23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ŞUBAT 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Oyuncak asker olmasa!..A menka Birleşik Devletleri, her ne /m kadar dünyanın istediğı köşesıne as- V^J kerterini gönderse de, kendi toprak- jL JL. lan da yabancı askerler tarafından işgıl edilmiştir. Hemde Binnci Dünya Sava- şı'rdan az önce1 1900'lü yıllann başında. Avrupa ülkeleri- nin askerleri bir geminin ambannda Ameri- ka'/a doğru yola çıkarlar. Yolculuk boyunca ne bir lokma yerler, ne de güverteye çıkarlar temiz hava almak içın. Böyle bir gereksinim- leri yoktur, çûnkü sandıklar içindekı askerle- rin hepsı de oyuncaktır! Amerika'da çocuklann oynadıklan ilk oyuıcak askerlerin üstünde Avrupa ülkeleri- nin üniformalan vardır. Ama Amerika, Birin- cî Dünya Savaşı'nın ardından kendi oyuncak askerlerinı üretmekte gecıkmez. Ne var kı, "Waren" adh. Amenka firmasınm karşısı- na "Hauser" adh güçlü bir fabnka dikilir çok geçmeden! Hauser'in renklı ve bol fi- gürlü oyuncak askerlerden oluşan ordusu, Arnenka askerlerinın Avrupa'ya çıkarma yapmasına engel olur. Avrupah çocuklann çoğu annelenne, babalanna Hauser' in asker- lennden almalan içın yalvarmakta, Ameri- ka'dan gelen oyuncak askerlere yüz verme- mektedir. "Elastolin" adı venlenbu seride- ki askerlerin kollannda gamalı haç vardır. Amenka, Ikıncı Dünya Savaşı'nda Alman or- dusunu yenilgıye uğratmış olsa da, savaş ön- cesinde oyuncak askerlen A\Tupa pazann- dan pay kapma savaşını Nazilere karşt kay- betmiştir! Yahudl çocuklara oyuncak yasağı tkinci Dünya Savaşı öncesinde, Yahudi ço- cuklara getirilen yasaklardan bin de savaş oyuncaklanyla oynamaktır. Bu oyuncak ya- sağı. Cahit Irgafın "Bu şiirler istila gör- müş şehirlere ve Ikinci Dünya Harbi'nin sefaretlerine dairdir" ıthafıyla okura sun- duğu "Rüzgârlarım Konuşuyor" adh şiir kitabmdaki şu dizelerin yazılmasına neden olur: Anne girmem bu oyuncak dükkânına, Orda toplar, tayyareler, tanklar var. Seviyorum söğüt dah atımı, Tekme atmaz, ısırmaz. Ben yaşamak istiyorum, Ağaç gibi sessiz, rahaL Karmca karannca değil, Serpile serpile boylu boyumca. Anne girmem bu oyuncak dükkânına, Orda toplar, tayyareler, tanklar var. En eski oyuncak askere Mısır'daki mezar- larda rastlanılır. Ortaçağda ise Avnıpah kral ailelerinin çocuklanna savaş eğitimi veril- mekte kullanılırlar. tlk oyuncak asker fabri- kası ıse 1780 yılında Nürnberg'de üretime başlar. Bu fabrikanın askerleri herhangi bir hareket, girinti ya da çıkıntıya sahip olma- yıp, düz bir yapıdaydılar. Fransızlann 1800'lerde düzlüğü ortadan kaldırmasıyla ilk oyuncak asker savaşı da başlamış olur. Plastlğe yenllen kurşun askerler... tkinci Dünya Savaşı sonrasında kurşun as- ker yapımı yasaklanırülkemizde. Bunun ne- deni, oksitlenme yapması ve çocuğa zarar vermesi olarak gösterilir. Define Adası'nın yazan Stevenson'dan. ünlü politikacı Chur- chill'e kadar pekçok insanın ilgilendiği, ya- zılar yazdığı kurşundan yapılan oyuncak as- ker, 1950 yıhndan sonra pek çok oyuncak gi- bi plasüğe yenik düşer... Plastik su şişeleri doğaya savaş ılan etti- ğinde, aynı maddeden yapılan oyuncak as- kerler de oyunlan kırletmeye başlamıştır. Plastıge geçişle çok sayıda asker paketler içinde ucuz fiyata satışa sunulur. Üretıcıler bu durumu, "az parayla çok oyuncak sa- hibi olmak" diye savunsalar da, çocuklann oyunlan eli sılahlı bir yığın insan figürünün işgalıne uğrar. Oyuncak ambulans arabala- nnın sirenleri, çocuklann düşlennin asker- ler tarafından ele geçirilişini engelleyemez. Bu değişimin nelere yol açtığını, Mehmet Yaşın'ın "Seygüim Ölü Asker" adh şiirkı- tabındaki, "Ülkenin birinde 'cık' denir- miş her şeye" dizesiyle başlayan "Oyun- cak Askerciklerin Masalı" adh şiirinde gö- rürüz: Vatana 'cık' demişler, o vatancık olmuş en sonunda çocuklan Matchbox ambalajmda oyuncak askercik olmuş. Dileyen satın alıp savaşçüık oynayabüir hem naylondan larümaz, hem de çok ucuz gümrüksüz geliyor Hong Kong 'dan dükkâncığımızdan temin edilebilir. Savaş kurbanı Ceorge Madura Maduro ailesi genç yaşta ölen oğullan Ge- orge adına bir anıt yaptırmaya karar verir. O yıllarda, Boon van der Starp da tüberküloz- lu çocuklara yardım amacıyla, îngiltere'nin Beaconsfield kentindekı minyatürkenti Hol- landa'da kurmak çabasındadır. George Ma- dura'nın ailesi Starp'ın düşlerini gerçekleş- tirmek için oldukça büyük miktarda para yardımı yaparlar. Den Haag Beledıyesi'nin yer vermesiyle de, 2 Temmuz 1952 tarihin- de oyuncak kent "Madurodan" kurulmuş olur. Pek çok insanın görmeyi düşlediği Madu- rodan'a zaman ıçersinde Hollanda'daki sa- ray, kilise, havaalanı, liman gibi birçok ünlü yerin maketi eklenir. Dünyaca tanman Ma- durodan'ın bir köşesıne oyuncak askerler de konur. Yeşıllik bir alana ınen helikopterin et- rafmdaki oyuncak askerlere hayranhkla ba- kan çocuklan gördüğümde ürperdim!.. Ürperdim çünkü, oyuncak kente adını ve- ren George Madura, II. Dünya Savaşı'nda, Almanya'nın Dachau toplama kampında öl- dürülen sayısız masum insandan biridir! Sahi, savaş kurbanı bir genç insanın anısı- na kurulan minyatür kente oyuncak asker koyma ayıbı kimin?.. Şu soruyu soralım bir de: Amerika Irak'a saldırmaya hazırlanırken, savaşı durdurmak isteyen banş yanhsı bir avuç insan, "canlı kalkan" olarak Bağdat' a doğru yola çıkar... Oyuncak asker var da, oyuncak canlı kal- kan neden yok!? Altın Ayı da 'savaşa hayır' dedi 53. Berlin Film Festivali'nde en büyüködülü Winterbottom'un 'In This WorWü kazandı GÜNERYÜREKLtK BERLtN - Uluslararası Berlin Film Festivali, kısa adıyla Berlina- le. 53 yıllık tanhınde sanınm böyle bir gün yaşamadı. Sanki bütün kent ayağa kalkmıştı. Sokaklar, cadde- ler, metrolar, ellerinde "Savaşa Ha- yır" pankartlan taşıyan on büüerce insanla doluydu. Berlin tarihi gün- lerinden birinı daha yaşıyordu. Işte böyle bir günde ödüllerin açıklanması, festivale ve festivali iz- leyenlere çok farklı bir duygu yaşat- tı. Zaten 11 günlük festival süresin- ce, gösterilen filmlerle birlikte tek bir konu konuşulmuştu: ABD Baş- kanı Busbun ınsanlık düşmanı po- litikası ve olası bir Irak savaşı. Hollywood'dan Berlin'e gelen Dus- rin Hoffman, Christopher Lee, George Clooney, Faye Danaway, Oliver Stone ve Roger Moore gi- bi yıldızlar basın toplantılarında hep savaş konusuna değindiler ve "VI- etnam Savaşı da böyle yalanlarla başlamıştı" diyerek Bush'un poli- tıkasını sert bir dille eleştırdiler. Bu açıdan bu yılki Berlinale tam anla- mıyla savaş karşıtı polıtık bir festi- val oldu. Böyle bir festivalin sonu- cu da politik olacaktı elbet. Nitekım, en büyük ödül olan Al- tın Ayı heykelciğı, hıgiliz yönetmen Michael Winterbottom'un 'In This World' (Bu Dünyada) adlı fil- mine gitti. Afganistan'ın yaralan- nın halen sanlmadığı ve şimdi bir yeni savaştan söz edildiği günümüz- de Winterbottom'un ele aldığı konu son derece güncel. Güncel olduğu kadar da dijital kamerayla yan bel- gesel çekilmiş; bir savaşın izlerini, insanlann acısını, her şeye rağmen yitirmediklen umutlannı ve ölümü göze alarak atıldıklan maceraları bütün dehşetiyle veren bir film 'In thisWorld'. Film Pakıstan'ın Afga- nistan smınndaki, bir mılyon sığın- macının yaşadığı ve her gün bom- balanan Peşavardan kaçıp tngilte- s' tephen Daldry'nin 'The Hours' adlı filminin Altm Ayı olmasa da en azmdan ikinci büyük ödülü alması bekleniyordu. Bu yüzden de, ödülün Spike Jones'un 'Adaptation' (Tersyüz) adlı filmine verilmesi tepkiyle karşılandı. re'ye sığınmak isteyen iki Afganlı gencintehlikeli yolculuğunu ve yol- culuk svrasında başından geçenlen anlatıyor. Insanı sarsan, allak bullak eden bir film. Bir ödüle değer görü- leceğini daha önce yazmıştık. Ama Altm Ayı almasını beklemiyorduk. Bunda sanıyorum son derece vuru- cu güncel konusu önemli rol oyna- dı ve Altın Ayı' yı tam anlamıylahak etti Winterbottom. 'The Hours'a üç Ciimüş Ayı Başkanlığını, bu yıl 'Ararat' fil- miyle tanıdığımız Ermeni asıllı Ka- nadalı yönetmen Atom Egoyan'uı yaptığı 7 kişilik Uluslararası Seçici Kurul'un ikinci büyük ödülü ise Spike Jonze'un ABD yapımı filmi- ne, Oscar adayı Nicholas Cage'in oynadığı 'Adaptation'a (Tersyüz) verildi. 'Jüri Ozel Ödülü' olarak Gümüş Ayı'ya değer görülen film, Hollyvvood'lubir senaryo yazannın, yazamamaktan kaynaklanan ıç bu- nahmlanm anlatıyor. Ancak Spike Jonze, daha önce çevirdiğı ve bir oyuncunun sıkıntılannı ilginç bir si- nema diliyle anlat- hğı 'John Malko- vich'teki kadar ba- şanlı değil bu fihn- de. Nitekim ikinci büyük ödülün bu filme veribnesi. dün basın toplantısında yeryer ıslıklar ve yu- halarla karşılandı. Çünkü genel eğihm, hadi Altm Ayı ohna- dı, hiç değilse ikinci büyük ödülün Step- hen Daldry'nin ABD yapımı 'The Hours'una verihnesi yönündeydi. Ünlü ABD'li yazar Virginia Wolf tan yola çıkarak üç ayn za- manda üç ayn kadının sıkıntılannı, feminist duygulanm ele alan ve es- tetik açıdan öyküyü seyirciye mü- kemmel bir sinema diliyle aktaran 'The Hours'a (Saatler) ancak 'En iyi kadın oyuncu' ödülü verildi. Filmin oyunculanndan, özellikle Virginia Wolf'u oynayan Nicole Kidman ıle Meryl Streep ve Juli- anne Mpore olağanüstü oyunlany- la bu ödülü hak etmişlerdi. Sonuç- ta 'The Hours' çok iyı bir film ol- makla birlikte güncelliği 'In this VVorld'e kaptırdı ve Altın Ayı değil ama en iyi üç kadın oyuncusuyla üç Gümüş Ayı heykelciğı aldı. 53. Uluslararası Berlin Film Fes- tivah'nin ödül töreni ve kapamş ga- lası dün akşam Berlinale Palast Si- neması'nda Martin Scorsese'in 'Gangs of New York' (New York Çete Yeri) fihninin yanşma dışı özel gösterimiyle yapıldı. Festival bu yıl ilk kez 'Sinema Günü' ılanedilen bugün sona çriyor. EN İYİ FİLM (Altın Ayı) 'In This World / Bu Dünyada' - Yönetmen: Michael VVinterbottom. (Ingiltere) JÜRİ BUYUK ÖDÜLÜ (Gümüş Ayı): 'Adaptation' Yönetmen: Spike Jonze. (ABD) EN İYİ YÖNETMEN Patrice Chereau - 'Son Frere / Kardeşi'. (Fransa) EN İYİ KADIN OYUNCU Nicole Kidman, Meryl Streep ve Julianne Moore 'The Hours / Saatler'. (Ingiltere) EN İYİ ERKEK OYUNCU Sam Rockwell - Tehlikeli Akhn İtiraflan'. (ABD) SANATSAL BAŞARI Li Yang - 'Mang Jing / Kör Kuyu' fUmindeki rejisi ve senaryosu için. (Çin) EN İYİ FİLM MÜZİCİ Majoly, Serge Fioori, Mamadou Diabate - 'Madame Brouette'. (Kanada - Senegal) MAVİ MELEK ÖDÜLÜ (En iyi Avrupa filmine veriliyor): 'Elveda Lenin' Yönetmen: Wolfgang Becker. (Almanya) EStNTÎLER ZEYNEP ORAL Yeter ki Kararmasın... Birkaç gün önceydi... Eyvah, elektrikler kesildi. Ev karanlığa gö- müldü. Bilgisayar, karardı. Yazmakta olduğum yazı, sizlere ömiir! Tepem attı. Işim var gücüm var benim! Sigortaya koştum! Komşulara! Ca- ma yapıştım! Her yer karanlık! Telefonlar. Siz- de de mi kesildi bizde de mi... Annem üşüyor. Işte bu, her şeyden önemli. Herkes çok öfke- li... Homurhomursöyleniyorum... Neyse elekt- rikler geldi. Neyseyazının çoğu kaybolmamış. Neyse, yazı bitti... Televizyona yöneliyorum. Haberler... Çat! Elektrikler yine kesildi. Ama bu da çok oluyor artık! tnsaf! Bir haber bile izleme hakkım yok mu benim! Bu kadarı da olmaz ki! Hangi yüzyılda yaşıyoruz! Artık çok öfkeliyim! Neyse uzatmayayım... Sanırsınız ki, bir ak- şam haberleri izlemesem, dünya batacak... Birden çok utandım kendimden. Homurdanmalarımdan, yakınmalarımdan, kızgınlığımdan çok utandım. Bağdat'ı düşündüm. Tank Aziz'in banasöy- ledikleri aklıma geldi. Koskoca devlet adamı gözleri yerde utana sıkıla anlatıyordu: "Geçen savaşta ABD güçleri önce tüm elekt- rik santrallanmızı bombaladı. Bağdat ve bütün ülke karanlığa gömüldü... Günlerce, haftalarca, aylarca..." Savaşın getirdiği tüm yıkımları, acıları anla- tırken insanların, tüm sanayinin, rafinerilerin, tüm altyapının yok oluşunu dile getirirken ha- bire "Halkımızen çok sürekli karanlıkta kalmak- tan sıkıntı çekti... Karanlığın halkımızüzerinde- ki psikolojik baskısını size anlatmakta güçlük çekiyorum" diyordu... Işte günlerdir bizim medyamızda da geniş yer alan "canlı kalkanlar"a burada büyük iş dü- şüyordu. Tarık Aziz, onların sivil savunmaya, halkın korunmasına, korunmaktan öte hayat- ta kalmalarına, yaşamı sürdürebilmelerine yar- dımcı olabileceklerini açıklıyordu. "Kapımız açık... Böyle bir görev üstlenmek isteyenler gei- sinler, elekthk santrallanmıza, su santrallanmı- za, yiyecek depolanmıza yeheşsinler, Hayır, fab- rikalara, sanayi merkezlerine, hükümet binala- nna demiyorum. Bunların da yok olması büyük zarar, ama korkunç değil. 91 'de ışıksızlık, karan- lığa gömülmek korkunçtu. En çok o yıldırdı hal- kımızı..." Bakmayın bizim büyük medyanın "canlı kal- kan" deyince içlerinden birine, "güzel" fotoğ- raf veren güzel bir kadına takmalarına, varsa yoksa dillerine ve görüntülerine onu dolama- larına, canlı kalkan olarak gidenlerin her biri kahraman. Hayır, sakın yanlış anlaşılmasın, kimseleri özendirmeye çalışmıyorum. Ama insanların, gerekçesine inanmadıklan, ahlaksız buldukla- rı, dünyayı çok daha büyük tehlikelere ve ka- osa atacak bir savaşa karşı dırenmeleri; böy- le bir savaşta saldırıya uğrayan ülkenin sivil halkını korumak için kendi canları pahasına yardıma koşmaları, inandıkları doğrular yolun- da ölümü göze almalan, elbet kahramanlık... Dün dünyanın birçok yerinde ve Türkiye'de millet sokaklardaydı, akşam sekızde ışıklar ya- nıp sönüyordu. Bir gün dünyanın bir ucunda, futbol maçını izleyenlerin tribünleri tutuşturan haykırışı, bir başka gün dünyanın bir başka ucunda sokaklarda yankılanıyordu. Endonezya'dan Ingiltere'ye, Latin Ameri- ka'dan Kuzey Avrupa'ya, hükümetleri ne ka- rar vermiş olursa olsun milyonlarca insan, bu- güne dek birbirlerinden hiç mi hiç haberli ol- mayan insanlar, aynı dili konuşuyor, aynıyürek atışlarıyla tepkilerini dile getiriyordu. Ne kadar izliyorsunuz, ne kadar işin içinde- siniz bilemem, ama bu "Dünya kardeşliği", "Banş" değilse bile "Banş Çabası Kardeşliği" bana heyecan veriyor. Bu tepkiler yoğun bir biçimde sürdükçe u- mut var diyorum. Ve şair gibi "Yeter ki karar- masın sol memenin altındaki cevahir" diyorum. öyleyse her akşam saat sekizde ışıklarımızı yakıp söndürmeye devam... Yeter ki kararma- sın ne o cevahir, ne de dünyamız... e-posta:zeynep(a zeyneporal.com Faks:0212-257 16 50 Hangi Kim(lik)' Ankara'da • Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Mustafa Erkan'ın 'Hangi Kim(lik)' adlı kişisel fotoğraf sergisı TC Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde 18 Şubat'ta açıhyor. Erkan 28 Şubat'a kadar sürecek sergisinde. tarihsel süreç içerisinde özelden yola çıkarak saf ve temiz bir 'kim'in bağlammda, binlerce yıl süren dayatmalan açığa vvvrup kimlik sorunsalını kişisel ve toplumsal düzeyde sorguluyor. BUGÜN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONTJ'nda 20 00 de Cemal Reşit Rey Opera, Orkestra ve Korosu'ndan 'Deli Dolu' opereti. (0 212 232 98 30) • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 15.30 ve 19.00'da 'Kırmızı Değirmen' adlı filmin gösterimi. (0 212 251 56 00) • YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 10.30'daBBT'den 'Masal'(ç.o), 15.30'da 'Bahar Noktası' ve 20.30'da 'Cesur Yürek' (BİAD Topluluğu). (0 212 661 38 95) • KARTALTEPE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 10.30'da 'Çakmaktaşı'(ç.o.) ve 15.30'da '2. Cadde'nin Mahkûmu' (0 212 543 73 28) • MUAMMER KARACA TÎYATROSU'nda 11 OO'de Sezgin Maden'den 'Teneffüs' adlı oyun. (0 212 252 44 56)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle