07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2003 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Realpolitik İLKESİZ politika demek midir? "Realpolitik" sözünü dillerinden düşürmeyenle- re göre, öyle. özellikle, imaJ edildiği Alman dilinde- ki gibi değil de, Ingilizcedeki gibi söyleyenlere gö- fe. Doğrudur, "real" eklentisi, akla hemen gerçekli- ği ve gerçekçiliği getiriyor. Arkasından da, Real- politik, gerçekleri, gerçeklikleri gözönünde tutan gerçekçi politika demektir"; "çıkarlar neyi gerek- tiriyorsa onu yapmaktır"; "güçlüyseniz gücünüzü kullanarak sonuç almaktır" türünden tanımlama- lar gelir. Oysa, bu tanımlamalann temellerini de ayrı ayn tanımlamak gerekiyor: Gerçekçilik, ama gerçek ve gerçeklik nedir? Kimin, hangi çıkarı? Nasıl birgüç- lülük ve hangi güç? İ sterseniz, hakkında sık sık "Realpolitik" sözü I edilen Irak konusu için aynı sorulan sorun ve bu konuda o sözün ne anlama geldiğini deneyin. Irak sorunu konusunda gerçek nedir? Kitle im- hasilahlan mı, petrol mü? "Gerçeklikleri göz önün- de tutalım" dediğiniz zaman hangisini tutacaksı- nız? Komşuluk, göz önünde tutmanız gereken bir başka gerçeklik değil mi? Üstelik, hep yanınızda olan, görmezden gelemeyeceğiniz, yok sayama- yacağınız bir gerçeklik. Komşuya karşı yaptıklan- nız, kuşaklarboyu unutulmayacak, herrejimde hep başınıza kakılacak, en azından vicdanınızı rahatsız edecek. Doğrudan dogruyasizi ilgilendiren, geçmişteya- şadığınız ve gelecekte de yaşayacağınız bir ger- çeklik. "Stratejik ortaklık" bir gerçeklik de "ekono- miksıkıntılar" değil mi? "Çıkarianmız Amerika'nın yanında olmayı gerektiriyor" dediğiniz zaman, kom- şuya ettikleriniz yüzünden ileride zarar görecek olan çıkariannızı hiç düşünmeden edebilir misiniz? Güçlülüğünüzü öne çıkanrsanız, sizden daha güç- lü olana karşı neyi nasıl savunacaksınız? Demek ki, bu biçimde anlaşılan bir Realpolitik an- layışı her zaman sizi kazançlı çıkarmayabiliyor. Ger- çeklikleri göz önünde bulundurup onlara göre dav- ranma politikanız, ancak sağlam ilkelere dayandı- nlırsa sizi koruyabilecek. Yoksa bir çıkmazdan öbü- rüne, bir çelişkiden başkasına sürüklenmek işten değil. Ortaklık, ister bu konuda olduğu gibi "stratejik", isterticaret, sanayi, girişimcilikgibı başka her- hangi bir ortaklık biçiminde olsun, herşeyden ön- ce, ortağınıza karşı dürüstlük, açıklık, bağlılık ilke- sini gerektirir ve yapacağınız işlerin başında orta- ğınızı yanlışlardan esirgemek gelir. Bush'lu VVashington'ın Bağdat politikası baştan beri tam bir yanlışlar yumağı değil mi? Ankara, stratejik ortaklığın venmesi gereken bir güvenin olanca gücünü kullanarak ortağına bu yanlışı an- latabilse ve "Dinlemiyorsanız, ben bu girişimde kesinlikle yokum" diyebilseydi işler bu noktaya ge- lir miydi? Stratejik ortaklığın size verdiği gücü so- nuna kadar böyle kullanmak da bir çeşit Realpoli- tik olmaz mıydı? Pazartık batağına sürüklenmek çok mu daha iyi oldu? KOOP-C'DEN DUYURU Kooperatifimizin genişletilmiş Yönetim Kurulu toplanüsı 23 Şubat 2003 Pazar günü saat 15.00'te Armada Otel'de (Adres: Ahırkapı Sok. No: 24 Cankurtaran - Ist.) yapılacaktır. Kooperatifin tüm ortaklanna açık olan bu toplantıya katılmanızı görüş, öneri ve eleştirilerinizle katkıda bulunmanızı önemle duyururuz. Koop-C Yönetim Kurulu KARS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı. 2002246 Davacı Hıkmet Ilhan vekili tarafından davalı Güner tlhan alevhlenne açmış olduğu boşanma da\asmın yapılan açık yar- gılaması sırasında \enlen ara karan gereğince. Davalı Güner tlhan'ın tüm aramalara rağmen kendisıne da- \a dılekçesı \e duruşma günü teblığ edılemediğınden dolavı ılanen teblığıne karar \enldığınden. adı geçen da\alı Güner fl- han'm davava karşı dıyeceklerinı duru$manın alılı buJunduğu 28.03 2003'günü saat'9.00'a kadar mahkememızın 2002 246 esas sayüı dosyasma bildırmesi veya duruşmada hazır bulun- ması ya da kendinı \ekille temsıl ertırmesi aksi takdırde vargı- lamaya yokluğunda devam olunarak karar venleceği ılanen teblığ olunur 31.01.2003 Basın: 7 015 Sanatçının Emekliliği Sayın Kültür Bakanı, sanat çevrelerimize iyimserlik ve umut veren kişiliğinizle, tüm bu sıkıntılann çözümünde başı çekin. Adınız, adını saygıyla andığımız birkaç kültür bakanının adı arasında olsun. DÜlÇer SUMER Cumhurbaşkanhğı Emekli Boşdamşmam A KP Hükümeti'nin, devlet me- murlannın altmış bir yaşında emekli edilmelerini öngören ya- sa tasansı değişik çevrelerde tepküere yol açü. Bazı devletku- rumlannın özellik ve önemleri gereği bu ya- sanın kapsamı dışında bırakılması istendi, kar- şı görûşler de sergilendi, tartışmalar giderek genişlemeye yüz tuttu. Doğrularla eğriler, pek bir apar topar paket- lenivermişti anlaşılan. Bu yasa tasansındagözden kaçmış ya da gö- zardı edilmiş çok büyük bir yanlış daha var- dı; AtatürkCumhuriyetınin en önemli eserle- nnden deviete bağh sanat kunımlanmızın sa- natçılan, akıl almaz bir gafletle mi, yoksa ba- zı ince hesaplarla mı ne, bu zorunlu emeklilik kapsamı içinde bırakılmışlardı. "tnce hesap" sözümü biraz açmak istiyorum. Hani dönem dönem bazı siyasetçilerin sana- tın içine dışına bulaşma hastalıklan nükseder ya... Neyse, şimdi dönelim konumuza: Sanatçı- lanmız altmış bir yaşına geldiklerinde... Bu noktada sanatla ilgili çok sayıda dernek, hiç gecikmeden, ortak bir bildıri ile başkaldır- dılar. Bildirinın başlığı iyi seçilmişti ve sanat hayatımızı felç edebilecek bir büyük sarsıntı- nın doğru uyansıydı: "Sanata 61 KatKanu" Bildiride, "Kültür ve sanat kurumlannın çahşanlan, öbür kamu kunımlan çalışanla- nyla aynı yasa hükümierine tabi rufulamaz. Bu farkı görmeyen bir hükümede karşı karp- yaolduğumuzu düşünmekistemivoru/"* deni- yor. "Cunıhumet idealinin hayat damarı say- dığıtiyatroya,operaya, bakye, senfonik müzi- ğe ne yapmak istenhBr?" diye soruluyor, tüm milletvekillerinden Türkiye'nin hayat damar- lanndan birıru kesmeye yönelik bu yasa tasa- nsına oy vermemeleri isteniyordu bildiride. Bildirinin altında imzası olanlar, tepkilerin- de, isteklerinde yerden göğe haklılar. Sanatçı kolay yetişmiyor, ancak yıllardan sonra dene- yim ve mesleksel zenginlik kazanıp ustalaşı- yor. Altmış bir yaşında, en olgun çağında bir sanatçı emekli edilirse, çırak ustasını, orkest- ra şefini, ögrenci ögretmenini yitirir. Yaşlı rol- lerini kim oynar, kJasik eserler nasıl sahnele- nebilir, en değerli rejisörler, bu kurumlan yö- netecek yetkin kişiler kolay mı bulunur? Us- talara gerek duymayan bir sanat kurumu dü- şünülebilir mi? Bu, bir başı gövdeden kopar- mak değil de nedir? Dünyanın hangi uygar ülkesinde böyle bir yanlışa düşülmüş, böyle bir abese evet denmiş, böyle bir aymazlık sergilenmiştir? tngUtere'de, İtalya'da. Amerika'da seksen, seksen beş yaşlanndaki sanatçılan ei üstünde tutuyorlar, en anlanıhdevlet nişarüanyla ödiil- lendirnorlar, yürüyemeyen sanatçı için en ün- lü yazariara tekeıiekli iskemlede orurarak o\- navabikceği munlar ısmarfayoriar. Onlan top- lumun ve sanat varhklarmın baş tacı olarak değeriendiriyorlar. Onlara kıymak akıllanıun ucundan bik geçmiyor. DahasL,bazı ülkeler de- ğerli sanatçüarını kültür bakanı, deviet başka- nı yapıyorlar. Ben, ülkemde de hiç kımsenin, yaşamlan- nı bu çok güç ve çileli mesleğe adamış sanat- çılann, en verimli yaşlannda, yıllarca onur ve özveriyle çahştıklan kurumlannın kapısma konmasına razı olabileceğine inanmak iste- miyorum. Bu bağışlanamaz bir suça ortakhk anlamına gelir. Ben, aynca bir sanatçının değfl ahnıış bir,alt- mış beş yaşında da emekü edilmesine karşı- yım. Sanatçının emeküsi olmaz. Gücü, sağoğı dverdikçe, onu saygnia ayakta aUaşlayabihne- nin mutluluğunu yaşamak isterim. Bu ülkenin milletvekilleri, gelin, sanatın ve sanatçının anlamını, önemini bildiğinizi, kav- rayabildiğinizi gösterin bize. Sanata, sanatçı- ya uzaktan bakmayın. Tîyatronun, operanuı. balenin, senfoni orkestralanmızın konserleri- nin tadını alm. Dünya ölçüsünde büyük başanlara sahip bu seçkin kururnlanmızın ve sanatçılanmızın so- runlannı çözün, yıllardır yenilenmesi bekle- nen yasalannı çıkann. Günün birinde emekli olacak sanatçılara da yaşamlannı geçim sı- kmtısına düşmeden, huzur ve güvenle sürdü- rebilmeleri için gerekli olanaklan sağlayın. Unutmayın. onlar, bize yaşamın anlamını, iyi ve doğru insanın niteliklerini, uygar toplum ola- bilmenin yolunu. banşm ve sevginin önemini anlatmaya çalıştılar, güzel Türkçemizin en et- kin koruyuculan ve öğretmenleri oldular. Sayın Kültür Bakanı, sanat çevrelerimize iyimserlik ve umut veren kişiliğinizle, tüm bu sıkıntılann çözümünde başı çekin. Adınız, adı- nı saygıyla andığımız birkaç kültür bakanının adı arasında olsun. " Devlet. sanat faaKyederini ve sanatçrn ko- rur. Sanat eserierinin ve sanatçuun korunma- su değeriendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayıfanası için gereken tedbirleri ahr" diyor yasa. Hangi yasa mı? Türkiye Cumhuriyeti'ninanayasası. Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Odevler Bölümü, mad- de64. Sözüm meclisten içeri, merakhsı ve sorum- lusu için yararlı olabilir umuduyla düştüm bu notu. Türban Sorunu Yapaydır, Çözülür... Bahreyn Emiri Bin îsa Eİ Halife'nin eşi Sabiha Hanım bile saçını açmıştır. Türkiye'de üç büyük onmdaki hanımlann kamuya ait yerlerde başlannı açmalan ile bu sorun kökten çözülür. Zaten yapaydır. Burhaneddin AKDAG Eski Sakarva Milletvekili A nkara Hukuk Fakültesi'nde dünyaca ünlü hocamız Ord. Prof. Er- nest Hirşt'ten çok yarar- landım. Kendisi Arapça dahil 7 yabancı dil bilir- di. tslam dinini, sadece Allah ile kul arasında ol- duğu için ve arada günah çıkaran ruhban sınıfi ol- madığından, yüce bir din olarak kabul ederdi. Beş vakit alınan aptesin te- mizlik, namazın da fi- ziksel yönden insan sağ- Iığına çok yararlı oldu- ğunu belirtirdi. Atatürk'ün Türkçe ezan okutmasmı, Arap- lann fesini ve Iran mol- lalannın kara çarşafını yasaklamasını çok ye- rinde bulurdu. Ata- türk'ün bu devrimleri, Türk milletini kendi örf, âdet ve benliğine kavuş- turmak için yaprığını dü- şünmekteydi. Atatürk'ün Islam dinini çok iyi bil- diğini söylerdi. O, bir Atatürk hayranıydı. 1956yılmdaBahBer- lin Üniversitesi Rektörü iken onu ziyaret ettim. Boynuma sanlarak Tür- kiye'ye olan hasret ve sevgisini gözyaşlan ile dile getirdi. O tarihlerde, Hendek'te, Mısır Ilahi- yat Fakültesi mezunu, din bilgini Hafiz Remzi Hoca da Profesör Ernest Hirst gibi düşünüyordu. Hafız Remzi Hoca da "İslam dininin. saç, sakal ve bezüe alakası \t)ktur" derdi. Vücuttan atılan saç ve sakalın mekruh olduğunu söyler ve tslam dininde bunlara tapma- nın yanlış ve günah ol- duğunu duşünürdü. 1950 yıllannda, Ankara. Is- tanbul, Izmir veya Tür- kiye'nin herhangi bir ye- rinde kız öğrencilerin çarşaf veya türban ile gezdiğine tanık olamaz- dık. Türkiye'de cenne- tin anahtarlannı halka dağıtan partiler ve din simsarlan ortaya çıktık- tan sonra, türban organi- ze bir şekilde sorun ha- line getirilmiştir. Geliş- rrüş ülkeler, bilgi ve uzay teknolojileri ile ilgile- nirken, Türkiye'nin ça- put ve türban ile uğraş- ması çok büyük bir talih- sizliktir. Atatürk, demokratik ve laik Türkiye Cum- huriyeti'ni kurarak, Arap şeyhlerinin ve Iran mollalannın Islam adı- na yaptıklan kötülükle- ri ve kadınlara çektir- dikleri eziyetleri orta- dan kaldırmışür. O, Türk kadınına seçme ve seçil- me hakkını birçok Av- rupa ülkesinden daha önce vermiş ve kadın- erkek eşitliğini sağla- mıştır. AKP seçimlerden ön- ceki tavırlannı yavaş ya- vaş değiştiriyor. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, milletvekili adaylannı seçerken hiç- bir türbanh hanımı TBNfM'ye aday göster- memiştir. Seçimlerden sonra ilk kez Meclis Baş- kanı Bölent Armç tara- fından yaratılan ve yıl- larca körüklenen türban sorunu, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriye- ti'ne karşı çıkmanın bir simgesi olarak kullanı- hyor. Türban sorununun ar- kasından fes, kara çarşaf ve imamların askeri okullara girmesinin de gündeme geleceği ke- sindir. Bu türban olayı daha önce çok zeki olan ve gözleri yuvalannda fıldır fildır dönen parti başkanlannca da denen- miştir. TBMM ikinci bir Merve Kavakçı rezale- tini yaşamamalıdır. Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriye- ti'nin yönetimindeki okul, dernek, orduevi ve TBMM'nin tüzük ve yö- nermelikleri vardır. Bi- reylerin bu yönetmelik- lere uyması zorunludur. Başbakan Abdullah Gûl'ün kızı Kübra. Bil- kent Üniversitesi 'nde yö- nermeliğe uygun olarak başını açmaktadır. Bu durum Kübra'yı hiçbir zaman kâfır yapmaz. Bu yaklaşım. kamu alanla- nnda türbanı kullanma- mak, türban sorununun çözümü bakımından en akılcı yoldur. AKP milletvekilleri TBMM kürsüsünde de- mokratik ve laik Türki- ye Cumhuriyeti yasala- rına sahip çıkacaklan- na, namus ve onurlan üzerine ant içmişlerdir. Bahreyn Emiri Bin Isa EI Halife'nin eşi Sabiha Hanım bile saçını aç- mıştır. Türkiye'de üç bü- yük orundaki hanımlann kamuya ait yerlerde baş- lannı açmalan ile bu so- run kökten çözülür. Za- ten yapaydır... Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı AJi MüfitGürruna nın akıl- heşininOl Şubat 2003 tarihli Sabahgazetesine verdiği "Benüniversite- deokusam, saçımı açar- dım" beyanı Hz. Ömerın M Sana bir ihm öğretenin ölûnceye ka- dar kölesi ol" düşünce- siyle paralellik taşıyor. Bu yorum Kuran'ın ve Islamın özüdür. Üniver- sitelerde türban sorunu- nu Başbakan Abdullah Gül'ün kızı Kübra da çözmüştür. Bu biçimde- ki akılcı düşüncelerin, aldıklan emir sonrasm- da, üniversite kapılann- da türban eylemi yapan genç kızlanmıza örnek olması en büyük dile- ğimdir. İIEt Tlfll TURKİYENIN IRAK KADERİ Jeostratejik pozisyon avantaj mı, dezavantaj mı? /7 Yeni Dünya/7 nın Ortadoğı/sunda Türkiye nerede? BANU GUVEN - MIRGUN CABAS ile BU AKŞAM 2 3 : 0 0 VNTV Radvo /aynı onda İSTANBUL 102 8 ANKARA 1047 İZMİR 957 NTVwww.ntvmsnbc.com AKP lideri Erdogan ile ıktıdarın ilk üç ayı Can Paker, Hasan Bü/ent Kahraman Hasan Cemal, Mehmet Barlas soruyor Recep Tayyip Eröoğan yanıthyor ERDOĞAN AKTAŞ ile 20:30 canlı SORULARINIZ İÇİN SMS 0544 279 90 10 FAKS0212 335 00 22 PENCERE Memet Fuat'ın Efsanesi ve Gerçeği... Adam Sanat dergisi, geçenlerde gözlerini yaşa- ma kapayan Memet Fuat için bir özel sayı yayım- ladı. Dergide otuz yazann imzası var.. Yedideşairin.. Alova'nın şiirinin adı: Memet Ağbi "Her şey çürüyecek bir gün Kemikler bile Mavi bir ışık kalacak yalnız her zaman gülümsediğin yerde çocuktuktan sonsuza bakan" Edebiyatımızın birgüzelliği de kadirbilirolmaktan geçer; Adam Sanat'ın özel sayısı bu erdemin bir bekjesigibi... • Memet Fuat'ın bir efsanesi var.. Birdegerçekliği!.. Efsane aileden kaynaklanıyor, "Nâzım ile Pira- ye"nin aşkı dillere destan değil midir!.. Nâzım Hikmet, Piraye ile evlendiğinde, Memet Fuat büyük şairin üvey çocuğu oluyor. Ama hiçbirzaman "öveyeWarolmuyor; Nâzım'ın insan sevgisi, tüm insanlığı kapsarken, sevdiğinin oğ- lunu nasıl kucaklamaz!.. Bu efsanenin ister istemez adlanndan biri olan Memet Fuat'ın gerçekliği, yeğlediği hayatın sanat- sal özünden kaynaklanmakla birlikte, kişiliğinin pek az insanda bulunur dengeli değerinde vurgulanıyor. • 1993 yılında mıydı?.. Memet Fuat ile Cevat Ça- pan'ı Cumhuriyet'e çağırmıştık... Amacımız neydi?.. Basında hiçbir gazete sanat ve edebiyata önem vermiyordu. Çok satışlı gazeteler -bugünkü gibi- magazine büyük yer ayınyorlar, sayfalar dolusu ıvır zıvır, kadın, seks