Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16ŞUBAT2003PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
\ OKTAY AKBAL
Xnadoiuf
da Hiroşimaiar
Olmasın!"J
Ortaooğu pclitikamız ne olmalı diye tartşıyoruz. Or-
tadoğu politıkamız önce Anadolu 'yu atomik üslerden
temizlemek oimal/dır... Ortadoğu petrolzenginliğı üs-
tune yayılmış Amerikan çıkarlan uğruna, Anadolu'yu
bırsavaşın Hiroşıma 'sına sürüklemek akıl kân mıdır?"
Yıl 1970'ti... Yüzyıldır sürdüğü gibi Ortadoğu'da bir
<ez daha kanlı çıkmazlar, çatışmalar bekleniyordu.
Evet, bugün olduğu gibi, Türkiye yakın tehlikelerin teh-
diai attındaydı. Dicle, Fırat bökjesi, bin bir çıkar hesap-
an, özellıkle Amerika bu topraklara göz dikmiş...
Otuz üç yıl önce bir yazar, llhan Selçuk 'Cumhuri-
/et'ie "Anadolu'da Hiroşıma 'lar Olmasın" başlıklı ya-
zısında uyarıyordu:
"...ders almasını bilen insan aklı 'Hiroşima'lar olma-
sın diye düşünür. Yurdunu seven kimse yurdunu atom
bombası nitelığıne sokmak ister mi? Vatanına bağlı ki-
şi vatanını nükleer savaş alanı haline düşürmek ister
mı? Hiroşima oyunu içine giren toplum, ya bilinçsiz-
dirya da toplumu yönetenler hırslı çıkarlann peşınde
toplumu ölüme dek sürecek gözü kara kışilerdıj."
On yıl once de bir gözü kara kişi vardı: Turgırt Özal...
Bir koyup üç alacağız diye ülkeyi Irak'la savaşa sok-
maya kalkışmıştı. Baba Bush telefon ediyor, Özal is-
teneni veriyordu! Komşu halkın ezilmesine, yıkılması-
na razıydı, tek Amerikan tutkusu, isteği yerine getiril-
sin!.. Neyse, o günlerin Genelkurmay Başkanı, Baş-
bakanı bu çılgınca işe karşı çıktı da haksız, yanlış bir
savaşa girmedik.
Şimdi yeniden ABD çıkarian için bir savaşa katılmak
üzereyiz. Hem de en kanlı, en acımasız bir hengâme-
ye!.. Bir koyup üç almak gibi bir umut da yok! En üs-
tün silahlarta, füzelerle, zehirli gazlarla kentlerimiz, ka-
saba ve köylerimiz, en ağır bır tehdit altındayken.
ilhan Selçuk'un, otuz üç yıl öncekı uyarısını okuya-
lım:
"Ne yazık ki ülkemiz şimdi bu durumda.. Hiroşi-
ma'yı yerle bır eden bombalardan kat kat daha etkili
çapta olanlann düellosu, Ortadoğu'dapatlak verecek
bır savaş da Anadolu 'yu kapsayacaktır. Amerikan ato-
mik üslerinın mevzilendiği bir toprak parçası olmuş-
tur yurdumuz..."
0,1970 günlerindeki tehlike, Amerika ile Sovyetler
arasındaki çıkar çatışması idi. Topraklarımızda Ame-
rikan üsleri vardı. Her ne kadar günün başbakanı "on-
lar üs değil tesis" dese de, o üslerden kalkan ucaklar,
gidip Rusya'yı tepeden inceliyor; Amerikan füzeleri
Sovyet'lere her an bombalarını fırlatmaya hazırlant-
yordu.. Bu saklanan gerçekler, Küba olayında anlaşıl-
mıştı! Sovyetler Küba'daki füzeleri söktü, Amerika da
Türkiye'dekileriL Ortadoğu ötedenberi büyük devlet-
lerin çatışma alanıdır. Bugün Amerika ile Avrupa ara-
sındaki düşmanlık, hep o eski çıkar kavgasının, Orta-
doğu petrollerinin paylaşım hesaplannın sonucudur.
Bugün Türkiye'de yine Amerikan üsleri var. Başta Ada-
na'daki Incirlik... Şimdi yeni üsler, limanlar, havaalan-
lan da Amerika'ya verildi verilecek. Türk askerinin ba-
şına Amerikalı bir generalin getirilmesi bile isteniyor!
Tepemizde patlayacak bombalar. Hıroşima'dakileri kat
kat geçmiş, kat kat daha güçlü!. Bütün bunlan bilirken,
görürken zoria haksız bir savaşa itiliyoruz..
"Ortadoğu politikamız ne olmalı?" diye sormuş ll-
han, otuz üç yıl önce... Hiç düşündük mü, hiç kafayı
yorduk mu? Hele şimdi işbaşında olan Gül'lerTayyip'ler
bugüne dek böyle bır sorunun varlığını hiç akıllanndan
geçirdiler mi?
Önce İnsanlar Bozuldu...
Savaş kapıda. Farklı boyutta bir savaş. Sınır ötesine
gidiyomz bu kez. Birilerinin peşine takılmışız. Savaşlar
kurtuluş savaşlannın dışında, her zaman çıkar savaşı
olmuşlardır. Kavgalar, dövüşler tüketim toplumlannın
doyumsuz beklentilerinin sonucudur.
Prof. Dr. Necdet ADABAĞ DTCFDekan,
O
ktayAkbal'ın bir öy-
kü kitabı var. Adı
"ÖnceEkmekferBo-
zukUT.Adınıkıtaba
veren öyküde Akbal,
savaş yıllannı anlatıyor. Savaşın
insan yasamında neden olduğu aç-
mazlara değınirken, insanı ne den-
lı değıştırdığıni, ınsanın umudunu
ve coşkusunu kırdığını çarpıcı bir
dille sergiliyor. Öykü, insan yaşa-
mından kalkarak savaşın ve banşın
bir karşılaştırması olarak algılana-
bilir. Banş günlerinin mutlulukla-
nnın savaşla birlikte, küçük beklen-
tilerde bile, nasıl umutsuzluğa ve
mutsuzluğa dönüştüğünü anlanrken
insan manzaralannın bu değişimi
sergilemekte ne denli etkin biraraç
olduğunun, günJük yaşamın ayraç-
lannın nasıl yer değıştırdiğinin al-
tını çizer.u
Banşinsanlan''nın *sa-
vaşa güç alıştıklannı" ama sonun-
da alışmak zonında kaldıklannı
söylerken bu sürecın insan yaşamın-
dan çok şeyler alıp götürdüğüne
değinir: "Savaşeniyiyınanrıuzıeli-
mizdenakkb«deenkutsaloianşey-
leri yok etti" der. Ekmekkrin bo-
zulması kötü günleri doğurmuş,
ekmekten sonra her şey bozulmuş-
tur.
Bugünlerde bir kez daha oku-
mak gerekiyor bu öykiiyü. Savaş ka-
pıda. Gerçekte "banş insanlan"
olduğumuz söylenemez. Tam otuz
yıldır savaşla yatıp savaşla kalkıyo-
ruz. Geriye baktığuruz zaman sım-
siyah saçlanmızın kan, gözyaşı,
acı ve iç ağnsıyla birlikte aklaştı-
ğuıı görüyoruz. Tam kırk yıl önce
banş ve esenlik içinde geleceğe
umut ve güvenle bakan gençler
şündilerde umudunun son nokta-
srna gelmiş yaşlılar olarak kapıla-
nnın zıllerine takılır olmuşlar. Ar-
tık o kapının ardında da mutluluk,
umut, yerını kaygıya, üzüntüye ve
sıkıntılara bırakmış gibi görünmek-
te. Tam kırk yıldu- banştan uzakta
yaşamaktayız. Sıkıntı, üzünç ve
kaygı içinde yaşadığrmız gibi da-
ha da yaşayacağa benziyoruz. Biz
sıkrntı, kaygı, üzünç içinde yaşar-
ken başkalan mutluJuk içinde, esen-
lik içinde yaşadı. Başkalannın mut-
luluğu için miydi bızim kargaşamız,
dövüş ve kavgamız? Başkalan ra-
hat ve dinginlik içinde olsun diye
miydi bizim huzursuzluğumuz, te-
laşuruz, insanüstü özverimiz? Böy-
le midir yaşamanın kuralı yoksa?
Biri yaşarken ötekinin ölmesi mi ge-
rekli? Birinin mutluluğu bir başka-
sının mutsuzluğu üzerine mi kuru-
lu°
Savaş kapıda. Farklı boyutta bir
savaş. Sınırötesinegidiyoruzbu kez.
Birilerinin peşine takılmışız. Sa-
vaşlar kurtuluş savaşlannın dışın-
da, her zaman çıkar savaşı olmuş-
lardır. Kavgalar, dövüşler tüketim
toplumlannın doyumsuz beklenti-
lerinin sonucudur. Tanhte de böy-
leydi. şimdi de böyle. Yalnız Fran-
sızlan değil, tüm uısanlığı arkasın-
dan sürükleyerek Rusya'ya giren
Napolyon'un ne işi vardı oralarda?
Şimdi Amerika'nın Irak'ta? Insan-
lığvn yaranna bir girişimde insan-
lann başına bomba mı yağdırmak
gerekiyor acaba? Peki, bizim işimiz
ne? Giacomo Leopardi, Napol-
yon'un Rusya seferinde ölen Ital-
yanlar için şöyle demişti bir şiirin-
de: "Kızmabanababa,(Dante)de-
ğiştin sen gittiğin/ Yerde; ölüyordu
Rus toprakiannda/ Oysa bir baş-
ka ölüm yaraşırdı ttalyan/ Çocuk-
lanııa;yahuzca insanlar,vahşi/Hay-
ranlar değil; ikfimler. yağmur ve/
Kar,firtmadüşmanca sakürdı on-
lara/ Bölük bölfik devriliyortardı
vançıplak' Sohıksuz. kanlariçinde
tükenmiş/ Bedenlerine buzdan ya-
tak yaparak/ (...) Görüyorsun sen-
den (îtalya) uzaklardayız/ En gü-
zel yagımr7ifa; herkesin bilgisi/ dı-
şında. öhıyomzyabancı topraklar-
da/ Seni öldürenler için/r
Küreselleşen dünyamız zorba-
lann dünyası oldu. Insanlığın ge-
leceğini hiçe sayarak salt kişisel
hırslannı ya da silah babalanru do-
yurmak sevdasına maceralara giri-
şenlerin, karşı tarafuı mutsuzluğu
üzerine kuracaklan mutluluklann-
dan mutlu olacaklannı düşlerken kin
ve nefret tohumu ektiklerinin ay-
nmında değiller mi acaba? Insan-
lığa hizmetin kin ve nefretten de-
ğil 'sevgivehoşgörii'dengeçnğini;
gelecek zamanlann mutluluğunun
günceldeki ayak oyunlanna değil,
karşüıkh saydam ilişkilere dayalı ol-
duğunu ve insanlığın mutluluğunun
aynı zamanda kendi mutluluklan ya
da uluslannın mutluluklan anla-
mına geldiğini bihneleri gerekmez
mi? Bugün yaratacaklan kargaşa-
nrn yansımalannın gelecekte mut-
laka etkisinrn duyumsanacağını ve
çocuklannın, sonuçlanna katlan-
mak zonında kalacaklannı anla-
malan kaçuuhnaz olmalıdır.
Saddam. Bush ya da öbürlen,
farklı farklı konumlarda ohnalan-
na karşrn günceldeki ka\gada hem
kendi halklanna hem de karşı ta-
raftaki halklara bü>ük bir haksız-
lık yapmaktalar. Saddam, iktidan
ele geçirdiği günden bu yana böy-
lesi bir diktatör değil, kendiru hal-
krna adamış. toplumunun çağdaş
toplumlar düzeyine ulaşması için
çalışan ve laik-demokratik devlet
dizgesini erekleyen bir lıder olarak
gelseydi; elindeki varsıllığı kişi-
sel çıkarlanna değil, ulusunun iyi-
lifi ve esenliğıne harcasaydı bel-
kı şu anda hiçbir ülke kendisini sı-
kıştıramayacak, dahası, dünya ka-
muoyunda söz sahibi bir ülke ko-
numunda olacaktı. Oysa şimdi ül-
kesınin parçalanmasına, dağılıp
gitmesuıe göz yumarken; brrçok ın-
sannun yok olmasına izleyici ka-
lacak; insanlannın onuruyla oyna-
yacaktır. Mutlu mu olacak dersi-
niz?
Bush da bu zorbalığıyla insanlı-
ğa ihanet ediyor. Ülkesine, biüme,
sanata ihanet ediyor. Bugün insan-
lar bırbirlerine düşeceklerine. bir-
birlerini viyeceklerine ortak düşma-
na, doğaya karşı savaşım verebil-
mek için tüm güçlerini insanlığa
harcamış olsalar, bugün bu kadar
yoksul, hasta, aç, sakat, kısacası,
mutsuz insan olmayacaktı dünya-
mızda. Doğa bir can veriyor, son-
ra da insanı parmağında oynatıyor.
Yine Leopardi bır başka şiirinde
"Ah doğa, Ahhhy Neden bir za-
manlar verdiğin sözü/ Sonradan
rutmuyor; neden kendi/Çocuklan-
nı böylesine aldaûyorsun?'" diyor.
Mutlu bir gencin gözündeki puıl-
tı mutluluklann en büyüğudür. in-
sanlar birbirlerinin mutsuzluğunda
mutluluk arayacaklanna dayanışma
içinde bır savaşım vermelidirler.
Bu savaşım da ortak düşmana kar-
şı olmalıdır.
Her şey galiba insanda bitiyor.
Akbal, "Onceekmeklerbozukiu''
diyor. Yoksa insanlar mı bozulmuş-
tu daha önce?
Atatürk İzmir İktisat Kongresi'nde
AK RlZa SELMAINfPAKOGLU Emekli TuğgenemlADD Üyesi
Kurtuluş Savaşı'ndan sım 1922'debaşlamış,ya- de 17Şubat 1923'te(ya-
şamsal önemi olan bu gö-
rüşmeler4 Şubat'ta kesin-
tiye uğramıştı. Atatürk,
bütün dikkatlerinrn Lo-
zan'da olduğu bu dönem-
sonra yenı bir Türk dev-
leri olduğumuzu belge-
leyecek ve varüğımızı ka-
bul edecek olan Lozan
Banş Konferansı 20 Ka-
nn 80. yılı) toplumun her
kesiminden 1135 kişiyi
toplayarak, ekonomik
kalkınmanın yol ve yön-
temlerinin görüşülmesi-
ne olanak sağlamıştır. Bu
kongrede Atatürk'ün
yaptığı açış konuşması
bu günlere de ışık tut-
maktadır. Bu konuşma-
dan bazı bölümleri anım-
samalannıza sunuyorum.
Atatürk diyor Id: Yeni
Türkiyemizi hak ettiği
yüksek düzeye ulaştır-
mak için, zaman kaybet-
meden ekonomimize bi-
rinci öncelikle önem ver-
mek zorundayız. Bir ulu-
sun yaşamıyla, yüksel-
mesiyle ve çözülüp çök-
mesiyle doğrudan doğ-
mya iSntiH olan neden, o
ulusun ekonomisidir...
Biz günümüze değin ge-
lişmeye açık bilimsel ve
gerçek anlamıyla ulusal
birdeviryaşamadık... Pa-
dişahlar Türk halkını ar-
kasma takarak kıhçla ül-
keler zapt ederken zap-
t edilen ülke halkı, ka-
zandıklan ayncalıklı yet-
kilerle sabana yapışıyor-
lar, toprak üzerinde çaiı-
şıyorlardı. Arkadaşlar. kı-
bçla zafer kazananlar, sa-
banla zafer kazananlara
yenilmeye ve sonuçta ele
geçirdikleri ülkeyi terk
etmeye zonmludurlar...
O halde kesinlikle diye-
biliriz ki, biz ulusal bir
devir yaşamıyorduk ve
ulusal bir tarihe sahip bu-
lunmuyorduk. Örneğin
Osmanlı tarihi baştan so-
na, hakanlann. padişah-
lann, kişilerin ya da ba-
zı gruplann tutum ve dav-
ranışlannı kaydeden des-
tandan başka bir şey de-
fıldır.
Gerçekten de bir dev-
let kı kendi halkına koy-
duğu vergiyi ecnebilere
uygulayamaz, gümrük
vergi işlemlerini yurdun
ve ulusun gereksiranele-
rine göre düzenleyemez
ve yabancılara yargı yet-
kisini kullanamazsa, do-
ğal olarak böyle bir dev-
lete bagımsız denilemez.
Örneğin lokomotif yap-
mak, fabrikalar kurînak
gibi girişimler derhal ön-
lenirdi.
Böylesine önemdeki
gereksinmelerden alıko-
nulan devlet bağnnszz ob-
biBr mi? Size sunduğum
gibi gerçekte devlet, ba-
ğımsızhğını çoktan kay-
betmişti. Osmanlı halkı
içindeki Türk ulusu da
tümüyle esir konumuna
getirilmişti... Ama düş-
manlann bu işgalinden
daha acıklısı, yürek yakı-
cısı ve üzücü olanı ise,
bu memleketin yüzyıl-
larca başında bulunan ve
ulusun egemenlik yetki-
sini kullanan insanlann
da düşman tarafına geç-
miş olmasıdır. Bu dahili
düşmanlar, harici düş-
manlann yapmadığı, yap-
maya güçlerinin yetme-
yeceği utanç verici, acık-
lı ve alçakça kötülükleri
yapmakta duraksama
göstermemişlerdir...
Siyasi ve askeri zafer-
ler ne kadar büyük olur-
larsa olsunlar ekonomik
zaferlerle taçlandınlmaz-
larsa, kazanılan başan sü-
rekli olamaz... Ekonomi-
mizin geliştirilip güçlen-
dirilmesi için yararlı ürün-
lerin saptanarak üretimin
artnnlması ve ekonomik
egemenliğımizin sağlan-
ması gerekir... Öyle bir
ekonomi devri ki; yurdu-
muz bayındırlığa, ulusu-
muz refaha, rahata bollu-
ğa ka\-uşarak zengin ol-
sun... Yoksulluğu erdem
saymak düşüncesine bun-
dan böyle ekonomi dev-
ri son versin.
Yabancı sermay e>e gü-
vence vermeye hazınz.
Ancak onlardan istediği-
miz, çalışmalanmız için
beliıiediğimiz sermaye-
mize katkıda buhınma-
landır. Bu katlo, hem bi-
ze hem onlara yarar sağ-
lamabdır. Düyun-u Umu-
miye gibi olmamalıdır...
Baylar, ulusumuz kesin
ve gerçek kurtuluşa ula-
şabiknek için iki iUceye
dayanmanın önkoşul ol-
duğunu anladı. O ilkeler-
den birincisi Misak-ı Mil-
li'nin (Ulusal Ant) ifade
ettiği ruh ve anlamdır.
lkincisi anayasamız... Mi-
sak-ı Milli, ulusun tam
bağımsızhğrnı sağlayan,
bunun için ekonomik ge-
lişmesine engel olan tüm
nedenleri bir daha kesin-
likle geri gelmemek üze-
re kaldıran bir kuraldır.
Anayasa ise Osmanlı Im-
paratorluğu'nun ve Os-
manlı Devleti'ninyıkılıp
yok olduğunu, onun ye-
rine Türkiye Devleti'nin
kurulduğunu tüm dünya-
nm algılamasına sunarak
belirtenbiryasadır...
Atatürk, tzmir îktisat
Kongresi 'ndeki bu tarih-
sel konuşmasında belirt-
riği düşüncelerini, adım
adım, hızla gerçekleşrir-
diği devrimleri ile yurt
ve ulusun kaUcrnıp geliş-
mesinde uygulamıştır.
Atatürkten sonrasorum-
suzyöneticOerenııdedev-
letin gefişme hızırun düşü-
rüJerek bu günlere geBn-
diğini,karşıdevTİnıcüerin
ahşüra ahşbra nasıl me-
safe kat ettigini, el kapt-
larmdan avııç açarak na-
sıl borç para beklendiği-
ni, AB ve EVIF dayatma-
lartyla çağdaş sönıürü-
nün kıskacında kalarak
insanlanmızın nasıl işsiz,
yoksul \e çaresiz bırakıl-
d^nu,ekonomimirinborç
batağında nasıl bunalım-
lara (krizlere) süriiklen-
diğini, .4B'ye girmek için
sonu gebneyen dayatma-
laraverflenödünlere kar-
şın Kıbns'ın da gözden
çıkartıldığını, ABDnin
çıkarlan için komşumuz
Irak ile savaşmaya nasıl
sürüklendiğimizi,bağım-
sızbğmıızdan ödün ver-
ftigimi7İ gördükçe, Ata-
türk'ü yeniden okuyiıp
anlamak, anlatmak ve
devrimlerine sahip çık-
makzonmluhığunu daha
çok duy maktayız.
Atatürk yanmış yıkıl-
mış yurdu 15 yılda nasıl
çelik ağlarla örüp bayın-
dırlaştırdı... Hiçbir ser-
maye birikimine sahip
değilken planlı kalkın-
mayla, tanmda, sanayi-
de ve ticarette nasıl geliş-
me sağladı? Yurdun dört
köşesinde fabrika baca-
lannı nasıl yükseltti...
Borçlanmadan, bütçede
ve dış ödemeler dengesin-
de açık vermeden, enf-
lasyonsuz, paranın değe-
rini koruyarak ve vergı-
lerin bir kısmını kaldıra-
rak bir kısmını da düşü-
rerek kalkınmayı hangi
yolla başardığı, okullar-
da ders olarak okutulma-
lıdır. Görülüyorki ekono-
mik gelişme için, içte ve
dışta ülkesini ulusalcı,
tam bağımsızlık anlayı-
şıyla, yurtta banş dünya-
da banş ılkesiyle temsil
eden, dürüst, ilim ve ak-
lın yol göstericiliğinde
ilerleyen devlet adamla-
nna gereksinme vardır.
PENCERE
• •
Hani Ya Tarihin
Sonu Gelmişti?
Romanda, oyunda, öyküde, şiirde, fıkrada ge-
çerli kalıplar vardır; Refîk Halrt Karay Mütareke'nin
karanlık günlerinde Istanbul'da çıkan 'Alemdar'
gazetesinde bir köşe yazısında hınzırca bir yöntem
kullanmıştı.
Karay, 4 Nisan 1920 günü yayımlanan fıkrasın-
da soruyordu:
"Hani böyle olmayacaktı?"
"Hanı Hint ayaklanacaktı? Hani Çin canlana-
caktı? Hani Harekât-ı Milliye vatanı kurtaracaktı?
HaniIngiltere kanşacaktı?Hanibenıasacaklardı?"
Nice yıl sonra bir 'vesile' ile bu köşede Refik Ha-
lit'e yanıt vermiştim:
"Dûnyaya dar zaman açısından baktığında hiç-
bir şeyin değişmediğini gören kişi, günden güne,
aydan aya, yıldan yıla nasıl değiştiğini anlayamaz;
ama, bu değişimin önceki ve sonraki iki fotoğra-
fında tarih bütün sonılara yanıt vermiştir:
Hint ayaklanmıştır..
Çin canlanmıştır..
Refik HaJit as/lmamıştır; ama, sınırdışına sürül-
müş, yirmi yıl sonra vatana dönebilmiştir..
Harekât-ı Milliye vatanı kurtarmıştır."
•
Peki, şimdi Refik Halit'in "Hani"\\ yöntemini kul-
lanan kişi neler sorabilir?..
Hani 'Tarihin Sonu' gelmişti?..
Pek ünlü Japon-Amerikan tarihçi Francis Fuku-
yama'nın 'Tarihin Sonu'nu bildiren kitabı, Incil ya
da Kuran gibi elden ele dolaşmıyor muydu?..
Hani 'Duvar' yıkılınca Avrupa birieşmişti?.. Av-
rupa Birliği'nde kaynaşan yaşlı kıtada bütün zıt çı-
kariar ortaklığa dönüşmüştü?..
Hani 'piyasa ekonomisi' herşeyiçözümleyecek-
ti?.. Sınırlar kalkacak, serbest rekabetin sihirii eli
paylaşımı en tutarlı biçimde gerçekleştirip dünya-
ya mutluluk dağıtacaktı?..
Hani 'ulus devlet' denen bela ortadan kalkmış-
tı?.. Hani 'Ulusalcılık' tarihe gömülmüştü? Savaş
denen cinayetten kurtulmuştuk?..
Hani Türkiye AB'ye girip de uygarlaşacaktı?..
Bizim beceremediğimizi Avrupalı Anadolu'ya ge-
lip yapacak, ülkeyi refaha kavuşturacaktı?..
Hani Kıbns'ın stratejik önemi kalmamıştı?.. Ada'yı
"ver kurtul" yöntemine göre Yunanistan'a havale
ederek üstüne bir bardak su ıçersek, kırk yıllık so-
runu çözüp AB'ye girecektik?..
Hani dünya kaprtalizmi "sosyalizm, komünizm teh-
d;f/eri"nden kurtulunca Amerikan güdümüyle ka-
pitalizm düzeninde barış içinde yaşayacaktı?..
•
'Han/'leri çoğaltmak kolay...
Yine de konuya yaklaşırken olasılıklan silecek sa-
bırsızlığı dışlamakta yarar var.
Akıl fikir nerede?..
Bizim piyasadaki ünlü döneklerimiz 196O'lı yıl-
larda sosyalizmi keşfedince 'tarihin sonu'nun gel-
diğini sanıp sahte kahramanlar gibi ortada dolaş-
maya başlamışlardı; Sovyetler yıkılınca da tekelci
kapitalizme teslim olup yine 'tarihin sonu geldi' di-
ye en öne atılmışlardı.
Şimdi şaşkındırlar..
Tarihin sonu gelir mi, gelmez mi?.. Bir ayn konu;
insanlığı güdüleyen iki fikir toplumlann dönüşü-
münde etkili oluyor.
Birisi özgürlük ve bağımsızlık..
ötekisosyaladalet..
Bu ikisi de kölelik çağlannda yoktu; ama, son yüz-
yıllarda kişinin aklına ve vicdanına aşılanıp belirle-
yici oldular; insan insan olmak istiyorsa, bu iki fik-
rin pusulasını elinden bırakmaz.
Ama ınsanlık değerierini öz çıkarlanna satarsa,
zaten dıyecek bir şey yoktur.
+ AİL.
BAŞSAĞLIĞI
Sevgili dostumuz İBRAHİM YILDIZ'ın
annesi
GÜLSÜN
YILDIZmvefatını büyük üzüntü ile
öğrenmiş bulunuyoruz.
Merhumeye Tanrı'dan rahmet,
kederli ailesine başsağlığı dileriz.
AS YAPI - AKSİNŞAAT
Ali Seydi ŞAHİN - Bilal İLHAN
CUMHURİYET MAHALLESİ'NDE
ANAHTAR TESLİMİ
Denize açılan penceremiz Cumhuriyet
Kınalı Mahallesi'nde inşaatı biten
evlerin teslimine başlanıyor.
llk evin teslimi için düzenlemiş olduğumuz
toplantıya tüm mahalle sakinlerimiz
ve dostlarımız davetlidir.
Yapı-C
TOPLANTI GÜNÜ : 16 Şubat Pazar
TOPLANTI SAATİ : 12.00
TOPLANTI YERİ
Silivri - Çanta
Cumhuriyet Kınalı Mahallesi
(Cambaz Tepe Mevkiı)
NOT: Toplantı sonunda öğleyemeği verilecektir.
BİLGİ İÇİN:
0532 271 68 69
Şantiye : 0212 715 00 07