03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14ŞUBAT2003CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Dağıtık INke DAĞITIKLIK, dağınıklıktan farklıdır. Dağınık çocuğu anası babası haşlar: Çoraplan- nın teki biryerde, öbürü başka yerdedir. Kalemler- b silgiler, defterlerie kitaplar da öyle. Adam dağıtmıştır: Bir dediği öbürünü tutmaz. v aDtıklan da. Bir baJ<arsınız böyle davranır, bir ba- ka-sınızşöyle. Neresinden tutacağınızı kestiremez- siriz. Dağıtık ülke de budur. Yani bugünün Türkiye'si. Kurum kurum kurulan kurumlartutarlı mı? Ken- di içlerinde ve aralannda? Bir Milli Eğitim Bakanı'nın dediği ve yaptığıyta öbü- rjrünki birbirini tutuyor mu? Anayasa Mahkeme- si'nin bir karanyla öbürü? Ya Yüksek Seçim Kuru- lu? Şimdi yaşanan "Tayyip otey;"nda oralardaki tırtarsızlığın payı yok mu? Peki, yürütme? Erdoğan'laGül? Biri VVashington'da "Irak savaşına vanz" dedi mi, demedi mi? Demediyse, berikinin çırpınışı, Meclis'e gelen ve gelecek tezkereler, NATO'nun telaşa verilişi niye? Ametfka'nın işgüzariığı mı, Ankara'nın ricası mı? Irak içtn VVashington'da konuşulanlann, Kıbns için Brük- sel'cte söylenenlerin kaydı kuydu var mı? Yoksa uçu- şan haberler, kişilere uydulanmış yakın çevrelerin medyayı yanıltışı, medyanın da halkı uyutuşu mu? Yürütmede böyle de, başka alanlarda, örneğin bilim çevrelerinde durum değişik mi? Devlet üni- versitelerinin bir kısım faküttelerindeki havayla baş- kalanndaki birbirini tutuyor mu? Vakıf üniversitele- ri hangi âlemde? Ya bu ülkenin dili? Yanm yüzyıl sonraki Türkçe yanm yamalak Ingilizceyle kanşık bir Tarzanca mı olacak? öyle değilse, yanm yamalak Ingilizce'nin üniversitelerde öğretim dili olarak sürdürülmesi ne- den? Kısacası, çoğulculuk, çok yönlülük dağıtıklık de- mek midir? Yok, bu böyle sürüp gidemez. Zaten dağınık olan yönetimin gitgide tam dağıtıklığa dönüş- mesi bir yerde durmalı ve ülke derlenip toparlan- malıdır. Alışılmış "idare hukuku" yanında "kamu yöne- timi" olarak gelişen bilim dalının ikinci Dünya Sa- vaşı'ndan sonra Amerikan ordusundan almma il- kelere dayanması boşuna değil. Ordular, savaş ka- zanmak için akılcı yöntemlerle yönetilmek zorun- dadıriar. Türkiye'dedeSilahlı Kuvvetler'in 1971 ve 1980 dönemlerindeki çelişkilere karşın yine de top- lumun en sağlam ve güvenilir kurumu oluşu bun- dandır. Ülkedeki dağrtıklıktan yararlanıp olmadık is- tekleri kabul ettirmeye çalışan Verheugen gibi adamlann sabah akşam "Türkiye'de hâlâ askerin etkinliği sürüyor" deyip duruşu yine bundan değil mi? Savaşın ne savaşı olduğu önemli sayılmaz. Si- lahlı savaş olsa da böyle, srtma savaşı ya da geri- liğe, cahilliğe, yoksulluğa karşı savaş da olsa. Türkiye ki bu türden birçok savaşı kazanması ge- reken bir ülkedir, onun artık daha fazia dağıtık kal- ma lüksü olabilir mi? ACI KAYBIMIZ IÜ Iktisat Fakültesi "Siyaset llmi Kürsüsü" ve "Siyaset ve Uluslararası Araştırmalar Enstftüsü" kurucusu; 2547 Sayılı YÖK'le oluşturulan "Uluslararası llişkiler Bölümü" başkanı; Türkiye'de bu bilim dallarında ders veren ve araştırma yapan akademisyenlerin büyük bir bölümünün "Hocası"; can dostumuz, ağabeyimiz, bizler için çok değerli (E) Prof. Dr. ESAT ÇAM'ın ölümünü, derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Düşünceleri ve önerileri, bizlere ışık tutmaya devam edecek. AKADEMİSYEN ÖĞRENCİLERİ ACI KAYBIMIZ IÜ Iktisat Fakültesi'nin kapatılmış olan Uluslararası llişkiler Bölümü öğretim üyeleri, değerli hocaian Prof. Dr. ESAT CAM'ın ölümünü, büyük bir üzüntüyle duyururlar. Bugün farklı eğitim kurumlarında da olsa onun çizdiği yolu izlemekteler. KAPATILAN ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ İRETİM ÜYELERİ Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunianna ilişkin raporianyla, araşbrmalanyla, köşe yaalanyla, tarafsc haberteriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.511 08 75 Çocuklanmıza Geleceksizlik Bırakıyoruz. Uygarlık gelişirken (!) savaşın araçlan değişmiş ve îkinci Dünya Savaşı çocuklar için belki de tarihin en felaketli dönemi olmuştur. Soykınmlann en acımasız uygulandığı bir dönemdir bu. IÜ Öğretim Görevlisi, ÇtKEDAD Başkanı T arihsel sürece biraz aynntılı baktığınız- da savaşlann en çok çocukian etkilediği- ni görürsünüz. Yazı- h metinlerine ulaşabildiğimiz es- lol (antik) çağdan bu yana savaş- larda ve savaş dışında katliam- lardan en çok etkilenen masum kitledir çocuklar. Antik çağın efendileri, büyüyünce kendileri- ne isyan edecekler diye çocukla- n öldürmekten çekinmemişler- dir. Ancak bu efendiler kendile- rine bir ahlaksal sınırlama koy- muşlar ve çocukian öldürme ya- şı belirlemişlerdir. Bu yaş yedi yaştır. Onlara göre masumluğun bittiği dönemdir bu. Bilinen tarihin içinde, fethedi- len kentlerin, ülkelerin halla öl- dürülürken öncelikle çocuklar he- def alınmıştır. Bunun nedeni, ken- dilerine düşman olacak bir kuşa- ğın (neslin) varlığını engellemek- tir. Ortaçağda ve yeniçağda savaş- lann en çok etkilediği ldtle yine çocuklar olmuştur. Yine onlar anasız babasız kalmış, yine onlar açlık, sefalet, salgın hastalıklar ve katliamlar içinde yok olup git- mişlerdir. Sömürge döneminde yine ço- cuklardır felaketierden en çok et- kilenenler. Sömürgeci efendiler belki bütün çocukian öldürmemiş- lerdir, ama onlan köle olarak kul- lanmak için beslemişler ve güç- lerinin son damlasına kadar çalış- tırmışlardır. Afrika'run, Güney Amerika'nın, Hindistan'ın, Uzak- doğu'nun çocukian bu felaket- ierden nasibini almışlardu-. Ya- şarken öldürülen yaşamlann ta- nıklıklandır bunlar. Çocuklar için en büyük felaket- ler "dünya savaşlan"yla başla- mıştır. O güne kadar bölgesel ka- lan çocuk katliamlan, tüm dün- yayı sarmıştır. Dünya savaşlanrun en felaket getiren yönü cephe sa- vaşlannın dışında havadan bom- bardımanlann getirdiği yıkımlar olmuştur. Bundan yine savunma- sız kalan çocuklar etkilenmişler- dir. Birinci Dünya Savaşı göçle- re neden olmuş ve çocuklar için- de doğduklan coğrafya ve külrü- rü aileleriyle birlikte terk etmek zorunda kalmışlar ve bu onlann yaşamında derin acı izleri bırak- mışür. Bunu en iyi anlayacak top- lumlann başında bizim toplumu- muz gelmektedir. O dönemde Balkanlardan göç eden büyük Idtleler, Anadolu'da kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çabala- mışlardır, yüreklerindeki acıyı kimselere duyumsatmadan... Uygarlık gelişirken (!) savaşın araçlan değişmiş ve ikinci Dün- ya Savaşı çocuklar için belki de tarihin en felaketli dönemi ol- muştur. Soykınmlann en acıma- sız uygulandığı bir dönemidir bu dönem. Havadan kentler acımasızca bombalanırken ve kentlerde taş üs- tünde taş bırakılmazken çocuklar bu acımasızlığın en büyük tanık- hğını yapmak zorunda kalmış- lardır. Bu dönemin insanlık adı- na en utanç verici silahı atom bombasıdır. Bu silah yalnızca kul- lamldığı anda yıkım (tahribat) yapmamış, tersine kullanıldığı anın sonrasında kuşaklan etkile- yen felaketlere yol açmıştır. Ödn- ci Dünya Savaşı döneminde yet- miş milyonun üzerinde insan ya- şamını kaybetmiştir. Bunun yan- ya yakmı çocuktur. Sanatçılarm sesL. ikinci Dünya Savaşı sonrasın- da çocuklann uğradığı bu felaket- ler yazına (edebiyata) da yansı- mıştır. Exupery'nin (kendisi bir savaş pılotudur) Küçük Prens ad- h romam, savaşm getirdiği yı- kımlann arduıdan insanın kapıl- dığı hüznü ve melankoliyi eleş- tirel bir biçimde yansıür. Heinrich Böfl, "BabasızEvler" romanmda savaşm ardından babasız kalan ailelerin yaşadığı dramı anlatır. Nâzım Hikmetın "Hirosimalar Ofanasm" şiiri eminim kulaklan- nızda ve dilinizdedir. Erich Ka- estner, "HayvanlarToplanüsT ro- manında savaşsız bir dünyayı kur- ma çabasındadu-. Bu türde yazıl- mış kitaplann içinde en hüzünlü- sü ve en ders alınacak olanı, An- ne Frank'ın "Haüra DefterTdir. Son yirmi yılın tarihine baktı- ğrmızda insanoğlunun geçmişin- den hıç ders almadığı belirgın bir biçimde ortaya çıkıyor. Vıet- nam'da yaşananlar, Yugoslav- ya'nın parçalanışmda ortaya çı- kan toplukınm (katliamlar) -ki yine en çok çocuklar bundan na- sibini almışlardır- ardından Filis- tinli çocuklann yaşadüdan -tsra- illî çocukian da bunun dışında tutamayız- günümüz gerçeğidir. Ve 11 Eylül saldınsı, babasız ve annesiz kalan çocuklar, Afganis- tan bombardımanı, yine ölümle karşı karşıya olan çocuklar... Kör- fez savaşı. Düşük yoğunluklu (!) nükleer silahlar, çocuk ölümleri. Yeni bu- silah: Ekonomik ambor- go. Ilaçsız, besinsiz kalan çocuk- lar. Son on yılda Irak'ta ölen ço- cuk sayısının bir milyonu geçti- ğini hiç düşündünüz mü? Şimdi büyük sorun olan kimyasal ve bi- yolojik silahlan kim keşfetmiş, kim satmış, fabrikalan kim kur- muş bıliyor muyuz? Bunlan üre- tip satanlar hiç çocukian düşün- düler mi acaba? Onlann çocuk- ian var mı? Varsa kendi çocuk- lanna bunlan nasü anlatabılecek- ler? Uygarlık adına mı diyecek- ler!? Bugüne değin ölen çocuk- lann hak etrikleri, ama yaşayama- dıklan yaşamlannın bedelini han- gi petrol yataklannın rezervle- rinde bulabileceğiz? Bunun öl- çütü var mı? Bütün dünyanın ço- cukian bizim çocuklanmızdır der- ken ve onlann savaşlardan çek- tıklerini yazına, müziğe, resme yansıtırken acaba yalnızca ruhsal bir doyum (tatmın) peşınde miy- dik? Onlara savaşsız bir dünya \'aat ederken acaba doğru mu söy- lüyorduk? Silahsızlanma çabala- n daha acımasız silahlara yer aç- ma çabası olmasın salon? Şimdi yeni bir savaşın eşiğin- deyiz; çocuklann bile bildiği ne- denlerle başlaûlmak istenen bir sa- vaşın, bu cinayetin eşiğinde... Ey insanoğlu! Artık çocuklan- mız bizim yalanlanmıza inanmı- yor!.. Ve en önemhsi sen bunun aynmında (farkında) mısın? Ay- rımında mısın ki biz yalan söy- ledikçe onlar bize ve geleceğe olan güvenlerini yitiriyorlar? Ve aynmında mısın ki geleceksizlik bugüne değin var olan silahlardan da tehlikelidir. Elinde tuttuğun bu silah patlamak üzere, n'oluray- nmma var artık!.. PENCERE Gericiliğin ve Sömiirücülüğün Jandarması... îçinde birazcık insanlık taşıyan hiçbir insan savaş gerçeğine çıkar ya da kazanç mantığı ile bakamaz... Neyin kazancı bu; insan ölümü üzerine kazanç olur mu?.. Av. Sedat VURAL Ankara Barosu Avukatlanndan T I tarihsel gerçek, sa- I vaşın, iktidar bo- A yutundan ülkeler ve devletlerarası bir çaüş- maya dönüşmesinin kapi- talizmle beraber oluşan sömürgecilik ve emper- yalizmle beraber yoğun- İaştığını gösterir... Eski- den yalnızca teca\-uzle- rin önünü almak ya da toprağı genişletmek için yapılan savaş, artık yal- nızca sömürü ve soygun amacıyla yapılmaya baş- landı ve sürekli bir sana- yi kolu durumuna geldi... Insanlıktan uzak bir za- limlikle, çok kez birçok ülkenin silahsız, savun- ma olanağından yoksun halklanna karşı en geliş- miş ölüm âletlerini kulla- narak, emperyalistler, koskoca kıtalann tüm halklarmı köleleştirdiler. 20. yüzyılm başında As- ya'nın ve Latin Ameri- ka'nın büyük bir bölü- mü, bütün Afrika ve AvustraK/a, sömürge, ya- n- sömürge ve bağımlı ülkeler haline getirilmiş, emperyalizmin sömürge sistemi içerisine alınmış- trr. Bu gözü dönmüş sö- mürü ve sömürgecilik sis- temi sonunda, miryonlar- ca insanın ölümü ile so- nuçlanan ve adına dünya savaşlan denilen, aslın- da emperyalist devletle- rarası I. ve II. Pazar ve Hammadde Paylaşım sa- vaşlanna neden olmuş, 1945 Ağustosu'nda ise ABD'nin sivil Japon hal- krnın yaşadığı Hiroşima ve Nagazaki'ye Atom bombası atma çılgınlık ve acrmasızlığını yarat- mıştrr... Ve bu savaşlar sonrası, tüm savaşlann ya gerisinde ya da direkt tarafı olmuştur bu em- peryalist sistem... Bu ne- derüe savaşlann anasıdrr emperyalizm; savaşlan doğuranana... Bu emperyalist siste- min Kderi ABD ise îkin- d Dünya Sa\-aşı'ndan son- raki tüm anri-emperya- list savaşlarda taraf ol- muştur; bağımsızüğın ve özgürlüğün karştsmdage- riciliğin ve sömüriinün jandarması olanüu. Ön- ce Kore, Vlernam, Karn- boç>Ta halkı tarudı ABD'yi ve savaşL.. Ötüm silahla- nnı ve ölümü... Filistin halkı ise hep ölümle ve sa- vaşla v aşadı ABD'nin sa- yesinde» Kendi vatanın- da vatansız olarak_. Baş- ta Şili, .\rjantin ve Türki- ye olnıak üzere dün>anın birçok yerinde, yine ABD'nin desteğiyle de- mokrasinin ortadan kaK dınlarak zulüm. işkence ve diktatörhığün yönetim biçimine dönüştürüldü- ğü, sırf düşünceierinden dolayı binlerce insanın ka> bedildiği ya da öldü- rüldüğü, korkunun ve korkuluklannegernen ol- duğu ülkeler varauldL.. En son televizyonlar- da naklen seyrettirdi ABD, Irak bombardıma- nmı... Gece yansı Irak halkı ve çocuklannın uy- kuda iken yakalandığı bombalara ve ölüme, sa- natsal nitelik verenler bi- le oldu... ABD bombar- drmamnm gece karanlı- ğmda oluşturduğu renk cümbüşü, sanki bir havai fişek gösterisiymiş gibi, estetık görüntü olarak ay- larca tele\izyonlarda gös- terildi... Bu ölüm hare- kâh, aslında banşa ve in- sanlığa karşı bir güç gös- terisi ve gözdağı idi... Ama ABD, savaş, çıkar yanlısı güçler ve medya koşullandınlması ile kit- leler savaş gerçeğine >üz- lerini çeviremediler... Ya- şamını yitirmiş binlerce insana, uykuda ölüme ya- kalanmış çocuklara... İnsan olarak doğru ta- vrr, savaşa koşulsuz kar- şı gelmektir. Bizde de, yurtsever dışında kimse tavır ve tepki koymadı; Irak ve daha önceki savaş- lara... Hatta 10 yıl önce- ki savaşta dile getirilen bir koyup üç alma tüccar yanı çıkar mantığı ne ya- zık ki, tekrar hortladı.. ül- ke yöneticileri ve belli medya gruplannca... Oy- sa o savaşta alma alına üçün kaçı almdığını her- kes biliyor. Görülmüştür ki, insan- lık için savaş hem mane- vi (erik) hem de maddi yıkım getirmiştir... Sa- vaşta kaybeden hep in- sanlık ve insani etik de- ğerler olmuştur... Savaş nedeniyle onlarca uygar- lık ve yüzyıllann biriki- mi külturel değerler yıkıl- mış, altında hep insanlık kalmıştır... Savaşuı yarat- tığı bu topyekûn yıkıma karşı insanoğlu banş ve dostluğa ulaşmıştır. Ev- rende konuşarak anlaşa- bilen tek canh varük olan insanlığın yarattığı insa- na özgü değerlerdir: Ba- nş ve dostluk... tnsanı hayvanlar âleminden ayı- ran insancıl bir kühür... İn- sanlığın. insan olmanın toplumsal altyapısı... Anadolu kültürü de, in- sanlığuı yarattığı ve insa- na özgü olan banş ve dostluk temeli üzerinde yükselmiştir... Bu gerçe- ği görmeyen günümüz iktidarlan gibi, geçmişte de savaşı temel politıka yapan hanedan anlayışı- na karşı Anadolu halkrnın asrrlardu- yarattığı ve ya- şattığı ve de temelinde banş ve dostluk bulunan "Konukseverlik" ve "Komşuluk'' kültürü gü- nümüze kadar taşrnmış- tır. Zaten bu kültürün so- nucudur; halkımızın yüz- de 90 oranında savaşa kar- şı oluşu... Bu sonuç aynı zamanda günümüz ege- men çıkarcı anlayış ile bu anlayışın ülkemizdeki uzanrılannın insanlıktan olduğu kadar, Anadolu halkı ve kültüründen de ne denli kopuk ve uzak ol- duğunu göstermektedir... İçinde birazcık insan- lık taşıyan hiçbir insan savaş gerçeğine çıkar ya da kazanç mantığı ile ba- kamaz... Neyin kazancı bu; insan ölümü üzerine kazanç olurmu?.. Insan- lann ölümü üzerine otu- ran bir sisteme uygar ve insanlıksal demek olası mı?.. Ne yazık ki, bu dü- şünce, dönemimizin an- layışı oldu... Bu anlayışın lideri ABD, yeni dünya düzeni denilen yeni em- peryalizm ile siyasi ve ekonomik "tek" el ola- rak, ilerişimde de "tek" el oldu... Artık tek elden yapılan görüntüleri ya- yımlıyor bütün dünya te- levizyonlan... Tek dünya düzeni... Tek ekonomik ve siyasal sistem... Tek egemen ve tek görüntü... Bu *tek"e uygun düşün- ce yapısı... Tek benanla- yışına getirilen insanlar... Böyle tek'lerin ve ben'le- rin yüceltildiği, çıkarcılı- ğın, duyarsızlığın ve tep- kisizliğin erdemleştiril- diği bir dünyada o tek de çıkan oldukça savaş çıka- nr... Bize de televizyonlar- da naklen seyrettirir... Seyrederiz, yıkımı v e ölü- mü... Oysa sadece sey- retmiyoruz; tanıklık da ediyoruz bu yıkıma ve ölüme... Ama "ben"ler- den kurtulup haykıramı- yoruz: Gördüm... Cina- yeti gördüm... Gördüm sanığı... Sorun da bu ya.. seyretmek değil, gör- mek... Seyrederek kabul- lenmek, yani suça ortak olmak değil, görmek in- sanhğrmızı... Sonuç: Eğer, bir insan- lık suçu olan savaşa tep- kisiz, duyarsız ve sessiz kalırsak, gördüğümüzü görmezlikten gelirsek, böylece suça ortak oldu- ğumuzu görecek olan ge- lecek kuşaklann utanç dolu bakışlannı görür gi- bıyim şimdiden... Ve, du- yar gibiyim, nefret dolu haykmşlannı: Sanık Aya- ğaKalk... Ayağa Kalk in- sanlık... Eli Kulağında.. Üzerinize afiyet, bizlere bir şeyler oldu, sokak- larda herkes eli kulağında dolaşıyor.. Mini etekli genç kız.. Blucinli delikanlı.. Orta yaşlı komşu hanım.. Sakallı yobaz.. Boynunda kravat, elinde çanta, düzgün giyim- li, sıradan yurttaş.. Okul öğrencisi.. Toplumda heryaştan ve baştan kim varsa, yol- da yürürken bir eli kulağında adım atıyor. Nedirbu salgın?.. Cep telefonu!.. • Eli kulağında eski bir deyiş.. Evin erkeği niyetli, orucu başına vurmuş, mtde- si kazjnıyor, gerilimi dorukta, dokunsan patlaya- cak, hanım siniyi hazıriamış, hurma, zeytin, beyaz peynir, bal, reçelden başlayarak iftarlıklar küçük küçük tabaklan süslüyoriar... Bey sabırsız.. Vakit geçmiyor.. Saatin ne akrebi yürüyor, ne yelkovanı.. Top ne zaman atılacak, minarede kandiller ne zaman yanacak?.. Müezzin şerefeye çıkmış, ezana başlayacak... Elini kulağına atmış bekliyor. Bey evin küçük oğluna sesleniyor - Oğlum bakıver, kandilleryandı mı?.. Müezzin ezana başladı mı?.. Çocuk cumbanın penceresinden bakıyor, son- ra koşup geliyor: - Baba, müezzinin eli kulağında!.. • 'Eski'den günümüze kalan 'eli kulağında' de- yimi, böylece dilimizde anlam kazanmış... Ama şimdi herkesin eli kulağında!.. Bilmiyorum başka ülkelerde cep telefonu biz- deki kadar revaçta mı?.. Benim çevremde kim var- sa, eli kufağında dolaşıyor... Geçen gün bir dostuma sordum: - Senin neden elin kulağında değil?.. Utandı, sıkıldı: - Benim kalbimdepil var, dedi, cep telefonu kul- lanamıyorum... - Affedersin!.. Dostum eli kulağında dolaşamadığı için kendi- sini sanki sakat sayıyordu. • Topfum ezan okumak için minareye çıkmış mü- ezzin gibi eli kulağında yaşarken, şimdi bir de ek- ranlı cep telefonlan çıkmasın mı!.. Halimizi bundan sonra düşünmeye takat ister, cep telefonu cep televizyonuna dönüştü mü, bi- zi tutabilirsen tut... Görülmemiş, işitilmemiş, beklenmedik birdev- rim gündemdedir; bundan böyle elimiz kulağı- mızda, gözümüz oynaşta olacak... Al radyodan sesi, dokun televizyonun düğme- sine, bas cep telefonuna, göz at gazetenin say- fasına, intemetle oyun oynarken medyanın har- manında kurban ol iletişim devriminin teknolojik salatasına... • Son günlerde medyamızda yaşanan kıran kıra- na kavganın gölgede kalan gizemi cep telefonu üzerine kurulacak geleceğin paylaşımıdır... Devrimin eli kulağında... Müezzin şerefeye çıkmış, elini kulağına atmış, kandiller ha yandı ha yanacak... VEFAT Merhume Kamile Kemal Uluğ, merhum Ahmet Sabri Uluğ'un oğullan, merhume Naciye Ergun, merhum Veli Ergun'un damatları, merhume Nevin Uluğ'un kardeşi, Aysan Uluğ'un biricik sevgili eşi, Fatma Müberra Rizo, Ahmet Sabri Uluğ'un biricik babalan, Vladko Rizo, Oya Uluğ'un sevgili kayınpederleri, Daniel Alp Rizo, Erk Engin Uluğ, Andre Tan Rizo, Ediz San Uluğ'un sevgili dedeleri. SULEYMAN ENGİN ULUĞ11 Şubat 2003 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Aziz naaşı 14 Şubat 2003 (bugün) Ataköy Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecektir. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle