleri sıra dışı bir yolculuğa çıkaracaklar.
(0 212 232 98 30)
Ben Harper'dan yeni albüm
• Kültür Servisi - Geçen yıllarda Türkiye'de
iki konser de veren Ben Harper'ın yeni
albümü mart ortasında çıkıyor. Folk ve funk
ağırhklı müzik yapan ve kent ozanı olarak da
tanınan Harper, 'Diamonds On The Side'
aduıı taşıyan beşinci albümünde, bilgelik,
arayış, yüce güç gibi kavramlan irdeliyor.
Grubu The Innocent CriminalsTa birlikte
yaptığı albümünde ünlü müzisyen yine
duygusal şarkılara yer veriyor.
BUGÜN
• SALtH ZEKİ KOLAT KÜLTÜREVt'nde
15.00'te Serap Altekin'in konuşmacı olarak
katılacağı 'Yaşamın Evreleri ve Psikolojik
Krizler' konulu konferans. (0 216 449 18 84)
M AKM StNEMA S.\LONU'nda 13.00,15.33
ve 19.00'da Hilarv Swank'in 'Erkekler
Ağlamaz' fılminin gösterimi. (0 212 251 56 OÜ
• YUNUS EMRE SAHNESİ'nde BDT'deı
10.30"da Çakmaktaşı' (ç.o.) adlı çocuk
oyunu ve 15.30'da 'Odada Savaş' adlı oyun.
(0 212 661 38 94)