ve dedikodu üzerine fasarya piya- sada geçerii sayılıyordu. Cumhuriyet'in 20 sayfasından 2'si sanat, kültür, ede- I biyat üzerineydi; ancak bu işi daha etkın ve denge- li biçimde yapabilmek için yol yordam anyorduk.. Dedim ki: - Birdanışma kurulu oluştursak, sayfalann düzen- lenmesinde katkıda bulunsalar... Memet Fuat öneriyi olumlu karşıladı: - Şimdilik, dedi, Cevat'la ben bu işin üstesinden gelebiliriz. Insana güven verici bir kişiliği vardı. • Adam Sanat'ta okuduğum bunca yazann bakışı ortak bir noktada buluşuyor; Memet Fuat demek, say- gı, sevgi, güven, disiplin, çalışma demekti; alçakgö- nüllülüğü ve efendiliğine diyecek yoktu... Feridun Andaç'ın yazısının başlığı ortak birtanı- yı özetliyor: "Edebiyatımızın Aydınianmacı Bilinci". Dergideki yazılan okudukça anladım ki Memet Fuat'taki niteliklere özlem, bugünkü toplumumuzda çok eksilmiş belki de yok olmuş değerlerin bir insan- da harman edilmesinden doğuyor. Bu yazıya noktayı, GüKen Akın'ın şiirinden dize- lerte koymak gerek: "amaO Sırtında, yoksulluğun çürûk bir diş gibi sancıdığı zulümden bir ülkenin Nâzım tarihi, kendi elleriyle kendi eğnine biçtiğiyalın giysiyle yürüdü gitti" BAŞSACLIGI Kıbrıs Türk Kültür DerneğTnin kurucularından ve Kıbns Davamızın yılmaz savunucusu değerli insan Prof. Dr. MEHMET DERVİŞ MANİZADE 19.02.2003 tarihinde vefat etmiştir. 21.02.2003 Cuma günü (bugün) saat 11.00'de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yapılacak olan töreni müteakiben Süleymaniye Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verilecektir. Merhuma rahmet diler, tüm sevenlerine ve Kıbns Türk halkına başsağlığı dileriz. KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞI Ankara Merkez, Istanbul, Izmir, Mersin ve Antarya Şubeleri KADIKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002 '806 Vasi Tay. Mahkememizce verılen 24.12.2002 tarih ve 2002/806 Esas, 2002 1075 sayılı ilamı ile. Mehmet Necati oğlu, 1958 doğumlu, Mehmet Diker MK.'nun 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak ken- disine, Sema Diker vasi tayin edilmıştir. Keyfıyet ilan olunur. 24.12.2002 Basın: 7410 BURDUR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 299 Karar No: 2002 401 Davacı Kadir Kaynak vekili Av. Ramazan Gedik, Av. Celil Gedik tarafından davalı Anabacı Kaynak aleyhine mahkememıze açılan boşanma davasının ya- pılan yargılaması sonunda, Hüküm: Davanın kabulü- ne, Burdur ili, merkez ilçe, Kavacık Köyû, Cilt:70, Hane No: 19'da nüfusa kayıtlı Yakup ve Sultan'dan ol- ma 1.4.1940 d.lu Kadir kaynak ile aynı yerde nüfusa kayıtlı Melikağa ve Hanımbacidan olma 17.10.1950 d.lu Anabacı Kaynak'ın MK.166İ maddesi gereğin- ce boşanmalanna, Dair yasa yolu açık olmak üzere davacı vekihnin yûzüne karşı davalı Anabacı Kay- nak'ın yokluğunda 23.12 2002 tarihinde karar veril- miş olup. Davalı Anabacı Kaynak'ın adresı meçhul olduğundan yukanda belirtilen karann davacı Anaba- cı Kaynak'a teblıg yerine kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 6730
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle