Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14ŞUBAT2003CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Dağıtık INke
DAĞITIKLIK, dağınıklıktan farklıdır.
Dağınık çocuğu anası babası haşlar: Çoraplan-
nın teki biryerde, öbürü başka yerdedir. Kalemler-
b silgiler, defterlerie kitaplar da öyle.
Adam dağıtmıştır: Bir dediği öbürünü tutmaz.
v
aDtıklan da. Bir baJ<arsınız böyle davranır, bir ba-
ka-sınızşöyle. Neresinden tutacağınızı kestiremez-
siriz.
Dağıtık ülke de budur. Yani bugünün Türkiye'si.
Kurum kurum kurulan kurumlartutarlı mı? Ken-
di içlerinde ve aralannda?
Bir Milli Eğitim Bakanı'nın dediği ve yaptığıyta öbü-
rjrünki birbirini tutuyor mu? Anayasa Mahkeme-
si'nin bir karanyla öbürü? Ya Yüksek Seçim Kuru-
lu? Şimdi yaşanan "Tayyip otey;"nda oralardaki
tırtarsızlığın payı yok mu?
Peki, yürütme? Erdoğan'laGül?
Biri VVashington'da "Irak savaşına vanz" dedi
mi, demedi mi?
Demediyse, berikinin çırpınışı, Meclis'e gelen ve
gelecek tezkereler, NATO'nun telaşa verilişi niye?
Ametfka'nın işgüzariığı mı, Ankara'nın ricası mı? Irak
içtn VVashington'da konuşulanlann, Kıbns için Brük-
sel'cte söylenenlerin kaydı kuydu var mı? Yoksa uçu-
şan haberler, kişilere uydulanmış yakın çevrelerin
medyayı yanıltışı, medyanın da halkı uyutuşu mu?
Yürütmede böyle de, başka alanlarda, örneğin
bilim çevrelerinde durum değişik mi? Devlet üni-
versitelerinin bir kısım faküttelerindeki havayla baş-
kalanndaki birbirini tutuyor mu? Vakıf üniversitele-
ri hangi âlemde?
Ya bu ülkenin dili? Yanm yüzyıl sonraki Türkçe
yanm yamalak Ingilizceyle kanşık bir Tarzanca mı
olacak? öyle değilse, yanm yamalak Ingilizce'nin
üniversitelerde öğretim dili olarak sürdürülmesi ne-
den?
Kısacası, çoğulculuk, çok yönlülük dağıtıklık de-
mek midir?
Yok, bu böyle sürüp gidemez. Zaten dağınık
olan yönetimin gitgide tam dağıtıklığa dönüş-
mesi bir yerde durmalı ve ülke derlenip toparlan-
malıdır.
Alışılmış "idare hukuku" yanında "kamu yöne-
timi" olarak gelişen bilim dalının ikinci Dünya Sa-
vaşı'ndan sonra Amerikan ordusundan almma il-
kelere dayanması boşuna değil. Ordular, savaş ka-
zanmak için akılcı yöntemlerle yönetilmek zorun-
dadıriar. Türkiye'dedeSilahlı Kuvvetler'in 1971 ve
1980 dönemlerindeki çelişkilere karşın yine de top-
lumun en sağlam ve güvenilir kurumu oluşu bun-
dandır. Ülkedeki dağrtıklıktan yararlanıp olmadık is-
tekleri kabul ettirmeye çalışan Verheugen gibi
adamlann sabah akşam "Türkiye'de hâlâ askerin
etkinliği sürüyor" deyip duruşu yine bundan değil
mi?
Savaşın ne savaşı olduğu önemli sayılmaz. Si-
lahlı savaş olsa da böyle, srtma savaşı ya da geri-
liğe, cahilliğe, yoksulluğa karşı savaş da olsa.
Türkiye ki bu türden birçok savaşı kazanması ge-
reken bir ülkedir, onun artık daha fazia dağıtık kal-
ma lüksü olabilir mi?
ACI KAYBIMIZ
IÜ Iktisat Fakültesi "Siyaset llmi Kürsüsü"
ve "Siyaset ve Uluslararası Araştırmalar
Enstftüsü" kurucusu;
2547 Sayılı YÖK'le oluşturulan
"Uluslararası llişkiler Bölümü" başkanı;
Türkiye'de bu bilim dallarında
ders veren ve araştırma yapan
akademisyenlerin büyük bir bölümünün
"Hocası"; can dostumuz, ağabeyimiz,
bizler için çok değerli
(E) Prof. Dr.
ESAT ÇAM'ın
ölümünü, derin bir üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz.
Düşünceleri ve önerileri,
bizlere ışık tutmaya devam edecek.
AKADEMİSYEN ÖĞRENCİLERİ
ACI KAYBIMIZ
IÜ Iktisat Fakültesi'nin kapatılmış olan
Uluslararası llişkiler Bölümü
öğretim üyeleri, değerli hocaian
Prof. Dr.
ESAT CAM'ın
ölümünü, büyük bir üzüntüyle
duyururlar.
Bugün farklı eğitim kurumlarında da olsa
onun çizdiği yolu izlemekteler.
KAPATILAN ULUSLARARASI
İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
İRETİM ÜYELERİ
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke sorunianna ilişkin raporianyla, araşbrmalanyla,
köşe yaalanyla, tarafsc haberteriyle sivil toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.511 08 75
Çocuklanmıza Geleceksizlik Bırakıyoruz.
Uygarlık gelişirken (!) savaşın araçlan değişmiş ve
îkinci Dünya Savaşı çocuklar için belki de tarihin en
felaketli dönemi olmuştur. Soykınmlann en acımasız
uygulandığı bir dönemdir bu.
IÜ Öğretim Görevlisi, ÇtKEDAD Başkanı
T
arihsel sürece biraz
aynntılı baktığınız-
da savaşlann en çok
çocukian etkilediği-
ni görürsünüz. Yazı-
h metinlerine ulaşabildiğimiz es-
lol (antik) çağdan bu yana savaş-
larda ve savaş dışında katliam-
lardan en çok etkilenen masum
kitledir çocuklar. Antik çağın
efendileri, büyüyünce kendileri-
ne isyan edecekler diye çocukla-
n öldürmekten çekinmemişler-
dir. Ancak bu efendiler kendile-
rine bir ahlaksal sınırlama koy-
muşlar ve çocukian öldürme ya-
şı belirlemişlerdir. Bu yaş yedi
yaştır. Onlara göre masumluğun
bittiği dönemdir bu.
Bilinen tarihin içinde, fethedi-
len kentlerin, ülkelerin halla öl-
dürülürken öncelikle çocuklar he-
def alınmıştır. Bunun nedeni, ken-
dilerine düşman olacak bir kuşa-
ğın (neslin) varlığını engellemek-
tir. Ortaçağda ve yeniçağda savaş-
lann en çok etkilediği ldtle yine
çocuklar olmuştur. Yine onlar
anasız babasız kalmış, yine onlar
açlık, sefalet, salgın hastalıklar
ve katliamlar içinde yok olup git-
mişlerdir.
Sömürge döneminde yine ço-
cuklardır felaketierden en çok et-
kilenenler. Sömürgeci efendiler
belki bütün çocukian öldürmemiş-
lerdir, ama onlan köle olarak kul-
lanmak için beslemişler ve güç-
lerinin son damlasına kadar çalış-
tırmışlardır. Afrika'run, Güney
Amerika'nın, Hindistan'ın, Uzak-
doğu'nun çocukian bu felaket-
ierden nasibini almışlardu-. Ya-
şarken öldürülen yaşamlann ta-
nıklıklandır bunlar.
Çocuklar için en büyük felaket-
ler "dünya savaşlan"yla başla-
mıştır. O güne kadar bölgesel ka-
lan çocuk katliamlan, tüm dün-
yayı sarmıştır. Dünya savaşlanrun
en felaket getiren yönü cephe sa-
vaşlannın dışında havadan bom-
bardımanlann getirdiği yıkımlar
olmuştur. Bundan yine savunma-
sız kalan çocuklar etkilenmişler-
dir. Birinci Dünya Savaşı göçle-
re neden olmuş ve çocuklar için-
de doğduklan coğrafya ve külrü-
rü aileleriyle birlikte terk etmek
zorunda kalmışlar ve bu onlann
yaşamında derin acı izleri bırak-
mışür. Bunu en iyi anlayacak top-
lumlann başında bizim toplumu-
muz gelmektedir. O dönemde
Balkanlardan göç eden büyük
Idtleler, Anadolu'da kendilerine
yeni bir yaşam kurmaya çabala-
mışlardır, yüreklerindeki acıyı
kimselere duyumsatmadan...
Uygarlık gelişirken (!) savaşın
araçlan değişmiş ve ikinci Dün-
ya Savaşı çocuklar için belki de
tarihin en felaketli dönemi ol-
muştur. Soykınmlann en acıma-
sız uygulandığı bir dönemidir bu
dönem.
Havadan kentler acımasızca
bombalanırken ve kentlerde taş üs-
tünde taş bırakılmazken çocuklar
bu acımasızlığın en büyük tanık-
hğını yapmak zorunda kalmış-
lardır. Bu dönemin insanlık adı-
na en utanç verici silahı atom
bombasıdır. Bu silah yalnızca kul-
lamldığı anda yıkım (tahribat)
yapmamış, tersine kullanıldığı
anın sonrasında kuşaklan etkile-
yen felaketlere yol açmıştır. Ödn-
ci Dünya Savaşı döneminde yet-
miş milyonun üzerinde insan ya-
şamını kaybetmiştir. Bunun yan-
ya yakmı çocuktur.
Sanatçılarm sesL.
ikinci Dünya Savaşı sonrasın-
da çocuklann uğradığı bu felaket-
ler yazına (edebiyata) da yansı-
mıştır. Exupery'nin (kendisi bir
savaş pılotudur) Küçük Prens ad-
h romam, savaşm getirdiği yı-
kımlann arduıdan insanın kapıl-
dığı hüznü ve melankoliyi eleş-
tirel bir biçimde yansıür. Heinrich
Böfl, "BabasızEvler" romanmda
savaşm ardından babasız kalan
ailelerin yaşadığı dramı anlatır.
Nâzım Hikmetın "Hirosimalar
Ofanasm" şiiri eminim kulaklan-
nızda ve dilinizdedir. Erich Ka-
estner, "HayvanlarToplanüsT ro-
manında savaşsız bir dünyayı kur-
ma çabasındadu-. Bu türde yazıl-
mış kitaplann içinde en hüzünlü-
sü ve en ders alınacak olanı, An-
ne Frank'ın "Haüra DefterTdir.
Son yirmi yılın tarihine baktı-
ğrmızda insanoğlunun geçmişin-
den hıç ders almadığı belirgın bir
biçimde ortaya çıkıyor. Vıet-
nam'da yaşananlar, Yugoslav-
ya'nın parçalanışmda ortaya çı-
kan toplukınm (katliamlar) -ki
yine en çok çocuklar bundan na-
sibini almışlardır- ardından Filis-
tinli çocuklann yaşadüdan -tsra-
illî çocukian da bunun dışında
tutamayız- günümüz gerçeğidir.
Ve 11 Eylül saldınsı, babasız ve
annesiz kalan çocuklar, Afganis-
tan bombardımanı, yine ölümle
karşı karşıya olan çocuklar... Kör-
fez savaşı. Düşük yoğunluklu (!)
nükleer silahlar, çocuk ölümleri.
Yeni bu- silah: Ekonomik ambor-
go. Ilaçsız, besinsiz kalan çocuk-
lar. Son on yılda Irak'ta ölen ço-
cuk sayısının bir milyonu geçti-
ğini hiç düşündünüz mü? Şimdi
büyük sorun olan kimyasal ve bi-
yolojik silahlan kim keşfetmiş,
kim satmış, fabrikalan kim kur-
muş bıliyor muyuz? Bunlan üre-
tip satanlar hiç çocukian düşün-
düler mi acaba? Onlann çocuk-
ian var mı? Varsa kendi çocuk-
lanna bunlan nasü anlatabılecek-
ler? Uygarlık adına mı diyecek-
ler!? Bugüne değin ölen çocuk-
lann hak etrikleri, ama yaşayama-
dıklan yaşamlannın bedelini han-
gi petrol yataklannın rezervle-
rinde bulabileceğiz? Bunun öl-
çütü var mı? Bütün dünyanın ço-
cukian bizim çocuklanmızdır der-
ken ve onlann savaşlardan çek-
tıklerini yazına, müziğe, resme
yansıtırken acaba yalnızca ruhsal
bir doyum (tatmın) peşınde miy-
dik? Onlara savaşsız bir dünya
\'aat ederken acaba doğru mu söy-
lüyorduk? Silahsızlanma çabala-
n daha acımasız silahlara yer aç-
ma çabası olmasın salon?
Şimdi yeni bir savaşın eşiğin-
deyiz; çocuklann bile bildiği ne-
denlerle başlaûlmak istenen bir sa-
vaşın, bu cinayetin eşiğinde...
Ey insanoğlu! Artık çocuklan-
mız bizim yalanlanmıza inanmı-
yor!.. Ve en önemhsi sen bunun
aynmında (farkında) mısın? Ay-
rımında mısın ki biz yalan söy-
ledikçe onlar bize ve geleceğe
olan güvenlerini yitiriyorlar? Ve
aynmında mısın ki geleceksizlik
bugüne değin var olan silahlardan
da tehlikelidir. Elinde tuttuğun
bu silah patlamak üzere, n'oluray-
nmma var artık!..
PENCERE
Gericiliğin ve Sömiirücülüğün Jandarması...
îçinde birazcık insanlık taşıyan hiçbir insan savaş gerçeğine
çıkar ya da kazanç mantığı ile bakamaz... Neyin kazancı bu;
insan ölümü üzerine kazanç olur mu?..
Av. Sedat VURAL Ankara Barosu Avukatlanndan
T I tarihsel gerçek, sa-
I vaşın, iktidar bo-
A yutundan ülkeler
ve devletlerarası bir çaüş-
maya dönüşmesinin kapi-
talizmle beraber oluşan
sömürgecilik ve emper-
yalizmle beraber yoğun-
İaştığını gösterir... Eski-
den yalnızca teca\-uzle-
rin önünü almak ya da
toprağı genişletmek için
yapılan savaş, artık yal-
nızca sömürü ve soygun
amacıyla yapılmaya baş-
landı ve sürekli bir sana-
yi kolu durumuna geldi...
Insanlıktan uzak bir za-
limlikle, çok kez birçok
ülkenin silahsız, savun-
ma olanağından yoksun
halklanna karşı en geliş-
miş ölüm âletlerini kulla-
narak, emperyalistler,
koskoca kıtalann tüm
halklarmı köleleştirdiler.
20. yüzyılm başında As-
ya'nın ve Latin Ameri-
ka'nın büyük bir bölü-
mü, bütün Afrika ve
AvustraK/a, sömürge, ya-
n- sömürge ve bağımlı
ülkeler haline getirilmiş,
emperyalizmin sömürge
sistemi içerisine alınmış-
trr. Bu gözü dönmüş sö-
mürü ve sömürgecilik sis-
temi sonunda, miryonlar-
ca insanın ölümü ile so-
nuçlanan ve adına dünya
savaşlan denilen, aslın-
da emperyalist devletle-
rarası I. ve II. Pazar ve
Hammadde Paylaşım sa-
vaşlanna neden olmuş,
1945 Ağustosu'nda ise
ABD'nin sivil Japon hal-
krnın yaşadığı Hiroşima
ve Nagazaki'ye Atom
bombası atma çılgınlık
ve acrmasızlığını yarat-
mıştrr... Ve bu savaşlar
sonrası, tüm savaşlann
ya gerisinde ya da direkt
tarafı olmuştur bu em-
peryalist sistem... Bu ne-
derüe savaşlann anasıdrr
emperyalizm; savaşlan
doğuranana...
Bu emperyalist siste-
min Kderi ABD ise îkin-
d Dünya Sa\-aşı'ndan son-
raki tüm anri-emperya-
list savaşlarda taraf ol-
muştur; bağımsızüğın ve
özgürlüğün karştsmdage-
riciliğin ve sömüriinün
jandarması olanüu. Ön-
ce Kore, Vlernam, Karn-
boç>Ta halkı tarudı ABD'yi
ve savaşL.. Ötüm silahla-
nnı ve ölümü... Filistin
halkı ise hep ölümle ve sa-
vaşla v aşadı ABD'nin sa-
yesinde» Kendi vatanın-
da vatansız olarak_. Baş-
ta Şili, .\rjantin ve Türki-
ye olnıak üzere dün>anın
birçok yerinde, yine
ABD'nin desteğiyle de-
mokrasinin ortadan kaK
dınlarak zulüm. işkence
ve diktatörhığün yönetim
biçimine dönüştürüldü-
ğü, sırf düşünceierinden
dolayı binlerce insanın
ka> bedildiği ya da öldü-
rüldüğü, korkunun ve
korkuluklannegernen ol-
duğu ülkeler varauldL..
En son televizyonlar-
da naklen seyrettirdi
ABD, Irak bombardıma-
nmı... Gece yansı Irak
halkı ve çocuklannın uy-
kuda iken yakalandığı
bombalara ve ölüme, sa-
natsal nitelik verenler bi-
le oldu... ABD bombar-
drmamnm gece karanlı-
ğmda oluşturduğu renk
cümbüşü, sanki bir havai
fişek gösterisiymiş gibi,
estetık görüntü olarak ay-
larca tele\izyonlarda gös-
terildi... Bu ölüm hare-
kâh, aslında banşa ve in-
sanlığa karşı bir güç gös-
terisi ve gözdağı idi...
Ama ABD, savaş, çıkar
yanlısı güçler ve medya
koşullandınlması ile kit-
leler savaş gerçeğine >üz-
lerini çeviremediler... Ya-
şamını yitirmiş binlerce
insana, uykuda ölüme ya-
kalanmış çocuklara...
İnsan olarak doğru ta-
vrr, savaşa koşulsuz kar-
şı gelmektir. Bizde de,
yurtsever dışında kimse
tavır ve tepki koymadı;
Irak ve daha önceki savaş-
lara... Hatta 10 yıl önce-
ki savaşta dile getirilen
bir koyup üç alma tüccar
yanı çıkar mantığı ne ya-
zık ki, tekrar hortladı.. ül-
ke yöneticileri ve belli
medya gruplannca... Oy-
sa o savaşta alma alına
üçün kaçı almdığını her-
kes biliyor.
Görülmüştür ki, insan-
lık için savaş hem mane-
vi (erik) hem de maddi
yıkım getirmiştir... Sa-
vaşta kaybeden hep in-
sanlık ve insani etik de-
ğerler olmuştur... Savaş
nedeniyle onlarca uygar-
lık ve yüzyıllann biriki-
mi külturel değerler yıkıl-
mış, altında hep insanlık
kalmıştır... Savaşuı yarat-
tığı bu topyekûn yıkıma
karşı insanoğlu banş ve
dostluğa ulaşmıştır. Ev-
rende konuşarak anlaşa-
bilen tek canh varük olan
insanlığın yarattığı insa-
na özgü değerlerdir: Ba-
nş ve dostluk... tnsanı
hayvanlar âleminden ayı-
ran insancıl bir kühür... İn-
sanlığın. insan olmanın
toplumsal altyapısı...
Anadolu kültürü de, in-
sanlığuı yarattığı ve insa-
na özgü olan banş ve
dostluk temeli üzerinde
yükselmiştir... Bu gerçe-
ği görmeyen günümüz
iktidarlan gibi, geçmişte
de savaşı temel politıka
yapan hanedan anlayışı-
na karşı Anadolu halkrnın
asrrlardu- yarattığı ve ya-
şattığı ve de temelinde
banş ve dostluk bulunan
"Konukseverlik" ve
"Komşuluk'' kültürü gü-
nümüze kadar taşrnmış-
tır. Zaten bu kültürün so-
nucudur; halkımızın yüz-
de 90 oranında savaşa kar-
şı oluşu... Bu sonuç aynı
zamanda günümüz ege-
men çıkarcı anlayış ile bu
anlayışın ülkemizdeki
uzanrılannın insanlıktan
olduğu kadar, Anadolu
halkı ve kültüründen de
ne denli kopuk ve uzak ol-
duğunu göstermektedir...
İçinde birazcık insan-
lık taşıyan hiçbir insan
savaş gerçeğine çıkar ya
da kazanç mantığı ile ba-
kamaz... Neyin kazancı
bu; insan ölümü üzerine
kazanç olurmu?.. Insan-
lann ölümü üzerine otu-
ran bir sisteme uygar ve
insanlıksal demek olası
mı?.. Ne yazık ki, bu dü-
şünce, dönemimizin an-
layışı oldu... Bu anlayışın
lideri ABD, yeni dünya
düzeni denilen yeni em-
peryalizm ile siyasi ve
ekonomik "tek" el ola-
rak, ilerişimde de "tek"
el oldu... Artık tek elden
yapılan görüntüleri ya-
yımlıyor bütün dünya te-
levizyonlan... Tek dünya
düzeni... Tek ekonomik
ve siyasal sistem... Tek
egemen ve tek görüntü...
Bu *tek"e uygun düşün-
ce yapısı... Tek benanla-
yışına getirilen insanlar...
Böyle tek'lerin ve ben'le-
rin yüceltildiği, çıkarcılı-
ğın, duyarsızlığın ve tep-
kisizliğin erdemleştiril-
diği bir dünyada o tek de
çıkan oldukça savaş çıka-
nr...
Bize de televizyonlar-
da naklen seyrettirir...
Seyrederiz, yıkımı v e ölü-
mü... Oysa sadece sey-
retmiyoruz; tanıklık da
ediyoruz bu yıkıma ve
ölüme... Ama "ben"ler-
den kurtulup haykıramı-
yoruz: Gördüm... Cina-
yeti gördüm... Gördüm
sanığı... Sorun da bu ya..
seyretmek değil, gör-
mek... Seyrederek kabul-
lenmek, yani suça ortak
olmak değil, görmek in-
sanhğrmızı...
Sonuç: Eğer, bir insan-
lık suçu olan savaşa tep-
kisiz, duyarsız ve sessiz
kalırsak, gördüğümüzü
görmezlikten gelirsek,
böylece suça ortak oldu-
ğumuzu görecek olan ge-
lecek kuşaklann utanç
dolu bakışlannı görür gi-
bıyim şimdiden... Ve, du-
yar gibiyim, nefret dolu
haykmşlannı: Sanık Aya-
ğaKalk... Ayağa Kalk in-
sanlık...
Eli Kulağında..
Üzerinize afiyet, bizlere bir şeyler oldu, sokak-
larda herkes eli kulağında dolaşıyor..
Mini etekli genç kız..
Blucinli delikanlı..
Orta yaşlı komşu hanım..
Sakallı yobaz..
Boynunda kravat, elinde çanta, düzgün giyim-
li, sıradan yurttaş..
Okul öğrencisi..
Toplumda heryaştan ve baştan kim varsa, yol-
da yürürken bir eli kulağında adım atıyor.
Nedirbu salgın?..
Cep telefonu!..
•
Eli kulağında eski bir deyiş..
Evin erkeği niyetli, orucu başına vurmuş, mtde-
si kazjnıyor, gerilimi dorukta, dokunsan patlaya-
cak, hanım siniyi hazıriamış, hurma, zeytin, beyaz
peynir, bal, reçelden başlayarak iftarlıklar küçük
küçük tabaklan süslüyoriar...
Bey sabırsız..
Vakit geçmiyor..
Saatin ne akrebi yürüyor, ne yelkovanı..
Top ne zaman atılacak, minarede kandiller ne
zaman yanacak?..
Müezzin şerefeye çıkmış, ezana başlayacak...
Elini kulağına atmış bekliyor.
Bey evin küçük oğluna sesleniyor
- Oğlum bakıver, kandilleryandı mı?.. Müezzin
ezana başladı mı?..
Çocuk cumbanın penceresinden bakıyor, son-
ra koşup geliyor:
- Baba, müezzinin eli kulağında!..
•
'Eski'den günümüze kalan 'eli kulağında' de-
yimi, böylece dilimizde anlam kazanmış...
Ama şimdi herkesin eli kulağında!..
Bilmiyorum başka ülkelerde cep telefonu biz-
deki kadar revaçta mı?.. Benim çevremde kim var-
sa, eli kufağında dolaşıyor...
Geçen gün bir dostuma sordum:
- Senin neden elin kulağında değil?..
Utandı, sıkıldı:
- Benim kalbimdepil var, dedi, cep telefonu kul-
lanamıyorum...
- Affedersin!..
Dostum eli kulağında dolaşamadığı için kendi-
sini sanki sakat sayıyordu.
•
Topfum ezan okumak için minareye çıkmış mü-
ezzin gibi eli kulağında yaşarken, şimdi bir de ek-
ranlı cep telefonlan çıkmasın mı!..
Halimizi bundan sonra düşünmeye takat ister,
cep telefonu cep televizyonuna dönüştü mü, bi-
zi tutabilirsen tut...
Görülmemiş, işitilmemiş, beklenmedik birdev-
rim gündemdedir; bundan böyle elimiz kulağı-
mızda, gözümüz oynaşta olacak...
Al radyodan sesi, dokun televizyonun düğme-
sine, bas cep telefonuna, göz at gazetenin say-
fasına, intemetle oyun oynarken medyanın har-
manında kurban ol iletişim devriminin teknolojik
salatasına...
•
Son günlerde medyamızda yaşanan kıran kıra-
na kavganın gölgede kalan gizemi cep telefonu
üzerine kurulacak geleceğin paylaşımıdır...
Devrimin eli kulağında...
Müezzin şerefeye çıkmış, elini kulağına atmış,
kandiller ha yandı ha yanacak...
VEFAT
Merhume Kamile Kemal Uluğ, merhum Ahmet Sabri Uluğ'un
oğullan, merhume Naciye Ergun, merhum Veli Ergun'un
damatları, merhume Nevin Uluğ'un kardeşi, Aysan Uluğ'un
biricik sevgili eşi, Fatma Müberra Rizo, Ahmet Sabri Uluğ'un
biricik babalan, Vladko Rizo, Oya Uluğ'un sevgili
kayınpederleri, Daniel Alp Rizo, Erk Engin Uluğ, Andre Tan
Rizo, Ediz San Uluğ'un sevgili dedeleri.
SULEYMAN
ENGİN ULUĞ11 Şubat 2003 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
Aziz naaşı 14 Şubat 2003 (bugün) Ataköy Camii'nde kılınacak
öğle namazını müteakip
Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecektir.
AİLESİ