Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S\YFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2003 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir Şarkıydı: 'Sana Ad
Bulamadım'
Hızbullah diyemiyor! İBDA-C diyemiyor! Müslü-
manlar diyemiyor! Sıkıla sıkıla Kaidecileri suçla-
mak istiyor! Onu da yapamıyor... Büyük terörolay-
lan olmuş, insanlar ölmüş. Yetmemiş, tüm dünya
yeniierini bekliyor! Istanbul'a sporcularfutbolcular
gelmiyor. Neredeyse turistler de ayağını kesecek!
Herkes bir şeyler bekliyor. Bir Hizbullah'tırgidiyor...
Eve dönüş yasası zaten nice kandökücüleri kurtar-
mş...
Evet durum böyteyken, Başbakan bocalıyor. Kar-
rnakarışık bir şeyler söylüyor. Dediklerini kendi de
anlamıyor. Oysa bütün bu terörcülerin kimlikleri or-
tada... Hizbullah'lar, Kaide'ler, İBDA'lar; Ama Baş-
bakan bir ad veremiyor, "Kanı donuyor"
TV'de seyrediyorum... Geçmişten birşarkı geli-
yoraklıma, ta 1939'dan gelen
'Saçlanma ak düştü
Sana ad bulamadım"
Bir ad bulmak o kadar zor mu? Zor! Sen yıllar yı-
lı kutsal din duygularını kullanarak iktidar olmuş-
san, zor! Ne derler: 'etme bulma dünyası!..' Yetiş-
tirmeye çalıştığın, savunduğun anlayış, özlediğin
düzen, kimlerin önünde dize geldiğin günler, tutum-
larf.. Gel de şimdi bu olaylara ad ver; verebilirsen!..
Ikinci Dünya Savaşı yeni çıkmıştı. Harbe girdik
girecektik... Polonya, Fransa düşmüştü. Nazı or-
duları sınırlara dayanmıştı. O günlerin şarkısıydı bu
'Saçlanma ak düştü'. Bir aşk duygusu, güz ayla-
nnın hüznünü duyuran...
Saçlanma ak düştü.
Sana ad bulamadım.
Gönüle uçmak düştü.
Bir kanat bulamadım...
Tayyip Bey nasıl çıkacak bu çıkmaz sokaktan?
Ne dese yanlış, ne dese boş; ne dese kendini, geç-
mişini, umutlannı, eski özlemlerini, hem kendisini
hem partisini hem yandaşlannı yadsımak olmaya-
cak mı?
'Ben değiştim' dememiş miydi?
öyleyse, şimdi bunu kanıtlamak saati! Yakında
yerel seçimler var. Dinsel seslenişleriyle oylannı al-
dığı insanlan nasıl kandıracak? Değiştim deyip hiç
mi hiç değişmediğini göstererek!.. Bu yüzden ad
veremiyor. "Bu cinayetleri Müslümanlar işledi" di-
yemiyor.
Ama Baykal ne diyor: "Benim de kanım donu-
yor, Tayyip'in Hikmetyar'ın dizidibindekiresmini
gördüğümde"... Hikmetyar, Bin Ladin, Kaide'ler,
Hizbullah'lar!.. Tann kimseyi Tayyip beyin içine düş-
tüğü durumda bırakmasın! Zor, çok zor! Adıyla sa-
nıyla "Bu işi Islamcı birkadro yaptı" demekL Bir
yanda oylar, bir yanda gerçekler!..
En iyisı "Gönüle uçmak düştü/Bir kanat bulama-
dım " diyerek ya kaçıp gitmek, ya da gerçekten de-
ğişip yepyeni bir insan.. uygar, çağdaş yurrtaş ol-
mayaçalışmak...
Toplumsal Yapı ve Siyaset
Güçlü kamu kuruluşlannın, kamu yararının ön planda tutulmasının
"modası" geçmiş değildir. Pek çok ileri ülkede tüm bunlar
korunmaktadır. Devlet yalnızca kişisel çıkarlan, "özel"i destekler
konumuna düşürühnemelidir. Kurtuluş Savaşı'yla kazandığımız
değerleri yitirmeyelim.
