19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16ŞUBAT2003PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR \ OKTAY AKBAL Xnadoiuf da Hiroşimaiar Olmasın!"J Ortaooğu pclitikamız ne olmalı diye tartşıyoruz. Or- tadoğu politıkamız önce Anadolu 'yu atomik üslerden temizlemek oimal/dır... Ortadoğu petrolzenginliğı üs- tune yayılmış Amerikan çıkarlan uğruna, Anadolu'yu bırsavaşın Hiroşıma 'sına sürüklemek akıl kân mıdır?" Yıl 1970'ti... Yüzyıldır sürdüğü gibi Ortadoğu'da bir <ez daha kanlı çıkmazlar, çatışmalar bekleniyordu. Evet, bugün olduğu gibi, Türkiye yakın tehlikelerin teh- diai attındaydı. Dicle, Fırat bökjesi, bin bir çıkar hesap- an, özellıkle Amerika bu topraklara göz dikmiş... Otuz üç yıl önce bir yazar, llhan Selçuk 'Cumhuri- /et'ie "Anadolu'da Hiroşıma 'lar Olmasın" başlıklı ya- zısında uyarıyordu: "...ders almasını bilen insan aklı 'Hiroşima'lar olma- sın diye düşünür. Yurdunu seven kimse yurdunu atom bombası nitelığıne sokmak ister mi? Vatanına bağlı ki- şi vatanını nükleer savaş alanı haline düşürmek ister mı? Hiroşima oyunu içine giren toplum, ya bilinçsiz- dirya da toplumu yönetenler hırslı çıkarlann peşınde toplumu ölüme dek sürecek gözü kara kışilerdıj." On yıl once de bir gözü kara kişi vardı: Turgırt Özal... Bir koyup üç alacağız diye ülkeyi Irak'la savaşa sok- maya kalkışmıştı. Baba Bush telefon ediyor, Özal is- teneni veriyordu! Komşu halkın ezilmesine, yıkılması- na razıydı, tek Amerikan tutkusu, isteği yerine getiril- sin!.. Neyse, o günlerin Genelkurmay Başkanı, Baş- bakanı bu çılgınca işe karşı çıktı da haksız, yanlış bir savaşa girmedik. Şimdi yeniden ABD çıkarian için bir savaşa katılmak üzereyiz. Hem de en kanlı, en acımasız bir hengâme- ye!.. Bir koyup üç almak gibi bir umut da yok! En üs- tün silahlarta, füzelerle, zehirli gazlarla kentlerimiz, ka- saba ve köylerimiz, en ağır bır tehdit altındayken. ilhan Selçuk'un, otuz üç yıl öncekı uyarısını okuya- lım: "Ne yazık ki ülkemiz şimdi bu durumda.. Hiroşi- ma'yı yerle bır eden bombalardan kat kat daha etkili çapta olanlann düellosu, Ortadoğu'dapatlak verecek bır savaş da Anadolu 'yu kapsayacaktır. Amerikan ato- mik üslerinın mevzilendiği bir toprak parçası olmuş- tur yurdumuz..." 0,1970 günlerindeki tehlike, Amerika ile Sovyetler arasındaki çıkar çatışması idi. Topraklarımızda Ame- rikan üsleri vardı. Her ne kadar günün başbakanı "on- lar üs değil tesis" dese de, o üslerden kalkan ucaklar, gidip Rusya'yı tepeden inceliyor; Amerikan füzeleri Sovyet'lere her an bombalarını fırlatmaya hazırlant- yordu.. Bu saklanan gerçekler, Küba olayında anlaşıl- mıştı! Sovyetler Küba'daki füzeleri söktü, Amerika da Türkiye'dekileriL Ortadoğu ötedenberi büyük devlet- lerin çatışma alanıdır. Bugün Amerika ile Avrupa ara- sındaki düşmanlık, hep o eski çıkar kavgasının, Orta- doğu petrollerinin paylaşım hesaplannın sonucudur. Bugün Türkiye'de yine Amerikan üsleri var. Başta Ada- na'daki Incirlik... Şimdi yeni üsler, limanlar, havaalan- lan da Amerika'ya verildi verilecek. Türk askerinin ba- şına Amerikalı bir generalin getirilmesi bile isteniyor! Tepemizde patlayacak bombalar. Hıroşima'dakileri kat kat geçmiş, kat kat daha güçlü!. Bütün bunlan bilirken, görürken zoria haksız bir savaşa itiliyoruz.. "Ortadoğu politikamız ne olmalı?" diye sormuş ll- han, otuz üç yıl önce... Hiç düşündük mü, hiç kafayı yorduk mu? Hele şimdi işbaşında olan Gül'lerTayyip'ler bugüne dek böyle bır sorunun varlığını hiç akıllanndan geçirdiler mi? Önce İnsanlar Bozuldu... Savaş kapıda. Farklı boyutta bir savaş. Sınır ötesine gidiyomz bu kez. Birilerinin peşine takılmışız. Savaşlar kurtuluş savaşlannın dışında, her zaman çıkar savaşı olmuşlardır. Kavgalar, dövüşler tüketim toplumlannın doyumsuz beklentilerinin sonucudur. Prof. Dr. Necdet ADABAĞ DTCFDekan, O ktayAkbal'ın bir öy- kü kitabı var. Adı "ÖnceEkmekferBo- zukUT.Adınıkıtaba veren öyküde Akbal, savaş yıllannı anlatıyor. Savaşın insan yasamında neden olduğu aç- mazlara değınirken, insanı ne den- lı değıştırdığıni, ınsanın umudunu ve coşkusunu kırdığını çarpıcı bir dille sergiliyor. Öykü, insan yaşa- mından kalkarak savaşın ve banşın bir karşılaştırması olarak algılana- bilir. Banş günlerinin mutlulukla- nnın savaşla birlikte, küçük beklen- tilerde bile, nasıl umutsuzluğa ve mutsuzluğa dönüştüğünü anlanrken insan manzaralannın bu değişimi sergilemekte ne denli etkin biraraç olduğunun, günJük yaşamın ayraç- lannın nasıl yer değıştırdiğinin al- tını çizer.u Banşinsanlan''nın *sa- vaşa güç alıştıklannı" ama sonun- da alışmak zonında kaldıklannı söylerken bu sürecın insan yaşamın- dan çok şeyler alıp götürdüğüne değinir: "Savaşeniyiyınanrıuzıeli- mizdenakkb«deenkutsaloianşey- leri yok etti" der. Ekmekkrin bo- zulması kötü günleri doğurmuş, ekmekten sonra her şey bozulmuş- tur. Bugünlerde bir kez daha oku- mak gerekiyor bu öykiiyü. Savaş ka- pıda. Gerçekte "banş insanlan" olduğumuz söylenemez. Tam otuz yıldır savaşla yatıp savaşla kalkıyo- ruz. Geriye baktığuruz zaman sım- siyah saçlanmızın kan, gözyaşı, acı ve iç ağnsıyla birlikte aklaştı- ğuıı görüyoruz. Tam kırk yıl önce banş ve esenlik içinde geleceğe umut ve güvenle bakan gençler şündilerde umudunun son nokta- srna gelmiş yaşlılar olarak kapıla- nnın zıllerine takılır olmuşlar. Ar- tık o kapının ardında da mutluluk, umut, yerını kaygıya, üzüntüye ve sıkıntılara bırakmış gibi görünmek- te. Tam kırk yıldu- banştan uzakta yaşamaktayız. Sıkıntı, üzünç ve kaygı içinde yaşadığrmız gibi da- ha da yaşayacağa benziyoruz. Biz sıkrntı, kaygı, üzünç içinde yaşar- ken başkalan mutluJuk içinde, esen- lik içinde yaşadı. Başkalannın mut- luluğu için miydi bızim kargaşamız, dövüş ve kavgamız? Başkalan ra- hat ve dinginlik içinde olsun diye miydi bizim huzursuzluğumuz, te- laşuruz, insanüstü özverimiz? Böy- le midir yaşamanın kuralı yoksa? Biri yaşarken ötekinin ölmesi mi ge- rekli? Birinin mutluluğu bir başka- sının mutsuzluğu üzerine mi kuru- lu° Savaş kapıda. Farklı boyutta bir savaş. Sınırötesinegidiyoruzbu kez. Birilerinin peşine takılmışız. Sa- vaşlar kurtuluş savaşlannın dışın- da, her zaman çıkar savaşı olmuş- lardır. Kavgalar, dövüşler tüketim toplumlannın doyumsuz beklenti- lerinin sonucudur. Tanhte de böy- leydi. şimdi de böyle. Yalnız Fran- sızlan değil, tüm uısanlığı arkasın- dan sürükleyerek Rusya'ya giren Napolyon'un ne işi vardı oralarda? Şimdi Amerika'nın Irak'ta? Insan- lığvn yaranna bir girişimde insan- lann başına bomba mı yağdırmak gerekiyor acaba? Peki, bizim işimiz ne? Giacomo Leopardi, Napol- yon'un Rusya seferinde ölen Ital- yanlar için şöyle demişti bir şiirin- de: "Kızmabanababa,(Dante)de- ğiştin sen gittiğin/ Yerde; ölüyordu Rus toprakiannda/ Oysa bir baş- ka ölüm yaraşırdı ttalyan/ Çocuk- lanııa;yahuzca insanlar,vahşi/Hay- ranlar değil; ikfimler. yağmur ve/ Kar,firtmadüşmanca sakürdı on- lara/ Bölük bölfik devriliyortardı vançıplak' Sohıksuz. kanlariçinde tükenmiş/ Bedenlerine buzdan ya- tak yaparak/ (...) Görüyorsun sen- den (îtalya) uzaklardayız/ En gü- zel yagımr7ifa; herkesin bilgisi/ dı- şında. öhıyomzyabancı topraklar- da/ Seni öldürenler için/r Küreselleşen dünyamız zorba- lann dünyası oldu. Insanlığın ge- leceğini hiçe sayarak salt kişisel hırslannı ya da silah babalanru do- yurmak sevdasına maceralara giri- şenlerin, karşı tarafuı mutsuzluğu üzerine kuracaklan mutluluklann- dan mutlu olacaklannı düşlerken kin ve nefret tohumu ektiklerinin ay- nmında değiller mi acaba? Insan- lığa hizmetin kin ve nefretten de- ğil 'sevgivehoşgörii'dengeçnğini; gelecek zamanlann mutluluğunun günceldeki ayak oyunlanna değil, karşüıkh saydam ilişkilere dayalı ol- duğunu ve insanlığın mutluluğunun aynı zamanda kendi mutluluklan ya da uluslannın mutluluklan anla- mına geldiğini bihneleri gerekmez mi? Bugün yaratacaklan kargaşa- nrn yansımalannın gelecekte mut- laka etkisinrn duyumsanacağını ve çocuklannın, sonuçlanna katlan- mak zonında kalacaklannı anla- malan kaçuuhnaz olmalıdır. Saddam. Bush ya da öbürlen, farklı farklı konumlarda ohnalan- na karşrn günceldeki ka\gada hem kendi halklanna hem de karşı ta- raftaki halklara bü>ük bir haksız- lık yapmaktalar. Saddam, iktidan ele geçirdiği günden bu yana böy- lesi bir diktatör değil, kendiru hal- krna adamış. toplumunun çağdaş toplumlar düzeyine ulaşması için çalışan ve laik-demokratik devlet dizgesini erekleyen bir lıder olarak gelseydi; elindeki varsıllığı kişi- sel çıkarlanna değil, ulusunun iyi- lifi ve esenliğıne harcasaydı bel- kı şu anda hiçbir ülke kendisini sı- kıştıramayacak, dahası, dünya ka- muoyunda söz sahibi bir ülke ko- numunda olacaktı. Oysa şimdi ül- kesınin parçalanmasına, dağılıp gitmesuıe göz yumarken; brrçok ın- sannun yok olmasına izleyici ka- lacak; insanlannın onuruyla oyna- yacaktır. Mutlu mu olacak dersi- niz? Bush da bu zorbalığıyla insanlı- ğa ihanet ediyor. Ülkesine, biüme, sanata ihanet ediyor. Bugün insan- lar bırbirlerine düşeceklerine. bir- birlerini viyeceklerine ortak düşma- na, doğaya karşı savaşım verebil- mek için tüm güçlerini insanlığa harcamış olsalar, bugün bu kadar yoksul, hasta, aç, sakat, kısacası, mutsuz insan olmayacaktı dünya- mızda. Doğa bir can veriyor, son- ra da insanı parmağında oynatıyor. Yine Leopardi bır başka şiirinde "Ah doğa, Ahhhy Neden bir za- manlar verdiğin sözü/ Sonradan rutmuyor; neden kendi/Çocuklan- nı böylesine aldaûyorsun?'" diyor. Mutlu bir gencin gözündeki puıl- tı mutluluklann en büyüğudür. in- sanlar birbirlerinin mutsuzluğunda mutluluk arayacaklanna dayanışma içinde bır savaşım vermelidirler. Bu savaşım da ortak düşmana kar- şı olmalıdır. Her şey galiba insanda bitiyor. Akbal, "Onceekmeklerbozukiu'' diyor. Yoksa insanlar mı bozulmuş- tu daha önce? Atatürk İzmir İktisat Kongresi'nde AK RlZa SELMAINfPAKOGLU Emekli TuğgenemlADD Üyesi Kurtuluş Savaşı'ndan sım 1922'debaşlamış,ya- de 17Şubat 1923'te(ya- şamsal önemi olan bu gö- rüşmeler4 Şubat'ta kesin- tiye uğramıştı. Atatürk, bütün dikkatlerinrn Lo- zan'da olduğu bu dönem- sonra yenı bir Türk dev- leri olduğumuzu belge- leyecek ve varüğımızı ka- bul edecek olan Lozan Banş Konferansı 20 Ka- nn 80. yılı) toplumun her kesiminden 1135 kişiyi toplayarak, ekonomik kalkınmanın yol ve yön- temlerinin görüşülmesi- ne olanak sağlamıştır. Bu kongrede Atatürk'ün yaptığı açış konuşması bu günlere de ışık tut- maktadır. Bu konuşma- dan bazı bölümleri anım- samalannıza sunuyorum. Atatürk diyor Id: Yeni Türkiyemizi hak ettiği yüksek düzeye ulaştır- mak için, zaman kaybet- meden ekonomimize bi- rinci öncelikle önem ver- mek zorundayız. Bir ulu- sun yaşamıyla, yüksel- mesiyle ve çözülüp çök- mesiyle doğrudan doğ- mya iSntiH olan neden, o ulusun ekonomisidir... Biz günümüze değin ge- lişmeye açık bilimsel ve gerçek anlamıyla ulusal birdeviryaşamadık... Pa- dişahlar Türk halkını ar- kasma takarak kıhçla ül- keler zapt ederken zap- t edilen ülke halkı, ka- zandıklan ayncalıklı yet- kilerle sabana yapışıyor- lar, toprak üzerinde çaiı- şıyorlardı. Arkadaşlar. kı- bçla zafer kazananlar, sa- banla zafer kazananlara yenilmeye ve sonuçta ele geçirdikleri ülkeyi terk etmeye zonmludurlar... O halde kesinlikle diye- biliriz ki, biz ulusal bir devir yaşamıyorduk ve ulusal bir tarihe sahip bu- lunmuyorduk. Örneğin Osmanlı tarihi baştan so- na, hakanlann. padişah- lann, kişilerin ya da ba- zı gruplann tutum ve dav- ranışlannı kaydeden des- tandan başka bir şey de- fıldır. Gerçekten de bir dev- let kı kendi halkına koy- duğu vergiyi ecnebilere uygulayamaz, gümrük vergi işlemlerini yurdun ve ulusun gereksiranele- rine göre düzenleyemez ve yabancılara yargı yet- kisini kullanamazsa, do- ğal olarak böyle bir dev- lete bagımsız denilemez. Örneğin lokomotif yap- mak, fabrikalar kurînak gibi girişimler derhal ön- lenirdi. Böylesine önemdeki gereksinmelerden alıko- nulan devlet bağnnszz ob- biBr mi? Size sunduğum gibi gerçekte devlet, ba- ğımsızhğını çoktan kay- betmişti. Osmanlı halkı içindeki Türk ulusu da tümüyle esir konumuna getirilmişti... Ama düş- manlann bu işgalinden daha acıklısı, yürek yakı- cısı ve üzücü olanı ise, bu memleketin yüzyıl- larca başında bulunan ve ulusun egemenlik yetki- sini kullanan insanlann da düşman tarafına geç- miş olmasıdır. Bu dahili düşmanlar, harici düş- manlann yapmadığı, yap- maya güçlerinin yetme- yeceği utanç verici, acık- lı ve alçakça kötülükleri yapmakta duraksama göstermemişlerdir... Siyasi ve askeri zafer- ler ne kadar büyük olur- larsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandınlmaz- larsa, kazanılan başan sü- rekli olamaz... Ekonomi- mizin geliştirilip güçlen- dirilmesi için yararlı ürün- lerin saptanarak üretimin artnnlması ve ekonomik egemenliğımizin sağlan- ması gerekir... Öyle bir ekonomi devri ki; yurdu- muz bayındırlığa, ulusu- muz refaha, rahata bollu- ğa ka\-uşarak zengin ol- sun... Yoksulluğu erdem saymak düşüncesine bun- dan böyle ekonomi dev- ri son versin. Yabancı sermay e>e gü- vence vermeye hazınz. Ancak onlardan istediği- miz, çalışmalanmız için beliıiediğimiz sermaye- mize katkıda buhınma- landır. Bu katlo, hem bi- ze hem onlara yarar sağ- lamabdır. Düyun-u Umu- miye gibi olmamalıdır... Baylar, ulusumuz kesin ve gerçek kurtuluşa ula- şabiknek için iki iUceye dayanmanın önkoşul ol- duğunu anladı. O ilkeler- den birincisi Misak-ı Mil- li'nin (Ulusal Ant) ifade ettiği ruh ve anlamdır. lkincisi anayasamız... Mi- sak-ı Milli, ulusun tam bağımsızhğrnı sağlayan, bunun için ekonomik ge- lişmesine engel olan tüm nedenleri bir daha kesin- likle geri gelmemek üze- re kaldıran bir kuraldır. Anayasa ise Osmanlı Im- paratorluğu'nun ve Os- manlı Devleti'ninyıkılıp yok olduğunu, onun ye- rine Türkiye Devleti'nin kurulduğunu tüm dünya- nm algılamasına sunarak belirtenbiryasadır... Atatürk, tzmir îktisat Kongresi 'ndeki bu tarih- sel konuşmasında belirt- riği düşüncelerini, adım adım, hızla gerçekleşrir- diği devrimleri ile yurt ve ulusun kaUcrnıp geliş- mesinde uygulamıştır. Atatürkten sonrasorum- suzyöneticOerenııdedev- letin gefişme hızırun düşü- rüJerek bu günlere geBn- diğini,karşıdevTİnıcüerin ahşüra ahşbra nasıl me- safe kat ettigini, el kapt- larmdan avııç açarak na- sıl borç para beklendiği- ni, AB ve EVIF dayatma- lartyla çağdaş sönıürü- nün kıskacında kalarak insanlanmızın nasıl işsiz, yoksul \e çaresiz bırakıl- d^nu,ekonomimirinborç batağında nasıl bunalım- lara (krizlere) süriiklen- diğini, .4B'ye girmek için sonu gebneyen dayatma- laraverflenödünlere kar- şın Kıbns'ın da gözden çıkartıldığını, ABDnin çıkarlan için komşumuz Irak ile savaşmaya nasıl sürüklendiğimizi,bağım- sızbğmıızdan ödün ver- ftigimi7İ gördükçe, Ata- türk'ü yeniden okuyiıp anlamak, anlatmak ve devrimlerine sahip çık- makzonmluhığunu daha çok duy maktayız. Atatürk yanmış yıkıl- mış yurdu 15 yılda nasıl çelik ağlarla örüp bayın- dırlaştırdı... Hiçbir ser- maye birikimine sahip değilken planlı kalkın- mayla, tanmda, sanayi- de ve ticarette nasıl geliş- me sağladı? Yurdun dört köşesinde fabrika baca- lannı nasıl yükseltti... Borçlanmadan, bütçede ve dış ödemeler dengesin- de açık vermeden, enf- lasyonsuz, paranın değe- rini koruyarak ve vergı- lerin bir kısmını kaldıra- rak bir kısmını da düşü- rerek kalkınmayı hangi yolla başardığı, okullar- da ders olarak okutulma- lıdır. Görülüyorki ekono- mik gelişme için, içte ve dışta ülkesini ulusalcı, tam bağımsızlık anlayı- şıyla, yurtta banş dünya- da banş ılkesiyle temsil eden, dürüst, ilim ve ak- lın yol göstericiliğinde ilerleyen devlet adamla- nna gereksinme vardır. PENCERE • • Hani Ya Tarihin Sonu Gelmişti? Romanda, oyunda, öyküde, şiirde, fıkrada ge- çerli kalıplar vardır; Refîk Halrt Karay Mütareke'nin karanlık günlerinde Istanbul'da çıkan 'Alemdar' gazetesinde bir köşe yazısında hınzırca bir yöntem kullanmıştı. Karay, 4 Nisan 1920 günü yayımlanan fıkrasın- da soruyordu: "Hani böyle olmayacaktı?" "Hanı Hint ayaklanacaktı? Hani Çin canlana- caktı? Hani Harekât-ı Milliye vatanı kurtaracaktı? HaniIngiltere kanşacaktı?Hanibenıasacaklardı?" Nice yıl sonra bir 'vesile' ile bu köşede Refik Ha- lit'e yanıt vermiştim: "Dûnyaya dar zaman açısından baktığında hiç- bir şeyin değişmediğini gören kişi, günden güne, aydan aya, yıldan yıla nasıl değiştiğini anlayamaz; ama, bu değişimin önceki ve sonraki iki fotoğra- fında tarih bütün sonılara yanıt vermiştir: Hint ayaklanmıştır.. Çin canlanmıştır.. Refik HaJit as/lmamıştır; ama, sınırdışına sürül- müş, yirmi yıl sonra vatana dönebilmiştir.. Harekât-ı Milliye vatanı kurtarmıştır." • Peki, şimdi Refik Halit'in "Hani"\\ yöntemini kul- lanan kişi neler sorabilir?.. Hani 'Tarihin Sonu' gelmişti?.. Pek ünlü Japon-Amerikan tarihçi Francis Fuku- yama'nın 'Tarihin Sonu'nu bildiren kitabı, Incil ya da Kuran gibi elden ele dolaşmıyor muydu?.. Hani 'Duvar' yıkılınca Avrupa birieşmişti?.. Av- rupa Birliği'nde kaynaşan yaşlı kıtada bütün zıt çı- kariar ortaklığa dönüşmüştü?.. Hani 'piyasa ekonomisi' herşeyiçözümleyecek- ti?.. Sınırlar kalkacak, serbest rekabetin sihirii eli paylaşımı en tutarlı biçimde gerçekleştirip dünya- ya mutluluk dağıtacaktı?.. Hani 'ulus devlet' denen bela ortadan kalkmış- tı?.. Hani 'Ulusalcılık' tarihe gömülmüştü? Savaş denen cinayetten kurtulmuştuk?.. Hani Türkiye AB'ye girip de uygarlaşacaktı?.. Bizim beceremediğimizi Avrupalı Anadolu'ya ge- lip yapacak, ülkeyi refaha kavuşturacaktı?.. Hani Kıbns'ın stratejik önemi kalmamıştı?.. Ada'yı "ver kurtul" yöntemine göre Yunanistan'a havale ederek üstüne bir bardak su ıçersek, kırk yıllık so- runu çözüp AB'ye girecektik?.. Hani dünya kaprtalizmi "sosyalizm, komünizm teh- d;f/eri"nden kurtulunca Amerikan güdümüyle ka- pitalizm düzeninde barış içinde yaşayacaktı?.. • 'Han/'leri çoğaltmak kolay... Yine de konuya yaklaşırken olasılıklan silecek sa- bırsızlığı dışlamakta yarar var. Akıl fikir nerede?.. Bizim piyasadaki ünlü döneklerimiz 196O'lı yıl- larda sosyalizmi keşfedince 'tarihin sonu'nun gel- diğini sanıp sahte kahramanlar gibi ortada dolaş- maya başlamışlardı; Sovyetler yıkılınca da tekelci kapitalizme teslim olup yine 'tarihin sonu geldi' di- ye en öne atılmışlardı. Şimdi şaşkındırlar.. Tarihin sonu gelir mi, gelmez mi?.. Bir ayn konu; insanlığı güdüleyen iki fikir toplumlann dönüşü- münde etkili oluyor. Birisi özgürlük ve bağımsızlık.. ötekisosyaladalet.. Bu ikisi de kölelik çağlannda yoktu; ama, son yüz- yıllarda kişinin aklına ve vicdanına aşılanıp belirle- yici oldular; insan insan olmak istiyorsa, bu iki fik- rin pusulasını elinden bırakmaz. Ama ınsanlık değerierini öz çıkarlanna satarsa, zaten dıyecek bir şey yoktur. + AİL. BAŞSAĞLIĞI Sevgili dostumuz İBRAHİM YILDIZ'ın annesi GÜLSÜN YILDIZmvefatını büyük üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. AS YAPI - AKSİNŞAAT Ali Seydi ŞAHİN - Bilal İLHAN CUMHURİYET MAHALLESİ'NDE ANAHTAR TESLİMİ Denize açılan penceremiz Cumhuriyet Kınalı Mahallesi'nde inşaatı biten evlerin teslimine başlanıyor. llk evin teslimi için düzenlemiş olduğumuz toplantıya tüm mahalle sakinlerimiz ve dostlarımız davetlidir. Yapı-C TOPLANTI GÜNÜ : 16 Şubat Pazar TOPLANTI SAATİ : 12.00 TOPLANTI YERİ Silivri - Çanta Cumhuriyet Kınalı Mahallesi (Cambaz Tepe Mevkiı) NOT: Toplantı sonunda öğleyemeği verilecektir. BİLGİ İÇİN: 0532 271 68 69 Şantiye : 0212 715 00 07
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle