Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 2003 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Teceffl
FRANSA'NIN en ciddi gazetesi "Le Monde",
cuma günü ilginç bir tablo yayımladı: Avrupa ül-
keterinin hepsinde Iraksavaşma karşı olanlann ora-
nı. Liste, biraz gruplandınlarak ve yüzde oranla-
nyla birlikte şöyle:
Almanya 71, Avusturya 49;
Bulgaristan 81, Çek Cumhuriyeti 65, Macaris-
tan 82, Polonya 72, Romanya 70, Slovakya 57;
Belçika 84, Danimarka 53. Hotlanda 80, Isveç
50, Norveç 90;
Fransa 77, Ispanya 91, Italya 61, Yunanistan 88;
Irianda 68, Isviçre 83;
Ingiltere 90, Portekiz 65;
Türkiye 94.
En yüksek oranın Türkiye'de çıkması şaşırtıcı
mı?
Savaşın yanıbaşında duran ve en çok zarar gö-
recek olan ülkenin halkı, yüz binlercesiyle cadde-
lere ve meydanlara dökülmese de askere gide-
cek oğluyla ve yaşayacağı ekonomik sıkıntılaria
biliyor ki kabak onun başına patlayacaktır.
Allah kimseyi bugünün Türkryesi'nde iktidaroten
partinin durumuna düşürmesin. Kabul edin
ki hem kendi kimliği hem de şu sırada sıkışıp kal-
dığı sorumluluklar bakımından çok zor bir sınav
geçirmekte.
Müslümanlığı bayrak edinerek toplumun so-
runlan konusunda partak vaatlerde bulunarak hü-
kümete gelmiş bir parti. Iç yapısı kısa zamanda
oluşturulmuş ve henüz oturmamış. Çeşitli eği-
limler. dara gelince dağılabilir.
Müslümanlığı bayrak edinip başka Müslüman-
lara karşı ilan edilecek savaşa destek vermek zo-
runda kalmak, içinden kolay çıkılacak bir ikilem
değil.
Bir büyük müttefikin bastcsına dayanmak ile bor-
ca batmış bir ülkenin ekonomisini kurtarmak ara-
sındaki ikilem de öyle.
Ama, daha acı olanı, Sedat Ergin'in ilk kez dün-
kü yazısında haber verdiği bir "siyasal bel-
ge*y\o büyük müttefikle müzakere ediyor olmak.
Savaş sonrası dönemde nasıl bir Irak görüle-
cek? Yönetimin yapısı, petrolün paylaşımı ve o
çerçevede Türkiye'nin konumu.
Bunu müzakere ediyor olmak, Türkiye ve onu
yöneten bir parti için rahatsız edici bir görüntü ya-
ratmıyor mu? O Türkiye ki, tarih kitaplan hep Os-
manlı'nın son dönemlerinde Batılı devletlerin ken-
di aralannda yaptıklan paylaşma ittifaklanndan söz
edilir.
Ama AKP için böyle bir tecelli biraz da kendi
tutumundan kaynaklanıyor: Irak sorunu boyun-
ca komşuya yönelik bir savaşa ilişkin olarak çok
daha açık bir tutum sergileyebilirdi. "Meşrvluk
yoksa, biz de yokuz" dedikten sonra Kapalıçar-
şı alışverişine benzer bir pazarlığa girişmek doğ-
ru bir tutum mu olmuştur?
DENİZ-İŞ SEYYAR TAHMÎL
TAHLİYE İŞÇÎLERİ SENDÎKASI
OLAĞAN GENEL KURULU
GÜNDEM
2821 Sayılı Sendıkalar Kanunu uyannca ve sendi-
kamız tüzüğüne uygun olarak, sendıkamızuı zonınlu
organlannı yeniden oluştunnak için Olagan Genel
Kurulumuz 16 Mart 2003 Pazar günü saat 10.00'da
Halit Ziya Bulvan Birlik Sarayı 1352 Sokak No:3/4
adrcsınde aşağıdaki gündem çerçevesinde yapılacak-
tır.
Çoğunluk sağlanamadığı takdırde 23 Mart 2003
Pazar günü aynı adres ve saatte aynı gündem gereğin-
ce yapılacaktır.
1- Yoklama ve açılı$.
2- Başkanlık dıvanının seçımi,
3- Saygı duruşu,
4- Faaliyet ve besap raporlannm okunması,
5- Denetim Kurulu raporunun okunması,
6- Muhammen bütçenin okunması ve kabulü,
7- Faaliyet ve hesap raporunun ibrası,
8- Yönetim, denetim ve oturum ücretlerinin tespiti,
9- Yeni yönetim, denetim ve dısiplın kurullannın
seçımi.
10- Dilek ve temenniler, kapanış.
Türk Dış Politikasında Savaşın Yeri...
Geleneksel Türk dış politikasında çok önemli ilkeler söz
konusudur. Bunların başında, başka uluslann içişlerine
ve ülke bütünlüğüne kanşmama gelir.
PlDf. Dr. Metin KALE Eskişehir Osmangazi Üniv. Tıp Fak.
'Savaş zaruri ve hayati olmahdır.
Ulus hayati tehlikeye uğmmadık-
ça, harp bir cinayettir.'
Atatürk 1923
• lkeleri Atatfirk tarafından
I
saptanan Türkiye'nin dış po-
litikası ve uluslararası iliş-
kileri gelenekselleşmiş bazı
özellikler gösterir. Bu ilişki-
leri düzenlerken Atatürk'ün eyle-
mini olaylann akışına bırakmayıp
önceden planladığı, bu ılişkilerde
maddi değerlerden çok manevi de-
ğerlere önem verdiği, bütün karar-
lann altında halka inanç, güven ve
saygının yattığı, ulusal egemenlik
ve tam bağımsızlığı vazgeçilmez
koşul saydığı ve bu ilişkilen ger-
çekçilik ve akılcılık temelleri üze-
rine inşa ettiği görülür.
Cumhuriyetin kuruluş aşamala-
nnda Atatürk'ün maddi değerlere
çok önem vermemiş olması onu
Osmanlı devlet adamlanndan ayı-
ran özellilderden birisidir. Impa-
ratorluğun çöküş dönemleriyle
Cumhuriyetin kuruluşuna kadar
geçen dönemde Osmanlı devlet
adamlannda akıllılığın ve becerik-
liliğin ölçütü (kriteri) Avrupalılar-
dan borç para bulabilmekti. Bu ki-
şilere göre borç bulunmadıkça dev-
letin yaşayabilmesine olanak yok-
tu. Hatta bazılan işi daha da ileri
götürerek devletin yaşayabümesi
için Türkiye'nin başka bir devle-
tin güdümü alnna girmesini istiyor-
lardı. Bu tür düşünceleri asla be-
nimsemeyen ve şiddetle reddeden
Atatürk, bir ulusu maddi yıkım-
dan çok, moral değerlerin yozlaş-
masının çöküntüye götüreceğini
belirtiyordu. Onu bu konumda dü-
şünmeye iten özgün ruhsal yapısı
ile ulusa olan engin sevgisi ve on-
da gördüğü mücadele gücüydü.
Ulusal egemenlik, geleneksel
Türk dış polirikasının hem hedefı
hem de aracıdır. Bundan dolayı dış
pohtikayı yürütecek olanlar, en bü-
yük güç kaynağı olan ulustan yet-
ki almalılar ve ulusun gücüne da-
yanmalıdırlar. Ulustan yetki alma-
yan, ona dayanmayan ve inanma-
yan kışi ya da lcurumlann ulus adı-
na, yabancı uluslarla görüşmeye
ve konuşmaya yetkilerinin olmaya-
cağı bellidir. Ote yandan yabancı
uluslar da giriştikleri taahhütleri
ulusuna benimsetebilecek kişi ve
kurumlan muhatap sayarlar.
Atatürk'e göre ulusal iradeye da-
yanmayanlann bir ülke adına ha-
reket etmeleri yasal değıldir ve yet-
kisiz biçimde yapılan uluslararası
işlemler de adına yapılan ülkeyi
bağlamaz. Bu düşünce yabancı
devletlerin de ciddiye aldığı bir an-
layıştır.
Atatürk döneminin dış politika-
sının vazgeçilmez ve ana hedefi
"tam bağunsızfaktnf
Bu göriişün Fransız temsilcisi
FrankKn Bouillon "Tam bağımsız-
hkbugün bizimüzerimizeaMığnnız
görevin özüdür. Bu görevbütün ta-
rihe ve ulusa karşı yükknilmiştir"
diye ifade eder. Tam bağımsızhğın
önemli bir koşulu, dünyadaki güç
dengelerini iyi hesap edebilmek ve
büyük bir devletin etkisi altına gir-
memeye özen göstermektir. Tam
bağunsızhk ülkeyi uluslararası iliş-
kilerde tek başına ulusal sınırlar
içine hapseden bir anlayış olmadı-
ğı gibi "thş yardımla çaüşır, onu
engeffler" görüşü de yarîlıştır. Ulu-
sal bağımsızlığı ve ulusal çıkarla-
n tehlikeye sokmaz.
Geleneksel Türk dış politikasın-
da çok önemli ilkeler söz konusu-
dur. Bunlann başında, başka ulus-
lann içişlerine ve ülke bütünlüğü-
ne kanşmama gelir.
Bu ilkeye başta tslam ve Orta-
doğu ülkeleri olmak üzere bütün
komşulanmızla olan ilişkilerde
özen gösterilmelidir. Bu özellik
büyük güçlüklerle ve uğraşlar so-
nucu dışpolitikaya kazandınlabtl-
miştir. Bu ilkeye bağh kalınmadı-
ğı takdirde neler olabileceğini Ata-
türk şöyle dile getirir: "Ulusa şu-
nuihtar ettim Id,kendünizi dünya-
nın hâldmi zannetmek gafleti, ar-
ûk devam etmemeMdir. Gerçek ye-
rimİ2tdürrvanın\azi\ednitanjına-
maktaki gafletie gafıllere uymakla
ulusumuzu sürükledigımiz felaket-
ler yetişir. Bile bfle aynı faciayı de-
vam ettiremeyiz."
"Yiırtta banş, dünyada banş"
uluslararası ilişkilerdeki bir başka
ilkedir. Yurtta ve dünyadabanşı, sa-
vaşta olsun, zaferden sonra olsun,
Atatürk kadar gerçekten isteyen ve
koşullannı sağlayan başka bir lider
yoktur. Yaptığı bütün savaşlar as-
lında banşın gerçekleştırihnesine
yönehktir. Ondaki banşçıhk yurt ve
ulus bilinciyle tarihi dogru yorum-
lamasuıın bir sonucudur. Bu ba-
nşçı anlayışladır ki, ulusal savaş
"UlusalAnt" sınırlan içinde kalmış-
tır. Bu savaş, yasal bir savaş olup,
uluslararası hukukun bir devlete
izin verdiği biricik savaştır. Ata-
türk, "Vatanmbütüniüğüve ulusun
bağımsızlığı tehlikeye düşmedik-
çe" savaşı bir cinayetolarak görür.
Türk dış politikasında kamuoyu-
nun ulusal sorunlarda önceden ha-
zırlanmasına da çok önem verilir.
Kamuoyunu inandırmadan eyle-
me geçmek dış politikada çoğu za-
man talihsizliklere yol açar. Bir
ulusun bölünmez bütünlüğü çeşit-
li şekil ve davranışlarla saldın emel-
leri besleyenlere gösterilebihyorsa,
saldın heveslileri bu emellerinden
vazgeçebilirler.
Doğru Kararlara Işık Tutacak Senaryolar
Prof. Dr. Erol KULAKSIZOĞLU
D
iyelim ki ABD stratejik ortaklığı ileri
sürerek ülkemizin sınırlan içinde 15-
40 bin kişilik bir askeri gücün konuş-
lanmasına Türkiye'yi razı etmiştir. Bu suretle
Irak'a kuzeyden ve güneyden iki cephede bir-
den saldırabilecektir. Türkiye'de konuşlanan
asker sayısı savaş sırasında türlü gerekçelerle
80-100 bine çıkanhnıştır. Irak işgal edilmiş, sı-
ra tran'a gelmiştir.
Iran'a karşı savaş için de benzer gerekçeler
üretecek olan ABD, Türkiye'deki 100 bini aş-
kın ordusunu taktik olarak geri çekmez. Daha
önce 11 Eylül'ü bahane ederek Afganistan'agı-
ren ABD, Iran'a, batısuıda Türkiye'den ve do-
ğusunda Afganistan'dan iki cephe açarak sal-
dırmak isteyebilir.
Böyle bir kıskaç altında lran'ın da yenilece-
ği varsayılsa bile, Irak ve Iran güçlü ve dene-
yimli ordulan nedeniyle ABD'ye karşı umul-
madık bir direniş gösterebilecekler, bu iki ülke
aynı zamanda doğal olarak Türkiye'yi de düş-
man bilecekler ve Türkiye ile de savaşacaklar-
dır. Bu suretle ülkemiz bir savaş alanına dönü-
şebilecektir. Türk halkı ve ülkemiz büyük ka-
yıplar verebilecektir.
Iran savaşından sonra dahi ABD, Dogu Ana-
dolu'daki askerlerini çekmeyi savsaklayabilir.
Bu aşamada Kuzey Irak'ta kurulan Kürt devle-
ti ve PKK militanlan ile Ermeniler taşkutıla-
rak Türkiye'ye karşı bir Kürt ve Ermeni terörü
tekrartezgâhlanabiür. Lozan Antlaşması'nı red-
deden ABD, Doğu Anadolu topraklanmızda
Kürdistan ve Ermenistan'ın yayılmasına zemin
hazuiayıcı çabalara girişebilir. Görünüşte yeni-
den patlak veren terörü bastırmada Türkiye 'ye
yardımcı olma gerekçesini ileri sürerek aslın-
da bölgeye egemen olma planmı uygulamaya
devam edebilir, büyük olasılıkla BM desteğini
dahi arkasuıa abna>ı başarabüir.
Böyle bir süreç giderek Türkiye'nin parça-
lanmasına yol açabileceğinden, Türkiye başı-
na bu belalan sardmnakta olan ABD ile enin-
de sonunda karşı karşıya gelerek savaşmak zo-
runda kalabilecektir.
AB ise, bütün bu olaylara seyirci kahnayı
yeğleyebilecektir. Yugoslavya'nınparçalanma-
sına ve küçülmesine göz yuman, hatta destek-
leyen AB ülkeleri ve özellikle Almanya, Tür-
kiye'nin de Yugoslavya gibi bölünereic küçül-
mesine ses çıkarmayabilir. Ortadoğu'ya el atan
ABD ile hesaplaşmayı ise daha güçlü olacağı
zamanlara bırakmayı planlayabilır.
AB, Naporyonve Hiderdönemlennin taktik-
lerini terk etmiş ve küreselleşme söylemi için-
de silah kullanmaksızuı başanlan bir emperya-
lizm gidişi içindedir.
ABD ise, küreselleşme söylemi ile yetinme-
yip belki de Amerika'nın yerli halkını yok et-
miş atalanndan arta kalmış bir alışkanlıkla özel-
likle mazlum ülkelere karşı silah gücüne baş-
vuran biremperyalizm peşindedir. ABD emper-
yalizminin süper silah gücüne dayalı çağdışı
taktikleri fazla süremeyecek, ABD, Jasa zaman-
da bütün dünyayı karşısında bulacak, bu tutu-
munu terk etmek zorunda kalacaktır. Ya da gi-
derek gelişen yeni süper güçlerle arasında olu-
şacak pek çok savaş felaketine neden olacakör.
Bizler, akla gelen bu gibi olasılık senaryola-
nnı dikkate almakla yetinmeyip geçmışte ya-
şadığımız ibret verici benzer olaylan da tekrar
tekrar anımsamah, dersler çıkarmalı ve tutumu-
muzu ona göre kesinleştirmeliyiz:
• Örneğin, Sevr öncesine gidelim.
20. yüzyüuı başında, Trablusgarp ve Balkan
savaşlannda sürekli yenilgi alan, büyük toprak
kaybeden, her alanda çöküş yaşayan Osmanlı
Imparatorluğu toparlanmak ve ordusunu çağ-
daşlaştırmak isterken Alman emperyalizminin
tuzağına düşmüştü. Ordusunu eğitmeye davet
edılen Almanlar kısa zamanda tüm kumanda ka-
demelerinde etkili ve söz sahibi ohnuşlar, Al-
man hayranlığı ve Almanlara teslimiyet sürecj
içinde Osmanhlar Birinci Dünya Savaşı'na sü-
rüklenmişlerdi. MüttefıkJere karşı Avrupa cep-
helerinde savaşan Almanlar, Ortadoğu'da yeni
cephe açmak zorunda kalınca Osmanhlan sa-
vaşa sokmayı başarmışlardı. Osmanlılan gü-
ney cephelerine yönlendirirken kendileri Avru-
TÜRKİYE NİN IRAK
KAYBI - KAZANCI
Türkiye ABD ile ittifaktan ne kazanır?
Operasyonun dışında kaldığında
hangi bedeli öder?
BANU GÜVEN MİRGUN CABAS ile ^ ^ ^ ^ ***%>
BUAKŞAM 23:00
NİN IRAK KONUMU
gününbelgese
HATIRUYORUM
Hafta içi her gün 23:00
\NTV Rodyo
/aynı anaa
İSTANBUL 102 8
ANKARA 104 7
IZMİR 957 www.ntvmsnbc.com
ateş
tanıkları anlatıyo
îuz Hakseverile
22:05'te NTV'de
SORULARINIZ İÇİN
SMS 0544 279 90 10
FAKS0212 335 00 22
pa cephelerinde büyük ölçüde rahatlamışlardı.
Almanlar aynca Haydarpaşa'dan Bağdat ve Ye-
men'e ulaştınlan demirjolu sayesinde Ortado-
ğu'nun tüm hammadde kaynaklannı da sömür-
me olanağı bulmuşlardı. Bütün bunlara karşm
Ahnanya yine de yenilgiye uğramış ve Çanak-
kale, Kafkaslar, Arap çöllerinde şehit olup gi-
den yüz binlerce Türk'ün kanı pahasına Alman
Kayzeri'nin çıkarian uğruna koskoca Osman-
lı tmparatorluğu harcanıp gitmişti.
• Şükürler olsun ki Sevr Antlaşması'yla 1.
Dünya Savaşı sonunda parçalanan ve Avrupa-
lı müttefık emperyahstlere teslim olan Osman-
lı tmparatorluğu'nun enkazı üzerinde, Atatürk
ve çevresinde kenetlenen bir avuç kahraman
sayesinde Anadolu'nun çilekeş halkı birkurtu-
luş savaşı destanı yaratabihniş, Türkiye Cum-
huriyen yoktan var edihniş, bir ulus doğmuştu.
Kurtuluş Savaşı'nın ardnıdan "Yiırtta banş,
dünyada banş" politikası güden genç Türkiye
Cumhuriyeti hızla yaralannı sarmış, devrimler
yaparak kalkınmış, Osmanlı borçlannı dahi
ödeyebihniş, dünya devletleri arasında onurlu
yerini ahnıştı.
• 1. Dünya Savaşı sonunda uğradığı felaket-
lerden ders alan Türkiye, 2. Dünya Savaşı'na
katılmamayı başararak kazanımlannı koruma-
yı bihnişti.
• 2. Dünya Savaşı sonrasmda Türkiye ken-
disinden Kars ve Ardahan'ı isteyen, Boğazlar
Antlaşması'nı bozmaya niyetlenen süper güç
SSCB Başkanı StaHn'in tehditlerine direnerek
"Gddeal"diyebilmişti.
• 1991 'de patlayan Körfez Savaşı sırasında
da ABD'nin açtığı bu savaşa katılmayan Tür-
kiye bir savaş batağına saplanmayı önleyebil-
mişti. îşte tüm bu nedenlerle ve geçmişte ya-
şanmış denejimlerden ders almış olarak Tür-
kiye 2. Irak Savaşı'na da bulaşmamalı, bu sa-
vaşta taraf ohnamalıdn-.
Türkiye'nin bütünlüğünü ve kazanımlanru
yok edici kötü olasılıklara ve felaketlere dave-
tiye çıkarmamak için, BM, NATO ve ikili an-
laşmalar çerçevesi dışında hiçbir ABD askeri
gücünün üDcemiz sınırlan içinde konuşlanma-
sına izin verilmemeli, havaalanlanmız ve li-
manlanmız kullandınlma-
malıdır.
Bugün Kuzey Irak'ta
oluşturulmuş bulunan tam-
pon bölge, ABD'nin da-
yatüğıfcakSavaşı yığınak-
lan için ve Irak'akuzeyden
de cephe açılmaküzere ra-
hatlıkla kullamlabilecek
elverişli bir koridor niteli-
ğindedir. Buyetmezmiş gi-
bi, ABD askerlerinin neden
Türkiye topraklannda da
konuşlandınmıak istendi-
ği önemle sorgulanmalı,
üzerinde iyice düşünülme-
lidir. Türkiye'nin IMF
borçlan, Kıbns ve AB so-
runlan nedeniyleABDdes-
teğine muhtaç olduğu ve bu
nedenlerle Irak savaşmda
mutlaka ABD'nin yanında
yer alma zorunda olduğu
savlan da çok yanlıştır.
Böyle bir savaşa girince
Türkiye'nin kaybedebile-
ceği şeyler yukanda sua-
lanmaya çalışıhnıştır. En
yakın dostumuz ise aklı-
mızdır. Aklı olan, bütün
bunlann dışında, laik cum-
huriyet düzenine de saygı
duyar, bağnazlık yapmaz,
aynı zamanda dürüsttür,
onurludur, çalışkandır, ken-
dine güvenir, kendine gü-
vendiği için cesurdur ve
kararhdır. Ve ancak bu yol-
dan gidiürse ülkemizde ba-
şan, refah ve huzur yaka-
lanabilir.
PENCERE
Müslüman Dediğin
Böyle Olur...
Başbakan Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Ha-
nım, laik Türkiye Cumhuriyeti ile davalı...
Olur mu?..
Olur!..
"Hiç Başbakan 'ın eşi devletiyle davalı olur mu?"
diye sormayın, biz dünyanın en demokratik ülke-
siyiz, bu olayın yerkürede bir eşi menendi dahayok-
tur.
Hayrünnisa Hanım türban takıyor..
Üniversiteye girmek istemiş..
Almamışlar..
Üniversite yöneticileri demişler ki:
- Mahkeme karan var!..
Ya kara çarşafla bir hanım da üniversiteye gir-
mek için yalnız gözlerini açıkta bırakan vesikalık fo-
toğrafıyla yönetime başvurursa ne olacak?.. Ya
şerM düzene bağh bir erkek fes ya da sankla yük-
seköğretimin kapısını zorlarsa ne yapılacak?..
Hayrünnisa Hanım ne mantık dinliyor, ne de mah-
keme karan tanıyor..
AİHM'ye başvuruyor.
•
Anlaşılan Başbakanımızın sayın eşi, Necmettin
Bey'in kafasında...
Necmettin Bey'in kurduğu Refah Partisi'ni Ana-
yasa Mahkemesi kapatmıştı...
Gerekçe:
ÇCınkü Refah Partisi şeriata dayalı bir rejim pe-
şindeydi...
Erbakan Hoca Anayasa Mahkemesi'nin bu ka-
ranna karşı AİHM'ye başvurdu...
Yakışırmıydı?..
Müslümanlardan oluşan Anayasa Mahkemesi
karanna karşı, sen kalk, elin gâvurianndan oluşan
Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne sığın...
Peki, sonuç ne oldu?..
AİHM (Avrupa Insan Haklan Mahkemesi) şeriata
dayalı -daha Türkçesiyle dinci- bir siyasal partinin
demokrasiye aykın olacağını vurgulayarak Erbakan
ve arkadaşlannın 'taleplehni reddetîi'...
Kim Erbakan'ın yoldaşlan?..
En başta Abdullah Gül!..
Necmettin Bey'in koalisyon hükümetinde Dev-
let Bakanı, şimdi Başbakan...
AbdülkadirAksuL
Necmettin Bey'in koalisyon hükümetinde Dev-
let Bakanı, şimdi Içişleri Bakanı...
Abdüllatif Şener!.
M. Ali Şahin!..
Ve başkalan...
AlHM'nın karannda üstüne çarpı işareti konan par-
tinin öndegelenleri...
Anayasa Mahkemesi karanyla şeriatçı diye ka-
patılan partinin başını çekenler..
Şimdi laik Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetini yö-
netiyorlar...
Olur mu?..
Olur!..
•
Peki, bu aslan Müslümanlar ülkeyi yönetirken ne-
ler yapıyorlar?..
Bir yandan siyaset yaşamında gösteriş namazı
kılıyorlar, öte yandan IMF'nin buyruklanyla ekono-
miyi çeviriyorlar, beri yandan Irak'taki Müslüman-
lara saldırmak yolunda Hıristiyan Amerika'nın sa-
vaşına katılmak için dolar pazarlığı yapıyorlar...
Müslüman dediğin böyle oluri..
Müslüman dediğin böyle olmasa, dünyadaki
Müslüman politikacılar dünyanın en geri devletle-
rinde kutsal Islamı üç kuruş otuz paralık çıkarian
hesabına emperyalizme pazariariar mıydı?..
BA5SACLICI
Gazetemiz Cumhuriyet'in
Genel Yayın Yönetmeni Sayın
İBRAHİM YILDIZ ın sevgili annesi
GÜLSÜN
YILDIZ.
yitirmiş olmanın acısını paylaşır,
YILDIZ ailesine başsağlığı dileriz.
Uz. Dr. KAZIM TA$
TEŞEKKCR
Annemizin hastalığının teşhis ve tedavisinde
yakın ilgisini esirgemeyen
SSK Ihtisas Hastanesi, Kalp ve Damar Hastahklan
Cerrahisi Ûzmanı
O p . D r .
AYDEV KARAKUZU'ya
teşekkür ederiz.
tLKNUR ŞAHÎN, AYNUR BOY4CI,
M. MURAT BOYACI
ŞARKIŞLA ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001 452 Karar No: 2002 '321
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, Sıvas ili.
Şarkışla ilçesi. Gümüştepe Köyü. Cılt:52. Hane.ll,
BSN:9'da nüfusa kayıtlı Alı Osman ve Fatma'dan olma
10.01 1938 d.lu Mehmet Yıldız ile yıne aynı yerde nüfusa
kayıtlı Hüseyin ve Turunç'tan olma 01.08.1952 d.lu Nacı-
ye Yıldız'ın MK. 134 1 maddesı gereğınce boşanmalanna
karar venlmış, davalı adına çıkartılan tebligat bila ıkmal
iade edilmiş ve duruşma günûnde ılanen tebliğ edildığı gö-
rülmekle karanıı davalıya ılanen teblığine karar verilmiş
olup, adı geçenın ılan tanhınden itıbaren yasal süre içinde
temyiz etmedığınde karann kesınleşeceği ilanen teblığ olu-
nur. 30.12.2002 Basın 2894