PlX)f. Dr. Suna KflÂBogaziçi Üniversitesi
ir ülkenin nomi- politikalar üretti,
B
Erzurum muhabirimiz
Gürkan Ata'nın ağabeyi
NECDET ATA
yaşamını yitirdi.
Arkadaşımıza ve yakınların
başsağlığı dileriz.
Cumhuriyet Çalışanlan
toplumsal
yapısı onun
siyasal ya-
şamınıdoğ-
rudan ve derinden etkile-
yen bir öğedir. Bu tüm
ülkeler için bir "doğnı-
dur". Tarihimizde oldu-
ğu gibi, bugün de ülke-
mizin toplumsal yapısı,
"merkez" ve "çevre" iliş-
kileri, siyasal yaşamımı-
za büyük ölçüde yön ver-
mektedir. Ülkemizdeki
tophımsalyapı-siyasetiliş-
kilerini inceîemeden ön-
ce bir ikı yabancı ülkeyi;
örneğin, ABD, Ingiltere
ve Fransa'yı bu açıdan
incelersek bu ülkelerin
siyasal yaşamlannın da
ne denli toplumsal yapı-
lardan etkilendiğini göre-
biliriz.
ABD. İngittere ve
Fransa örnekleri
Yerel yönetimin de-
mokratik olduğu varsayı-
mı her zaman ıçin geçer-
li değildir.
Örneğin. ABD'deAla-
bama gibi eyaletlerde ye-
rel yönetim siyahlara hak
verme konusunda çok
uzun süre diretti ve Ken-
nedynın başkanlığı dö-
neminde siyahlarla be-
yazlann aynı okullarda
birükte okuması doğrul-
tusunda alınmış olan ka-
rarlan ve anayasada ya-
zılı hükümleri uygulat-
mak için "merkez" o eya-
letlere, "çevreye", aske-
ri güç göndererek gerici
direnişi aştı. Amerika
ekonomisini düze çıkart-
mak için bir ölçüde dev-
let müdahaleciliğine ola-
nak veren "New Deal"
(Yeni Düzen) siyasası,
büyük iş çevrelerinin kar-
şı koymasına karşın,
"merkez" tarafından,
Başkan Roosevelt tara-
fından uygulamaya ko-
nuldu. New Deal siyasa-
sını uygulayarak, "mer-
kez" ABD'de ilerici eko-
örneğın, TVA (Tennes-
see Vadisi Otoritesi) gi-
bi kuruluşlan yaşama ge-
çirdi.
Öte yandan, Ingiltere
ve Fransa'nın toplumsal
yapılanndaki farklılıklar
her ıki ülkenin tarihini ve
siyasasını derinden etki-
lemiş ve etkılemektedir.
Ingiltere topraklan yete-
rince zengin, tanma Fran-
sa'nınki kadar elverişli
değildi. Bu durum ve ba-
zı başka etkenler Ingiliz
feodal beylerini. Ingiliz
soylulannı, özellikle 12.
yüzyıldan başlayarak
"merkez"le ilgilenmeye.
devlet işlerinde söz sahi-
bi olmaya itti. 13yüzyı-
lın başlannda soylulann
baskısı sonucu elde et-
tikleri "İVfagnaCharta"
böyle bir anlayışın ürünü-
dür. Bu belge feodal bey-
lere '*merkez"ı. hükümet
siyasalarını bir ölçüde
yönlendirebilme olana-
ğını yarattı. Ve Ingiliz fe-
odal beyleri "kurum"
olarak Parlamentoyu be-
nimsediler.
Böylece lngiliz soylu-
lan daha başlarda "mer-
kez"in içinde yer aldılar.
1647'de gerçekleşen
Cromweü İhtilali smıilar
arasından çok "kurum-
lar" arasuıda bir çekiş-
meydi: Parlamento ve yü-
rütme erkini temsil eden
Krallık. Bazı soylu aile-
ler içinde. örneğin ünlü
"Warwick" ailesi. kar-
deşlerden birinin "Kral".
öbürünün de "Parlamen-
to*nun üstünlüğünü savu-
nan CromweH'cilerin ya-
nında olduğu örnekler
vardı.. Ancak, hiç kuş-
kusuz feodal beylerin bü-
yük çoğunluğu Parla-
mento'nun üstünlüğü gö-
rüşünün yanında yer al-
dılar. Böylece, tngilte-
re'deki büyük siyasal de-
ğişim bir "sınıP çatış-
masından çok "Mer-
kez"in 2 önemli kurumu
evırmenDilerseniz İngiiizce, Dilerseniz
Ticari Mektuplannızı Kendin
Bilgisayannıza yükieyeceğimiz Ticari Yazı
Kılavuzu'nuzun yönlendirmesiyle yazdığıntz
mektupları e-maıl He anında gönderebileceksiniz.
'Kendi özei scÖİB^girişiyle programınızı istediğiniz
kadar geliştirebieceksınız (Ttcari, Teknik, Tıp,
T' Günee? vb.)
Kulanşiı tasanmrsayesinde Türkçe, İngiiizce,
Aimanca karşıl Kİarı aynı anda görebileceksiniz.
110.000 satır, 20.000 cümfe kapasitesiyfe
alU iCnfeiyonıu tjcan yazım olanağina
Türkçe-lngiHzce^
Türkçe-Aimancâ
tngrttzce-1 urkçe
Ingiîizee^AlmancaCeviruen
Ingi'ace'den Türkçe'ye
(Upper-lntermedmte) sevıyesinde
gramer uyumlu çevtriye yaretımct bir pı
Aimanca-Türkçe
Almanca-lngilizce
Cevir«en
Irttemettekı
Ingihzce web sayfalarını ,. * * •/
kısa sDnede Türkçe'yB çe</jren birprogramdır.
Çetleşırken Tüfkçe yazdığ
Ingilizceye, İngiiizce yazaığınızı
Tütkçe'ye çeviren birprogmmclır.
25Mlyo» X 3 = 75 Uİ»e»>
Fiyatlara KDV dahii değktir.
' ve/Hecektir.
İngiiizce > i.nqijfrre > Türkçe >
s'z' AriresA ıirretsİ7 tpsfim *Adrese ücretsiz teslim
Bir Telefon Yeterli
(0212)292 77 77
sim@u!usalmag
Gecekuşu sok ÇavuşoğSu
I&212) 292 77 77 pbx. Faks: (021?) 251 71 70
arasındaki çatışmadan
ka3maklandı: Parlamen-
to ve Krallık. Görüyoruz
ki İngiltere'deki feodal
düzenin, Fransa'nuı ter-
sineçokderine inen, kök-
leşmiş bir gekneği yok-
tu. Sınıflar arası çatışma-
yı Fransa'ya göre, daha
yumuşak yaşayan Ingil-
tere, yüzyıllar boyunca
"merkez", "çevre" ikile-
mini derinden yaşama-
dı: Bu nedenle de. bazı
sorunlara karşın. Ingilte-
re'nin "içpoiitikası'' Fran-
sa'dan daha istikrarlı ol-
du.
Fransa'da ise feodal dü-
zen çok kökleşmişti. Töp-
raklar verimli ve feodal
beyler zengindi ve kral-
lann yönetimi "merke-
zjkstirme" çabalanna sı-
cak bakmıyorlar ve dire-
niyorlardı. Bir "Estates
Generale" (Parlamento)
geleneğini de yeşertme-
diler.
Benimsedikleri bir ku-
rum yoktu. Fransa'da
*çevre"nin, feodal beyle-
rin gücü büyüktü ve fe-
odal düzen kökleşmişti.
14. Louis Fransız soylu-
lannın bazılarının zen-
ginliğinin devlet bütçe-
sinden daha fazla oldu-
ğundan yakınıyordu. Ve
Louis çabalannın sonu-
cunu bir süreç içinde al-
dı. Kral soylulan. feodal
beylerini yanına almayı
başardı.
Böylece soylular yani
"çevre", "merkez"le,
KraDa kader bnüğine git-
ti. Bu saltçı düzene karşı
koynıa burjuvadan ve
haİktan geldı. Ve çaüşma,
temelde, bir sınıf çaöş-
masına dönüştü, Fransız
thtilaKgerçekleşti. Fran-
sa'nın toplumsal yapısı-
nın bu özellikleri Fran-
sa'nuı tarihini ve siyasa-
sını etkiledi, hatta yönlen-
dirdi. Bu özellikler Fran-
sa'da sınıflararası uzlaş-
maz tutumu yarattı ve kö-
rükledi. Bazı siyasal bi-
limciler 19. yüzyıl Fran-
sa'sındaki siyasal geliş-
meleri tanunlarken "Si-
yah-Kırmızı" Fransa de-
yimini kullanırlar. "Si-
yah" kiliseyi, sağcıpoli-
tikalan ve "kırnuzı" da
sosyalist akımlan temsil
ediyordu.
Suııflar arası derin gö-
rüş aynlıklan Fransa'nuı
20. yüzyıl politikasını da
derinden etkiledi. 1930'lu
yıllarda sosyalist Leon
Blum iktidanna karşı olan
Fransız burjuvazisınin bir
kesimi "Hitler, Leon
Blum'dan daha ehven-
dir" diye konuşabildi.
Fransız siyasasındaki bu
"bölünmüşlük" şimdi-
lerde daha azalmış olma-
sına karşın sınıflar arası
ilişkiler, îngiltere'ye gö-
re, hâlâ daha sert, daha
keskin olabiliyor.
Ülkemizde toplumsal
yapı ve siyaset iBşkileri:
Osmanlı döneminde
w
merkez" uzun yüzyıl-
lar "geleneksel değerie-
rin ve geleneksel kurunı-
lar"ın destekleyicisi idi.
Bu dönemde, siyasal açı-
dan "çevre", genelde, pa-
sif bir konumdaydı. Os-
manlı devletinin gerile-
mesini durdurma griişim-
leri ilk aşamada "mer-
kez"den ve bazı üst dü-
zey yöneticilerden geldi.
Böylece "merkez" gele-
neksel değerleri ve ku-
rumlan destekler duru-
mundan bir süreç içinde
çekilirken; örneğin, II.
Mahmut un Yeniçeri
Ocağı'nı ortadan kaldı-
np, orduyu yeniden kur-
ma girişimi gibi, bazı ''ye-
ni değerleri" ve "yeni ku-
rumlan" topluma kazan-
dırmaya çalıştı.
Güneydoğu Anado-
lu'nun toplumsal yapısı,
oradaki feodal düzen. Os-
manlı döneminde o yöre-
nin yönetiminin Bağdat
Eyaleti'ne bağlanarak var
olan düzenin daha da pe-
kişmesine yol açmıştır.
Birkaç yabancı tarihçi-
nin "Haçh seferlerinden
dönen bazı Batılı feodal
beylerin ülkelerine dön-
mevip o yörede yerleşme-
lerini de oradaki feodal
düzeni daha da güçkn-
dirmiştir" savlan olma-
sına karşın, bu sav henüz
bilimsel açıdan yetenn-
ce kanıtlanmamıştır. An-
cak özellikle son 40 yıl-
dır Türkiye'nin toplum-
sal yapısındaki değişik-
likler, çevre ve merkez
ilişldleri daha çeşitlilik
göstermektedir. Artık
"çevTe" tümüyle "çev-
re"de yaşamamaktadır.
Göçler, çeşitli eğitim ola-
naklan onu kentlere taşı-
mış ve bir ölçüde kentler
de "çevreleşmiştir".
"Çe\ne" siyaset kanahy-
la "merkez"e ulaşmış ve
merkezi kendi değerleri,
inançlan doğrultusunda
değiştirmeye yönelmiş-
tir. "Kamu Yönetimi Te-
mel Tasansı" bu girişi-
min somut bir örneğidir.
Geldiğimiz aşamada
"çevre" ve "merkez" ar-
tık coğrafi bir tanımla-
madan çok olaylara, ül-
keye, geleceğe bir bakış
açısı, bir değerler bütünü-
dür. Bir örnek verelim:
"Harbiye" "çevre"den
de öğrenci ahyor. Ancak
"HarbheB" "merkezi",
"devleti", "ilerid", "çağ-
daş" değerleri destekle-
yen bir eğitim alıyor.
"Merkez" kamu yaran-
nı, kısacası, curnhuriyet-
çi değerleri destekliyor.
Sırf bu örnek eğitimin
içerik ve niteliğinin ne
denli önemli olduğunu
açıklamaktadır.
"Çevre"-"merkez"
çelişkisi
"Kamu Yönetimi Te-
melYasaTasana'' üzerin-
de öne sürülen görüşler
"çevre" ve "merkez"in
taşıdıklan değerler ara-
sındaki anlayış farklılık-
lannı, çelişkilerini bir kez
daha ortaya çıkarmıştır.
Kamu yönetiminde re-
form yapılması gerekti-
ğini \'urgulamalanna kar-
şın ilerici görüşleri ve
cumhuriyetçi değerleri
benimsemiş olan kuru-
luşlardan, kişilerden bu
yasa tasansına çeşitli açı-
lardan yoğun eleştiriler
gelmekte, bu tasarının
devlerin üniter yapısını
güçsüzleştirmeye yönelik
olduğuna işaret edilmek-
tedir.
KESK Genel Başkanı
Sami Evren tasannın içer-
diği anlayışa tepki göste-
rerek "kamu hizmetleri-
ni tasfiye erme>e, kamu
kaynaklanıu phasaya ve
sermayeye peşkeş çekme-
ye hiçbir iktidann hakkı
yokrur" demektedir
(Cumhuriyet, 24 Kasım
2003). Eski Anayasa
Mahkemesi Başkanı Yek-
ta Güngör Özden ise
"Devleti şirketleştirijor-
lar, devletin tekliği ulusal
bhüğiiIkekTİgözardıedi-
üyor" diyor ve "tasan-
daki en sakıncalı bölü-
mün öğrenim birliği ilke-
sini yıkacak biçimde ulu-
sal eğitim hizmetinin ye-
rel yönetimlere bırakıl-
masına ve bunun Ana> a-
sa'ya aykın olduğuna"
işaret ediyor (Cumhuri-
yet, 10 Kasım 2003). Kı-
sacası, "merkez", "cum-
huriyetçi" değerleri be-
nimseyenler bu tasanyla
"kamusal hizmederin ye-
relleştirildiğini, özeDeşti-
rildiğini veböylece sos\aJ
devlet ilkesinin ortadan
kakünkiığmr (Işık Kan-
su, Cumhuriyet, 17 Ka-
sım 2003) öne sürüyor-
lar.
Alpaslan Işıklı da bu
tasannın "Kamu bürok-
rasisinin son kaleleri olan
MaKyeve Sayıştay'ı ulus-
lararası sisteme teslim et-
me operasyonuna hizmet
edecek" hükümler taşı-
dığına işaret ediyor
(Cumhuriyet, 7 Kasım
2003).
Ülkemizin geleceği ko-
nusunda birinci derecede
önem taşıyan "çe>Tie" ve
"merkez"ın inandığı de-
ğerler ve benimsediği
devlet biçimidir. Yinele-
yelim: "Çevre"den ge-
lip, cumhuriyetçi değer-
leri benimsemek olanak-
Iıdır. Alınan eğitim, be-
nimsenen değerler, ülke-
ye ve dünyaya bakış açı-
sı bu değerlen bıçımlen-
dirmektedir. "Kamu Yö-
netimi Temel Tasansı"
üzerindeki tartışmalar hâ-
lâ "çevre" ve "merkez"
çelişkısinin sürdüğünü
gösteriyor. Üstelik böy-
le bir tasan bizi AB'ye
daha da yaklaştıracak di-
yenler de var. Cumhuri-
yetçi değerlerini yitirmiş,
kamu yararını göz ardı
etmiş, ülkeyi güçlü kılan
tüm kuruluşlar etkisiz-
leştirilmış. devletin üni-
ter yapısı zedelenmiş, var
olan gücünü, kimliğini
yitirmiş bir Türkiye'nin
AB üyeliğinin hiçbir an-
lamı olmaz. l nutmaya-
hm ki AB dahil çoğu ya-
bancı devlet, ülkemizde
"merkez"in temsil ertiği
değerlerden rahatsızdır,
çönkü o değerleri taşryan
kadro Kurtuhış Sa\aşı'nı
utku ile sonuçlandırmış,
bağımaz ulusal Türk dev-
letini kurmuş, çağdaşhk
ve cumhuri>etçi değerler
doğrultusunda devrim-
ler vapnuştır. Bu yaban-
adevieder.vazıkkjiçinûz-
den de destek alarak, ül-
ke\igüçsüzleştirmeye, bö-
lünme>e götürecek siya-
salan bu "demokrasinin
gerekleridir" diyeöne sür-
mektedirier.
Güçlü kamu kuruluşla-
nnın, kamu yarannın ön
planda tutulmasının "ıno-
daa" geçmiş değildir. Pek
çok ileri ülkede tüm bun-
lar korunmaktadır. Dev-
let yalnızca kişisel çıkar-
lan, "özeTi destekler ko-
numuna düşürülmeme-
lidir.
Kurtuluş Savaşı'yla ka-
zandığımız değerleri yi-
tirmeyelim. "Cumhuri-
yet"imize ve cumhuri-
yetçi değerlere sahip çı-
kalım; bu konuda var gü-
cümüzle sesimizi duyu-
ralım. Unutmayalım ki
kamu yararını, sosyal
adaleti göz ardı eden dev-
let, çağdaş "hukuk dev-
leti" olamaz.
TC
KAKTAL 1.ASLİYEHUKUK HÂKİMLİĞİNDEN
Dosya No: 2003 986
Davacı Ak Sıgorta A.Ş. vekili Av. Derya Münüklü tarafından davalı Zeynel
Kahraman (Klas Kuaför Güzellik Salonu) aleyhine mahkememıze 1 384 000.
000.-TL tazminann ödeme tarihi olan 23.10.2002 tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesı ıçın dava açmış olup,
davalı Zeynep Kahraman (Klas Kuaför ve Güzellik Salonul'nun tebligata yarar
adresi tespit edilerek davetiye tebliğ edilemedığınden. ilanın gazetede yayınlan-
dığı tarihten 7 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacağından davalı Zeynel Kahraman
(Klas Kuaför ve Güzellik Salonu'na) tebliğden itibaren 10 gün içinde davaya kar-
şı ce\'aplannı bıldirmesi. tayin edilen 26.2.2004 gunü saat 9 30'daki oturumda
hazır bulunması veya kendini bir vekille temsil ettirmesi. duruşmada hazır bu-
lunmadığı veya kendini bir vekille temsil ettirmediğı takdirde HUMK'nin 213 ve
377 mad. uyannca yargılamanın yokJuğunda yapılarak karar verileceği davetiye
yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın. 60946
PENCERE
Ne de Çok.. Ne deÇok..
Mayamızdavar.
Ne?..
Osmanlı, Avrupa'nın karşısında biçareliğini ya-
şarken, bir lngiliz 'Sefiri Kebir'i bizim nüktedan
tanzimatçı Fuat Paşa'ya sormuş:
- Dünyanın en güçlü devleti hangisidir?..
Paşa:
- Osmanlı Imparatoriuğu!..
lngiliz şaşırmış:
- Nasıl olur?..
- Siz dışardan, biz içerden yıkmak için elimiz-
den geleni yapıyoruz, yine yıkılmıyor; daha güçlü
bir devlet olabilir mi?,.
•
Osmanlı yıkılmıştı, birMustafa Kemal çıktı, 'Kur-
tuluş'\ı yaşadık...
Sonra da 'Kuruluş'u...
Her ikisini de içerden alabildiğine baltalayanlar
hiç eksik olmadılar...
Mayamızdavar!..
'Kurtu/uş'sürecinde Istanbuf basını işgalcilerden
yana az mı çalıştı?..
Ya 'Kuruluş' sürecinde Babıâli'nin Atatürk'e di-
renişine ne dersiniz?..
Mayamızdavar!..
•
Bugün de pek değişmiş bir şey yok; Tanzimatçı
Fuat Paşa'nın kulaklan öteki dünyada çınlasın; on-
lar dışardan, biz içerden ha gayret çabalıyoruz...
Kıbrıs'ta seçim yapılacak değil mi?..
Taraflarkimier?..
Partilermi?..
Yok canım..
Kıbrıs dediğin nedir ki, bir avuç toprakla bir avuç
insan; oldu olacak 120 bin seçmen var; bir kasa-
ba bile değil, bir mahalle...
Ama seçimde taraflar kimler?..
Koskoca Avrupa Birliği bir avuç Kıbrıslı Türk'e
abanmış, bastınyor.
Rum Güney Kıbns elinden geleni yapıyor.
Yunanistan devrede..
Bizim eski Babıâli'nin yerine geçen kartelci med-
yada ise 'Mütareke Basını'nı aratmayacak bir sü-
rü sözüm ona gazeteci çabalayıp duruyor...
Onlar dışardan..
Biz içerden..
•
Kıbrıs seçiminde 'Ver Kurtul' üzerine çalışan
medya tayfasında ortak bir nokta var..
Bunlar PKK'ye göz kırpıyoriardı..
Dincilerle al takke ver külahtırlar.
Irak'a ABD ile birlikte girmek için ellerinden ge-
leni artlarına koymadılar..
Atatürk'ü de sevmezler..
Peki, tesadüf mü bu?..
•
Bu köşede birkaç kez anlattım:
Bektaşi mahalleye ginmiş, yürüyor, birdenbire
bağırmış:
- Ulan pezevenkler!..
Evlerden pencereler açılmış, başlar uzanmış,
Bektaşiye bakıyorlar...
Bektaşi söylene söylene yürümüş:
- Ne de çok, ne de çok, ne de çok...
Yıne de diyorum ki güçlü devletiz; ama onlar
dışandan biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz; Allah so-
numuzu Osmanlı'ya benzetmesin.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
TÜRK DERNEĞİ
İNSAN HAKURININ NERESİNDEYİZ?
Sunuş
Rahmi KUMAŞ
Eğitimci-Hukukçu-Yazar
Konuşmacı
Prof. Dr. Semih GEMALMAZ
İ.Ü.H.F. Öğretim Üyesi
10.12.2003 Çarşamba
Saat 17.30-19.30
Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatiar Merkezi
Okurlanmıza duyuru
"Cumhuriyetin 80 yılı" fasiküllerini
saklayabileceğiniz özel olarak hazırlanan
Klasörlerin dağıtımı, Aralık 2003 son
haftasından itibaren bölgesel olarak
yapılmaya başlanacaktır.
Ardık 2003 son haftasında hangi gön hangi
bölge dağıtımı yapıiacağı konusunda da
aynca duyuru yapılacaktır.
ı